Devlet Kuşu - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Devlet Kuşu kimin eseri? Devlet Kuşu kitabının yazarı kimdir? Devlet Kuşu konusu ve anafikri nedir? Devlet Kuşu kitabı ne anlatıyor? Devlet Kuşu kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Devlet Kuşu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Kemal
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752897830
Sayfa Sayısı: 264
Devlet Kuşu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çok az yazar henüz hayattayken klasikler arasındaki yerini alır. Orhan Kemal de bu yazarlarımızdan biri ve aradan geçen bunca yıl da asla onun değerinden ve okuruyla kurduğu yakın ilişkiden bir şey eksiltmedi. Bugün yazılmış kadar taze metinleri ve yıllar öncesinden bugünü de çözümleyebilen derin gözlemciliğiyle Orhan Kemal, Devlet Kuşu adlı bu kitabında da pay alamadığı zenginlikten yer kapmaya çalışanların çelişkili hikâyelerini anlatıyor. Günümüzde de güncelliğini yitirmeyen bir sınıf atlamakla sınıfta kalmak mücadelesi...
Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.
(Tanıtım Bülteninden)
Devlet Kuşu Alıntıları - Sözleri
- — Şiir -dedi-, şiir anam avradım olsun!
- – Zannedersem güneş denizden doğuyor. Hani Bursa'da yaz sabahları testekerlek doğuşunu seyrederdik ya...
- “Güzel, hem da çok güzel günler yaşayacağiz!”
- -Bozuldu dünya.
- "Ne o gene vicdan mı? Boş ver. Vicdan bizim Kasımpaşa'da otururdu, geçen hafta Sarıyer'e gelin gitti."
- "Uyuyabilmesi için illaki bir şeyler okuması lazımdı. Kendini okumaya öylesine alıştırmıştı ki, okumadan belki de günlerce uyku girmeyecekti gözüne."
- Başkaları için yaşamaktan usandım arkadaş. Bundan sonra kendim için yaşamak istiyorum!
- Ne yapacaksın, biz birbirimiz için değil, başkaları için yaşamaya mahkumuz. Ne fena...
- Kendini okumaya öylesine alıştırmıştı ki okumadan belki de günlerce uyku girmeyecekti gözüne.
- Sustu. Susmanın hiçbir şeyi çözümlemeyeceğini bildiği halde sustu.
- Bu zamanda mangır kimde asalet onda oğlum. Mangırın yok mu, at kendini Sarayburnu'ndan.
- Kendi kendisi mi, yoksa başkaları için mi yaşayacaktı? Başkaları, yani babası, annesi, kardeşleri için yaşamak belki de lazımdı ama, ne pahasına?
Devlet Kuşu İncelemesi - Şahsi Yorumlar
sıkan bir 30-40 sayfadan sonra olayların başladığı akıcı güzel bir hikaye. (Zor hayatlar, hayaller ile gerçekler, coşkular, üzüntüler, çelişkiler) Tek eleştirim sonu havada kalıyor, kitap bitmemiş gibi. (Engin)
Para ile onuru arasında kalan Avare Mustafa 'nın romanı. Bilindiği gibi Kemal Sunal' ın da bu romandan uyarlanan bir sinema filmi de var. Ancak roman hafif dram iken film komedi. Tabi Yalova Kaymakamı adıyla tiyatroda da gösterime girmiş. Bu tabiri de sanırım , çirkin kızına parayla koca satın alabileceğini düşünen kaymakam emeklisi zengin mi zengin Muzaffer Beyden dolayı "kim takar Yalova Kaymakamını" na gönderme yapmak için kullanmışlar. Mustafa çevresinin ısrarı ve fakirliğin canına tak etmesiyle zengin Muzaffer Beyin çirkin mi çirkin kızı Hülya ile üstelik sevdiği bir kız varken evlenecek mi? Olaylar nasıl gelişecek okuyup görelim. (Mehmet Yıldız)
Orhan Kemal: Orhan Kemal insan ilişkileri konusunda çok üst düzey tespitlerle yazmış eserlerini. Özellikle eserlerindeki fakirlik, zenginlik, sınıflar arası uçurum konusunda son derece yetkin kitaplar yazmış. Devlet Kuşu'nda bunu açıkça görebiliyorsunuz. Hepsi ayrı ayrı "nasıl olursa olsun ama zengin olalım" hayalleri kuran sefil bir yaşantı içindeki fakir insanların bir gün karşılarına böyle fırsat geçtiğinde nasıl davranacaklarını son derece akıcı ve etkileyici bir üslupla anlatmış. Benim dikkatimi çeken en önemli şey Orhan Kemal'in diyalog yazmadaki başarısı. Yöresel ağızları ve sınıf farklarını çok iyi kullanıyor. (İsmail Kaynar)
Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?
15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
Orhan Kemal Kitapları - Eserleri
- Eskici ve Oğulları
- Bereketli Topraklar Üzerinde
- 72. Koğuş
- Cemile
- Murtaza
- Ekmek Kavgası
- Baba Evi
- Hanımın Çiftliği
- Avare Yıllar
- Önce Ekmek
- El Kızı
- Tersine Dünya
- Gurbet Kuşları
- Baba Evi - Avare Yıllar
- Evlerden Biri
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
- Çamaşırcının Kızı - Küçücük
- Kötü Yol
- Devlet Kuşu
- Kardeş Payı
- Arkadaş Islıkları
- Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
- Bir Filiz Vardı
- Kanlı Topraklar
- Dünya Evi
- Müfettişler Müfettişi
- Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
- Suçlu
- Sokaklardan Bir Kız
- Grev
- Sarhoşlar
- Yalancı Dünya
- Küçücük
- Sokakların Çocuğu
- İnci'nin Maceraları
- Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
- Yüz Karası
- Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
- İstanbul'dan Çizgiler
- Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı
- Elli Kuruş Çikolata
- Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
- Serseri Milyoner
- Yazmak Doludizgin
- Kenarın Dilberi
- Elli Kuruş
- Önemli Not!
- Hanımın Çiftliği
- Yağmur Yüklü Bulutlar
- Senaryo Tekniği ve Senaryolar
- Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
- Eskici Dükkanı
- Bütün Oyunlar 1
- Arslan Tomson
- Bütün Oyunlar 2
- Farecik - Uyku
- Küçükler ve Büyükler
- Arka Sokak
- Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
- Kaybolan Romanlar
- Hanımın Çiftliği
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Boyacı
- Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
- İstanbul İstanbul
Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri
- Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı. Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
- Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
- Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
- Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
- Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
- Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)
- “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
- Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
- Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
- "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
- Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
- Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
- ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)
- Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
- Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
- "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
- Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
- Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)