dedas
Turkcella

Döşeğimde Ölürken - William Faulkner Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Döşeğimde Ölürken kimin eseri? Döşeğimde Ölürken kitabının yazarı kimdir? Döşeğimde Ölürken konusu ve anafikri nedir? Döşeğimde Ölürken kitabı ne anlatıyor? Döşeğimde Ölürken kitabının yazarı William Faulkner kimdir? İşte Döşeğimde Ölürken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.03.2022 14:00
Döşeğimde Ölürken - William Faulkner Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: William Faulkner

Çevirmen: Murat Belge

Orijinal Adı: As I Lay Dying

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789750517198

Sayfa Sayısı: 222

Döşeğimde Ölürken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner’ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt.

Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie’nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner’ın karakterlerinin “gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir”. Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner’ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır.

“Döşeğimde Ölürken’in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.”

Harold Bloom

Döşeğimde Ölürken Alıntıları - Sözleri

  • … insanlar uzun zaman ölü kalabilmeye hazırlanmak için yaşarlar …
  • Kelimelerin bir şeye yaramadığını anladığım zamandı; kelimelerin söylemek istediklerine bile uymadıklarını.
  • "Biliyorum Tanrı her düşen serçeye acıdığı gibi bana da acıyacak."
  • “Ne diyor, Darl?” diyorum. “Kiminle konuşuyor?” “Tanrı’yla,” diyor Darl. “Yardım diliyor.” “Nasıl bir yardım diliyor?” diyorum. “İnsanların gözünden saklamasını diliyor kendisini,” diyor Darl.
  • İnsanlar uzun zaman ölü kalabilmeyi hazırlanmak için yaşarlar.
  • … günahı kelimeler olarak görenlerin gözünde kurtuluş da kelimelerdir yalnızca.
  • Onun da bir kelimesi vardı. Sevgi, diyordu. Ama uzun süredir alışmıştım artık kelimelere. Biliyordum bu kelimenin de ötekiler gibi olduğunu: bir boşluğu dolduracak bir biçim; …
  • Yalnızlığım parçalanmıştı ve sonra gene onu bütünlemişti bozan şey: zaman, …
  • Bu günah dolu yeryüzünün hiçbir köşesinde dürüst, çalışkan bir kişi kazanç sağlayamaz. Kentlerde dükkan işletenlerdir kazananlar, terlemeden, terleyenlerin sırtından geçinenler. Çok çalışan adam değildir kazanan, çiftçi değildir hiçbir zaman.
  • İnsanlar uzun zaman ölü kalabilmeye hazırlanmak için yaşarlar..
  • "Neyi biliyorsun?" "Hiç," dedi. "O benim çarmıhım, kurtuluşum da o olacak...''
  • Çetin iş bu memlekette yaşamak; çetin.
  • … beyin var ya, tıpkı makine parçası gibi: bir yığın işkenceye dayanamaz.
  • Hem sonra yaşamak kolay olmamalı: iyilik ederek ölmelerinin gereği kalmazdı sonra.
  • Kaç kereler yağmur altında yatmışımdır yabancı bir dam üstünde, evi düşünerek.

Döşeğimde Ölürken İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Eyvahlar olsun!: Hani biri bir eser verir, birkaç sözü geçen kişi de bu eserlere sahip çıkıp pohpohlar ve reklamını yapar, eseri hak etmediği şekilde ilgi odağı hale getirirler, bu eserleri sevmeyen kişiler de sorunu kendinde bulur, der ki; "bu kadar bilgili biri bunu beğendiyse herhalde bende sorun var ve herhalde ben anlamadım." Bu kitabın olayı da bence aynen budur. Kitabı anlamayan ve sevemeyen okurlar otoritelere karşı gelmemek için seviyormuş gibi yapıyorlar. Çünkü kimse otoritenin görüşlerinden şüphe etmez, ben anlamadım herhalde demek daha kolaydır. 15 kişiyi birkaç sayfa arayla konuşturan yazarımız, kendini ifade edemeyip yetersiz kalınca da hemen bir kılıf bulunmuş. Zihin akışı tekniği ile yazıldı, anlaşılması zor bir yazar, düşsel bir dünya, şiirsel bir düzyazı... gibi bahaneler... Birçok zihin akışı tekniği kullanılmış kitap okudum. Birçok şiirsel anlatım ve anlaşılması zor hatta okunması en zor olan kitapları da okudum ama ben böylesine şişirilmiş, boş, balon bir kitap görmedim. Arkadaşlar yazar (başka kitabını okumadım) bu kitabında başarılı değildir. Karakterler konuya bodoslama dalar, çevre ve insan betimlemeleri yetersizdir. Devrik ve yarım kalmış cümle okumaktan gına getirten yazar, edebi anlamda da bana hiçbir şey katmadı. Amacımız sadece edebi metinler okumak değil tabi ki, yani kitaplardan sadece bunu bekleyip sadece bunu almıyoruz ama ne eğlendim, ne öğrendim, ne mutlu oldum ne de keyif aldım. Lafı çok da uzatmadan şunu belirteyim: Elbette her okuyucu her yazarı sevecek, her yazar da her okuyucuya hitap edecek diye bir şey yok. Sizler benim puanımı ve yorumumu es geçip kendi okumalarınızı yapınız, belki de hitap ettiği okuyucu siz olacaksınız. (Son Ay)

Büyük bir ailenin Annelerini son kez uğurlama yolculuğunun şairane hikâyesi. Ailenin fertlerinin düşüncelerini, öfkelerini, üzüntülerini, endişelerini okuyucuya muhteşem bir dille yoğurularak sunulan bir roman. Yazarın bilişsel düşünceleri şiirsel bir düz yazıyla anlatması, daha fazla kitabının ve iyi bir çeviriyle okuyucuya sunulmasını isterdim. William Faulkner ismini Cormac Mccarthy ile tanıdım. Biraz üzücü bir durum. Çünkü sıradan bir okuyucunun keşfetmesi için imkanı, şansı ve biraz merakı olması gerekiyor. Edebiyat bakımından ikisi de dev birer isim. Ve son olarak bu muhteşem kitabı ve bir başka okunması elzem olan bir kitabı bana tedarik eden (reklamını yapıyorum umarım hala devam ediyorsundur o sitede) fatihw bolca, içten teşekkürlerimi sunarım. (Cem Mustafa Demir)

Döşeğimde Ölürken modernist bir romanıdır. Annie Bundren’in ölüm döşeğindeki vasiyeti üzerine cenazesini Jefferson kasabasına götürmeye karar veren kocası Anse ve beş çocuğunun yolculuk sırasında başlarından geçen olayları, birbirleriyle olan ilişkilerini ve yaşadıkları süreci algılayışlarını anlatıyor Faulkner. Zor koşullardan yılmayan baba ve çocukları, tabuttan gelen çürüme kokularına rağmen Jefferson’a varırlar. Vasiyetin yerine getirilişi, yoksul kesimlerin hayata daha sıkı bağlarda tutunduklarının bir simgesidir. Şunu belirtmeliyim ki, bu süre zarfında baba ve çocukların zihninde Annie’nin ölümü fazla bir yer tutmaz, her birinin çözülmesi gereken kişisel problemleri vardır; annesi tarafından doğumundan beri benimsenmeyen Darl, yaşadıklarına katlanamaz ve çıldırır; yaptığı işi sonuna dek götürmeye kararlı tek çocuk Cash ise bacağını kaybetme tehlikesi içindedir, Dewey Dell, istenmeyen hamileliğini ortadan kaldırmaya çalışır ve Valdamar ne olup bittiğini kavrayamamaktadır zaten. Faulkner, belki de annenin en sevdiği oğlu ve ailenin tek normal ferdi olduğu için, çocuklardan Jewel’in bilincine yalnızca bir kez yer vermiştir. Bu romanı farklı kılan şey bölümlerin, her karakterin ağzından yazılmasıdır. Bu durumdan ötürü de anlamak biraz zorlaşıyor. Mesela ben okumakta biraz ilerlediğim zaman tam kavrayamadım ve yarısında bırakıp tekrar başa dönüp daha dikkatli okumaya çalıştım. Bir olay ve on beş farklı anlatıcı, hepsi doğal olarak kendilerine göre bakıyorlar olaylara. Bölümlerdeki dil ve üslup, anlatıcıya ve bakış açısına göre değişir. Her bir anlatıcının, kişiliğine uygun olarak düşüncelerini ve olayları naklettiği görülür. Yazarın da on beş kişiyi ayrı ayrı yazması onun ne kadar usta olduğunu gösterir. En fazla bilinç akışı tekniği ile kullanılmıştır. Aile üyelerinin birleriyle yabancılaşmasını görürüz. Bir iç çatışma hali vardır eserde. İç çatışması yoğun olan kişiler ise Darl, Dewey Dell, Vardaman ve Cash’dir. Olaylar çizgisel bir düzlemde ilerlemez. Farklı anlatıcılar üzerinden anlatılan olaylar, romana birden çok odak noktasından bakma zorunluluğunu beraberinde getirir, okurdan tüm anlatılanlar arasından doğru olanı ya da kendi doğrusunu bulması beklenmiştir. Faulkner, bu sayede kronolojik bir sıra izlemeyen olay halkalarını birbirine bağlama görevini okura bırakmıştır, diyebiliriz. Bu yönüyle de modernist olduğu görülmektedir. Bir de bu romanın bir filmi vardır ama kitap kadar etkileyici değildir. Bu romanda kullanılan teknikler filmde bence olmamıştı. Ekranın bölünüp her birinin iç konuşmalarının verilmesi pek hoş olmamıştı. Kısaca kullanılan anlatım teknikleri şöyle özetleriz. Bilinç akışı ve iç monolog tekniği ile aktarılan roman birçok farklı karakterin bakış açısından ve konuşmalarından anlatılmış, romandaki olaylar aile üyelerinin geriye dönüş teknikleri ile aktarılan sahnelerin birleşmesinden ortaya çıkarılmıştır. (Merve Uçar)

Döşeğimde Ölürken PDF indirme linki var mı?

William Faulkner - Döşeğimde Ölürken kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Döşeğimde Ölürken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı William Faulkner Kimdir?

Amerikan Modernist yazarların babası sayılan Faulkner, rakip gördüğü Ernest Hemingway'den farklı olarak, uzun ve karmaşık anlatımları benimsemiştir. Uyguladığı teknikler arasında bilinç akışı tekniği ve çoğul anlatı (multiple narration) teknikleri bulunur. 1930'larda Avrupa'daki deneysel geleneği izleyen ilk Amerikan yazarıdır.

25 Eylül 1897'de Mississippi'de doğan Faulkner, buradaki Güney geleneğinden oldukça etkilendiği bir çocukluk geçirdi. Daha sonra hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Oxford'daki Lafayette kasabasına taşındılar. Eserlerinde bahsettiği "Jefferson" Oxford'u, "Yoknapatawpha kasabası" ise Lafayette'i temsil eder. Büyük-büyük babası William Clark Falkner Konfederasyon ordusunda görev yapmış, tren yolu yaptırmış ve adını Tippah kasabası yakınındaki Falkner şehrine verdirmiş Mississippi'nin önemli karakterlerinden biridir. Aile soyadları Falkner olmasına rağmen, büyük ihtimalle görevli memurun hatası sonucu Faulkner olmuştur. Liseyi terkettikten sonra bir işte tutunamayıp "wastrel" (defolu mal) olarak anılmaya başlanmıştır. 1918'de, iki ailenin Faulkner'ın ev geçindiremeyeceğine karar verip ayırdıkları nişanlısı Estella Oldham'ın zengin ve yaşlıca olan Cornell Franklin'le evlenip Çin'e yerleşmesiyle büyük bir üzüntü yaşamış ve Yale öğrencisi olan Oxford'dan arkadaşı Phil Stone'un yanına, New Haven'a gitmiştir. Burada katiplik yapmış, Phil Stone'un onun için hazırladığı okuma programıyla klasikleri ve çağdaş yazarları okumuş, bu sayede Melville, Cervantes, Dostoyevski ve Conrad'ın eserlerine büyük hayranlığı oluşmuştur.

Daha sonra Toronto'da yardımcı pilotluk yapıp Oxford'a geri dönen yazar bu sefer Mississippi Üniversitesi'ne girmiş, burada "Marionettes" adlı bir grup kurup aynı adı taşıyan bir oyun yazmaya çalışmış fakat başaramamış ve 1921'de okulu bırakıp New York'a gitmiştir. Burada bir kitapçıda çalışmış ve Sheerwood Anderson'ın ileride eşi olacak olan Elizabeth Prall'la tanışıp arkadaşlık kurmuştur. Aynı yılın Aralık ayında Oxford'a geri dönmüş ve bu sefer de üniversitede postane müdürü olarak çalışmaya başlamıştır. 1924'de The Marble Faun(Mermer Tanrıça) adlı şiir kitabını basmıştır.

1925'de New Orleans'a gidip arkadaşı olan Elizabeth Prall sayesinde Sherwood Anderson'ın "çırağı" olmuş ve onun yönlendirmeleriyle Birinci Dünya Savaşı sonunda entellektüellerde ve toplumda görülen sıkıntı ve büyük üzüntüyü benimseyip, yine Anderson'ın yönlendirmesiyle 1926'da Soldier's Pay'i yazmıştır.

1929'a dek olan yazılarında şeytani özellikler taşıyan karanlık kötü kadın karakterler görülürken, 1928'de Estella'nın boşanıp dönmesi ve William Faulkner'ın onunla evlenmesiyle bu kadın modeli değişmiştir. 1929'da Sartoris'i yazmıştır. Bu eserinin önemli özelliği, Faulkner'ın ünlü Yoknapatawpha kasabası sembolünü ilk kullandığı kitabı olmasıdır. Aynı yıl ünlü eseri The Sound and the Fury'yi (Ses ve Öfke) yazmış ve büyük bir başarı kazanmıştır. 1930'da ise As I Lay Dying'de (Döşeğimde Ölürken) 40 mil ötedeki Jefferson'a gömülmek istediğini söyleyen Addie Bundren'in cenazesinin ailesi tarafında buraya götürülmesi anlatılır.

Paraya sıkıştığı bir dönemde, sırf satış yapması için 1931'de yayımlanan Sanctuary'yi (Kutsal Sığınak) yazar fakat beklediği kadar büyük satışı sağlayamaz. Daha sonra devam eden maddi sıkıntıları yüzünden ara ara Hollywood'da senaryo yazarlığı yapar. 1932'de ise Light in August'u (Ağustos Işığı) yazar. Bu eserde, Lena Grave, Joe Christmas ve Peder Hightower'ın geçmişe saptantılı hikayeleri birçok anlatıcı kullanılarak anlatılır. 1936'da Absalom! Absalom!'u yazar.

Faulkner eserlerinde genel olarak Güney kültürünün çöküşü ve bozuluşunu, ve aile sevgisi ve gururunun yok oluşunu ele alır.

1949 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandıktan sonra, 1955'de Pulitzer Ödülü'nü alan Faulkner, 1962'de bir kalp krizi sonucu ölmüştür.

William Faulkner Kitapları - Eserleri

  • Ses ve Öfke
  • Döşeğimde Ölürken
  • Kutsal Sığınak
  • Ağustos Işığı
  • Dilek Ağacı
  • Abşalom, Abşalom!
  • Çılgın Palmiyeler
  • Yenilmeyenler
  • Ayı
  • Emily’ye Bir Gül
  • Duman
  • Kurtar Halkımı Musa
  • Köy
  • O Akşam Güneşi
  • Mektuplar
  • Aşk ve Ölüm
  • Sartoris
  • Kırmızı Yapraklar
  • Doktor Martino
  • Mayday
  • Intruder in the Dust
  • Kurtar Halkımı Musa
  • Ağustos Işığı
  • Seçilmiş Eserleri
  • The Mansion
  • Pylon
  • These 13

William Faulkner Alıntıları - Sözleri

  • Daha ileri bir yaşta olsaydı, çocuk buna dikkat eder, neden daha büyük bir ateş yakmadığını anlamaya çalışırdı- yalnızca savaştaki savurganlığı ve yıkımı görmekle kalmayıp kanında kendisinin olmayan nesneleri hoyratça harcama eğilimi de taşıyan bir adam, neden önüne çıkan her şeyi yakmıyordu ki? (Emily’ye Bir Gül)
  • Ben Tanrıyı hep bir adam gibi düşledim dedi kadın. (Kutsal Sığınak)
  • ve çoktandır öğrenmişki insan özgür olamaz ve olsa da buna dayanamaz. (Ayı)
  • Haksızlık yapılırken oturup bakamam. (Kutsal Sığınak)
  • Yaşlı insanlar için tüm geçmiş, matematiksel bir düzen içinde gitgide uzaklaşan bir yol değil,en çetin kışlardan bile pek etkilenmeyen ve şimdi artık kendilerinden son on yılın darboğazıyla ayrılmış bulunan koskoca bir çayırlıktır. (Emily’ye Bir Gül)
  • Onun gölgesi bende olsa ben de kendi gölgemden korkardım. (Kutsal Sığınak)

  • ... hayat her zaman sen tüm olanakları yaşayıp tüketmeden önce biter. Ve bütün bunlar bir yerlerde var olmayı sürmeli, bütün bunlar yalnızca bir yana atılmak için icat edilmiş, yaratılmış olamaz. (Kurtar Halkımı Musa)
  • Ben, insanın son bulacağını kabul etmiyorum. Dayanacağını düşünerek, insanın ölümsüz olduğunu söylemek kolaydır. (Kırmızı Yapraklar)
  • Çünkü bir insan yüreğinin tarihindeki, birbiriyle çelişen giderek birbirini çürüten olayların sanat yoluyla bir düzene sokulup perçinleştirilmesi, böylelikle gerçeğe benzer, inanılır bir duruma getirilebilmesi ancak ve ancak yazında olur. (Duman)
  • “Bir şeyi yapmaktan korktuğun zaman yaşadığını bilirsin “ dedi. (Emily’ye Bir Gül)
  • "Çünkü bir insan her zaman şimdi çektiği sıkıntılardan çok ileride çekebileceği sıkıntılardan korkar. Bir değişikliği göze alamaz da, alışık olduğu sıkıntılarına dört elle sarılır. Evet. Çoğu adam yaşayan insanlardan nasıl kaçıp kurtulmak istediğini anlatır. Ama ölü insanlardır zarar veren. Sessizce bir yerlerde yatıp onu yakalamaya çalışmayan ölülerdir, kaçamadığı." (Ağustos Işığı)
  • Benim kızdığım bir şey varsa, o da namussuzca ikiyüzlülük. (Ses ve Öfke)
  • ...toprak, insanlar ancak ona karşı doğru davranırlarsa, üstünde yaşamalarına, onu kullanmalarına, ondan yararlanma­Iarına izin verir, öyle davranmazlarsa, tıpkı pirelerinden kurtul­mak isteyen 1köpek gibi, silkelenip onları sırtından atarmış... (Yenilmeyenler)

  • Aynı anda birden fazla erkekle oynaşmaya kalkan kadın budalanın biridir. Erkekler derttir. Ne diye derdini ikiye katlasın ki insan? (Kutsal Sığınak)
  • "Günaydın. "Biz Dilek Ağacı'nı arıyoruz," dedi kızıl saçlı oğlan. "Çok uzaklarda," diye yanıtladı yaşlı adam. Ciddi ciddi başını salladı. "Onu bulabileceğinizi hiç sanmam." (Dilek Ağacı)
  • Sen beyazları anlamıyorsun. Çocuk gibidir bu adamlar, dikkatli davranman gerekir, çünkü bir adım sonra me yapacaklarını asla bilemezsin. (Emily’ye Bir Gül)
  • Çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır demişti.Dahası savaşılmamıştır bile. Savaş alanı insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir. (Ses ve Öfke)
  • ... yaşamla edebiyat arasında derin bir uçurum bulunduğunu anladım - anladım ki, hayatı her yönüyle yaşayabilenler, yaşıyor; yaşayamayıp da bunun açısını içlerinde yeterince derinden duyanlar, yazar oluyorlar. (Yenilmeyenler)
  • Sevgili Bama Hala , kitabımı beyaz adamlar basacak artık. Harcourt &Brace A.Ş beni Liveright' dan satın aldı. Burası çok daha iyi. Kitap Şubatta çıkacak. Ayrıca şimdiye kadar okuduğum en kor­kunç kitap. (Mektuplar)
  • Çünkü insan daha önce çektiği acılardan hep bir parça korkar. (Çılgın Palmiyeler)

Yorum Yaz