diorex
ARTUKBEY

Ficciones - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ficciones kimin eseri? Ficciones kitabının yazarı kimdir? Ficciones konusu ve anafikri nedir? Ficciones kitabı ne anlatıyor? Ficciones PDF indirme linki var mı? Ficciones kitabının yazarı Jorge Luis Borges kimdir? İşte Ficciones kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.05.2022 00:00
Ficciones - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jorge Luis Borges

Çevirmen: Tomris Uyar

Çevirmen: Fatih Özgüven

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789750513411

Sayfa Sayısı: 203

Ficciones Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Borges okumaya başlamak için en iyi eser olarak kabul edilen Ficciones, yazarın en sevilen kısa hikâye derlemelerinden biridir.

Borges'in en verimli döneminde yazdığı hikâyelerden oluşan Ficciones'te gerçeküstü ve büyülü âlemler gizlidir. Sınırsızlık ve sarmal düzenler teması üzerine kurulu bu metinlerde, yazar okurunu Cervantes'ten Baudelaire'e, James Joyce'tan Louis-Ferdinand Céline'e uzanan bir yelpazede edebiyat tarihi gezintisine çıkarır. Her biri yüzlerce sayfa okumuşuz, evrenler içinde gezinmişiz izlenimi veren öykülerde, iç içe geçmiş dünyalardan oluşan düşsel bir evren anlatılır. Borges bozulma ve yıkılmanın izini sürerken, bize dünyanın inanılmaz karmaşık doğasını kavramak için ipuçları sunar.

"Borges, İspanyol dilindeki en yüksek sanatsal değerlerin yazarıdır."

-Gabriel García Márquez-

(Tanıtım Bülteninden)

Ficciones Alıntıları - Sözleri

  • "Dış dünyanın onu seyretmesinden, belki de dış dünyayı göremediği için hoşlanırdı."
  • Aynalarda ürkünç bir yan olduğu görüşünde birleştik.
  • O kadar çok insan beni taklit ediyordu ki, ben de çalışıp kendi kendimi taklit etmeye karar verdim.
  • Gerçeklik, simetrileri ve hafif anakronizmaları sever.
  • Roman kahramanlarının başına gelen tersliklere üzülme huyumuz yüzünden kendi başımıza gelen belaları da iyice büyütürüz.
  • Bu ağrının tek ve aynı ağrı olduğunu öne sürmek -demişlerdir- gülünç olmaz mı?
  • İnsanların yeteneklerine değil sadece umutlarına sesleniyorlardı.
  • Ün, anlaşılmamanın bir türü, belki de en kötüsüdür.
  • Çileci, Tanrı'nın gücünü kabulünün bir belirtisi olarak bedenini aşağılar, alçaltır. Yahuda aynı şeyi ruhuna yaptı. Onurdan, ahlaktan, huzurdan ve Tanrı'nın cennetinden vazgeçti, tıpkı ötekilerin, daha az yiğitçe davranarak, hazdan vazgeçmeleri gibi.
  • ... dünyanın onları andığı isim kendi kendilerine verdikleri isimle aynı değildir.
  • Tanrı kelâmı, ete kemiğe büründüğünde, her yerde birden bulunabilme halinden mekâna, sonsuzluktan tarihe, sınırsız doyumdan değişim ve ölüme geçmişti.
  • ... hiçbir şey yapmadan yarım saat geçirecek olsam, çıldırırdım, çünkü okumam gerekirdi.
  • Tek bir insanın yaptığı, sanki bütün insanlar tarafından yapılmış gibidir. Bu nedenle, cennet bahçesindeki söz dinlemezliğin bütün insanlığı kirletmesi haksızlık sayılmaz; gene bu nedenle tek bir Yahudi'nin çarmıha gerilmesinin insanlığı kurtarmaya yetmesi de haksızlık sayılmaz. Belki de Schopenhauer haklıydı; ben bütün öteki insanlarım, her insan bütün insanlardır.
  • ... beni derinden ilgilendiriyor, ama -nasıl söyleyeyim?- vazgeçilmez gelmiyor bana.

Ficciones İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Borges'i okumak onun da inandığı düşlerin önüne çekilmek gibidir. O Ficciones'de öncelikle Menard karakterini yaratırken gerçekten de Don Quixote'yi onun dünyasında Cervantes’ten başkasının da yazabileceğine inanmıştır. Don Quixote'yi Wall Street’e oturtmaktan hiç çekinmemiştir. Kendi tabularına, politik görüşüne, felsefesine tamamen zıt karakterler yaratmıştır. Menard'a Don Quixote'yi yazdırırken aslında tüm yaratımın kendisinin elinde olduğunun bilincinde değil gibidir. Hep arkasıyla konuşur gibi bir hali vardır. Önünü döndüğünde gördükleri ve arkasında görmek istedikleri birbiriyle uyuşmaz, o iki tarafı da izlemek ister. Arkamı da görebilseydim, politik görüşüm sağ olsaydı, soldan nefret etmeseydim, anakronizmayı benimseseydim, arkamı görebilseydim… Zıtlıkları hayal eder. Zihnindeki cümleleri hep ''Şayet'' ile başlar. Şayet Berkeley veya Hume'un idealist dünyasına sahip olsaydık diyerek Tlön, Uqbar, Orbis Tertius'u yaratır. Tlön'de hayatı ''Esse est percipi!'' diyerek başlatır ve Berkeley'in dünyasında olduğu gibi Tanrı tarafından belirlenen bir düşünceler dili oluşturur. Bu dil içerisinde fiillere yer verilmez, Borges’in ütopyasında cümleler yalnızca isimler ve sıfatlarla kurulur. ''Ay nehrin üzerinde yükseldi.'' gibi bir cümle Orbis Tertius dilinde ''Durmazakanın arkasından yukarıya doğru ayladı.'' şeklindedir. Tlön'ün sakinlerinin de herhangi isimleri yoktur. Çünkü onların ne eyleme ne de varlıklarını kanıtlayacak isimlere ihtiyacı vardır. Tlönlülerin bu sebeple fiili bir zaman algıları yoktur. Orada yalnızca birbirinden bağımsız, bir dizgeselliğe oturtulmamış anlar vardır. Gerçeklik duygusu pes etmiştir, tüm dünya bir gün Tlön olacaktır. Tlön bir düş müdür, geciktirilmiş bir gerçeklik mi? Veya o da yalnızca döngüsel bir yıkıntıdır. Tlönlülerin bedenleri de düş görmeye adanmış döngüsel yıkıntılardan başka bir şey değildir belki de. Zira Borges Döngüsel Yıkıntılar'da düşleyenin düşünde, düşleneni uyandırırken Tlön gezegenini, Menard'ı ve diğer hikayelerinde düş ve gerçeklik arasında süzülen dünyalarını da uyandırıyor gibidir. Gerçeklik bir boyutta düşe, düş ise başka bir boyutta gerçekliğe dönüşebilir. Kim bilir, kötü bir cin bir gün gelip hepimizi uyandırabilir. O cin bizi bir Babil Piyangosuna götürebilir mesela. Hayatın bir piyangoyla belirlendiği bir sistem görünebilir. Kimisine göre Babil Piyangosu son tanrısal iz de yok olup gidene kadar yaşamda hükmünü koruyacaktır. Veya hayatın anlamı tam olarak bir çeşit şans oyunudur. Babil Piyangosu yalnızca ticari bir addır ve o yok olup gitse dahi insanlar hayatlarında Babil Piyangosunun hükmünü sürdürmeye devam edecektir. Borges Babil Piyangosunun belirlediği hayatı bir Babil Kitaplığına dönüştürür. Şans eseri belirlenmiş hayatlara yön vermek için tüm evreni bir kütüphaneye dönüştürür. Tüm kitaplar, kitapların yorumları, yorumlarının da yorumları Babil Kitaplığında gizlidir. Ama ötekilerin etkili bir açıklaması olabilecek herhangi eser bulunmaz. Bu tanrısal bir şeydir, Borges'e göre. Bir özet, bir anahtar hatta dev kitaplığın görüntüsü yetkin Tanrıdadır. İnsan, önünde tüm evreni kapsayan bir kitaplık olsa dahi Tanrıya yakarır. Çünkü her şeye karşın onun yalnızlığı bu umutla avunur. Tanrıyı düşünmek, yalnızlığı düşünmek zamanı düşünmek demektir. Borges'in evrenlerinde her şeyi düşünmek zamanı düşünmek demektir. Böylece yolumuz, Yolları Çatallanan Bahçe'ye çıkar. Orada zamandan korkulur ve bir anlamda onu vurgulamak için zamanın z’sinden bile bahsedilmez. Zaman kelimesinin dahi bahsini geçirmemek ona daha çok işaret eder ve zamanı anlatırken dolambaçlı yollara başvurmak anlatımı çatallandırır. Bu çatallanan, kimi zaman yok olan zamanlardan bir ağ oluşturulur, Yolları Çatallanan Bahçe’de ancak böyle bir ağa, dizgesizliğe inanılır. Bu ağ sayısız geleceği, bir nevi Borges'in paralel evrenlerini oluşturur. Borges Bellek ve Funes'da bu ağı koca bir belleğe dönüştürür. Sonsuz belleğe sahip bir karakter yaratır. İnsan her bir ayrıntıyı, bir çiçeğin yapraklarını kapatış anını, bir kitabın ilk sayfasını çeviriş anımızı hatırında tutabilse, her bir anı tekrar tekrar hatırlasa devamlı yeni anlar doğmuş olur. Hatırladığımızı hatırlamak da yeni bir anı yaratacak, bu zamanla bir döngü halini alacaktır. Kılıcın İzinde'de bu döngü ötekiyi, bütünü, hiç kimseyi, beni, düşündürecektir. ''Belki de Schopenhauer haklıydı,'' diyecektir Borges. ''Ben bütün öteki insanlarım, her insan bütün insanlardır.'' Döngünün sonu ölümdür: İnsanın hakikate dair beklentisi budur. Ne var ki gerçeklik, Ölüm ve Pusula'da olduğu gibi beklentilerle hemen her zaman çelişir. Zaman dilsel bir aldanmadır, döngüyü oluşturan tek bir tekrar bunu kanıtlamaya yeter. Gizli Mucize bu kanıtı yok eder, Tanrı sonsuz cilt kitabın içinde bir harftir, kendisini aratırken kör eder, kanıtlar yok olur. Sonu'nda gündelik ayrıntılara dönülür. Görevler biter; düşlemek de bir görevdir, döngüyü, zamanı, geleceği, beni kavramaya çalışmak da. İnsan dünyanın onu andığı isminden çok farklıdır. Hiç kimse böyle olunur, ancak görevini yerine getirdikten sonra. Borges'i okumak hiç kimse değil, her şey olmak demektir. Onu okumak zamanı düşünerek onu bükebilmektir. Onu okumak kimi zaman Schopenhauer'in kirpisi, kimi zaman bir James Joyce karakteri olmaktır. Borges'in kendisi için de bu böyledir. O, Tanrının muhteşem ironisini kabul ettikten sonra kaybettiği gözlerini hikayelerinde arar. Kendisini hiç yitirmemiştir. Eserlerinde kazanın ardındaki, yeni Borges'i saklar. Gözlerini hiç yitirmediğini, yalnızca artık arkasında konumlandığını fark eder. Aslında o hep aynanın içindedir ve ayna hiç kırılmamıştır. (Başak)

En az iki defa okunması gereken, şiddetli beyin fırtınalarına neden olan bir kitap. Yazarın önsözü kısmında: "Müslümanlıkta, gecelerin gecesi diye anılan Kadir Gecesi'nde göklerin gizli kapıları ardına kadar açılır ve taslardaki su daha bir tatlılaşır; o akşamüstü yaşadığım duyguları o kapılar açılsa da bir daha yaşayamam." diyor. Ayaklarınızı yerden kesip, bilinmeyen dünyaların kapılarını ardına kadar açıp okuyucuyu içinde gezdiren, gözü açık düşler görmesine neden olan bir kitaptan fazlası... Tabi şunu da eklemeden geçmek olmaz; bir çok okuyucu kitabın karmaşık ve sıkıcı olduğunu düşüncesiyle yarım bırakmış olabilir. Evet hayat yanlış bir kitaba zaman ayırılmayacak kadar kısa ama o kitap bu kitap değil;) (Yakup TAN)

#1001kitap~~~: Ficciones, hayaller ve hikâyeler diye 2blme ayrılan Ficciones buram buram edebiyat, matematik, fizik kokuyor... Hayaller bölümü ile başlayan Ficciones ilk hikaye ile beynimi kesinlikle 1yakti zonklattı "benlik kimlik" durumlarıyla, sık sık edebiyat söyleşileri var ki bu kısımda edebiyatın dokunduğu tüm durumları yazarlar arası kıyaslamalari hatta kitap içindeki bölümler arası matematiksel şemalardan bile bahsetmiş ki bu kısımları ben daha çok seviyorum, edebiyatın fizik ve matematikle olan bağlantısını, arada verdiği naif hikayelerde de beni şaşırttı zira ben ondaki sert üsluba sevdim sanrm:-)))) tabi bu blmun efsane kısmı Babil kitaplığı oluşumunun yine matematiksel vurguları ile oluşum sürecinin anlatıldığı kısımdı çok severek ve 1kaç kere okudum, zira son paragraf tam benim edebiyat adına düşündüğüm tüm düşünceler resmen sonsuzlukyolcusu ve sınırsızlığıdüşlemek ile :-))))) Hikayeler kısmı genel hatlarıyla, ölüm ve bellek üzerine olup, insanlarla temasımız, kaçınmalarımız, tuhaflıklarımız, yaşamdaki gecikmelerimiz, her insanın aslında her şeyi yapabileceği düşüncesinden içimizdeki ölümsüzlüğümüz, uyumanın bu evrende zihinin öte tarafa çevirmesi, düşünmenin farklılığı unutarak genelleyebilip, soyutlayabilmesi, insanın 1ini sevme ve nefret etme durumları, bazen tek 1insanin yaptığı bütün insanların yaptığı gibidir zira yaşananların tekrarından "tarih tarihten kopya çeker" der ki burda benim efsanem olur, bolca Shakespeare göndermeleriyle yaşananların evrenselliği hiç geçmiyor, değişmiyor ne yazık ki :-(((( , özellikle yanlışlıklar komedisi içinde saçma sapan mi, güzel mi, kurtuluş mu, baştan savma mi kendimize bile soramazken, bu dünyada insan olarak sürdürdüğümüz varlığı bağışlamaya inanıyorduk, bu kesintiye uğramış dünyada zihninin duracağı aklımiza gelmezken, uyandığımızda dünya kıpırtısız ve suskunluğunu sürdürüyordu, zaman ve sonsuzluk içinde sadece 1anin değil, tüm korkunç geleceğin içindeki kaderlerden 1ini seçebilir miyiz bu kısım benim için epeyce düşündürücüydü, en ilginç gelen kısım roman kahramanlarına üzülme huyumuzdan kendi başımıza gelen belaları da iyice büyütürüz der (okumaya ara mi versem ki diye düşündüm :-)))((( ) gerçeklik simetrileri sever (bende çok severim simetrik duran herşeyi) hikayeler kısmınin genel konuları bu olup bu kısmı da severek okudum içindeki uyku, rüya bağlantılarıyla (bende olmasa da :-))) ) özellikle her hikayeye nerdeyse matematiksel terimler ekleyip anlattığı her durumda... Çok korkarak başladığım kitabı çok çok severek okudum içindeki sonsuzdüşünce, sınırsızdüş kavramlarıyla iyiki okudum, Ficciones ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır, yazarla tanışmak adına da uygun olduğunu düşünüp, ilginç tespitler okumak isteyenlere kesinlikle tavsiyemdir... (Ayşe...)

Ficciones PDF indirme linki var mı?

Jorge Luis Borges - Ficciones kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ficciones PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jorge Luis Borges Kimdir?

Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo veya bilinen adıyla Jorge Luis Borges (d. 24 Ağustos 1899 - ö. 14 Haziran 1986), Arjantinli öykü ve deneme yazarı, şair ve çevirmen. Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerindendir ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlüdür.

Borges, 24 Ağustos 1899 tarihinde Buenos Aires'te doğdu. Babasının annesi İngiliz olduğu ve evde iki lisan birden konuşulduğu için daha çocukken her iki lisanı da çok güzel konuşabiliyordu. Oğluna satranç tahtasında Zeno'nun paradoksunu öğreten Jorge Guillermo Borges avukat ve psikoloji öğretmeniydi. Evlerinde Borges'in muhayyilesini sürekli olarak işgal edecek bir bahçe ve kütüphane vardı.

Babasının görme yetisinin azalması üzerine, aile tedavi için I. Dünya Savaşı'ndan önce (1914) Cenevre'ye taşındı. Burada kaldıkları süre boyunca Borges Calvin Koleji'ne devam ederek, Lâtince, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sembolizm akımının örneklerinden Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé'in eserleriyle bu sırada tanıştı. Schopenhauer'a olan sevgisi ve Walt Whitman'ı keşfetmesi de Cenevre'deyken başladı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ailesiyle birlikte İspanya'ya taşındı. Borges artık yazar olmaya karar vermişti, babasına 1870'lerde geçen bir roman yazmaya yardım ediyordu. Birkaç edebi gruba girme çalışmasından sonra, kendine akıl hocası buldu: Endülüslü şair Rafael Cansinos-Asséns. Onun etkisiyle kendisini "ultraistler" grubundan saymaya başladı ama kısa zamanda aidiyet hissinden sıkılarak kimseye bağlı olmadan birşeyler yapmaya çalıştı. Denemelerle ve şiirle pasifizm, anarşi, Rus devrimi gibi bâzı şeyleri övdüğü, genel düşüncelerini dile getirdiği iki kitap yazdı. Ama sonra yazdıklarından utanarak, her iki kitabı da İspanya'dan ayrılmadan önce imha etti.

1921'de ailesiyle Buenos Aires'e geri dönmesinden sonra, babasının arkadaşı Macedonio Fernandéz'in düşüncelerinden etkilenmesi, düşüncenin yeni yollarına yönelmesine neden oldu. Fernandez'in düşünceleri Schopenhauer, Berkeley ve Hume'ün bir yansıması idi. Edebi stili ekzantrik ve düşünce tarzı karmaşıktı. Borges'e en büyük etkisi her şeye kuşkuculukla bakmasını sağlamasıdır.

1923'te ilk kitabı olan Buenos Aires Tutkusu (Ferver de Buenos Aires)'i çıkardı. 1924-1933 arası Borges için oldukça heyecan verici bir zamandı. Bu dönemde pek çok yazısı ve şiiri basıldı. Luna de Enfrente 1925'te, San Martin Defteri (Cuaderno San Martin) 1929'da basıldı. 1933-1934 yıllarında Critica'da Alçaklığın Evrensel Tarihi (Historia universal de la infamia) yayımlandı. Bu öykü dizisi, önceden basılmış bâzı hikâyelerden alınan karakterler ve fikirler üzerine yeniden hikâye yazmakla oluşmuştu. Gerçeği ve hikâyeyi harmanladığı bu hikâyeler gerçeküstü bir otantizm taşıyorlardı. Daha sonraları bu tarz "büyülü gerçekçilik"in ilk örneklerinden sayılacaktı. Ama onun asıl kariyeri 1935'te yazdığı "Borges stili"nin ilk örneği denilen, hayâli bir romanı eleştirdiği Al-Motasim'e Bir Bakış isimli öyküsüdür. 1936'da denemelerini topladığı "Sonsuzluğun Tarihi Historia de la Eternidad" basıldı. Bu sırada maddi sıkıntılar çekiyordu, bu nedenle 1937'de Belediye Kütüphânesi'nde çalışmaya başladı. Kütüphânedeki işi hafif olan yazar, iş günlerinin kalanını klâsikleri okuyarak ve modern edebiyatın uluslar arası örneklerini İspanyolca'ya çevirerek geçirmiştir. Virginia Woolf'un ve William Faulkner'ın kitapları İspanyolcaya ilk kez bu dönemde Borges tarafından kazandırılmıştır. Yaratıcılığını kaybetmekten korkan Borges, eşşiz bir eser yazmak istedi ve Pierre Menard, Don Quixote'un Yazarı'nı kaleme aldı. Ardından da Tlön, Uqbar, Orbis Tertius geldi. Her iki hikâye Victoria Ocampo'nun Sur edebiyat dergisinde yayınlandı. Bunların başarısının verdiği motivasyonla Babil Kütüphanesi'nin çalışmalarına başladı. 1941'de bu öykülerin toplandığı Yolları Çatallanan Bahçe basıldı. Aynı hikâyeler toparlanarak Artifices'e eklendi ve ve 1944'de Ficciones adıyla yeniden basıldı. 1942'de "Bustos Domecq" takma adı altında Adolfo Bioy Casares ile birlikte polisiye hikâyeler dizisi olan Don İsidro İçin Altı Problem'i yazdılar. Felsefe, gerçekler, fantazi ve gizemleri harmanladığı bu yeni öykülerin yanında, El Hogar'da anti-semitizmi, faşizmi ve nazizmi eşeltiren politik makaleler de yazıyordu. Bu makalelerle oldukça tanındı. 1946'da Juan Peron'un iktidara gelişiyle, kütüphânedeki işinden atıldı. Bu işten atılma onun için bir tür kurtuluş olmuştu, çünkü hem Arjantin'den Uruguay'a kadar pek çok yeri gezip, Budizm'den Blake'e kadar pek çok konuda seminerler veriyor, hem de iyi para kazanıyordu. Ama ailesi Peron'un baskıcı rejiminde zor günler geçirdi, annesi ve kız kardeşi hapse girdi. 1949'da ikinci önemli kısa hikâyeler kitabı Alef (El Alef)basıldı.

1955'de Peron devrilince Borges hayâlindeki meslek olan Arjantin Ulusal Kütüphânesi Müdürlüğü'ne getirildi. Ailesinden gelen hastalık nedeniyle görme bozukluğu çeken Borges bu dönemde görme yetisini tamamen kaybetti. "Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı'nın muhteşem ironisi" diyerek bu gerçeği kabullenmiştir. (Umberto Eco unutulmaz romanı Gülün Adı'nda yer alan ana karakterlerden kör kütüphaneciyi Borges'ten esinlenerek oluşturmuştur.) 1956'da Buenos Aires Üniversitesi'nde İngiliz ve Amerikan edebiyatı profesörlüğüne atandı ve 12 yıl bu görevi yürüttü. 1961'de Samuel Beckett'le birlikte Uluslararası Yayımcılar Ödülü'nü (Formentor Ödülü) kazandı. Bu ödül ona gecikmiş bir uluslararası ün kazandırdı. Gözlerinin görmeyişini şiire yönelerek telâfi etmeye çalıştı. 1970'li yıllarda ABD'de çeşitli üniversitelerde dersler verdi. 1973'te Peron geri dönünce, görevinden istifa etti. Ders vererek ve yolculuk yaparak geçirdiği zamanın meyvesi 1975'te basılan toplama hikâyelerin olduğu Kum Kitabı (El libro de arena) oldu. Dünya gezilerinin sonucu ona eşlik eden Maria Kodama'nın resimlerini çektiği yazılarını ise kendi yazdığı Atlas(1984)'la sonuçlandı.

Zannedilenin aksine, Nobel ödülünü alamadan 87 yaşında, 14 Haziran 1986'da Cenevre'de karaciğer kanserinden hayatını kaybetti.

Jorge Luis Borges Kitapları - Eserleri

  • Kum Kitabı
  • Alçaklığın Evrensel Tarihi
  • Sonsuz Gül
  • Alef
  • Ficciones
  • 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler
  • Ölüm ve Pusula
  • Brodie Raporu
  • Yedi Gece
  • Atlas
  • Düşsel Varlıklar Kitabı
  • Yolları Çatallanan Bahçe
  • Sonsuzluğun Tarihi
  • Yaratan
  • Şifre
  • Rüyalar Kitabı
  • Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği
  • Olağanüstü Masallar
  • Borges Sekseninde - Sohbetler
  • Öteki Soruşturmalar
  • Borges ve Ben
  • Şu Şiir İşçiliği
  • İngiliz Edebiyatına Giriş
  • Gölgeye Övgü
  • Tartışmalar
  • Evaristo Carriego
  • Don Isidro Parodi'ye Altı Bilmece
  • Altın ve Gölge
  • Xewn ü Xeyal
  • Bustos Domecq Vakayinameleri
  • The Story from Rosendo Juarez
  • The South
  • Alef

Jorge Luis Borges Alıntıları - Sözleri

  • Hayat ölümsüz olmayacak kadar fakirdir aslında. (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Xew dûrketina ji dinyayê bû. (Xewn ü Xeyal)
  • mantık denen şey bir deliliktir.. (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • ... beni derinden ilgilendiriyor, ama -nasıl söyleyeyim?- vazgeçilmez gelmiyor bana. (Ficciones)
  • ...Sonsuzluk daha bereketli 1icattır. Akla mantığa sığmaz oluşu doğrudur ancak sıradan zamanın akışı da öyle değil midir zaten? Sonsuzluğu inkar etmek, şehirlerle, nehirlerle, şenliklerle yüklenmiş yılların topyekün ortadan kalktığını farz etmek, onların topyekûn kurtarıldığını hayal etmek kadar, hatta ondan daha az inandırıcıdır... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Müslüman inanışına göre, Allah akıl melekesine sahip üç tür varlık yarattı: Nurdan yaratılmış Melekler; ateşten yaratılmış Cinler (tekil hali 'Jinnee' ya da 'Genie') ve topraktan yaratılmış İnsanlar. Cinler, Adem'den binlerce yıl önce, siyah, dumansız bir ateşten yaratıldılar; beş sınıfa ayrılırlar. Bunların arasında iyi ve kötü Cinler ile erkek ve dişi Cinler'i görüyoruz. Evrenbilimci El-Kasvini, "cinler şeffaf bedenli hava hayvanlarıdır, kılıktan kılığa girebilirler" diyor. Kendilerini ilk önce bulut ya da kocaman sütunlar olarak gösterebilirler; ama biçimleri yoğunlaştığında, belki bir insan, bir çakal, bir kurt, bir aslan, bir akrep ya da bir yılan biçiminde görünür olurlar. Bazıları gerçek mümin, diğerleriyse sapkın ya da dinsizdirler. (Düşsel Varlıklar Kitabı)
  • Biri dedi ki: Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş, bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin. (Ölüm ve Pusula)
  • Yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor. (Kum Kitabı)
  • "Hiç aklımda olmadan, böyle bir şeyin başıma geleceğini hiç düşünmeden, inzivaya çekildim. Bir tutukluya dönüştüm, bir hücreye kapandım, ve şimdi anahtarı bulamıyorum; kapı açık da olsa çıkmaya korkacağım." (Öteki Soruşturmalar)
  • Belki de yoksul, ilkel yaşamlarının tek serveti kindi ve bu yüzden kinlerini biriktiriyorlardı. Hiç farkında olmadan birbirlerinin kölesi olup çıktılar (Brodie Raporu)
  • . Şimdi istediğim şey barış, düşüncenin ve dostluğun hazzı. Ve çok hırslı görünse de sevme ve sevilme duygusu. ... (Borges ve Ben)
  • ... ne bir söz, ne bir özlem, ne de bir anı, hiçbir şey bize dokunmadığında biz çoktan ölmüşüzdür. Ben ölü olmadığımı biliyorum. (Altın ve Gölge)
  • Oscar Wilde, insanın, hayatının her anında, olmuş olduğu her şey ve olacağı her şey olduğunu yazar. (Atlas)
  • . Bir kitap, fiziksel nesneler dünyasında fiziksel bir nesnedir. Bu bir dizi ölü semboldür. Ve sonra doğru okuyucu gelir ve kelimeler daha doğrusu kelimelerin ardındaki şiir, çünkü kelimelerin kendisi sadece semboldür, canlanır ve kelimenin yeniden dirilişini yaşarız. ... (Şu Şiir İşçiliği)
  • ...ilahi iyilik kötülüğü tüketti, sonsuz hayat ölümü, güzellik sefaleti eritti içinde... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • "Dante, bir tanrı bilimci, inançlı, erdemli bir insan olarak günahkarları mahkûm ediyor ama duygusal olarak ne mahkûm ediyor ne de bağışlıyor" (La poesia di Dante, 78) (Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği)
  • Kipling'in yazdığı herhangi bir sayfada ki onun eserlerinde tüm Hindistan ve bir şekilde tüm yerküresinin özeti bulunduğundan... (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • Bradley, şimdiki anın, bize doğru akmakta olan geleceğin, geçmişin bağrında parçalanıp dağıldığı an olduğuna inanır; başka bir deyişle, var olmak, yok olup gitmekte olan bir var oluştur; ya da Boileau’nun özleme kapılmadan dediği gibi: ‘Le moment où je parle est deja loin de moi.’ [Konuşmaya başladığım an, daha şimdiden uzak benden.] (Atlas)
  • "Yaşadığımız dünya bir yanılgı, gülünç bir yanılsamaydı." (Alçaklığın Evrensel Tarihi)
  • Geçmişimin maskelerinden kurtulacağım, ölüp tamamen unutulunca. (Atlas)

Yorum Yaz