Farabi - Ali Kuzu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Farabi kimin eseri? Farabi kitabının yazarı kimdir? Farabi konusu ve anafikri nedir? Farabi kitabı ne anlatıyor? Farabi PDF indirme linki var mı? Farabi kitabının yazarı Ali Kuzu kimdir? İşte Farabi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ali Kuzu
Yayın Evi: Paraf Yayınları
İSBN: 9786059121033
Sayfa Sayısı: 152
Farabi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İslam dünyasının en büyük felsefecilerindendir. Fizikle de uğraşmış, ses olayına açıklık getirmiştir. Felsefedeki şöhreti Aristo'ya yakındır. Bazı bilginler Aristo'yu, bazı bilginler Farabİ'yi "dünyanın en büyük filozofu" sayar. Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ'dur. Türkistan'ın Farab şehrinde dünyaya gelen Farabi, ilköğrenimini memleketinde yaptı, İran'da Farsçayı, Bağdat'ta Arapçayı öğrendi. Daha sonra Latin ve Yunan dillerini kavradı. Devrinin en büyük alimlerinden dersler aldı. Çok çalıştı. Çalışkanlığıyla zekası birleşince Felsefe, Mantık, Matematik, Tıp ve Musiki alanında büyük şöhret buldu. Uzun zaman Bağdat'ta kalan Farabi, daha sonra Mısır'a gitti, 941'de de Halep'e geldi. Halep'teyken Hemdanoğulları'ndan Seyfüddevle Ali adlı bir Türk beyi ile karşılaştı. Onun sevgisini kazandı. Kendisine yüksek bir maaş bağlamak istediyse de kabul etmedi. Halep'te bulunan alimler onunla münazara etmek islemişlerse de üstünlüğünü görünce ondan ders almaya başladılar. Farabi, Halep beyinin Şam'ı alması üzerine oraya yerleşti. Ve ölümüne kadar (950) orada kaldı.
(Tanıtım Bülteninden)
Farabi Alıntıları - Sözleri
- Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun
- İyi bir insan öldüğünde ona ağlamayın. Asıl onu kaybeden topluma ağlayın…
- İnsan bazen bir tesadüfle güzel işler yapar. Bazen de bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böylece yapılan işler mutluluk getirmez…
- “Zamanın ters, sohbetin faydasız, herkesin bezgin ve her başın bir ağrı taşıdığını görünce, evime kapanıp haysiyetimi korudum.”
- Erdemli şehrin insan bedenine benzetilerek anlatılmasının çeşitli hikmetleri vardır. Her şeyden önce, filozoflar toplum ve devlet dediğimiz şeyin doğal olduğunu vurgulamak için böyle bir benzetme yapmışlardır. Bu durumda devletin içinde yaşayan insanların da bir görev dağılımı, farklı şekillerde olsa da ortak bir amaçları ve sıra dizimsel (hiyerarşik) bir mertebeleri vardır. Ayrıca doktor ve hasta arasındaki ilişkide beden üzerinden erdemli şehirdeki durumu açıklar. Toplumun bir ferdi hasta ise, bütün fertlerin bundan ızdırap duyması gibi bir anlamı vardır. Nasıl ki doktor yanlış tedavi uygulamadan ilgili organı iyileştirmesi gerekiyorsa aynı şekilde filozof kralın da erdemli şehrin herhangi bir birimindeki rahatsızlığı doğru teşhisler koyarak iyileştirmesi gerekir. Eğer yanlış teşhislerle problemi çözmeye kalkarsa bundan sadece ilgili birim/ organ değil, bütün toplum/beden rahatsızlık duyar ve toplum sosyal bakımdan sağlıksız bir konuma doğru sürüklenir. Onun için ilgili birimi, diğer birimlerle uyum içerisin de çalışacak ve eski görevini yapacak işlevine kavuşturmak gerekir. Ayrıca, toplumun insan bedenine benzetilerek anlatılmasında bir bakıma bedenden yola çıkılarak bütün kainatin işleyişi ele alınmaktadır. Farabi, bedeni idare eden amir organın kalp olduğunu belirtir. Farabi'ye göre, bedende kalbe yardımcı olan ikincil organlar, onlara yardımcı olan daha az önemli üçüncü bir organ ve kendilerine yardımcı olmayan organlara kadar bedendeki organların sıra dizimsel bir yapısı olduğunu aşikâr olmaktadır.
- - 'Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun.'
- ‘Düşünmek ruhun kendi kendisiyle konuşmasıdır’.
- Farabi, insanların yaşadıkları ortama ve yaşadıkları iklim koşullarına göre, farklı karakterler ve huylar edinebileceğini ve bu karakterlerin onlarda yerleşeceğini belirtmektedir. Buna göre, mesela çölde, çadırda ve deri meskenlerde yaşayanlar devamlı tedbirli olma melekesine sahip olurlar ve bu durum onlarda cesaret ortaya çıkana kadar devam eder. Aynı şekilde, ıssız bölgelerde yaşayanlarda da korkak lik ve güvenlik hakkında endişe duygulari ortaya çıkar Farabi'ye göre, zalim yönetimin baskısına maruz kalanlar ise, insanı ve âlemi algılamada içlerine kapanırlar ve bir manada bu insanların gözleri kapanır.
- Farabi insan bedenindeki anatomik yapıdan yola çıkarak erdemli şehrin de benzer yapıda olduğunu savunur. Bedendeki bu yapının bütün kâinat içinde geçerli olabileceğini vurgular. Kâinattaki düzeni açıklarken Aristocu nedensellik teorisini benimsediği için, ona göre, varlıklar düzenindeki her varlık kendi sebebi olan varlığı taklit eder veya ona benzemeye çalışır. Bu silsile, Allah'ta son bulur. Dolayısıyla, alttaki birim üstteki sebebini taklit etmekle nihai olarak Allah'a benzemeye çalışmaktadır. Farabi'nin nazarında bu durum Yeni Eflatuncu mistik bir ruhi yükseliş değil, insanın doğal bir varlık olmasından dolayı Allah'ın kâinata verdiği doğal düzeni takip etmesidir.
- Farabi 'ye göre, bedenin herhangi bir organında bir bozukluk ortaya çıktığında, doktor sadece orayı iyileştirmek için değil de bütün bedeni iyileştirmek tedavi uyguluyorsa, aynı şekilde, erdemli ilk başkanında, erdemli şehri oluşturan birimlerle bu şekilde bir ilişkiye girmesi gerekir. Erdemli ilk başkan hem ilgili birimi, hem de o birim üzerinden bütün şehrin sağlığını düşünmelidir.
- ...herkese kendi payı ölçüsünde şehrin servetini dağıtmak gerekmektedir. Hak edilenden az veya fazla vermek ise, adalesizliktir. Bu sadece servet açısından yapılan bir yorumdur. Fakat Farabi, bu durumu sadece ekonomik bir durum olarak ifade etmez. Ona göre, adalet çok daha geniş bir alanı kaplamaktadır. Burada, eğer bir kişiye hak ettiğinden daha az vermek, kişinin kendi aleyhine, fazla vermek ise bütün şehir ahalisinin aleyhine olur.
- Farabi'nin, insanın toplum halinde yaşaması gerektiği, kendisini ancak böyle bir toplumda mutlu görebileceği gibi unsurlardan yola çıkarak kelamı veya dini anlamda insani bireysel sorumluluğun, topluma aktarıldığı şeklindeki bir görüş öne sürdüğü söylenemez. İnsan kelami problemler çerçevesinde ele alındığında özgürdür ve aynı şekilde yaptığından sorumludur. Farabi, Kitabu'l Mille'de iradî ve insanî davranışların bir toplumla paylaşılması durumunda, bunlardan biriyle yükümlü kılınan kimsenin, onu yerine getirmesi ve uygulamaya koymasının bir başka kişiden, o kişinin yükümlü kılındığı şeyle yardımı olmadan, mümkün olmadığını belirtir. Aynı şekilde, Farabi'ye göre, bu ikinci kişinin de yükümlü olduğu şeyi, bir üçüncü kişinin yükümlü bulunduğu şeyle yardımı olmadan yerine getirmesi mümkün değildir. Farabi, bu duruma çiftçiliği örnek olarak verir ve çiftçiliğin diğer zanaatlarla olan ilişkisini tetkik eder. Buna göre, ken disi çiftçilik yapmakla yükümlü olan bir kimse, kendisine saban kerestesi sağlayacak bir marangozun, saban demiri sağlayacak bir demircinin, koşum öküzü sağlayacak bir siğır tüccarının yardımı olmadan bu mesleği tam olarak yapamaz. Böylelikle, farklı mesleklere sahip insan toplulukları oluşur. Farabi bu unsurlardan oluşan her bir toplumun be lirli bir amacı olduğunu belirtir.
- "Hiçbir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü ne denin kendisi, oluşandan öncedir." "Hiçbir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı." "Erdemlerin en büyüğü bilimdir."
Farabi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kendisine aristodan sonra ikinci ogretmen denilmesinin gercekten hakkini verecek sekilde dusunduren bir ilim adami. Bu kitaba da bazi onyargilarimla basladim ama kisa surede yanildigimi anladim. Hemen hemen her turlu ilimle hemhal olmus bir insan. Medeniyetimizin boyle bir insani yetistirmis olmasi sebebiyle gurur duydum.Yalniz farabinin kurandaki islami dusunce bicimiyle celisen fikirleri olmasi uzdu beni. Kitaba gelirsek farabinin siyaset felsefesi uzerine dusuncelerini aristo ve platon gibi dusunurlerinkilerle karsilastirarak okuyucuyu sikmadan kitap boyunca anlatiyor. Kitabin anlatis usulu dikkatimi cekti. Once eski turkce sozcuklerin gunumuz anlamlarini aktariyor okuyucuya sonra kitap boyunca oyle devam ediyor. Tabi bunu yaparken birkac kelimeyi aciklamayi gozden kacirmislar. Eger yazima ve anlatima benim gibi onem veren biriyseniz dikkatinize carpacak ve sizi rahatsiz edecek bir konu da kitapta bolca yazim yanlislari var. Butun bunlara ragmen bi solukta okunan bir kitap. (Alperen Yasar)
İslam dünyasının en büyük felsefecilerindendir. Fizikte de ilgilenmiş ses olayını büyük açıklık getirmiştir. Felsefedeki şöhreti Aristo'ya yakındır. Kimileri Aristo, kimileri Farabi "dünyanın en büyük filozofudur" der. Türkistan'ın farab şehrinde dünyaya gelmiştir. Farabi birçok ülkeyi gezdi. Bunlardan bazıları Şam, Mısır, Halep, Bağdat gibi yerlerdir. Farabi, fen ilmine, felsefeye, mantığa, sosyolojiye, tıbba, matematiğe ve müziğe epeyce katkıda bulunmuştur. İslam felsefesinin kurucusu sayılmış, aynı zamanda kendisini Aristoteles' ten sonra gelen ikinci öğretmen anlamında "Hace- Sani" unvanı verilmiştir. 950 yılında Şam'da vefat etmiştir. (Nusret Şanal)
Türk İslam düşünürü İslam disiplini içinde yetişmiş Türk düşünürlerinin en büyüğüdür. Aristoteles mantığına dayanan usçu bir metafizik oluşturmuştur. Amacı, Aristotelesi, biraz da Plotinosun yardımıyla, İslam diniyle uzlaştırmaktı... Bununla da yetinmemiş, İslam dinini de bilimle uzlaştırmaya çalışmıştır. Önceleri Türkistanda kadılık yaptı, sonra kendini büsbütün felsefeye verdi. Anadili olan Türkçe kadar Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca biliyordu. Aynı zamanda hekim ve müzikçiydi. Yüzden çok kitap yazmış; Aristoteles, Platon, Zenon, Plotinos gibi Yunan düşünürlerini yorumlamış, bunların görüşlerine kendi görüşlerini katmıştır. İbni Sina ve İbni Rüşd, onun manevi öğrencileridir, Farabinin felsefesi özetle şudur: İslam felsefesine zihinciliği getirmekle kalmamış, bu felsefenin ilk kez kapılarını açan da kendisi olmuştur. O, metafiziğe mantık yoluyle ulaşmış, İslam diniyle felsefe arasında sıkı bir ilişki kurmuştur. FARABi: "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir." "Hiç bir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı." "Erdemlerin en büyüğü bilimdir." "İnsan, bazen bir tesadüfle güzel işler yapar. Bazen de bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böyle yapılan işler, mutluluk getirmez." EL-FARABİNİN HAYATI, FELSEFİ VE SOSYO-POLİTİK GÖRÜŞLERİ: Ebu Nasır Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzlug El-Farabi (879-950) (batıda Alpharabus), Sır-ı Derya'da Faraba şehrinde doğdu. Aristo'nun derin bilgiç çalışmacısı, matematikçi ve doktor olarak ün kazandı. Aristo'nun ve yeni platoncuların çalışmalarının Suriye'li çevirmen ve yorumcularıyla daha yakından tanışmak için Bağdat, Şam, Harran ve Halep'i ziyaret etti. Yakın ve ortadoğunun ilerici düşünürleri, Aristo'ya büyük bir saygı ile davrandılar. İslâm skolastiği, büyük Yunan filozoflarının metinlerini yanlış anladı. Öyle ki yeni platoncuların ruhunda, yalnızca mantık yorumlandı. Bartold şöyle yazar : "Platon ve Aristo'nun öğretisi (yeni platonculukta sonraki gelişmesiyle) açık fark tamamen oluşmadı; Aristo tarafından gerçekte Platon'un öğretisini tekrar eden teoloji yazıldı." El-Farabi, gerçek Aristo'yu tanıdı ve felsefenin gelişme yolunu aristotelesçilik tarafına çevirmeyi amaç edindi. Onun çeşitli yorumcular tarafından ileri sürülen mistik katmanlardan Yunan düşünürlerin öğretisini serbest bırakmayı başardığını söylemek gerekir. Ona henüz hayattayken ortadoğuda "İkinci Aristo" adını vermeleri bir tesadüf değildir. (celal çelik)
Farabi PDF indirme linki var mı?
Ali Kuzu - Farabi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Farabi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ali Kuzu Kimdir?
Gazeteci ve Araştırmacı-Yazar Ali Kuzu'nun bu zamanda kadar 100'e yakın araştırma ve inceleme kitabı çeşitli yayınevlerinde yayımlanmıştır. Yazar evlidir ve İstanbul'da yaşamaktadır.
Ali Kuzu Kitapları - Eserleri
- Dünyanın Derin Devleti İlluminati
- Rockefeller Ailesi
- Siyah Sancak
- M i T Mossad C I A Gladio
- Küresel Para Baronu, Rothschild Ailesi
- Atatürk'ü Kimler Öldürdü?
- Mimar Sinan
- Pandoranın Kutusu
- Alparslan Türkeş Dokuz Işık
- Ali Kuşçu
- El- Cezeri
- Atatürk Din Düşmanı Değildi
- Piri Reis
- Farabi
- Harezmi
- Mahşerin Kanlı Çiçekleri - Çanakkale
- İbni Sina
- Küresel Gizli Örgütler
- Evliya Çelebi
- Barbaros
- Atatürk'ün de Çocukları Vardı
- Atatürk ve İslâmiyet
- Ahi Evran
- Sultan Fatih
- Biruni
- Evanjelizm - Tanrı'ya Başkaldırı...
- Cahit Arf ve Matematikçilerimiz
- İlluminati Kozmik Sırlar
- Takiyüddin
- Akşemseddin
- Hezarfen ve Lagari
- Dünyayı Yöneten Üst Akıl Bilderberg
- Uluğ Bey
- Gizlenen Tarih - Dersim Gerçeği
- Katip Çelebi
- Atatürk'e Yapılan Suikastlar
- Dünyanın En Acımasız İstihbarat Örgütü MOSSAD
- Atatürk ve CHP'nin Saklı Tarihi
- Dünyanın En Büyük İstihbarat Örgütü CIA
- Şeytanın Satranç Tahtası
- Bilim Adamlarımız Sözlüğü
- Bill Gates Melek Mi Şeytan Mı?
- Kod Adı: 2020 Kudüs’ü Yıkmak
- Sessiz Çığlıklar
- Kurtuluş Savaşında Atatürk ve Din Adamları
- Seydi Ali Reis
- Bana Gözlerimi Verin Komutanım!
- Gladio
- Kutsal Kase-Hedef Türkiye
- Yeni Bir Dünya Düzenine Doğru
- Siyah Sancak - Türkiye'nin İş Planı
- 12 Eylül İhtilali ve Onların Çocukları
- Muhteşem Türkler: Altın Çağ
- İmparatorluğun Gözyaşları
- Kod Adı 39: Vatikan'ı Yıkmak
- Deccal'ın Torunları
- Safari Operasyonu
- Bu Toprağın Canları
- Kutsal Yemin - Mustafa Kemal Atatürk
- Beka Meselesi - Hedef: Türkiye'nin İşgali
- Demokratikleşme Sürecinde Hedefteki Başbakan
- Terör Mü Kürt Sorunu Mu
- Tandır
- 31 Mart Vakası ve 2. Abdülhamid
- 1453 Konstantiniyye Düştü
- Atatürk ve Erdoğan Hedef 1923'ten Hedef 2023'e
- Altın Tepside Sunulan Ülke
- Liseler İçin Türk Dili Dilbilgisi
Ali Kuzu Alıntıları - Sözleri
- Batı dillerinde adı “Alberuni” veya “Aliboron” olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır. (Biruni)
- • Her şeyi Allah'tan, her şeyin Allah'ın olduğunu bil. (Mimar Sinan)
- Her yere subliminal mesaj yerleştirerek bilinçaltımızı işgal ederler. Kendi istedikleri şeyleri bize izletirler. Ve biz de her şey kendi elimizdeymiş gibi hareket ederiz kontrol edildiğimizin farkına bile varmayız.. (Dünyanın Derin Devleti İlluminati)
- Bir gün kantinde Cahit Bey ile öğle yemeği yiyordum. Nereden O konuya gelindiğini hatırlayamıyorum fakat konuşmamızın bilim adamlarını araştırmalarına iten sebepler etrafında cereyan etmişti. Sonuçta iki sebep üzerinde fikir birliğine vardık: “yaşadığımızı hissetmek ve “ölümsüzlüğe yaklaşmak. ” Descartes’in söylediği gibi, her insan, özellikle bir bilim adamı, düşünmekle kendisinin varlığını hisseder, yani yaşadığını hisseder. Diğer taraftan “üretme arzusu” insanın temel içgüdülerinden biridir. Kimi insan çocuk ister ve buna sebep olarak, ya “ailem devam etsin” veya “benim eserim olsun” der. (Cahit Arf ve Matematikçilerimiz)
- ...Görünürde bunlara karşı koyacak hiçbir vasıtamız yoktu ama her zaman olduğu gibi Türk'ün azmini, imanını, zekâsını yine hiç hesaba katmadılar. Ve "İsterse Türk, tavşanı araba ile avlar" atasözünü bilmemezlikten geldiler. (Muhteşem Türkler: Altın Çağ)
- "Büyük davamız, en uygar ve en refaha kavuşmuş ülke olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarda değil, düşüncelerinde köklü bir inkilap yapmış olan büyük Türk Milletinin dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü en kısa bir zamanda başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte en kısa bir zamanda başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız." Mustafa Kemal Atatürk (Atatürk ve CHP'nin Saklı Tarihi)
- Kolomb, İspanya'ya gemiler dolusu köle ve altın eşya gönderdi. "Ey muhteşem altın" diye yazdı. Kolomb, "Altını alan, her istediğini satın almasını sağlayan bir hazineye sahip olur. Onunla dünyaya istediklerini kabul ettirir, hatta ruhunun cennete bile girmesini sağlar" diyordu. (Küresel Para Baronu, Rothschild Ailesi)
- Atatürk, din karşıtı birisi olsaydı Kur’an meal ve tefsirine, hadislerin açıklanıp şerh edilmesine, hutbelerin Türkçe okunmasına bu kadar önem verir, bunlar için özel ödenek ayırır mıydı hiç? Bunları düşünmemiz gerekir. Onun için de okumamız, araştırmamız ve her söylenene kulak asmamamız gerekir. (Atatürk Din Düşmanı Değildi)
- Altimermer de bir Kurt resmi vardir. Bu tilsim istanbul daki koyunlarin sahralarda cobansiz gezip Kurt serrinden emin olmalarini saglarmis. (Evliya Çelebi)
- Ahlakça güzel olmak insanın elindedir. (Biruni)
- Siyah sancak (Siyah Sancak)
- Kafirler dediler ki: oruç ve hızır hayreddin namında iki türk peyda olmuş. Bu hristiyan düşmanı yılanlar ejderha olmadan, basalım, isimlerini yeryüzünden silelim. Şimdi fırsat verirsek, belliki bu Türkler başımıza çok iş açar. (Barbaros)
- Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın.Nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini unutmayasın. (Ahi Evran)
- Laiklik, bu bakımdan Türkiye’de yalnız din ile devletin ayrılması demek değildir, özgür düşünceyle de düşünmek demektir. (Atatürk Din Düşmanı Değildi)
- "Vatan için can veren şehitlerimizin ruhu şad olsun!" (Kutsal Yemin - Mustafa Kemal Atatürk)
- Türk Milleti de tarihin her devrinde, yaşadığı her yerde ve her alanda yaptığı yeniliklerle, diğer milletlere öncü olmayı bilmiştir. Bilim ve teknik alanlarında da yüzlerce bilim adamı yetişmiştir. (El- Cezeri)
- Seyahatname, Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan bir gezi kitabıdır. 10 ciltten oluşur. Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslûbu ile anlatmaktadır. Olaylara çoğu defa alaycı bir tavırla yaklaşan Evliya Çelebi, bazen naklettiği olayları renklendirmek amacıyla uydurma haberler ve olaylar da ortaya atmış, okuyucunun ilgisini çekmek için aklın alamayacağı garip olaylara da yer vermiştir. Evliya Çelebi'nin 10 ciltlik Seyahatnâme'si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Eser bu yönden Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir. (Evliya Çelebi)
- Daha 17 yaşlarındayken kendini gözlemlere, deneylere kaptıran Biruni’nin Kas yakınlarında bir köyde Rasatlar yaptığını, çıplak gözle güneşe bakmaktan dolayı da gözlerinin rahatsızlandığını, sonra sudaki aksinden faydalanarak çalışmalarını sürdürdüğünü biliyoruz. (Biruni)
- Anadolu, yeni Türk ulus devletinin sınırlarına dönüşürken yitik topraklara duyulan hasret, Atatürk'ün sevdiği Rumeli türkülerinde bir nostalji olarak yaşamaya devam etmiştir. (İmparatorluğun Gözyaşları)
- Fransız generali bridges: Fransızlar türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için iftihar etmeliler. Savaş sahasında döğüş bitmiş bir türk askeri yerde yatan yaralı fransız askerine yardım etmekte General niçin öldürmek istediğin bir askere yardım edersin diye sorar Asker bu fransızın cebinden yaşlı bi kadının resmi çıkar herhalde annesi benim kimim kimsem yok istedim ki o kurtulsun anasına kavuşsun General ağladığı sırada emir subayı gider askerin yakasını açar manzara dehşet göğsünde çok ağır yara vardır ve yarayı tıkayan birkaç ot generalin ağlaması durmaz biraz zaman sonra iki askerde ölürler FRANSIZ GENERALİ BRIDGES (Mahşerin Kanlı Çiçekleri - Çanakkale)