akademi
dedas

Duygusal Eğitim - Gustave Flaubert Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Duygusal Eğitim kimin eseri? Duygusal Eğitim kitabının yazarı kimdir? Duygusal Eğitim konusu ve anafikri nedir? Duygusal Eğitim kitabı ne anlatıyor? Duygusal Eğitim kitabının yazarı Gustave Flaubert kimdir? İşte Duygusal Eğitim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.02.2022 12:00
Duygusal Eğitim - Gustave Flaubert Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Gustave Flaubert

Çevirmen: Aysel Bora

Orijinal Adı: Léducation sentimentale

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750739385

Sayfa Sayısı: 568

Duygusal Eğitim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

XIX. yüzyıl Fransız edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan ve XX. yüzyıl romanını şekillendiren, hatta çağdaş romanın öncüsü olma niteliğini taşıyan Duygusal Eğitim, arka planında Flaubert'in en ince ayrıntısına kadar gözlemleyip analitik bir zekâyla kusursuzca aktardığı Temmuz Monarşisi, 1848 Devrimi ve İkinci Cumhuriyet Dönemi'yle tarihçilerin de başvuru kitaplarından biri olmayı başarmış bir yapıttır. Paris'e eğitim almak üzere gelen on sekiz yaşında taşralı bir genç olan Frédéric Moreau'nun, sanatı, siyaseti, dostluğu, iktidar hırsını ve saf aşkı öğrenip deneyimlemesinin; monarşi, cumhuriyet ve imparatorluk arasında gelgitler yaşayan Fransız toplumunda kendine bir yer edinme arayışının, başka bir deyişle kayıp bir gencin hikâyesidir. Zengin bir sanat tüccarının eşi olan Madam Arnoux'ya duyduğu aşk ve içinde yaşadığı dünyayla kurduğu ilişkiler sonucunda, birer birer yanıp kül olan hayallerin ve yanılsamaların büyüttüğü Frédéric'in hikâyesi, aynı zamanda yürekleri hınçla dolu tüm gençlerin de hikâyesidir.

Duygusal Eğitim Alıntıları - Sözleri

  • “Başkalarının derdine dalarak kendi derdini unuttu, zaten acı çekmemenin tek yolu da buydu.”
  • “Aşk dehanın beslendiği yer ve onun atmosferi gibidir. Olağanüstü heyecanlar müthiş eserler üretir.”
  • Derin sevgiler namuslu kadınlara benzer; keşfedilmekten korkar, gözleri yerde , hayatın içinden geçip giderler.
  • Umudunu yitirince gökyüzüne bak. Gökyüzü neden bu kadar temiz ve yeryüzü bu kadar rezil.
  • “Sanki bütün bir insanlığın yüreği onun göğsünde atıyormuş gibi, sonsuz bir aşkın, çok yüce ve evrensel bir duygusallığın gizemli etkisi altında ürperiyordu.”
  • “Ölüleri sırlarıyla bırakmak lazım.”
  • Politik ahlaksızlıklar sayesinde para basan bir adamdır o.
  • Herkes kendi derdini unutsun, beraber mutlu olmaya bakalım!
  • “Seyahat etti. Yolcu gemilerinin hüznünü, çadır altında ayazda uyanmaları, manzaraların ve harabelerin hissettirdiği şaşkınlığı, yarım kalan duyguların burukluğunu tanıdı.”
  • “Bize tertemiz yurttaşlar, yepyeni adamlar lazım! Aday var mı?”
  • “Ben mantığa fazla yüklendim, sense duygulara.”
  • İkna olmayan vicdanlar var.
  • Geçmişim geleceğimin kefilidir.
  • Ruhumun ruhunuza doğru yükselmek istediğini, ruhlarımızın kaynaşması gerektiğini ve bu yüzden öldüğümü hissetmiyor musunuz?
  • “Artık ikisi de, birbirlerine söyleyecek bir şey bulamıyordu. Ayrılıklarda öyle bir an gelir ki, sevdiğimiz kişi artık bizimle birlikte değildir.”

Duygusal Eğitim İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Maalesef diyerek başlamak istiyorum yoruma. . Flaubert sınıfta kaldı. Günümüzün Watpadd yazılarından çok daha değerli olmayan ama nasıl olduğunu anlayamadigim bir şekilde Dünya Klasikleri arasına giren bu eser sıradan bir okuyucu olarak beni hiç tatmin etmedi. . Anlayamadigim adında eğitim geçtiğinden midir nedir, öğretmenlerin okuması gereken kitapların arasında sayıyorlar bir de. . Hukuk eğitimi almak için Paris e giden Frederic'in kendinden büyük bir kadına aşık olması ve kitabın tüm içeriğinin bu umutsuz aşk hikayesinden ibaret olması dışında emin olun kayda değer birşey yok. . Okuyanlar içinde tarihi olaylar da var diyecekler belki. 1848 de sessiz bir devrimin izlerini taşıyor diyecekler ama inanın bu kitaptan öğrenmeye gerek yok. Daha az emek ve zaman harcayarak başka kaynaklardan bu bilgiyi temin edebilirsiniz. . Eğer benim gibi aşk hikayesi okumayı sevmiyorsanız bence okumayın. . Dünya edebiyat literatüründe Duygusal Eğitim den çok daha fazla klasik olmayı hak eden eserler var. . Maksadiniz hızlı okunan içinde aşk olan bir kitap ise ve zaman öldürmek istiyorsanız diyeceğim birşey yok. . Değmez. (Selcan)

Flaubert'in Alamet-i Farikası: Kitabın Arka Kapağından: Flaubert, yirmi beş seneye yayılan bir çalışma sonunda bitirip 1869’da yayımladığı Duygusal Eğitim’de, kendi gençlik yıllarından hareketle bir “nesil hikâyesi” anlatır. Genç bir hukuk öğrencisi, Frédéric Moreau, kendinden yaşça büyük bir kadına ömür boyu sürecek bir aşkla tutulur ve ona yakın olabilmek için kocasıyla arkadaşlık kurar. Fonda bütün Avrupa’yı çalkalayan 1848 devrimleri, Fransa’da İkinci İmparatorluk yönetiminin kuruluşu ve bütün kargaşasıyla Paris hayatı vardır. On dokuzuncu yüzyıl Fransız edebiyatının çıkardığı en büyük romanlardan biri sayılan Duygusal Eğitim, büyük şair Cemal Süreya’nın çevirisiyle, İletişim Dünya Klasikleri’nde. *** “Duygusal Eğitim’i, çocuklar gibi oyalanmak için ya da hırslı tipler gibi bir şeyler öğrenmek için okuma; yaşamak için oku.” [Gustave Flaubert George Sand’e yazdığı bir mektuptan, Aralık 1869] “Duygusal Eğitim, benim için hayatımda ancak iki-üç dostumun yakınlığıyla karşılaştırabileceğim derecede değerli bir kitap olmuştur; nerede, ne zaman sayfalarını çevirecek olsam, hep şaşkınlığa kapılır, teslim oluverir, hikâyeye kapılır giderim ve kendimi hep Flaubert’in manevi oğluymuşum gibi hissetmişimdir –zayıf ve beceriksiz oğlu.” [Franz Kafka Felice’e yazdığı bir mektuptan, 15 Kasım 1915, gece yarısı] “Dostoyevski’nin bütün romanlarının ismi Suç ve Ceza olabileceği gibi, Flaubert’in bütün romanlarının –en başta Madame Bovary olmak üzere– ismi de pekâlâ Duygusal Eğitim olabilirdi.” [Marcel Proust] *** Gustave Flaubert: 1821 yılında doğmuş olan Flaubert (ölümü 1860), Madam Bovary’i 35 yaşında yazmıştır. Duygusal Eğitim’i ise 23 yaşında bitirmiştir (kitabın arka kapağında verilen bilgiye göre Flaubert bu kitap üzerinde neredeyse 25 sene çalışıp 1869’da yani 48 yaşında yayınlamıştır). Romanda kendi hayatından esinlenmeler vardır. Kendisi de Frederic gibi hukuk eğitimini yarım bırakmış ve aynı onun gibi kendisinden yaşça büyük evli bir kadına neredeyse hayat boyu büyük bir aşkla bağlı kalmıştır (1836’da Trouville sahilinde tanıştığı, o sıralar 26 yaşında ve evli olan Bayan Elisa Schlésinger). Romanın Konusu: Frederic isimli aristokrat bir gencin yaşamı ve karakterinin değişimi verilirken diğer taraftan 1848 devrimleri, Fransa’da İkinci İmparatorluk yönetiminin kuruluşu gibi Avrupa’nın siyasi olaylarına da yer verilmiştir. Kitabın sonunda Philippe Desan’ın “Falubert’in Duygusal Eğitimi’ne Dair Bir Okuma” başlıklı sonsözü vardır. Bu yazıya göre, Flaubert de kitabında tarihi olaylar ve kişilerin kendi roman kahramanlarını gölgede bırakacağı endişesini yaşamış, bu nedenle tarihi olayları oldukça yüzeysel vermeye ve bunları roman karakterlerinin sohbetleri dışına taşırmamaya gayret etmiştir. Frederic babasını kaybetmiştir, annesiyle zengin ve mutlu bir hayat sürer, asil olmalarına rağmen servetleri sınırlıdır, annesi Frederic’in hukuk okuyup yüksek mevkilere gelmesini arzular. Frederic narin yapılı ve duygusal bir çocuktur, en yakın arkadaşı ise; ne zengin ne de asil olan ancak hırslı ve mert biri olarak tanınan Deslauriers’dir. Birlikte hukuk mektebine başlarlar, Deslauriers okulu bitirir, doktorasını da yapar ve avukat olur. Frederic ise bir gün vapurda Madam Arnoux’yu görür. Bu kadın kendisinden belki 10 yaş büyüktür ancak ondan çok etkilenir, kadının yanında iki küçük çocuğu da vardır. Sırf onun izini kaybetmemek için kocasıyla tanışır, adamın sanat eserleri sattığı bir resim galerisi vardır. Kadının eşi onu dükkânına davet eder. Frederic’in sürekli ziyaretleri sonrasında kendisi birden Arnoux’ların aile dostu olup çıkar. Bay Arnoux’un çapkın bir adam olduğunu gördükçe ve bir de Rosanette diye bir metresi olduğunu öğrenince, Madam Arnoux’a yakınlığı artar. Ne var ki bu kadın ulaşılmazdır, Frederic’in ilanı aşk çabalarına karşılık vermez hatta anlamazlıktan gelir. Frederic ise aşka âşıktır, içindeki bu tutkuları doyasıya yaşayacağı bir kadın aramaktadır. Bu sırada Bay Arnoux ile bozuşan Rosanette ile yakınlaşır. Bu kadın cahil, kaba, bayağı olsa da çok güzeldir. Kalbi bir kelebek gibi uçup duran Frederic’i bu bir süre oyalar. Bir taraftan Frederic bir işin ucundan tutmaya da çalışmaktadır. Hukuk eğitimini bırakmıştır ancak kültürlü bir gençtir. Bir konuda kitap yazmaya kalkar, sonra politikaya atılmaya karar verir. Ancak bunlardan sonuç alamaz. İlişkilerini de çıkarları doğrultusunda ayarlar. Can dostu Deslauries ile ilişkisine sınır koyar, çünkü bu genç, sınıfça kendisinden düşüktür. Bir ara Frederic’e amcasından miras kalır, bu rahat yaşayabileceği kadardır. Zaten çok fazla lüks harcaması vardır. Annesinin evinde Roque baba isminde zengin ama asil olmayan bir adam komşularıdır. Bu kişi soylu ve unvan sahibi Dambreuse ailesi için kâtiplik tarzı bir iş yapmaktadır. Roque babanın Louise isminde bir kızı vardır. Zamanında Frederic bu kıza ağabeylik yapmış, ona kitaplar okumuştur. Ancak bu kız şimdi evlilik çağındadır, kaba saba ancak güzel ve tutkulu bir kızdır. Nasıl olduysa bu kızın Frederic’le evlenmesi fikri gündeme gelir, Frederic düşüncesizce hareket eder her zamanki gibi, bu kızla evleneceği yolunda laflar söyler ve ardından Paris’e arkadaşlarının yanına döner. Genç adam düşüncesiz ve bencildir ancak çoğu zaman başkaları tarafından kullanılmaktan kurtulamaz. Madam Arnoux onun kendisine olan zaafını bildiğinden bunu kocasına yardım toplamak için kullanılır. Rosanette hem parası için hem de başkalarını kıskandırmak için kullanır. Deslauries ve diğerleri de parası için onu ellerinde tutmaya çalışırlar. Frederic çoğu zaman bunları görmez, özellikle kadınlara karşı zayıftır. Madam Arnoux ile aşklarını itiraf ederler ama kadın ne olursa olsun ailesine bağlı kalır, aralarında bir şey yaşanmaz. Rosanette’ten bebeği olur ama bu onun içinde hiç bir duygu oluşturmaz, hatta çocuk ölünce onun ölüm döşeği başında bile kocasını yeni kaybeden ve kendisine tutkun olan Madam Dambreuse ile evliliği sonucu ne kadarlık bir servete konacağının hesabını yapar. Ancak rahmetli Bay Dambreuse’un karısına hiç bir şey bırakmadığı ortaya çıkınca bu evlilik de suya düşer. Bütün bu olaylar sırasında kral yanlısı ve halkçı karakterler arasında siyasi sebeplerden darılma ve benzeri şeyler de olur, zaman zaman halk isyanlarına da kitapta yer verilmiştir. Roman uzun yılları kapsamaktadır, 1840’da başlar ve 1867’de son bulur. 1867 yılında ellili yaşlardaki Frederic durumunu şöyle anlatılmıştır: “Yolculuğa çıktı. Gemilerin hüznünü tattı, sabah ayazında çadırlarda uyandı, görünümlerin ve yıkıntıların göz alıcılığını, yarım kalmış arkadaşlıkların acısını duydu. Sonra döndü. Sosyete hayatına daldı ve başka aşkları oldu. Ama ilkinin o tükenmez anısı bunları tatsız kılıyordu; üstelik tutkunun şiddeti, hatta duyarlığın çiçeği de yitip gitmekteydi. Entelektüel tutkularında da bir azalma olmuştu. Yıllar geçip gidiyordu; alışmıştı kafasının tembelliğine, yüreğinin uyuşukluğuna.” 1867’de bir gün Frederic yaşlıca bir adamken Madam Arnoux onu ziyarete gelir. Kocası ölmüştür, zamanında lüks bir yaşam süren bu kadının şimdi eskisinden çok farklı bir hayatı vardır. Buna rağmen kadın, zamanında Frederic’ten aldığı borç parayı getirmiştir, bu da o zaman Frederic’i parası için kullandığını düşündüğümüz kadını bize affettirmektedir. Sevgisinin saflığından emin oluruz, çünkü yaşadığı fakirliğe rağmen bu parayı Frederic’e hem de onun hiç ihtiyacı olmamasına rağmen getirmiştir. Aşklarından konuşurlar, Frederic ona hiç evlenmeyeceğine dair yemin eder ama bilir ki âşık olduğu kadın Madam Arnoux’dan çok, kendisinin hayalinde yarattığı bir kadındır, zaten ona sahip olamadığı için sürmüştür aşkı bunca zaman. Bu yüzden belki ona kendisini teslim etmeye hazır bu kadını alı koymaz. Aşklarından kalan Madam Arnoux’un ona verdiği bir tutam saçtan ibarettir. Son bölümde kitabın diğer karakterlerinin neler yaşadığından kısaca bahsedilir. En son olarak Frederic ve dostu Deslauries hayatlarına şöyle bir bakarlar: “İkisi de aşkı bulamamıştı, ne aşk için çırpınan Frederic ne de iktidar tutkusuyla yanıp tutuşan Deslauriers. Sebebi neydi acaba? -Belki de dümdüz bir çizgi çekemediğimiz için, dedi Frederic. -Senin için böyle olabilir. Bense, tersine, ikinci derecede önem taşıyan binlerce şeyi hesaba katmadan, aşırı bir doğrulukla hareket ettim. Ben fazla mantıklıydım sense fazla duygulu. Sonra alın yazılarını, koşulları, yaşadıkları çağı suçladılar.” Çoğumuzun yaşlanınca; alın yazımızı, koşulları ve yaşadığımız çağı suçlayacağımız aşikâr değil midir? Bir taraftan da yaşamın öyle çok da hesaba gelmeyeceği aktarılmıştır. Kitabın en can alıcı kısmı, bütün romanın bir değerlendirmesi gibidir bu. Neredeyse aşk için yaşayan Frederic dört farklı kadınla şansını denemiş ve aradığını bulamamıştır. Üstelik te tüm bu kadınların ona âşık olmasına rağmen! Kitabın sonsözündeki Philippe Desan’ın makalesi: Flaubert’in romanı yazdığı sırada arkadaşlarına gönderdiği mektuplardan parçalar vardır. Romanla ilgili diğer kaynaklarda yapılmış bazı eleştirilere yer verilmiştir. Bunlar romandaki bölümlerin bir kısmındaki devamlılığın eksikliği ve tarihi olaylarla ilgili bir takım eleştirilerdir. Devamlılık eksikliği pek göze batmıyor olsa da, olaylar o kadar çok ki çoğu zaman konuşma olmayan kısımlarda kısa kısa paragraflar halinde, neredeyse özet olarak verilmiştir. Takdire layık olan durumsa; roman boyunca Frederic’in mizacındaki değişime tanık olmamızdır. Bu genç adam yaşı ilerledikçe farklı davranışlara bürünmektedir. Kanımca, Flaubert bu romanı –aslında kendi hayatını- yazarken, bir insanın zaman geçtikçe ve yaşı ilerledikçe zihinsel değişimini de yansıtarak, romanının neden günümüzde de başucu kitaplarımızdan biri olduğunu bize kanıtlamaktadır. Sonsöz: Romanın çevirmeni Cemal Süreya (d.1931-ö.1990) hem yazar hem de şairdi. Çeviriler yaparak toplumda saygınlığını arttırdığı gibi, üstlendiği sorumluluğun da altından kalkabilmişti. Süreya, bu romanla sadece bir çeviri yapmamıştı. Flaubert’in yaşadığı dönemdeki tarihi olayları ve elbette Flaubert’in yazın dehasını kendi anadiline aktarmıştı. İletişim Yayınları, geçmişte olan ama 2007 yılında dolaşımda olmayan bu ürünü tekrar elden geçirip okuyuculara sunduğunda büyük bir boşluğu da dolduruyordu. Yayıncı, toplumun önceleri beğenerek okuduğu bir ürünü, tekrar okuyucunun beğenisine, kitaba bir sonsöz de ekleyerek sunmuştur. Ürünün üretildiği koşullara ve zamana bakarak, günümüz beğenileriyle karşılaştırmaya kalktığımızda, hala alıcılar tarafından beğeniliyor ve okunuyor olmasının nedeni, Flaubert’in George Sand’e yazdığı bir mektuptan da anlaşılıyor: “Duygusal Eğitim’i, çocuklar gibi oyalanmak için ya da hırslı tipler gibi bir şeyler öğrenmek için okuma; yaşamak için oku!” Elbette Flaubert’in dehasıyla, kendi hayatını, kitabının içinde de 25 yıllık bir süreçte bu cevheri tırnaklarıyla ufak ufak kazıyarak yoktan var etmesi ve roman kahramanının da yazarıyla paralel bir süreci romanın kurgusu içinde yaşaması, Süreya’nın tanrı vergisi çeviri edimiyle birleştiğinde, ürünün dolaşımda 133 yıldır kalabilmesini sağlıyor. Beğeniler değişse de üründen beklenenin hala aynı olması ve elden ele dolaşmasının asıl nedeni; kaynak kültürden erek kültüre aktarım esnasında ürünün aslından bir şey kaybetmeden ve hırpalanmadan alıcılara, okuyuculara aktarılabilmesinde yatıyor sanırım. Süha DEMİREL, İstanbul, 15 Kasım 2013. *** Kitabın Künyesi: GUSTAVE FLAUBERT Duygusal Eğitim – Bir Delikanlının Hikâyesi Çevirmen: Cemal Süreya PHILIPPE DESAN’IN SONSÖZÜYLE İletişim Yayınları 1231 *Dünya Klasikleri 36 1-3. BASKI 2007-2010, İstanbul (4.BASKI 2011, İstanbul) 496 Sayfa (Süha Demirel)

Gustave Flaubert 1821-1880 Eser:1869 ( yedi yılda tamamlanmış) Karakterlerin kiyafetlerinin , mekanlarin dekorasyon detaylarinin, davetlerin masa düzeninin yenilen içilenin, gezilen yerlerdeki doğanın en ince detaylara kadar anlatılıp işlendiği eser 1848 II. Cumhuriyet ve 1852 II. İmparatorluk fonununda Frederic isimli bir gencin duygusal dünyasını yansıtır. Onun duygusal dünyasındaki hızlı değişimler , Paris halkının siyasi değişimler karşısındaki kaypakça yön değiştirmesinin bir yansımasıdır. Karakterimiz Paris’in şatafatlı ev davetlerine veya kluplerdeki sefahat alemlerine şahit olup, romantik aşkın da özlemini çeker. Fakat günlük anlık konsantrasyonlar dışında kendini tam olarak bir hedefe , amaca adayamaz. Saflık sembolu aşkı Madam Arnoux, dişi Rosanette, genç Louis ve varlıklı Madam Dambreuse arasında savrulur. Eser’de 27 yıllık bir zaman diliminde karakterlerin gençliği ve sonunda , 27 yıl sonra geldikleri noktayı gördük. Beni son kısımdaki pasaj çok etkiledi. “İkisi de aradığını bulamamıştı; ne·aşk için çırpınan Frede­ric, ne de iktidar tutkusuyla yanıp tutuşan Deslauriers. Sebebi neydi acaba? - Belki de dümdüz bir çizgi çekemediğimiz için! dedi Fre­deric. - Senin için böyle olabilir. Bense, tersine, ikinci derecede önem taşıyan binlerce şeyi hesaba katmadan, aşırı bir doğru­lukla hareket ettim. Ben fazla mantıklıydım, sen fazla duygulu. Sonra alınyazılarını, koşulları, yaşadıkları çağı suçladılar. “ Flaubert yarattığı Frederic ve arkadaşlarında sadece 1840’ların değil, günümüz karakterlerini de yansıtmış bence. Hedefini, amacını , yaşamının değerini tam anlamayınca genelde içinde yaşadığımız çağ suçlanır ; Flaubert zihin yapısı ve tahlilleri ile günümüze uzanan çağdaş bir ustadır. (Yce)

Kitabın Yazarı Gustave Flaubert Kimdir?

Edebiyat eleştirmenleri tarafından modern romanın kurucusu kabul edilir. En tanınmış eseri, 19. yüzyıl toplumsal gerçekliğini çarpıcı biçimde aktaran ve dünya klasikleri arasına giren Madame Bovary'dir. 1857'de yayımlanan ve Fransa'da ciddi tartışmalara neden olan bu eserden sonra realist akımı başlatan kişi olarak gösterilmiştir.

12 Aralık 1821’de Fransa'nın Rouen kentinde doğdu. Bir hekim kızı ve dinsel bağlılıkları sahip bir aristokrat olan annesi Justine-Caroline Fleuriot ile Hôtel-Dieu'de baş cerrahlık yapan orta sınıftan gelme babası Achille-Cléophas'nın ortanca çocuğuydu. Rouen'de mutlu bir çocukluk dönemi yaşadı.

1832-1840 yılları arasında Rouen Koleji'nde öğrenim gördü. Edebiyat alanındaki ilk denemelerini okul gazetesinde ve Le Colibri ("Sinek Kuşu") adlı küçük bir dergide yaptı. 1834’te arkadaşı Ernest Chevalier ile birlikte Art et Progrès (Sanat ve İlerleme) adında bir dergi çıkarmaya başladı. Henüz 15 yaşındayken Trouville sahilinde tanıştığı kendisinden on yaş büyük ve evli bir kadın olan Elisa Schlésinger'e aşık oldu. Bu aşk, yaşamında çok önemli etkiler, izler bıraktı. Elisa Schlesinger daha sonra "Duygusal Eğitim" adı ile kaleme alacağı eserde Marie Arnoux karakterinin de temel kaynağı oldu. Öğrencilik yıllarında sürekli yazdı. "Bir Çılgının Hatıraları" (1838), "Smarh" (1839) ve 1840 yılında yazmaya başladığı "Kasım" lise öğrencisi olduğu dönemin ürünleridir.

1841'de Paris'e gidip Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Hukuk öğrenimi sırasında da yoğun bir şekilde yazmakla meşgul oldu. 1844 yılında sara kaynaklı ilk krizini geçirince, dinlenmesi gerektiğinden hukuk eğitimini yarıda bırakarak eve döndü. Hastalığı nedeniyle vaktinin çoğunu evde geçirmek zorunda kaldı.

1845’te "Duygusal Eğitim"in ilk taslağını bitirdi ve ailesiyle beraber bir İtalya seyahatine çıktı. Cenova'da gördüğü ve onu çok etkileyen bir Brueghel tablosunun verdiği ilhamla “"Aziz Anthony'nin Baştan Çıkışı”'nı yazmaya başladı.

1846 yılında babasını, hemen ardından kız kardeşini kaybetti. Ölen kardeşinin küçük bebeğinin bakımını üstlendi. Babasından kalan yüklü miras sayesinde tüm zamanını yazı yazarak geçirmeye karar verdi. Yeğeni ve annesi ile Rouen yakınlarındaki Croisset'ye yerleşti, hayatının tamamını burada geçirdi. Bu arada edebiyat dünyasında kendisinden uzatmalı sevgilisi olarak bahsedilen şair Louise Colet ile tanıştı (1846) ve ilişkileri sekiz yıl sürdü.

1849’da "Aziz Antoine" adlı eserinin ilk okumasını arkadaşlarına yaptığında büyük hayal kırıklığı yaşadı. Arkadaşları ona sıradan konular seçmesini ve bunu doğal bir üslupla, herkesin anlayabileceği bir dille yazmasını öğütlediler. Bu hayal kırıklığının ardından yakın dostu Maxime du Camp ile birlikte 18 ay süren bir Ortadoğu gezisine çıktı. Yunanistan, Anadolu, Mısır, Filistin, Suriye ve İtalya'yı dolaştı. Gezi esnasında mal varlığının çoğunu harcayan ve frengiye yakalanan Flaubert, içe kapanıklığından, yalnız Mısır’a ve Tunus’a yaptığı yolculuklarla sıyrıldı. Ünlü romanı Salambo’yu ona esinleyen de, bu yolculuklar oldu. Madame Bovary’i de bu esnada kurgulamakta olduğu ifade edilir. Edebiyat dünyasından pek çok kişiyle mektuplaştı. Bu mektuplardan bazıları sonradan büyük ün kazandı. Sevgilisi Louise Colet’e mektupları ise edebî açıdan eserleri arasında sayılacak değerde kabul edilir.

Yakın Doğu seyahatinden dönüşünden üç ay sonra, Eylül 1851′de Madame Bovary'yi yazmaya başladı. Kitabı 1856 baharında bitirdi ve eser tefrika edildi. Flaubert 1856′da "Baştan Çıkış"'ı tekrar kaleme ve "Salombo" üzerinde çalışmaya başladı (1857). Bu arada ilk romanı Madame Bovary, 1857’de kitap olarak basıldı. Eser “ahlaksızlık-sapkınlık” eseri olarak suçlanarak yasaklandı ve yazara dava açıldı. Savcıya göre kitapta eş aldatma yüceltilmekte, cinsel duygular abartılıp kışkırtılmakta, geleneklere hakaret edilmekteydi. Yargıç “namus cellâdı kadın”ın kim olduğu sorulduğunda, Falubert’in verdiği "Madam Bovary, c'est moi! (Madame Bovary benim!)” yanıtı meşhurdur. Avukatı Marie-Antoine-Jules Senard’ın başarılı savunması Flaubert’in aklanmasını sağladı. Bu nedenle avukat Senard’ın adı bu nedenle kitabın yeni basımında, daha ilk sayfada, ithaftan da önce, Flaubert’in kendisine hitaben yazdığı kısa bir teşekkür notuyla birlikte yer almıştır. Flaubert bu savunmadan sonra, yazdığı kitabın kendi gözünde bile umulmadık bir değer kazandığını söylemiştir.

Yazar, 1858 ilkbaharında Kuzey Afrika'da iki aylık bir araştırma gezisi yaptı. Salomo adlı romanını Nisan 1862′de tamamladı. 1864-1869 arasında Duygusal Eğitim’in son taslağını yazdı. Yirmi beş seneye yayılan bir çalışma sonunda ortaya çıkan bu eserde kendi gençlik yıllarından hareketle bir "nesil hikâyesi" anlatmıştır.

Yaşamının son yılları acılar, edebi başarısızlıklar ve maddi zorluklarla geçti. Bitiremediği son projesi "Bouvard ve Pécuchet"'yi ("Bilirbilmezler" ismi ile Türkçeye çevrildi) yazmaya 1874′te başladı. Para sıkıntısı yüzünden, projeye iki senelik bir ara verip 1877′de yayımlanacak olan "Üç Hikâye"'yi (Saf Bir Kalp, Konuksever Aziz Julien Efsanesi ve Hérodias) kaleme aldı. Çocukluk arkadaşı Laure le Poittevin'in oğlu Maupassant'ı manevi evladı olarak benimsemişti. Onu iyi bir yazar olarak yetiştirmeye çalıştı ve Maupassant'ın başarılarıyla avundu.

Flaubert, 8 Mayıs 1880 günü, ani bir felç sonucu, Croisset’de öldü.

Romanları

Salambo (Salammbô)

Duygusal Eğitim

Madam Bovary

Gönül ki Yetişmekte

Ermiş Antonius ve Şeytan

Bilirbilmezler (Bouvard ile Pécuchet)

Günlük

Kırlarda ve Kumsallarda (1886)

Anı

Bir Delinin Anıları (1838)

Gustave Flaubert Kitapları - Eserleri

  • Madame Bovary
  • Saf Bir Yürek
  • Bir Delinin Anıları
  • Madam Bovary
  • Bibliyomani
  • Üç Öykü

  • Yerleşik Düşünceler Sözlüğü
  • Ermiş Antonius ve Şeytan
  • Duygusal Eğitim
  • Bilirbilmezler
  • Herodias
  • Kasım
  • Salambo

  • Doğu’ya Yolculuk
  • Gönül Eğitimi
  • Konuksever Aziz Julien Söylencesi
  • Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü
  • Cehennem Rüyası
  • Aşk Eğitimi
  • Mektuplar

  • Bir Delinin Anıları
  • Bibliomanie
  • Madame Bovary
  • Herodias Stage 2
  • Madame Bovary

Gustave Flaubert Alıntıları - Sözleri

  • Elle tutulup gözle görülmez bir derdi nasıl anlatabilirdi insan ? (Madam Bovary)
  • Ne istiyorsun? Söyle bana! (Salambo)
  • Ortada bir hain varsa, o da Büyük Meclis'tir. Askerlerin bağlılığı savaşla sona erdiğinden, savaş bitin­ce serbest kalırlar. (Salambo)
  • Tanrı’dan başka kral yoktur! (Üç Öykü)
  • FATURA: Muhakkak kabarık gelir. (Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü)
  • ÇAĞ(IMIZ): Çağımıza şiddetle karşı çıkmalı. — Şiirsel olmamasından yakınmalı. — Onu, geçiş dönemi, çöküş dönemi olarak adlandırmalı. (Yerleşik Düşünceler Sözlüğü)

  • "Belki de onu unutmuşlardı ya da yoksulluk kalplerini taşlaştırmıştı." (Saf Bir Yürek)
  • Felicite arkasından bir efendi için dökülmeyecek gözyaşlarıyla ağladı. Madamın kendinden önce ölmüş olması kafasını karıştırıyor, doğanın düzenine ters, kabul edilmesi olanaksız, korkunç bir şey gibi görünüyordu. (Saf Bir Yürek)
  • Öyle ya , yüreğinize soğuğun gelip çöktüğünü hissetmek bir sevinçtir ,ve hâlâ tüten bir ocakmışçasına elinizle yoklayıp , artık yanmıyor diyebilmek . (Kasım)
  • “Yüreğinde bir bağ, onları birleştiriyordu; yazgıları da benzer olacaktı.” (Üç Öykü)
  • Kudurmuş hayvanlar ortalığa salınmaz (Herodias)
  • Ben belirli sayıda okur için bir eser yazmıştım, bütün halk tabakaları bunu sevip benimseyiverdi (Salambo)
  • "Hepimiz dünyaya ıstırap çekmeye geldik." (Madam Bovary)

  • Robespierre, azınlıgın haklarını savunurken, XVI. Louis'yi Milli Konvansiyon'un önüne götürdü ve halkını kurtardı. Sonuçlar alayları meşru kılar. Diktatörlük kimi zaman zorunludur. Yaşasın zorbalı k! Elverir ki zorba iyi şeyler yapsın ! (Gönül Eğitimi)
  • "Kadının sözleriyle büyülendiği gibi, sessizliğiyle de büyülenmişti" (Madam Bovary)
  • - Eee! Sizin şu evlenmeden ne haber? dedi. - Hangi evlenme? - Şu sizinki ! - Benimki mi? Yok böyle bir şey! -Hem böyle bir şey ne zaman olur? Düşlerinde yaşattıgın guzelden umut kesip basit bir hayatta yaşamaya razı olunca. (Gönül Eğitimi)
  • - Ne olursa olsun, birbirini çok sevmiş iki kişi olarak kalacagız. - Birbirimizin olmadan, ama! - Böylesi belki daha iyi, (Gönül Eğitimi)
  • Her birimiz dünyaya bir prizma arkasından bakarız; gülümseyen renkleri ve neşe veren şeyleri seçebilenlere ne mutlu.. (Bir Delinin Anıları)
  • Ve Atlas Dağı'nın tepesindeydim, altını ve çamuruyla, erdemi ve gururuyla dünyayı izliyordum. (Cehennem Rüyası)
  • "Neyi mi bekliyorum? Sadece birinin gelip sarılmasını..." (Bir Delinin Anıları)

Yorum Yaz