Deniz Gezmiş Anlatıyor - Erdal Öz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Deniz Gezmiş Anlatıyor kimin eseri? Deniz Gezmiş Anlatıyor kitabının yazarı kimdir? Deniz Gezmiş Anlatıyor konusu ve anafikri nedir? Deniz Gezmiş Anlatıyor kitabı ne anlatıyor? Deniz Gezmiş Anlatıyor kitabının yazarı Erdal Öz kimdir? İşte Deniz Gezmiş Anlatıyor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Erdal Öz
Yayın Evi: Cem Yayınevi
İSBN: 9789750725647
Sayfa Sayısı: 190
Deniz Gezmiş Anlatıyor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Deniz Gezmiş Anlatıyor adıyla sunulan bu kitapta, bir döneme tanıklık eden en canlı belgeleri bulacaksınız. O dönemde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla aynı cezaevinde yatan Erdal Öz, onlarla gizlice konuşma olanağı bulmuştu.
Deniz Gezmiş Anlatıyor Alıntıları - Sözleri
- "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi. Biz, Amerikan Emperyalizmine karşı dövüştük. Yaşasın bağımsızlık savaşı.Yaptıklarımdan da çok memnunum."
- "Sınıf mücadelelerinin arttığı dönemlerde yasa masa kalmaz."
- Yok, öldüremiyorsun. Faşistlere benzemiyoruz biz. Kolay değil bir insanı öldürmek.
- "Burada ölen yalnızca bedenimdir; ki zaten ölünmlüydü, ölecekti. Ama düşüncemi öldürenmeyeceksiniz. Düşüncem yaşayacak."
- Umut mu? Umut her zaman var. Umutsuzluk diye bir şey yok.
- ...dönüp orada beni asan heriflere, asılmamı seyreden heriflere, diyeceğim ki:
<
> diyeceğim. - Sen de sövüceksin, elin boştaysa vuracaksın.Ellerin bağlıysa tüküreceksin yüzlerine. Hiç aşağıdan alıp sinmek yok. Falakaya falan yatırıcaklar, direneceksin. Güçlükle yatıracaklar, boyun eğmeyeceksin.
- "Ben, hiç bir kişisel çıkar gözetmeden ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu mücadelesi uğruna, savaştım. Bu ana kadar bu bayrağı şerefle taşıdım. Bundan böyle bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler. Yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm."
- <
> - "Ben ülkemin bağımsızlığı ve lıalkımın mutluluğu uğrunda şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler ... her gün öleceksiniz. Biz halkımıza hizmet ediyoruz. Siz Amerikanın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm."
- Çocukları düşünüyordum sık sık. Anlatılmaz bir sevgi, anlatılmaz bir özlem duyuyordum onlara; çocuklara.
- <
> dedi. - Gerici sınıfların engüçlü iktidarıdır faşizm.
- imam falan gelirse dua mua etmek için, siktir edeceğim.
- Alt kattaki yatağın üzerinde Orhan Kemal'in <
> adlı romanı duruyordu. Okuna okuna oldukça yıpranmıştı.
Deniz Gezmiş Anlatıyor İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Deniz, Yusuf, Hüseyin... Üniversiteliydiler, gençtiler, Türkiye’nin aydınlık geleceğiydiler, nerede işçi grevleri patlasa, o grevlerin yanındaki gençlerdi.Onlar işçinin ,köylünün yanındaydılar. Ömürlerinin baharında bir bahar sabahı korkusuzca yürüdüler darağcına... Bugünlerde tavuğun g*tünden çıkan yumurta kadar ülkeye yararı olmayanlar tarafından her ne kadar elestirilseler de , "terörist" denseler de onlar bu ülke için canlarını ortaya koydular. Erdal Oz,Deniz ve Yusufla yaptığı röportajları, idam gecesini ,infaz tutanağının öyküsünü kaleme aldığı bu kitapta da her zaman ki gibi iyi iş çıkarmış. (Lina)
İNCELEME DEĞİL YORUMLAMA; Nerede kendini bilmez çocuklar Bir sabah öylece çekip gittiler Çınladı alkışlar kör sokaklarda Yankısı kime kaldı Deniz koydum adını Kederi bende kaldı Uzak köyler kurdum birbirine Denizine aldandım... Bu kitabı, her zaman gittiğim sahafta, kitapları karıştırırken buldum. Hemen aldım. Kitabın yazarı Erdal Öz, Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in kaldığı Mamak ceza evinde onlarla aynı dönemde bir süre kalmış. Çay ocağında Deniz'e rastlıyor ve oradan muhabbet başlıyor. Daha sonra iş, röportaj havasına bürünüyor. "Sen sor ben cevaplayım. Hiçbir şeyi atlamadan sor" diyor Deniz. "Devrim yolunda duruşumuzu herkes bilsin. Her şeyi yaz." Peşine Erdal soruyor o anlatıyor. Bu konuşmalar gizli yapılıyor. Denizin koğuşu izmarit dolu. "İzmaritimi atacak yer bulamadım" diyor Erdal. Gün gün onun koğuşuna gidiyor ve konuşuyorlar. Bu sırada Hüseyin, ortak savunmalarını hazırlıyor. Deniz çok rahat, her zaman olduğu gibi yüzü gülüyor. Herkes öyle. Şarkılar türküler söylüyorlar ve buradakilerin çoğu idamla yargılanıyor. Ama " Bak, buradaki çocuklar arasında 19 yaşında olan bile var. Hiç kimse korkmuyor. Çünkü inanıyorlar." diyor Deniz, İnanç tüm duygulardan üstün gelir. Devrim sevdası olmasa bunları yapamazdık. Deniz Amerikan askerlerini kaçırma olayını detaylıca anlatıyor. Nasıl yakalandıklarını neler hissettiklerini neler yaşadıklarını. Gemerek'te halk ona saldırmıyor. Hatta saygılı davranıyorlar. Yakalanıp Kayseri'ye götürüldüğünde, oradaki yetkililerde bir üzüntü havası hakim. Sanki herkesin eli kolu bağlı ama emir kulu oldukları için bu şekilde davranıyorlar. Deniz'in söylemleri bu şekilde. Daha sonra Yusuf ile görüşüyor Erdal Öz. Yusuf daha naif. Belki de aralarındaki en çekingen olan. Deniz aksi, sivri ve karşıt. Hüseyin ise çok konuşmaz ama ağırbaşlı. Yusuf ta anlatıyor anılarını. Deniz sanki oradakilerin abisi gibi. Mücadelenin simgesi olmasındaki sebep belki de bu. Çünkü kendisini çok iyi anlatmasını ve bu yazıların gelecekteki devrimcilere ulaşmasını istiyor. Ceza evinde müşkül durumda olmadıklarını bilakis devrim ateşiyle tutuştuklarını, duruşlarını koruduklarını bilmelerini, kimsenin acımamasını istiyor. Ne yazık ki, Erdal Öz tutuksuz yargılanma kararı ile tahliye ediliyor. Bu karara sevinemediğini, kalıp biraz daha konuşmak istediğini belirtiyor. Kitabın aslında en can alıcı kısmı, avukatlarının anıları. Bu sayfaları okurken zangır zangır titrediğimi fark ettim. Dudaklarım titriyordu gözlerim dolmuştu. Üç fidanın idama gidiş süreçleri ayrıntılı şekilde anlatılıyor. Son sözleri, istekleri, vasiyetleri. Neler neler. Ayrıntıları yazmak istemiyorum çünkü olanı tekrar zikretmek müthiş bir acı olur. Onları asan düzen, onların ölüsünden dahi korkuyordu. Basına yapılmaya çalışılan açıklamalarda, idama giderken korkudan ağladıkları, pişman olduklarını söyledikleri gibi çarpıtma söylemlerde bile bulunmuşlar. Bir de Yusuf'un iki mektubundan (son mektupları) birisi sakıncalı bulunmuş ve iletilmemiş. Vasiyetleri olan, arkadaşları Taylan Özgür'ün yanına gömülme istekleri yerine getirilmemiştir. Emniyet müdürünün yangından mal kaçırırcasına "cenazelerini ya şimdi alırsınız ya da biz herhangi bir yere gömeriz" sözü ile mecbur aileleri vasiyeti yerine getirememiştir. Kitabı okurken sanki 6 mayıs sabaha karşı ben de o avluda idim. Yanımdan geçerken bana da gülümseyip selam verdiler. Elimden gelmedi durduramadım. Onları izledim çaresizce. "Bir devrimci ölüme, düğüne gider gibi gider" demişti Deniz. Sanki bir düğündeydik ama etrafta katiller vardı sadece o üçü mutluydu. Kitap ve kişiler hakkında söylenecek eleştirilecek çok şey var fakat siyasete fazla bulaşmadan, kitabın içeriğinden sapmadan, içimden geldiğince ifade etmeye çalıştım. Umarım kitabı okumak isteyenlere bir fikir verebilmişimdir. Son olarak bir kaç şarkı ekleyip herkese iyi okumalar dilerim. https://youtu.be/vn22hxepu3Q https://youtu.be/QVqAUUlmDqU https://youtu.be/RumAA1vCBdA https://youtu.be/Qfx4x0186zo (Li-3)
İddianamede geçen ve bana atfedilen bir cümleyi kabul etmiyorum. Ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım, ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve ‘halka ve orduya karşı kullanırım’ şeklinde beyanda bulunmadım. (Fahriye çiftçi)
Kitabın Yazarı Erdal Öz Kimdir?
Erdal Öz, 26 Mart 1935'te Sivas, Yıldızeli'nde doğdu. Devlet memuru olan babasıyla birlikte Türkiye'nin değişik yerlerini dolaştı. Tokat Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde başladığı Hukuk eğitimini, Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Türk Dil Kurumu Yayın Kolu'nda, Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi'nde çalıştı. Sergi Kitabevi'ni kurdu. 12 Mart 1971 müdahalesiyle başlayan ara rejim döneminde siyasal görüşlerinden dolayı üç kez tutuklandı ama yargılanma sonucunda aklandı. İstanbul'da üniversite çevresindeki arkadaşlarıyla a dergisini çıkardı. İlk öykü kitabı Yorgunlar'a (1960) dergisi yayınları arasında çıktı. İlk romanı Odalarda, aynı yıl Varlık Yayınları'nca yayımlandı. 1975-1981 yılları arasında Cem Yayınevi'nin Arkadaş Kitaplar adlı çocuk edebiyatı dizisini yönetti. 1981'de Can Yayınları'nı kurdu. Çok sayıda yazarı Türk edebiyatına kazandırmanın yanı sıra dünya edebiyatını saygın yazarlarının kitaplarını yayımladı.
Edebiyat yaşamına şiirle başlayan Erdal Öz'ün Rasgele başlıklı şiiri, Kaynak dergisinde çıktı (1952). Yağmurlu Hikâye adlı öyküsü, Seçilmiş Hikâyeler dergisinde yayımlandı (1954). Varlık, Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, a, Değişim, Emek, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde çeşitli öykü ve eleştirileri çıktı.
Erdal Öz, yapıtlarında toplum yaşamının bireyin iç dünyasındaki etkilerini duygusal bir üslupla dile getirdi. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 1970'lerde ve 80'lerde yayımladığı yapıtlarında 12 Mart döneminin hukuk dışı uygulamaları ve baskılarıyla karşılaşan tutukluların yaşantılarından kesitler verdi. Bireyin baskı, korku ve acı karşısındaki yalnızlığını, ezikliğini, direncini, umudunu etkin bir duyarlılık çerçevesinde işledi. Bunun başarılı bir örneği olan Yaralısın (1974) adlı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Kanayan (1973) adlı öykü kitabında; Deniz Gezmiş Anlatıyor (1976) ve Gülünün Solduğu Akşam (1986) adlı anı-romanlarında Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının idam kararı öncesi ve sonrasını, kendi izlenimlerini de katarak anlattı. Gülünün Solduğu Akşam'a girmeyen notlar ve izlenimlerini 2003'te Defterimde Kuş Sesleri kitabında topladı. SSCB gezisini içeren Allı Turnam (1977), 1998'de Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla yeniden yayımlandı. Dedem Korkut Öyküleri (1979), Beyaz Yele (1981), Alçacıktan Kar Yağar (1982) ve Babam Resim Yaptı (2003) adlı çocuk kitaplarını çıkardı. Havada Kar Sesi Var adlı öykü kitabı, 1987'de basıldı. Sular Ne Güzelse adlı kitabıyla 1998 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Cam Kırıkları adlı yapıtıyla 2001 Sedat Simavi Öykü Ödülü'nü aldı.
Erdal Öz'ü 6 Mayıs 2006'da yitirdik.
Erdal Öz Kitapları - Eserleri
- Gülünün Solduğu Akşam
- Yaralısın
- Deniz Gezmiş Anlatıyor
- Kanayan
- Defterimde Kuş Sesleri
- Cam Kırıkları
- Odalarda
- Havada Kar Sesi Var
- Sular Ne Güzelse
- Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!
- Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?
- Yorgunlar
- Kırmızı Balon
- Bir Gün Yine Allı Turnam
- Allı Turnam
- Babam Resim Yaptı
- Dedem Korkut Öyküleri
- Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!
- Alçacıktan Kar Yağar
- İki Deniz Öyküsü
- Gülünün Solduğu Akşam
- Sığırcıklar
Erdal Öz Alıntıları - Sözleri
- Bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hâlâ. (Kanayan)
- Aydınlıkçılar birer birer getiriliyorlar. Oral Çalışlar geldi, Gün Zileli geldi. Daha sonra da Doğu Perinçek. (Defterimde Kuş Sesleri)
- Küçük insanların umutlanışı büyük oluyor. (Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?)
- "Bir insan olarak, karşındaki insanın insanlıktan bunca uzaklaşmasını şaşkınlıkla izliyorsun. Duygu muygu hiç yok." (Gülünün Solduğu Akşam)
- Denizleri hep sevdim ben, suları hep sevdim; seni denizler, sular gibi sevdim; sular ne güzelse seni öyle sevdim. (Sular Ne Güzelse)
- imam falan gelirse dua mua etmek için, siktir edeceğim. (Deniz Gezmiş Anlatıyor)
- İşte açıkça söylüyorum: Ülkemin bugün içinde bulunduğu durumdan utanç duyuyorum. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
- Ancak şunu belirtmekte yarar var: Sovyetler Birliği’nde bütün kitaplar kapışılıyor. Kitap yetişmiyor. Yayımlanacak kitaplar bir, birbuçuk yıl öncesinden duyuruluyor. Okurlar, kitabevlerine gidip adlarını yazdırıyorlar, kitabı almak için sıraya giriyorlar. Böyle önceden sıraya girmedikçe, yeni çıkan bir kitabı edinmek oldukça güç oluyor. Kitaplar öylesine ucuz ki. Herkes, okumaya öylesine düşkün ki. (Allı Turnam)
- Burada ölen yalnızca benim bedenimdir, ki zaten ölümlüydü, ölecekti.. (Gülünün Solduğu Akşam)
- Hiç sevmemiştim hukuku. Bu ülkede hukukun yürümediğini, yaşadığım sıkıntılı dönemlerde, hukukun üstünlüğünün değil, hukukun nasıl alçakça kullanıldığının yakın tanığı olmuştum. (Cam Kırıkları)
- Bu kere gülüyordun. Ama niçin bu kadar güzel gülüyordun? Sen kocaman bir yasaksın.. (Yorgunlar)
- Nedir sanatçı? Bir büyük sancıyı içinde duyan insandır. (Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!)
- Benim o yaralı, ulu ozanımı barındıran bu ülkede, şimdi de bu salonda, bir başka büyük Türk yazarı için düzenlenmiş bir yaşgünü törenine tanık oluyorum. Çok heyecanlıyım. Bağışlayın. Çünkü ilk kez Nâzım Hikmet’in bu kadar yakınında oldum. İlk kez Aziz Nesin için konuşuyorum. Ve bunları, devrim yapmış bir büyük ülkenin başkentinde yapıyorum. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve devrim. Bu üç adın, bu üç büyük kavramın bir araya gelmiş olması, bir raslantı değildir.» (Allı Turnam)
- "Suratında, kitapları kavrayan elinde, elini cebine sokuşunda, duruşunda, kendine güvenen ama hiç de rahat olmayan kıvançsız bir diklik, öyle bakıyor gözlük camlarındaki koyu yeşil akşama." (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
- Yazmak korkutuyor beni. Çünkü herkesin olabiliyor sözcükler. (Yıl 1959. "Sözcük" diyor Adnan. Demek "kelime" karşılığı olarak gelip oturmuş yazı diline "sözcük") Yalnız benim olabilmeleri için ne yapmalıyım, bilemiyorum. Elbette herkes gibi ben de onları yığının içinden avuçlayacağım. Bu avuçlamaya kadar her şey yolunda gider her zaman. Bütün iş, avucunun içindekileri ortaya döküp sıraya koymaya, eğitmeye başladığında olup bitiyor. Bu öyle bir sıraya koyuş, öylesine bir eğitim olmalı ki, o bir avuç, bir daha eski, ortadaki yığına dönememeli. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
- Yorgunsun...Yaralısın da... (Yaralısın)
- Bütün bu insanların içlerinde, eksilen, yok olan, yiten bir şey vardı. Balonlarla birlikte uçup giden bir şey. (Kırmızı Balon)
- Altı aşçı dükkânı Üstü horhor çeşmesi (Alçacıktan Kar Yağar)
- Parasını aldı mı doğruca sinemanın üstündeki kitapçıya gider, borcunu öderdi. Tek düşkün olduğu şey kitaptı. Eve gelir gelmez odasına kapanır, okurdu. (Kanayan)
- Demokrasiyi yakalamış ve gelişmiş ülkelerin karşısında, ezik, boynu bükük, ilkel bir topluluğun üyeleri olmaktan sıkıldık. Dünyanın karşısına, başı dik, ülkesiyle, devletiyle övünen insanlar olarak çıkmak istiyoruz artık. Bu ülkeyi, çocuklarımıza, bir bütün olarak, güzelliklerle, insan haklarıyla, özgürlüklerle donatılmış, demokrat, uygar, örnek bir ülke olarak bırakmak istiyoruz. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)