diorex
sampiyon

Damga - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Damga kimin eseri? Damga kitabının yazarı kimdir? Damga konusu ve anafikri nedir? Damga kitabı ne anlatıyor? Damga kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Damga kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.02.2022 21:40
Damga - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Reşat Nuri Güntekin

Yayın Evi: İnkılâp Kitabevi

İSBN: 9789751026729

Sayfa Sayısı: 143

Damga Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Reşat Nuri Güntekin'in kısa romanlarından biri. Güntekin, çocukluk anılarının dile getirildiği eski İstanbul günlerini anlatıyor. Vedia'ya duyulan büyük aşkın, sonunda boş bir kuruntu nedeniyle umutsuzluğa dönüşmesini hüzünlenip severek okuyacaksınız. Özlenen bir evliliğin gerçekleşmemesi, büyük bir düş kırıklığına yolaçıyor.

Damga Alıntıları - Sözleri

  • Dünyada bir tek temiz insan kalmadığına inanmaya başlıyordum. Kalabalık caddelerden akıp giden insan kafileleri bana, haydut sürüleri gibi görünüyordu.
  • Ne çare! Hayat, insanın mektep pencerelerinden gördüğü gibi değil.
  • Babamı pek seyrek görürdüm. İri yapılı, heybetli bir adamdı. Beyaz takkesinin kenarlarından çıkan seyrek uzun kır saçları; sert kıllı karışık sakalı, büyük kırmızı yüzündeki iri burnu ile bana sevgiden ziyade korku verirdi.
  • Gülmesini biliriz biz yalandan.
  • “Hayatımı bir vehme kurban etmiştim.”
  • Gördüyüm bu iş üçün peşman olmayacağam. Hamı məni müqəssir zənn edəcək. Bəlkə də ağır bir cəza çəkməli olacağam. Ancaq nə əhəmiyyəti var? Kifayətdir ki, sevirəm. Kifayətdir ki, bu fədakarlığı onun üçün eləmişəm.
  • ...insan, mesafeleri kendi vücuduyla mı geçiyor, yoksa onlar kendiliğinden mi ayaklarına geliyor, belli değil...
  • Hayalimin hiçbir şeyi değiştirmediğine eminim.
  • Benim tasavvur edemeyeceğim kadar zengin tesellilerim var.
  • "Benim kendimden başka kimseden şikayetim yok.."
  • İnsan için, her şeyi söylerler... Ne çıkar? Elverir ki, vicdanı temiz olsun...
  • “Ah, bu dünya ne fena… İnsanın bütün sevdikleri birer birer gidecek olduktan sonra, neye yaşamalı?”
  • Azizim bu dünya garip bir kör dövüşüdür. Altta kalanın canı çıksın.
  • "Kendimi, ummanların ortasında kaybolmuş bir ada sanıyordum. Hiç bir bahar, gönlüme bu kar fırtınası kadar tazelik getirmemişti."
  • İnsan için, her şeyi söylerler... Ne çıkar? Elverir ki, vicdanı temiz olsun...

Damga İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Şimdiye kadar sevdiğim, hürmet ettiğim insanların, benim için öldüğünü anlıyordum. Ben, artık damgalı bir sefildim.” kendi deyimiyle hayatını bir vehme kurban eden İffet’in yürek yakan hikayesini #okudumbitti Hayatının geri kalanını, başına neler geleceğini hiç düşünmeden sevdiği kadın uğruna büyük bir damga yedi ve bu damga hayatının her anında onunla birlikteydi. Elini uzattığı her işte karşısına bu damga çıktı. Peki değer miydi ömrü boyunca bu damga ile yaşamaya kitabın sonunda anlıyor ve İffet için daha çok üzülüyorsunuz. Kısa olmasına rağmen ders çıkarmak adına etkileyici bir kitap, Reşat Nuri sevenlere ve sevmek isteyenlere tavsiyemdir. (Asiye Yiğit)

“hayatımı bi’vehme kurban etmişim.” (..) incelemeyi oluşturmadan evvel okuduğum kadarıyla reşat nûri’nin roman karakterlerini düşündüm ve baş karakterlerin hep insanın özlemini çektiği yanı olduğunu fark ettim. iffet, tam da bunlardan biri; nahif, etik değerlerini başına gelen sınayıcı durumlara rağmen koruyan ve kalbi güzellik ve merhametle şekillenmiş bi’şövalye. okurken reşât nuri’nin kalbiyle arkadaş olmak arzusunu duyuyorsunuz. roman, meşrûtiyetin ilânına denk gelen bi’zaman diliminde başlıyor. iffet de “romantik jön türk” diyebileceğimiz bi’karakter. babasıyla arasındaki ilk ciddi çatışma da burada çıkar. zirâ ailesi, saray eşrâfındandır. meşrûtiyle birlikte aile dağılır ve iffet de evlerine öğretmen olarak konuk olduğu ailenin hanımı olan vediâ’ya âşık olur. vediâ’nın evli ve yaşça ondan büyük olması kahramanımızda herhangi olumsuz bi’etki oluşturmaz. o martin eden gibi aşkı uğruna her şeyi yapacaktır. nitekim yapar da; ömrü boyunca gerek psikolojisini gerek ekonomik yahut sosyal statüsünü etkileyecek olan bi’damga yer; “hırsız!” romana adı da buradan gelir. vediâ ile gizlice onun köşkünde buluşan iffet, bi’akşam yakalanmak üzereyken vediâ’nın namusuna söz gelmesin diye hırsızlık için köşke girdiğini söyler ve hikâye burada biter, aslında iffet’in varolma hikâyesi biter zirâ ömrü boyunca, mükemmel ahlâkına rağmen hem başkaları hem de kendi tarafından damgalı, görülecek, kimi zaman ölümü hatırına getirecektir. bu uğurda aylarca açlıkla dahi sınanan ama her şeye rağmen senelerce bu durumu saklayan iffet, yıllar sonra vediâ ile karşılaşacak ve ondan “ben hırsız damgası yiyen biriyle evlenemem.” yanıtını duyduktan sonra “hayatımı bi’vehme kurban etmişim.” diyerek sarsıcı bi’pişmanlığın içine girecektir. (Hatice Akb)

Küçükken, Reşat Nuri Güntekin'in "Acımak" kitabını okumuştum. Çok etkilenmiştim. Sonra Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe ve en sonda Damga'yı okudum. Hiçbirinde onun tadını bulamadım. Damga galiba okuduğum son Reşat Nuri kitabı olacak. Dilinin kibarlığı, kitapların naifliğinden dolayı, ve tabii Acımak'ın bende uyandırdığı hissi aradığımdan, yazarı okumaya devam ediyordum. Fakat tüm kitaplarındaki akışın aynı olması, benzer mesajlar vermeye çalışması, yeni bir düşünce olmadığından dolayı daha fazla okumamaya karar verdim. Demek istediğim, Damga güzeldi fakat Damga yerine başka bir Reşat Nuri kitabı okusaydınız, mesela Dudaktan Kalbe, hem kitaptan alacağınız okuma zevki hem de verdiği mesajlar tamamıyla aynı olurdu. Yine de tabii sadeliği ve sadeliğindeki güzellik için okunabilir. 5/10 (Dilara)

Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?

Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.

Hayatı

1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.

1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.

Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.

Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.

1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.

1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.

Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.

Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.

Eserleri Hakkında Bilgiler

Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.

Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.

Çalışma Yöntemi Hakkında

Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:

"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."

Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri

  • Çalıkuşu
  • Acımak
  • Yaprak Dökümü
  • Anadolu Notları 1-2
  • Yeşil Gece
  • Leyla ile Mecnun

  • Kan Davası
  • Damga
  • Dudaktan Kalbe
  • Akşam Güneşi
  • Bir Kadın Düşmanı
  • Değirmen
  • Kızılcık Dalları

  • Olağan İşler
  • Miskinler Tekkesi
  • Eski Hastalık
  • Ateş Gecesi
  • Gökyüzü
  • Gizli El
  • Harabelerin Çiçeği

  • Sönmüş Yıldızlar
  • Tanrı Misafiri
  • Kavak Yelleri
  • Son Sığınak
  • Hadiye'ye Mektuplar
  • Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
  • Eski Ahbap

  • Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
  • Hülleci
  • Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
  • Bir Kır Eğlencesi
  • Gizli El - Sahne Işıkları
  • Bir Köy Öğretmeni
  • Roçild Bey

  • Çalıkuşu
  • Madalyonun Öteki Yüzü
  • Yeşil Gece

Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri

  • "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
  • Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
  • — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte?  — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz...        Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti.    — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin?     — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
  • Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
  • Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
  • Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)

  • Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
  • O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
  • Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
  • " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
  • "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
  • "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
  • Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)

  • Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
  • İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
  • Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
  • Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
  • İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
  • İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
  • Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)

Yorum Yaz