Dudaktan Kalbe - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dudaktan Kalbe kimin eseri? Dudaktan Kalbe kitabının yazarı kimdir? Dudaktan Kalbe konusu ve anafikri nedir? Dudaktan Kalbe kitabı ne anlatıyor? Dudaktan Kalbe kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Dudaktan Kalbe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Reşat Nuri Güntekin
Yayın Evi: İnkılâp Kitabevi
İSBN: 9789751026453
Sayfa Sayısı: 400
Dudaktan Kalbe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
(1925 yılı) Osmanlıca baskısından bire-bir olarak yayıma hazırlanmıştır.
Reşat Nuri Güntekin,1925 yılında yayımlanan Dudaktan Kalbe adlı romanında farklı sosyal çevrelerden gelen kahramanların yaşam biçimlerini ele alırken ,zaman zaman dönemin toplumsal ve siyasi yaşamına da ayna tutuyor.
Gelenek ve göreneklerin tanıtımında ve kişilik canlandırımında son derece başarılı olan yazar, yalın ve gösterişsiz bir anlatımıyla ve temiz bir İstanbul Türkçesiyle geniş kitlelere seslenebiliyor.
Ayrıca ilk romanı Çalıkuşu'nda olduğu gibi bu eserde de romanın kahramanlarının duygusal çalkantılarını ve mutsuz yaşam serüvenlerini ustalıkla aktarırken, okuyucuyu da İzmir'den Kütahya'ya, Bozyaka Bağları'ndan İstanbul'a Lamia ve Hüseyin Kenan'ın peşi sıra sürüklüyor adeta onların derin aşklarına tanıklık ettiriyor.
(Tanıtım Yazısından)
Dudaktan Kalbe Alıntıları - Sözleri
- "Düştüm, hayatım gibi ruhum da sefil oldu."
- Acaba onu eskisi kadar sık görecek miyim? Zannetmem.. Fakat ne ziyanı var... Hiç olmazsa bir kere bakışacağız,bir kere gözlerimiz birbirine tesadüf edecek ya...
- Dünyanın en çok iğrendiği insanlar, zengin ve mes'ut insanların etrafında yaşayan, onların saadetlerinin kırıntılarıyla bahtiyar olmaya çalışanlardı.
- O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım.
- Yarım saadetlerden nefret ediyordu.
- Ayrılık kuvvetli aşkları büyütür, hasta olanları büsbütün öldürür...
- Ölülər necə dərdli, ümidsiz bir məhəbbətlə sevilirse, oda onu elə sevirdi. Ölülərdən görülen pislik necə unudulursa oda onu elə əfv edirdi....
- saadet bana biraz geç kaldı. İçimde birçok şeyler yıkılıp harap olmuş Büyük hislere artık kabiliyetim yok
- "Meğer ben seni ne kadar severmişim..."
- Ortada bir şey yokken ümitlere kapılma...
- O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım.
Dudaktan Kalbe İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Dudaktan Kalbe, geç kalınmış bir aşkın hikayesi. Hüseyin Kenan, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı zorluklardan sonra ünlü bir keman virtüözü olmuş ve ülkede adını duyurmuştur. Fakat kendisi güzel huylarını terketmiş,lakayıt bir adam olup çıkmıştır. İzmir' de kaldığı sürede, kendisinden yaşça küçük,masum, temiz bir kızcağız olan Lamia'yla gönül ilişkisi yaşar. Kendisi için bu bir yaz macerasıdır. Yıllar sonra Hüseyin Kenan, aşık olduğunu çok geç anladığı, Kınalı Yapıncak dediği Lamia ile karşılaşır. Yıllar bir çok şeyi değiştirmiştir. Sade, sürükleyici bir anlatıma sahip kitap. Bir çırpıda okunuyor. Reşat Nuri Güntekin'in unutamayacağım kitaplarından biri oldu. Kitabın dizisi de çekilmişti. Dizi müziklerini çok sevdiğimden kitabı okurken sık sık dinledim. Buraya da iki tane ekliyorum. https://youtu.be/hkRUwqBju0Q https://youtu.be/T161eHyRRgs "Fakat belki mesut olmak için de asıl çare budur: Aşkı dudaklarından öteye bırakmamak, zehir gibi kalbe inmesine meydan vermemek." (Büşra)
Ünlü Kınalı Yapıncak Lamia ile Hüseyin Kenan'ın aşkını okuduğumuz ve benimde Reşat Nuri Güntekinden okuduğum 4. Kitap olan Dudaktan Kalbe... Kenan evet kucukken cok zorluklar yasamis ve sonunda da ünlü bir müzisyen olmus. Buraya kadar tamam ancak küstahligi ve Lamia yi bastan cikarip sonra yalandan sahip cikmaya calismalari filan beni cok uyuz etti. Lamia kizimiz gururlu tabi sevmedigini bildigi icin Kenan'in kendisi ile birlesme fikrini kabul etmeyip akrabalarina siginmasi fikri guzeldi. Her ne kadar ben finali cok farkli hayal etsemde düsunuyorumda bence herkes hak ettigi sonu yaşadı. :) (Berke Ünal)
Uzun zamandır okuma listemde olan Dudaktan Kalbe'yi bir solukta okudum. Zamanında dizisi çekilmiş olsa da aslında dizi ile kitap arasında sadece ilk bölüm benzerliği var. Bu sebeple dizisini izlediği için kitabı okumak istemeyen varsa okumaları tavsiyemdir :) Lamia'yı küçük bir yaz eğlencesi olarak gören Kenan, Lamia'nın kendisine olan duygularını görmemiş, aşkın sadece dudaklarda olduğunu söylemiştir ve sadece bu sözü bile Lamia'da derin bir yara bırakmıştır. Ve Lamia hayatına, yaşadığı türlü olaylarla devam etse de bebeği için ayakta durmak zorunda kamıştır. Kenan ise Lamia'ya olan aşkını çok geç fark etmiş ve hayatının her anında onu görmek veya ondan haber almak istemiştir. Yazar, kitabı yazdığı dönemin gerici zihniyetine değinmek istemiş olsa da maalesef bu gerici zihniyet bugün de her yerde devam etmektedir. Bu ülkede kadın olmak maalesef her dönem zor olmuştur. Lamia'nın yaşadığı her şeye rağmen duruşunu ve gururunu aşkına tercih etmiş olmasını da çok beğendim. (Glbn Eskl)
Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?
Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
Hayatı
1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.
1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.
Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.
Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.
1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.
1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.
Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.
Eserleri Hakkında Bilgiler
Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.
Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.
Çalışma Yöntemi Hakkında
Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:
"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."
Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri
- Çalıkuşu
- Acımak
- Yaprak Dökümü
- Anadolu Notları 1-2
- Yeşil Gece
- Leyla ile Mecnun
- Kan Davası
- Damga
- Dudaktan Kalbe
- Akşam Güneşi
- Bir Kadın Düşmanı
- Değirmen
- Kızılcık Dalları
- Olağan İşler
- Miskinler Tekkesi
- Eski Hastalık
- Ateş Gecesi
- Gökyüzü
- Gizli El
- Harabelerin Çiçeği
- Sönmüş Yıldızlar
- Tanrı Misafiri
- Kavak Yelleri
- Son Sığınak
- Hadiye'ye Mektuplar
- Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
- Eski Ahbap
- Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
- Hülleci
- Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
- Bir Kır Eğlencesi
- Gizli El - Sahne Işıkları
- Bir Köy Öğretmeni
- Roçild Bey
- Çalıkuşu
- Madalyonun Öteki Yüzü
- Yeşil Gece
Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri
- "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
- Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
- — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte? — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz... Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti. — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin? — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
- Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
- Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
- Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)
- Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
- O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
- Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
- " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
- "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
- "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
- Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)
- Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
- İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
- Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
- Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
- İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
- İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
- Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)