Dönüşüm - Franz Kafka Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Dönüşüm kimin eseri? Dönüşüm kitabının yazarı kimdir? Dönüşüm konusu ve anafikri nedir? Dönüşüm kitabı ne anlatıyor? Dönüşüm kitabının yazarı Franz Kafka kimdir? İşte Dönüşüm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Franz Kafka

Çevirmen: Gülperi Sert

Orijinal Adı: Die Verwandlung

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053609322

Sayfa Sayısı: 74

Dönüşüm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İlk kez 1915'te “Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka'nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.

17 Ekim 1912'de Felice Bauer'e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar.

Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa'nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.

Dönüşüm Alıntıları - Sözleri

  • "Hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!”
  • • “İnanın yeriniz pek de sağlam sayılmaz.”
  • "Sürekli değişen, hiç süreklilik kazanmayan asla samimileşmeyen insan ilişkileri. Yerin dibine batsın."
  • Şimdi bazı şeyleri suskunlukla geçiştireceğim.
  • Paltom bile ağır gelirken, nasıl taşırım koca dünyayı sırtımda?..
  • Odamda günlerdir yalnızım, ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?
  • Değer vaktinde bilinmeli.
  • Hayvanlarla yakınlık kurmak, insanlarla kurmaktan daha kolay.
  • Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.
  • "... sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!"
  • '' Beni hayal kırıklığına uğratan, benden başkası değil.''
  • "Biraz daha uyusam ve bütün bu saçmalıkları unutsam, nasıl olur."

Dönüşüm İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"hayatta her insanın kendini gregor samsa gibi hissettiği zamanları olmuştur" kafka'nın sembolizmin ve soyut düşüncenin dibine vurduğu hikaye. fiziki bir değişiklikten yola çıkarak, belki de duygu dünyamızda bunun binlerce katı ters değişiklikleri ne kadarda doğal karşıladığımızı yüzümüze vurur. düşünülenin aksine değişen gregor samsa değil, ailesi ve çevresindekilerdir bana göre. yazarın tam olarak ne anlattığından çok sizin ne anladığınıza bağlı bir kitap.hayatınızın her döneminde, her her okuyuşunuzda, yeni bir şey bulursunuz içinde, hayatınızdaki her dönüm noktasında, ilkokuldan liseye, liseden üniversiteye, her dönemde bir şeyler katar bu kitap size. hep kendinizden bir parça bulursunuz. bir insanın böceğe dönüşmesiyle bir böceğin insana dönüşmesi arasındaki ayrımı düşündürür ilk başta. sistemin çarklarından biri olursan, yaşarsın. Ama özgürlüğünü, sistemin belirlediği sınırlar dahilinde yaşamak zorundasındır. eğer çarktan ayrılmayı seçersen asıl özgürlüğü yakalamışsın demektir. ama bu sefer de toplum tarafından dışlanırsın. insanlar, onlara yük olduğunu sana hissettirmekten kaçınmazlar. psikolojin dağılır, yalnızlaşırsın ve sonunda ölürsün. en acısı da, kimse pek üzülmemiştir ölümüne. kurtulmuşlardır senden çünkü… insanlara faydan dokunuyorsa onların herhangi bir ihtiyacını karşılıyorsan, sevilirsin, sayılırsın. eğer bir faydan dokunmuyorsa ve hatta zararın dokunuyorsa insanlar tarafından yavaş yavaş dışlanırsın. ilişki bu duruma geldiğinde artık onların umrunda olmuyorsun ve gözlerinde bir böcek olarak görünüyorsun sadece. bunu hayatınıza da uygulayabilirsiniz. siz insanlara iyilik yapsanız da bu iyiliği kestiğiniz vakit karşı tarafın takındığı tavrın bir anda nasıl değiştiğini görebilirsiniz rahatlıkla. iyilik artık mesuliyete dönüşür… (Onur Göztepe)

Hayat Bir Afyondur: "Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş buldu." Franz Kafka'nın en çok okunan eseri Dönüşüm, bu, son derece etkili cümle ile başlar. Kitap reyonlarında, Dönüşüm'ün ününden bihaber dolaşan bir okur, eminim onu eline alıp bu cümleyi okuduğunda şaşıracak ve bu hikayenin devamını merak edecektir. Bu açıdan ilk cümleler çok önemlidir, insana, bambaşka bir dünyanın kapılarının açılacağı hissini vererek, "hadi, ne duruyorsun, beni al ve hemen oku," diye seslenir. O halde, bu sese kulak verip, onun bize açtığı dünyanın kapısından birlikte girelim. Gregor Samsa, anne babası ve kız kardeşiyle birlikte yaşar. Pazarlama işindedir ve sıradan, göz önünde olmayan bir işi vardır. Evde çalışan tek kişidir ve haliyle evin geçimi onun eline bakmaktadır. İşinden memnun değildir ama maaşını alıp, bundan ailesine ihtiyaçları için paralar verdiği anlarda, onların gözünde gördüğü minnet duygusu onu mutlu edip hayata tutunmasına vesile olmaktadır. Ancak, bu da bir noktada alışkanlığın soğuk yüzünde donup kalmaktadır. Neticede Samsa, beş-altı sene daha bu işte çalışıp ailesinden ayrılmayı düşünmektedir. Bu ve benzeri düşüncelerin stresiyle yattığı bir gecenin sabahındaysa bir böcek olarak gözlerini açar. Bu sarsıcı başlangıçta, ilk dikkatimizi çeken nokta, Samsa'nın bu acayip durumuna odaklanmayıp, tüm dikkatini işine geç kalmasına vermesidir. Büyük bir endişe duymaktadır. Saate bakar, ardından aceleyle yatağından kalkmaya çalışır. Sanki kalkabilse işe bu halde gidebilecektir! Tam bir absürd durumla karşı karşıya olan okur şaşkındır ve saçma da olsa, Samsa'nın bir an önce yatağından kalkabilmesi için olduğu yerden "hadisene" demektedir. Bu esnada eve, iş yerinden bir yetkili gelir. Bu zamana dek bir gün bile işine geç gelmemiş Samsa, bir kat daha şaşırır ve daha çok telaşlanır. Burada, aslında modern iş hayatına etkili bir hiciv söz konusudur. Bu hayat tarzı bizleri, farkında olmasak da birer makine haline getirmektedir. Yaşadığından emin olduğunu ancak bir böceğe dönüştüğünde anlayabilen bir hale… Hatta böceğe dönüşmek bile farkına varmamıza yetmeyebilir, üstüne bir de iş yerinden rutine uymadığımızın bize bildirilmesi gerekmektedir. Ve bunlara karşın biz, kendimiz için değil, ancak bir dişlisi olabildiğimiz işin varlığında eksiklik yaratmamız nedeniyle rahatsızlık duymaktayız. Bizi, varlığımızdan koparan bu hayat, alışkanlık denilen afyonla bizleri uyuşturur. İşte, yaşama istenci, artık bu afyonun etkisinden kurtulmak için Samsa'yı böceğe dönüştürür. İkinci dikkat edilesi nokta, Böcek Samsa'nın kapıyı zorlayarak açmasıyla evin ahalisiyle yüz yüze geldiği anda, bunların verdikleri tepkilerdir. Anne utanç duyar, baba ise öfke. Zira, iş yerinden gelen yetkili de ortamdadır; yani hayatın karşısında Samsa, ailesini utanç içinde yalnız bırakmıştır. Ve bu yüzden öfkelerini üzerine çeker. Bu düzende kendin için bir şey yapamazsın, belki farkında bile değilsindir ama yine de sırf kendin için eylemde bulunamazsın aksi takdirde ailen bile seni dışlayacaktır. Öyle ki, ilk zamanlar Samsa'ya merhamet duyan ve onu besleyen, pisliğiyle ilgilenen kız kardeşi bile kitabın sonlarında ondan yüzünü çevirerek ondan kurtulmaları gerektiğine anne babasını ikna etmeye çalışır. Hikâyenin diğer yüzünde ise Franz Kafka'nın babasıyla olan ilişkisi bulunmaktadır. Kafka, özgüveni düşük, sessiz, fizik olarak da zayıf bir insandır. Babası ise tam tersi biridir. Kafka bu nedenle hayatı boyunca babasının gölgesini üzerinde hissederek ruhen ezilmiştir. Öyle ki, bağımsızlık için babasıyla hesaplaşacağı uzun bir mektup yazar ona ancak bu mektup hiçbir zaman babasına ulaşmaz. Ancak Kafka öldükten sonra "Babaya Mektup" adıyla yayımlanır. Zaten şu an bizlerin Kafka'yı tanımamız da onun yakın bir arkadaşının sayesindedir. Çünkü Kafka, bu arkadaşına, eserlerini kendisi öldükten sonra yakmasını söyler ama arkadaşı bunu yapmaz. Belki etik olmayan bu davranış sayesinde, bizler bugün bu büyük yazarın eserlerini okuyabilmekteyiz. Hikâyenin sonlarına doğru, kendisini attığı bir elmayla yaralayan baba, merhamete gelir. Bu da aslında Kafka'nın babasından hayatı boyunca beklediği olumlu bir yanıt olsa gerek. Samsa'nın dönüşümünde, hepimize mesajlar bulunmaktadır. Bundan dolayı bence tekrar tekrar okunacak bir eserdir. Pek çok geceler yatağa, sabah uyanmama dileğiyle yatarız, ama tam uykuya dalacakken, bu dileğimizi yaşama istencimiz, yaşayalım ama sabah olduğunda her şey bambaşka olsun şekline çevirir. Bu hayata bir şekilde tutunuruz, afyon bizi sarar ne kadar istemesek de, gerekirse bizleri birer böceğe bile dönüştürse. Ve hepimizin gölgesini üzerinde hissettiği kişiler, işler, olaylar veya coğrafyalar, kültürler, inanışlar bulunmaktadır. Bunlarla mücadele etmek hayli zor ve bunlardan kurtulmak ise elimizde, ama işte hayat, bizleri ayağımızdan sıkı sıkıya tutar. Biz ise bundan sıyrılmak için bazen oldukça absürd yollar denemeliyiz. Çünkü insanın yaşamı, Odysseus'un, Prometheus'un yoludur. Ya özgür olmak ya da hiç olmamak. Keyifli okumalar.. (Kaan)

Spoiler: Sistemin adını ağzına almadan sistemi bu denli güzel eleştirmek de Kafka'ya yakışırdı doğrusu. Bir böcek ne zaman ezilmez? Ayak altında dolaşmadıkça. İşte hikayenin baş kahramanı Gregor Samsa da böceğe dönüşmüş olarak uyandığında sistemi sorgulamaya ve önceden beri süren anlamsızlıkları kafasından geçirmeye başlamanın bedelini böyle ödüyor. Patronu, babası ve sistemin kendisi tarafından ezilen Samsa, ezilmek istemiyorsa kendi odasında tecrit edilmiş şekilde yaşamak zorunda kalıyor. Samsa, böceğe dönüşmüşken dahi ''Patronum ne der?'' korkusu yaşıyor. İşini kaybetme korkusunu ve ailesini yüz üstü bırakma endişesi, kendindeki bu büyük değişimin dahi önüne geçiyor. Kendisi hariç her şeye kafayı yoran insanoğlunun çaresizliği... Bu durum bir süre sonra değişiyor. Böceğe dönüşen Samsa aslında özgürleşiyor. Belki yardım almadan eşyaları değiştirip hareket alanını genişletemiyor ama çevresinde olan biteni daha iyi algılayabiliyor. Neden evde uzun zamandır keman çalınmadığını, çevresinin kendisinden uzaklaştığını, zor bir işte çalışıp sürekli erken kalktığını sorguluyor. Kitaptaki: 'Ah Tanrım,” diye düşündü, “nasıl da zahmetli bir meslek seçmişim! Her gün seyahat. İşin getirdiği gerginlikler dükkândakilerden çok daha fazla, bir de üstüne seyahat etmenin ezası, tren bağlantılarını dert edersin, düzensiz öğünler, kötü yemekler, sürekli değişen, hiç süreklilik kazanmayan, asla samimileşmeyen insan ilişkileri.'' pasajıyla da bunu anlayabiliyoruz. Peki değişen sadece o muydu yoksa çevresi de değişmiş miydi? Para kazanırken bir evlat olan Samsa, böceğe dönüşüp işe yaramaz birisi olunca artık ailesi tarafından dahi istenmiyor. Babası elma atarken artık evin yükü omuzlarına binen ablası ve annesi ondan uzaklaşıyor. Hatta yemek sırasında ''kiracılar sözleşmeyi fesheder ve para kaybederim'' korkusuyla babası, Samsa'yı kiracıları kadar bile önemsemiyor. Çünkü para, sevginin önüne geçiyor. Samsa'nın sesi de farklıdır artık. Çevresindekilerle aynı dili konuşmuyor. Onun odadan çıkmasına dahi müsaade edilmiyor. Çünkü gözden uzak olan gönülden de uzak olur. Aile, bu sistemin çarkının dönmesini sağlayan en küçük yapı birimi. Bunu da son bölümde kız kardeşi Grete'nin ne kadar güzelleştiğinin ve artık eş bulması gerektiğinin söylenmesi ile anlıyoruz. Samsa öldüğünde de ondan ''oğlumuz'' diye değil ''o'' diye bahsediyorlar. Kısacası 70-80 sayfaya sığan kocaman bir roman desek yanlış olmaz. Zweig'in ''Satranç'' kitabındaki Dr. B. ile bu kiraptaki Gregor Samsa'nın kaderi benzer. Dr B. psikolojik baskıyla yalnızlığa itilirken Samsa elma atma ve küfür gibi bir şiddet ile yalnızlığa itiliyor. Toplum yine farklı olanı sindirerek ayakta kalıyor. Ancak o öldüğünde huzurlu bir güne uyanıyor. (Yorgun demokrat)

Kitabın Yazarı Franz Kafka Kimdir?

Yahudi bir tüccar aileden gelen, Almancaya da hâkim olan bir yazardı. Kafka'nın en önemli eserlerini, üç romanının (Dava, Şato ve Kayıp) yanı sıra; ortaya koyduğu birçok hikâyeleri oluşturuyor.

Kafka'nın eserlerinin büyük bölümü ancak Kafka'nın ölümünden sonra meslektaşı ve yakın arkadaşı Max Brod tarafından yayımlandı ve bu eserler 20. yüzyılda dünya edebiyatında kalıcı bir etki bıraktı.

1883 yılında Prag'da doğdu. Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudi'si annenin çocuğu olan Franz Kafka'nın, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçlu olduğu söylenir. Ailenin en büyük çocuğu olan Kafka'nın iki erkek kardeşi küçük yaşta hayatlarını kaybettiler. Kız kardeşleri Elli, Valli ve Ottla ise Nazi Almanyası'nın organize ettiği Yahudi katliamı Holocaust'da hayatlarını kaybettiler. Kafka, çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Prag'daki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu.

1893 yılında öğrenim görmeye başladığı Avusturya Lisesi, yalnızlığını ve kendi içine kapanmasında büyük etken oldu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Kafka'yı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler. Ufak yaşlarda da Çekçe konuşan Kafka gittiği Alman okullarının da etkisiyle Almancada ustalaştı.

1901 yılında Altstädter Gymnasium lisesini bitirdikten sonra Prag'daki Karl Ferdinand Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'ne girdi. Buradaki eğitimi sırasında Alman edebiyatı derslerini takip etmeye başladı. Öğrenciliği sırasında Yiddiş tiyatro çalışmalarında yer aldı ve bu çalışmalara destek verdi. Kafka ilk eseri olan 'Bir Savaşın Tasviri' adlı öyküsünü bu dönemde yazdı.

1902 yılında Max Brod'la tanıştı. Max Brod, Kafka'nın yaşamında önemli rol oynayan isimlerden biri olacaktı.

1906 yılında hukuk öğrenimini doktora ile tamamladı ve bir yıl süren avukatlık stajını yaptı.

1907'de Sigorta Şirketi'nde memur olarak çalışmaya başladı. Gündüzleri sigorta şirketinde sürdürdüğü çalışma hayatının yanı sıra geceleri ölümden bile daha derin bir uykuya benzettiği yazma işine yoğunlaşıyordu. Aynı yıl 'Taşrada Düğün Hazırlıkları' adlı öyküsünü kaleme aldı.

1912 yılında nişanlısı Felice Bauer'le tanıştı. Onunla ilişkisini, üç kez ayrılıp yeniden nişanlanarak,

1919'a kadar sürdürdü. Evlenmemesine neden olarak hastalığını gösteriyordu. Oysa güncesinde evliliği bir burjuva bağı olanak nitelendirmiş ve edebiyat hayatını sürdürebilmesi için yalnızlığa ihtiyacı olduğunu vurgulamıştır. Nişanlısıyla bu ilişkisinden geriye beş yüzün üzerinde mektup kalmıştır. Bunlar, Kafka'nın ölümünden çok sonra 1967'de 'Felice'ye Mektuplar' adıyla yayınlandı.

1917'de Kafka, verem olduğunu öğrendi.

1919 yılında geçirdiği ağır gripten dolayı hastaneye kaldırıldı.

1920 yılında Milena Jesenska ile tanıştı. Mektuplaştığı dört kadın arasında en ciddi ve önemli olan Milena Jesenska'ydi. Milena'yla mektuplaşmaları önce bir arkadaşlık gibi başladı, daha sonra tutkulu bir aşka dönüştü. Fakat Milena evli olduğundan bu mutsuz ve imkânsız ask Kafka'yı derin acılara sürükledi. Mektuplaştıkları üç yıl boyunca sadece iki üç kez görüşebildiler ve bu görüşmeler Kafka'yı üzmekten başka bir işe yaramadı, yine de onun yaratıcılığını olumlu yönde etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Daha sonraları edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan "Milena'ya Mektupları”nda Kafka şöyle dile getirir durumunu;

"En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki..."

Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.

1922'de emekli oldu, maddi durumu kötüydü ve sağlığı gittikçe bozuluyordu.

1923`de ailesinin etkisinden kaçmak ve yazmaya yoğunlaşmak için Berlin'e taşındı, orada da Dora Dymant adında bir sevgilisi oldu. Dora, Milena`dan daha şanslıydı Nazi Almanya'sına direndi ve 1952`de Londra'da öldü.

1924 yılı 3 Haziran gecesi, 1917 senesinde kaldırıldığı Viyana yakınlarındaki Keirling sanatoryumunda hayata gözlerini yumdu.

Kafka'nın eserlerinin hepsinde görülen yabancılaşma olgusu, onun kendi yaşamında da belirgin bir biçimde izlenir. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Nazilerin Çekoslovakya'yı işgali sırasında Kafka ile ilgili birçok belge yok edildi. 20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Brod'a vermişti. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla ayni fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı.

Yaşamının ve yapıtlarının ortak yani, Camus'nün dediği gibi, "Her şeyi göstermek ve hiçbir şeyi teyit etmemektir".

Çünkü yaşamayı bir savaş, ama önceden yitirilmiş bir savaş olarak görür. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen olanaksızdır.

Franz Kafka Kitapları - Eserleri

  • Dava
  • Şato
  • Dönüşüm
  • Milena'ya Mektuplar
  • Babaya Mektup
  • Mavi Oktav Defterleri

  • Ceza Sömürgesi
  • Açlık Sanatçısı
  • Aforizmalar
  • Çin Seddi'nin İnşası
  • Amerika
  • Akbaba
  • Bir Savaşın Tasviri

  • Bütün Öyküler
  • Günlükler
  • Hayvan Öyküleri
  • Kovalı Süvari
  • Ottla’ya ve Aileye Mektuplar
  • Özdeyişler
  • Bir Köy Hekimi

  • Dava (Çizgi Roman)
  • Felice'ye Mektuplar
  • Yeni Bulunmuş Mektuplar
  • Bir Köpeğin Araştırmaları
  • Bir Kardeş Cinayeti
  • Küçük Bir Kadın
  • Öyküler

  • Kafka Öyküler 1
  • Kafka Öyküler 2
  • Ofis Yazıları
  • Üç Uzun Hikaye
  • Şarkıcı Josefine ya da Fare Ulusu
  • Hayata Yön Veren Sözler
  • Ceza Sömürgesi (Çizgi Roman)

  • Mutsuzluk
  • Kafka
  • Yakılmamış Öyküler
  • Seçme Eserleri
  • Taşrada Düğün Hazırlıkları
  • Günlük'ten Seçmeler
  • Dönüşüm

  • Anlatılar
  • Köy Öğretmeni - Ateşçi
  • Seçme Yazılar
  • Kanun Önünde
  • The Sons
  • Ateşçi
  • İn

  • Grete Bloch'a Mektuplar
  • Dönüşüm ve Diğer Hikayeler
  • Dönüşüm (The Metamorphosis)
  • Bir Dostluk
  • Kafka'nın Kedisi
  • Contemplation
  • Günlükler 2

  • Gammaz Yürek - Dönüşüm (2 Kitap Birden)
  • Yargı
  • Vəsiyyət
  • Blumfeld: Geçkin Bir Bekar
  • Kafkadan Rilkeyə qədər 12 Hekayə
  • İmparatordan Bir Haber
  • On Bir Oğul

  • Kararlar
  • Milena'ya Mektuplar, Cilt 2
  • Erzählungen
  • Dönüşüm
  • The Metamorphosis

Franz Kafka Alıntıları - Sözleri

  • Hiç eksiğim yok. Kendime muhtacım yalnızca. (Hayata Yön Veren Sözler)
  • "Evet, dünyada hâlâ sadakat diye bir şey var." (Amerika)
  • Değer vaktinde bilinmeli. (Dönüşüm (The Metamorphosis))
  • "İyi kitap en iyi arkadaştır." (Taşrada Düğün Hazırlıkları)
  • Oysa biliyorum, uyuyamayacağım. Sana yazmaktan vazgeçtiğim için uyuyamayacağım. (Milena'ya Mektuplar)
  • "Yargılama adaletsizlik kokuyordu, infaz da insanlık dışıydı." (Ceza Sömürgesi)

  • hiç senin dengin değildim; (Babaya Mektup)
  • Adalet rahat olmalı, yoksa terazi sallanır ve adil bir hüküm verilemez. (Dava)
  • Keşke varlığımı unutsaydı.. (Açlık Sanatçısı)
  • Gittiğim her yerde benden önce bir şairin orada bulunduğunu görüyorum. (Hayata Yön Veren Sözler)
  • Kanepeye yatsın, ona kimse dokunmasın, yaşam boyu tavana bakıp dursun, daha ne ister? (Bir Köy Hekimi)
  • "Hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!” (Dönüşüm)
  • Bizde in­sanlar şimdiki zamanı yok etmeye bu kadar ha­zırdır işte. (Akbaba)

  • Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim. (Kafka)
  • Evlilik korkusunun bazen, kişinin kendi ebeveynine karşı işlediği günahlarının acısını ileride kendi çocuklarının ondan çıkaracağı yolunda duyduğu endişeden kaynaklandığına dair bir görüş vardır. (Babaya Mektup)
  • Dünyanın fakir insanlardan beklediği her şeyi yerine getiriyordu. (Dönüşüm ve Diğer Hikayeler)
  • Bırakın, boş sokaklar mutsuz kılacaktır onları, biliyorum. (Anlatılar)
  • "Ah" dedi fare, "Dünya daralıyor günden güne. Başlangıçta o kadar genişti ki, korkuyordum, koştukça koşuyor ve nihayet uzakta, sağlı sollu duvarlar görünce mutlu oluyordum; ama bu uzun duvarlar o kadar hızla birbirine yaklaşıyor ki, son odaya gelmişim bile, şu köşede de koşup gireceğim tuzak duruyor." (Kararlar)
  • Sizi çok iyi tanımak benim koruma altında olmam anlamına gelmez, sadece sizi önümde numara yapma zahmetinden kurtarır. (Ateşçi)
  • Pencereyi açıp kendimi dışarıya atmak çok yararlı bir şey gibi görünürdü bana. (Felice'ye Mektuplar)