Cinsel Devrim - Wilhelm Reich Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Cinsel Devrim kimin eseri? Cinsel Devrim kitabının yazarı kimdir? Cinsel Devrim konusu ve anafikri nedir? Cinsel Devrim kitabı ne anlatıyor? Cinsel Devrim PDF indirme linki var mı? Cinsel Devrim kitabının yazarı Wilhelm Reich kimdir? İşte Cinsel Devrim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Wilhelm Reich
Çevirmen: Leyla Uslu
Yayın Evi: Cem Yayınevi
İSBN: 9789754069389
Sayfa Sayısı: 352
Cinsel Devrim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu kitapta Wilhelm Reich mevcut cinsel koşullara ve çatışmalara ilişkin eleştirilerini özetliyor; eleştirileri cinsel ekonomi alanında uzun yıllara dayanan doktorluk deneyimlerinin sonucudur. Günümüz cinsel yaşamındaki çatışmaların temel özelliklerini bireysel örneklerle gösteriyor ve özellikle evlilik kurumunu, aile yaşamındaki devrimi, keza çocuk ve gençlik cinselliğini ele alıyor. Reich ayrıca Sovyet Rusya'daki ekonomik devrimin ilk yıllarında gerçekleşen kısa süreli cinsel devrimin ayrıntılı ve aydınlatıcı bir incelemesini sunuyor.
Reich: "Yaşamakta olduğumuz şey, kültürel yaşamda duygusal, sosyal ve ekonomik varoluşumuzun köklerine dokunan hakiki bir devrimdir… Beşeri hayvanın kendi doğal yaşam işlevlerine ilişkin duyuları binlerce yıllık bir uykudan uyanıyor."
(Tanıtım Bülteninden)
Cinsel Devrim Alıntıları - Sözleri
- Eve zincirle bağlanmış bir köpek kaçmazsa, hiç kimse kalkıp da onu sahibine bağlı bir yoldaş sayamaz. Aklı başında hiç kimse, bir erkek elleri ayakları bağlı bir kadınla otururken sevgiden söz edemez. Azıcık dürüst hiçbir erkek kendisine sağladığı bakımla ya da toplumsal gücüyle satın aldığı kadının sevgisiyle övünemez. İnsanlık onuru taşıyan hiçbir erkek özgürlük içinde verilmeyen sevgiyi kabul etmez. Eşlik görevinde ve aile yetkesinde kendini belli eden zorlayıcı ahlak anlayışı, korkak ve güçsüz kişilerin ahlakıdır; bunlar, doğal sevgi yetenekleriyle yaşamayı göze alamadıkları şeyleri, boşuna, polisin ve evlilik yasalarının yardımıyla elde etmeye çalışırlar. Bu kişiler, başkalarındaki doğal cinsel yaşamı hoşgöremedikleri için, bütün insanlığa kendi daracık deli gömleklerini giydirmek isterler. Aslında kendileri de öyle yaşamaya can attıkları, ama başaramadıkları için, doğal cinsel yaşam onları sıkar ve kıskandırır..
- Akıllı uslu oğlanla iyi ev kızının tutucu ülküsü, özgür ve bağımsız gençlik düşüncesine taban tabana terstir; böyleleri, büyüyüp adam olduktan sonra da, onulmaz şekilde, çocuksuluğun kurbanıdırlar.
- "Tutkuya karşı koyamayacak kadar zayıfım.."
- "Cinsel yaşamını baskı altında tutan kişi, binbir türlü ahlâki ve kültürel savunma biçimi geliştirir.."
- Evlilik cüzdanı kadın için erkeğin olası sorumsuzluklarına karşı koruma demektir.
- Dürtü ile ahlak, ego ile dış dünya arasındaki çatışmada psişik organizma kendini gerek dürtüye gerekse dış dünyaya karşı zırhlandırmaya,soyutlamaya, “duyarsız” yapmaya zorlanır. Psişik organizmanın bu “zırhlanması” tüm yaşama becerisinin ve yaşam faaliyetinin az çok geniş ölçüde kısıtlanmasına yol açar. İnsanların çoğunun bu katı zırhtan muzdarip olduğunu vurgulamak gerekir; kendileriyle yaşam arasında bir duvar vardır. O kadar çok insanın ortak yaşamın ortasında yalnızlaşmasının en önemli temeli budur.
- "Şehvet düşkünüyüm ama kalbim temiz"
- Evlenmek istiyoruz ' un gerçekte kucaklaşmak istiyoruz anlamına geldiğini herkes bilir.
- erkeği üstün sayan eğitim, kadınla arkadaşlığı olanaksızlaştırır.
- Gericiler düzenli bir biçimde düşen doğum oranını arttırmak isterler. Peki nereden geliyor bu doğumu yüksek tutma kaygısı? Ulusal güç kaygısından, topun ağzına sürülecek insan eti yetiştirme kaygısından.
- "Cinsel ilişki aslında ne ahlaklı ne de ahlaksızdır.."
- Tutkuya karşı koyamayacak kadar zayıfım.
- "Perhiz, sağlığa zararlı ve tehlikelidir. Bastırılan cinsel enerji türlü yollardan dışarı uğrar. Ya kısa bir süre sonra bir sinir bozukluğu ortaya çıkar, ya da genç, işini büyük ölçüde aksatan, yarı tatlı, yarı acı cinsel kuruntulara kaptırır kendini.."
- "Sürekli yasaklama sonucu, cinsel uyarılmanın niteliği bile değişir; hekimlik deneylerimiz göstermiştir ki, zevkin bastırılması üreme organlarında tatsız, hatta acı veren bir uyarılmanın doğmasına yol açmaktadır; böylece, tatlı uyarılma bir hoşnutsuzluk nedeni haline gelmekte, bu da genci cinsel yaşamını baskı altına almaya ya da onunla savaşmaya itmektedir.."
Cinsel Devrim İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Cinsel Devrim: Özgürleştirmeyen Özgürlükler: Yaşadığımız dünya bir engellenmeler dünyasıdır. Toplulukla beraber olabilmek için ölene kadar arzu, istek ve fikirlerimizi kısıtlama/gizleme yoluyla yaşarız. Toplum, en küçük birim olan aileden başlayarak "yusyuvarlak bir boşluğa sığabilmek için köşelerimizi törpüleyebilmek" adına çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bütünden kopulmaması için ödül-ceza sistemlerimiz her alanda mevcuttur. İsteklerin bastırılmasında en büyük güçlük cinsellik konusunda ortaya çıkmıştır. Çünkü çok güçlü bir doğal güdüdür ve başka yöne kanalize edilmesi diğer arzular kadar kolay değildir. Bu yüzden tarihsel süreçte diğer insancıl tutkulardan çok daha fazla mücadele edilmiştir. Ahlaki açıdan kötülük atfedilmesinden, sağlığa zararına kadar üzerinde sayısız spekülasyon yapılagelmiştir. (Bu bastırma ve yasaklama durumu bir tek cinsellik konusunda olsaydı bunu anlamakta zorlanabilirdik. Yönetenler için amaç insanın tüm isteklerinin kırılmasıdır. Hükmetme ve sömürmenin söz konusu olmadığı ilkel topluluklarda bireylerin isteklerinin kırılmasına da gerek kalmaz ve insanlar cinsel ilişkilerde suçluluk duygusuna kapılmadan yaşarlar.) Kitapta geçtiği şekliyle: "Sert ahlaki ilkelerin varlığı, öteden beri, temel yaşama gereksinimlerinin ve özellikle cinsel gereksinimlerin doyurulmadığını gösteren kanıt olagelmiştir. Doğal cinsel gereksinimlere kara çaldığı ya da yadsıdığı için, her türlü ahlaki düzenleme özü gereği cinsel yaşama karşıttır. Bütün ahlakçı görüşler yaşama karşıdır; özgür toplumun temel görevi, üyelerinin doğal gereksinimlerinin doyurulmasına olanak hazırlamaktır." Bu engellemelere rağmen kendi bireysel devrimini yaptığına inanan ve cinsel tabulari aştığını, cinselliğe fazla anlam yuklemedigini, bunun yemek-icmek kadar doğal olduğunu düşünen kişiler bile, bilinçli olarak cinselliği tercih etmeyen erkeklere gay - kadınlara ise frijit, aseksüel muamelesi yapmaktan ve bu insanları sonu nevrozla bitecek süreçle ilişkilendirmekten geri durmuyorlar. Oysaki kişiler sonuçlarını ve zararlarını göze alıyorlarsa onları doyum veren bir cinsel ilişkiye zorlayamayız. "Bir kimse, sinir hastalığına tutulma, işini ve mutluluğunu köstekleme pahasına perhizde yaşamak istiyorsa, yaşasın! Ama öbür insanlar da düzenli ve doyurucu bir cinsel yaşama kavuşmayı deneyebilsinler!" Cinsel devrim ise konu üzerinde dayatılan her türden fikrin özgürlüklere ket vurmasından yola çıkar. Erkeğe tavşan gibi sevişecek ortam sunmak değildir amaç. Kadının meta olmaktan çıkarılması, bireyliğinin kabul edilmesi, kimin kiminle nerede ve ne zaman seks yapacagina(ve hatta yapmayacağına) karışılmaması ve farklı cinsel tercihlerin yadırganmamasını kapsar. Modern insan özgürlüğünu ilmek ilmek dokumak zorunda. Fransızların güzel bir sözü vardir: her sey avantajinin dezavantajini, dezavantajinin avantajini tasir." Baudlrillad da Kötülüğün Şeffaflığı'nda bu dezavantajdan bahseder: "Her devrimin tuhaf sonucudur bu: belirsizlik, sıkıntı ve bulanıklık devrimle başlar. Orji bir kez bitmeye görsün, özgürleşme, herkesi kendi cinsiyetinin ve cinsel kimliğinin arayışıyla baş başa bırakır: göstergelerin dolaşımı ve hazların çeşitliliğinden dolayı bu arayışa bulunacak cevap ihtimali giderek azalmaktadır." Farklı tercih veya arzulardan dolayı duyulan utanç büyük sorunlara sebep oluyor. Yapılan bir araştırmada üniversite öğrencilerinden "kızlı-erkekli" bir çoğunlukta tecavüz fantezisi olduğu ortaya çıkmış. Kimse kendini tecavüzle ilişkilendirmek istemez ancak dile gelmeyince yok olmuş olmuyor bu arzular. Bildiğimiz kadarıyla Avrupa'da insanlar pedofili, zoofili vs türünden eğilimleri olduğunu biliyor ve tedavisiyle beraber normal hayatına devam ediyor. Bizimki gibi benliğini bulamamış ve yalpalayan toplumlarda ise pedofili, zoofili gibi yıkıcı eylemlere çok ses çıkmaz ve geçiştirilirken; standart bir kadın-erkek cinselliği, insanların sosyal hayatını bitirecek seviyeye geliyor. Normal olan anormal, anormal olan da normal olmuş durumda. Kendimizi kabullenmekten bahsediyorum çünkü kabullenmedikçe dikkatimizi daha çok çekmesine sebep oluyoruz. Ayrıca savaş verdigimiz ve oldugumuz gibi davranmaktan kacinmak zorunda olduğumuz bir sürü durumun içerisindeyiz zaten medeniyette. Bir de benliğe savaş açmak kazanamayacagimiz yıkıcı bir sürece girmemiz demektir. Prosut'a göre arzularımızın tatmin edilmesini pek önemsememek, hatalı bir düşünce olsa gerektir; çünkü bir arzumuzun gerçekleşemeyeceğini düşündüğümüz anda, onu tekrar önemseriz; ancak gerçekleşeceğinden kesinlikle emin olduğumuz zaman, peşinden koşulmaya pek de değmediğine hükmederiz. Yasakların cazibesi işte bundan gelir. Sadizme ismini veren ve cinsel hayatı oldukça sansasyonel olan Sade'in karısına yazdığı mektuptaki suçluluk duygusu dikkat çekicidir. "Şehvet düşkünüyüm ama kalbim temiz" minvalinde bir mektup. Oldukça tanıdık. Cinselliğini yaşayan insan bundan suçluluk duymaktan kendini alamıyor. Diğer insanların hakkımızdaki fikirleri olmasa yine de iç dunyamizdaki fantezilerden utanır mıydık? Kimseye zarar vermedigimiz halde üstelik, ahlak zafiyeti içinde oldugumuz düşünür muyduk? . Schopenhauer şunu söyler: "bir kişi, ne istiyorsa yapabilir fakat ne isteyeceğini isteyemez". Benim asıl karşı çıktığım, arzularla ilişkilendirilen utançtır. Çoğu ailenin yıkılmasında, ilişkilerin bitmesinde bu utanç duygusunun yarattığı gizlilik ve gerilim hali yatıyor. Günümüz toplumu her konuda olduğu gibi cinsellik alanında da yanlışların içinde. Bir tarafta popüler kültüre kurban gitmiş hedonist cinsellik, diğer tarafta insandan alınıp apayrı bir yerde konumlandırılan yasaklanmış cinsellik. Bastırılan ve yasaklanan cinsellik de insanları mutlu edemiyor, serbest ve özgür bırakılan cinsellik de. Cinselliğin kişilerin inisiyatifince yaşanması bir özgürlüktür ancak özgürleşmeyi sağlamaz. Özgürleştirmeyen özgürlüklerdendir. Çünkü insanların olaya bakışları yanlış. Karşı cinsi bir rakip, düşman ve en önemlisi bir yabancı gibi görüp, ona yararlanılması gereken bir nesne gözüyle bakıyoruz. Tıpkı doğaya ve hayata yaptığımız gibi. Ne insan, ne de onun cinselliği bir mal, bir meta ve bir tüketim aracı değildir. Ona sahip olunamaz ve o elde edilemez. Rollo May'in modern topluma dair tespiti bu durumdan bahseder: "Otantik yakınlık için gereken cesaretin kamçılanmasına engel olmak için günümüzün yaygın bir pratiği sorunu gövdeye kaydırma, onu basit bir fiziksel cesaret haline getirmektir. toplumumuzda fiziksel soyunma, ruhsal ya da tinsel soyunmadan daha kolay. gövdemizi paylaşmak, daha kişisel olduğu hissedilen ve paylaşılmasının bizi daha zedelenebilir kıldığını denediğimiz fantezilerimizi, umutlarımızı, korkularımızı ve arzularımızı paylaşmaktan daha kolay. tuhaf nedenlerle en önem taşıyan şeyleri paylaşmakta utangacız. böylece insanlar, bir ilişkinin daha 'tehlikeli' olan yapısından kurtulmak için hemen yatağa atlayarak kısa-devre yapıyorlar. ne de olsa gövde bir nesnedir ona mekanik davranılabilir." Toplumun en büyük sorunlarından biri "bastırılmış cinsellik" değil, "yanlış bastırılmış cinselliktir". Cinsellik kurallar ve din gibi şeylerle değil, bilinçle bastırılmalıdır(daha doğrusu yönlendirilmelidir) cinselliğini hiç bastırmayan toplum, ilkel kalmaya mahkumdur. Cinsel uyarımın biyolojik yapımızın derinliğinden olanca doğallığıyla ortaya çıktığını kabul etsek de, doyuma ulaşmak için yalnız eş aramayı değil, eşin onayını, cinsel eylemin gerçekleşmesinin maddi koşullarını da içerir o. Yani cinsel uyarımın doyumunu zorunlu olarak erteleten, geciktiren bazı toplumsal kültürel dış dolayımlar vardır cinsel birleşme için. Bu gizli gizli bekleyiş evresinin süresi, yalnızca bireysel olmayıp tüm insan türünü ilgilendirir. İlkel erkek bile avının üstüne atlayan bir hayvan gibi atlamıyordu kadının üstüne; kadının onayını bekliyordu. Bu onay, zamanın toplumsal ve kültürel koşullarına bağlı olup psikolojik, görel olarak karmaşık bir ilişkiler ağı barındırıyordu içinde.” Günümüzde de toplumsal normları, onay mekanizmasını, birey ve toplum kavramlarının sınır ve güçlerini kökten değiştirmediğin sürece birey bazında yapılacak cinsel devrim de devrimci cinsel söylemler de kişiyi yormaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü cinsellik teoride en az iki kişiyi kapsasa bile pratikte o iki kişinin de sosyal çevresinin etkisi göz önünde bulundurulğunda bireysel özgürlük duygusuna ulaşabilmek pek bir şey ifade etmiyor ve hatta kişiyi, özgürlüğünü yaşayamayacağı bir hapishaneye mecbur bırakmak suretiyle iç gerilimini arttırıyor. "Cinsel yönden hasta toplumumuz cinsel sağlığın düzeltilmesi girişimine katkıda bulunmaya yanaşmadığından, bedensel boşalma gücünün yeniden kazandırılması çalışmaları bin türlü aşılmaz engelle karşılaşır: ilk engel, hastanın, iyileşmeye yüz tuttuğu zaman rastlayabileceği cinsel yönden sağlıklı kişilerin sayısının sınırlı oluşudur; ardından da, zorlayıcı cinsel ahlakın getirdiği türlü sınırlandırmalar gelir. Cinsel yönden sağlığa kavuşan kişi, sağlıklı ve doğal cinsel yaşamının gelişmesini önleyen bütün şu toplumsal kurum ve durumlar karşısında, bilinçsiz ikiyüzlülüğü bir yana bırakıp bilinçle ikiyüzlü olmak zorunda kalacaktır. Kimileriyse, yakın çevrelerini, şimdiki toplumsal düzenin sınırlayıcı etkisini önemsiz kılacak biçimde değiştirebilme yeteneklerini geliştirirler." Kaldı ki bu tür devrimci çıkışlar her zaman toplumu düzeltelim, dünya daha iyi bir yer haline gelsin gayesiyle olmuyor. Aksine, çağımızın en büyük eğilimlerinden biriyle, kimlik ve ego odaklılıkla ilgili oluyor genelde. Farklı olmak isteyen birey, kendisini topluma meydan okuyan, herhangi bir konuda meydan okuyucu şeklinde konumlayarak kendi algılanmak istediği kimliğinin altını çiziyor. Buradan duyduğu tatmin de genelde toplumdan ayrışmış olmak, daha zeki ya da daha cesur olmak gibi öz kabullerle ilintili. Konuyla ilgili Christopher Ryan'ın Cinsel Hepçiller Miyiz? konuşmasının sonundan: "Umudum o ki, daha doğru, güncellenmiş bir insan cinselliği anlayışı, bizi kendimize ve birbirimize karşı daha toleranslı olmaya, alışıldık olmayan ilişki biçimlerine daha saygılı olmaya götürecek, hemcins evliliği ya da çoklu birliktelikler gibi ve sonunda, erkeklerin kadınların cinsel davranışını takip ve kontrol etmek gibi içkin ve içgüdüsel bir hakkı olduğu düşüncesini çöpe atacağız. Ve dolaptan çıkması gerekenlerin sadece eşcinseller olmadığını göreceğiz. hepimizin içinden çıkmamız gereken dolapları var. Değil mi? Ve o dolaplardan çıktığımızda kavgamızın birbirimizle olmadığını fark edeceğiz. Kavgamız; arzuyu mülk haklarıyla bir araya getiren, anlayış ve empati yerine utanç ve kafa karışıklığı yaratan, tarihi geçmiş, viktoryen bir insan cinselliği anlayışıyla. Mars ve Venüs'ün ötesine geçme zamanı geldi çünkü gerçek şudur ki erkekler Afrika'dandır ve kadınlar da Afrika'dandır" (Earthling)
Gençler örselenmiştirler. İnsanlar evlerinde mutsuzdurlar. Neden böyledir bu? Nasıl açıklayabiliriz bu durumu? Önünü almak, çare bulmak için ne yapaliriz? gibi sorulara yanıt arayan psikiyatrist Reich, kitabın ilk yarısında bireysel cinsel sorunlara ışık tutarken diğer yarısında ise sovyetler ve zamanın devletleri cinsellik üzerine ne gibi yasalar çıkarmışlar nerede doğru nerede yanlış adımlar atmışlardır gibi tespitlere girişiyor. Özellikle evlilik üzerine olan çözümlemeleri belki de hepimizin yaşadığı ailevi nedenlerin de kaynağıdır. Okunası hoş ve çarpıcı bir kitap. (Emre Fidel Çelik)
Cinsellik üzerine bir garip karalama...: İnsanın doğası gereği yasaklamalar hep bir merak uyandırır. Toplumların ciddi anlamda yasakladığı şeylerden bir tanesi de cinselliğin konuşulmasıdır. Konuşulması ayıp karşılandığı için daha çok gizlilik içinde konuşulur ya da istemem yan cebime koy havasına bürünülür. Yemek yemek gibi, su içmek gibi, nefes almak gibi doğal bir ihtiyaç olan cinsellik neden daha az konuşulur ya da hiç konuşulmaz? Bana göre bunun nedeni ahlak zırhının delinmesi korkusudur. Yani birileri cinsellik konuşursa toplum onu ahlaksızlıkla suçlar korkusu bu durum cinselliğin kalın duvarlı tabularını toplum tarafından çok hızlı inşaa etmiştir. Aslında toplum ahlaksız olan bir çok şeyi daha çabuk affedilir kılmasına rağmen cinselliğin konuşulması affedilebilirliğin biraz daha dışındadır. Bu durum da bireyin bilinçaltında cinselliği ahlakın tamamen dışına itmektedir Yasaklamalarla ve ayiplanirim korkusuyla merak edilen cinsellik bireyin bilinçaltındaki sorularına daha farklı yoldan cevap aramaya başlar ve birey bir kazanç sektörü haline gelen saçma sapan fantazileri görsel yollarla izleyip bilinçaltına hızlıca yüklemeye başlar, bu durum bireyin psikolojisinde ciddi çalkantılara neden olur ve bireyde ki sapıklık arzusunu yayı geren bir ok gibi germeye başlayabilir. Birey bu durumda toplum için potansiyel bir korku olmakla beraber yaşaması gereken cinsel hayatı da çıkmaza sokmaktadır. Bu çıkmaz özellikle erkek bireylerde ciddi bir batağa dönüşmektedir. Bu batak erkek bireyi, isteklerini haklı olarak kabul etmeyen partnerine cinsel şiddet uygulamaya kadar götürebilir. Bu nedenle bence cinsellik hiç bir zaman ahlakın dışına itilmemeli ahlaklı ve sağlıklı bir cinsel yaşam için bireylerin kafasındaki soru işaretleri çekingenlik göstermeden aydınlatılmalıdır. Çoğunlukla toplum cinselliği evlilik içerisinde meşru görür ve bu meşruluğun vermiş olduğu cesaretle bir çocuk dünyaya getirme gerekliliği bireyler üzerinde toplum tarafından bir baskı mekanizması oluşturur. Feodal toplumlar başta olup, bizim toplumda dahil olmak üzere çocuk yapmayan çiftlere yetersiz ve sağlıksız gözüyle bakılmaktadır. Bu durum evli çiftleri olumsuz kaygılara sürüklemekte ve bilinçaltında kadın erkeği tohumluk erkek de kadını tarla olarak tahayyül etmektedir. Evlilikte üremenin gerekliliği tartışılır olmakla beraber, üremek evlilik için bir amaç olmamalı kanaatindeyim. Çünkü evli bir çift olmak iyi anne baba olma varsayımını netleştirmez. Bundan dolayıdır ki evli çiftlerin birinci önceliği üremek değil, iyi bir eş, sorumluluklarını yerine getirebilen birey olmanın önemini kavramaları evliliğin devamı için daha sağlam bir temel oluşturmaktadır. Buraya kadar yazara katılmakla beraber eleştirdiğim şeylerin başında ise evlilikte cinsel soğumalar ve çözüm önerileri. Yazar evli çiftler arasındaki cinsel birlikteliğin geçen yıllarla beraber soğumaya neden olacağını ve bu durumun çözümü için ise eşlerin birbirlerini aldatmasını ve bu durumunda meşru görülmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu durum ne ahlaki olgulara sığan bir davranıştır ne de bir özgürlük anlayışıdır. Bu düpedüz cinsellik için her yolun mübah sayılmasıdır ve hiç bir topluma uygulanacak bir çözüm önerisi değildir. Diğer bir eleştirdiğim konu ise 14-15 li yaşlarda ki bireylerin cinsel ilişki yaşamasının normal bir şey olarak görülmesi ve bu durumun normalleştirilmiş vaziyette topluma empoze edilmesi, kanun önünde 14-15 yaş aralığında ki bireyler çocuktur ve psikolojik olgularda bunu gösterir. Ve bu dönem fallik dönemidir ayrıca 20 li yaşlara kadar fallik dönemi tehlikeli bir süreç içerir eğer bu yaş aralığında ki bireyler cinsellik yaşadığında bunun bağımlılık gösterme durumu ve psikolojik sorunlar yaşayabilme durumu olabilmektedir. Bu durumu da yazarın belirttiği gibi normal görmüyorum. Son olarak yazarın cinsellikle ilgili belirttiği bir diğer sorun ve çözüm önerisi ise çiftlerin mutlaka korunmalı olarak birliktelik yaşamaları ve eğer korunmaya rağmen bir gebelik durumuyla karşılaşıldığı taktirde çiftlerden biri ya da her ikisi bireyi dünyaya getirmek istemiyorsa gebeliğin sonlandırılması gerektiği. Kasıklarda dolaşan her damla sperm hücresi ana rahmine düştüğü anda yaşama hakkı vardır ve bu durumu sonlandırmak vahşettir, cinayettir elbette ki kanun gereği ve sağlık açısından sonlandırılması gereken gebeliklere bir şey demiyorum, ancak sağlıklı bireylerin korunmayı beceremeyip bir çocuk sahibi olması yolunda ilerlerken bu canlı varlığın yaşamına ana rahminde müdahale edilmesini doğru bulmuyor ve meşru görmüyorum. Herkese iyi okumalar diliyorum (Saint Simon)
Cinsel Devrim PDF indirme linki var mı?
Wilhelm Reich - Cinsel Devrim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Cinsel Devrim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Wilhelm Reich Kimdir?
Wilhelm Reich (d. 24 Mart 1897 - ö. 3 Kasım 1957) Avusturyalı-ABD'li psikiyatrist ve psikanalist, psikiyatri tarihinin en radikal isimlerden biri.Faşizmin Kitle Psikolojisi (The Mass Psychology of Fascism) ve Kişilik Çözümlemesi (Character Analysis) gibi çok bilinen ve dikkate değer kitapların yazarı , Sigmund Freud'un öğrencilerinden biri...
Wilhelm Reich Kitapları - Eserleri
- Dinle Küçük Adam
- Cinsel Devrim
- Faşizmin Kitle Psikolojisi
- Dirimin Öldürülüşü
- Bedensel Boşalmanın İşlevi
- Karakter Analizi
- İnsanın Doğadaki Yeri
- Orgazmın İşlevi
- Cinsel Ahlakın Boy Göstermesi
- Gençlik Tutkusu
- Cinsel Olgunlaşma
- Kişilik Çözümlemesi
- Geleceğin Çocukları
- Gençliğin Cinsel Mücadelesi
- Kanser
- Başı Dertte İnsanlar
- Reich Freud'u Anlatıyor
- Gençliğin Cinsel Eğitimi
- Listen, Little Man!
Wilhelm Reich Alıntıları - Sözleri
- Bilinçlilik bir özalgılama işlevinden, özalgılama da bilinçli olmaktan başka bir şey değildir. (Kişilik Çözümlemesi)
- Bütün canlılar gibi insanın da öncelikli gereksinimleri açlığın giderilmesi ve cinsel tatmindir. Günümüz toplumu birinciyi zorlaştırmakta, ikinciyi engellemektedir. (Orgazmın İşlevi)
- Ulusu beslemek için, diğer ulusları katletmeden, pratik olarak ne yapıyorsun? Doktor olarak kronik hastalıklara karşı ne yapıyorsun, eğitimci olarak çocukların yaşam sevinçleri için, iktisatçı olarak yoksulluğa karşı, yapı ustası olarak konut hijyenini geliştirmek için ne yapıyorsun? Haydi, şimdi gevezelik etmeyi bırak da, somut pratik yanıt ver ya da çeneni tut! (İnsanın Doğadaki Yeri)
- Bedensel boşalma gücünden yoksun kişi kendini taş taşımış gibi yorgun hisseder, seviştiği insandan tiksinir, ona karşı bir itme yada kayıtsızlık, giderek kin bile duyar. (Bedensel Boşalmanın İşlevi)
- İnsan hakkını alabilmek için yalvarmaz, savaşır. (Geleceğin Çocukları)
- Sevgi, çalışma ve bilgi canımızın kaynaklarıdır. Yaşamı onlar yönetmelidir. (Reich Freud'u Anlatıyor)
- Bir süngü ile her şey yapılabilir,ama üzerine oturulamaz. (Gençliğin Cinsel Mücadelesi)
- 1917 Rus devriminden beri uluslararası politika alanında olanlar, insan kitlelerinin özgürlüğe yatkın olmadıkları gerçeğinin doğruluğunu ifade ediyordu. Bunu gömeden faşist seli anlamak kesinlikle mümkün değildir. (Faşizmin Kitle Psikolojisi)
- Biz kadının doğal olarak erkekten daha aşağı olmadığına ama binlerce yıllık ekonomik ve cinsel baskı sonunda gerçekten aşağı bir duruma getirdiğine inanıyoruz. (Cinsel Olgunlaşma)
- "Tutkuya karşı koyamayacak kadar zayıfım.." (Cinsel Devrim)
- Böylece, cinsel yaşama çekidüzen verme kuramının anahtarı bulunmuş oluyordu ve sinir hastalıklarını geçirme konusunda iyi bir araç elde ettiğimizi söylemeye hakkımız vardı artık: ancak, sonradan deney, son derece ciddî birtakım hallerde bile üretken cinsel etkinlik düzene konduğu zaman, hastanın ve iyileşmeye yüz tutan bireyin yaşadıkları çevrenin düzenli cinsel yaşamın geri getirilmesine karşı çıktığını gösterecektir. Bu karşı-çıkış çok değişik biçimlerde kendini belli etmekteydi, hâlâ da etmektedir. Örneğin, on yedi on sekiz yaşındaki bir genç kız, eğer kentsoylu bir ailenin çocuğuysa, cinsel açıdan öylesine sıkı denetlenmekteydi, ya da bir işçi çevresinden geliyorsa, içinde yaşadığı toplumsal koşullar öylesine acıklıydı ki (konut, gebeliği önleme sorunu, ana-babanın ahlâkçı tutumu), toplumun cinsel yaşamın karşısına diktiği suçluluk hâlesinin verdiği korkuyla, en rahat çözümü, yani sinir hastalığını yeğliyordu. (Cinsel Ahlakın Boy Göstermesi)
- Kişiliğin oluşumunda kullanılmayan güdüler bastırılmazlarsa, dolaysız doyuma iterler insanı. --- Dolaysız doyuma erebilen cinsel enerji gidip düşünsel Ben'in özlemlerine gizlenmez --- Düşünsel Ben'le, gerçek Ben birbirine benzer, dolayısıyla hiç bir gerilim ortaya çıkmaz! --- Bir güdü sereserpe açılıp çiçeklenmeye fırsat bulabilmiş ise artık onu bütünüyle bastıramazsınız. --- Kişiliğin oluşumu, kişiliğin güdüsel yaşamla dış dünya arasındaki sınırında, yâni Ben düzeyindedir. Biz ona aynı zamanda Ben'in kişiliği deriz. (Kişilik Çözümlemesi)
- Kronik cinsel tatminsizlik durumunda gelişen acımasız karakter özelliklerini anladım. Bunları sivri dilli geçkin bakirelerde ve dünya zevklerinden sakınan ahlakçılarda görebiliyordum. Bunun aksine genital tatmin yaşayabilen insanlarda yumuşaklık ve iyilik göze çarpıyordu. Doyuma ulaşabilen bir insanın sadist olabildiğini hiç görmedim. (Orgazmın İşlevi)
- ''Düzmece kurtarıcıları yüzlerinden tanımayı öğrenin.'' (Dirimin Öldürülüşü)
- ''İnsanoğlu, İsa'nın yaşamöyküsüyle, başarısız da olsa, kendi yoksul yaşamının gizini anlayıp çözmeye uğramıştır. Bu girişim başarıyla sonuçlanmamıştır, çünkü insanoğlu İsa'nın öldürülmesinden önce de, sonra da, kendi ben'ine ulaşamamıştır. İsa'yı kendi gizemiyle acısının simgesi haline getirmiştir. Masallaştırma süreciyle İsa'yı anlama olasılığını yok etmiştir.'' (Dirimin Öldürülüşü)
- Gerçekte bitkisel kökeninden koparılmış yaşam kısırdır, biçim ve anlatım yönünden katıdır, kurumuş bir bitki kadar verimsizdir. Buna karşılık, sürüp giden katılıkla dirimsel enerjinin donup kalmasına dayanamayan bitkisel yaşamda şaşırtıcı bir evrim gücü vardır. Uygarlık doğal hazların yerine konmuş ikincil elden oluşumların ürünü değildir, her ilerleme dış dünyayla aramızdaki dolaylı ilintililerin geriye kalanlarının sonucudur. Dolayısıyla, insanların kişilik yapılarını ikincil elden işlevlerin boyunduruğundan kurtarıp doğa ve toplumla doğrudan doğruya bağıntılı kılabildiğimiz an elde edilebilecek sınırsız güçleri kolayca tasarlayabiliriz. Ama bunu yeni bir din ya da "dünyayla dolaysız ilinti sağlama"yı vaat eden "Yoga çağrışımı" yapamaz. Söz konusu boyunduruktan kurtulma, şu ya da bu "gizemcilik"e tapanların hiç bir zaman gerçekleştiremeyecekleri bir şeyin, toplumsal yapıların değiştirilmesi gereklidir. (Karakter Analizi)
- Yöneticiler değildir halkı yöneten, halk yöneticileri kendisini yönetmeye zorlar hep. (Dirimin Öldürülüşü)
- Bunların dışında, başka bir gözlem bize kendini zorla kabul ettiriyordu: iyileşmekte olan sinir hastası için uygun cinsel eş bulmak müthiş güçtür. Üreme yetkisindeki bozukluklar, erkeklerin kabalığı, sağaltım işlemini cinsel eş olarak tamamlayabilecek kadınların cinsel rahatsızlıklarıyla kişilik yapılarındaki sapmalar yepyeni sorunlar çıkarıyordu karşımıza. (Cinsel Ahlakın Boy Göstermesi)
- İnsan denen memeli hayvanın en belirgin yanılgılarından biri, aslında hiç mi hiç tanımadığı kendi öz doğasını genel olarak doganm özüyle karıştırmasıdır. Bu dediğimiz yalnız bilimöncesi Eski Çağ'la Orta Çağ için değil, özellikle günümüz için geçerlidir. Giderek, düşüncenin temellerini etkileyen bir yanılgıdır bu; insanoğlu doğanın bir parçası olduğu, doğa insanın bir parçası olmadığı için, ancak dogadan çıkıp insana gidilebilir, insandan dogaya gidilemez. (İnsanın Doğadaki Yeri)
- Tanrı'nın cenneti sizin içinizdedir. (Dirimin Öldürülüşü)