Doludizgin - Samim Kocagöz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Doludizgin kimin eseri? Doludizgin kitabının yazarı kimdir? Doludizgin konusu ve anafikri nedir? Doludizgin kitabı ne anlatıyor? Doludizgin PDF indirme linki var mı? Doludizgin kitabının yazarı Samim Kocagöz kimdir? İşte Doludizgin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Samim Kocagöz
Yayın Evi: Literatür Yayıncılık
İSBN: 9789750404566
Sayfa Sayısı: 346
Doludizgin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Alayın ikmal merkezinde bir kaynaşma vardı. Derviş Çavuş kan ter içinde neferlerle beraber, gerilerden gelen incecik bir yolun üstündeki bir kağnıdan cephane sandıklarını indiriyordu… Tekerleğin birinin yanına genç bir kadın oturmuştu… Parlak, fakat yorgun gözleri mat yeşil ışıldıyordu. Kucağında altı aylık kadar bir çocuk vardı. Çocuk çıplak ayaklarını toprağa uzatmış, ellerini anasının omzuna koymuş, durmadan iki tarafına bakınıyordu. Kadın kağnısının boşaltılmasını bekliyordu. Kumandanın yaklaştığını görünce toparlanmak istedi. Komutan, 'Rahatına bak kızım…' diye yaklaştı, çocuğu okşadı. 'Bunun adı ne bakayım?'
Kadın, yeşil mat gözlerini kaldırdı; yanık yüzü aydınlandı. 'Mehmet!' karşılığını verdi. Kumandan çömeldi. Çocuğun ellerini tuttu: 'Korkumuz kalmadı gayri' dedi, 'demek cepheye bir Mehmet daha geldi.'"
Kalpaklılar'la bir bütün oluşturan Doludizgin, Samim Kocagöz'ün Kurtuluş Savaşı'nın son evresini şiirsel bir dille anlattığı belgesel nitelikte bir roman. Kuvayı Milliye'nin düzenli ordulara dönüşerek topyekûn karşı saldırıya geçtiği, vatan topraklarını istilacıların elinden karış karış geri alarak, İzmir'e ulaştığı, eşi benzeri görülmemiş bir ulusal mücadelenin romanı.
Doludizgin Alıntıları - Sözleri
- 'İki gündür de siz dayandınız. Üç fırka birden geldik sağ kanattan. iki gün daha dayandık mı, düşmanın işi tamam. Buradan Haymana'ya doğru bizi almak istiyor. Bunu başaramayacak. Hele bugünkü muharebeden sonra...'
- 1946'da Vatan gazetesinde çıkan 'Fındık Yaprakları' öyküsü nedeniyle Sivas'a sürüldü.
- 1942-45 yılları arasında İsviçre'nin Lozan Üniversitesi'nde Sanat Tarihi ve Felsefe Tarihi dersleri aldı. Yazarlığının yanı sıra öğretmenlik de yapan Kocagöz, İzmir Devlet Konservatuvarı'nda Tiyatro Tarihi, Edebiyat; kısa bir süre çalıştığı İzmir Ticaret Lisesi'nde de edebiyat dersleri verdi.
- Üyesi olduğu Türkiye İşçi partisi'nden 1970 yılında ayrıldı. TİP'te geçirdiği yıllara dair gözlemlerini ve Davutpaşa Kışlası'ndaki tutuklu kaldığı yıllarını anlattığı Tartışma (1976) adlı romanında 12 Mart müdahalesine yer verdi.
- "Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,'' "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.''
- Hintli Müslümanlar gemiden indikten sonra şöyle dediler : ''Büyük hürriyet kavganıza katılmaya geldik.'' Bu sözlerden sonra Talip'in gözleri doldu.
- Ne demişti hoca ? ''Padişahımız Efendimiz , razı değil. Paşalarını sulh yapmak için Avrupa'ya yolladı. Bu işi kan dökmeden bitirecek. Siz boşuna telaş ediyorsunuz.'' Hoca dediğin nasıl yalan söyler diye düşünüyordum.
- Biliyorsunuz, biz burada misafir sayılırız. Halk bizi istediği müddetçe , severse oturacağız. Yunanlılar gibi zorbalık edecek değiliz. Bu sözlerim , İtalyan hükümetinin de düşüncelerini ifade eder.
- Biliyorum, biliyorum... Sizler İstanbul'daki hükümeti tanımıyorsunuz. O, asi generale bağlısınız. Bu hislerinizi çok iyi anlıyoruz. Bana inanınız size çok hak veriyorum.
- ''Söyle Hasan oğlum,'' dedi, ''söyle Kumandan'a biz ne Yunan'ı ne de İtalyan'ı istiyoruz... İyi anlat.''
- ''Milletin malı, millete gerek arkadaşlar!'' ''Allah'ın emri, Mustafa Kemal Paşa'nın kavli bu: Hak milletindir! dayanın kardaşlar!''
- ''Daha neler kaldıracağız... Ali Kemal namussuzu istediği kadar Peyâm-ı Sabah gazetesinde bir yerlerini yırtsın. ''İki buçuk baldırı çıplak Anadolu'da isyan etmiş diye yazıyor ya... Görür o iki buçuk baldırı çıplağı...''
- ''Meğer bizim Kısmi Siyasi'de ne kadar budala varmış...'' Ama tüm aklı erenler Kuvayı Milliyeci olmuştu.
- "Biz, ne kumandanlar, ne mebuslar kaçırdık Anadolu'ya, Bey. Hepsini sağ salim Kemal Paşa'ya teslim ettik. Sizin de sıkıntınız şu Boğaz'ı geçinceye kadar. Üst tarafı selamet.
- Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, öyle sanıyorum ki, isteğimize uygun birçok meseleleri, İngilizlerin kafasına vura vura kabul ettirecek.
Doludizgin İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kesinlikle şunu söylemeliyim ki ben Türk'üm diyen her bir kişinin bu kitabı alıp sonuna kadar okumasını isterim. Samim Kocagöz şüphesiz ustalığını ortaya koymuş ve harika bir eser ortaya çıkarmış. Şimdi kitaba geçersek Doludizgin kitabı aslında bu serinin ikinci kitabı ilk olarak Kalpaklılar'ı ardından Doludizgin'i okumalısınız. Kitapta Milli Mücadele dönemini hem İstanbul gözünden hem Ege gözünden hem de Anadolu gözünden göreceksiniz. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali ile başlayıp Türk ordusunun İzmir'e ayak basana kadar ki serüveni sanki siz de o cephelerde oralardaki halk ile beraber mücadelede etmiş gibi yaşayacaksınız. (siyasitarihçi)
Eğer "Kalpaklılar"ı okumamış iseniz önce onu okumalısınız. Iki ciltlik bir roman olarak bakarsak, "Doludizgin" için ikinci cilt diyebiliriz. Kurtuluş Savaşını konu almış romanların en iyilerinden diyebilirim Kalpaklılar ve Doludizgin için... (Zeki Erdem)
Doludizgin PDF indirme linki var mı?
Samim Kocagöz - Doludizgin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Doludizgin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Samim Kocagöz Kimdir?
Samim Kocagöz (d. 13 Şubat 1916, Söke - ö. 5 Eylül 1993, İzmir). Türk romancı.
1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1942-1945 arasında Lozan Üniversitesi'nde sanat tarihi eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret Okulu'nda edebiyat, Devlet Konservatuvarı'nda sanat tarihi dersleri verdi. Söke'de çiftçilikle uğraştı.
1950'den sonra İzmir'e yerleşti. İlk romanı İkinci Dünya 1938'de yayınlandı. Servet-i Fünun Uyanış, Ses, Hep, Bu Topraktan, Vatan, Fikirler, Yenilikler, Yeditepe gibi dergilerle Demokrat İzmir gazetesinde yayınlanan öyküleriyle bilinir.
1950'de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikâye Yarışması'nda "Sam Amca" öyküsüyle birincilik kazandı.
Gözlemlere dayanarak köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıttı. Ölümünden sonra adına bir öykü ödülü kondu.
2006-2007 tiyatro sezonunda 50. Yılını yaşayan İzmir Devlet Tiyatrosu, yazarın hemen hiç bilinemeyen "Islak Ekmek" adlı oyununu repertuvarına aldı.
Samim Kocagöz Kitapları - Eserleri
- Kalpaklılar
- Doludizgin
- Onbinlerin Dönüşü
- İzmir'in İçinde
- Yılan Hikayesi
- Mor Ötesi
- Nabi’nin Park Kahvesi
- Tartışma
- Eski Tüfek
- Bütün Öyküler
- Bir Çift Öküz
- Sam Amca
- Eski Toprak
- Baskın
- Gecenin Soluğu
- Roman ve Yazarlık Onuru
- Cihan Şoförü
- Yağmurdaki Kız
- Yolun Üstündeki Kaya
- Zar Kanat
- Bir Karış Toprak
- Mor Ötesi / Simon Pepeta
- Alandaki Delikanlı
- Ahmet'in Kuzuları
- Bu da Geçti Yahu
Samim Kocagöz Alıntıları - Sözleri
- ... babamım dilinden düşmeyen, kasabalıların bulutlar için söylediği bir tekerlemesi vardı ki benim de dilime dolandı: 'Bulut gider Aydın'a, bak sen işine kaydına; bulut gider Ada'ya, sen gir kapan odaya!' (Nabi’nin Park Kahvesi)
- Dünya yüzünde iyi yürekli, zeki insan olmak bile, toplumlara yön vermek için yeterli değildir ve diyeceğim ki, bir politikacı istediği kadar inanmış adam olsun, içinde yaşadığı toplum, onun inançlarına uygun olgunluk ve hazırlıkta değilse, hiçbir şey yapamaz... (Onbinlerin Dönüşü)
- ... istiklal davamıza ihanet edenler, Mustafa Kemal Paşa'nın zafer çelenklerinin üstüne oturup, milleti Osmanlı dönemindeki gibi yine soymaya başladılar. Osmanlıdan iliklerimize işleyen, bilinçaltımıza yerleşen huylarımızı da Mustafa Kemal Paşa, düşmanı süngüsüyle denize attığı gibi, nasıl ülkenin dışına atsın? Politik taktik ve dehasıyla dize getirdiği batılı siyasileri yendiği gibi, içimizdeki şeytanı nasıl yensin? (Nabi’nin Park Kahvesi)
- Şu memleket bir kurtulsun, bütün bir gelecek bizim... (Kalpaklılar)
- " Onlar, şehitlerimiz, bu topraklarda yattıkça, bu topraklar bizimdir." "Bizimdir" "Topraklarımıza basan düşmanların çizmelerini başlarına geçireceğiz. Hak bizimdir, bizimdir " ️ (Kalpaklılar)
- Kasabanın sessizliği içinde horozlar kıyametler koparıyordu. Bu horoz sesleri beni sabahın sersemliğinden uzaklaştırır; önümde kocaman bir gün bulunduğunu hatırlatır. (Nabi’nin Park Kahvesi)
- İnsanoğlunun en büyük sanat eserlerinden biri de, kendine göre yarattığı sevgisinin destanıdır. Her insan, yaratabildiği, hayal edebileceği kadar bir sanat eseri ortaya koyar. Bu da aşkıdır. (Onbinlerin Dönüşü)
- Biliyorsunuz, biz burada misafir sayılırız. Halk bizi istediği müddetçe , severse oturacağız. Yunanlılar gibi zorbalık edecek değiliz. Bu sözlerim , İtalyan hükümetinin de düşüncelerini ifade eder. (Doludizgin)
- Bize BÜROKRATLAR, her seferinde 'Kalkın Ey Ehli Vatan!' diyorlar; hepimiz ayağa kalkıyoruz. Sonra da ONLAR, hemen kalktığımız yere oturuveriyorlar... Bizler de hemen her seferinde ayakta kalıyoruz! Bir türlü halkla birleşme, işçi ile bütünleşme yolunu, olanağını bulamadık, başaramadık. (Tartışma)
- "Buralarda adettir; büyük toprak sahipleri, köylüye topraktan başka tohum, bütün yıl yetecek ürün alıncaya dek dayanma _yiyecek, içecek, tarlaya bakım masrafı- verir; buna karşılık köylü de, bir çift öküzü ile tarlada çalışır, sürebildiği denli toprak sürer, ürün kalkınca kazanca ortak olurdu." (Bütün Öyküler)
- Bakın şu şehrin damlarında yuva kuran leyleklere. Evlerin saçaklarındaki kumrucuklara: Ekmek belâsına bizler gibi sağa sola uçuşur dururlar. Ama onların hali bizden iyi. Geçimlerinin yeri yöresi belli... (Yolun Üstündeki Kaya)
- " Sizi, Müjgan Hanım" dedi, "memleketim kadar, Türkiye kadar sevdim. İnanınız" (Kalpaklılar)
- Aradan yıllar geçti. Ondan kalan kitapları karıştırırken sırrını çözdüm. Kafamdaki soruların karşılığını buldum. (Nabi’nin Park Kahvesi)
- ''Milletin malı, millete gerek arkadaşlar!'' ''Allah'ın emri, Mustafa Kemal Paşa'nın kavli bu: Hak milletindir! dayanın kardaşlar!'' (Doludizgin)
- (Türkiye bugün, sosyalist bir mücadele yapacak aşamada değildir. Türkiye'nin feodal yapısı ve yarı-bağımlı olması, buna engeldir. Öyleyse önce, anti feodal ve anti emperyalist mücadele verilmelidir. İlk sorun demokratik özgürlüklerin ve bağımsızlığın sağlanmasıdır. Sosyalizme ancak bu aşamaya geldikten sonra geçilecektir. Anti - emperyalist mücadele, devrimci eylemin «milli» olmasını gerektirir. Bu nedenle anti - emperyalist mücadeleye, işçi sınıfından başka bütün öteki «milli» güçler de katılacaklardır. Sınıflararası bir ittifak, bir güçbirliği söz konusudur.) (Tartışma)
- "Biz halkımızdan bu denli koptuk mu? Hani Haziranda tankların üstünden atlayan işçi kardeşlerimiz? Hani bizi destekleyen köylülerimiz? Hani partili, partisiz aydınlarımız!..." (Tartışma)
- "İktidarın maşaları, kendisi de ya, illa bilimcilerle, sanatçılarla uğraşacak. Kitaptan, yazıdan ödleri kopuyor." " Ee.. hak veririm, neden korkacaklarını biliyorlar. Hiç olmazsa bu denli akılları var." (İzmir'in İçinde)
- ''Daha neler kaldıracağız... Ali Kemal namussuzu istediği kadar Peyâm-ı Sabah gazetesinde bir yerlerini yırtsın. ''İki buçuk baldırı çıplak Anadolu'da isyan etmiş diye yazıyor ya... Görür o iki buçuk baldırı çıplağı...'' (Doludizgin)
- Demek çıban, yara sandığımızdan da derin, büyük. Bizim kuşağın çoğunlukta olan namuslu kişileri, Balkan denildi dövüştük; seferberlik denildi, koştuk; İstiklal Harbi deyince, canımızı ortaya koyduk. (Nabi’nin Park Kahvesi)
- ''Söyle Hasan oğlum,'' dedi, ''söyle Kumandan'a biz ne Yunan'ı ne de İtalyan'ı istiyoruz... İyi anlat.'' (Doludizgin)