Define - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Define kimin eseri? Define kitabının yazarı kimdir? Define konusu ve anafikri nedir? Define kitabı ne anlatıyor? Define kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Define kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Rauf
Yayın Evi: Kitap Zamanı Yayınları
İSBN: 9786051002019
Sayfa Sayısı: 145
Define Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yazınımızın önemli başyapıtlarından Eylül romanının yazarı Mehmet Rauf'un Define ve devamı Kan Damlası adlı romanları, polisiye roman türünün sürükleyici örneklerindendir. Define'de, Divan şairi Fuzûlî'nin Divan'ındaki kimi sözcüklerle şifrelenip nerede gizlendiği belirtilen altın paraların ve mücevherlerin bulunuş serüveni, heyecanlı bir dille anlatılır. Define, yayımlandığı dönemde olduğu
Define Alıntıları - Sözleri
- Hayatlarını sükun, huzur, selamet ve emniyet içinde geçirmeye alışmış bizim gibi insanların kaderin bir cilvesiyle, birdenbire böyle çarpıntılı maceralar arasına yuvarlanınca ne kadar sersem, ne derece tecrübesiz oldukları hayrete değerdir ..
- Nereye gitsem ki, gelmek ve beni görmek ihtimalleri olmasın?
- "İnsan ne garip yaratık..."
- Ne de keskin gözleri var... O kadar keskin bir göz ki, gözlerine bakınca ruhumu oyuyor zannediyorum.
- Ümitsizlikle ezilmiş kalbim hareketten yoksun ..
- İnsan ne garip mahluktur ! Hayatında başkalarının günahlarıyla bir iki düzensiz ve gayri meşru iş görmeye alıştı mı, özellikle belalı maceralar arasında yuvarlandı mı, hemen suistimale vahşi ve karşı konulamaz bir meyil duyuyor ..
- "Yaşam tüm karmaşıklığına karşın çok büyük bir güçtür. Ancak yaşayanlar olarak bizler rastlantıların oyuncağından başka şey değiliz."
- .. sözlerimin nasıl bir telakkiyle dinlendiğini anlamak için gözlerini ve simasını derin bir incelemeye tabi bulunduruyordum.
- Bu, kuvvetle zekânın mücadelesi demektir. Zekânın galip geleceğine yüzde yüz eminim.
- Nereye gitsem ki, gelmek ve beni görmek ihtimalleri olmasın?
- Tecrübelerim, bir işin kabul veya reddinin, muhatabın kabiliyet, mizaç ve şahsiyetine göre, ifade etmeye bağlı olduğunu inandırmıştı ..
- Zihnim, binbir karışık düşünce ve üzüntüyle perişandı.
- Kalbim en zaferli bir aşk kavuşmasına gidiyormuşum gibi çarpıyordu ..
- Hayat, bu çetin ve karışık kudret, bütün heybetine rağmen tesadüf denilen oyuncakların elinde ne aciz, ne güçsüz bir vaziyettedir.
- Şu bize nispeten zayıf görünen kadınlar hayatın en zor zamanlarında ne kadar metanetli oluyorlar Yarabbim!
Define İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bence gayet güzel bir kitap. Akıcı ve heyecan dolu olduğundan her bir sayfa okudukça diğer sayfaya geçmek isteyeceksiniz. Mehmet Rauf ‘ a ait bir kitap da böyle olmalı zaten <3 (Eyüp Baran Bayat)
Ara vermeden okuduğum nadide kitaplardan bir tanesi. Kitabı ilk defa 4. Sınıfa giderken dayımın tavsiyesi üzerine okumuştum ve muhtemelen okuduğum ilk polisiye roman olduğu için çok hoşuma gitmişti. Polisiye kitaplar okumaya yeni başlamışsanız bu doğru kitap olacaktır. (Harun Selman Özdemir)
Beğendim: Ortaokul çocuklarına, liselilere gönül rahatlığıyla tavsiye edilebilecek ve daha üst seviyeye de hitab edebilecek kadar güzel. Heyecanla okunabilir. Beğendim. Okuyacağımız yazarın illa yabancı olması gerekmiyormuş. (Kurtoğlu)
Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?
Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)
Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri
- Eylül
- Genç Kız Kalbi
- Böğürtlen
- Ferdâ-yı Garâm
- Define
- Kan Damlası
- Halas
- Eski Aşk Geceleri
- Bir Aşkın Tarihi
- Define ve Kan Damlası
- Bir Hastalığın İlacı
- Yara
- Uzaktan
- Bir Zambak Hikayesi
- Üç Hikaye
- Karanfil ve Yasemin
- Siyah İnciler
- Kabus
- Serap
- Menekşe
- İsyanlar, Direnişler, Zaferler
- Âşıkane
- Edebi Hatıralar
- Son Emel
- İhtizar
- Eylül
- Eylül
- Sansar
- Son Yıldız
- Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
- Seçme Hikayeler
- Harabeler
- Menekşe
Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri
- Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
- Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
- "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
- O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
- "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
- “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)
- Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
- Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
- “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
- Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
- Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
- Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
- "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)
- “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
- ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
- “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
- "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
- Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)