dedas
Turkcella

Değişen Kafalar - Thomas Mann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Değişen Kafalar kimin eseri? Değişen Kafalar kitabının yazarı kimdir? Değişen Kafalar konusu ve anafikri nedir? Değişen Kafalar kitabı ne anlatıyor? Değişen Kafalar kitabının yazarı Thomas Mann kimdir? İşte Değişen Kafalar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.03.2022 22:00
Değişen Kafalar - Thomas Mann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Thomas Mann

Çevirmen: Kasım Eğit

Çevirmen: Yadigar Eğit

Orijinal Adı: Die Vertauschten Köpfe - Eine İndische Legende

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750735509

Sayfa Sayısı: 128

Değişen Kafalar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Thomas Mann’ın 1940’ta Stockholm’de yayımladığı Değişen Kafalar, XII. yüzyıldan kalma bir Hint efsanesine değişik bir açıdan yaklaşıyor. Şridaman ile Nanda, farklı kastlardan gelmelerine, zihnen ve fiziki olarak birbirlerinden çok farklı olmalarına rağmen, ayrılmaz iki dosttur. Şridaman, Brahman soyuna dayanan tüccar bir aileye mensup narin yüzlü, çelimsizdir; Nanda ise demircilik yapan, inek güden güçlü ve yakışıklı bir gençtir. Birbirlerini tamamlayan bu iki gencin dostluğu, güzel Sita’yla karşılaşmalarıyla yeni bir boyut kazanır. Şridaman ve Sita evlenir. Ancak Sita’nın, seçimiyle ilgili pişmanlıkları vardır. Hayatları, Sita’nın ailesine birlikte yaptıkları bir yolculukta geçen olaylarla çok ilginç bir biçimde yön değiştirir.

Thomas Mann, Değişen Kafalar’la çok nadir bir olaya, kültürler arası etkileşime neden olur. Hint efsanesinden yola çıkan Mann’ın romanı, Hint oyun yazarı Giris Karnad’ın ödüllü oyunu Hayavadana’yı esinler.

Mann eserinde, kelimenin tam anlamıyla mitolojik bir Hint fantezisi yaratmıştır. Doğu ve Batı, zihin ve beden, dostluk ve aşk, erotizm ve ruhsal uyum gibi motifler üzerine çok şey söyleyen Değişen Kafalar, mitolojik ve fantastik bir roman.

Değişen Kafalar Alıntıları - Sözleri

  • "Güzellik ve ruhun, heyecan ve coşkuda birleşmesi gibi, yaşam ve ölüm de aşkta birleşir."
  • ' Ben buyum, sen busun. Ben gökyüzüm, sen de yeryüzü, ben şarkının melodisiyim, sen de sözleri.
  • “Zira güzellik ve ruhun, heyecan ve coşkuda birleşmesi gibi, yaşam ve ölüm de aşkta birleşir.”
  • "Çünkü sen birbirine geçmiş bir yaşam biçimi içinde etkili olan cisimlerin ve maskelerin kaynaştığı derinliklerde kendini gayet mutlu hissediyorsun ve bu yüzden senin yüzüne bakıp mutlu olduğunu görmek insanı rahatlatıyor ."
  • “İnsan hiçbir şeyden, hayal kırıklığına uğramaktan korktuğu kadar korkmaz.”
  • "Dünyada iki tür mutluluk vardır: Biri vücudun zevkleri sayesinde, diğeri de ruhun sonsuza değin huzura kavuşmasıyla ulaşılan mutluluktur."
  • ben şarkının ezgisiyim, sen de sözleri, böylece yolculuğumuza başlayalım
  • ''İstek sınırsızdır, bunları yerine getirme olanakları ise çok sınırlıdır.''
  • " İnsan bazen ayaktayken ve yönünü değiştirmeden de gerçek gökyüzünü seyredebiliyor. "
  • " İyi kalpli insanlar, birisinin kahkahasının diğerinin gözyaşı olmayacağı bir dünyayı boş yere özlerler. "
  • " Gündüz baykuşun, gece ise karganın gözü kördür. Ama aşk hastalığına tutulanın gözü hem gündüz kördür hem de gece. "
  • Münferit durumlar hiçbir zaman sıradan değildir: Düşünmek ve ifade etmek için en sıradan şey, doğum ve ölümdür. Ama bir doğum ya da ölüm olayını yaşayan biri olarak kendinize, doğum sancısı çekene ya da ölene bunun sıradan bir şey olup olmadığını bir sorun bakalım!
  • ''Öyleyse seni dinledikten sonra şiirin akıllılığı izleyen bir budalalık olduğuna inanmak ve bir budalayla karşılaşınca onun hala mı yoksa yine mi budala olduğunu sormak gerekecek.''
  • Önlem, yoksunluk ve vazgeçiş, biz insanların ortak yazgısıdır. İsteklerimiz sınırsızdır, bunları karşılama olanaklarıysa son derece sınırlı. İnsanın "kekse olsaydı" biçimindeki isteği, sonunda "olmaz ki" yanıtına ve yaşamın "bu kadarına razı ol" diyen kuru öğüdüne çarpar.
  • Akıllı olmak gerektiğini düşünerek tam öyle olmaya çalıştığımız sırada yine aptallaşmak gerektiğini öğreniyoruz...

Değişen Kafalar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

instagram:@kebikechatun: Başkahraman -Alejandro Jodorowsky- kravatının peşinde, birbirinden farklı karakterlerlerle karşılaştığı iki boyutlu bir dünyada, baş ve gövdelerle oynayan bir kadınla tanışıyor. İnsanların başlarını gövdelerinden ayırıp, isteğe göre başka bedenlere yerleştiren bu kadın, kahramana da kafasındaki sorular için ışık tutuyor. Bu işlemi kendi bedeni üzerinde de gerçekleştirmek isteyen kahramanın kafasının, işlem gerçekleştikten sonra kaybolmasıyla devam eden ve benim burada bahsettiğim bu macera yalnızca yönetmen Alejendro Jodorowsky'nin, Thomas Mann'in "Değişen Kafalar" adlı hikâyesinden uyarladığı "La Cravate" adlı kıssası Hikâye de bundan çok farklı sayılmaz aslında. Şridaman, Brahmanların yani soylu bir tüccar ailesinin oğludur. Nanda, ise Şridaman'a göre kast sisteminde daha alttadır ve bir demircinin oğludur. Yani ikisi Hindistan'daki kast sisteminin aralarını bozamadığı bir dostluğa sahiptir. Bu iki dost bir göl kenarında dinlenirken güzeller güzeli Sita'yı gölde yıkanırken görürler ve hikâye o ki, ikisi de gönlünü kaptırıverir. Sita, kendisine âşık olan ve bilgeliğinden etkilendiği Şridaman ile evlenir ancak Nanda'nın bedenini arzulamaktadır. Nanda ise Şridaman ve Sita'nın evlenmesine öncülük eder. Tam da, bu ilişki çıkmazı hikâyeyi okuyanların bir beyin fırtınasına kapılmasını sağlar. 12.yüzyılda geçen bir Hint efsanesinden yola çıkılarak yazılan eser zihin ve bedenlerin değişmesiyle Tam anlamıyla tekilleşemedigini anlatan muazzam bir örnek. Eser; Hint kültürü ve inanışı, Brahmanizm, kast sistemi, efsane, ritüel, gelenekler yönüyle de folklor ve sosyolojiye zengin içerik sağlamakla kalmayıp ayrıca Mann aşk, cinsel çekim, kadın olma hâli, arkadaşlık, güç/statü ilişkileri, kimlik ve toplumsal hayat, toplumsal imaj üzerine de günümüz okuru için anlamlı ve düşündürücü cümleler kuruyor. O zaman keyifli okumalar... (Özge Sönmez)

Felsefe ile mitolojinin bir harmanı olan bu eser, 124 sayfalık küçük cüssesiyle adeta insanın özü ve varoluşunun dramatik bir panoramasını gözler önüne seriyor. "Venedik'te Ölüm" ve "Aldanan Kadın"da da karşımıza çıkan Estetik Felsefesi'yle birlikte bu eserde Varlık Felsefesi'nin inceliklerini okuyoruz. Düalist bir bakış açısından (beden+ruh) yola çıkarak birbirine çok yakın hatta birbirlerinin eksikliklerini tamamlayan 2 genç erkeğin ve ikisinin de hayran olduğu güzel bir kız üzerinden hikayeyi anlatıyor yazar. Şridaman, zayıf bir vücudu olan ama buna karşın doğayı analiz ederek varlığı varoluş yönünden sorgulayan bir karakter. Zekası ve bilgeliğiyle dikkat çekmektedir. Nanda ise varoluşun gerisindeki özü göremeyip ruhsal bakımdan geri kalmış ama vücudunun görselliğiyle dikkat çeken bir karakter. Dolayısıyla bu iki karakter, varlığın hem ruh hem de bedenden oluştuğunun bir göstergesidir. Burada Fenomenoloji de konuya pek uzak görünmüyor. Bize somut olarak görünen nesneler, insan bilincinde algılanan asıl 'fenomen'lerdir. Bu fenomenler 2 şekilde bulunabilir: 1- Kendinde varlık 2- Kendisi için varlık Kendinde varlık, varoluşundan önce bir öze dayanan, dolayısıyla kendi özünü belirleme yetisinden mahrum olan varlıklardır. Bu varlıklar sadece "vardır". Kendisi için varlık ise varoluşu temel olmakla birlikte öz, bu varoluştan sonra gelir. Dolayısıyla varlık, kendi özünü belirlemekte özgürdür. Kafalarının ve vücutlarının birbiriyle yer değiştirmesiyle ruh ve beden iki yeni varlığın içinde birleşiyor. Bu yanlış birleşime sebebiyet veren Sita, Tanrıça'dan aldığı emri hangi eylemle yerine getireceğinde özgürdür aslında ki bu özgürlük iki vücudun yeniden varoluşundaki özdedir. Şridaman, bilge ruhuyla mükemmel görünümdeki yeni vücudu içinde kusursuz bir varlıktır. Öte yandan Nanda ise her ikisinden de mahrum kalarak diğer ikisinden ayrı bir kader çiziyor kendine. Ancak Şridaman'ın düşünemediği bir şey var: Kendi özünü ruh bütünlüğüyle sağladığından yeni vücuduna uyum sağlayamamaktadır. Zamanla da vücut güzelliğini kaybeder. Çünkü o, dış görünüşün ötesini de görebilen bir bilgeliğe sahiptir ama Sita'ya sırf dış güzelliğinden ötürü fena halde kendini kaptırır. Burada Şridaman'ın kendi içindeki çelişkisinden mi yoksa kendi ruhuyla Sita'nın bedenini iki ayrı varlıkta zuhur etmesini istemesinden mi söz edilebilir? Öte yandan Nanda ise yeni ve zayıf vücudunu tekrar kendi özü doğrultusunda güçlendirir ve güzelleştirir. Şridaman her ne kadar hem bedenen hem de ruhen bütünleşmiş olsa da Sita'nın aklı her zaman Nanda'dadır. Çünkü Nanda ile Sita birbirlerini tamamlamak istemezler; sadece güzellik algıları duygularına yön vermektedir. Şridaman, kitap boyunca Sita ile ilgili kendi içinde hesaplaşmaya gider hatta kendi kafasını kesecek kadar hakikidir onun hesaplaşması. Her ne kadar Sita'nın güzelliğine hayran olsa da hep bir eksiklik vardır çünkü. Bunu hissetmektedir ama bir taraftan da duygularına yenik düşmektedir. Ne yazık ki mutlu bir hayat sürmek üçüne de nasip olmaz ve hep birlikte ölmeye razı olurlar. Ruh ve beden birbirinden ayrılmaz çünkü. Sita burada ruhu ve bedeni birbirine bağlayan üçüncü bir unsur görevi görmektedir: yani duygular. Sonuç olarak diyebiliriz varlık ruh ve bedenden oluşmak üzere bunları şekillendiren de bizzat duygulardır. Kitabın sonunda, çocuklarının gözlerinin zayıf olması; dolayısıyla ruhuna yönelerek çevreyi araştırması ve aynı zamanda da güzelliğiyle bir bütün olması, ruh ve bedenin önemini bir kez daha vurgulanmaktadır. Insanlar daima güzel olarak algıladıkları şeylere karşı daha duyarlı yaklaşır ve onlara birer anlam yüklerler. Çocuğun gözleri zayıf olarak doğması da kitabın bütünlüğüne atıfta bulunan harika bir detay. (Ozan K.)

Okumayanın büyük bir kayıp yaşamayacağı, bilinçli okuyanın hayatında uyarlayabileceği bir kaç güzel öğüdü barındıran; kurduğu cümleleri ile edebi dilinin ağır bastığını gözler önüne seren ve belli bir bölüme kadar merak duygusunu zirveye çok güzel taşındıktan sonra "nasıl o merakın katili olunur?" sorularını beyinlerde yankılatan eser. Mann ile tanışıklığımı sağlayan ilk eserin: Şridaman için düşünmeden canını feda edebilecek Nanda'nın olay akışına bağlı duygu ve düşüncelerinin değişmesi, finalin beklendik ama hissettirilmeyen duygu aktarımları ile yapılması bir nebze hayal kırıklığına sebep oluyor. İyi okumalar :) (Birgül)

Değişen Kafalar PDF indirme linki var mı?

Thomas Mann - Değişen Kafalar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Değişen Kafalar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Thomas Mann Kimdir?

Paul Thomas Mann, (6 Haziran 1875, Lübeck; 12 Ağustos 1955, Zürih) 20. yüzyılın en önemli Alman yazarlarından biridir. Özellikle romanları ile tanınmakla beraber, edebiyat alanında verdiği eserler yanı sıra, toplumsal eleştirileri ile de öne çıkmıştır. 1929 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmış, 1933'te Nazilerin iktidara gelişinin ardından önce İsviçre'ye ardından ise ABD'ye göç etmiştir. 1944'te ABD vatandaşlığı almakla beraber, 1952'de yeniden İsviçre'ye dönmüş ve hayatının sonuna kadar burada kalmıştır.

Mann, Johann Wolfgang von Goethe'nin yapıtlarını kendi yapıtında bir tüzük ve konu bulmada örnek olarak kullandı. Avrupa ve Alman ruhuna dair analiz ve eleştiriler yaparken, eski Alman hikayeleri ve Kitab-ı Mukaddes'te geçen kıssalardan, Goethe'nin, Nietzsche'nin ve Schopenhauer'in düşüncelerinden faydalanmıştır. Kendi ailesini örnek alarak oluşturduğu ilk romanı Buddenbrook Ailesi'nde örnek olacak biçimde anlatıldığı gibi, yapıtlarının başlıca konusunu burjuvazinin yozlaşması oluşturmaktadır. Mann, özellikle Alman edebiyatında önemli bir yer edinmiş olan Bildungsroman türünde yetkin eserler vermiştir.

Alman yazar Heinrich Mann'ın kardeşidir. Thomas Mann'ın altı çocuğundan üçü, Erika Mann, Klaus Mann ve Golo Mann da yazar olmuşlardır.

Thomas Mann Kitapları - Eserleri

  • Venedik'te Ölüm
  • Buddenbrooklar
  • Aldanan Kadın
  • Büyülü Dağ (2 Cilt Takım)
  • Değişen Kafalar
  • Alacakaranlıkta
  • Efendi ile Köpeği
  • Tonio Kröger
  • Doktor Faustus
  • Mario ve Sihirbaz
  • Dolandırıcı Felix Krull'un İtirafları
  • Majesteleri Kral
  • Seçilen
  • Zor Saat
  • Seçme Öyküler
  • Lotte Weimar'da
  • Yusuf ve Kardeşleri 1. Cilt
  • Yusuf ve Kardeşleri 2. Cilt
  • Küçük Herr Friedemann
  • Düşkün
  • Yusuf Ve Kardeşleri 3. Cilt
  • Yusuf ve Kardeşleri 4. Cilt
  • Dinle Alman Ulusu
  • Seçilmiş əsərləri

Thomas Mann Alıntıları - Sözleri

  • “Ben kendi adıma şunu itiraf edeyim ki, sığ bir insanlık anlayışıyla , güç denilen nesnenin safça kötüye kullanımıyla , adaletsizlikler ve dalkavukluğa yönelik ahlaksızlıklarla aramdaki çatışmaların etkisinden kendimi zor sıyırıp alabiliyorum. Bunlar fazlasıyla kafamı kurcalıyor, aklımı karıştıran kısır düşüncelerin kucağına itiyor beni . Söz konusu kısırlık da, olaylardaki aşırı doğallıktan kaynaklanıyor.” (Mario ve Sihirbaz)
  • Son ve başlangıç; ikisi birbirine karıştırılabilir, o kadar benzeşiyorlar, insan çiğdemin görüntüsüne bakıp sonbahara geri gittiğini düşünebilir ve veda çiçeğini görüp ilkbahar geldi sanabilir. (Aldanan Kadın)
  • Tanrı sonsuza dek çocuk kalmanıza izin vermez... (Seçilen)
  • "Sözleri harmanlama ihtiyar kâhya, çünkü onlar boş samandır...Bana yüzüme karşı bir şeyler söyleme, bana ruhundan gelen şeyler söyle, bunun dışındakilere artık tahammül edemiyorum. (Yusuf ve Kardeşleri 2. Cilt)
  • Tanrı şimdiye kadar asla kol kanat germedi üzerime, beni tanıyıp ettiği yok. Sağa sola avuç açtırmayan dost bir felaket iyi bir şey olur; insan kendine şöyle diyebilir o zaman: Tanrı'ya hiç borcum yok... (Seçme Öyküler)
  • Gerçeği söylemek de bir cezadır. (Seçilen)

  • “Gurur nedeniyle şeytanın ocağına düşme pahasına, eğitim görmüş bir insanın inancı ile cahillerin inancı arasında Tanrı açısından bir ayrım olmalı gibime geliyor.” (Seçilen)
  • Güney Babil diyarında cenneti aramak gerek ve Adem'in vücudu Babil toprağından yapılmıştır, bunlar uzun zamandan beri ilahiyat biliminin tercih ederek öğrettiği bilgiler olarak kalmıştır. (Yusuf ve Kardeşleri 1. Cilt)
  • " İyi kalpli insanlar, birisinin kahkahasının diğerinin gözyaşı olmayacağı bir dünyayı boş yere özlerler. " (Değişen Kafalar)
  • İyilikle zeki oluş birbiriyle yakın ilişki içindedir; birisinin içinde diğeri kendisini gösterir. (Yusuf ve Kardeşleri 4. Cilt)
  • Piyanoda yeni ve güzel bir motif çalmayı başardım mı, bir hikaye okurken veya bir resme bakarken duyarlı ve kalıcı bir ruh hali yakaladım mı, O gün güzel geçmiş ve mutlu edici bir içeriğe sahip olmuş sayılıyordu... (Zor Saat)
  • Acı çekerek eğitim görmeyen insan, her zaman çocuk olarak kalır. (Buddenbrooklar)
  • Her ne kadar şeytanımsı güzellikten hoşlandığı belli olsada… (Dolandırıcı Felix Krull'un İtirafları)

  • Sen ve ben, boşu boşuna ve belirsiz bir şey için beklemiyoruz, aksine biz bi­ze ait olan saatleri biliyoruz ve bizim saatlerimiz de bizi tanıyor ve onlar bize doğru geliyor. (Yusuf ve Kardeşleri 1. Cilt)
  • Münferit durumlar hiçbir zaman sıradan değildir: Düşünmek ve ifade etmek için en sıradan şey, doğum ve ölümdür. Ama bir doğum ya da ölüm olayını yaşayan biri olarak kendinize, doğum sancısı çekene ya da ölene bunun sıradan bir şey olup olmadığını bir sorun bakalım! (Değişen Kafalar)
  • Eğitimin keyiflenmenin bir parçası olduğunu, evet eğitimin keyif çıkarabilmek ile aynı anlama geldiğini, bunu da anlıyordu :ve kendine eğitiyordu. (Zor Saat)
  • "İlk horoz ötüşüyle yataktan fırlamak zorunda olmayış, aslında imtiyazlı toplum mevki olan hür bir adamın işaretidir." (Lotte Weimar'da)
  • Aşk güçlüdür, bir mucizedir, böyle gelir ve büyük mucizeler gerçekleştirir. Aldanan Kadın, Thomas Mann (Aldanan Kadın)
  • Hayvanlar daha kontrolsüz ve ilkel, yani aslında durumlarını bedenleriyle ifade etme konusunda bizden daha insanidirler; bizim aramızda artık yalnızca ahlaki bir gönderme, bir metafor olarak varlığını sürdüren tabirler onlar için hala kelime anlamıyla, mecaza kaymaksızın geçerlidir. (Efendi ile Köpeği)
  • Ben her tecrübenin yaşanması gerektiğine inanıyorum, ister iyi olsun ister kötü. (Majesteleri Kral)

Yorum Yaz