Dişi Kurdun Rüyaları - Cengiz Aytmatov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dişi Kurdun Rüyaları kimin eseri? Dişi Kurdun Rüyaları kitabının yazarı kimdir? Dişi Kurdun Rüyaları konusu ve anafikri nedir? Dişi Kurdun Rüyaları kitabı ne anlatıyor? Dişi Kurdun Rüyaları kitabının yazarı Cengiz Aytmatov kimdir? İşte Dişi Kurdun Rüyaları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Cengiz Aytmatov
Çevirmen: Refik Özdek
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754370096
Sayfa Sayısı: 392
Dişi Kurdun Rüyaları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu kitap, yüz yılımızın önde gelen yazarlarından Cengiz Aytmatov'un büyük yankılar uyandıran son romanıdır. Aytmatov bu romanında iyi-kötü, ilahî adalet ve kader gibi çetin konuları sorgulamaktadır. İnsanın bu ezelî ve ebedî soruları, bir papaz okulu öğrencisinin düşüncelerinde, esrar kaçakçılarının, Kırgız çobanlarının ve kurtların hayat hikâyelerinde irdelenmektedir. İlahî kudretin varlığını sürekli vurgulayan, ama sorumluluğu insanda ve insanların ortak sorumluluğunda arayan çok çarpıcı bir olaylar örgüsü anlatılmaktadır. Dişi Kurdun Rüyaları aynı zamanda çok etkileyici bir 'çevre romanı'dır. Aytmatov'un, kirletilen Kırgız bozkırları ve bozulan tabiat dengesi karşısında haykırışıdır.
Dişi Kurdun Rüyaları Alıntıları - Sözleri
- İnsan için engüç olan, her gün insan olarak kalmasıdır....
- Ne sanıyorsun! Hiçbir köpek bir kurda saldıramaz. Bırak havlasınlar.
- Çünkü ölümü dengeleyen şeyin yalnız doğum olduğu yazılmıştı.
- Seyahat etmek, hele çok iyi anlaştığınız bir insanla olursa, bir zevktir, neşe kaynağıdır.
- Kadın-erkek, genç-ihtiyar birtakım tembeller, miskinler doldurmuştu bu dünyayı. Bu insanlar tembelliğin, bütün sefaletlerin ve felâketlerin kaynağı olduğunu anlamıyorlardı.
- Nerdeyse insanlara nasıl ağlamaları gerektiğini de öğretecekler! Eski usule göre ağlamayın, gözyaşlarınızı yeni usule göre dökmelisiniz, diyorlar.
- İnsanoğlu, çıkarı uğruna yerküreyi bir limon gibi sıkabilirdi.
- Ama o bugün karanlıklar içinde sevdiğini düşünerek sessizce gözyaşı döküyor,"keşke onu hiç tanımasaydım, bu kadar derin ama umutsuz bir aşkla, ölürken insanı kendi canını sevmesi gibi sevmeseydim,"diyordu.
- İtiraf edelim ki, bazen, hasmımız ya da rakibimiz dediğimiz kişilerin başlarına gelen bir felâket bizi güldürür. Gazeteler bu suçları anlatmalıdır.
- İnsanoğlu, çıkarı uğruna yerküreyi bir limon gibi sıkabilirdi.
- Ama, onu teselli etmek, onunla birlikte ağlamak için kimse gelmedi yanına. Yüce dağlar hiçbir şeyi umursamadan, hiç kımıldamadan, öylece duruyorlardı...
Dişi Kurdun Rüyaları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Elimde çocukluğumu tuttuğum kitap...: Kitabın 6. basımını tutuyorum elimde. Aytmatov'la ilk tanıştığım an geliyor aklıma. Öğretmenimin hediyesi... Sonrası antilop sürülerinin arasına dalmak oluyor zaten. Akbar oluyorum. Akbar'ın içinde bir süre yaşıyorum.. İlk okuyuşum 13 yaşında bir çocukkendi ve şimdi tekrar aynı kitap elimde ama çocukluğumdan eser kaldı mı bende?.. Ama çocukluğum ellerimde... İşte bir kitap ne kadar değerli olabilecekse o kadar değerli bu kitap benim için yazar da öyle... İki ayrı insan... Abdias ve Boston... Bir dişi kurt ikisini birleştiren bir hikayede.. Sonuç ölümler... Doğumların sonucu kesin olan ölümler. Ne diyordu kitabımızda "...ölümü dengeleyen şeyin yalnız doğum olduğu yazılmıştı." Evet, ölümü doğum dengeliyordu ve her doğum sonunda ölüme kavuşacağını biliyordu.. Kitabımızda bu iki kelimenin arasında üç canlının serüvenini bize anlatıyordu. Abdias... İnançları uğruna doğru bildiklerini yapmaktan hiç çekinmemişti. Kötülere, kötülüklerini bu kadar cesur kim haykırabilirdi ki? Kendi çıkarını bir kenara bırakıp insanlık için çabalamak kaç kişinin hamurunda vardı? İnanç bir insanı ancak bu kadar dürüst yapabilirdi. Boston... Çalışkanlığı nefret uyandırabilecek kadar çok kıskanılan, bütün çobanların haklarını omuzlarına yüklenen insan.. İnsanların hakkında söylediklerine kulakları tıkalıydı da ya kendi içindeki sesleri ne zaman duyacaktı. Peki ya çalışkanlığının mükafatı neydi? Bu iki karakter toplumunun yozlaşmışlığını, adaletsizliği, inanca karşı inançsızlığı yaşadıklarıyla gözler önüne seriyordu. Akbar... Bütün bu hikayenin ana kahramanı. Evlat sevgisiydi onun yaşam mücadelesinin sebebi, can yoldaşıydı. Rüyaları hep onlar üzerineydi. Uçsuz bucaksız bozkırdan yaşamını sürdürebileceğinden fazlasını istemiyordu o, almıyordu da. Ama insanlar böyle miydi? Hep daha fazlasını isteyen insanlarla karşılaşmak onun yaşamına kapanmaz yaralar açmıştı. Bir canlı aynı acıyı kaç defa yaşardı? Sadece hissetmek insanlara özgü müydü? İşte Akbar da sevmiş, savaşmış, acı çekmiş ve en sonunda pes etmişti. Ama her son da olduğu gibi küçücük bir umut ışığına yine de tutunmuştu.. Kitapta Akbarla dolaşırken doğa nasıl katledilir buna çok net şahit oluyordu okuyucu. Yaşama hakkı sadece kendisine aitmiş gibi bencil insanoğlu ağacı, hayvanı katlediyordu acımadan.. Aytmatov'un kitaplarındaki hüznü bu kitapta da hissediyor insan. Kitabı ne zaman elime alsam uçsuz bucaksız bozkırda kurtlarla, antiloplarla bir yaşam koşusuna çıkıyorum. [Antiloplarla da bu kitapla tanımıştım bu arada ;)] Kitapta yer aldığı gibi "Bir kem dünye (Bir kötü dünya)" bu dünya. Bu kötü dünyayı okurken iyiliklere kucak açalım kendi dünyamızda. İyi okumalar diliyorum bütün okurlara.. Bozkır sizi bekler ;) Not: Bu arada kitabın sonu hep bana "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" kitabının sonunu hatırlatıyor.. (Döndü BARUT)
O nasıl sondu ahh...: Kısaca; Okuyanın yüreğinin dağlanmaması mümkün değil. •İnsan eli değmediği sürece doğa muhteşem bir düzen içinde hayatına devam eder. Kurduyla, kuşuyla, dağıyla toprağıyla. •İnsan doğaya zarar verdikçe, doğa da istemeden insana zarar verir. Aslında insan kendi kendine zarar verir hâle gelir. •İnsanlar doğanın kendilerine gönüllü olarak verdikleriyle yetinmeli, daha fazlası için doğayı zorlamamalıdır. •İllâ zorlayacaklarsa sonuçlarına katlanırlar. (bengisu)
Gün Olur Asra Bedel ve Toprak Ana'dan sonra okuduğum bir diğer Cengiz Aytmatov eseri. Yazar hüznü, öfkeyi öyle iyi hissettiriyor ki kitabın sonunda mahvolmuş hissediyorsunuz. --- spoiler --- Romana gelecek olursak Akbar ve Taşcaynar isimli kurtların, 'Yerküreyi çıkarı uğruna limon gibi sıkan insanoğlu' ile olan mücadelesi, insanlar yüzünden yavrularını kaybetmesi ve bu acılardan sonra insanlara düşman olması bize anlatılıyordu. Abdias ve Boston insanoğlunun aslında salt kötü olmadığını gösterir nitelikteydi ama onlar da tüm mücadelesine rağmen iyiliği galip kılamıyor ve yine kendileri zararlı çıkıyor, hayatları kararıyordu. Yalnızca Bazarbay gibilerin, kendi doğasında yaşayan canlılara zarar verenlerin kazandığı bir dünya... Yazarın kitabın başında sorduğu şu soruyu biz de istemsizce roman bittikten sonra tekrar soruyoruz: Kötü, hemen hemen her defasında, niçin 'iyi'den daha güçlü olarak ortaya çıkıyor? --- spoiler --- (Fatih Gerçel)
Kitabın Yazarı Cengiz Aytmatov Kimdir?
Cengiz Aytmatov, (Kırgızca: Чыңгыз Айтматов (Çıňğız Aytmatov), Rusça: Чингиз Торекулович Айтматов) (d. 12 Aralık 1928, Kırgızistan - ö. 10 Haziran 2008, Almanya).
Ünlü Kırgız Türkü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi. 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistanı'nda seçkin devlet adamı idi, ancak 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisiydi. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.
Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasî sistemle, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya Savaşının SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu. Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliği'ni ve Rusya Federasyonu'nu, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan Cumhuriyeti'ni büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008'de rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirildi. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de hayatını yitirdi.
Cengiz Aytmatov Kitapları - Eserleri
- Beyaz Gemi
- Toprak Ana
- Gün Olur Asra Bedel
- Cemile
- İlk Öğretmenim
- Cemile - Sultanmurat
- Elveda Gülsarı
- Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Dişi Kurdun Rüyaları
- Çocukluğum
- Ebedi Gelin
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu - Deve Gözü
- Cengiz Han'a Küsen Bulut
- Sultanmurat
- Selvi Boylum Al Yazmalım
- Kassandra Damgası
- Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu
- Şafak Sancısı
- Sokrat'ı Anma Gecesi
- Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu
- Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu
- Fuji-Yama
- Yıldırım Sesli Manasçı - Kızıl Elma - Beyaz Yağmur - Baydamtal Irmağı’nda
- İlk Turnalar - Fuji Yama
- Kader Ağı (Kıyamat)
- Cemile - Deve Gözü - Selvi Boylum
- Deve Gözü
- Yüzyüze
- Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma
- Yıldırım Sesli Manasçı - Asker Çocuğu - Beyaz Yağmur
- Cemile - Öğretmen Duyşen
- Hekayələr
- Kuz Başındaki Avcının Çığlığı
- Bütün Eserleri: 2
- Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri
- Time to Speak
- Seçilmiş Əsərləri
- Yüz Yüze - Oğulla Görüşme
- Gülsarı / Yüz Yüze
Cengiz Aytmatov Alıntıları - Sözleri
- Bir erkek, bir adam ol oğlum.Nerede olursan ol, erkek ol, mert bir erkek olarak kal! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu)
- İnsana korku veren bazı sözler vardır. "Artık hiçbir zaman!" gibi. Böyle sözlerden sonra söyleyecek bir şey kalmaz. (Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu)
- Biraz daha; birkaç dakika daha yaşatmak istiyordu onu gönlünde. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Gün gelir, ağacın kendisi değil, gövdesi bile işe yarar. (Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu)
- Gözünün bütün yaşlarını dökerek ağlamak istiyordu, ağlayamıyordu. (Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- “Yalnız çalışmak için mi yaşar insan?” (İlk Turnalar - Fuji Yama)
- 20. yüzyıl insanlığın iki büyük dünya savaşına ve türlü kan döküşlere, nükleer felaket ve depremlere, uzayı ele geçirme ve bilimsel teknik uçuşlara tanıklık etmekle kalmadı. Bununla birlikte nice bin yılların, nesillerinin eleğinden geçip seçilmiş manevi zenginliğin, en önemlisi inanç değerlerinin düşmesine; hayatı çürümekten, bozulmaktan koruyangelen yüce sevgi duygusunun basitleşmesine, yok edici edep dışı davranışların mizahı haline gelip zayıf düşmesine yol açtı. Bence bu, insanlık için nükleer savaştan sonra en tehlikeli beladır. (Kuz Başındaki Avcının Çığlığı)
- "Seviyordu ama özlemiyordu , yanındayım diyordu ama uzaktaydı ; sadece sözler vardı , kendisi yoktu." (Selvi Boylum Al Yazmalım)
- Talih vardır güldürür, talih vardır öldürür. (Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- Hayatım boyunca hep seni özledim, seni düşündüm ben. Bu kadar çok beklettiğim için özür dilerim. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Demek ki, düşünmemek unutmak demek değilmiş. (Elveda Gülsarı)
- İnsanoğlu ömründe bir kerecik olsun vicdanıyla baş başa kalmak, yaşamın hay-huyundan uzak durmak istiyor, … (Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- "Uzun zamandan beri seviyorum seni.. Bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin! (Cemile)
- İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Sanki sevginden utanç duyuyor gibisin! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- İnsanın kahpeliği sınır tanımaz. (Ebedi Gelin)
- Aşk, yaratılışın hediyesi, sonsuzluğun gizli enerjisidir. (Ebedi Gelin)
- İnsanlar ne diye böyle yaparlar, bilmem ki! İyiliğe karşılık hep kötülük, hep kötülük. Sonra yaptıklarından utansalar, pişman olsalar bari! O da yok.... (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- İnsanın sağlığı yerindeyse, eli kolu tutuyorsa çalışmaktan daha iyi ne var yeryüzünde? (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- “Öyle bir bakıyordu ki sanki hem acı çekiyor hem de hayranlık duyuyordu Cemile’ye ve mutlulukla acıyı aynı anda yaşıyordu bakışlarında.” (Cemile - Öğretmen Duyşen)
Editör: Nasrettin Güneş