dedas
Turkcella

Fransa'da İç Savaş - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Fransa'da İç Savaş kimin eseri? Fransa'da İç Savaş kitabının yazarı kimdir? Fransa'da İç Savaş konusu ve anafikri nedir? Fransa'da İç Savaş kitabı ne anlatıyor? Fransa'da İç Savaş kitabının yazarı Karl Marx kimdir? İşte Fransa'da İç Savaş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 04:00
Fransa'da İç Savaş - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Karl Marx

Çevirmen: Kenan Somer

Yayın Evi: Sol Yayınları

İSBN: 9789757399919

Sayfa Sayısı: 212

Fransa'da İç Savaş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

ENTERNASYONAL Genel Konseyinin Fransa'da İç Savaş üzerindeki çağrısının, kısa bir sürede yeni bir baskısını hazırlamak ve buna bir giriş eklemek zorunda kaldım. Bundan ötürü burada, en temel konular üzerinde durmaktan başka bir şey yapamam. 

Daha büyük olan bu çalışmadan önce, Genel Konseyin Fransız-Alman savaşı üzerindeki daha kısa olan iki çağrısını veriyorum. İlkin İç Savaş'ta, birincisi olmaksızın kendi başına iyice anlaşılabilir olmayan ikinci çağrıya göndermede bulunulduğu için. Sonra, gene Marx tarafından yazılan bu iki çağrıda, tıpkı İç Savaş derecesinde, yazarın kanıtını ilk kez olarak Louis Bonapart'ın 18 Brumaire'inde3 verdiği ve büyük tarihsel olayların nitelik, anlam ve zorunlu sonuçlarını, daha bu olaylar gözümüzün önünde olup bittiği ya da daha yeni tamamlandığı anda açıkça kavranmasını sağlayan şaşılası yeteneğin üstün örnekleri görüldüğü için. Ve son olarak da Almanya'da bugün bile, bu olayların Marx tarafından önceden bildirilen sonuçlarına katlanmak zorunda olduğumuz için. 

Birinci çağrının önceden haber verdiği şeyin, yani eğer Almanya'nın Louis Bonaparte'a karşı savunma savaşı, Fransız halkına karşı bir fetih savaşı biçiminde yozlaşırsa, bağımsızlık savaşı4 denilen savaşlardan sonra Almanya üzerine çöken tüm acıların yeni bir yoğunlukla yeniden can-lanacakları kehanetinin gerçekleştiği görülmedi mi? Demagoglara5 karşı kovuşturmaların yerini almak üzere, aynı keyfe bağlı polis yönetimi ile, yasanın tıpatıp aynı korkunç yorumlama biçimi ile, olağanüstü yasa ve sosyalist avının6 geçtiği Bismarck egemenliği altında bir başka yirmi yıl daha yaşamadık mı?

Fransa'da İç Savaş Alıntıları - Sözleri

  • Tüm bunlar, eski öyküler. İktidardaki sınıflar, işçi sınıfına boyun eğdirmek için her zaman birleşmişlerdir.
  • Ama gerçekte devlet, bir sınıfın bir başkası tarafından bastırılmasına yarayan bir makineden başka bir şey değildir.
  • Yakılmak, dünyanın bütün düzenli ordularının savaş cephesi üzerinde bulunan bütün yapıların, her zaman kaçınılmaz bir yazgısı olmuştur.
  • İnsanlar yenilgiye zorlanmaya uzun zaman katlanamazlar. Toprak yitiriyor, cephanelerini hemen hemen boş yere saçıp savuruyor ve erzaklarını yiyorlar. Paris'in bir yanı açık kaldıkça, onlar açlıkla boyun eğmeye zorlanamazlar.
  • "les valets du diable sont pires que le diable"

Fransa'da İç Savaş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Fransa'da İç Savaş, Marx tarafından Paris Komünü sırasında Enternasyonal adına yazılmış çağrı ve değerlendirmelerden oluşan bir kitap. Daha önce iki kez okuduğum halde üçüncü defada bile hala yeni noktalar görerek yeni şeyler öğrenerek okudum. Paris Komünü ile ilgili yapmakta olduğum okumaların en keyiflilerinden birisiydi bu kitapçık. Marx daha Komün yaşanmaktayken, bunun tarihteki ilk işçi iktidarı olduğunu görmüş, Komün'ün güçlü ve zayıf yanlarının bu ilk olma olgusu ile bağını da analizine dahil etmiş. Benim açımdan en etkileyici olgu ise; Komün yönetiminde Blanqistler ve Proudhoncular çoğunlukta olmasına ve neredeyse hiç Komünist olmamasına rağmen, Marx'ın Komün'ü tereddütsüz bir şekilde sahiplenmesi oldu. Bugün çevremizde gezinen çok bilmiş "ben söylemiştimciler" ile "halk bizi anlamıyorcular" düşünüldüğünde nasıl bir farktan bahsettiğim daha iyi anlaşılacaktır. "İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır" diyen bir komünistin, kendini nimet olarak pazarlamayıp doğrudan doğruya pratikten öğrenmeye odaklanması dışında bir davranışta bulunması da beklenmezdi zaten... Okumayan okumalı, okuyan gene okumalı... (Münür Rahvancıoğlu)

Paris Komünü ve Yeni (Kentsel) Toplumsal Hareketler’in Soykütüğü: Kentsel toplumsan hareketlerin tarihsel gelişimi ele alınırken, kaçınılmaz olarak Paris Komün hareketine atıfta bulunmak gerekmektedir. Paris Komünü, 1871 yılında kentsel haklar için harekete geçerek kentin yönetimini ele almış ve 71 gün süren iktidarı ile tarihteki ilk proletarya iktidarını ilan etmiştir. Paris komünün karar organı olan komün meclisi, kent halkından oluşan ve seçimle gelen kişilerden oluşmaktaydı. İktidarı süresince komün, kilisenin topraklarını elinden alarak mülksüzleştirmiş ve dini kurumların halk üzerindeki tahakkümüne son vermiştir. Düzenli orduyu ve zorunlu askerliğe son veren komün, devrimi korumak için halkı silahlandırmıştır. Kapatılan fabrikalar, görevlendirilen işçi birlikleri ile tekrar üretime başlamıştır. Asgari ücret uygulaması getirilmiştir. Evsiz halkın konut ihtiyacını karşılayacak çalışmalar planlanmıştır. Çalışma saati 10 saate düşürülerek, işsizliğin önüne geçilmesi için tedbirler alınmıştır. Görüldüğü üzere Paris Komünü ile kısa süreli de olsa bir kent ilk defa kentliler tarafından yönetilmiştir. Peki neden uzun ömürlü olamamıştır? Bu sorunun cevabı, bugünkü kentsel toplumsal hareketlere güncel bir fayda sağlamasa da kent hareketlerinin tarihsel deneyimini teorik olarak pekiştirecektir. Marx’a göre işçi sınıfı zaten komünden bir mucize beklememişti. Çünkü komün, kendi kurtuluşunu daimî kılabilmek için iktisadi koşullarla birlikte, toplumsal bilincin de köklü şekilde değişmesini sağlayacak uzun süreli mücadelelerden geçmesi gerektiğini biliyordu. Bu bakımdan Marx’a göre Paris Komününün bir ütopya vadeden idealleri yoktu. Komün, yapması gereken tek şey olarak, çöküş sürecinde olan burjuva toplumunun rahminde gelişmiş halde olan yeni toplumsal öğeleri serbest bırakmıştır. Bu tarihsel görevini ifa eden işçi sınıfı, mülk sahiplerinin ayrıcalıklı iktidarına ilk defa dokunma cesaretini göstermiştir. Buna müteakip komün, devrimin tüm kurumlarını düzenlerken, kamu hizmetlerini alçak gönüllükle ve sorumluluk bilinciyle yürüterek, eski dünyanın, emek dünyasının simgesi olan kızıl bayrak karşısında öfke nöbetine tutulmasına neden olmuştur (Marx, 2016:89-90). Görüldüğü üzere Marx, Paris Komününün uzun soluklu olmayışını, diyalektik bir yasa ile açıklamıştır: Nicel Birikim-Nitel Dönüşüm. Diğer bir ifadeyle evrim-devrim. Yani, komünün varlığını uzun süre koruyamamasının nedeni, devrimi gerektirecek şartlar mevut olsa bile devrimi yaşatacak koşulların henüz olgunlaşmamış olmasıdır. Bundan dolayı kentsel hareketler, sadece topyekûn ve ani eylemlerle protesto faaliyetlerini gerçekleştirmekle kalmayıp, demokratik haklarını kullanarak sürekli savaşım halinde olmalıdır. (özgür koç)

Kitabın Yazarı Karl Marx Kimdir?

19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler barındırdığına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.

Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:

"Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır."

(Komünist Manifesto)

Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)

Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yüzyılda dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.

Karl Marx Kitapları - Eserleri

  • Das Kapital
  • Zincirlerimizden Başka Kaybedecek Neyimiz Var?
  • Kapital Manga Cilt: 1
  • 1844 El Yazmaları
  • Yahudi Sorunu Üzerine
  • Kapital Manga Cilt: 2

  • Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr
  • Kapital 2. Cilt
  • Kapital 3. Cilt
  • Ücret Fiyat ve Kar
  • İntihar Üzerine
  • Felsefenin Sefaleti
  • Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i

  • Yabancılaşma
  • Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850
  • Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı
  • Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
  • Fransa'da İç Savaş
  • Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri
  • Formen

  • Manifesto
  • Artı- Değer Teorileri
  • Grundrisse - Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma
  • Türkiye Üzerine
  • Halkın Afyonu
  • Kapitalizm Öncesi Üretim Modelleri
  • Fransız Üçlemesi

  • Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden
  • Basın Özgürlüğü Üzerine
  • 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi
  • Amerikan İç Savaşı
  • İktisat Üzerine
  • Matematiksel Elyazmaları
  • Gazete Yazıları

  • Hayalet
  • Artı-Değer Teorileri İkinci Kitap
  • Seçme Yazışmalar 2
  • Ekonomi Yazıları
  • Seçme Sosyoloji Yazıları
  • 1855 Kars Kuşatmasının Öyküsü
  • Felsefe Yazıları

  • Politik ve Askeri Savaş Sanatı 2
  • Genç Düşünceler (1838-1845)
  • Balladlar, Şarkılar, Ağıtlar, Şiirler & Hegel Üzerine Epigramlar
  • Grundrisse 2
  • Etnoloji Defterleri

Karl Marx Alıntıları - Sözleri

  • "Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak çıkar. (Artı- Değer Teorileri)
  • Temmuz Monarşisi mali sıkıntıları nedeniyle başından itibaren yüksek burjuvaziye bağımlıydı ve yüksek burjuvaziye bağımlılık, giderek artan mali sıkıntıların bitmez tükenmez kaynağı olmuştu. Bütçe dengesini, yani devletin giderleri ile gelirleri arasındaki dengeyi sağlamadan, devlet yönetimini ulusal üretimin çıkarlarına bağımlı kılmak olanaksızdır. Ve devlet harcamalarını sınırlandırmadan, yani, her biri egemen sistemin dayanaklarını oluşturan çıkarlara zarar vermeden ve vergi dağılımını yeniden düzenlemeden, vergi yükünün önemli bir bölümünü doğrudan doğruya yüksek burjuvazinin omuzlarına yüklemeden, bu denge nasıl kurulabilir? (Fransız Üçlemesi)
  • 1 libre iplik eğirmek için, 1 libre pamuktan daha fazlası gerekli olmasaydı,1 libre iplik üretiminde bu miktardan daha fazla pamuk tüketmemeye özen gösterilmesi gerekir, iğ için de aynı şey söz konusudur. KAPİTALİST, ÇELİK İĞ YERİNE, ALTIN İĞ KULLANMAYI BİLE ALIŞKANLIK HALİNE GETİRSE, ipliğin değerinde sayılan tek emek, çelik iğin üretiminde gerekli olandır; çünkü belirli toplumsal koşullarda DAHA FAZLASI GEREKSİZDİR. (İktisat Üzerine)
  • İnsanın kendi kendisiyle ilişkisi, onun için ancak başkası ile ilişkisi aracıyla nesnel, gerçek bir ilişki olabilir. Öyleyse o kendi emek ürününe karşı, kendi nesneleşmiş emeğine karşı, yabancı, düşman, güçlü, ondan bağımsız bir nesne olarak davrandığı zaman, bu nesne ile kendisine yabancı, düşman, güçlü, kendisinden bağımsız bir başka insan ona sahipmiş gibi bir ilişki içindedir. O kendi öz etkinliği karşısında, özgür-olmayan bir etkinlik karşısındaymış gibi davrandığı zaman, ona karşı bir başka insanın hizmetinde, bir başka insanın egemenliği, zorlaması ve boyunduruğu altındaki bir etkinlik olarak davranır. (Yabancılaşma)
  • Hepimizin bildiği gibi,bir ülkenin dolaşımındaki parası iki büyük kesime ayrılır.Farklı norminal değerlere sahip banknotlar biçiminde sağlanan bir para türü,tüccarlar arasındaki işlemlerde ve müşterilerin tüccarlara yaptığı büyük ödemelerde kullanırken, bir başka para türünün,yani madenî paranın dolaşım alanı perakende ticarettir. (Ücret Fiyat ve Kar)
  • ... birikime artık-değerde bir büyüme, dolayısıyla mutlak kârlılık oranında bir büyüme eşlik etmelidir. Gene de değişmeyen sermaye değişenden çok daha çabuk artış göstermelidir; böylece net sonuç hâlâ düşen kârlılık oranıdır. (İktisat Üzerine)

  • Bugünkü kuşak, Musa'nın çölden geçmelerine önderlik ettiği Yahudilere benziyor. Bu kuşağın yapacağı tek şey, yeni bir dünya fethetmek değil; yeni bir dünyayla baş edebilecek insanlara yer açmak için, yok olmak zorunda. (Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850)
  • M. Proudhon, özgür alıcıyı özgür üreticinin karşısına koyuyor. Birine ve ötekine tümüyle metafizik nitelikler veriyor. (Felsefenin Sefaleti)
  • Osmanlı İmparatorluğunun elinde kalan bütün kuvvet Asya Türkiyesinde bulunmaktadır. Türklerin, dört yüz yıl boyunca asıl yurtları olan Küçük Asya ve Ermenistan, Türk ordularına asker veren bir hazne gibidir. (Türkiye Üzerine)
  • Tarımın ve genel olarak sanayinin gelişmesi, ormanlık alanların tahrip edilmesi konusunda uzun süredir o denli etkili olmuştur ki, bunun karşısında, ormanların korunması ve üretimi için yaptıkları her şey, tümüyle devede kulak kalır. (Kapital 2. Cilt)
  • Kâr oranında bir düşme ile birlikte, emeğin üretken bir biçimde kullanılması için bireysel bir kapitaliste gerekli olan asgari sermayede bir yükselme olur; burada gerekli olan, hem genellikle emeğin sömürülmesi ve hem de, tüketilen emek-zamanının, metaların üretimi için gerekli emek-zamanına yetecek kadar olması ve böylece, metaların üretimi için gerekli ortalama toplumsal emek-zamanını aşmamasıdır. Bununla birlikte yoğunlaşma artar, çünkü, belli sınırların ötesinde, küçük bir kâr oranı ile büyük bir sermaye, kâr oranı yüksek küçük bir sermayeden daha hızlı birikir. Belli yükseklikte bir noktadan sonra, bu artan yoğunlaşmanın kendisi de, kâr oranında yeni bir düşmeye yol açar. Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekârlıklan, sermaye dolandıncılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar. Sermaye fazlalığı denilen şey daima, aslında, kâr oranındaki düşmenin kâr kitlesi ile telafi edilmediği sermaye fazlalığı -bu, yeni filizlenen sermaye sürgünleri için daima doğrudur- ya da kendi başına iş görmeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalığı için geçerlidir. Bu sermaye fazlalığı, nispi bir aşırı-nüfus yaratan aynı nedenlerden ileri gelir ve bu yüzden, zıt kutuplarda bulundukları halde -kullanılmayan sermaye bir kutupta, işsiz çalışan nüfus öteki kutupta- nispi aşın-nüfusu tamamlayan bir olgudur. (Kapital 3. Cilt)
  • Komünizm hiç kimseyi toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden mahrum etmez, yaptığı tek şey böyle mülk edinme aracılığıyla başkalarının emeğini boyunduruk altına almaktan mahrum etmektir. (Manifesto)
  • "Doğru bildiğin yolda ilerle! Başkaları ne derse desin. 'NORMAL' olduğu söylenen her şeye kuşkuyla yaklaş." (Kapital Manga Cilt: 2)

  • “her şeyin hiçbir şey olduğunu söyleyecek ama kendin var olmak isteyecek kadar bencil misin?” (1844 El Yazmaları)
  • Gerçek anlamda siyasi güç, bir sınıfın diğerini ezmek için kullandığı güçtür. (Manifesto)
  • Dostlarla ortak yaşamdır, insana yakışan. (Kapital Manga Cilt: 1)
  • Nitekim kullanım-değerlerinin nesnel farkları, üretim sürecinde, kullanım-değerlerini doğuran eylem farkları biçiminde belirmektedir. Kullanım-değerlerinin özel maddesinden ilgisiz olarak, değişim-değeri yaratıcısı emek, emeğin kendisinin özel biçimi karşısında da ilgisizdir. Üstelik çeşitli kullanım-değerleri, değişik bireylerin eylemlerinin ürünleri, bu bakımdan da bireysel karakterleri ile birbirinden ayrılan çalışmaların sonucudurlar. Ama değişim-değeri olarak, bunlar, birbirinden farklı olmayan eşit emekleri, yani içinde emekçilerin bireyselliklerinin silindiği emeği temsil ederler. Demek ki, değişim-değeri yaratıcısı emek, genel soyut emektir. (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı)
  • Eğer halkın hükümranlığından anlaşılan şey cumhuriyet biçimi ya da daha açıkçası demokrasi ise ideanın güncel gelişme derecesi nedeniyle böyle bir görüşün savunulamaz olduğunu söylüyoruz. Demokrasi krallığın gerçeğidir. (Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi)
  • Soğuk yalnız kanıya göre vardır, sıcak yalnızca kanıyla göre vardır, ama gerçekte yalnız atomlar ve boşluk vardır. Dolayısıyla birçok atomdan bir çıkmaz, ancak atomların birleşimi sayesinde her nesne bir halinde gelir görünür. (Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri)
  • İlk gününden bugüne katıksız açgözlülük uygarlığın baskın duygusu olmuştur, para, yine para, hep para, toplumun değil ama her sefil bireyin tek ve yegane isteği hâline gelmiştir. (Manifesto)

Yorum Yaz