diorex
sampiyon

Edebiyat Kuramı - Terry Eagleton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Edebiyat Kuramı kimin eseri? Edebiyat Kuramı kitabının yazarı kimdir? Edebiyat Kuramı konusu ve anafikri nedir? Edebiyat Kuramı kitabı ne anlatıyor? Edebiyat Kuramı PDF indirme linki var mı? Edebiyat Kuramı kitabının yazarı Terry Eagleton kimdir? İşte Edebiyat Kuramı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 30.06.2022 10:00
Edebiyat Kuramı - Terry Eagleton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Terry Eagleton

Çevirmen: Tuncay Birkan

Orijinal Adı: Literary Theory: An Introduction

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755394121

Sayfa Sayısı: 272

Edebiyat Kuramı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Büyük bir anlatım ustalığı ve esprisiyle kaleme alınmış bu yapıtında Terry Eagleton edebiyat kavramının kapsamlı bir incelemesine girişiyor. Romantizmdeki köklerinden günümüzdeki çeşitli kuramlarına kadar modern edebiyat olgusunu açık ve anlaşılır bir dille irdeliyor. Yeni eleştiri, fenomenoloji, yorumsama, yapısalcılık gibi kimi çağdaş düşünce akımlarının edebiyat yapıtlarını değerlendirme konusundaki yaklaşımlarını tartışıyor. Eagleton’ın tüm yapıt boyunca göstermeye çalıştığı temel öğe ise, modern edebiyat kuramı tarihinin çağımızın politik ve ideolojik tarihinin bir parçası olması. Edebiyat kuramının politik inanç ve ideolojik değerlere ayrılmaz bir biçimde bağlı olduğu ve “saf” bir edebiyat kuramı savının akademik bir mit olmaktan öteye gidemeyeceğini savunması. “Elinizdeki kitabında artık Terry Eagleton Marksist eleştiri sorunsalıyla boğuşmuyor. Yüzyılın başından beri etkili olmuş çeşitli kuram ve yöntemlerin Marksist açıdan bir değerlendirmesini yapıyor yalnızca. Ele aldığı kuram ve yöntemleri aktarışındaki berraklıkla bunları değerlendirirken sergilediği dümdüz ve dinamik irdeleyiciliğini, son bölüme kadar eksilmeyen bir enerji, düşmeyen bir tempoda sürdürüyor. ‘Siyasal Eleştiri’ adını verdiği sonuç bölümünde ise eleştirinin ölümünü ilan ediyor. Kitabının gerek içeriğini, gerekse başlığını oluşturan ‘edebiyat kuramı’nı bir yok-konu olarak niteliyor. ”Önsöz / Jale Parla “... Eagleton’ın kuramsal soruşturmanın ufkunu genişleten sağlam dayanak noktaları, akıcı üslubu ve zengin malzemesi, ele aldığı konulara hâkimiyeti ve tabii ki çeviriyi yapan Esen Tarım’ın, Eagleton’un düşüncelerine nüfuz edebilmemizi sağlayan, yerinde ve anlaşılır dili yapıta hakkı olan zamanı ayırmamızı zorunlu kılıyor.”Hakkı Ünler / Cumhuriyet Kitap “Eagleton’ın kitabı hem biçimciliğin, hem de tarihi eleştirinin hemen bütün evrelerinin, bir başka deyişle yirminci yüzyıl eleştiri yöntemlerinin bir bileşkesini sunuyor, diyebiliriz.”Nazan Aksoy / Birikim

Edebiyat Kuramı Alıntıları - Sözleri

  • ...dinlemek konuşmaktan daha hürmetkâr bir faaliyettir.
  • Okur bir sayfa üzerindeki düzenli siyah işaretlerden başka bir şey olmayan edebiyat eserini "somutlaştırır".
  • Edebiyat "insanın günlük işi gücü, sıkıntılarının hayhuyu, kiri ve pasının" ötesinde "herkesin buluşup uzun uzun sohbet edebileceği dingin ve aydınlık bir hakikat bölgesi" oluşturur.
  • Birçok insanın şiir, roman, piyes okumasının nedeni bundan haz almalarıdır. Bu o kadar bariz bir olgudur ki üniversitelerde sözü edilmez bile. Pek çok üniversitede birkaç yıl edebiyat öğrenimi gördükten sonra edebiyatı hâlâ zevkli bulmak ise epey zordur doğrusu. Çoğu üniversite programları edebiyatı zevkli kılmamak üzere düzenlenmiş gibidir
  • Edebiyat, Rus eleştirmen Roman Jakobson'un sözleriyle "sıradan konuşmaya karşı örgütlü bir şiddeti" temsil eden bir yazı türüdür. Edebiyat sıradan dili dönüştürür ve yoğunlaştırır, günlük konuşmadan sistematik olarak sapar.
  • Bir şiirin anlamı başka bir şiirdir.
  • Kitap boyunca, kendimizi “okuruz” adeta.
  • ...edebiyat pragmatik olmayan bir söylemdir diyebiliriz: Biyoloji kitaplarının ve sütçüye bıraktığımız notIarın tersine dolaysız, pratik bir amaca hizmet etmez, genel bir durumdan bahsettiği kabul edilmelidir.
  • İnsan varoluşu, dünyayla bir diyalogdur. Ve dinlemek, konuşmaktan daha hürmetkâr bir faaliyettir.
  • Bütün edebiyat eserleri, onları okuyan toplumlar tarafından, bilinçsiz olarak olsa da "yeniden yazılırlar" ; hatta bir eserin aynı zamanda bir "yeniden yazım" olmayan hiçbir okunuşu yoktur.
  • Zira okur olmadan edebiyat metinleri de olamazdı. Edebiyat eserleri kitap raflarında yaşamazlar: Ama okuma pratiğinde maddilik kazanan anlamlandırma süreçleridir. Edebiyatın var olabilmesi için okur da yazar kadar hayati önem taşır.
  • Bilinçdışının mevcudiyeti şakalarda da kendini ele verir, zaten Freud'a göre şakaların içerikleri büyük ölçüde libidinaldir, endişe ve saldırganlık yüklüdür.
  • Varoluşum, hiçbir zaman bitmiş bir nesne olarak kavrayabileceğim bir şey değildir, her zaman yeni imkanlara açıktır, her zaman sorunludur. Bu da “Bir insan, tarih ya da zaman tarafından kurulur” demekle aynı kapıya çıkar .
  • Dilin, toplumun bütün üyelerince eşit olarak paylaşılan ortak bir tedavülün var olduğu düşüncesi bir yanılsamadır. Her gerçek dil, hiçbir suretle tek bir homojen dil topluluğu içinde birleştirilemeyen ve sınıf, bölge, cinsiyet, statü vesaireye göre değişen son derece karmaşık bir söylemler dizisidir.
  • Anlam, fiilen dil tarafından üretilir. Önceden anlamlarımız veya deneyimlerimiz olup da bunları sonradan kelimelerle sarmalıyor değilizdir; ancak bir dilimiz olduğu içindir ki anlamlara ve deneyimlere sahip olabiliyoruzdur.

Edebiyat Kuramı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

hayal kırıklığı... kitap adına aldandım bu sefer. akademik bir dille, temel akımlar ele alınarak yapılmış bir analiz-inceleme kitabı sanmıştım ama gayet sıradan ve düz yazı şeklinde gündelik bir dille yazılmış bir kitapmış. kitabı okurken boşluğa düştüm diyebilirim ya da ters köşeye... bilemedim. neyse ben yazarın basit bir şekilde anlattığını kuramlandırarak anlatayım size. kitap: arketipal, yapısalcı, psikoanalitik, yorumbilim, yapısökücü eleştiriyi çok üstünkörü şekilde yazmış. yani aslında derdi bu olgulara değinmek değil bunlar üzerinden akıcı bir dille düz yazı yazmak istemiş diyebilirim en olumlu bakış açısıyla değerlendirecek olursam. en iyi ihtimale bakar mısınız? neyse. kitapta eksiklikler var. postkoloniyalist edebiyat eleştirisine değinmediği gibi aklıma gelen; marksist eleştiriye, rus biçimciliği gibi olmazsa olmaz bir eleştiriye, avangard eleştiriye, alımlama estetiğine, göstergebilimsel eleştiriye, sürrealist eleştiriye hiç değinmemiş. bunlar edebiyatın hayat damarını oluşturan eleştiri bilimleri olmasına rağmen ''edebiyat kuramları'' adında bir eser çıkarıp hiçbir şey anlatmamak çok enteresan. benim beklediğim gibi bir kitap değildi o yüzden yereceğim. değindi dediklerime değinmemiş tabi. ben olumluyarak bunu kastetmiş diyerek bir çıkarımda bulundum. kısacası insana bir şey katan bir kitap değil. kuramlar kitabı hiç değil. adına aldanmayınız. (Uğur De Molinari)

Edebiyat'ın kendisi ile ilgilenen ve bu iş için giriş seviyesinde bulunan öğrenciler için sözlük mahiyetinde bir çalışmadır kendileri. Konu yalın bir dille aktarılmış,sorulması gereken tüm sorular cevabını buluyor bu çalışmada. (Utku Ekleme)

Edebiyat Kuramı PDF indirme linki var mı?

Terry Eagleton - Edebiyat Kuramı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Edebiyat Kuramı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Terry Eagleton Kimdir?

Terence "Terry" Eagleton (d. 22 Şubat 1943, İngiltere), İrlanda asıllı İngiliz akademisyen ve yazar. Edebiyat ve kültür teorileri uzmanı. Özellikle Marksist edebiyat kuramı üzerine çalışmaları ile tanınır. Şu anda Manchester Üniversitesi'nde görevlidir.

Eagleton'ı özgün bir edebiyat kuramcısı olarak düşünmek mümkündür. Marksizm'e dayalı materyalist bir eleştiri teorisi oluşturmaya çalışmıştır. Kurduğu Marksist teori birçok eleştirmenin çalışmalarının kuvvetli ve etkili yönlerinin sentezinden oluşmaktadır. Genelde modernite ve modernizm üzerine eğilmektedir. Postmodernizme temel olarak itiraz etse de, yine de tümden yadsımamaktadır.

Eagleton doktorasını Cambridge Üniversitesi, Trinity Koleji'nde yaptı. Marksist edebiyat eleştirmeni Raymond Williams'ın öğrencisiydi. Kariyerine 19. ve 20. yy edebiyatları üzerine çalışarak başladı. Sonradan Williams'ın Marxist edebiyat kuramına yöneldi. Oxford Üniversitesi'nin Wadham, Linacre ve St. Catherine's Kolejleri'nde görev aldı. 1960'larda Slant etrafında toplanan sol eğilimli bir Katolik gruba katıldı ve birkaç teolojik makale ve bir de kitap yazdı, Towards a New Left Theology (Yeni Bir Sol Teolojiye Doğru). Bu eserin Türkçe çevirisi bulunmamaktadır.

Daha yakın bir zamanda Eagleton kültürel çalışmaları daha geleneksel edebiyat teorisiyle birleştirdi. Son zamanlardaki yayınları teolojik alanlara tekrar ilgi duyduğunu gösteriyor. Eagleton üzerindeki önemli bir diğer etki de psikanaliz oldu ve İngiltere'de Slavoj Zizek çalışmalarının önemli bir savunucusudur.

Halen New Statesman, Red Pepper ve The Guardian gibi önde gelen İngiliz yayınlarında politik olaylar üzerine yorum yazıları yayınlanmaktadır.

Terry Eagleton Kitapları - Eserleri

  • Azizler ve Alimler
  • William Shakespeare
  • İngiliz Romanı
  • Hayatın Anlamı
  • İdeoloji
  • Walter Benjamin ya da Bir Devrimci Eleştiriye Doğru
  • Edebiyat Olayı
  • Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi
  • Tatlı Şiddet
  • Kötülük Üzerine Bir Deneme
  • Şiir Nasıl Okunur
  • Marx Neden Haklıydı?
  • Kültür Yorumları
  • Kuramdan Sonra
  • Estetiğin İdeolojisi
  • Postmodernizmin Yanılsamaları
  • Edebiyat Kuramı
  • Tanrı'nın Ölümü ve Kültür
  • Edebiyat Nasıl Okunur
  • Aykırı Simalar
  • İyimser Olmayan Umut
  • Kapı Bekçisi
  • Milliyetçilik Sömürgecilik ve Yazın
  • Güç Mitleri
  • Radikal Kurban
  • Eleştiri ve İdeoloji
  • Kültür
  • Eleştirmenin Görevi
  • Mizah
  • Akıl, İnanç ve Devrim
  • Trajedi

Terry Eagleton Alıntıları - Sözleri

  • Belki de hayatın anlamı nefes alıp vermek kadar basit ve farkında olmaksızın şu an yapmakta olduğum bir şeydir. (Hayatın Anlamı)
  • Bilgi, alışkanlık ve töre ürünüydü. Ahlak da, benzer şekilde, hiçbir metafizik temeli olmayan bir insan icadıydı. (Tanrı'nın Ölümü ve Kültür)
  • Sanat, güncel toplumsal sorunlardan ne kadar uzaklaşırsa o kadar siyasileşir. (Kültür)
  • Kısaca kültür, diğer insanlardır. (Kültür Yorumları)
  • Nasıl bilimde bir doz mitoloji varsa mitte de Aydınlanmacı bir öğe vardır. (Akıl, İnanç ve Devrim)
  • Karnaval keşmekeşi, tersyüz etme küstahlığı, putkırıcılığın kıkırdayışı: Bunlar tarihsel materyalizm için çelişkinin şakası ve onun haz verici salımı olan derin komedinin alternatifleri değil, uğraklarıdır. (Walter Benjamin ya da Bir Devrimci Eleştiriye Doğru)
  • Kafayı çekiyorlardı. Yattıkları yerden aşağılanmanın acısını çekmektense, bu acıyı sırtlanmış oluyorlardı böylece. (Azizler ve Alimler)
  • kendilerini kendi sırtlarında günlük bir yük gibi taşıyorlardı. (Azizler ve Alimler)
  • Egoistlik doğal halimizdir; iyi olmak ise hayata dair bir dizi karmaşık beceri öğrenmemizi gerektirir. (Kötülük Üzerine Bir Deneme)
  • "Birinin acısını paylaşmakla (sempati) hislerini hissetmek (empati) farklı şeylerdir." (Edebiyat Nasıl Okunur)
  • İnsani kudretlerin modern çağdaki kadar serbest bırakıldığı başka tarihsel bir dönem yoktur; bunun sonucu olarak zincirlerinden boşaldığı o kudretlerce böylesi hükmedilme riski altında olduğu bir başka dönem de yoktur. Max Weber’in öne sürdüğü gibi, “Antik dönem tanrıları akın akın, büyübozumuna uğramış ve böylece gayrişahsi güçler haline gelmiş olarak mezarlarından çıkıyor, hayatlarımız üzerinde egemenlik kurma mücadelesi veriyor ve birbirlerine karşı ezelden beri devam eden savaşlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.” (Trajedi)
  • Gelişmiş kapitalist sistem doğası gereği tanrıtanımazdır. (Akıl, İnanç ve Devrim)
  • İyimserlik midemi bulandırıyor. Tam bir sapkınlık. Cennetten düştüğü günden beri insanın evrendeki işi bihakkın ıstırap çekmek olmuştur (İyimser Olmayan Umut)
  • Tanrı ve evren toplanınca iki etmez. (Akıl, İnanç ve Devrim)
  • “Tanrı’dan özerkliğini çekip alan insanlık, karşılığında tahtından Söylem ile indirilecektir.” (Edebiyat Olayı)
  • Amerikan gençliginin konuşması- garip, iğrenç, acayip, ürkünç:- gerçekten de, modernizm ortaya çıkmadan önce edebi gerçekliliğini bulabileceğimiz en yetenekli hasmı olan Gotigin söylemidir. Kötü niyetli baronlar, şehvet düşkünü papazlar, kurban edilmiş bakireler, ürkütücü harabeler, küf kokan zindanlar: Bu abartılı tiyatro eserleri büyük edebiyat türleri olarak- özellikle akıl çağında baskı altındakileri temsil eden kadınların bakış açısından görülmüyor olsalar bile -aydınlanma anlayışının radikal eleştirisini dile getirmişlerdir.. Gotik, grotekstin merhametsiz ışıltısının yarattıgi ucube bir gölge, endişelerini ve bir türlü vazgeçemedikleri hayallerini kurguya emanet etmiş olan bir orta sınıf toplumunun politik bilinçsizliğidir. (Aykırı Simalar)
  • Edebiyatta yaşanan yeni bir işbölümüyle roman, şimdi fikirler ve kurumlarla ilgilenen bir toplumsal form ola­rak görülmeye, şiirin ise kişisel hisleri muhafaza ettiği düşü­nülmeye başlanmıştı. Sanki lirik şiir bütün şiir türünü tanım­lıyor gibiydi. (Şiir Nasıl Okunur)
  • Hegel konusunda fazla bir şey bilmese de, Henry'nin de kendine göre bir felsefesi vardı. Kimi zamanlar, 'Burada bir tek biz yokuz,' diyerek kendi görüşünü bildirirdi. 'Burada' sözcüğüyle, çalıştığı mağazayı değil, evreni kastediyordu. Onda ayrıca, depoda çalışan ve kendisinden daha pragmatik olan iş arkadaşlarını rahatsız eden, yaslı ve metafizik bir taraf da vardı. Böylesine geniş kozmik yorumlarında, pezevenkçe bir şey vardı. Cinselliğe ve kadınlara o kadar düşkün değildi, ama cebinde, 'yetmiş altı santimlik kontrol edilemez bir alete' sahip Korsikalı bir balıkçı hakkında yazılan bir gazete haberinin küpürünü saklardı. Depodaki erkekler, bu uzunluğun gevşekken mi yoksa sertken mi ölçüldüğü konusunda ateşli tartışmalara girerlerdi. Fakat Henry'nin bu canavarımsı organa duyduğu ilginin, cinsellikle değil, bilimsellikle ilgili olduğunu hissediyordum. Bu, onun evrene duyduğu ilginin bir parçasıydı. Aynı zamanda, iş arkadaşları tarafından tartışılan çok kültürlü biriydi. Bana bir defa, etnik gruplara karşı olmadığını söylemişti. 'Lehler, İskoçlar, Amerikanlar, Hintliler, Yunanlılar ve hepsi.' Sonra bir süre düşünmüş ve eklemişti: 'Engelleyici İtalyanlar.' Liberal bir çoğulcuydu, fakat eleştiriden de uzak durmazdı. Bu da ortak yanlarımızdan biriydi. (Kapı Bekçisi)
  • Kanserin tedavisini muhtemelen bulacağız ama cinayetin değil. (İyimser Olmayan Umut)
  • İçinde yaşadığımız, Beckett'ın oyunlarını andıran evrendi, hem özenli hem de saçmaydı. Her şey hem açık seçik hem de silikti, tuhaf bir gizem ve saydamlık karışımından oluşuyordu. (Kapı Bekçisi)

Yorum Yaz