diorex
ARTUKBEY

De Profundis - Oscar Wilde Kitap özeti, konusu ve incelemesi

De Profundis kimin eseri? De Profundis kitabının yazarı kimdir? De Profundis konusu ve anafikri nedir? De Profundis kitabı ne anlatıyor? De Profundis kitabının yazarı Oscar Wilde kimdir? İşte De Profundis kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.02.2022 11:30
De Profundis - Oscar Wilde Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Oscar Wilde

Çevirmen: Roza Hakmen

Orijinal Adı: De Profundis

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755100630

Sayfa Sayısı: 176

De Profundis Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"De Profundis", ünlü İngiliz yazarı "Oscar Wilde"ın Reading Cezaevinden, dostu Lord Alfred Dougles'a yazdığı bir uzun mektuptur. Bu mektup Lord'un eline geçmemiş, ancak kitap olarak yayımladıktan sonra gerçek okuruna ulaşabilmiştir. On dokuzuncu yüzyılın sonunda, 30 Kasım 1900'de ölen Oscar Wilde, ölümünden üç ay önce, Lord Alfred'le son görüşmesinde şöyle demiş: "Yeni bir yüzyıl başlarken hala yaşıyor oluşum, gerçekten, İngilizlerin dayanma gücünü aşardı."...

(Arka Kapak)

De Profundis Alıntıları - Sözleri

  • Her gün kendi kendime şunu söylüyordum: “Bugün yüreğimde sevgi olmalı, yoksa günün sonunu nasıl getiririm?”
  • Özgürlüğe, kitaplara, çiçeklere ve aya sahip olan kim mutsuz olabilir ki?
  • Evlilikte olsun, dostlukta olsun, her tür arkadaşlığı ayakta tutan bağ, eninde sonunda karşılıklı konuşmadır.
  • Başkasının başına gelen her şey insanın kendi başına da gelir.
  • Bir zamanlar yüreğimde hep bahar vardı. Yaradılışım sevince yatkındı.
  • “İnsanda en ender rastlanan şey, kendine ait bir davranıştır,” der Emerson. Büyük ölçüde doğrudur da. İnsanların çoğu, başka insanlardır aslında. Düşünceleri bir başkasının fikirleri, hayatları bir taklit, tutkuları birer alıntıdır.
  • Özgürlüğe, kitaplara, çiçeklere ve aya sahip olan kim mutsuz olabilir ki?
  • Şu anda birlikte olmayı isteyebileceğim insanlar, sanatçılar ve acı çekmiş insanlar: yani “güzellik” ve “keder”i tanıyanlar; başka kimse ilgimi çekmiyor.
  • Ama "sevgi" pazarda alınıp satılan bir mal değildir, tartıya vurulmaz..
  • Ama sence gerçekten sana o sırada gösterdiğim sevgiye layık mıydın?
  • İnsanların çoğu, başka insanlardır aslında. Düşünceleri bir başkasının fikirleri, hayatları bir taklit, tutkuları birer alıntıdır.
  • Senden kurtulmalıydım tabii; insan kendisini sokan bir şeyi üstünden nasıl silkelerse, öyle silkelemeliydim seni hayatımdan.
  • Üç yıldan az bir zamanda beni her bakımdan mahvettin.
  • Bir süre kendi başıma olmam gerekiyordu. Zihinsel açıdan gerekliydi bu.
  • İnsana her şey kendi benliğinden gelmelidir. Hissetmediği, anlayamayacağı bir şeyi söylemenin yararı yoktur.

De Profundis İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Oysa herkes öldürür sevdiğini...: Reading Zindanı Baladı isimli şiir kitabını bu kitaptan önce okumak gibi bir hata yaptım. Siz yapmayın. Çünkü bu kitabı okuyup Wilde'ın yaşadıklarını, hislerini, üzüntülerini öğrenip diğer kitabı bu bilinçle okursanız o şiirler çok daha anlamlı gelecektir. "Oysa herkes öldürür sevdiğini" derken ne demek istediğini şimdi çok daha iyi anlıyorum. Sevgi, üzüntü, serzeniş, hayal kırıklığı, acılar... Ne ararsanız var kitapta. Sadece mutluluk yok. Gerçi Wilde her şeye rağmen kendi huzuru için en zor şeyleri bile affetmiş ve bu ona yetmiş ama bana yetmedi maalesef. "Sevgi karşısında hiçbir şey zor değildir." diyor. O adamı affetmek senin için zor olmadı mı yani? Bir insan düşünün; büyüyememiş, olgunlaşamamış, kendini akıllı sanıp sizi maddi manevi her şekilde sömüren ama sizsiz de yapamayan. Böyle bir insanla kimse birlikte olmak istemez öyle değil mi? Ama Oscar Wilde olmuş, hangi akla hizmet yapmış bunu anlam veremiyorum. Aşktan gözün kör olsa bilse bir yerde dur dersin artık ama yok. Kitabı okurken sinir krizleri geçirdim. Hastalıklı bir insan olduğu kesin bu kişinin. Her şeyin bir ölçüsü olmalıdır, sevginin de. Wilde o ölçüyü tutturamadığı için bu aşkı kendisinin hayatına mâl oldu. Hem Oscar'a hem sevgilisi Bosie'ye çok kızdım. (Büşra)

ÇÜNKÜ HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ.. Dikkat bu bir kitap değildir! Ve işte karşınızda insanlık tarihinin yazılmış en kederli en tutkulu ve en derin aşk mektubu. (de profundis fransızca da derinlerden gelen demektir) İşin ilginç yanı bu mektupların bir erkek tarafından başka bir erkeğe gönderilmesidir. Eğer bununla ilgili bir ön yargı oluşturduysanız ve ön yargı aşılamaz bir duvar ise kitabı okumanızın hiç gereği yok. Ama hem tarihi bir olaya hemde oscar wilde’ın yüreğinin derinliklerinden gelen muhteşem kelimelerle kağıda dökülmüş, duyguların ihtişamıyla donatılmış ve benim gibi realist bir taş kalpli adamın bile içini sızlatmış bu kitaba kayıtsız kalmak istemiyorsanız derhal Rosa Hakmen çevirisi ile okumaya başlayınız.. —————————————————— Daha önceki Dorian gray’in portresi incelememde oscar wilde için sonun başlangıcı demiştim, de profundis de adeta oscar’ın hayatının son dönem özetini ve finalini anlatıyor. Lord alfred douglas’a hitaben yazılmış mektuplar 1908 yılında yayımlanmış ama tamamlanmış uzun versiyonu meslektaşı ve yakın dostu olan nobel ödüllü yazar Andre Gide’ın harkulade önsözü ile 1949 yılında kitap olarak piyasaya sürülmüştür. -READİNG ZİNDANI- Oscar 1895 yılının kasım ayında ahlaksızlık suçlamasıyla reading cezaevine gönderilmiştir. Reading cezaevi britanyanın genellikle idam mahkumlarının kaldığı ve çok ağır insani şartları olan bir hapishaneydi. Oscar burda döşeksiz tahta yatakta yatıyor, diğer mahkumlarla birlikte tek sıra halinde hergün bir saat avluda yürümesine izin veriliyordu. Mahkumların birbiri ile iletişim kurması yasaktı. Çok az yemek verildiği için mahkumlar sürekli bir açlık içindeydi. Ve yine çok az uyumalarına izin veriliyordu. Ayrıca hijyenik koşullardan ötürü sürekli başta dizanteri olmak üzere hastalığa yakalanıyorlardı. Oscar günde 1800 metre, yirmi dakikada bir beş dakilalık mola ile rampa çıkar gibi her gün altı saat ayak değirmenine bağlanıyordu. Koşullar oscar için öyle kötüydü ki bununla ilgili cezaevi yöneticisi nelson, oscar’ın yakın dostu Robert ross’a aynen şöyle söylemiştir; “ağır koşullara alışkın olmayan her mahkum gibi oscar’da iki sene içinde ölecektir” ————————————————————— Sofistike bir yazar, şair ve sanatçı olan oscar’a cezaevi koşullarının yanı sıra kaleminden ayrı kalmakta çok koyuyordu. Cezaevi tüzüğü gereği mahkumlara oyun, roman ve makale yazma izni verilmiyordu. Ama mektup yazma izinleri vardı. Sanatını icra edmediği bu dönemde yazdığı mektuplar oscar’a adeta can suyu oluyordu. Hücresinde tek başına kalan oscar’a hergün mürekkep, kalem ve kağıt veriliyordu, çok sıkı incelemelerden sonra cezaevi kurallarına uygunsa, mektupları dostu robert ross’a teslim ediliyordu. Şahsi kanaatim ve yaptığım araştırmalar robert ross’un pek güvenilir biri olmadığını gösteriyor, zira bazı kaynaklara göre mektuplar hiçbir zaman lord alfred douglas’a ulaştırılmadı. 1908 yılında mektupların derlenip ross tarafından kitaplaştırılması da rober ross’un mektuplardan ticari bir fayda sağladığını gösteriyor.. PEKİ NE VAR BU MEKTUPLARDA? Oscar’ın douglas’a duyduğu aşkın ve tutkunun zamanla nasıl acıya ve ızdıraba döndüğünü görüyoruz genel olarak. Hedonist yaşam tarzını sanatına sürekli karıştıran oscar, ki bunu zaman zaman okuyucuyu ve izleyiciyi eğlendirerek yapmıştır, bu sefer bambaşka bir şekilde karşımıza çıkıyor. İçindeki sanat aşkıyla değil bulunduğu koşulların çaresizliği ile, yüreğindeki saf üzüntüyle yazıyordu. Gerçi her ne kadar yazdıkları gerçek hisleri ve yaşamının dramatik kesitleride olsa, bunu herzamanki muhteşem cümleleriyle kağıda döküyordu. Mektuplar acısını ve üzüntüsünü yansıtan oscar, mektuplar ve kitaptaki sayfalar ilerledikçe bizlere hayatının son demindeki olgunluğu ve dinginliği gösteriyor, tüm uçarı yönlerini kaybettiğini ve başına gelenlerin kaderin cilvesi bağlayan duruş gösteriyor, hatta cezaevi sonrası mütevazi hayallerini yansıtmayı ihmal etmiyordu. -LORD ALFRED DOUGLAS- Dougslas’a duyduğu büyük aşkın onda yarattığı depremi ve duyduğu acıyı yazan oscar, aynı zamanda douglas’a sık sık sitem etmeyide ihmal etmiyor, ve ne kadar seviyesiz, kötü kalpli ve bencil biri olduğunuda haykırıyor. Hayatının en büyük talihsizliği olduğunu, ilişki içinde sürekli iç sesinin kendisine “ondan kurtulmalıyım” dediğini hatırlatıyordu. Oscar Kitabın bir bölümünde douglas için şu ifadeleri kullanmıştır; “iki kişinin birbirini anlayarak buluşabileceği seviye en alt noktadır. Biz seninle bataklıkda buluşabiliyorduk” Peki bu kadar zeki biri olan oscar nasıl bu hale geldi? Çünkü ona duyduğu sevgi ve aşk hem çok derindi hemde tüm şımarıklığı ve kayıtsızlığına rağmen douglas her seferinde oscar’ı bir şekilde hayatında tutmakta ısrar ediyordu. Ama bu ısrar oscar’ın hayatına mal oldu. -FİNAL- Oscar yaşadığı süreçten öyle etkilendi ki, reading zindanı baladı kitabında da bu etkinin izlerini görmek mümkün. Oscar’ın cezaevi anılarına ilişkin, bir hücrede Dante’nin kitabını bulduğunda, beni en çok etkileyen ironik sözlerinden biride şu oldu; “florentine’in yüzyıllar önce sürgünde çektiği acının, bugünki bir cezaevinde sıradan bir mahkumun acısını hafifletmesi bana tuhaf ve hoş göründü” Ayrıca oscar’ın tahliyesinden kısa bir süre sonra hapis yasası ile değiştirilen cezaevi koşullarıda oscar için büyük talihsizlikti. Cezaevine giden süreci, ordaki kasveti, çektiği acıları, duygularının nasıl yıprandığını, ruhunun derinliklerinde yanan ateşi ve başına gelen tüm felaketleri, nasıl olgunlukla dinginliğe çevirdiğini ve tüm yıkıntıların arasından böylesine büyüleyici bir eserin nasıl çıktığını görmek istiyorsanız kitabı okuma listenize ekleyiniz. KESİNLİKLE MUTLULUK DEĞİL İSTEDİĞİM. SADECE ZEVK! ÇÜNKÜ İNSAN HER ZAMAN EN TRAJİK OLANI İSTEMELİ!! (Lord Henry Wotton)

Kırgınlık kokan mektup: Diyeceğim ilk cümle '' Bu nasıl kırgınlık, bu nasıl aşk azizim. '' Benim kitapta ilk bakacağım şey De Profundis nedemek acaba oldu. De Profundis : Eski ahitte '' Keturim '' bölümünde geçen Latince '' Derinliklerinden'' anlamına gelir. Wilde'ın oldukça çalkantılı bir hayatı olmuş. Bilindiği üzere Wilde'ın başını derde sokan hep rahat hayat yaşama isteği hemde eşcinsel olmasından dolayı edebiyatta eserlerinin yanı sıra eșcinsel hayatı ile de hafızalara kazanır. Kitabın yazıldığı zaman da Wilde hapishanede idi. Ve bu eseri 50.000 kelimelik bir mektup kalbimin kırık olduğu, öfkesini kustuğu, bir yandan da aşkını haykırdığı bir mektup. Wilde kime yazdı bu mektubu şair Lord Alfred Douglas'a yazmıştır. Nasıl mahkemeye düştü derseniz şayet Douglas'ın babası Wilde'a kovuşturma davası açtı. Ancak duruşmada ortaya çıkan kanıtlar Wilde'ın aynı cinsiyetten üyelerle '' Gayri safi ahlaksızlık'' suçlaması ile 25 Mayıs 1895 te tutuklanmasına yol açmıştır. Yani o dönemde eşcinsel olmak yasak hatta ispatlanırsa idam cezası verilirdi. Ancak Wilde'ın biriyle olduğuna dair kanıt çıkmamış. Sadece 2 sene kürek cezası almıştır. İlk olarak Petonwille hapishanesi sonra Wonsworth hapishanesi ve son olarak Reading Zindanında cezasını çekmiştir. Bu mektubu da ikinci sene başında hapishane müdürünün değişmesi ile ona verilen kalem ve kağıtla bu mektubu yazmış. Buarada hapishane şartları oldukça ağır. Wilde tahta bir yatakta yatmış. Oda da sadece üç kova var. Biri yemek için, diğeri su için diğeri ise tuvalet ihtiyacı için. Şu muazzam cümleler öyle bir yerde çıkmış. Wilde mektuplarında oldukça ağır konuşmuş. Küfür etmek bile daha az acıtır insanın canını. Gerçi sevgilisinin rahat tavırlarını düşününce aldırmaya da bilir. Wilde'ın kızgın, öfkeli, kırgın olmasının temel sebebi şu : Douglas'a Wilde şiirler yazmış zamanında. Wilde hapse düşünce onları kendi yazmis gibi çıkarmak istemiş tabi ki Wilde izin vermemiş. Ama bu onu oldukça kırmış. Bir diğer kırılma konusu ise : Douglas'a olan düşkünlüğü. Ama Douglas Wilde'ı sadece kullanmış gibi gözüküyor. Okuyunca zaten anlayacaksınız. Wilde aşk için kariyerini, karakterini hatta onurunu feda etmiş. Wilde mektubu yazmış ancak Douglas'ta yargılandığı için Fransa' ya kaçmış haliyle mektup Douglas'ın eline ulaşmamış. Wilde 18 Mayıs 1897' de hapisten çıkınca Paris 'e sürgün edilir ve fakir olarak çökmüş durumdadır. Ölümü de fakir bir otel odasında menenejitten ölür. Biraz uzun oldu ama mektubun hissettirdiklerini asla kısa anlatazmadım. Buarada mektup ölümünün 5.yılında Robie Ross adında bir dostu derlenip kitap halinde bizlere sunulmuş. Ve Andre Gide'de yardımcı yazarlardan. Wilde sevgilisini affetmek için çabalama halinde olmuş hep. Mesela : '' Seni affetmem gerekiyor. Affetmek zorundayım. Bu mektubu senın yüreğine acı vermek için değil, kendi yüreğimden acıyı sökmek için yazıyorum. '' cümlesi de içtenliğini ve aşka olan zaafını anlatır. Mektup gerçek okurlara kavuştu Wilde. Mutlaka okunmalı. (Nisan T.)

Kitabın Yazarı Oscar Wilde Kimdir?

16 Ekim 1854 yılında doğdu, Ünlü cerrah William Wilde'ın oğludur. Dublin'de Trinity College'ta okudu, 1874'te Oxford'a girdi. 1881 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti orada estetik üzerine bir dizi konferans verdi. İlk tiyatro oyunu Vera New York'ta sergilendi. Bir süre Paris'te yaşadı, orada Verlaine ve öbür sembolist şairlerle tanıştı. İngiltere'ye dönünce Mutlu Prens'i (1888) yazdı. Oscar Wilde, 1884 yılında Constance Lloyd'la evlendi. Wilde, İngiltere'de estetizmin ve 'sanat sanat içindir' hareketinin başlıca temsilcisi olmuştur. Wilde, eşcinsellikle suçlanarak iki yıl cezaevinde yatmıştır. Daha sonra Fransa'ya sürgün olarak gitmiş, 30 Kasım 1900 yılında yoksulluk içinde ölmüştür.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Oscar_Wilde

Oscar Wilde Kitapları - Eserleri

  • Mutlu Prens
  • Mutlu Prens - Bütün Masallar, Bütün Öyküler
  • Ciddi Olmanın Önemi
  • De Profundis
  • Bay W. H.'nin Portresi
  • Lord Arthur Savile'in Suçu

  • Vera veya Nihilistler
  • Nar Evi
  • Salome
  • Lady Windermere'in Yelpazesi
  • Sosyalizm ve İnsan Ruhu
  • Hep Bir Şeyi Unutmuş Gibi - Aforizmalar
  • Yıldız Çocuk

  • Öyküler
  • Sanatçı: Eleştirmen, Yalancı, Katil
  • Yalanın Yozlaşması
  • Bencil Dev
  • Önemsiz Bir Kadın
  • The Nightingale and the Rose
  • Candan Dost

  • Violette'in Aşk Destanı
  • Teleny
  • The Model Millionaire
  • Şiirler - Tiyatro Oyunları - Denemeler
  • The Fisherman and His Soul
  • Bütün Eserleri
  • Dorian Gray'in Portresi

  • Reading Zindanı Baladı
  • Tarihsel Eleştirinin Doğuşu
  • Hikayeler 2
  • An Ideal Husband
  • Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #1
  • Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #2
  • Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #3

  • Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #4
  • Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #5
  • Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #6
  • Üç Büyük Yazardan Aforizmalar
  • Mutlu Prens * Dorian Gray'in Portresi
  • Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar
  • Yaşı Olmayan Klasikler 2

  • Dorian Gray'in Portresi
  • Muammasız Bir İsfenks
  • Canterville Hayaleti
  • Genç Kral
  • Mutlu Prens-Küçük Kara Balık-Küçük Prens
  • Kırık Kalpler Bahçesi
  • The Importance of Being Earnest and Other Plays

  • The Plays of Oscar Wilde
  • Essays and Lectures
  • The Remarkable Rocket
  • Küçük Prens-Mutlu Prens
  • De Produndis The Ballad of Reading Gaol & Other Writings
  • Collected Poems
  • Selected Plays

Oscar Wilde Alıntıları - Sözleri

  • Bildiğim başka bir şey daha var -Ki bilmeli benim gibi herkes de- İnsanın kardeşlerine ettiğini İsa Efendimiz görmesin diye Utanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla Örüldü yapılan her hapishane. Parmaklıklar güneşi engelledi, Kararttılar tatlı ay ışığını, Cehennemi böyle ört bas ettiler Yaptıkları bütün iğrenç şeyleri İnsanoğlundan, tanrının oğlundan Gizlemeyi ustaca başardılar. Zehirli otlar gibi kötülükler Büyür hapishanenin havasında, Yok olur burada harcanıp gider İyi olan ne varsa insanda: Kapıyı tutar soluk bir keder Umutsuzluk bekçiliğini yapar. (Şiirler - Tiyatro Oyunları - Denemeler)
  • Toplum, suçluları çoğu kez bağışlar. Hayal kuranları ise asla. (Yalanın Yozlaşması)
  • Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan "vardır", hepsi bu. (Sosyalizm ve İnsan Ruhu)
  • Kim bir el dokunuşuyla ortaya çıkan değişik duygular hissetmemiştir ki? (Teleny)
  • Ben farklı düşü­nüyorum. Yaratıcılıkla eleştirmenlik arasındaki karşıtlık ta­mamen yapaydır. Neden dersen, eleştirme yeteneği yoksa sanatsal yaratıcılık olarak nitelenmeyi hak eden hiçbir ye­tenekten de söz edemeyiz. Sen biraz önce sanatçının bizim için hayatı kavramasını ve hayata geçici bir mükemmellik vermesini sağlayan o ince, seçici ruhtan ve gelişkin seçme yeteneğinden söz ediyordun. lşte dostum, o seçici ruh,bazı şeyleri saf dışı bırakan o zarif mizaç, gerçekten de en karak­teristik şekliyle eleştiri yeteneğidir; bu yetenekten yoksun birinin, sanatsal bir şey yaratması mümkün değildir. (Sanatçı: Eleştirmen, Yalancı, Katil)
  • Başkasının başına gelen her şey insanın kendi başına da gelir. (De Profundis)

  • Dertleri çok severim. Ciddi olmayan tek şey onlardır. (Ciddi Olmanın Önemi)
  • "yaşamak dünyadaki en ender şeydir, çoğu insan sadece var olur" (Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar)
  • -Amacın neydi? -Tek bir adama esir düşmüş otuz milyona hürriyetini kazandırmak. (Vera veya Nihilistler)
  • Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur. (Şiirler - Tiyatro Oyunları - Denemeler)
  • İnsanların az bir kısmı mutlu, bir o kadarı ise mutsuzdur. Geri kalanların tümü; mutlu gibi görünen mutsuzlardır. (Violette'in Aşk Destanı)
  • Hiç kimse gerçek olduğunu bildiği bir şey uğruna ölmez. İnsanlar gerçek olmasını istedikleri şeyler için ölürler, çünkü kalplerindeki bir korku onlara inandıkları şeyin aslında gerçek olmadığını söyler. (Bay W. H.'nin Portresi)
  • Ben, uykuda sultandım, uyanınca hiç oldum W. Shekespeare (Öyküler)

  • O zavallı çocuğu ağacın tepesine oturtacağım ve sonrasında da duvarı yıkacağım ve bahçem sonsuza kadar çocukların oyun yeri olacak. (Bencil Dev)
  • 'Pek çok güzel çiçeğim var, ' dedi; 'ama en güzel çiçekler çocuklar.' (Mutlu Prens * Dorian Gray'in Portresi)
  • Ahlâk, kişisel olarak sevmediğimiz kişilere karşı takındığımız tavırdır. (Hep Bir Şeyi Unutmuş Gibi - Aforizmalar)
  • Nereyi seviyorsan dünyan orasıdır! (Mutlu Prens)
  • Men marry because they are tired; women, because they are curious: both are disappointed. (Bütün Eserleri)
  • " Kertenkeleler yaradılış olarak felsefeye yatkındılar. Yapacak işleri olmadığı ya da yağmur yağdığı için dışarı çıkamadıkları zamanlar­ da, saatler saati oturup düşündükleri olurdu. (Nar Evi)
  • Kıskançlık da pek korkunç bir şeydir; insanın ahlakını bozar. (Candan Dost)

Yorum Yaz