Felsefe-Bilim Nedir? - Ş. Teoman Duralı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Felsefe-Bilim Nedir? kimin eseri? Felsefe-Bilim Nedir? kitabının yazarı kimdir? Felsefe-Bilim Nedir? konusu ve anafikri nedir? Felsefe-Bilim Nedir? kitabı ne anlatıyor? Felsefe-Bilim Nedir? PDF indirme linki var mı? Felsefe-Bilim Nedir? kitabının yazarı Ş. Teoman Duralı kimdir? İşte Felsefe-Bilim Nedir? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ş. Teoman Duralı
Yayın Evi: Dergah Yayınları
İSBN: 9789759955328
Sayfa Sayısı: 208
Felsefe-Bilim Nedir? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsan, bilgisi üstüne katlanarak bilen beşer demektir. Filozof, bilgi'yi ve onun zihnindeki yapıtaşı durumundaki kavram'ı kendine konu edinen kişi olması bakımından sistemleştirilmiş bilgiler bütünlüğü biçimde özetleyebileceğimiz bilim'in bilgini'dir. Bu durumda, bilgi üreten bilim, onun ürettiği bilgiler üstünde düşünen de felsefedir. Felsefe, bilimin ürettiği bilgiler üstünde dönüp tasarılar oluşturmasaydı, bilim iş görmez duruma düşerdi. İkisinin birarada temsilettiği kudret olağanüstüdür.
Bu kitap, din ile görünürler dünyası arasında kalan kesimde akıl yürütme kılavuzluğunda bilgi üretip, üretileni sınayan kurumlaşmış felsefe-bilimin ortaya çıkışı ile işleyişini tarih arkaplanı çerçevesinde belirleyip açıklamaya çalışmakadır.
Felsefe-Bilim Nedir? Alıntıları - Sözleri
- Her resim, bir şeyinkidir. O bir şeyse, kendikendisi olup kendindendir. İşte bilinç de, kendikendisi ve kendinde olandır. Bilincin kendi dışına yansıması, olayları/fenomenleri meydana getirir. Bilinç unsurlarını dışarı taşıyansa, sözlerdir. Bilinç, 'ben'imin aslı esâsıdır. O ilkin, 'ben'imin “dünya'yla kesişen yöreleriyle, yani bedenimle, bünyemle 'ben'i tanıştırır. Sonra 'ben'imin bittiği yerde başlayan dünyayı bana tanıtır. “Ben”, soğan misâli kat kat, tabaka tabaka soyulur. Nasıl, soyuldukca soğanın cücüğüne erişilirse, aynı şekilde 'ben'i örten peçeler aralana aralana “öz'e ulaşılır.!”
- Doğayı bize öğreten bilim öğrenimiyken, ahlâk duyuşumu uyandıran da din eğitmidir. Her iki cephenin dengeli bütünlüğü, sağlıklı kâmil insanın varlık sebebidir. Sağlıklı kâmil insan, iyi ile güzeli düşünebilen varlıktır. Din ile doğa bütünlüğünü yaşamasını başarabilen kâmil insan, sanat sezgisini yakalar.
- Bir kimsenin duyup düşünme seviyesi neyse, dilinin sınırları da üç aşağı beş yukarı odur. İster birey, ister toplum düzleminde mütâlea edilsin, 'insan'ın, şu hâlde, ufkunu dili çizer. Onun 'dil ufku', 'duyma-düşünme-bilme-eyleme ufku"nun göstergesidir.
- Kişinin kendine, öbür insanlar ile bütün varolanlara açık —görünüre çıkan— ve içten-niyet-tavır alışlarının enine boyuna değerlendirilip buradan yasalar ile kuralların belirlemesi işiyse, ahlâka düşer.
- Süreklice yol ayırımlarında kalıp karar vermek, sonra da verdiği kararın muhâsebesini çıkarmak, canlılar evreninde bir tek insanın alnına yazılmış kader olsa gerek. Nitekim hayati önem taşıyan kararlar ile tercihlerde bulunmak çeşidinden ağır bir yükün altında ezilmeğe hüküm giymekle Hz Adem'in cennet günleri sona ermiştir. Karar verip tercihte bulunmak hür olmak, hürlükse hak — ödev dengesini tayin etmek demektir. Hayatın en zor, en girift işi hak — ödev dengesini tutturmaktır. Her nice gelenekler, görenekler, eğitim, öğretim, ahlâk ile hukuk düzenleri cinsinden içine doğduğumuz ve bizleri çerçeveleyen kayıtlar ile kurallar, hayat yolunda rehberlerimizse de, önünde sonunda, bunların elbet esiri değiliz. Nihâi kararları kendimiz verip tercihte bulunmak zorundayız. Bununçinse karşı karşıya kaldığımız değişik yolların neler olduğunu ve bizleri nereye götüreceklerini anlamamız şart. Anlamaksa, algılamak ve algıladıklarını yorumlayıp yargılamak demektir. Yorum ile yargı, zihin faaliyetlerinden olan bir “düşünme” işidir. Bu işin ürününeyse 'düşünce” denir. Öyleyse hak — ödev dengesine ilişkin karar ile tercihlerimizi düşüncelerle dile getiririz. İşte kendimize ve çevremizdeki kişilere, olay ile süreçlere ilişkin düşüncelerimiz, başkalarınca da anlamlandırılıp denetlenebiliyorsa, bunlar, bilgi değerini taşıyorlar demektir. Bu hususu biraz daha açarsak, şunu söyleyebiliriz: İzhâr ettiğim düşüncenin doğruluğu yahut yanlışlığı başkalarınca tesbit ve tahkik olunabiliyorsa, o, “bilgidir.
- Medeniyetin en üst seviyelere ulaştığı her devirde ve yerde baştâcı kılınmış felsefenin, itibârını en çok yitirdiği çağ, Yirminci yüzyıl olmuştur.
- Doğallıktan çekip çıkarma işlemi 'sanat'; yolu yordamıysa, 'soyutlama'dır. Soyutlama, demekki belirli bir var olanın 'som'luğundan 'soyulma'sıdır.
- Akıl " ateş" inde "pişirilip kotarılan" tecrübelerden deney üretilen sistemli bilgi hevenglerinin vucuda getirdiği bütünlükse,bilimdir.
- Felsefe, kendinden temel meselelerin doğduğu, ama onları hep ilk ve asli kökte birleştiren ilk bilim, "bilim - doğuran - bilim"dir
- Medeniyetin en üst seviyelere ulaştığı her devirde ve yerde baştacı kılınmış felsefe,itibarını en çok yitirdiği çağ,Yirminci yüzyıl olmuştur.
- Duyup düşündüklerimizin ne kadar da azı dile getirilebiliyor. Hele duyup düşündüklerimizi kâğıda geçirmeğe davrandığımızda, bunların, ânında sırrolduklarını fark ediveririz.
- Akıl ateşinde 'pişirilip kotarılan' tecrübelerden deney üretilen sistemli bilgi hevenglerinin vücuda getirdiği bütünlükse, bilimdir.
- İnançlardan hareketle ve onlara dayanarak insanın, ilk elde kendisiyle, sonra da başkaları ile kurduğu tek tek bağlantılara ve onların meydana getirdiği geçici, keyfi olmayan ilişki ağlarının heyet-i mecmuasına ahlâk diyoruz.
- Üç bin yıldır en azından *Batı” denilen düşünce geleneğinde yer alagelmiş felsefe-bilim söyleşisi, tartışması, belli birtakım sorunlar dolayında, belirli yöntem doğrultusunda yürütülmüştür. Gerek yöntemin gerekse sorunların neler olduğunu öğrenip anlamakçin felsefeyle uğraşan, bakışlarını ister istemez geçmişe çevirir. Ancak, “felsefe için anlayışı olmayan geçmişteki felsefeyi göremez; görse bile, çarpık görür; bu ise, olaylara hakkını vermemek olur... Böyle bir anlayışın gerekliliği, felsefenin geçmişine duyulan ilgide kökleşmiştir: Bu ilginin tam da felsefeye olan bağı, genel olarak insan dünyasının geçmişini ille eksiksiz bir tarih tablosunda sunmak dileğinden ileri gelmez yalnız... Felsefe tarihçisinin, ... felsefenin dününe duyduğu ilgi doğrudan doğruya felsefeden ötürü, felsefe için, felsefeye olan ilgidir. Felsefe tarihçisinin dikkati, felsefenin geçmişinde değil, geçmişteki /elsefede yoğunlaşır. Felsefe tarihçisi geçmişe değil, felsefeye çevrilmiştir. ... Geçmişteki felsefeyi anlamak için, bu felsefeyle felsefe olarak ilgilenmek; bu felsefeyi yeniden düşünmek; bu felsefeyi düpedüz bir tarihçi olarak, filozof olarak anlamak”, filosofun yahut felsefecinin kaçınılmazcasına takınacağı tavırdır.
Felsefe-Bilim Nedir? İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Öncelikle bu konuda Türkçe bir metin okumuş olmanın kıvancını yaşıyorum. Bi de üstüne Teoman Duralı hocanın yetkinliği eklenince ortaya bu harika eser çıkıyor. Kitabın en ayırt edici özelliği tekil olarak felsefeyi değil onun yanında bilimi de ele alıyor oluşu. Bu şekilde felsefeye esas teşkil eden kavramlar açıklanıyor ve yer yer filozof metinlerine yer veriliyor. Son olarak kitabın içinde "Düşünce tarihi şeridi" mevcut. Tüm düşünce tarihini bu şekilde bulmak ayrıca sevindirdi beni. Genel bir bilgi sahibi olmak için kesinlikle okunması diyeceğim bir eser. Felsefe'ye Giriş kitapları yerine bu eseri okuyunuz... Bir değil, birkaç defa! Sağlıcakla kalın... (Taha Yasin KELEŞ)
Felsefeyi kendi anlayışı içinde izah eden, tarif ve tanım getiren yazar , bilimden ne anladığını kendine özgü anlatımıyla okuyucuya sunuyor. Kitap felsefe -bilim ilişkisine positiv anlayış karşıtlığında bilgelik-irfan geleneği ekseninde bir yaklaşım sunuyor. Felsefe, kendinden temel meselelerin doğduğu, ama onları hep ilk ve asli kökte birleştiren ilk bilim, "bilim - doğuran - bilim"dir. gibi orijinal yaklaşımlar sunan bu kitabı felsefeci dostlara tavsiye ederim. (mehmet şerif susuz)
Felsefe-Bilim Nedir? PDF indirme linki var mı?
Ş. Teoman Duralı - Felsefe-Bilim Nedir? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Felsefe-Bilim Nedir? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ş. Teoman Duralı Kimdir?
Türk felsefe profesörü, biyolog, akademisyen ve düşünür. Felsefe tarihi, biyoloji felsefesi, dilbilim, siyaset felsefesi, savaş felsefesi gibi alanlarda çok sayıda kitabı ve makalesi vardır.
Teoman Duralı, 7 Şubat 1947'de Kozlu, Zonguldak'ta doğdu. Babası Türk, Annesi ise Alman asıllıdır. İlköğrenimini Zonguldak ve Ankara'da yaptı. Orta öğrenimini TED Ankara Koleji'nde tamamladı. 1973 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu.
İstanbul Üniversitesinde okurken Nermi Uygur'un kendisine asistanlık teklifi etmesiyle 1975 yılında mezun olduğu bölümde asistan olarak göreve başladı. 1977 yılında biyoloji felsefesine dair teziyle doktora çalışmasını bitirdi. 1978 yılında NATO bursu ile Paris'te biyoteknoloji seminerlerine katıldı. Mayıs 1982'de yardımcı doçent, Ekim 1982'de biyoloji felsefesi üzerine yazdığı tezle doçent ve 1985'te ABD Penn State University'de tamamladığı "Kant'ın A Priori Bilgi İstidâdı" adlı çalışmasının ardından 1988'de mezun olduğu bölümde profesör oldu. 1992-1993 yıllarında Malezya Uluslararası İslam Üniversitesinde, 1994 ve 2003 yıllarında Viyana Üniversitesi Bilim Felsefesi Bölümünde, 1995-1997 ve 1999 yıllarında ISTAT (Kuala Lumpur)’da misafir öğretim üyesi olarak bulundu. 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonunun mâli desteğiyle Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde araştırma gezisinde bulundu.
Bir dönem Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde dekanlık yaptı. Fakültenin felsefe bölümünü kurdu. Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosunun 2016 yılında aldığı karar uyarınca Teoman Duralı'ya Fahri Doktora Payesi verildi.
İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesinde felsefe bölümlerinde dersler vermiştir. Ayrıca Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisinin yayın yönetmenliğini yapmıştır. İngilizce, Fransızca, Almanca, Latince, Yunanca, İtalyanca, Felemenkçe, İspanyolca, Rusça, Malayca dillerini biliyordu.
Futbolu çok sevdiğini ve hayatta militanca duygularla bağlandığı tek şey Galatasaray olduğunu söylerdi. Babasının anne tarafı Çerkes, baba tarafı Türkmen. Annesi Alman, eşi Fransız asıllıdır. Evli ve iki çocuk babasıydı.
Kanser tedavisi nedeniyle 2021 yılının Kasım ayında 2 kez ameliyat geçiren Prof. Dr. Teoman Duralı, İstanbul'daki evinde 6 Aralık 2021'de yaşamını yitirdi ve Aşiyan Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi.
Ş. Teoman Duralı Kitapları - Eserleri
- Omurgasızlaştırılmış Türklük
- Öyle Geçer ki Zaman
- Çağdaş Küresel Medeniyet
- Gılgamış Destanı
- Felsefe-Bilim Nedir?
- Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti
- Sorun Nedir?
- Felsefe Bilimin Odağında Metafizik
- Felsefe-Bilimin Doğuşu
- Aklın Anatomisi
- Sorun Çağının Anatomisi
- Kutadgubilig Türkcenin Felsefe-Bilim Sözlüğü
- Biyoloji Felsefesi
- Canlılar Sorununa Giriş
- Hayatın Anatomisi
- Deniz ve Kaşiflik
- Felsefe-Bilime Ramak Kalmışken
Ş. Teoman Duralı Alıntıları - Sözleri
- Fen/teknoloji kitlelerin afyonudur. Günümüzde geliştirilen fen araçları gereçleri, beyinleri uyuşturmağa matufdur. İçmeğe, esrar çekmeğe hacet yok. Cep telefonları, bilgisayar oyunları, televizyon programları alışılagelmiş uyuşturucuları aratmaz hale gelmişlerdir. Süreklice dikkatler dağıtılıyor. (Sorun Çağının Anatomisi)
- Demekki her insan, bireyinin esas ‘ödev’i, hayırlı işler görmek, ibâdet etmek; ‘hakk’ı ise, ‘ümit’tir. ‘Ümit’, ‘hayat’tır. ‘Ümit’, devâm ettiği sürece ‘yaşanır’. ‘Ümid’in kesildiği yerde ‘tragedya’, giderek ‘saçmalık’, sonundaysa, ‘intihâr’ başgösterir. (Çağdaş Küresel Medeniyet)
- Bilgi'ye saygılıysak, 'geçmiş'e hürmet göstermeliyiz. (Sorun Nedir?)
- bizde İslâm her türlü gelişmenin başdüşmanı, bütün kötülüklerin kaynağı görülüyordu ve Kemâlîler doğrudan İslâma yüklenmekten korkunca Arapları suçluyorlardı. (Öyle Geçer ki Zaman)
- bu arada, affınıza sığınarak söyleyeyim, maymundan gelmeyenlerdenim (Öyle Geçer ki Zaman)
- Başta gelen özelliği,hep tekrarlanamayan ,deneylenemeyen bu olayları konu alan canlılar bilimi , genellikle öteki deneysel doğa bilimlerinden ayrılır.Bu sebepten canlılar biliminin, öbür doğa bilimlerinden az çok değişik bir aksiyom sistemi ile araştırma-inceleme yöntemine sahip bulunması açıkça ortaya çıkmaktadır. (Biyoloji Felsefesi)
- Türklerin, imparatorluk devletini kurmak uğruna savaşma iradesi, Müslümanlaşmalarıyla manâsını kazanmıştır. (Omurgasızlaştırılmış Türklük)
- hayvanlar, izlenimler ile anılara dayanarak yaşarlar. oysa insan türü yapabilirlik ile akla yaslanarak varlığını sürdürür. (Canlılar Sorununa Giriş)
- Akıl bâliğ kişi, kimliği olan kişidir; oysa bizim kimliğimiz yok. En büyük sorunumuz da budur. Kimliğimiz olmadığından, yapıcı biçimde bir değerlendirmeden de yoksunuz. Sempatik sistemiyle davranan bir yaratık gibi, hâdiselere sadece tepki gösteriyoruz. İnsana has olan, insandan beklenen yapıcı olandır. Kimliğine sahip olmayan kapkara bir kitle durumundayız. Türkiye ‘de bugünkü durumumuzda eylediğimizi sanıyoruz ama esasında eylemiyoruz. Çünkü aklımız başımızda değil, dışarılarda bir yerlerde. Başkaları kafamız, bizse sadece gövdeyiz. (Felsefe Bilimin Odağında Metafizik)
- Sorarlarsa sana günlerden bir gün Varmı tarifi aşkın Işığa duyduğu iştiyâktır kelebeğin Atması kendini bağrına alevin (Deniz ve Kaşiflik)
- İnançlardan hareketle ve onlara dayanarak insanın, ilk elde kendisiyle, sonra da başkaları ile kurduğu tek tek bağlantılara ve onların meydana getirdiği geçici, keyfi olmayan ilişki ağlarının heyet-i mecmuasına ahlâk diyoruz. (Felsefe-Bilim Nedir?)
- “Şüphe” ile “korku” aynı şey değil. Kuşku bir ruh halidir. Şüphe ise akli bir olaydır,kuşkunun hastalıklı hale gelmesi ise evhamdır.. (Felsefe Bilimin Odağında Metafizik)
- Kadının bozuğuna pek rastlamadım, her türlü pisliği erkekte görmüşümdür. (Öyle Geçer ki Zaman)
- "İnsanların tümü de aldatıcıdır." (Gılgamış Destanı)
- “bahis konusu özellikleri tasvirli yoldan ele aldıkça yönteme ilişkin özel bir sorun belirmez. ama bir kere biyolojik örgütlenmişlik ile yönelimin yahut daha doğrusu örgütlenmişlik ile yönelim sergileyen tek tek biyolojik fenomenlerin açıklanışına yahut bireyoluş (ontogeny) sırasında beliren geçmiş -tarihî- vakalara dayanma tarzına ilişkin sorular ileri sürülmeğe başlandığında ortaya yöntemle ilgili sorunlar çıkar. bu, söz konusu özelliklerin önünde sonunda cansızlar dünyasında rastlanamayacağı yahut bir ölçüde cansızlarda görülen özelliklere ‘indirgenemeyecek’leri anlamına gelmez. biyolojiye has yöntemle ilgili sorunlarla bütüncül özellikli canlı olaylarında karşılaşılır. bahsi geçen olaylara ulaşmanın yolu yordamı, fizik-kimya vakıalarının soyutlanmasından yahut dikkate alınmamasından geçer.” (Biyoloji Felsefesi)
- Yazıklar olsun, kulu kula kul kılan toplum düzenine! (Omurgasızlaştırılmış Türklük)
- Hayat, nasıl dirimsel yaşamayı aşmaktaysa, din de hayatın ötesine işâret etmektedir. (Sorun Nedir?)
- “Her dil, bir yaşam tarzını, insan kavrayışını, dünyagörüşünü taşıyıp aktardığına göre, onun ölümü, özgün, kendine has bir anlayışın, bir zihniyetin de ortadan kalkması, dolayısıyla insanlığın fakirleşmesi demektir.” (Kutadgubilig Türkcenin Felsefe-Bilim Sözlüğü)
- Sümerliler, tarihi başlatan kavim olma ünvan ile şerefine sahiptir. (Gılgamış Destanı)
- "Süreklilik yoktur. Sonsuzca ayakta kalacak bir ev yapıyormuyuz? Sonsuzca geçerli bir sözleşme akdedebiliyormuyuz? Kardeşler, mirası, sonsuzca alıkoymak üzere mi paylaşırlar; ırmakların taşma zamanları sınırlı değil mi?" (Gılgamış Destanı)