Çaka Bey - Yavuz Bahadıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Çaka Bey kimin eseri? Çaka Bey kitabının yazarı kimdir? Çaka Bey konusu ve anafikri nedir? Çaka Bey kitabı ne anlatıyor? Çaka Bey PDF indirme linki var mı? Çaka Bey kitabının yazarı Yavuz Bahadıroğlu kimdir? İşte Çaka Bey kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yavuz Bahadıroğlu

Yayın Evi: Nesil Yayınları

İSBN: 9789754081053

Sayfa Sayısı: 276

Çaka Bey Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Günü kavramak için dünü anlamak lazım...Dün, tarihtir. Ancak kuru bilgi yığınlarıyla tarihi anlamaya imkan yoktur. İşin sırrı ayrıntılarda saklıdır. İyi kavranması gereken gerçekler ayrıntılardadır.Tarihi ayrıntılarıyla kavrama arayışı bizi romana götürür: Gölgede kalmış değerleri sadece romanda buluruz. Çaka Bey'i romanlaştırmak da zaten böyle bir arayışın parçasıdır. "İlk Türk Amirali" olarak ünlenen Çaka Bey ile çevresinde bir devrin, hatta devirlerin tüm detaylarını bulabilirsiniz. Ayrıca Selçuklu'yu büyüten unsurlarla birlikte bitiren hastalıkları da keşfedeceğini sanıyoruz.Artık bunun ışığında yeni dünyayı kucaklayabilir, hatta geleceği idrak hususunda isabetli adımlar atabilirsiniz.

(Arka Kapak)

Çaka Bey Alıntıları - Sözleri

  • İnsanlar gerçekten tuhaftır. Sevdiklerinin  kusurlarını meziyet gibi görürler de, sevmediklerinin meziyetlerini kusur sayarlar!
  • Hakkın müdafaası suç da olsa yapılmalıdır,
  • "Siz zulmün istikametini değiştirmek için mi ihtilâl yaptınız Kaptan Lombard? Hep böyle mi olur? Birtakım insanlar mevcut idareye karşı ayaklanır, düşürür, her şey tersine döner. Zalim olanlar mazlum, mazlumlar zalim olur."
  • "Düşmanınız da olsa kişiyi olduğu gibi kabul ediniz. Başka türlü göstermeye çalışmayınız. Sevmeyebilirsiniz, ama bazı meziyetlerini görmezlikten gelemezsiniz. Gelirseniz, kendi kendinizi aldatmış olursunuz."
  • Çaka Bey her şeye rağmen Anna'yı işe karıştırmaktan kaçınıyordu. Erkekliğin şanından görmüyordu kadınlarla uğraşmayı.
  • İnsan başkaları için yaşadığı kadar insandır.
  • Hırsız vardır mal çalar, hırsız vardır mevki çalar, ama hırsızdan da bir çalan bulunur.
  • Tarih tekerrürden ibarettir,düşman hasmını savaş meydanında yenemeyince hileye başvuruyor,günümüzde oldugu gibi iha ve sihalar kandili döverken, pkk İstanbulun kalbinde hizmet adıyla her eve girip çıkıyor,çok geç olmadan uyanmak dileğiyle
  • Hazreti Ömer'in adaletinden ayrıldığım an kılıcını önüme dik. De ki: 'Ey gafil, dünya ikbali gözlerini kararttı, bu beylik sürekli mi sanıyorsun? Yarın ölünce hesaba çekileceğini ne çabuk unuttun? Dünyanın sıcak görünüşlü geçici zevkleri içini mi ısıttı. Kendini Cehennem ateşinin alevleri içine rızanla mı atmak istiyorsun? Bu ne ahmaklık!"
  • Artık bir kalemiz var, limanımız var. Başıbozukluktan kurtulduk. Lâkin omuzlarımızın üstündeki mesuliyet biraz daha arttı. Mahşerde vereceğimiz hesap çoğaldı. Bir hata etmek endişesi uykularımızı kaçırır. Sen Yalvaç, takva üzere bir insansın, beni sık sık ikaz et. Kibre kapılır, hak yoldan ayrılırsam kılıcınla doğru yolu göster. Senden yakın kimim var? Bu iyiliği mutlaka isterim. Hazreti Ömer'i hatırlıyor musun? "Doğru yoldan ayrılırsam ne yaparsınız?" diye sorduğunda aldığı cevabı düşün, sahabelerden biri: "Kılıcımla doğru yolu gösteririm" dememiş miydi? Sen de öyle yap.
  • Tercüman dayanamadı: -Bir imparatolla böyle konuşamazsın. -"Sanane" dedi Çaka, "sen tercümeye bak, karışma istediğim gibi konuşurum beni dinlemek istemeseydi huzuruna almazdı" -Unutma ki sen sadece bir esirsin "Ruhum ve beynim hürdür, onları hiç kimse esir edemez"
  • Doğrusunu istersen dostum, insan her zaman takdir edilmeyi bekler, bunu söylemekten çekinir, ama bekler işte.
  • Ne geceyi, ne gündüzü fark etmek burada mümkün değildi. Her şeyi unutmuştu kısa zamanda. Unutmadığı tek şey, ibadetti. Zindancının içmesi için getirdiği sular günde bir kere abdest almasına ancak yetiyordu.

Çaka Bey İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Çaka Bey'in babasının şehadetine şahit olup bunu da bir zafer olarak görmesi, düşmanın elinde esir olduğu zaman bile dik duruşundan taviz vermemesi, yıllarca Bizans sayarında kalıp asimile olmaması Türk tarihinde "ilk amiral" olmasından daha önemli özelliklerinden bazılarıdır. Kitapta yeri geldikçe 'düşmanın nasıl olursa olsun doğrudan ayrılmamak' mesajı veriliyor. Yoğun bir adalet duygusuna öylesine muhtacız ki, ne zaman bir örneğini görsek bizi en çok etkileyen niteliklerde ilk sırayı alır. Bazen güldürüp çoğu zaman düşündürerek, her iki tarafın da olayları/kişileri nasıl değerlendirdiğine yer vererek ilerleyişi kitaba ayrıca akıcılık özelliği kazandırıyor. Tarihte çoğunlukla ilkler ön plana çıkar. Kuru bir ezberden uzaklaşarak düşünce dünyamızı aydınlatacak ayrıntıları öğrenmekte özel olarak çaba harcamayı gerektiriyor. Fakat tarihi romanlar okumak yorucu bir çaba değildir. Dinlenmek için de okuyabilirsiniz. (Kübra《Muvahhide》)

HER YERDE OLDUĞU GİBİ DENİZDE DE "TÜRKLER": Ege’de, Bizanslılar ve Cenevizlilere karşı büyük başarılar kazanmış; Rodos’tan Çanakkale Boğazı’na kadar, Mora ve Rumeli kıyıları da dahil olmak üzere denizlerde kesin bir kontrol sağlayarak düşmana karşı son derece atak ve taktik baskın şeklinde manevralar yapan Umur Bey, (Aydınoğulları Beyliği 1308 - 1390) Türklere ait ilk organize tersanenin kurucusu Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat, (Yer: Alanya) Karadenizi Türk Gölü yapan Fatih, Üstün matematik ve harita bilgisiyle denizlerin piri Piri Reis, Preveze Deniz Harbi'ndeki üstün başarısı ile  tanıdığımız ; Kanuni Sultan Süleyman'a sen nasıl cihanın padişahıysan ben de denizlerin padişahıyım diyen Hızır Hayrettin Paşa, namıdiğer Barbaros, Cerbe Zaferiyle gönüllere nam salmış destansı hikayeleri dilden dile dolaşan  Turgut Reis, Nusret Mayın Gemisi ve Çanakkale Deniz Harbi ile tarihte bir daha eşi benzeri görülmesi mümkün olmayan sahnelerle andığımız   kahraman yiğit Türk askerlerimiz, Kurtuluş Savaşı'nda ana bacı bir olup fedakarlıkta sınır tanımayan Türk Kadınları ve Halime Kaptan. Yunanlıları denize döken, Conkbayırı ve Anafartalar Zaferiyle savaşın kaderini değiştirecek askeri başarılara sahip yüce kumandan ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk , (ve aynı zamanda Kabotaj Kanunu'nu getirmiştir . Bu sayede boğazdan gemilerimiz özgür bir balık misali geçmeye hak kazanmıştır.) Ve bu kitapta bahsi geçen Çaka Bey, Korkusuz , kahraman Türk Denizcilerimizle ve Şanlı Tarihimizle  ne kadar övünsek az ama mesele sadece övünmekle kalırsa ileriye gidemeyiz. Kitabı kesinlikle çok beğendim.  Tavsiye ederim. Bu kitabın bendeki hatırası ve yeri çok ayrı.  Yazardan imzalı bir kitap ve sevdiğim bir arkadaşımın hediyesi ondan hatıra kaldı. Hoşçakalın.   (Radikalizmin Mistik Önderi)

Son derece güzel bir tarihi roman. Yazarın belki de en güzel romanı. Çavuldur Bey'in oğlu olan Çaka bir savaşta Bizans askerlerine esir düşer ve imparatorun huzuruna çıkar. Dik başlılığı sebebiyle hapse atılan Çaka esir pazarında bir adama satılır. Ancak olaylar gelişir ve sarayda yüksek bir yeri olur. Tek derdi buradan kurtulup askerleri ile buluşup Bizans'a karşı savaşmaktır. Denizler için bir filo kurar ve pek çok yeri fetheder. İmparatorun kızı Anna Kommen de artık Çaka'ya aşkını kalbine gömüp tarihçi olur. Bizans da boş durmamaktadır. Her zamanki silahı hile ile Kılıç Arslan ve Çaka'nın arasını bozmak ister. Acaba başarılı olabilecek midir? Tek kelime ile mükemmel bir roman. (Serdar Poirot)

Çaka Bey PDF indirme linki var mı?

Yavuz Bahadıroğlu - Çaka Bey kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çaka Bey PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yavuz Bahadıroğlu Kimdir?

Yavuz Bahadıroğlu; yazar, tarihçi, gazeteci, radyo programcısıdır. Gerçek adı Niyazi Birinci'dir. Evli ve üç çocuk babasıdır.

1971′de İstanbul'da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Gazete, dergi ve şirket yöneticisi olarak çalıştı. Gazeteciliğini muhabir ve röportajcı olarak sürdürürken, çocuklara yönelik eserler üretti. Yüzlerce çocuk romanı, hikaye yayınlandı. Aynı dönemde bir gazetede Şeref Baysal ve Veysel Akpınar isimleriyle iki köşe yazısı yazdı.

Asıl çıkışını Yavuz Bahadıroğlu ismiyle yazdığı romanlarla yaptı. İlk romanı "Sunguroğlu" ve ardından yazdığı "Buhara Yanıyor" romanı ülkenin en çok satan romanlarından oldu. Genelde Osmanlı'nın çeşitli dönemlerini ele alan otuzu aşkın romanı vardır, bunlardan biri "Biz Osmanlıyız".

Yavuz Bahadıroğlu; roman, çocuk kitapları, hikaye, araştırma, oyunlar, film yapılmış senaryolar ve fikri eserler olmak üzere yüzlerce çalışmaya imza attı. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konularda binlerce konferans verdi, çeşitli kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı, iki kitabı Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı.

Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden yazarın cenazesi Eyüp Sultan Camisi'ndeki hazireye defnedildi.

Yavuz Bahadıroğlu Kitapları - Eserleri

  • Merhaba Söğüt
  • Biz Osmanlıyız
  • Buhara Yanıyor
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Muhteşem Süleyman
  • Elveda Buhara
  • Yavuz Sultan Selim
  • Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı
  • Kayıtdışı Tarihimiz
  • Endülüs'e Veda
  • Sunguroğlu 1
  • Şirpençe
  • Mimar Sinan
  • Selahaddin Eyyubi
  • Kanunî Sultan Süleyman
  • Sunguroğlu 2
  • Osmanlı Padişahları
  • Çaka Bey
  • Osman Gazi
  • Mısır'a Doğru
  • Sunguroğlu 3
  • Osmanlı'da Derin Devlet ve II. Abdülhamit
  • Şehzade Selim
  • Kırım Kan Ağlıyor
  • Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul'un Fethi
  • Yavuz Sultan Selim ve Kutsal Emanetler
  • Bir Devrin Bittiği Yer Çanakkale
  • IV. Murad 1
  • Orhan Gazi
  • Yakın Tarihimizin Sır Perdesi
  • Tarihimizden Yaşanmış Öyküler
  • Sahipsiz Saltanat
  • Osmanlı'da Şehzade Katli
  • Yıldırım Bayezid
  • Tarihin Arka Sokakları
  • Resimli Osmanlı Tarihi
  • Turgut Alp
  • IV. Murad 2
  • Çelebi Mehmed
  • Birinci Murad
  • Tarihimizin Gizli Odaları
  • Padişahların Akıl Hocaları
  • İnancın Zaferi Çanakkale
  • Sel
  • Harem
  • Cem Sultan 1
  • Yolbaşı
  • Çalınan Hazine
  • Kaçırılan Prenses
  • Kirazlı Mescid Sokağı
  • Binatlı
  • Gemide İsyan
  • Mavi Yıldız
  • Cengaver
  • Kemalist Yalanlar
  • II. Murad
  • Kara Şövalye
  • Zindanda Şahlanış
  • Ayet Ayet İnsan
  • Baskın
  • Hanedan Sarayın Sırları
  • Topal Kasırga
  • Kaybolan Elçiler
  • Barla'da Diriliş
  • Ağalar Saltanatı
  • Din Ve Laiklik
  • Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han
  • Keşmekeş
  • Tuzak
  • Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine
  • Cem Sultan 2
  • Köprübaşı
  • Bediüzzaman Said Nursi
  • Gülü Arayan Adam
  • Yaşam Bir Avuç Gül Bir Tutam Diken
  • Boşlukta Yürümek
  • Kumpas Tarihi
  • Cihan Sultanları
  • Ayet Ayet Hayat
  • Adil Olan Kazanır
  • Yürek Seferi
  • Hayatı Aşkla Yaşamak
  • Sunguroğlu
  • Erdem Hikayeleri : Çalışkanlık İçeri Tembellik Dışarı
  • Çanakkale Kıyameti
  • Dürüst Ol Ki Mutlu Olasın
  • Dağlı
  • Kafkas Kartalı Şeyh Şamil
  • Osmanlı'nın Büyüme Sırları
  • Osmanlı'da Çocuk Eğitimi
  • Avukat Bekir Berk
  • Muhteşem II. Abdülhamit Han
  • Kudretli Sultan II. Abdülhamid Han
  • Osmanlı'nın Yükselişi
  • Tarih Cesaretle Yazılır
  • Doktor Olacağım
  • Hayata Dair Öyküler
  • Muhteşem Yavuz Sultan Selim Han
  • 40 Geceye 40 Masal
  • Canım Peygamberim
  • Vatanını Kim Sevmez Ki!
  • Köy Çocuğu
  • Var mı Arkadaşlık Gibisi ?
  • Vatan İçin
  • Hayat Yardımlaşınca Güzel
  • Yakın Tarihin Kara Kutusu
  • Canavar Robot
  • Şehzade Murat
  • Anılarımdaki Türkiye: Yavuz Bahadıroğlu
  • İki Kardeş
  • Çevre Bize Emanet
  • Muhteşem Fatih Sultan Mehmet
  • Eşim Çocuğum Ve Ben
  • Can'ın Hatıra Defteri
  • Zebun
  • Hayata Dilekçe
  • Heyecanlı Yolculuk
  • Üç Kaçak Yolcu
  • Bizim Can
  • Yaramaz Ayı Zirzop
  • Karıncalar Savaşı
  • Sevgi Ne Güzel Şey / Erdem Hikayeleri
  • Muhteşem Hanedan Osmanlı
  • Yetim Çocuk
  • Küçük Kahraman
  • Sular Altında Bir Ülke
  • Kim Demiş Fedakarlık Zor Diye?
  • Dayanışma En Büyük Güçtür / Erdem Hikayeleri
  • Dindarların Para ve İktidarla İmtihanı
  • Tuhaf Çocuk
  • Haram Yemenin Sonu
  • Osmanlı'nın Yazılmamış Tarihi
  • Beylikten Hükümdarlığa Osmanlı Padişahları
  • Tarihin Mayın Tarlası
  • Fedakar Annem
  • Diriliş
  • Sunguroğlu
  • Babalar Eve Dönsün
  • Sunguroğlu
  • Büyük Bir Milletin Direniş Destanı Çanakkale
  • Sunguroğlu
  • Alaycı Alabalık
  • Akvaryum Güzeli
  • Kedi Olan Köpek
  • Küçük Çoban
  • Son Süvari Yavuz Sultan Selim Han
  • Kelepçe
  • Sabırsız Tavşan
  • Kurnaz Tilki
  • Gıdı Gıdı Masallar
  • Ben Çanakkale
  • Mecburen Atatürkçü
  • Uyanık Geyik
  • Kardeş Böcekler
  • Karınca Birliği
  • Bici Bici Masallar
  • Bu Gidiş Nereye
  • Ördek Vakvaka
  • Uzay Çocuğu
  • Yavru Pelikan
  • Kararlı Balıklar
  • Fare ile Fil
  • Akıllı Kaplumbağa
  • Kötü Huylu Karga
  • Yavru Kuşlar
  • Oruç Tuttum Sevinçten Uçtum
  • Bediüzzaman Said Nursi
  • Çocuğun Ramazanı
  • Dertli Alp Keçisi
  • Alican ile Ercan
  • Çıtır Çıtır Masallar
  • Saf Kuzucuk
  • Uzaklar Yakındır - Merhaba Söğüt
  • II. Abdulhamit
  • Sosyalizm Bitti Laiklik Alır Mıydınız?
  • Kara Mürsel Alp
  • Çizgili Zürafalar
  • Şirin Kedi
  • Resimli Osmanlı Tarihi
  • Masal Masal Hoppala
  • Teşekkür Ederim Allah'ım
  • Bizi Kimler Dinliyor
  • Çamurdan Meyve Olur mu?
  • Zikir Fikir Şükür
  • Canavar Robot
  • Tavşancık ve Gökyüzü
  • Suçlu Biziz
  • Fatih Sultan Mehmed

Yavuz Bahadıroğlu Alıntıları - Sözleri

  • Şövalyeler,vaktiyle yaptıklarını düşündüler.Ellerine geçen Müslüman esiri ya ölünceye kadar çalıştırır yahut kollarından ve bacaklarından duvara asarlardı.Buna rağmen Müslümanların halifesi onları teselli ediyordu.Kendilerini tutamayarak ayaklarına kapandılar. (Resimli Osmanlı Tarihi)
  • "Gemiler yanıyor" dediler."Bırakın yansın" diye cevap verdi, "onların küllerinin arasından umutlarım yeşeriyor." "Artık gemilerimiz yok.Geri dönüş umudumuz yandı, kül oldu.Geriye iki ihtimal kalıyor: Ya yüzerek vatana dönmeyi deneyeceksiniz ya da düşmanı yenerek buraları kendinize vatan yapacaksınız. Kararınızı verin!" (Padişahların Akıl Hocaları)
  • Herkes ancak ufku kadar vardır. (Osmanlı'nın Yazılmamış Tarihi)
  • 80 yıl + 8 yıl (Yavuz Sultan Selim)
  • Bugün Filistin'de olup bitenlerin ışığında Padişah-ı Cihan'ın 1895'te söylediği şu sözlere kulak vermek gerekir: ''Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini (üstünlüğünü) muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.'' (Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han)
  • "Kendime bir dünya kurdum kendimce." (Buhara Yanıyor)
  • Biz kula kul olmak için yaratılmış insanlar değiliz...bunun taklidi bile zor gelir bize.Kulluğun en güzeli Allah’a yapılır çünkü. (Sunguroğlu 3)
  • " Ben de " diye geçirdim içimden, " Osmanlı' yı ben de arıyorum ! " (Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine)
  • Ha bir de azınlıklardan varlık vergisi adı altında alınan Türk olarak doğmama vergisi vardır ki, ne insafa, ne de vicdana sığar. (Yakın Tarihimizin Sır Perdesi)
  • Hayat biraz hayalden,biraz gerçekten ve alabildiğine ümitten ibaretti. (IV. Murad 2)
  • Düşmanlarımız aciz kaldığı müddetçe itaat gösterirler, ama zayıflık zuhur ettiği an öç almaya çalışırlar. (Kumpas Tarihi)
  • “Dünya geçici bir zaman İçin öldü. Ağaçlar yaprak döktü, çiçekler, otlar kurudu. Sonra yeniden yeşerecek. Toprak altında kalan küçücük zerrelerden tekrar hayat bulup filizlenecekler. Etraf tekrar yeşerip, tekrar çiçeklenecek.” “Ba’su ba’del mevt sırrı. İşte tecelli. Bu hâli senelerce temaşa edip de, öldükten sonra dirilmeye inanmamak İçin deli olmak lazım.” (Sunguroğlu)
  • 600 yıllık Osmanlı tarihi boyunca beşi on dördüncü, sekizi on beşinci, kırk ikisi on altıncı, beşi on yedinci ve biri de on sekizinci asırda olmak üzere toplam 61 şehzade katledilmiştir. Bunlardan 22 tanesi bilfiil isyan ettiği için öldürülmüştür. Diğerleri de ekseriya Fatih Kanunnamesi'ni takib eden 150 yıl içinde katledilmiştir. 1603 yılında padişah olan Sultan I. Ahmed kardeşlerini öldürmeye lüzum görmedi ve 1617'de vefatından sonra, oğulları bulunduğu halde, bunlar yaşça küçük olduğundan kardeşi Sultan 1. Mustafa tahta geçti. Böylece ilk defa bir padişahın yerine oğlu değil, kardeşi geçiyordu. Osmanlılarda şehzade katli meselesini doğru anlayıp değerlendirebilmek için öncelikle İslâm-Osmanlı hukuku ve siyaset geleneğini bilmeye ihtiyaç var... Çünkü hâdisenin tarihî, siyasî ve hukukî sebepleri bulunmaktadır. Nitekim hayattaki hemen her şehzade arkasına düşman devletlerin de desteğini alarak ayaklanmış, binlerce insan ölmüş, ülke harap, millet perişan olmuştu. Osmanlıların, gerek önce ve gerekse kendi devirlerinde yaşanan tecrübelerden ders alarak, bu böyle bir sonuç doğmaması için bizzat aile mensuplarını feda etmekten başka çareleri yoktu. Bu çerçevede, Fatih Sultan Mehmed, Kanunnamesinde, şehzade katlini düzenleyen bir hüküm koymuştur. “Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür” mealindeki Kur'ân-ı Kerim ayeti ve gerektiğinde umumî menfaat için hususî menfaatin haleldar edilebileceğine dair şer'i prensip, şehzade katlinin hukukî mesnedi olmuş; İslâm hukukçularının ekserisinin bu müesseseye cevaz verdikleri, Kanunname'de açıkça ifade edilmiştir. Böylece alınan tedbirlerle Osmanlılarda ne eski Türk devletlerinde olduğu gibi ülke parçalanmış ve ne de Avrupa'daki gibi "veraset savaşları" yaşanmıştır. Bu da, devleti altı yüz yılı aşkın bir zaman ayakta tutan sebeplerden biridir. Oysa Yıldırım Bâyezid, kardeşi Yakup Bey'in “tahtını tabuta” çevirmeseydi, devlet param parça olmaz mıydı? Fatih, kardeşini sağ bıraksaydı, kardeşi zaman içinde isyan çıkartmaz mıydı (çünkü hep böyle gelişti), bu isyan sebebiyle acaba İstanbul fethi aksamaz mıydı? Sultan II. Bâyezid, Cem Sultan'ın teklifini kabul edip devleti kardeşiyle bölüşseydi Yavuz ortaya çıkabilir, "Halife" olabilir miydi? Ve Yavuz, üzerlerine gelen kardeşleri Ahmed ve Korkud'u bağışlasaydı, toparlanır toparlanmaz birleşip yeniden saldırmazlar mıydı? Bu da Yavuz Padişah'ın en büyük ideali olan “İttihad-ı İslâmı --Müslümanların Birliğini- gerçekleştirmesini engellemez miydi? Bunların üzerinde kafa yormadan, şartları hiç nazara almadan, o günlerin devlet telakkisini anlamaya çalışmadan masa başında hüküm vermek insafsızlıktır... (Muhteşem Yavuz Sultan Selim Han)
  • Düşüncelerinden bir çekişte kopardı kendini, gökyüzüne baktı.. (Boşlukta Yürümek)
  • Millî Mücadele (bazıları buna ‘İstiklâl Savaşı' diyor, ancak istiklalini kaybetmemiş bir ülkenin ‘İstiklâl Savaşı' yapması mümkün değil) ve Lozan... Galip mi, mağlup mu oturduğumuz belirsiz Lozan masası... “Misak-ı Milli” yemininin bozulması, Batı Trakya, Ortadoğu, Filistin, Ege Adaları, Musul ve Kerkük'ün elden çıkması... Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet'in ilanı ve halifeliğin “ilga”sı... Ve tuhaf bir tesadüf, Türkiye parlamentosu hilafeti kaldırmadan, İngiliz parlamentosu Lozan Antlaşması’nı çeşitli bahaneler öne sürerek imzalamadı. Antlaşma hilafet kaldırıldıktan kısa bir süre sonra imzalandı. Gerçekten de tuhaf bir tesadüf! Süreç içinde İsrail kuruldu, Balkanlar'daki topraklar elden çıktı, Arap âlemi param parça edildi, petrol yataklarına el konuldu. Böylece İngiltere ve müttefikleri ilk büyük hedeflerine ulaşmış oluyorlardı. Sıra en büyük hedefi vurmaya gelmişti. Müslümanların rahatça sömürülebilmesi için, bir türlü kontrol edemedikleri hilafetin artık kökünün kazınması gerekiyordu. (Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han)
  • "Annemin öğüdü de kendisiyle beraber öldu. Artık yolumu kendim çizeceğim (Var mı Arkadaşlık Gibisi ?)
  • İşte bu “tolerans mantığı”dır! Fatih Sultan Mehmet kılıcıyla değil, “tolerans mantığı”yla Orta Çağ’ın katı kalıplarını kırmış, hayatı yeni bir çağla tanıştırmıştır. (Tarihin Arka Sokakları)
  • "Yok Lagan. Biliyorsun ki, biz kalbimizi de vücudumuzu da din ve millet yoluna adadık. Başka sevgiye yer yok." (Sunguroğlu 3)
  • Sunguroğlu diz vurup Beyi selamladıktan sonra çıktı. Köse Yusuf'u tavukları yemlerken buldu. (Kara Şövalye)
  • “Küllü nefsin zâikatülmevt” âyeti kerimesini hatırladı. “Elbette ki her nefis sahibi mutlaka ölecektir.” diye düşündü. <> (Sunguroğlu 2)