Elia ile Yolculuk - Zülfü Livaneli Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Elia ile Yolculuk kimin eseri? Elia ile Yolculuk kitabının yazarı kimdir? Elia ile Yolculuk konusu ve anafikri nedir? Elia ile Yolculuk kitabı ne anlatıyor? Elia ile Yolculuk kitabının yazarı Zülfü Livaneli kimdir? İşte Elia ile Yolculuk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Zülfü Livaneli
Yayın Evi: Karakarga Yayınları
İSBN: 9786059670616
Sayfa Sayısı: 120
Elia ile Yolculuk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Dünyaca ünlü sinema ustası ve yazar Elia Kazan, kendini bir Amerikalı ya da Yunan gibi değil, bir Anadolulu gibi hissederdi. Pek çok oyuncuyu da birlikte çalışmaya "Anadolu gülüşü" dediği yetenekle ikna ederdi.
Bu yetenek onu, hayatı boyunca taşıyacağı "işbirlikçi" etiketinden kurtaramadı. McCarthy dönemindeki hataları, onu ömür boyu kovaladı. Üçüncü Oscar’ını bile üzüntüyle kaldıran Kazan, belki biraz avunmak ve arınmak için annesinin dizlerine koşan bir çocuk gibi, memleketi Kayseri'nin yollarına düştü. Kaderini bilen ama ölmeden önce ona karşı mücadele eden bir Yunan trajedi kahramanı gibi.
Kadim Anadolu, bambaşka ilkelere sahip, farklı deneyimler yaşamış iki insanı, Zülfü Livaneli ve Elia Kazan'ı belki de tek ortak yolculuklarına çıkarmayı başardı.
Livaneli'nin büyülü satırlarından okuyacağımız bu sıra dışı yolculuğu, M.K. Perker'in muhteşem çizgileriyle izleyeceğiz.
Elia ile Yolculuk Alıntıları - Sözleri
- "Dünyada iyi insan kötü insan diye birşey yoktur. Herkes birbirini kendi egosunun çatlaklarindan izler... "
- Klarnet bir hayvan olsaydı onu bukalemuna benzetmek gerekirdi sanırım. Çünkü Avrupa klasik müziğinden klezmere, cazdan alaturkaya kadar, hangi tarzı çalarsa onun kılığına bürünüyor.
- üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlarsın diyordu: “Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.”
- "Bana verdiği öğüt: Üzülmememi söylüyor, üzüntü duygusunu yasaklıyor, üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlar sın diyordu: "Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.""
- Başka bir hayat mümkün mü?”
- "Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür."
- Bazı insanların, sürekli olarak başka bir hayatın düşünü kurduğunu biliyordum. Nereden mi ? Kendimden.
- “Her insan tekrar çocuklaşmak için yaşlanır.”
- Kendisini onun kadar hırpalayan, zayıflıklarını, ruhundaki gölgeli noktaları acımasızca gözleyen, neredeyse kendi kendinin yargıcı ve celladı olan bir başka kişi tanımadım şimdiye kadar.
- “Domuz gibi” Anadolu’da bir kişinin çok sağlıklı olduğunu anlatmak için sık sık başvurduğu bir metafor. Hem de Müslüman Türkler tarafından söylenir bu. Domuz yemeyi dinen günah sayan bir halk için ne garip bir çelişki.
- Sevda bir düş imiş kendimi yordum.
- “Gökyüzü senindir, gökyüzü herkesindir!”
- Dünyada iyi insan kötü insan diye bir şey yoktur. Herkes birbirini kendi egosunun çatlaklarından izler, hayat bir yanlış anlamalar bütünüdür.
Elia ile Yolculuk İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Zülfü Livaneli kaleminden yine güzel bir kitaptı. Amerika'da yaşamış bir Anadolu Rumu olan Elia Kazan'ın hikayesi...kitabı bitirdiğimdeki hissiyatım aidiyet duygusunun ne muazzam bir duygu olduğuydu.Livaneli yine bir yere dokunmayı başarmıştı.İnsan hiç görmediği bir kültürü hiç bilmediği toprakları özler mi? Onca başarı,Oscar heykelciğine rağmen mutlu muydu Elia Kazan? Nereli olarak kabul etmişti o ödülleri ya da içinden kimlere ithaf etmişti? Toplumlar insanlardan oluşuyordu ama insan onun bir parçası hissediyor muydu kendini? Peki ya Livaneli'ye ne demeli sürgün olduğu ve kaçak pasaportla kaçtığı ülkeye milletvekili olmak,kırmızı pasaport hakederek geri dönmek ondaki aidiyet duygusu peki o nereli hissediyor kendini belki de Elia ile kurduğu muazzam dostluk bu duygunun temeli üzerine inşa edilmişti. Okunmalı sevgili okur... (özge)
. . Bir Livaneli kitabının eşsizliği bu kadar keyifli olabilirdi. Anı_ biyografi türündeki kitapta M.K Perker'in çizimleriyle, Zülfü Livaneli'nin eşsiz anlatımıyla dünyanın dört bir yanında yaşanmışlıklar kaleme alınıyor. Çizimler kitabın ruhunu tamamlıyor. . Elia Kazan küçük yaşta Amerika'ya gitmek zorunda kalır ve yaşadığı süre boyunca memleketi Kayseri'yi unutamaz ki ayakta zor durduğu yaşlarda gelip memleketinin sokaklarında gezmek ister. . Bir insanın ölmeden önce anne ve babasının bastığı topraklara basmak soluduğu havayı hissetmek için neden bu kadar bekler ki? . Kitabı iki bölümde ele düşünebiliriz.İlk bölümde yazar Elia Kazan'nın kim olduğunu, başından neler geçtiği, karakterimizin nelerden hoşlandığı, aralarındaki dostluk ilişkisi gibi yaşanmışlıklar anlatılıyor. . İkinci bölümde yolculuğa çıkıyorlar. Elia Kazan'ın memleketi Kayseri'ye seyahatinde Livaneli eşlik ediyor. Belki de hayata dair tek ortak yolculuklarıydı. Ve karım kalan hikaye tamamlanır. Elia Kazan hayata gözlerini yumar... . Ben bu kitabı Livaneli'nin diğer kitaplarından ayrı tutuyorum çünkü;bu kitap bir arkadaşa, bir dosta olan sadakati içeriyor... #okudumbitti # . . Yanık bir Anadolu türküsü dolduruyor içeriyi çok hüzünlü bir ezgi ' Ben kendimi gülün dibinde buldum' diye başlıyor ve devam ediyordu; 'Sevda bir düş imiş kendime yordum... /Ay karanlık, gece vurdular beni / Yârin çevresine sardılar beni. 94syf . Kitaba dair Livaneli yorumu dinlemek isteyenler için. https://youtu.be/iw6QpNFcl4g . kitap/elia-ile-yolculuk--81785 yazar/zulfu-livaneli (ѕνgι∂мя)
Kitabın Yazarı Zülfü Livaneli Kimdir?
Zülfü Livaneli, (d. 20 Haziran 1946, Ilgın), Türk müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen.
İlk yılları
Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’olup, aslen Artvin’in Yusufeli ilçesinden olan Livanelioğlu ailesinin büyük dedeleri Ömer Efendi 93 Harbi’nde Artvin’in Ermeni ve Rus işgaline uğraması üzerine Erzurum’a gelerek Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusuna katılmıştır.
Ömer Efendi Harput Redif Taburu’na mülazım rütbesiyle atanır. Daha sonra burada çıkan çatışmada şehit düşer. Ömer Efendi’nin tek oğlu olan Zülfü Efendi, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sorgu hakimi olarak görev yapar. Soyadı Kanunu çıktığında babasının geldiği Artvin/Yusufeli/Livane Sancağına izafeten Livanelioğlu soyadını alır. Zülfü Efendi’nin erkek çocuklarından üçü de hakim olmuştur. En büyükleri ve Zülfü Livaneli'nin babası olan Mustafa Sabri Livanelioğlu, Yargıtay Başkanlığı’na kadar yükselmiştir.
Kariyeri
Ankara Cumhuriyet Lisesi mezunudur. Daha sonraki tarihlerde ABD Fairfax Konservatuarı'nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel'in eşi olan eniştesi Turhan Yücel'den Ilgın'da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey'in kendisine hayatını değiştirecek bir sermayeyi hediye ettiğinden haberi yoktu.
Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farantouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam gibi onlarca yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.
Türkiye'den ansızın ayrılarak İsveç'e sürgün yıllarında bulaşıkçıklık dahil muhtelif işlerde çalışan Livaneli'nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye'de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç'te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti.
Bugüne kadar dört uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis", "Şahmaran" ve "Veda". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "AltınAntigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk-Kul Forumu'nda yer aldı.
Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov, Mikis Theodorakis gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.
1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı "Nazım Türküsü" adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.
"Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi, Sevdalim Hayat, Son Ada ve Sanat Uzun, Hayat Kisa, Serenad kitaplarının yazarı olan Livaneli, hâlen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Sanatçı uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.
Ömer Zülfü Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır. Kızı Aylin Livaneli eğitimi ve yaptığı pek çok işten sonra müzik ile ilgilenmiş. 5 albüme imza atmıştır. Müziğe ara veren Aylin Livaneli şuan yurt dışında ekonomi üzerine eğitim almaktadır. Yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır. Livaneli vejetaryendir.
19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır.
Siyasi kariyeri
Livaneli 1994 yerel seçimlerinde, Sosyaldemokrat Halkçı Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oldu. Anavatan Partisi'nin adayı İlhan Kesici, Refah Partisi'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Doğru Yol Partisi'nin adayının Bedrettin Dalan olduğu çekişmeli seçim sürecinde oyların %20,30'unu alan Livaneli üçüncü geldi. Erdoğan ise %25,19'luk bir oranla Belediye Başkanı seçildi. Livaneli, 2002 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'den İstanbul milletvekili seçildi. Partinin 13. Olağanüstü Kurultayı'nda yeter sayıda imza bulamadığı için genel başkan adayı olamadı ve parti yönetimini ağır şekilde suçlayarak istifa etti. Livaneli, istifasını açıklarken şunları söyledi:
"CHP yönetimi, Atatürk'ün laik, devrimci, halkçı, çağdaş ve reformcu çizgisini 21. yüzyıla taşıyamadığı için ülkemizi içinden çıkılması güç bir siyasi karmaşaya sürükledi. Bu büyük tarihsel ve siyasi kaymayı engelleyebilmek ve CHP'yi özündeki devrimci, reformcu ilkelere tekrar kavuşturabilmek için, parti içinde her düzeyde büyük çaba harcadım. Ama ne yazık ki bu çabalar da diğerleri gibi sonuçsuz kaldı. Partideki muhalif fikir ve kişileri yok etme alışkanlığı, bu kurultaydan sonra da bir kıyıma dönüşerek devam ediyor. CHP içinde kalarak mücadele etme yolları artık tükendi. Parti, örneği görülmemiş bir şekilde antidemokratik ve oligarşik bir yapıya dönüştürüldü."
Zülfü Livaneli Kitapları - Eserleri
- Serenad
- Son Ada
- Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
- Leyla'nın Evi
- Engereğin Gözü
- Mutluluk
- Edebiyat Mutluluktur
- Arafat'ta Bir Çocuk
- Harem
- Sevdalım Hayat
- Bütün Kuşların Uykusu
- Kardeşimin Hikayesi
- Son Ada'nın Çocukları
- Veda
- Konstantiniyye Oteli
- Diktatör ile Palyaço
- Sanat Uzun Hayat Kısa
- Orta Zekâlılar Cenneti
- Yaşar Kemal
- Dünya Değişirken
- Arkadaşıma Veda
- Gorbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar
- Huzursuzluk
- Atatürk’ün İzinde
- Elia ile Yolculuk
- Sosyalizm Öldü mü?
- Gölgeler
- Nefesim Nefesine
- Rüzgarlar Hep Gençtir
- Sis
- Şapka
- Gökyüzü Herkesindir
- Bizi Sürükleyen Nehir
- Balıkçı ve Oğlu
- Mutluluk
Zülfü Livaneli Alıntıları - Sözleri
- Halkın "Kurtar bizi baba." diye sığındığı bir başbakan, depremde çöken hastane için "Canım, 29 yıl ayakta durmuş ya!" derse, kıyamet niye kopmaz? Deprem bölgesinde can çekişen insanların çadırını, ekmeğini dağıtamayan devlet, nasıl bir devlettir? Ve halk, televizyon kamerası karşısında, neden "Allah devletimizden razı olsun." der? Dünyanın her köşesinden gönderilen yardım malzemesini çalan halk, nasıl bir halktır? Erzincan'da gördükleri kabalık, becerisizlik, cehalet ve kötü niyet kargaşasından dehşete düşen İsviçreli ekip "Ne haliniz varsa görün!" diyerek çekip gitmekte haklı mıdır, değil midir? Dış ülkelerden gelen yardım ve ekip gönderme taleplerini 48 saat cevaplamayan Dışişleri Bakanlığı, ne derece başarılı bir bakanlıktır? Siz bu soruları soranlardan mısınız, yoksa bu sorulara kızanlardan mı? (Diktatör ile Palyaço)
- Her şeyi bırakıp uzaklara gitmek isteğim büyüyordu içimde... (Serenad)
- Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine" (Nefesim Nefesine)
- İyiler her zaman kötüleri yenecek kadar güçlüdür. Yeter ki, güçlerinin farkına varıp birleşsinler. (Son Ada'nın Çocukları)
- bu yaşam, en ufak bir çabaya bile değmezdi (Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm)
- "Aşk diye ballandıra ballandıra göklere çıkardıkları şeyin anlamıyor bir türlü." (Leyla'nın Evi)
- " Bir yer var iyiliğin ve kötülüğün ötesinde. Seninle orada buluşacağız." Mevlana (Huzursuzluk)
- Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor (Son Ada'nın Çocukları)
- Her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı onurdur. (Bizi Sürükleyen Nehir)
- Düşmanlık dolu bir dünyaydı bu. Niye bu kadar anlayışsızdı insanlar, birbirine karşı? Niye sırtlan gibi dişlerini gösteriyorlardı? (Arafat'ta Bir Çocuk)
- üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlarsın diyordu: “Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.” (Elia ile Yolculuk)
- Köydeyken, çocuğun çok karnı agrirdi. Ağrıyı çeksin diye sabahları yalınayak toprakta yürütürlerdi. (Bütün Kuşların Uykusu)
- Keşke; kan revan, hapis, zulüm, ölüm orucu yerine, binbir çiçekli kültür bahçesinin mis kokuları arasında yaşayabilseydik. Yaşar Kemal'in türkülerini paylaşabilseydik. (Yaşar Kemal)
- "Tıpkı baban gibisin. Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar çok güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor." (Son Ada'nın Çocukları)
- Alçalmaya başladık, diyor pilot ah diyorum, çoktan be kaptan çoktan alçalmaya başladık biz. (Gökyüzü Herkesindir)
- Zayıflığını gösterecek kadar güçlü ol. (Bizi Sürükleyen Nehir)
- Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik. (Serenad)
- ...yüreğim sızlayarak seni özlediğimi bilmeni isterim. (Son Ada)
- Aşk, insanın içindeki karanlığa da çok yakın, aydınlığa da. (Sanat Uzun Hayat Kısa)
- "Ağzımı açtım sonra kapadım; o kadar korkmuştum ki bir şey söyleyemedim. Bildiğim tüm sözcükleri unutmuştum." (Şapka)