Eski İstanbul'da Hovardalık - Ahmet Rasim Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Eski İstanbul'da Hovardalık kimin eseri? Eski İstanbul'da Hovardalık kitabının yazarı kimdir? Eski İstanbul'da Hovardalık konusu ve anafikri nedir? Eski İstanbul'da Hovardalık kitabı ne anlatıyor? Eski İstanbul'da Hovardalık PDF indirme linki var mı? Eski İstanbul'da Hovardalık kitabının yazarı Ahmet Rasim kimdir? İşte Eski İstanbul'da Hovardalık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Rasim

Yayın Evi: Üç Harf Yayınları

İSBN: 9789758841011

Sayfa Sayısı: 303

Eski İstanbul'da Hovardalık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yarım asırdan daha önce bir zamandaki İstanbul'un bütün fuhuş alemi rezaletlerini duyup, görüp, realist bir ifade ile anlatan Ahmet Rasim merhum bu kitabında şu konuları tasvir ve tahlil etmektedir.

Mektepte başlayan telkin, Çapkın yakın akrabanın tesirleri, İlk uyanışlar, Sokak zamparalıkları, Bir perukar (berber)'in gençlere öncülüğü, Kağıthane alemleri, O zamanki İstanbul umumhanecileri, İçkiye alışış, Şehzadebaşı piyasaları, Yeğenini umumhaneye götüren amca, Kalpakcılar başı piyasası, Galata şantözleri, Langa meyhaneleri, Beyoğlu alemleri, Kemaraltı rezaletleri, Karnaval, Saz, İstiridye panayırı, Bir baskın, Bir baskın daha, Tekarar bir baskın daha, Aşıkane işaretler, Arkadaşın dostu Aşıklar.....

Eski İstanbul'da Hovardalık Alıntıları - Sözleri

  • Bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var Aşık-ı sadık menem Mecnun'un ancak adı var. Fuzuli (Bende Mecnundan çok aşıklık kabiliyeti var) (Sadık aşık benim Mecnun'un ancak adı var)
  • Benim de görüp işittiklerime güven duyarsanız emin olun ki ahlâksızlığın her çeşidi bulaşıcıdır.
  • 6)Eski ev terbiyesi sıkılarının makul olmayan biçimde gevşetilerek veya gevşeyerek kadının birdenbire bir mutlak irade sahibi kalması.
  • "İnsan ne bilirse çocukluğunda öğrenir..."
  • "Halbuki insan etraflıca düşünecek olursa bu dünyanın ne tarafı korkunç değil?.."
  • "Bunlar elbette bize de gülmüşlerdir! Fakat onlara da gülen bulunmuştur. Dünya bu, gülen gülene !.."
  • "İste insanlık böyle!.. Karanlık,belirsiz bir duruma girmedikçe: -Ben neredeyim? Demez!."
  • Her kötü kitaptan da alınacak bir ders muhakkak vardır . Alıntı : "...birçok yerlerine saldırarak dallı budaklı bir şekil aldı.Özellikle Îslam terbiyesini zedeledi. Ondan sonra birbiri ardına gelen kötülükleriyle ne mal olduğu anlaşıldı. İnancıma göre Fuhş-ı cedid'e (yeni fuhuş) şehrin her tarafında birer,ikişer zemin hazırladı. I. Dünya savaşı onu seferber haline koydu. Bu büyük karmaşa sırasındaydı ki Avrupa'dan aldığımız her teori ,her ilke gibi emancipation (özgürleşme) teorisi de İslam terbiye kurallarını kapatarak aile bağları,saygısı,kollamaları gevşedi. Zaruret ,sefalet,açlık,kimsesizlik dertleri arttıkca bu dert, dört tarafa saldırdı. Birkaç sene içinde bir "görenek" olup kaldı. "
  • "Kötülük daima kolay oluşan ve o anda yerleşen bir görenektir."
  • "Benim kadın kelimesinden anladığım : Her zaman, içi saklı kalan güzelliğin sahibi hir vücuttur. "

Eski İstanbul'da Hovardalık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu kitap tamamen Osmanlı'da fuhuşla alakalı. İlginçtir ki 1800'lerin sonu- 1900'lerin başı Osmanlısında fuhuş, günümüzde hayal bile edemeyeceğimiz kadar yaygın, olağan ve normalmiş. Fakat bunlar bir yana, bahsetmek istediğim bir başka şey var. Namus, o zaman da yine bugün olduğu gibi sadece kadın üzerinden tanımlanan bir kavrammış. Fuhuşla ilgili olduğundan şüphelenilen -bakın sadece şüphelenilen- kadınlar mahalleli tarafından takip ediliyor, pencereleri gözleniyor, geçmişi araştırılıyor, bekçiye hesap sordurtuluyor, evine gelen gidenin çetelesi tutuluyormuş. Eğer ki bu yüce karar mercii (mahalle halkı) tarafından kadın suçlu bulunursa kapısını çalıp mahalleden taşınması için tehdit bile ediliyormuş. Evine kardeşi gelen ve kızkardeşini ziyaret eden kadın hakkında "ne malum kardeşi olduğu, kardeşim deyip sürekli evine alıyor" diyenler bile varmış. Fakat bunun yanında, erkekler gayet apaçık şekilde evli, çocuklu olmalarına rağmen uluorta fuhuşa talep gösteriyor ve kimse tepki göstermiyor bile. Çok normal bu! Kadının adı bulaşmasın ama erkeğin de hakkı bu. Bilmiyorum, garip bir toplum yapısı. O zamanlarda yaşamadığım için çok memnunum. Gerçi şu an da pek farklı sayılmayız. Kitap yazılalı 100 yıldan fazla geçmiş hala bir arpa boyu gidememişiz. Hala namusu kadın üzerinden tanımlıyor, hâlâ kadını toplumsal cinsiyet rolleri altında eziyoruz. (tuğçe)

Ne zormuş eskiden zamparalık? Büyük tesadüfler sonucunda bir kadına rast geleceksin, ona mahzun bakarak dikkatini celbedip ondan küçük bir bakış alacaksın -peçenin ardından- sonra zorlu bir takip başlayacak ve bir aksilik çıkmazsa yaşadığı haneyi öğreneceksin. Hele ki birbirini seven ve görüşmek için yanıp tutuşan çiftlerin adeta 'pandomima' ile haberleşmesi beni çok şaşırttı. Sokaklarda kadının arkasından gitmeler, kaldırımda karşı karşıya yürümeler, kadının evi altında daha önceden anlaşılmış şiddette öksürmeler, kibrit yakıp sokağa geldiğini belli etmeler... Kadınların peçe altından kaş ve göz hareketleriyle anlattıklarını detaylı bir şekilde anlatmış Ahmet Rasim... Bazıları inanılmaz: "Sağ gözünü kırparsa benimle eğlendiğini, sol gözünü bir defa kırparsa saat birde, iki defa kırparsa saat ikide bekleyeceğini, elindeki yelpazesini düşürür gibi sağ şakağına götürmüş ise bir sıkıntı geçirmekle beraber o sıkıntı içinde bile beni düşündüğünü, kaşlar yaylaşıp bir anda kalkarsa; 'sakın ha, gelme, bakma!' demek istediğini, yakasını çekip hızlı yürürse daha ileride buluşabileceğimi..." Yarenler şimdiler bir mesajla olayı çözüyoruz. :) İyi günler. (ilker Görkem)

Vay be! Nereden, nereye?: Eski dönem şartlarından, günümüz şartlarına geçişi, değişimini görmek noktasında güzel bir kitap azizim. Kitabı okurken, at gözlüğüyle bakmamak lazım. Bu en önemli nokta. Bu kitaba, İslam politikasını yapmadan nesnel bir bakış açısıyla yaklaşmaya çalışın. İslamdan ziyade, bir birey olarak toplumla yaşanıldığı için belli bir ahlak gelişimine zaten sahip olunması gerekmektedir. Yoksa bugün ateistden çok, bir inanca sahip olduklarını belirtenlerin, toplum nezdinde ahlaksızlıkları daha fazla meydana çıkıyor. Kitap aslında biraz bunun amacıyla yazılmış. Günah denilen kavramların insan merakıyla bir kere olsa de işlenebileceği fakat bunun sürekliliğinin sakıncalı bir durum olduğu anlatılıyor. Ahmet Rasim, bunun samimiyetini verebilmek için kendi anılarını, yaşanmışlıklarını, duyduklarını da kah gülerek kah hüzünle anlatıyor. Bu kitap kısaca; 1- Dedenizin veya bir büyüğünüzün anılarını size anlatıyor hissi vermesi. 2- Osmanlı döneminde yaşamış insanların, aile yaşantıları, ilişkiler ve günlük yaşantılarını aydınlatıyor. Eski yaşam ve şu an olan yaşam arasındaki uçurum değişikliğine tanık oluyorsunuz. Bir farkındalık kazandırıyor. 3- Anılarını anlatıyor dedim ya, gerçekten öyle akıcı, sohbet edermişcesine bir dil, hızlı okunmasını sağlıyor. Not: "33 günde okumuşsun yahu! Nasıl akıcılık bu?" diyen olursa, başlayıp sonrasında bir ara verip diğer iki kitaba yönelmemden dolayı 33 günde bitti bu kitap. 2 günde rahat bir tempo içerisinde gayet bitirilebilir. (Onur Yiğit Çile)

Eski İstanbul'da Hovardalık PDF indirme linki var mı?

Ahmet Rasim - Eski İstanbul'da Hovardalık kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Eski İstanbul'da Hovardalık PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Rasim Kimdir?

Kendine özgü bir üslupla kaleme aldığı eserleri geniş bir okur kitlesi tarafından okunan, mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerine tanıklık etmiş bir yazardır. 50 yılı bulan yazı hayatında farklı edebi türlerde ve çok sayıda eser verdi. Dönemin İstanbul hayatının ayrıntıları üzerinde durduğu fıkralarıyla tanındı.3.ve 4. Dönem TBMM'de İstanbul milletvekili olarak yer aldı. Tanınmış bestekar Osman Nihat Akın'ın dedesidir.

Darüşşafaka mezunudur. Muharrirlik, Yazarlık, Bestekârlık, Posta Telgraf İdaresi Memurluğu, Tercümanı Hakikat, Saadet, İkdam, Sabah, Malumat, Servet, Tanin, Hak ve Tasvir-i Efkar gazeteleri yazarlıkları, Güneş, Gülsen, Sebat, Say ve Servet-i Fünun, Resimli Gazete, Musavvar ve Malumat dergileri yazarlıkları, TBMM III. ve IV. Dönem İstanbul Milletvekilliği ve III. Dönem Kütüphane Encümeni Reisliği yapmıştır. Evli ve altı çocuk babasıdır.

Yaşamı

1864'te İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Babası Menteşeoğulları'ndan Kıbrıslı Bahaeddin Efendi, annesi Nevbahar Hanım'dır. Babası kendisi doğmadan evvel ailesini terk ettiği için Nevbahar Hanım onu tek başına yetiştirdi. 1875 yılında başladığı Darüşşafaka'da edebiyatla tanıştı. Bu okulda bestekâr Mehmet Zekai Dede'den müzik dersleri de aldı. Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi. Eğitimini 1883 yılında birincilikle bitirdi.

Okulu bitirdikten sonra diğer Darüşşafaka mezunları gibi Posta ve Telgraf Nezareti'nde memur oldu. Bu kurumda kısa bir süre kâtiplik yaptı. Memuriyet hayatının ilk aylarında Sadberk Hanım ile evlendi; 1902'de eşinin ölümüne kadar süren bu evlilikten dört oğlu, iki kızı oldu.

Memuriyet hayatını benimsemeyen ve hayatını yazar olarak kazanmak isteyen Ahmet Rasim'in ilk yazısı Ahmet Mithat Efendi'nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlandı. Bu, 'Yolcu' başlıklı bir tercüme yazı idi. Ardından dönemin ünlü gazetecisi Baba Tahir vasıtasıyla Ceride-i Havadis'te fenni konularla ilgili yazı ve tercümeler yayımlamaya başladı. Bir süre Mekteb-i Behrami adlı okulda ve Komonto Musevi okulunda öğretmenlik yaptı. Ahmet Mithat'tan gördüğü teşvik sayesinde 1885'ten sonra kendisini tamamen gazeteciliğe verdi.

Yayın hayatına 1891'de başlayan Servet-i Fünun dergisinde fen konularındaki yazılarının yanında, tefrik halinde romanlarını da çıkarma imkanı buldu. Leyal-i Izdırap, Meşak-ı Hayat ve Afife burada yayınlandı. Ancak Servet-i Fünun yazarlarının genel edebi çizgisini benimsemedi. O, Ahmet Cevdet Paşa ve Ahmet Mithat Efendi'nin doğu ve batı edebiyatının olumlu yanlarını sentez haline getirmeyi amaçlayan edebi anlayışını benimsemişti.

1908'de Hüseyin Rahmi ile birlikte 37 sayı süren 'Boşboğaz ile Güllâbi' adlı bir mizah gazetesi çıkaran Ahmet Rasim, gazeteciliği Malumat, Sabah, Sebat, Güneş, Maarif, Resimli Gazete, Mecmuai Ebüzziya, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Resimli Ay, İkdam, Boşboğaz, Basiret, Tasvir-i Efkar, Vakit, Akşam, Cumhuriyet gazete ve dergilerindeki yazılarıyla sürdürdü. Bunun yanında Gülşen, Sebât, Hamiyyet, Şafak, Servet, Tanin, Envâr-ı Zekâ, Maarif, Resimli Gazete, Hazine-i Fünun, Mektep, Pul, Fen ve Edep, İrtika, Surâ-yı Ümmet, Donanma, Resimli Kitap, Musavver, Muhit gibi dergilere gerçek adıyla, Hanımlara Mahsus Malumât'ta ise 'Leyla Feride" adını kullanarak yazılar göndermiştir.

1898'de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Suriye gezisi sırasında Malumat gazetesi tarafından Suriye'ye, 1916'da da Sabah gazetesince harp muhabiri olarak Romanya cephesine gönderildi.

Bu arada okullar için yazdığı tarih, dil bilgisi, imlâ ve aritmetik gibi çeşitli konulardaki eserlerini kitap halinde bastırdı. Menâkıb-ı İslâm adlı kitabı dolayısıyla II. Abdülhamit'ten Mecidi nişanı aldı. Şiir, hikaye ve roman alanlarında eserler verdiyse de onu günümüze ulaştıran "Şehir Mektupları", "Eşkâl-i Zaman", "Cidd-ü Mizah", "Gülüp Ağladıklarım" gibi inceleme, araştırma ve gözleme dayanan yazıları oldu.

Müzik alanında da eserler veren sanatçı, besteleri de kendisine ait olan pek çok şarkı sözü yazdı. Yakın dostu müzisyen Tatyos Efendi'nin bestelediği uşşak makamındaki 'Bu akşam gün batarken / Sakın geç kalma, erken gel' dizeleri ile başlayan güftesi günümüze kadar gelen eserlerindendir.

1927'de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in referansıyla İstanbul milletvekili oldu ve TBMM'nin üçüncü ve dördüncü dönemlerinde milletvekilliği yaptı. Ancak sağlık sorunları yüzünden meclis oturumlarına bile katılmadı. 1932'de Heybeliada'daki evinde hayatını yitirdi, Heybeliada'daki Abbaspaşa Mezarlığı'na gömüldü.

İstanbul Fatih Karagümrük'te 1938-1939 öğretim yılında kurulan Karagümrük Ortaokulu'nun adı 1965-1966'da Ahmet Rasim Ortaokulu olarak değiştirilmiştir. Okul 1988-1989'dan itibaren Ahmet Rasim Lisesi adını almıştır.

Ahmet Rasim Kitapları - Eserleri

  • Falaka
  • Şehir Mektupları
  • Gecelerim ve Falaka
  • Leyal-i Iztırab
  • Meşakk-ı Hayat
  • Hamamcı Ülfet
  • Güzel Eleni
  • Eski İstanbul'da Hovardalık
  • İki Güzel Günahkar
  • Ramazan Sohbetleri
  • Eserlerinden Seçmeler
  • Osmanlı Tarihi
  • Eşkal-i Zaman
  • Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik
  • İstanbul'da Eğlence Hayatı
  • Muharrir Bu Ya
  • Kitabe-i Gam
  • Şehir Mektupları
  • Asabi Kız Sabiha
  • Gecelerim
  • Falaka
  • Meşakk-ı Hayat
  • Ameli ve Nazari Talim-İ Lisan-ı Osmani
  • Söz ve Çizgi Ustalarımız
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun Reform Çabaları İçinde Batış Evreleri
  • Ahmet Rasim Kitaplığı 1: İlk Sevgi
  • Asker Oğlu
  • Hanım
  • Osmanlı Tarihi
  • Gülüp Ağladıklarım
  • Romanya Mektupları
  • Ramazan Karşılaması - Sohbetler
  • Osmanlı Tarihi
  • Anılar ve Söyleşiler
  • İki Hatırat Üç Şahsiyet

Ahmet Rasim Alıntıları - Sözleri

  • Bir kıyafet, bir eda hiç olmazsa hoş bir seda. (Eşkal-i Zaman)
  • Ben seninim, sen benimsin Göz önünde durma,kaçıl (Şehir Mektupları)
  • Bizde siyasete karışmayan, karıştırılmayan ne vardır? (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
  • Fuhuş, çıplak ve perişan sokak ortalarına, duvar diplerine, viranelere, ıssız yerlere, deniz kenarlarına, ağaç altlarına, gölgeliklerle doldu, tabir mazur görülsün, çoluk çocuk maskarası ve belki bir kat daha rezil ve rüsva oldu! (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
  • İşte insanlık böyle... Karanlık, muzlim, müphem vaziyete girmedikçe: “Ben neredeyim? Demez." (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
  • Görmek neye yarar? Hissetmeliyim, bu bana yeter. (Gecelerim ve Falaka)
  • İnsanın tahammülden ziyade neye ihtiyacı var ? (Kitabe-i Gam)
  • Meğer tutku kederle ümit arasında yatıp kalktıkça serpilir, tazelenirmiş. (Hamamcı Ülfet)
  • Güler gibi ağlarım. Yok. Ağlar gibi gülerim. Ah! Tarif edemedim. (Gecelerim)
  • Dayak atıldığını izlemek de hemen hemen dayak yemektir. (Gecelerim ve Falaka)
  • iki sefilin bakışları , birbirlerine tesadüf etmesi gönül alıcı hasretleri olan birtakım mutluluk manzaraları anlattı. Fakat hayalleri o kadar safça , o kadar çocukçaydı ki bu özel vaziyet ancak bu çağdaki masum kalplere vergidir. (Güzel Eleni)
  • “İhtiyarlık ne yaman dert…” (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
  • Zaman ne olursa olsun hızını değiştirir mi? (Hamamcı Ülfet)
  • Öldürdü beni zaman (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
  • Fakat öyle kalpler vardır ki onlardaki üzüntü girdibanın derinliği bilinemez. Orası bir çıkmazdır. (Güzel Eleni)
  • Siması, fotoğraf amatörlerini bile hayrette bırakacak doğaüstü bir profil çizer. (Eşkal-i Zaman)
  • Kamuoyu üzerinde hükmünü yürütmek istersen, yaz. (Gürültülü sesler...) Ama bâzıları yazdıklarına saçma, sayıklama diyeceklermiş, bunlar azınlık partisidir. Senin mensûb olduğun parti ise, çoğunluktur. Kısım kısım değiş-tokuş yap, araştırıcı gâvurları kov, gerçekleri bulup ortaya çıkan günahkârlara yüz verme.(*) * Ahmet Rasim, burada; düşünmeden, aklına nasıl gelirse öyle yazan kimselere taş atmaktadır. Anlatmak istediği şey şudur: Böylelerinin gözünde gerçek araştırıcılar ve bilginler değersizdir, kötüdür. (Muharrir Bu Ya)
  • Okul herhâlde evden daha eğlenceliydi. Hiç olmazsa kaçamak olarak leblebiyle; tek mi, çift mi, iplikten su yolu, almaca, ten ten, el el üstünde kimin eli var, vay benim köse sakalım, evelenme develenme, devekuşu kovalama, parmak ayırmaca, yokuş aşağı, seke seke ben geldim, çıngırağım hoş geldin, fış fış kayıkçı, duvarda top, cevizle vurup almaca, beş taş oynardık. Mahallede ise bir arkadaşımla kapı dibinde olsun, bir kaydırak oynayamaz, bahçemize; çiçekler bozulur, toz toprak olur derler diye, kimseyi çağıramazdım. Oyunsuz çocuk ise, karnına dokundukça, vık vık! eden kukla bebeklerden başka bir şey değildir. (Eserlerinden Seçmeler)
  • Ben Galata'nın kendisini sevmiştim. Burada korkunç olduğu kadar eğlendirici bir hayat vardı. Hâlbuki insan etraflıca düşünecek olursa bu dünyanın ne tarafı korkunç değil? (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
  • Senden uzağa gitmek de mümkün değil.Azmediyorum.Takatim kesiliyor.Duruyorum.Senden sakınıyorum.Anlıyorsun ya.Seni hem görmek,hem görmemek istiyorum. (Kitabe-i Gam)