diorex
sampiyon

Canbaz - Emine Işınsu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Canbaz kimin eseri? Canbaz kitabının yazarı kimdir? Canbaz konusu ve anafikri nedir? Canbaz kitabı ne anlatıyor? Canbaz PDF indirme linki var mı? Canbaz kitabının yazarı Emine Işınsu kimdir? İşte Canbaz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.06.2022 17:00
Canbaz - Emine Işınsu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Emine Işınsu

Yayın Evi: Bilge Kültür Sanat

İSBN: 9786055261870

Sayfa Sayısı: 424

Canbaz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hepimiz cesur olduğumuz için geldik hayata. Canbaz olamayanlar hiç doğmayanlardır. Kalabalık bir karmaşadır yaşamak… İpin üzerinde yürüyebilenlerle yürüyemeyip düşenlerin hikâyesi Canbaz.

Emine Işınsu gibi yirminin üzerinde esere imza atmış sanatçılar hakkında, "En önemli eseri hangisi?" diye sorulur. O en önemli esere bizde şaheser, Batı'da "opus magnum: büyük eser" denir. Canbaz muhakkak ki Emine Işınsu romanları arasında bu unvan için rekabete gireceklerden biridir. Eğer bu ilk Emine Işınsu romanınız ise iyi bir noktadan başlıyorsunuz, bunu bitirdiğinizde kendinizi yazarın bütün eserlerini okumaya mecbur hissedeceksiniz. Daha önce Emine Işınsu'yu okumuş ve sevmişseniz Canbaz'ı mutlaka okumalısınız.

Canbaz birkaç kahramanın değil geniş bir çevrenin, her biri size kuvvetle gerçekliğini hissettirecek karakterlerin romanıdır. Sendikacılar ?bilhassa sendikacılar? üniversite öğrencileri, genç profesyoneller, teröristler ve her meslekten, her cinsten canbazlar. Bu sayfalarda uzak ve yakın epey tanıdık bulacaksınız.

Bir not: Canbaz 1982'de yazıldı. Romanda sanayici Koçsa'yı bir terörist öldürür. Sabancı cinayeti 1996'dadır. Sanatçılara kâhin gibi bakılması böyle öngörülerin sonucu olmalı.

"Çığlık çığlığa bağırdım ve yerimden fırlayıp ok gibi, kaçtım salondan. Odama girip kapıyı kapattım. Ah benim sarışın odam, sarışın odam! Çalılar arasında açan nisan çiçekleri! Karınca yahut adını bile bilmediğim bir küçük böcek gibi, başımı ve bedenimi gömüp yaprakları arasına, bu sapsarı dünyada yaşamak ne hoştu! Mahmut'un verdiği zarfın içinden on bin lira çıkınca sevincimden donmuştum. Elim ayağım kesilmişti."

(Tanıtım Bülteninden)

Canbaz Alıntıları - Sözleri

  • “ Vazgeçmek, kabul etmek anlamına gelir. Mutlaka devam edeceğim.”
  • Kabahat düzendeymiş, canımın içi, düzende.
  • “... İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece” Âşık Veysel
  • “Kütüğün dibinde kalmış” bir Sivas tabiriymiş, dünyadan habersiz yaşayanlar için kullanılırmış.
  • Bu çocuklar, yaşamak için ipin üzerinde yürümek zorundalar, ne yapsınlardı yani? Ben acıyorum tümüne! Ne gençliklerinin tadına varıyorlar, ne sanattan anlıyorlar, ne aşktan, ne felsefeden. Canım baharın geldiğini bile fark etmiyorlar, öfke içindeler, gözlerini kin bürümüş. Yazık... yazık. İhtiyar doğmuş, öyle yaşayan bir nesil.
  • Bilge Kağan “Kendine dön!” demiş, Atatürk önce “Türk övün” diye başlamış... Bu sözlerdeki derin manayı, şu yaşa, şu tahsile ulaşmış gençler niçin anlamazlar? Bu meseleyi de onun kafası almıyordu. Yabancı dünyanın çocukları, “kendileri olmak” istemiyorlardı, mesele bunca basit!
  • Ve bütün “başkalar”, bütün “ümitsizler” gibi yaşadığım dünyayı terk edip artık, kitapların dünyasına dalıyorum. Romanlardaki kahramanlarla özdeşleşmeye başlıyorum.
  • Hep en üst raflarda duran Kur’an-ı Kerim... hepsi uzak, aramızda cehennem var, ceza var. “Elini sürme çocuğum.” “Dokunma kızım...” Allah korkusu... Allah korkusu... Cehennem! Ateş! Günah!
  • Atatürk’ün gençliğe aşılamak istediği gururu, güveni, çalışma azmini bütün bu hükûmetler, onların politikası parçaladı. Onlar ne milleti ne gençliği aziz bilip yükseltmek, yüceltmek istediler. Onlar, sadece kullandı gençliği, öz değerlerini yok etti, yerine getirdikleri ise boşluk ve küçüklük kompleksi!
  • Engeller, kibarlık, asillik. Ağırbaşlı, vakur, efendi bir kız olma mecburiyeti, tek açık kapı bırakmayan dar bir sınır. Duygularım, isteklerim ha bire içime gömülüyor.
  • O yıllarda Ajda Pekkan’ın bir şarkısı pek meşhur, iki taraf da biri müzik setinde diğeri kasetli teybinde çalıp duruyor: “Boş vermişim boş vermişim boş vermişim dünyaya / Ağlamak istemiyorsan sen de boş ver dünyaya.”
  • Önce aynada buldum dostu. “Nefsini bilmeyen Allah’ı bilmez, nefsini sevmeyen Allah’ı sevmez!”
  • “Allah’ın nasibi, senin isteğinin ve idrakinin gücü kadar.”
  • “Bir ucu ölümlü dünya...”
  • İçinde bir türkü, sızım sızım: “Şu yüce dağları duman kaplamış / Gine mi gurbetten gara haber var / Seher vahtı burada kimler ağlamış / Çimenler üstünde gözyaşları var.”

Canbaz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Aslında hepimiz birer canbazız sadece elimizdeki denge sopalarımız farklı! Emine Işınsu'nun kalemine bir kez daha hayran oldum. Okuduğum her kitabı için, iyi ki okumuşum diyorum. Kitabın sevdiğim yanlarından biri, her düşünceye yer vermesi. Ali, İhsan, Mahmut, Selen... Farklı düşüncelere sahip bu insanların düşüncelerini, bocalamalarını bazen çıkmaza düşmelerini okuyoruz. Ve Emine Işınsu bize bir yola girdiğimiz zaman düşünerek, mantık süzgecinden geçirerek o yola girmemiz gerektiğini gösteriyor. Başkalarının ezber lafları ile değil gerçekten okuyup, anlayıp, sindirerek bir şeyleri savunmalı insan. Savunduğunun da arkasında durmalı. Kitapta ağırlıklı olarak sendika savaşlarını görüyoruz aslında. Bir yanda daha iyi koşullar için canını dişine takan işçiler diğer yanda o işçilerin emeklerini sömüren patronlar... Sevgi Selen... Kitabımızın saf kendi halinde olan kadın karakteri. Ben ona korkak da demek istiyorum. Fazla olur mu? Belki bazı okuyuculara göre. Neyse, kendisi biraz adım atmaktan, cevap vermekten korkan birisi. Annesi onu tek başına dimdik durabilsin diye yetiştirmeye çalışsa da Selen en ufak şeylerde bile iki büklüm olup büzülüyor. Sanki hep bir desteğe ihtiyacı olduğunu düşündürttü bana. Bir Ali var... Çubuk Ali. Sivas'tan Ankara'ya taşınan ve hayatı değişen bir genç oğlan bu Ali. Liseye başlar ve savrulması da başlar. Kemal diye bir çocukla arkadaşlık kurar. Öğretmen talebe ilişkisi de diyebiliriz buna. Kemal hep öğretir Ali'ye. Peki neyi? Sosyalizmi, devrimi... Burjuvadan, faşistlerden yakınır durur. Ancak belli bir yerden sonra fark edersiniz Kemal'in sözleri ezber sözlerdir. Neyi savunduğunu bilmez, ne için uğraştığını bilmez. Başkalarının söylediklerini başkalarına taşır. Ali gibi çocuklara... Ali, o kadar yanlış yönlere çekiliyor ki bir zamandan sonra geriye ne kendisinden ne de hayallerinden hiçbir şey kalmıyor. Artık eski köyden gelen o çocuk yok olmuş yerine bambaşka birisi gelmiştir. Emine Işınsu, saf, temiz bir çocuğun çevresindekiler tarafından nerelere çekilebileceğini, yaşayacağı kafa karışıklığını, kimlik sorgulamasını bize açıkça gösteriyor. Mahmut... Sivaslı Mahmut. Bu adamın olduğu her sayfada hırsı, ahlaksızlığı, ihtirası görüyorsunuz. Kafasi iyi çalışıyor, nasıl para kazanacağını da biliyor. Konuşurak insanları da etkileme becerisi işine yarıyor. Ancak yaptıklarından ziyade bu adamla ilgili en çok aklımda kalan şey kadın düşkünlüğü. Hüseyin Rahmi'nin 'Şadan' karakterine benzettim. Al birini vur ötekine. Galiba bundan aklımda yer edindi. Rezil, doyumsuz herifin teki kısacası. İnce, uzun, kara saçlı bir genç, mavi-yeşil gözleri hep pırıl pırıl olan bir genç İlhan. Sivaslı, Çift Tabancalı İlhan. Kendisini hemen sevdirip çevreye kabul ettiriyor. Araştıran, düşenen, deli dolu bir karaktere sahip. ODTÜ'de Ülkü Ocaklarını kurarak daha da varlığını belli ediyor. Kendi inandığı yolda daha sağlam ilerliyor. Sevim'in değimiyle İlhan gerçek bir canbaz! Bir de Mehmet var. Bazı yönleriyle ruh ikizim dediğim adam. Kitapların içine gömülmüş yaşayan bir adam düşünün, çevresindeki hiçbir olay ya da insanla ilgilenmeyen birisi. İlgisini çekmiyor ne insanlar ne de dünya olayları... İyi bir şey mi bu durum? Tartışılır. Ancak bu konuda onu kendime yakın bulduğumdan olsa gerek sevdim bu kendi halindeki adamı. Ancak Mehmet ile bir noktada kesinlikle ayrılıyor. O kendi milletini sevmiyor, ben ise seviyorum. İnsan nasıl olurda kendi milletini sevmez bunu pek anlamıyorum işte. Zamanla sevmeyi öğreneceğini söylüyor, seviyorda. Belki kendince... İlhan, Ali, Mehmet, Sevgi, Sevim... Hepsinde kendimden parçalar buldum. Hem onlara katıldığım yönleri oldu hem de deli gibi eleştirip onları yargıladığım yönleri de ancak bütün karakterleri sevdim. Emine Işınsu bana bütün bu karakterleri bir şekilde sevdirdi. Peki kitabın ismi neden canbaz? Emine Işınsu resmen ince bir düşünce ile bu kelimenin etrafında bir roman oluşturmuş. Neden canbaz olduğunu söylersem sanki kitabın büyüsü kaçacak gibi hissediyorum. Benim uzun süren okumam gözünüzü korkutmasın, kendi hayatımın yoğunluğu bir yana kitabı daha iyi anlamak için yavaş yavaş okumayı seçtim bu sefer. Eğer gözünüze takıldıysa hiç düşünmeden alın derim. İllaki bu kitapta kendinizden birkaç şey bulup bir şeyler öğreneceksinizdir. İyi okumalar... (Tuğçe KURT)

Kalite tartışılmaz: Emine Işınsu, daha ne kadar süre beni kendine hayran bıraktıracaksın bilmem! Böyle bir kalem, böyle cümleler yok, yok! İlk Sancı ile tanıdım seni, birçok eserini okudum fakat bu Canbaz çok farklıydı, çok... İnsan psikolojisine inen sözlerin mi diyeyim, yaşanan olaylar mı diyelim, sendikaların işin arka planında nasıl dalavere çevirdikleri mi diyelim, ne diyelim! Beni etkileyen, satırlar gözümün önünde akarken heyecanlandıran, sarsan romanları bitirince o kadar çok üzülüyorum ki... Tavanı izleyerek düşünüyorum; acaba ne kadar süre sonra böyle bir roman daha okuyacağım, ne kadar bekleyeceğim. Okuyun hanımlar, beyler okuyun! Emine Işınsu okuyun, anlayın. Türkçü bir yazar fakat her kesimi anlamaya, çözmeye çalışıyor. Belirli bir ideolojin varsa onu anla, körü körüne gitme, bağlanma diyor. Konumuz sendikalar üzerinden yaşanan sağ-sol çatışması üzerine odaklanmış. Ali, İlhan, Mehmet, Tülin ve niceleri bu işlerin ortasında çıkmaza giriyor, bir türlü çıkamıyorlar. Selen Hanım`ın pansiyonunda kalan kızlara öğütleri o kadar güzel, o kadar anlamlı ki o bölümleri dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Paranın köpeği olan, bunun yolunda gençleri harcayan, onları kullanan kurumlar, kuruluşlar, kişiler, zenginler... Edebiyat iyi ki var, iyi ki varsın Emine Ablam! Sevgiler... (Mert Ekim)

Sendikalar acaba emekçilerin koruma çatısı mı? Yoksa onların kanını emen asalak mı? Bir dönem sendikacılığının eleştirisel hikayesi... (Muhammet Çelik)

Canbaz PDF indirme linki var mı?

Emine Işınsu - Canbaz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Canbaz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Emine Işınsu Kimdir?

Emine Işınsu (Öksüz), çağdaş Türk yazarı. Gazete köşe yazarlığı, dergi editörlüğü ve yayıncılığı yapan, ödüllü oyunları bulunan yazar, en çok romancılığıyla tanınmıştır.

Işınsu, 17 Mayıs 1938’de babasının Tümen Komutanı olarak görev yaptığı Kars’ta doğdu. Cumhuriyet döneminin tanınmış şair ve yazarı Halide Nusret Zorlutuna ile Tümgeneral Aziz Vecihi Zorlutuna’nın kızıdır. Annesinden dolaylı sürekli edebiyattan söz edilen, şiir okunan bir çevrede, babasının görevlerinden ötürü de Sarıkamış, Urfa, Karaman gibi yurdun çeşitli yerlerinde ve her birinde birkaç yıl yaşayarak büyüdü.

Yetiştiği okullar, bu sık yer değiştirmeleri yansıtır. İlk okulu Urfa, Sarıkamış ve Ankara’da okudu. Liseden mezun olduğu okul TED Ankara Koleji’dir. Bir yarı yıl AFS bursiyeri olarak ABD’de bulundu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı, aynı fakültenin Felsefe bölümlerinde ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nde bir süre okudu. İngiliz Dili ve Edebiyatı’nda okurken bir yarı yıl AFS bursuyla A. B. D.’ne gitti.

İlk eseri 17 yaşında iken basılan şiir kitabı İki Nokta’dır. 1963’de ödül kazanan Küçük Dünya’dan sonra yoğun şekilde romana yöneldi. Roman yazmanın dışında 1970’lerin önemli fikir ve sanat süreli yayınlarından Töre Dergisi’ni 1971- 1981 yılları arasında çıkardı. Birçok dergi ve gazetede yazıları yayınlandı; Yeni İstanbul ve Sabah gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2008'den beri Alzheimer hastalığı ile mücadele etmekte olan yazarın yazdığı son kitabı "Kendimden Kendime" adıyla 2020 yılında yayınlanmıştır.

Yazar evli ve üç çocuk annesidir.

Işınsu’nun romanlarında mekân tasvirlerinden çok insan psikolojisi öne çıkar. Birinci tekil şahıs anlatımıyla yazılan ilk romanı Küçük Dünya’da her şey romanın kahramanın ruh halinden süzülerek aktarılır. Diğer romanlarında birinci tekil şahıs terkedilse de yine olayları ve mekânları kahramanların duygu süzgecinden geçtikten sonra ve onların algılamalarıyla görürüz. Bu psikolojik ağırlık zaman zaman şuur akımını andırır.

Roman konuları arasında kadının tutsaklığı, Türklerin tutsaklığı (Bulgaristan, Kerkük, Batı Trakya), Türkiye’nin sancıları öne çıkar. Son dönem eserlerinde Türk tasavvufunun zirveleri Yunus Emre,Niyazi Mısri, Hacı Bayram Veli ve Hacı Bektaş Veli’nin hayatları ele alınmıştır.

Ödüller:

• ‘’’Küçük Dünya’’’ ile T. C. Turizm Bakanlığı Sanat Armağanı

• ‘’’Ak Topraklar’’’ ile Türk Edebiyatı Vakfı Roman Ödülü

• ‘’’Bir Yürek Satıldı” oyunu ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Radyofonik Oyun Yarışması’nda dram dalı birinciliği.

• ‘’’Sancı’’’ ile Türkiye Millî Kültür Vakfı Roman Ödülü

• ‘’’Canbaz’’’ ile Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü

• Türk Ocakları Hamdullah Suphi Tanrıöver Armağanı

• Karaman Türk Dili Ödülleri, “Türkçeyi Doğru ve Güzel Kullanan Yazar Ödülü”

• İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), “Şeref Ödülü”

• Türkiye Yazarlar Birliği- İstanbul Şubesi, “Ömür Boyu Roman Ödülü”

Üyelikler:

• Türk Edebiyatı Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi

• İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Merkez Birliği (İLESAM) üyesi

• Türkiye Yazarlar Birliği Üyesi

Emine Işınsu Kitapları - Eserleri

  • Sancı
  • Çiçekler Büyür
  • Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri
  • Azap Toprakları
  • Bukağı
  • Küçük Dünya
  • Hacı Bayram
  • Ak Topraklar
  • Tutsak
  • Kaf Dağı'nın Ardında
  • Canbaz
  • Hacı Bektaş
  • Kendimden Kendime
  • Nisan Yağmuru
  • Cumhuriyet Türküsü
  • Atlıkarınca
  • Bir Gece Yıldızlarla
  • Havva
  • Bir Yürek Satıldı
  • Bir Aile
  • Adsız Kahramanlar
  • Dost Diye Diye
  • Tutsak
  • Ne Mutlu Türküm Diyene
  • Bir Milyon İğne
  • Sancı
  • Alparslan
  • Canbaz

Emine Işınsu Alıntıları - Sözleri

  • Kafamda sevgi dolaşıyordu. “Vermeyen, almayan” aynı zamanda “Hem veren, hem alan” olgun, dört dörtlük bir duygu, bir formül lâzım! (Kaf Dağı'nın Ardında)
  • İnsan nefsiyle değil, akıl ve gönül penceresinden bakabilmeli. (Havva)
  • Ümit yalnız çiçeklerin tazeliğinde bir ümit. (Tutsak)
  • "Istersek hürriyetimizi kazanabiliriz."" Ve Türkler,istediler...Kazandılar!.. (Adsız Kahramanlar)
  • KADIN:Sen hiç düşünmez misin kuzum? ADAM :Hiç! KADIN :Ah senin gibi olabilseydim. (Bir Yürek Satıldı)
  • "Bir nesil gitti Çanakkale'de, hem de okuyup yazmış, münevver bir nesil!" (Cumhuriyet Türküsü)
  • Unutmayın ki bütün nesneler gönül ile, gönül ise bilgi ile dirilir. (Hacı Bektaş)
  • " baş eymezüz edaniye dünya-yı dûn içün , Allah 'adur tevekkülümüz, i'timadumuz." ( Bu alçak dünya için, alçaklara boyun eğmeyiz , Allah ' adır tevekkülümüz, güvenimiz) (Nisan Yağmuru)
  • ADAM : Nasıl ördün bunu böylesine ince ve zarif? KADIN : Sen balığa çıktığın zaman o kadar yalnız kalıyorum ki... ADAM : Yalnızlığını ördün ha! KADIN : Evet saçlarımı ve yalnızlığımı sana veriyorum. Artık mutluyum biliyor musun? ADAM : Demek mutluluk bu kadar basit. (Bir Yürek Satıldı)
  • Doğru, dağılan varsa, benim. (Bir Gece Yıldızlarla)
  • "... çeşitli insanlar arasında, ne yaptığını, ne aradığını bilen ve o bilgiyi kullanabilen kişilerin tümüne saygılıyım..." (Bir Aile)
  • Sevgili dinleyiciler, bugün size, Türklere Anadolu kapılarını açan Malazgirt savaşının bir adsız kahramanından söz açmak istiyoruz... Orta Asya'dan bozkırdan kaynayıp gelen, yeşilce toprakları az bulan, serinde pınarları az yetmez sayan Oğuzlara, Anadolu işaret ediliyordu. Türkler için, Anadolu, yeşili ve suyu bol, bereketli bir ak ülke idi. Bu yüzden, ak topraklara sayısız akınlar yapıldı... Ve bu akıncılar bakıp gördüler ki, kendilerinden evvel buralara gelip, Türklerin akınlarına yol hazırlayanlar var. Onlara; dervişler ozanlar başka bir deyişle alperenler demek gerekir. Alp-erenler Anadolu halkına Türk ve İslâm törelerini anlatıyorlar, muhtemel akınlara müsait zemin hazırlıyorlardı. Alp-erenler arasında kendi gönülleri ne uyup gidenleri olduğu gibi, Sultan Tuğrul'un, Çağrı Başbuğ'un ve Başbuğ Alparslan'ın da gönderdikleri vardı... Bayındır Bey, biz ona Malazgirt'in adsız kahramanı diyoruz, 1054 yılında Sultan Tuğrul'un Anadolu seferine katıldı ve geri dönmedi. Ne şehit olduğu söylendi, ne başka haberi geldi Bu bir garip sırdı, kimseler bilemedi. Yalnız Sultan Tuğrul ondan haber aldı, Bayındır Bey, İstanbul'daydı!.. (Adsız Kahramanlar)
  • Kafası ve bedeni ile ağır bir yükü taşıyordu.. (Sancı)
  • Allah iki fabrika yapmış, birinden ben çıkmışım; diğerinden bütün öbürleri, eskiden bu benim fabrikadan bir de erkeğin çık­tığını ümit eder, mutlaka onu bulacağım sanırdım. Sonra, Ferit beni sevince, bak bu odur, dedim. Meğer değilmiş! (Küçük Dünya)
  • Aşk evrenin özüdür. (Hacı Bektaş)
  • Her şey benim, hiçbir şey benim değil... (Tutsak)
  • Bir bağırabilsem. Ba-ğı-ra-bil-sem Allah’ım. (Bir Gece Yıldızlarla)
  • Önce aynada buldum dostu. “Nefsini bilmeyen Allah’ı bilmez, nefsini sevmeyen Allah’ı sevmez!” (Canbaz)
  • "Ağlamak istiyorum kahkahalarla.." (Bir Gece Yıldızlarla)
  • "Peygamberimiz, hep iyi görür; iyiyi, güzeli söylermiş. Bir gün sahabeden bir kaç kişiyle yolda yürüyorlarmış, bir köpek leşi görmüşler, yanındakiler, burunlarını tutup öp pöf edip, kaçarlarken, Peygamberimiz, 'Ne de güzel dişleri varmış bu hayvanın." demiş, bunun üzerine Hazreti Ali utanıp, dönmüş, sevabına leşi sürükleyip, bir yere gömmüş. Sonra o da yavaş yavaş her şeyin iyi ve güzel tarafını görmeye başlamış." (Hacı Bektaş)

Yorum Yaz