Ferdâ-yı Garâm - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ferdâ-yı Garâm kimin eseri? Ferdâ-yı Garâm kitabının yazarı kimdir? Ferdâ-yı Garâm konusu ve anafikri nedir? Ferdâ-yı Garâm kitabı ne anlatıyor? Ferdâ-yı Garâm kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Ferdâ-yı Garâm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 12.02.2022 20:58
Ferdâ-yı Garâm - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mehmet Rauf

Çevirmen: Mehmet Kanar

Editör: Yasin Beyaz

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786254050442

Sayfa Sayısı: 88

Ferdâ-yı Garâm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mehmet Rauf’un ikinci romanı Ferdâyı Garâm, Eylül’ün bir bakıma ön çalışması niteliğindedir. Derin ruh tahlillerine girilen kahramanlar, hayattan beklediklerini bulamamış, mücadele gücü zayıf, melankolik kişilerdir.

Sermet ve Macit birlikte büyümüş iki kuzendirler. Sermet okuduğu kitapların da etkisiyle yaşadığı dünyaya ve çevresine uyum sağlamakta zorlanmaktadır. Babasının memuriyeti nedeniyle ailesinden ayrı, amcasının evinde yaşamak zorunda kalan Macit ise bu ayrılığın hıncını Sermet’ten çıkarmak arzusundadır. Aralarındaki kavga ve didişmeler yerini yavaş yavaş farkına varacakları aşka bırakır.

Ferdâ-yı Garâm Alıntıları - Sözleri

  • Bir örtü ki gözyaşlarıyla nemlidir..
  • Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum.
  • Sanki bütün yaşayan insanların, bütün yaşamış ve ölmüş insanların elem yükü hep benim omuzlarımda, hepsini ayrı ayrı çekiyorum.
  • Sevildiğimizi sanırken bir sabah artık her şeyin bittiğini, doldurduğumuz bu kalpten artık çıkarıldığımızı, unutulduğumuzu hissetmekten başka nemiz var?
  • Birlikte terk edelim bedenimizi ölüme bir gece..
  • "... anlaşılmamak da öyle bir işkence ki..."
  • Bana öyle geliyor ki insan ancak yalnızken mesut oluyor...
  • Göz önünde bulunmayan daima ihmal edilmez mi?
  • Beni siz anlıyorsunuz.Ve bu bana rahatlık veriyor. Zira görüyor musunuz, anlaşılmamak da öyle bir işkence ki..
  • Anneler, yalnız anneler… Ah, eğer dünyada siz olmasaydınız başka ne olurdu? Bütün kalbimize ilk muhabbet hissini, o ulvi sıcaklığı duyuran, yerleştiren sizsiniz…
  • Mesela bazı zamanlarım olur ki bütün emellerim kavuşmaktan ileri gelen zevklerden mustarip olurum. İsterim ki emellerim benim için imkansız kalsın. Ömrüm bütün bu yakalama arzusunun acılığıyla geçsin.
  • Fakat bütün bu ıstırapların altında serin bir ümit vardı.
  • Zira görüyor musunuz, anlaşılmamak da öyle bir işkence ki…
  • Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey.
  • Gecelerinizi, günlerinizi nefret ettiğiniz yerlerden ziyade kütüphanenize hasretmek sizde öyle bir duygu inceliği hâsıl etmiş ki tecrübe görmeden hayattan usandırmış.

Ferdâ-yı Garâm İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ferda-yı Garam Okudum bitti. Yazarın kalemiyle daha önce tanışmıştım ve sevmiştim. Bu kitabını da severek okumuştum. Lakin ilk okuduğum kitabını (Genç Kız Kalbi) daha çok sevmiştim. Bir günde bitecek bir kitap. Akıcı ve sürükleyici. Macit ve Sermet birlikte büyüyen iki kuzen. Macit ailesinden ayrı yaşamanın hıncını Sermet'ten alır. Bu didişmelerin sonunda aşık olurlar birbirlerine. Melankolik bir kitap. Kitabın sonuna da hiç şaşırmadım. Genelde Türk edebiyatında mutsuz bir son vardır. Okuyun derim. Kısacık bir kitap. Evet kimler okudu bakalım. (Hazelnutlibrary)

Bütün hayat böyle bahtiyar bir aşkın yanında neydi?O halde bunu kaçırmamak ,bunu devam ettirmek için bütün hayat feda okunmazmıydı?Bir gün bu aşkın öldüğünü ,yaralı ,dargın ,düşman eden derin bir infialle girdaplar açtığını görmemek için ...Bu artık ruhlarında tahammül kuvveti tükenmiş ferdâ-yı garâmda(aşkın yarını) ikisi de ayrı birer tarafta ölmemek için böyle severken ,beraber ,dudak dudağa ölmekten başka ne çare vardı? Ferda-yı Garam, Mehmet Rauf’un en önemli eserlerinden biridir.Derin ruh tahlillerine girilen karakterler,mücadele gücü zayıf,melankolik kişilerdir.Mehmet Rauf'un ikinci romanı olan kitap 1899 yılında yayımlanan #Eylül kitabının bir bakıma ön çalışması niteliğindedir. Macit,yedi yaşında iken babasının memuriyeti nedeni ile ailesinden ayrı ,amcasının evinde yaşamak zorunda kalır.Annesine aşırı bağlılığı ile bilinen çocuk bu ayrılığın öfkesini amca kızı Sermet'ten çıkarmak arzusu ile küçük kıza hayatı zindan eder. Seneler birbirini kovalarken ikiside genç bireyler olmuş aralarındaki kavga ve didişmeler yerini aşka bırakmıştır.Melankolik gençler ebedî aşkı dünya üstü yokluğun içine çekme niyeti ile beraber ölüme giderler. Selam canlar Can dostum cann_kitapsever ile okuduğumuz kitabı pek sevdiğimi söyleyemem çünkü beraber mutlu bir hayatı yaşamak varken ölümün soğuk yüzü aşka yakışmadı. Okuyup okumamak size kalmış #okuyantosbikler #okuhayaletveyaşa #türkedebiyatıklasikleri #aralıkokumaları #instabook #okudumbitti (Emel Güler)

Mehmet Rauf, Ferdâ-yı Garam adlı eserinde, önceki eserlerinde olduğu gibi yine hüzün, melal, kasvet kokularının sindiği; ince ruhlu insanlar ve onların bir türlü mutluluğu yakalamayan, kurtuluşu intihar etmekte bulan hayatlarını ele almaktadır. Siyah edebiyat demek sanırım yanlış bir ifade olmaz çünkü kahramanların ruh dünyalarına sirayet eden renk siyahtır. Kitapta betimlemeler, ruh tahlilleri başarıyla verilmiştir. Genel olarak aşka odaklanan; bu aşkın yol açtığı girdapları, dehlizleri , kişiyi ölüme sürüklenişini anlatan kitap okunmaya değerdir. (Fatma Polat)

Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?

Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)

 

Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri

  • Eylül
  • Genç Kız Kalbi
  • Böğürtlen
  • Ferdâ-yı Garâm
  • Define
  • Kan Damlası

  • Halas
  • Eski Aşk Geceleri
  • Bir Aşkın Tarihi
  • Define ve Kan Damlası
  • Bir Hastalığın İlacı
  • Yara
  • Uzaktan

  • Bir Zambak Hikayesi
  • Üç Hikaye
  • Karanfil ve Yasemin
  • Siyah İnciler
  • Kabus
  • Serap
  • Menekşe

  • İsyanlar, Direnişler, Zaferler
  • Âşıkane
  • Edebi Hatıralar
  • Son Emel
  • İhtizar
  • Eylül
  • Eylül

  • Sansar
  • Son Yıldız
  • Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
  • Seçme Hikayeler
  • Harabeler
  • Menekşe

Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri

  • Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
  • Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
  • "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
  • O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
  • "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
  • “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)

  • Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
  • Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
  • “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
  • Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
  • Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
  • Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
  • "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)

  • “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
  • Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
  • ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
  • “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
  • "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
  • Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
  • Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)

Yorum Yaz