Delifişek - José Mauro de Vasconcelos Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Delifişek kimin eseri? Delifişek kitabının yazarı kimdir? Delifişek konusu ve anafikri nedir? Delifişek kitabı ne anlatıyor? Delifişek kitabının yazarı José Mauro de Vasconcelos kimdir? İşte Delifişek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: José Mauro de Vasconcelos
Çevirmen: İnci Kut
Orijinal Adı: Doidao (Zeze #3)
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750724787
Sayfa Sayısı: 85
Delifişek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Brezilyalı Jose Mauro de Vasconcelos'un, kendi yaşam kesitlerinden yola çıkarak yazdığı Şeker Portakalı'nı, Türkiye'de yediden yetmişe herkes yıllardır severek okuyor. Romanın kahramanı olan küçük Zeze, çocukların olduğu kadar büyüklerin de yüreklerinde yer etmeyi becermiş sevgili bir çocuktur. Şeker Portakalı'nın ikinci bölümü olan Güneşi Uyandıralım'da sevgili Zeze biraz daha büyümüştür. Küçüklüğündeki biricik dostu Şeker Portakalı fidanı yoktur artık. Onun yerini yeni bir dost almıştır: yüreğinde yer eden sevgili bir kurbağa'dır bu yeni dost. Dizinin üçüncü kitabı olan Delifişek'te ise Zeze'yi daha da büyümüş bulacaksınız. Yeniyetmelikten çıkmakta, tam bir delikanlı olmaktadır. Yaşamın katı gerçekleriyle yüzyüzedir artık. Haklarını arayan, özgürlüğünü yaratmaya çalışan biridir Zeze.
(Arka Kapak)
Delifişek Alıntıları - Sözleri
- "Ayağımıza bir parça çamur bulaşması, günün birinde toprak olacağımızı hatırlatır. "
- Artık bir daha ağlamayacaktım. Bir daha hiç kimseyi asla sevmeyecektim.
- Kimse benim yavaş yavaş ölmekte olduğumun farkında değildi.
- “Bütün hayatım boyunca böyle olmuştu, istediklerim, artık onlara sahip olamayacağım zaman karşıma çıkıyordu.”
- Düşüncelerim yine karmakarışık , bir o yana gidiyordu, bir bu yana .
- ,, Kimse benim yavaş yavaş ölmekte olduğumun farkında değildi. ,,
- Güneşe doğru yürüdüm ama ruhumda bir şey ölmüştü…
- Artık bir daha ağlamayacaktım. Bir daha hiç kimseyi asla sevmeyecektim. Hiç kimseyi. Dünya çok kötüydü.
- Ama mademki yaşıyordum, daha da büyük acılara katlanmak zorundaydım.
- Bütün hayatım boyunca böyle olmuştu, İsteklerim, artık onlara sahip olamayacağım zaman karşıma çıkıyordu.
- Çocukluğumda hiç değilse sevgi ve arkadaşlıklar vardı.
- Günün birinde kafam bozulacak, yok olup gideceğim, ortadan kaybolacağım.
- Neden hep böyle yapıyorsun, oğlum ? Ya çok hüzünlüsün ya da aşırı neşeli. Ya fazlasıyla seviyorsun ya da nefret ediyorsun .
- “..bana bak. Çirkinim, ama gözlerimden bana güvenebileceğini okuyacaksın.”
Delifişek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
“Delifişek” Şeker Portakalı kitabının son serisi diyebileceğimiz bir eser. Aslında kitap bende Şeker Portakalından daha derin duygular çağrıştırdı. Çünkü üniversite yıllarımız. Sene 2013… “Çocuk Edebiyatı” diye bir dersimiz var. Bu dersi işleyen hocamızda gayet birikimli bir insandı. Ders içinde Dünya ve Türkiye’de Çocuk edebiyatı üzerine yazılmış en seçkin kitapları okuyor. Bilimsel bir şekilde analiz ediyorduk. Bu incelemeler için sınıf içinde belirli sayıda gruplar oluşturulmuştu. Bizim grubu da Şeker Portakalı serisinin son kitabı olan Delifişek düşmüştü. Bizden iki hafta önce ise başka bir grup Şeker portakalının tanıtımını ve incelemesini yapacaktı. Tam o günlerde gazetelerde ve internet haber sitelerin de söyle bir haber başlığı gördük. “Şeker Portakalı müstehcen, Fareler ve İnsanlar sakıncalı bulundu!”. Tabi ister istemez şaşardık. Haberin detaylarına baktım. Detayları şöyle idi: “Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 100 Temel Eser listesi içinde yer alan "Şeker Portakalı" kitabını derste ödev olarak okutan bir öğretmene kitabın müstehcen olduğu gerekçesiyle soruşturma açıldı. Öte yandan Fareler ve İnsanlar kitabı da İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından ‘sakıncalı’ bulundu. İstanbul Bahçelievler'deki Behiye Doktor Nevhiz Işıl İlköğretim Okulu'nda görev yapan 7. sınıf Türkçe öğretmenine "Şeker Portakalı" kitabını okuttuğu için soruşturma açıldı. Tüm dünyada çocukların ilgiyle okuduğu Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos'un Şeker Portakalı kitabı Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) İlköğretim okullarında okutulacak 100 Temel Eseri arasında yer alıyor. 1968 tarihli roman, fakir bir aile çocuğu olan Zeze'nin yaşadıklarını anlatıyor. Nilay Vardar'ın bianet'te yer alan haberine göre, Behiye Doktor Nevhiz Işıl İlköğretim Okulu'ndaki 7. sınıf Türkçe öğretmeni de öğrencilerine performans ödevi olarak bu kitabı okumalarını istedi. Velilerden biri, kitabı okuduğunu ve şok olduğunu belirterek kitabın Türk örf ve ananelerine aykırı içeriğe sahip olduğunu, içinde birçok argo sözcük ve küfür içerdiğini belirterek öğretmen hakkında soruşturma açılmasını istedi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de öğretmen hakkında kitabı neden tavsiye ettiği ile ilgili olarak soruşturma açtı. Soruşturma henüz tamamlanmadı.” Daha sonra bu soruşturmanın akıbeti ne oldu bilmiyorum. Ama konu baya Türkiye’de gündem oldu. İşin en ilginç yanı o günden sonra Şeker Portakalı satışlarının tavan yapmasıydı: D. Beklenen gün geldi. Arkadaşlarımız Şeker Portakalını tanıtmaya başladı. Aslında çok iyi hazırlık yaptıkları belliyi. Ama onlarda gündeme ayak uydurmuştular. Yasaklanan bir kitap diye söze başladılar. Neden yasaklandığını ve bu kitabın okutulmaması gerektiğini uzun uzun anlattılar. Hocamızın da onayıyla kitap kendi okuma listemizden çıkartıldı. Üniversitede öğrencilerimize okutmak için bir kitap listesi hazırlamıştık bu derste. Bu sene öğrencilere kitap aldırmak için listeyi tekrar açtım. Gerçekten de o yıllarda kitabın üstüne çizgi atılmış ve kenarına da bir not koymuşlardı: “Sakıncalı”. Biraz hüzün duydum şahsen. O zaman hangi kafaydık anlamaya çalıştım ama bir türlü hatırlayamadım. Sıranın bize geldiği hafta arkadaşlar kendi aralarında ufak bir istişare yapıyorlardı. Ben pek ödev yapmadığım için beni davet etmediler. Sonuçta arkadaşlarım karar vermişlerdi. Kitabı okumaya gerek yok. Sadece bir arkadaşımız içindeki sakıncalı kısımları bulup onları sınıfta açıklayacak ve kısadan ödevi halletmiş olacaktık. Aradan beş yıl geçtikten sonra Delifişek kitabını bu duygular ile açıp okumaya başladım. Özelikle merak ettiğim konu bizim sakıncalı bulduğumuz yerler neresiydi? Kitabı bir kez okuyup iki kez üstünkörü baktım. Fakat bir türlü kitabın hangi kısımlarına sakıncalı dedik bulamadım. Az değil Times New Roman yazı karakteri ve 11 puntoluk harfler ise tamı tamına 3 sayfa sakıncalı kısım bulmuştuk. :D :D Gel gör ki bugünler de kitabı okuduğumda o 3 sayfayı bir türlü bulamadım. ( Sadece Zeze kardeşimiz biraz içkiye başlamıştı. O kısmı hala çok beğenmedim ve sakıncalı buluyorum. ) Bu duygular içinde kitabı okuyup bitirdim. Kendi listemi düzenledim ve Şeker Portakalını tekrardan okutulacak listesine ekledim. Kitaba dair yorum yapacak olursam. Güneşi Uyandıralım kitabı ile sanki Zeze'nin o muhteşem hayal ve sıcak dünyasından uzaklaşmıştık. Delifişek te tekrar Zeze ve onun dünyası ile kavuşmuş gibi hissettim. Zeze kendini burada bildiğimiz Zeze gibi daha çok hissettirdi. Gerçi artık büyümüştü ve eski güzel arkadaşlar birer birer gitmişti. Artık her şey daha gerçekçiydi. Kitabın bir kötü yanı varsa o da kısa sürmesiydi diyebilirim. Çünkü tam kendinizi kitaba vermeye tam içine dalmaya başlıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki kitap bitti. Bu yüzden açıkçası kitap böyle yarım kalmış gibi hissetim. Her ne kadar kitap yarım kalmasa da Zeze’nin hayatı yarım kalmış. Yazar ucu açık bırakmış ondan sonrasını. Ben yazarın bir sonla bitireceğini düşünmüş ve bu beklenti içine girmiştim. Sonuçta benim şahsi kanaatime göre bir son olması daha güzel olacaktı. Sonuç olarak başta söylediğim şeyi tekrar ediyorum. Şeker portakalını beğenip okuyan herkes seriyi bitirmeli. O güzel havaya devam etmeli… Bu duygular içinde Zeze’ye veda ediyorum. Hayatımda aklımda ve yüreğimde kalan karakter sayısı çok azdır. Bunlar: Piç Vedat, Küçük Kara Balık, Nur Dağındaki Çocuk ve Rodion Romanoviç Raskolnikov. Aramıza hoş geldin Zeze… :) (Muallim Naci)
Serinin son kitabı olan yazarımızın bu kitabı açıkçası Şeker Portakalı ve Güneşi Uyandıralım kitaplarının yanında çok kısa, basit kalmış ve sanki yazar kitabı yazmak için yazmış gibiydi. Ben serinin diğer kitaplarında olduğu gibi ana kahramanımız Zéze'nin başından geçenleri daha detaylı ve okurun aklında soru işareti kalmayacak şekilde olmasını dilerdim. Bunun dışında kitabın üslubu gayet akıcıydı ve sürükleyiciydi. Yine de beklentimi karşılamadı. (Merve Nur V.)
Adım adım büyüttüğünüz çocuğun günün birinde dünyaya açıldığını görmek kadar karmaşık duygular hissettiren bir olay yok sanırım. Zeze'yle gurur duyuyorum ama onun için korkuyorum da. Sevdikleri için hayallerinden vazgeçen bir gence bu dünya ne yapmaz? İnsanların dünyası sana göre değil Zeze, çocuklara ve çocuk kalplilere göre değil. Bunu bilerek büyümek, çocukları bunu bilerek büyütmek lazım. Zeze'ye veda ettiğimiz bu son kitapta artık karşımızda yirmi yaşında bir delikanlı var. Onun hikâyesi yazarınkiyle paralellik taşıyormuş, belki de bu yüzden böyle içine işliyor insanın. Serinin üç kitabını da okumanızı tavsiye ederim. =) (G. İlke)
Kitabın Yazarı José Mauro de Vasconcelos Kimdir?
Jose Mauro de Vasconcelos (d. 26 Şubat 1920 - ö. 24 Temmuz 1984) Brezilyalı yazar.
Yazar José Mauro de Vasconcelos, 26 Şubat 1920 de Brezilya'da Rio de Janeiro yakınlarındaki Bangu kasabasında doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizli, yoksul bir ailede doğan Vasconcelos iki ayrı kültürün de izlerini taşıdı. Oldukça yoksul olan ailesi, onu öğrenimini devam ettirmesi amacıyla Natal kasabasındaki amcasının yanına gönderdi. Orada 19 yaşındayken Potengi Irmağı'nda yüzmeyi öğrendi ve ilerde bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayallerini kurdu. Liseyi Natal'da bitirdikten sonra 2 yıl tıp öğrenimi gördüyse de öğrenimini yarıda bırakıp yeni hayaller peşinde Rio de Janeiro'ya gitti. Orada ilk işi boks antrenörlüğü oldu. Tarım işçiliğinin yanı sıra balıkçılık da yapan yazar, yaşamı boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Bu durum, ona yazdığı roman ve hikâyeler için önemli kaynak sağlamıştır. Değişik ortamlarda, değişik koşullarda farklı insanlar tanıdı. İyi bir gözlemci ve usta olan bu yazarın elinde bütün bu yaşamlardan pek çok roman çıktı ortaya. Bunlar yazarın çok yönlü kişiliğinin ve içinde bulunduğu arayışın bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Genellikle romanlarında, roman karakterlerinin yaşamlarında ki zorlu yaşam koşullarını, yoksulluğu ve şiddeti tüm çıplaklığıyla anlatır; ama özellikle Şeker Portakalı ile onun devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek gibi bazı romanları tüm bunlarla birlikte duygusallık ve iyimserlikte içermektedir. Brezilya'nın ormanlarında ya da step bölgesi sertaolarda yaşayan insanların, elmas avcısı garimpeiroların, yerlilerin, denizcilerin, değişik insanların yaşamlarından kesitleri ve ruh hallerini anlatır.
José Mauro de Vasconcelos'un yazdığı ilk eseri Yaban Muzu (1942)'dur. Beyaz Toprak (1945) isimli eseri en çok beğenilen eserleri arasındadır. Kayığım Rosinha (1961) ile ününün doruğuna çıkan yazarı dünya çapında tanıtan eseri Zéze'nin maceralarını anlatan üçleme romanın ilk kitabı olan Şeker Portakalı olmuştur. Bu romanı 12 günde yazdığını belirten yazar, eserine duyduğu sevgiyi "Ama onu 20 yıldan fazla taşıdım yüreğimde" sözüyle özetlemiştir. Eserin özgün adı O Meu Pé de Laranja Lima'dır (1968). 24 Temmuz 1984'te hayatını kaybetmiştir.
José Mauro de Vasconcelos Kitapları - Eserleri
- Şeker Portakalı
- Güneşi Uyandıralım
- Delifişek
- Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz
- Yaban Muzu
- Kayığım Rosinha
- Çıplak Sokak
- Kristal Yelkenli
- Kırmızı Papağan
- Japon Sarayı
- Hayatın O Güzel Şarkısı
- Delifişek
José Mauro de Vasconcelos Alıntıları - Sözleri
- "...Çocuklar hep ağaçlara masal anlatırlar." (Hayatın O Güzel Şarkısı)
- Her şey ne kadar güzeldi çocuklukta! (Kırmızı Papağan)
- Hayal dünyasında olan her şey harikadır. (Kristal Yelkenli)
- "Ayağımıza bir parça çamur bulaşması, günün birinde toprak olacağımızı hatırlatır. " (Delifişek)
- "çocuktum ve senin gözlerin gibi saf bir yüreğim vardı." (Yaban Muzu)
- Gündüz varsa, gece varsa, her zaman bir yarın da olacaktır... ____ (Japon Sarayı)
- "Güzelliğin nesnelerde değil, kişilerin içinde olduğunu keşfetmişti. Güzellik yitip gittiğinde de, nesneler mat, sönük, inanılmayacak kadar sıradan oluyorlardı." (Kayığım Rosinha)
- “Daha önce hiç konuşmamış mıydın ?” “Hiç konuşmamıştım. Kimse kulağını kalbime dayamamıştı.” (Kristal Yelkenli)
- Yaşamak yeniden yaşanmaya değerdi. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
- İnsanın dili darağacı ipinden uzundur. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
- Amacı, yaşanmaya değer bir varlığı sürdürmekti. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
- Ama mademki yaşıyordum, daha da büyük acılara katlanmak zorundaydım. (Delifişek)
- Bahçenin bir köşesinde çiçek yetiştirmiştim, ailem olmadığı için de çiçekleri ailem yapmıştım. (Yaban Muzu)
- Küçüğüm, hayat böyledir. İnsanlar hep çekip giderler... (Güneşi Uyandıralım)
- Artık bir daha ağlamayacaktım. Bir daha hiç kimseyi asla sevmeyecektim. (Delifişek)
- Ufff.!Ara sıra Tanrı insana acıyor. (Çıplak Sokak)
- 'Umurumda olan şeyler her geçen gün azalıyor..' (Şeker Portakalı)
- Yıldızlardan daha güzel bir şey var mı? (Kırmızı Papağan)
- "Günün birinde çekip gideceğini biliyordum. Aslında bunca zaman kalabilmesi şaşırtıyordu beni. Elimden gelseydi onu bırakmazdım. Ama buna hakkım yok. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
- "Yürüyordu. Yaşamak istiyordu. Yaşamayı dilercesine kollarını açmış yürüyordu." (Yaban Muzu)