dedas
Turkcella

Candide - Voltaire Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Candide kimin eseri? Candide kitabının yazarı kimdir? Candide konusu ve anafikri nedir? Candide kitabı ne anlatıyor? Candide kitabının yazarı Voltaire kimdir? İşte Candide kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.03.2022 10:00
Candide - Voltaire Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Voltaire

Çevirmen: Ayşe Meral

Orijinal Adı: Candide, ou l'Optimisme

Yayın Evi: Alfa Yayıncılık

İSBN: 9786051711874

Sayfa Sayısı: 170

Candide Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Alman filozofu Leibniz'in "Yaşadığımız dünya dünyaların en iyisidir" mantığına karşı çıkarak yazılan 1759 tarihli Candide, Voltaire'in en önemli yapıtlarından biridir. Candide adlı iyi niyetli bir genç Almanya'da yaşadığı şatodan kovulduktan sonra Avrupa, Afrika ve Asya'da büyük felaketlerin tam ortasına düşer. Depremler, engizisyon tehlikesi, frengi hastalığı, cinayetler arasında oradan oraya savrulur. Mümkün dünyaların en iyisinde yaşadığımızı söyleyen hocası Pangloss'un öğretilerini bu maceralarda hiç aklından çıkartmayacaktır, ama dünyanın halini, insanların kötülüğünü gördükçe de umutsuzluğa kapılmadan edemez. Almanya'da bir şatodan sefil bir hayata, düşler ülkesi Eldorado'dan İstanbul'a dek uzanan, iyimserliği alaya alan ve bu sırada hayatı, hayatın amacını sorgulayan bir yapıt.

Candide Alıntıları - Sözleri

  • Yüz kez kendimi öldürmek istedim, ama hayatı seviyordum.
  • Ama ben kendi dünyamda o kadar mutsuz oldum ki kalbim neredeyse umuda kapalı
  • “Ama hangi sebeple bu dünya yaratıldı?” diye sordu Candide. “Bizi delirtmek için,” dedi Martin.
  • "İster güzel olsun, ister çirkin; ben namuslu bir adamım, görevim onu her zaman sevmektir."
  • "Haydi çalışalım." dedi Martin, "Fazla düşünmeyelim, hayat ancak bu şekilde dayanılır hale gelir."
  • Eğer burası olası dünyaların en iyisi ise, o halde diğer dünyalar kim bilir nasıldır?
  • Çalışmak , bizden üç büyük kötülüğü uzak tutuyor: can sıkıntısını, kötü alışkanlıkları ve yoksulluğu.
  • Her şeyin iyi olduğunu söyleyenler aptalca bir söz etmişler. Her şey en iyidir demek gerekirdi.
  • Çalışmak, bizden üç büyük kötülüğü uzak tutuyor: can sıkıntısını, kötü alışkanlıkları ve yoksulluğu.
  • Peki hangi amaçla bu dünya oluştu? diye sordu Candide. - İnsanları deliye çevirmek için, dedi Martin.
  • Parlamentodakiler kilisedekilere, edebiyatçılar edebiyatçılara, dalkavuklar dalkavuklulara, bankerler halka, karılar kocalara, akraba akrabaya karşı sonsuz ve sürekli bir düşmanlık içinde!
  • "Gizli acılar, genel felaketlerden daha acıdır."
  • "yüz kez kendimi öldürmek istedim, ama hayatı seviyordum. bu gülünç zayıflık belki en bahtsız eğilimlerimizden biridir; çünkü sürekli yere atmak istediğimiz bir yükü ara vermeden taşımayı istemek kadar aptalca bir şey var mı?"

Candide İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Teşekkürler dünya.”: Yazarın kendisiyle ve kitabın konusuyla ilgili bir şey yazmak istemedim bu kez. Merak edenler arama motorlarından ve diğer incelemelerden kolayca ulaşabilirler bunlara. Ben daha çok vermek istediği mesajla ilgilenmek istedim,kendi penceremden. Kitabı genel anlamda sevmekle beraber,yazarın iyimserliği fazlasıyla yermiş olmasının haksız bulduğum noktasına değinmek istedim.Ve şöyle ki: Voltaire, baş karakterimiz olan Candide’yi fazla saf (bence daha çok aptal gibi) ,bütün insanları da o kadar kötü anlatmış ki dünyaya dair asla bir umut besleyemiyorsunuz.Evet insanlar beklediğimiz kadar iyi olmayabilir, ama bu hiç kimseye güvenmememiz gerektiğini ve dünyanın yaşanılmayacak derecede kötü bir yer olduğunu göstermez. İlla yaşanılacak iyi yerler, güvenmemiz gereken birileri vardır ve olmalıdır da. Evet anlattığı bütün kötülükler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Ama korkarak, nefret ederek ve her şeyde bir kötülük olduğu düşüncesiyle yaşayarak, karamsarlık deryasında boğamayız kendimizi. Yani eğer sen, kendinin iyi bir insan olduğuna inanıyorsan,senin dışında da iyi birileri vardır demek ki.Değil mi ama?? Neyse işte,kısa iç dökmeli incelememe, çok sevdiğim, rahmetle andığım, harika insan Kazım Koyuncu’nun sözleriyle son vermek isterim. Sağlıkla,iyilikle ve kitapla kalın sevgili okurlar :) “Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya." (Filiz)

VOLTAIRE VE ESERLERİ ÜZERİNE: ”Uzun yaşamı boyunca aklın her silahını kullanarak bitmek bilmez bir heves, tutkulu bir adanmışlık, hepsinden de öte korkunç alay etme yeteneğiyle uğruna savaş verdiği ideal kazanımları; hoşgörüyü, ruhani özgürlüğü, insanlık onurunu, adaleti kafalarımıza adam akıllı işlemiş ve bunlar sanki artık doğal yaşamımızın bir parçası, soluduğumuz hava, yalnızca onlardan mahrum kalınca üzerine düşündüğümüz şeyler olmuştur. Sözün özü, Voltaire’in kaleminden dökülen en cüretkâr düşünceler bugün olağan hale gelmiştir.” (Francis Espinasse, Voltaire, s. 191) Aydınlanma çağı Filozofları arasında yer alan Voltaire, ileri sürdüğü farklı görüşleriyle çağına damgasını vurmuş bir düşünürdür. Onun ilginç yanı evrenselliğinden ileri gelmemektedir. O, daha çok bilgi ve yaratıcılığıyla öne çıkmış birisidir. Voltaire, özellikle akıl, özgürlük, adalet, eşitlik gibi temel değerleri hakim kılma uğruna her şeye ve herkese karşı direnmiştir. Düşünceleriyle her daim hoşgörüsüzlüğe ve kilisenin siyasal etkisine karşı çıkmıştır. Akıl dışı olan tüm Hıristiyan dogmalarına karşı savaş vermiştir. ”Dini fanatizmi” birçok eserinde yermiş ve çoğu zaman adalet arayışı içinde olmuştur. 25 yaşına geldiğinde ”Voltaire” adını kullanmaya başlayan François Marie Arouet, 21 Kasım 1694’te Paris’te doğmuştur. Oldukça hasta bir bebek olarak dünyaya gelen Arouet’nin fazla yaşamayacağı düşünülmüştür. Ne var ki hastalıklardan çok çekmiş olsa da, beklentileri aşarak 83’üne kadar yaşamıştır. Doğduğunda erkek kardeşi Armand’dan on, kız kardeşi Margueritte’ten dokuz yaş küçüktür; aslında dünyaya gelen iki kardeşi daha vardır fakat onlar doğumdan hemen sonra ölmüştür. Voltaire’in babası, François Arouet, Poitou’nun saygın orta sınıf ailelerinden birine mensuptur; büyükbabası, Poitou’dan Paris’e göçerek orada başarılı bir kıyafet tüccarı olmuştur. Yetenekli ve dürüst bir adam olan François Arouet uzun yıllar boyunca Paris’in birinci sınıf noterleri arasında yer almış, modern İngiliz aile avukatlarının bazı önemli işlevlerinin yerine getirilmesini de kapsayan birtakım uygulamalara karşı duyduğu heves, onu bu konularda başarılı kılmıştır. Babası Arouet de yaşamının erken dönemlerinde noterliği satın alır ve bu işle uğraşır. Annesinin hakkında bilinen çok şey yoktur. İkinci oğlunun onun hakkında söylediği birkaç şey haricinde Madam Arouet hakkında herhangi bir şey bilinmemektedir. Madam, ikinci oğlu henüz yedi yaşındayken hayatını kaybeder. İlginçtir ki, Voltaire’in bir tür kadın düşkünlüğü vardır. Bu, onun oyunlarında yaptığı esprilerden de, yaşamında birçok kadınla beraber olmasından da belli olur. Bunun nedeni de muhtemelen anne sevgisini tadamaması, dolayısıyla kadınlara bir doygunluk yaşamamasıdır. ”Anne şefkati ve kadın tutkusunu” başka kadınlarda, hayatı boyunca aramıştır. Ayrıca, Tolstoy da genç yaşında annesini kaybeder ve onun da büyüyünce kadın tutkusu ortaya çıkar. Tabii ana etken bu değildir fakat etkenlerden biri budur. İki yazar arasında böyle bir bağlantı vardır; aynı zamanda, kadın tutkusuyla anne şefkati arasında da bağ vardır. Öksüz kalan Voltaire, on yaşına basana kadar babasının yanında çalışmış, daha sonra Louis-le-Grand Koleji’ne kaydolmuştur. Burası, ünlü bir ruhban okuludur ve üst sınıf insanların çocukları genellikle bu okula gelir. Okulda yatılı olarak eğitim görenler iki sosyal sınıfa ayrılır: Bunlardan ilki genç Arouet’nin dahil olduğu sınıftır, diğeriyse bazıları soylu olmak üzere hepsi iyi ailelerden gelen çocukların sınıfıdır. Burada Voltaire, kendine uzun süre fayda sağlayacak dostluklar kurmuştur. Aynı zamanda burada Latince öğrenmiştir fakat asla akademik düzeyde Latince metinler yazamamıştır, Yunancasıysa zayıftır. Ayrıca, 1708 yılının dolaylarında Fransa, her türden felaketle boğuşmaktadır. Fransa’nın Oudenaarde’daki zaferinin ardından (11 Temmuz 1708) Marlborough ve Eugene, Lille’i ele geçirmiştir. Lille’in düşüşü (23 Ekim) müttefiklere Paris’e giden yolu açmış gibi görünmektedir. Yetişkin bir adam olduğunda Voltaire, o döneme ait çocukluk anılarını anımsayarak bu haberler karşısında dehşete kapıldığını ifade edecektir. Bu ”dehşetler” de Voltaire’de bir savaş nefreti oluşturmuştur ve dehşetlerini de sık sık yazınsal alana da taşımıştır. 16-17 yaşlarındayken kilise yasalarına karşı gelişen tavırlarını arkadaşına yansıtmak amacıyla bir mektup yazar. Bu, daha o zamanlardan Voltaire’in kilise dogmalarını aklıyla kavradığının göstergesidir. İleride bu ”fanatizme” ateşli bir şekilde karşı çıkacak ve sadece O’na itaat etmemiz gerektiğini belirtecektir. Bu yüzden de birçok kez başı derde girmiştir. Mektuplardan birinde alayla karışık olan şu cümle bulunur: ”İnzivadan yeni çıktım, ölümüne yorgunum, sırtımda elli vaazın yükü var.” Voltaire 17 yaşında Louis-le-Grand Koleji’nden ayrıldığında, ”kararlı bir şüpheci” olur. Babası, Voltaire’i Fransa’dan uzaklaştırmak için Hollanda’ya yollar ve Voltaire orada Madam Dunoyer’ye âşık olur. Madam Dunoyer hem evlilik konusunu açmadığı için hem de konumu önemsiz olduğu için Voltaire’i kapı dışarı eder. 1713 yılında Paris’e döner. Babası hukukçu olmasını ister ve 1714 yılının başlarında genç Arouet, bir avukatın yanında kalır. İleride çok farklı yollara sapacak olan Voltaire, kariyerinde değerlendirmek üzere kullanacağı olağan hukuk işleyişine dair bilgi sahibi olur. İlk eseri olan Oidipe’i, muhtemelen 1 Eylül 1715 tarihinde tamamlar. Bu tragedyasıyla kötü şöhret sahibi olur. Hükümete karşı şiirler yazdığı gerekçesiyle, 1716 yılının Mayıs ayının ilk haftasında Tulle’a sürülür. Voltaire burada yeni arkadaşlıklar edinir ve devlet karşıtı hicivlerini yazmaya devam eder. Mayıs 1717’deyse, kendisinin olmadığını iddia ettiği bir kitaptan dolayı, hapse atılır. Hapiste kaldığı süre içerisinde kendisine nasıl davranıldığıyla ilgili pek az şey biliniyor. Şartlar her ne olursa olsun yalnızca esaret altında tutulmak bile huzursuz olduğu kadar sosyelleşmeye de düşkün bir adam için oldukça zor olmalı. Genç Arouet hapishaneden çıkar ve yavaş yavaş Arouet ismi unutulmaya başlar. ”Voltaire” mahlası insanlar arasında daha yaygın hale gelir. Kendisine yazıldığında ya da referans gösterildiğinde isminin daha resmi hali olan Mösyö Voltaire kullanılır. Bu ünlü takma ismin kökeni hakkındaki tartışmalar hâlâ devam etmektedir. Yaygın teoriye göreyse Voltaire ismi, ”Arouet l.j” (le jenue – genç) isminin anagramıdır. Devamında Voltaire, Kral Naibi’nden öncesini hedef alan yazılarından dolayı, Bastille’de tekrardan hapse atılıp, Sully’ye sürgüne gönderilir. Dönünce Oedipe’ten büyük bir başarı elde eder ve baba François Arouet 1719-20 civarlarında ölür; bir koşulla birlikte oğluna miras bırakır. Voltaire kibrine ve hiciv tutkusuna ket vuramamasından dolayı dayak yer; çünkü çağdaş yorumlar ışığında olayın yaşandığı döneme bakacak olursak, Paris’te genel olarak şairlerin (özel olarak Voltaire’in), her ne sebeple olursa olsun herhangi birini sözlü ya da yazılı olarak gücendirdiğinde, o şairin dayakla cezalandırılmasından daha doğal bir şeyin olmadığı görülüyor. Belki de Voltaire kendine ket vursaydı, kimseyi hicvetmeseydi ve cesaretiyle ünlenmeseydi, bu kadar ünlü olmayacaktı. Voltaire’i ”Voltaire” yapan her ne kadar sivri zekâsı ve hiciv ustalığıysa da, ”düşüncelerini korkusuzca belirtme gücü” de göz ardı edilmemeli. Daha sonra Voltaire bir aşk ve felsefe macerası yaşar, ”acımasız Jansenistler”i yerer. Hollanda’ya döner ve oradaki inanç özgürlüğünü beğenir. Bir şövalyeyi düelloya davet teşebbüsünden dolayı hapse girer. İngiltere’ye gider ve buradaki düşünce özgürlüğüne ekstra hayran olur. Newton’ın yeğeniyle, Jonathan Swift’le ve daha birçok kişiyle tanışır. Yazdığı ”Henriade” oyunu bayağı bir maddi getiri sağlar ve İngiltere’den ayrılır. ”Eğer İngiltere’de tek bir din olsaydı bu dinin despotizmi korkunç olurdu. Eğer yalnızca iki din olsaydı, bu dinlerin mensupları birbirini boğazlardı. Oysaki İngiltere’de üç din var; mutluluk ve huzur içinde yaşıyorlar,” der. Milton, Shakespeare, Descartes ve Locke’u okur. Descartes’ı sevmez ama nasıl ki Newton’a hayransa, Locke’a da hayran kalır. İki trajedisi yayımlanır ve sahnelenir, hatırı sayılır derecede rağbet görür. Devamında Voltaire, kız arkadaşı Madam Châtelet’yle taşrada bulunduğu sırada, tıpkı korktuğu gibi, Pascal üzerine notlarının bulunduğu basımın Paris’te gizlice yayımlanmış olduğunu öğrenir. Kitabın basımı yasaklanır ve Paris Parlamentosu tarafından kınanır. Kitap ateşe verilir, Voltaire kaçar ve kendini Cirey’de bulur. Voltaire’in Newton’a olan hayranlığı artar ve bilimle uğraşır. Madam Châtelet ile bağları artar ve o ölene değin aralarındaki bağ devam eder. Mohamet oyunu yayımlanır ve büyük tepki toplar. Yakın arkadaşı olan Prusya Kralı Friedrich ile araları az çok açılır. Kamuoyunun baskısından ve Friedrich’in oyunlarından dolayı yurt dışına çıkar. ”Kraliyet Tarih Muharriri” olur ve yeni bir oyun yazar. Tekrar sürgüne gönderilir. Voltaire kralın maiyetinden istifa eder, kızı doğar ve Madam Châtelet ölür. Voltaire Berlin’e gider, illegal yollarla ticaret yapar. Friedrich’le araları bozulur ve görevinden alınır. 26 Mart 1753’te Voltaire’le Freidrich ayrılırlar ve bir daha asla karşılaşmazlar. Voltaire, ”Annales de l’empire” eserini kaleme almaya başlar. Bu kitap Voltaire’e, sahip olduğu değere kıyasla, büyük belalar açar. Voltaire, yine yanlış anlaşılmadan dolayı, gözaltında tutulur. Devamında Cenevre’ye gider ve Lizbon Depremi yaşanır. Bu deprem, onda çok büyük bir iz bırakır ve Candide’inde de bunu yansıtır. Voltaire Cenova’ya gider. Jean Calas trajedisi yaşanır ve bu onda derin izler bırakır, ”Hoşgörü Üzerine Bir İnceleme”yi bu trajedi üzerine yazar. ”Batıl inanç”ın kötü ve haksız zaferi karşısında Voltaire’in öfkesi sonsuzdur. Yaşamının sonlarına geldiğinde Voltaire, yine haksız bir davadan kaçıp, Prusya’ya gider. II. Katerina’yla da ilişkisi kuvvetlenir. XV. Louis ölür ve bir kadını, Matmazel Varicourt’u evlat edinir, ona ”Belle et Bonne” ismini verir. 5 Şubat 1778’de Paris’ döner. Ardından Voltaire, hastalıktan sonra, görülmemiş bir sevgiyle karşılaşır. 30 Mayıs 1778’de de, ağır bir hastalıktan sonra, ölür. 18. yüzyılda yolculuk anlatılarına duyulan ilginin artması dönemin felsefi düşüncesinin de yolculuk deneyimleriyle şekillenmesine neden olur. Özellikle pek çok yazara esin kaynağı olan Antoine Galland’ın 18. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’ya tanıttığı Binbir Gece Masalları pek çok gezgin için gizemli bir dünyaya açılan kapıdır. Doğu hikâyelerinin etkisiyle, dünya yazınında yeniden ortaya çıkan yolculuk izleğiyle yapıtlarına şekil veren Voltaire, başta Binbir Gece Masalları ile Swift’in Gulliver’in Gezileri’nden etkilenir. Eleştirilerini, düşüncelerini ve imgelem gücünü Doğu unsurlarıyla birleştirerek aktarmaya çalışan Voltaire, birçok eserinde bunu belli eder. Voltaire’in ”Sadık veya Kader” öyküsü ilk olarak Babil’de geçer ve yapıtın başkişisi Sadık, iyi eğitim almış, saygılı, erdem sahibi bir bilgedir. Sevdiği kadın tarafından ihanete uğradıktan sonra bilinmeyene doğru yolculuğa çıkar. Karşılaştığı mutsuz insanlar, yaşanan felaketler ve bu felaketler karşısında insanlara yardımcı olmak istemesi onu büyük haksızlıklara ve kötülüklere sürükler. ”Bir insan ne kadar bilge olabilirse Sadık da işte o kadar bilge biriydi, zira hep bilge insanlarla vakit geçirmeye çalışırdı,”¹ der Voltaire. Bilge ve erdem sahibi Sadık, ihanetler yüzünden, zorlu yolculuklara çıkmaya başlar. Yolculuklarından birinde, değerli bir köpek ve at kaybolur. Sadık’ın da ”kaderi” kayboldukları yerin yakınında olmaktır. Ona sorular sorarlar ve o da bilgeliğinden ve gözlem gücünden dolayı cevap verebilir, halbuki köpeği de atı da hiç görmemiştir. Daha sonra ”cadı” ithamına maruz kalır. Onu sürgüne göndereceklerken kıl payı kurtulur. Sadık ”fazla bilgili olmanın kimi zaman ne kadar tehlikeli olduğunu görür”² ve yakınır: ”Pencereden bakmak ne kadar da tehlikeli! Bu hayatta mutlu olmak ne güç!”³ Sadık ilk önce karısı tarafından ihanete uğrar, devamında gözlem gücü sayesinde para ve kırbaç cezası alır; daha sonra, söylediği akıllıca bir söz yüzünden neredeyse kazığa oturtulur. Sadık, tekrardan, şöyle yakınır: ”Mutluluk ne ki! Bu dünyada var olmayan insanlara dek herkes bana zulmediyor.”⁴ Sadık’ın gördüğü tüm zalimliklerin tek bir sebebi vardır: bilgelik. İnsanlar, Sadık’ın bilgeliğine katlanamazlar. Onu her zaman bir köle ve aşağılık olarak görmek isterler. Toplumun bilgelere bakış açısı hep bunun gibidir. Micromégas’da da bundan yakınmamış mıdır Voltaire? Ya da kendisi de bu sorundan birçok kez muzdarip olmamış mıdır? ”Bilim, ahlâk, cesaret, hepsi de felaketim oldu,”⁵ der Sadık. Voltaire de öyküsünü bir daha hiç kimse bu sorundan muzdarip olmasın, herkes rasyonel bir bakış açısıyla bilime, ahlâka, felsefeye ve cesarete baksın diye yazmıştır. Öykünün sonu da Shakespeare’in oyunlarındaki gibi, ”iyi insan her zaman hak ettiğini elde eder” mottosuyla biter. Voltaire’in bir diğer yapıtı Candide, Leibniz’in ”Yaşadığımız dünya dünyaların en iyisidir” düşüncesine karşı yazılmıştır. Candide, Latince beyaz ve temiz anlamına gelen “candidus”tan türemiştir. Voltaire Candide’de dünyanın her yerinde kötülüklerin, zulüm ve eziyetlerin var olduğunu, buna karşın insanın aklını kullanarak bu durumu iyileştirebileceğini sanki karanlıklara ışık tutmak istercesine gözler önüne serer. Candide, Voltaire’in iyimserlikten kötümserliğe dönüşen felsefi düşüncesinin yansımasıdır. Voltaire, bu zalim ve saçma dünyada, Dostoyesvki’nin aksine,⁶ cennetin var olmadığını gözler önüne serer. Düşündüğünü tersine bir anlatımla söyleme ve yergiden oluşan ustaca karışım, Voltaire’in Candide eserinin çekiciliğini oluşturur. Yazara göre, her şeyin iyi olduğunu söylemek saçmalıktır. Alman filozof Leibniz’in iyimserlik felsefesine karşı alaycı bir tepki gösterir. Kötülüğün her yerde bulunduğunu, savaş, kölelik, kendini beğenmişlik ve hoşgörüsüzlüğün kötülüğün belirtisi olduğunu gösterir. Dünyada bu kadar çok kötülük varken, böylesine iyimser olmanın, ahmaklıktan başka bir şey olmayacağını vurgular. Candide, Vestfalya adında hayali bir ülkede, Baron Thunder-ten-Tronckh’un şatosunda yaşar. Candide Baron’un kız kardeşi Cunégonde’la yakınlaşır ve bu yüzden Baron onu şatodan atar. Böylece Candide’in farkındalık serüveni başlar. İlk önce Candide, Bulgarlara rastlar. Voltaire Friedrich’in ”mavi elbiseli” adamlarını kullanır. Asker toplamak için görevlendirilen bu adamlar, Candide’i de askerlik için uygun bir aday olarak görürler. ”İşte tam aradığımız özelliklere ve boya sahip genç bir adam,”⁷ derler. Devamında sanki ”Tanrı rızası için” Candide’e yemek vereceklermiş gibi yaparlar. Candide de bu adamlara kanar, ”İnsanlar birbirlerine yardım etmek için yaratıldılar,”⁸ der mavi elbiseli adam, ironik bir şekilde. Burada Voltaire, açık bir şekilde, insanların hiçbirinin ”Tanrı rızası için birbirlerine yardım eden varlıklar” olmadığını, aksine, Sadık veya Kader’de belirttiği gibi, insanların ”küçücük çamur zerresi üzerinde birbirlerini yiyen böcekler”⁹ olduğunu söyler. Voltaire, savaşların zalimce, acımasız bir şekilde devletleri yok etmesinden, en çok da sivil insanların katledilmesinden nefret ettiğinden bahseder. Prusya Kralı II. Friedrich tarafından başlatılan Yedi Yıl Savaşları’nın acımasızlığından bahsetmek için yazar, Candide’i, Bulgar ordusunun askerleri ile karşı karşıya getirir. Savaşta can çekişen askerleri, insan yığınları olarak betimler. ”Bir sürü ölü ve ölmek üzere olan insanın üzerinden geçti ve komşu köye ulaştı. Köy kül olmuştu; Bulgarların kamu hakları yasasına uygun olarak yaktıkları bir Abar köyüydü. Burada kalbura çevrilmiş yaşlılar, kanlı memelerini çocukların ağzına vermiş boğazı kesilmiş kadınların ölümünü seyrediyorlardı; biraz ötede doğal ihtiyaçlarını giderip karınlarını deştiği kızlar son nefeslerini veriyordu; yarı yanmış başkaları canlarının alınması için çığlık atıyorlardı. Kesilmiş bacak ve kolların yanında beyinler yerlere dağılmıştı.” (s. 20) Yolculuğunun devamında Candide, akıl hocası ve ona ”en iyi dünyada yaşıyoruz” ideolojisini aşılayan (Leibniz’i simgeleyen) Pangloss’la karşılaşır. Bulgar askerleri şatoyu yağmalamıştır ve kaçabilen kaçmıştır, Pangloss da berbat bir haldedir; Candide, ”Dünyaların en iyisi neredesin?”¹⁰ diye feryadı basar ve hayata karşı ilk farkındalıklarını kazanmaya başlar. Yavaş yavaş Candide manen gelişir ve o sırada bir deprem yaşanır, bu deprem Voltaire’i çok etkileyen Lisbon Depremi’dir. 1 Kasım 1755’te gerçekleşen bu depremle birlikte insanlar çok büyük bir dehşete düşer. Aslına bakılacak olursa bu tür korkunç bir facia yalnızca, her gün küçük çapta meydana gelen bir olayın bu kez büyük çapta gerçekleşmesinden ibarettir. Denizde batan gemiler, yanan bir bina ya da tiyatro; kimi dürüst kimi düzenbaz ebeveynler, masum çocuklar ya dalgaların ya da alevlerin arasında kaybolmuşlardır. Birçok haneden ağlamalar, hıçkırıklar yükseliyordur… O zamanlar altı yaşında bir çocuk olan Goethe’nin de altmışlık Voltaire kadar aklı karışmıştır; depremin etkisi çok büyük olmuştur. Voltaire de bu depremi Candide’de okurlarına yansıtır. Pangloss burada da iyimserliğini konuşturur, dolayısıyla, düşüncelerinden dolayı engizisyona kurban gider (gittiği sanılır). Voltaire burada insanların sadece düşüncelerinden dolayı, hem de tamamen dinlenmeden, engizisyona kurban gittiğini, hatta devamında depremleri engellemek için bile birkaç kişinin yakıldığını belirtir.¹¹ Candide birkaç cinayet işler; karakteri iyilik ve saflıktan, katilliğe, farkındalığa ve dehşete dönüşür. Devamında, yanında Cacambo’yla birlikte ”hayali ve muhteşem ülke” Elorado’ya giderler. Orada Candide kendi ülkesinin ve diğer dünya ülkelerinin ne kadar yozlaşmış olduğunu fark eder, ”Üstat Pangloss ne derse desin Vestfalya’da her şeyin kötü gittiğini sık sık fark etmiştim,”¹² der. Voltaire de ”Her şeyin yolunda gittiği yer Eldorado’dur,” der ve Eldorado da hayali bir ülke olduğu için, bu dünyada hiçbir şeyin yolunda gitmediğini ve güzel olmadığını vurgular. Candide, her türlü zorluğa rağmen kısmen güzel bir sonla biter. Voltaire, Candide eserinin sonunda, mutluluğa ulaşmak için, bahçemizi yetiştirmemiz gerektiğini söyleyerek bize bir umut iletisi verir. Akıl ve çalışma eylemi kötülüğe karşı ürettiği bir çözüm, yozlaşmış, korkunç manzaraların yer aldığı bir dünyadan mutlu bir topluma geçiş için de köprüdür. Aslında, Candide’in geçirdiği her sıkıntı, yaşadığı her zorluk önemlidir. Candide’i ”Candide” yapan şeyler de bunlardır; onun yaşamındaki her gün, her duygu özeldir, o kendini böyle oluşturur. Voltaire diğer eserlerinde de kendi öğretisini yansıtır. Hoşgörü Üzerine Bir İnceleme’de Jean Calas trajedisi üzerinden hoşgörünün hem toplum hem de birey için çok önemli olduğunu, kanıtlarla birlikte vurgular. Cahil Filozof’ta sadece O’na ibadet etmemizi salık verir ve insanların ne kadar bilgi edinirlerse edinsinler ”cahil” kalacaklarını açıklar. Bazı filozofları över, bazılarını da yerer. Babil Prensesi’nde ”Binbir Gece Masalları”na atıflarını sıklaştırır, kendi ideolojisini ve insanlığa karşı yergilerini yansıtır. Safdil’deyse, tıpkı Candide’deki gibi, kişilik oluşturma mücadelesini farklı yollardan işler. Aslında Voltaire yüce bir filozof değildir; çünkü onun ”çok çarpıcı” düşünceleri yoktur. Sadece zamanına göre idealist ve akılcıdır. Çağının dogmalarını küçük yaştan itibaren kavrar ve eleştirir. Dayak yese, sürgün yese, hapse atılsa bile hiçbir zaman yermekten, insanlara gerçekleri göstermekten sakınmaz, Sadık gibi her zaman cesurdur; Voltaire’in de en önemli özelliklerinden biri budur. Her ne kadar bu çağda yaşayan bir insana düşünsel olarak çok büyük fayda sağlamasa da, fayda sağladığı göz ardı edilemez. Sözün özü, Voltaire’in kaleminden dökülen en cüretkâr düşünceler bugün olağan hale gelmiştir. Faydam dokunduysa ne mutlu bana, keyifli ve verimli okumalar. KAYNAKÇA: ¹(Sadık veya Kader, İş Kültür, s. 3) ²(a.g.e, s. 11) ³(a.g.e, s. 12) ⁴(a.g.e, s. 13) ⁵(a.g.e, s. 72) ⁶(Karamazov Kardeşler: ”Baylar, çevremizi saran şu Tanrı nimetlerine bakın bir kez: Gök açık, hava temiz, otlar körpe, kuşlar, doğa olabildiğine güzel ve günahsız… Yalnız bizler, biz tanrıtanımaz ahmaklar yaşamın bir cennet olduğunun farkında değiliz.”) ⁷(Candide, Alfa Yayınları, s. 15) ⁸(a.g.e, s. 16) ⁹(Sadık veya Kader, İş Kültür, s. 31) ¹⁰(Candide, Alfa Yayınları, s. 24) ¹¹(a.g.e, s. 33) ¹²(a.g.e, s. 87) (Fëanor)

Olası dünyaların en iyisinde bütün olaylar birbirine bağlıdır...: Yaşamı boyunca insan haklarını, fikir ve din özgürlüğünü savunan Voltaire eserlerinin ceremesini çekmiş filozoflardan biridir. Felsefi öykünün ilk örneklerinden kabul edilen Candide;  Voltaire’in şahsiyetini ve düşüncelerini somutlaştırdığı bir eserdir. Sadece  yaşadığı toplumu değil, farklı kültürlerin insanlarını, Kilise’yi, din adamlarını, gelenek ve göreneklerini kâh gerçek kâh düşsel yolculuklar vasıtasıyla  ironik bir şekilde irdeleyen Voltaire,  dünyanın her yerinde, kötülüğün, çirkinliğin ve eziyetlerin varlığına dikkat çeker, buna karşın insanın aklını kullanarak bu durumu düzeltebileceğini ifade eder. Yaşadığı dönem itibariyle bu reçeteye gerçekten ihtiyaç vardır, karanlıklara ışık tutmak gereği doğmuştur. "İnsanlar az da olsa mahiyetini kaybetmiş durumdadır, çünkü kesinlikle kurt olarak dünyaya gelmemişken kurt olmuş durumdalar. Yaratan onlara ne yirmi dörtlü top, ne de süngü verdi, ama onlar birbirlerini öldürmek için süngüler ve toplar yaptılar." Sözleriyle kötülüğe akan insanoğlu karşısında her gittiği yerde dehşete düşer ve iyilik kötülük diyalektiği içinde, sonsuz iyimserliğe, karşı tavır, sergiler. Binbir Gece Masalları ile Swift’in  Serüvenleri’nden esinlenen Voltaire; birçok yerde ve düşsel mekanlarda olası dünyaların en iyisinin peşine düşer. Son gittiği yer olan Konstantinepolis'te : "Çalışmak , bizden üç büyük kötülüğü uzak tutuyor: can sıkıntısını, kötü alışkanlıkları ve yoksulluğu. diyen Türk köylüsünün sözüyle aydınlanır. Olası çözümlerin en iyisi kendi bahçemizi ekip biçmekle mümkün... 1001 kitap listesinde de  olan bu kitabı okumanızı öneririm.Keyifli okumalar, esen kalın. (Gncokuyor)

Kitabın Yazarı Voltaire Kimdir?

François Marie Arouet (21 Kasım 1694 - 30 Mayıs 1778), Voltaire takma adıyla tanınan Fransız yazar ve filozof. Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olmuştur.

Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiştir. Eserlerinde Kilise dogmaları ve döneminin Fransız müesseselerini yoğun olarak hicvetmiştir. Zamanın en etkili isimlerinden biri olarak tanınır.

Voltaire Paris'te, 1694'te doğmuştur. Sekiz yıl boyunca sanat eğitiminin başladığı Collège Louis-le-Grand'da okumuştur. Fakat orada "Latince ve aptallıklar" dışında bir şey öğrenmediğini iddia etmiştir.

Mezun olduktan sonra Voltaire edebiyatta kariyer yapmaya başladı. Babası ise oğlunun hukuk eğitimi almasını istiyordu. Bu nedenle Voltaire, Paris'te bir avukatın asistanı olarak çalışıyormuş gibi gözüküp, zamanının büyük bir kısmını hicivsel şiirler yazmaya adamıştır. Babası bunu öğrendiğinde Voltaire'i yine hukuk okumaya göndermiştir; yine de Voltaire yazmayı sürdürmüştür. Sivri dili ile aristokratik ailelerin beğenisini toplamıştır. Kral XV. Louis'nin naibi, Orléans Dükü, II. Philippe'i konu alan bir yazısı nedeniyle Bastille'de hapsedilmiştir. Oradayken çıkış yaptığı piyesi Oedipe'yi kaleme almış ve Voltaire ismini almıştır. Oedipe'nin başarısı Voltaire'i etkili bir isim yapmakla beraber onu Fransız Aydınlanmasına dahil etmiştir.

İngiltere'ye sürgün

Voltaire'in hazır cevaplılığı ve sivri dili başına bela olmayı sürdürdü. Genç bir asilzadeyi gücendirmesi onun mahkeme dahi olmadan sürgün edilmesine yol açtı. Voltaire'in İngiltere'ye sürgünü, İngiltere'deki düşünsel durum ve yaşadıkları düşüncelerini büyük oranda etkilemiştir. İngiliz monarşisinden ve ülkenin din ve ifade özgürlüğüne verdiği değerden etkilenen genç yazar, ülkenin yazar ve düşünürlerinden de etkilenmiştir, Shakespeare gibi. Gençlik yıllarından Shakespeare'i Fransız yazarlarına bir örnek olarak görse de, daha sonraları kendini ondan daha büyük bir yazar olarak görmüştür.

3 yıllık sürgünden sonra Paris'e dönmüş ve fikirlerini İngiliz hükümetini konu alan kurgusal bir metinde toplayarak bastırmıştır; Lettres philosophiques sur les Anglais ("İngiliz(ler) hakkında felsefi mektuplar"). İngiliz monarşisini daha gelişmiş ve insan haklarına daha saygılı görmesi nedeniyle yazınları Fransa'da büyük bir tartışmaya yol açmış ve sonunda öyle bir noktaya gelinmiştir ki evrakın kopyaları yakılmış Voltaire ise Paris'i terk etmeye zorlanmıştır.

Château de Cirey ve sonrası

Bundan sonra sınırdaki Château de Cirey'e yerleşen Voltaire burada Marquise (Markiz) du Châtelet, Gabrielle Émilie le Tonnelier de Breteuil ile de bir ilişkiye başladı. Voltaire ile Marquise 21.000'den fazla kitap toplamışlardır. Kuşkusuz Voltaire'in 15 yıl süren bu ilişkisi entelektüel gelişimine yardımcı olmuştur. Yazmaya devam eden Voltaire Mérope gibi oyunları ve bazı kısa öyküleri yayımlamıştır. İngiltere'de geçirdiği zamanda onu en çok etkileyen şeylerden birisi Isaac Newton'un çalışmalarıdır. Eser ve düşüncelerinde bunun etkileri görülebilir.

Marquise'in ölümünden sonra Voltaire Berlin'e, yakın arkadaşı ve hayranı olan Büyük Friedrich'e gitmiştir. Kral zaten onu daha önce ısrarla saraya davet etmişti. Her ne kadar ilk zamanlarda buradaki yaşamı iyi gitse de, zamanla çeşitli zorluklarla karşılaşmaya başlamıştır. Sivri dili ile burada da haksız bulduğu durumları eleştirmiştir. Sonunda kızdırdığı Friedrich, Voltaire'in tüm evrakının kopyalarını yakmış, Voltaire'i de tutuklatmıştır. Voltaire Paris'e doğru yola çıkmış fakat XV. Louis onun kente girmesini yasaklayınca, Cenevre'ye gitmiştir. Her ne kadar iyi karşılansa da tiyatral performansları yasaklayan Cenevre yasaları Voltaire'in Candide, ou l'Optimisme ("Candide, veya İyimserlik") isimli eserini yazmasına ve kenti terk etmesine neden olmuştur. Bu eser Gottfried Leibniz'in felsefesinin hicvidir. Bugün Voltaire'in en tanınmış eseri Candide'dir. Ferney'de malikâne almış ve 1778'deki ölümüne kadar burada yaşamıştır.

Çalışmaları

Çok üretken bir yazar olan Voltaire neredeyse tüm edebi şekillerde eser vermiştir. Başlıca eserleri şunlardır:

Oedipe (1718)

Zaire (1732)

Lettres philosophiques sur les Anglais (1733)

Le Mondain (1736)

Sept Discours en Vers sur l'Homme (1738)

Zadig (1747)

Micromegas (1752)

Candide (1759)

Dictionnaire philosophique (1764)

Épître à l'Auteur du Livre des Trois Imposteurs (1770)

Oyunlar

Voltaire, tamamlanamamışlar dahil, 50-60 arası oyun kaleme almıştır. Bunlardan bazıları:

Ecossaise

Eriphile

Mahomet

Mérope

Nanine

Zaire

Şiir

Voltaire'in ilk basılan çalışması şiirdir. İki uzun şiir kaleme almıştır: Henriade ve Pucelle. Bunların yanında birçok kısa şiir de yazmış ve genellikle kısa şiirleri bu iki uzun şiirinden daha fazla beğeni toplamıştır.

Mektup

2. Katerina ile yapmış olduğu 26 mektuplaşması vardır. Bu mektuplardan 30 Ekim 1768 tarihlisinde Volter (Voltaire) "İmparator Majesteleri, Türkleri öldürerek beni hayata döndürüyor. [...] Yani haklıydım, ben Muhammed'den daha peygamberim: Ben şarkı söylediğimde Tanrı ve yengili birlikleriniz duymuştu." [...]

Felsefe

Voltaire'in en tanınmış ve büyük felsefi eseri Dictionnaire philosophique yani "Felsefe Sözlüğü"dür. Dönemin Fransız siyasi müesseselerine yoğun eleştiri içeren yazınlar içeren sözlük, aynı zamanda o dönemlerde popülerleşmiş düşünceler ve Voltaire'in rakip ve düşmanları hakkında da yazınlar içerir. Bunun dışında eserde din eleştirisi de bulunmaktadır.

Diğer çalışmaları

Voltaire bunların dışında tarihi ve düzyazı eserler kaleme almıştır. Düzyazı eserlerine şunlar örnek verilebilir: L'Homme aux quarante ecus, Zadig, dini ve felsefi optimizme saldıran ünlü Candide. Ayrıca yaşamı boyunca yaklaşık 20.000'den fazla mektup yazmıştır ve bu mektuplar gerek kişiliği gerekse düşünce tarzı açısından büyük önem taşır. 1740 yılında basılan Anti-Machiavel isimli eseri Prusya kralı II. Friedrich için Niccolò Machiavelli'nin Prens adlı başyapıtına yanıt olarak kaleme almıştır.

Düşüncesi

Her ne kadar ömrü boyunca yurttaşlık hakları ve din özgürlüğü gibi kavramları savunmuş olsa ve var olan Fransız rejimini eleştirse de Voltaire demokrasiden yana değildi. Onun gözünde en iyi yönetim biçimi 'aydın' bir monarşi veya 'aydınlanmacı mutlakiyet'ti. Nitekim hayatının sonuna kadar "aydınlanmış bir monark'ın yönetimini ideal bir yönetim tarzı olarak savundu."

Bunun dışında sınıfların varlığını da bir zorunluluk olarak görmüş ve ne teorik ne de pratik açıdan bunu eleştirmiştir. Din açısından ise Voltaire'in tutumları biraz karışıktır. Philosophes'den olan Voltaire genelde, diğerleri gibi, bir deist olarak tanımlanmıştır. Fakat çeşitli söylemleri nedeniyle ateist olduğu da düşünülmüştür. Ünlü felsefi eseri Felsefe Sözlüğü'nde (Dictionnaire philosophique) Voltaire ateizmi ve ateistleri eleştirir. Ortaya koyduğu dini fikir ve söylemler deist çerçevededir. Bazı araştırmacılara göre Voltaire'in deist çizgide kalmasının, kişisel nedenler bir yana, fikri nedeni onun yönetim biçimi konusundaki fikirleridir. Voltaire'e göre din halkın uygun biçimde yönetimi için neredeyse şarttır. Nitekim Voltaire'in tanınmış aforizmalarından birisi Si Dieu n'existait pas, il faudrait l'inventer yani "Eğer tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi" onun dini fikirlerini anlamak açısından önemlidir. Bunların dışında Voltaire, var olan dinî inanç ve yapıyı eleştirmiştir. Her açıdan Voltaire'in dini dogmatizme karşı olduğu aşikardır. Özellikle dini bağnazlığa sert biçimde karşı çıkmış, Hristiyanlığı ve Musevileri yermiştir. Bu tutumları da yine "Felsefe Sözlüğü"nde görülebilir.

Voltaire'in düşünce tarihi açısından önemli biri sayılır. Zaten tarihsel planda çok büyük önem taşıyan Fransız Devrimi'nin de babası sayılmıştır.

2020 yılındaki George Floyd eylemleri sırasında; servetinin bir kısmını sömürge ticaretine borçlu olduğu iddia edilen Voltaire'in Paris'te bulunan heykeline protestocular tarafından kırmızı boya döküldü.

Masonluğu

Voltaire, ölümünden kısa bir süre önce 4 Nisan 1778 tarihinde, Paris'te bulunan Dokuz Kız Kardeş Locası'nda (Les Neuf Sœurs Locası) Masonluğa alınmıştır. Yaşamı boyunca Masonlarla yakın temas içinde bulunan ve Fransız aydınlanma düşüncesini birlikte oluşturdukları Masonların geç davetine icabet etmiş, tekris töreni büyük bir ihtişam içinde gerçekleşmiştir. Benjamin Franklin gibi birçok isim, ABD'den sadece Voltaire'in tekrisinde bulunmak için Paris'e gelmiştir. Kendisine gösterilen bir saygı ve ihtimamın örneği olarak, Voltaire'e farklı bir tekris prosedürü uygulanmış, mabet kapısına gerilen siyah bir örtünün arkasından gerçekleştirilmiştir. Gözleri bağlanmamış ve Masonların kabulü esnasında uygulanan testler yaptırılmamıştır. Her üç derece de aynı gün içerisinde kendisine tevcih edilmiş, tekrisin ardından Loca başkanı tarafından yanına davet edilmiş ve orada oturmuştur.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Voltaire

Voltaire Kitapları - Eserleri

  • Candide
  • Sadık veya Kader
  • Cahil Filozof
  • Micromegas
  • Safdil
  • Babil Prensesi

  • Sadık ve Safdil
  • Vejetaryen Düşünceler
  • Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler
  • Ateizm
  • İnsan Yalnızca Anlamadığı Şeye İnanabilir
  • Melekler ve Tanrıtanımazlar
  • Felsefe Sözlüğü 1

  • Öyküler
  • Felsefe Sözlüğü 2
  • Anti Makyavel
  • Candide ya da İyimserlik
  • Hoşgörü Üzerine İnceleme
  • Voltaire'den Yeğenine Aşk Mektupları
  • Devlet

  • Hikayeler 1
  • Volter Əsərləri I Cild
  • Cep Felsefe Sözlüğü
  • Hikayeler 2
  • Alzıre
  • XIV. Louis Asrı II
  • XIV. Louis Asrı III

  • XIV. Louis Asrı I
  • Volter Əsərləri II Cild
  • Le Fanatisme, ou Mahomet le prophète
  • Feylesofça Konuşmalar ve Fıkralar Cilt: II
  • Feylesofça Konuşmalar ve Fıkralar Cilt: I

Voltaire Alıntıları - Sözleri

  • Doğmakta olan ve karşı konulmaya çalışılan bir tutku kendini ele verir. Tatmin edilmiş bir aşk gizlenmesini bilir. (Öyküler)
  • Oburluk, oyun ve tembellik bütün erdemleri dünyadan kovdu. (Vejetaryen Düşünceler)
  • Gerçek gereksinimler olmadan gerçek hazlar alınamaz. (Öyküler)
  • Diktatör olmak hırsıyla yanıp tutuşan adam avaz avaz yurdunu sevdiğini haykırır,ama yalnız kendini sever.Herkes,bir başkası kendisini,git dışarıda yat,diye kapı dışarı etmek hakkına sahip olmaksızın,kendi evinde rahat rahat yatabileceğinden emin olmak ister;herkes varlığını,canını güven altında görmek ister.Böylece herkes aynı şeyi dileyince özel çıkar,genel çıkar halini alır;kendimiz için iyi dileklerde bulunurken cumhuriyet için iyi şeyler dilemiş oluruz. (Cep Felsefe Sözlüğü)
  • Thales'ten tutun da üniversitelerimizdeki profesörlere, en hayalperest akıl yürütücülere ve onlardan intihal yapanlara kadar hiçbir filozof oturduğu sokağın terbiyesini dahi etki­leyememiştir. Niçin? Çünkü insanlar metafiziğe göre değil, adetlere göre hareket eder. (Cahil Filozof)
  • Mantık, insanları daima bir an için kendilerine getirir. (Safdil)

  • Dünya üzerinde aşkın aşıkları birer şaire dönüştürmediği hiçbir ülke yoktur... (Safdil)
  • "Ah ! Şu sorumsuz insanlar acımasız bir cinayet suçunu, / temizleyecek zannederler nehir suyu." (Melekler ve Tanrıtanımazlar)
  • John Locke; Her gün okşadığımız, bize benzeyen varlıkların eti ve kanıyla beslenmenin barbarca adetine kerhen boyun eğiyordu. Üstelik kendi evinde, yemeği daha lezzetli kılmak uğruna onların yavaş ve özenli ölümlerle katledilmesine asla izin vermiyordu. (Vejetaryen Düşünceler)
  • Sırf talihsizliğin en korkunç uçurumuna yuvarlanmak için azametin zirvesine yükseltildim. Şayet diğer pek çok insan gibi kötü biri olmuş olsaydım, ben de onlar gibi mutlu olurdum. (Sadık veya Kader)
  • Düzünə qalsa, deyəsən elə son vaxtlar oxuduğum ən dəyərli yazı sağlam ömür sürməklə bağlı özüm üçün yazdığım gündəliklərim olub, bu yazıların köməyi ilə çalışıram ki, bədənimdə maye çatışmazlığı olmasın, yediyim canıma sinsin, dərin yuxuya gedə bilim. Mənim sözümə qulaq asın: soyuqda qaynar, istidə sərin içkilər için; hər şeydə ölçü gözləyin; yediyinizi yaxşı həzm etməyə çalışın, yuxusuz qalmayın, doyunca yatıb dincəlin, könlünüzü açacaq əyləncələr tapmağa çalışın, yerdə qalan nə varsa, hamısına tüpürün getsin. (Volter Əsərləri I Cild)
  • Ne diye ondan daha uzağa gitmek, budalaca bir böbürlenmeyle o zayıf aklınızı Spinoza'nın bile İnmeye cesaret edemediği bir uçuruma yuvarlamak istiyorsunuz? (Ateizm)
  • Günahlarınızı birbirinize itiraf edin. (Safdil)

  • Za­man adına güzel bir heykel yaptırıp üzerine şöy­le yazdırdılar: AVUTANA (Micromegas)
  • İş-güc bizim yaxamızı üç böyük yamanlıqdan qurtarır: darıxmaqdan, asılılıqdan, bir də korluq çəkməkdən. (Volter Əsərləri I Cild)
  • . Sağduyu çok yaygın değildir. ... (Felsefe Sözlüğü 1)
  • Doğamıza ickin bu derin ve sonsuz cehalet içinde durmadan kavga ediyor, boynuzlarının neden ve nasıl yapıldığını bilmeden çarpışan boğalar gibi birbirimize işkence ediyoruz. (Vejetaryen Düşünceler)
  • Aşağılık soyumuz öyle yaratılmış ki yürünmüş yoldan yürüyenler yeni bir yol gösteren olduğu mu taşa tutarlar. (Felsefe Sözlüğü 2)
  • "Gizli acılar, genel felaketlerden daha acıdır." (Candide)
  • zayıflar güçsüzlerden boş dileklerle öç alır, güçlülerse bununla eğlenir. (Vejetaryen Düşünceler)

Yorumlar

Image
Cennet Cengiz
20.06.2022 / 17:31

Bir kişide asıl istenilen hakkında bilgi vermemiş

Yorum Yaz