akademi
dedas

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) - Thomas Mann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) kimin eseri? Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) kitabının yazarı kimdir? Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) konusu ve anafikri nedir? Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) kitabı ne anlatıyor? Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) kitabının yazarı Thomas Mann kimdir? İşte Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.03.2022 22:00
Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) - Thomas Mann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Thomas Mann

Çevirmen: İris Kantemir

Orijinal Adı: Der Zauberberg

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755108722

Sayfa Sayısı: 881

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dünya edebiyatının çağdaş klasikleri arasında anılan Büyülü Dağ, tam bir çağ romanıdır. Kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı ve 'zaman' ve 'psikanaliz' üzerine denemelerin de yer yer kendini gösterdiği bu büyük romanın yayınlanmasından sonra Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Thomas Mann, yirminci yüzyıl Alman edebiyatının en önemli adlarından. Hamburglu genç gemi mühendisi Hans Castrop, üç haftalığına kuzenini ziyarete gittiği bir İsviçre sanatoryumunda, kendisinin de tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenerek yedi yıl kalır. Bu süre içinde doktorlar ve hastalar dünyasını, Batı felsefesinin iki kutbunu, platonik bir aşk serüveninin sarhoşluğu içinde ve yaşayarak tanır. Sanatoryumda kaldığı süre içinde hastalık ve ölüm gibi deneyimlerin ötesinde hayatın mucizesini kavrayan Castrop'un yalın ruhu bir değişim geçirir. Thomas Mann, roman sanatının bütün incelikleriyle yarattığı, ironik üslupla sunduğu bu yapıtında, zaman, karşıt kültürler, aşk, hastalık, ölüm gibi evrensel temaları işliyor. Birinci Dünya Savaşı öncesinde çağın dünya sorunlarını, bir uygarlığın çöküşünü inceleyen, burjuva geleneğini ve ahlakını yer yer sertçe, ironik bir dille eleştiren Büyülü Dağ, çağa tutulan bir ayna.

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) Alıntıları - Sözleri

  • ".. derler ki ancak acı çeken acı çekene yol gösterebilir ve onu iyileştirebilir."
  • Yürür yürür ve bir türlü eve zamanında dönemezsiniz çünkü siz zamanda kaybolmuşsunuzdur, o da sizde.
  • Ona baxanda, onun qalib, yoxsa məğlub kimi öldüyünü müəyyən etmək olmurdu.
  • Yaşam bir kadındır, delikanlı - önümüzde serilip yatan bir kadın...
  • Uyanan, aptalca hayal kurandan çok daha karlı çıkar.
  • Neydi yaşam? Bilen yoktu...
  • Görünüş aldatıcıdır.
  • Vurgun yemiş biri kurtarıcı olabilir mi?
  • Zamanı anlatabilir miyiz- şöyledir ya da böyledir diye? Zaman ilerler, geçer ve su gibi akıp gider.
  • Ağzımdan çıkan her şeyi hatırlamam.
  • Çelişkiden nefret ederim.
  • Aptallığın öylesine çok türü var ki.
  • Sohbetimize mantığı katmaya gayret ediyorum.
  • Önümüzde güzel günler uzanıyor galiba.

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Merhaba kitap dostlarım,iyi akşamlar dilerim.Bu akşam sizlere Thomas Mann’ın Büyülü Dağ eserinden bahsetmek istiyorum.. Bazı kitaplar eğlenmek içindir, bir an önce bitse dersiniz, almanız gereken hazzı alırsınız ve kısa süre sonra unutursunuz. Böyle bir okursanız bu kitabı almamanızı tavsiye ederim. Çünkü Büyülü Dağ, büyük sabır isteyen bir kitap. Kitabı okurken zaman sizin elinizden çıkıyor ve kitabın zamanına sürükleniyorsunuz. Ritmi belirleyen kitap oluyor siz değil. Kitap bir çırpıda okunabilecek türden değil. Çok detaylı bir çok konu hakkında uzun uzun diyaloglar var olaylar da çok yavaş ilerliyor. Zaman, hastalık, aşk, ölüm, beden, ruh, tıp, bitkiler, hümanizm, cizvitlik, masonluk, resim, müzik, savaş... Yani akla gelebilecek bir çok konuyu uzun uzun anlatmış yazar. Dili çok çekici bir muziplikte kullanmış Thomas Mann.Bezen okuyucuya takılıyor, bazen gülümsüyorsunuz.Şahsen bu hoş takılmalardan ötürü benim sesli gülmüşlüğüm vardır.Bütün bunlardan bağımsız, hoş bir alıntı; bir çocuğun, yıldızların gökyüzünün tavanında açılmış, içlerinden sonsuzluğun ışığının sızdığı delikler olduğunu düşünmesi ona, teklik biliminin ‘kozmoz’la ilgili abuk sabuk varsayımlarından bin kez daha sempatik geliyordu. Kesinlikle kült bir eser. İçerisinde felsefi, sanat, psikolojik ve daha bir çok öğe barındıran; bir insanın kendini bulması ve bu yoldaki gelişimini, değişimini anlatan bir eser. Ama okunması için çoğu kişi 'doğru zaman'ı beklemeli diye düşünüyorum. (Dark Reader)

Okuması zor ama damakta bıraktığı tat eşsiz!: Yanılmıyorsam 2013 yılının Eylül ayıydı. Kız kardeşim ve rahmetli validem bana o yıl doğum günümde hediye olarak hangi kitabı istediğimi sormuşlardı. Bu, ailem için bir ritüeldir ve doğum günlerinde birbirimize hep kitap hediye ederiz. Onlardan, tam on beş yıl önce, 1998’de Can Yayınlarından ilk baskısını, 2013 Ocak’ında da 7. baskısını yapmış olan Thomas Mann’ın Büyülü Dağ Birinci ve İkinci Ciltlerini almalarını rica etmiştim. Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm adlı eserini okuyalı yıllar olmuştu, hatta 70’lerde çekilen filmini de severek izlemiştim. Artık Büyülü Dağ’ı da okumanın sırasının geldiğini düşünüyordum. Kardeşim ve validem her bir cilde imzalarını da atarak bu harikulade eseri bana 21 Ekim 2013’de hediye etmişlerdi. Kitabı uzun yıllar okuma şansı yakalayamadım. Uzunca bir süre sadece kitaplığımı süsledi. Araya okumam gereken bir sürü başka kitaplar girdi. Tam yedi yıl sonra, babamın ölümünün üstünden yedi buçuk ay geçtikten sonra, 22 Ekim 2018 günü kitabın birinci cildini okumaya başladım. Bu ilk cildin okumasını 10 Aralık 2018’de bitirdim, validemin 24 Ocak 2019’daki vefatından yaklaşık bir buçuk ay kadar önce. Hatta ilk kitabı bitirdiğim tarihte, bu kitabı bu kadar geç okumam yüzünden validem bana serzenişte bulunmuştu. Ben de onu avutmak adına ilk cildin bittiği gün onunla kitap üstüne yaklaşık iki saat kadar sohbet etme imkânı bulmuştum. İşte böyle, bazı kitaplar öyle kolayca okunmuyorlar, önce ruhunuzu hazırlanmanız gerekiyor, iyi ki de validem henüz aramızdayken ilk cildi okuyup bitirme ve onunla paylaşma şansını yakalamışım… Romanın içeriği ile ilgili çok fazla sürpriz bozan vermek istemiyorum. Bu yüzden size çok fazla kopya vermeyeceğim. Öncelikle edisyondan bahsedeyim. Yayınevi ve matbaa işi nefis, sıfıra yakın hata ile çalışmışlar. Kitabı Almancadan çeviren İris Kantemir ise harikulade bir iş çıkarmış. Roman kanımca ana dilinde ancak bu kadar güzel yazılmış olabilirdi. Tertemiz Türkçesi ile Kantemir sizi hiç yormuyor, roman su gibi akıyor. İki cildin toplam 881 sayfa olduğunu düşünürsek su gibi akması okuyucunun işini de kolaylaştırır kanaatindeyim. Bu roman, Hamburglu genç gemi mühendisi Hans Castorp’un macerasıdır. Anne ve babası erken yaşlarda ölen Hans’ı büyükbabası büyütür. Genç Hans, çocukluğundan beridir gemilere tutkun olduğundan bu alanda akademik eğitim alır. Mezuniyet sonrası mesleğe atılmadan hemen önce hem tatil yapmak hem dağ havası almak hem de hasta olan teğmen kuzenini ziyaret etmek adına İsviçre Alplerindeki Landquart’ta bulunan bir sanatoryuma seyahat eder. Uzun ve eziyetli bir yolculuktan sonra, ince hastalıktan mustarip olan kadın ve erkek hastalarla dolu bu sanatoryumun müdavimlerinden biri olan kuzeninin odasına yerleşir. Bu esnada Hans’ın sağlığı yerindedir ve kendisi turp gibidir. Bildik hastane ortamının dışında sanatoryum harikulade manzarası, dışarıdaki nefis dağ havası, harikulade yemekleri ve çok ilgili sağlık görevlileriyle adeta bir şifa yuvasıdır. Neredeyse tüm hastalar sanki iyileşip oradan ayrılmak yerine sanatoryumda kalış sürelerini mütemadiyen uzatmaktadırlar. Bu arada Hans’ın teğmen kuzeninin ince hastalığı vardır, zayıf bir bünyeye sahip olduğundan bu yüksek irtifada kendisini diğer hastalar gibi daha iyi hissetmektedir. Sanatoryumda neredeyse tüm gün bir yemek yeme ritüeli vardır, hastalara günde en az beş öğün son derece kaliteli yemek ve içecekler sunulmaktadır (yemek demek serotonin ve endorfin demek, yani mutluluk hormonları). Hemen her milletten insanın olduğu bu sanatoryumda, Hans, evli bir Rus kadına vurulur. Ama ne vurulmak! Bu yüzden Hans da ince hastalığa yakalanır ve sanatoryumun başhekiminin kendisini ikna etmesiyle O da sanatoryumun hastalarından biri haline gelir. Thomas Mann’ın anlatımı şiir gibi, ilk cildi belki uzun yani iki aya yakın bir sürede okudum (ikinci cildi okumam ise iki hafta sürdü) ancak okuma seanslarım hep ışık hızındaydı, anlatım o derece güzel ki kitabı okurken ince hastalığı ve Alp Dağlarını mütemadiyen içselleştirerek kendimi de oranın hasta müdavimlerinden biri saydım. Bu eser 1924’de yazılmış, bu yüzden kurguyu ve içeriği kirletecek tek bir teknolojik nesne yok kitapta (yalnızca -sanırım- ikinci ciltte bir gramofon ve plaklar devreye giriyor, iyi ki de girmiş!); yalnızca gemiler, trenler, yürüyüşler, yenen yemekler, kutlamalar, ressam doktorlar, idealist hemşireler, alımlı ve güzel hasta kadınlar, kibar ama hasta beyefendiler, ince hastalıktan yitip giden çocuk yaşta gençler var. Ölmeden önce okunacak eserler arasında bulunan Büyülü Dağ’ın iki cildini de okuyun, okutturun. Süha Demirel, 23 Eylül 2019, İstanbul. *** Kitabın Künyesi: Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) Thomas Mann CAN YAYINLARI Çevirmen: İris Kantemir Yayın Tarihi: 7. Baskı, Ocak 2013 Orijinal Adı: Der Zauberberg Dil: Türkçe Sayfa Sayısı: 888 Kitap » Edebiyat » Roman (çeviri) Kitap » Orijinal Dil » Almanca (Süha Demirel)

NE İYİ NE KÖTÜ HERHALDE ÇOKÇA FENA DEĞİL...: yazar/Thomas-Mann kitap/buyulu-dag--164016 'da kazandığı bir kumar oynamış. Bu kitabın tutma sebepleri ile teknik açıdan aşırı sıkıcı olma sebepleri içiçe geçmiş. Öncelikle olay mekanı çok dar. Sanatoryum, bu kadar. Fakat mekan, giriş-çıkış, hayat-ölüm döngüsü için muazzam elverişli ve sonunda ölüm sürprizini her daim içinde saklı tutuyor. elde var bir. Mekan darlığı, gelişen olayların çeşitliliği ile örtülmüş veya gizlenmiş. Tabi gelişen olayların kilidi hep giriş ve çıkışlarda. Saklı kalan bir unsur olarak; "iyileşti ve güzel günlere yelken açtı" hikayesi yok denecek kadar az. Mekan, kasvet üretiyor ve ürettikçe üretiyor. Elde var iki. Yazarın her ama her konuda bilgisi var. Masonluk, coğrafya, askerlik, aşk, hastalık, botanik, kimya, astroloji...ne alırsan bir milyonculara dönmüş bir hali var kitabın. Bunun çekici olmasını anlamak çok mümkün değil, çünkü kitap bir 'bilgilenme' eseri olarak da kullanılabilir. Yaygın okuyucu kitlesi de, bu tarz bilgilere bayılır. Elde var üç. Karakterlerden Settembrini'yi ve Naphta'yı aldığında, bu bilgilerin yarısından fazlasını da kitaptan sökersin. Ağırlık, doğru dağıtılmamış. Ana kahramanı en son botaniğe ve astrolojiye olan merakı ile buldum sonra onlar bir yere bağlanmadı, hatta öyle havada kaldı ki, ne için bu konuya sayfalarca detay verilmiş bunu da anlamak ve anlamlandırmak neredeyse mümkün değil. kitap/buddenbrooklar--3816 sosyal bir olguyu neredeyse kusursuz işlenişin örnek kitabı. kitap/buyulu-dag--164016 da aynı dalgayı yakalamaya çalışmış yazarın kendini aşma çabasındayken kapaklanıp düşmesin diye sıçramasıdır bence. Ha sıçramış mı...kısmen evet. Fakat işte o 'kısmen' kısmı, göz doldurmaktan ziyade, sadece karın doyurmuş. Bir de değinmeden geçemeyeceğim, paragraf boyyu uzun cümleler ile de...sanki okuma zorluğu değil de yazar, bariyer koymuş. Madalyonun diğer tarafı ise, (hep eleştirecek değiliz) yazar sizi diri tutuyor, giriş-çıkış ile, aşk ile, bilgi ile hep canlısınız. Bazen güçlü bazen de zayıf bir merak sizi hep gıdıklıyor. Burada kalemin ve kelamın ustalığı ayakta alkışlanmalı. Başta da değindiğim üzere, kısıtlı bir mekan evreninde ancak bu kadar akıcılık olur. Hatta, bundan daha iyisi de beklenmemeli. Veya illa Thomas Mann olacaksın, ki imkansız. Burası da alkışı hak ediyor. Son kertede, bendeki olumsuz izlenimleri güçlü olduğu için çok sevdiğim bir yazar olan yazar/Thomas-Mann kırgınlığımı saklayamayacağım...onun da çok umrunda. (Arda)

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) PDF indirme linki var mı?

Thomas Mann - Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Thomas Mann Kimdir?

Paul Thomas Mann, (6 Haziran 1875, Lübeck; 12 Ağustos 1955, Zürih) 20. yüzyılın en önemli Alman yazarlarından biridir. Özellikle romanları ile tanınmakla beraber, edebiyat alanında verdiği eserler yanı sıra, toplumsal eleştirileri ile de öne çıkmıştır. 1929 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmış, 1933'te Nazilerin iktidara gelişinin ardından önce İsviçre'ye ardından ise ABD'ye göç etmiştir. 1944'te ABD vatandaşlığı almakla beraber, 1952'de yeniden İsviçre'ye dönmüş ve hayatının sonuna kadar burada kalmıştır.

Mann, Johann Wolfgang von Goethe'nin yapıtlarını kendi yapıtında bir tüzük ve konu bulmada örnek olarak kullandı. Avrupa ve Alman ruhuna dair analiz ve eleştiriler yaparken, eski Alman hikayeleri ve Kitab-ı Mukaddes'te geçen kıssalardan, Goethe'nin, Nietzsche'nin ve Schopenhauer'in düşüncelerinden faydalanmıştır. Kendi ailesini örnek alarak oluşturduğu ilk romanı Buddenbrook Ailesi'nde örnek olacak biçimde anlatıldığı gibi, yapıtlarının başlıca konusunu burjuvazinin yozlaşması oluşturmaktadır. Mann, özellikle Alman edebiyatında önemli bir yer edinmiş olan Bildungsroman türünde yetkin eserler vermiştir.

Alman yazar Heinrich Mann'ın kardeşidir. Thomas Mann'ın altı çocuğundan üçü, Erika Mann, Klaus Mann ve Golo Mann da yazar olmuşlardır.

Thomas Mann Kitapları - Eserleri

  • Venedik'te Ölüm
  • Buddenbrooklar
  • Aldanan Kadın
  • Büyülü Dağ (2 Cilt Takım)
  • Değişen Kafalar
  • Alacakaranlıkta
  • Efendi ile Köpeği
  • Tonio Kröger
  • Doktor Faustus
  • Mario ve Sihirbaz
  • Dolandırıcı Felix Krull'un İtirafları
  • Majesteleri Kral
  • Seçilen
  • Zor Saat
  • Seçme Öyküler
  • Lotte Weimar'da
  • Yusuf ve Kardeşleri 1. Cilt
  • Yusuf ve Kardeşleri 2. Cilt
  • Küçük Herr Friedemann
  • Düşkün
  • Yusuf Ve Kardeşleri 3. Cilt
  • Yusuf ve Kardeşleri 4. Cilt
  • Dinle Alman Ulusu
  • Seçilmiş əsərləri

Thomas Mann Alıntıları - Sözleri

  • “Ben kendi adıma şunu itiraf edeyim ki, sığ bir insanlık anlayışıyla , güç denilen nesnenin safça kötüye kullanımıyla , adaletsizlikler ve dalkavukluğa yönelik ahlaksızlıklarla aramdaki çatışmaların etkisinden kendimi zor sıyırıp alabiliyorum. Bunlar fazlasıyla kafamı kurcalıyor, aklımı karıştıran kısır düşüncelerin kucağına itiyor beni . Söz konusu kısırlık da, olaylardaki aşırı doğallıktan kaynaklanıyor.” (Mario ve Sihirbaz)
  • Son ve başlangıç; ikisi birbirine karıştırılabilir, o kadar benzeşiyorlar, insan çiğdemin görüntüsüne bakıp sonbahara geri gittiğini düşünebilir ve veda çiçeğini görüp ilkbahar geldi sanabilir. (Aldanan Kadın)
  • Tanrı sonsuza dek çocuk kalmanıza izin vermez... (Seçilen)
  • "Sözleri harmanlama ihtiyar kâhya, çünkü onlar boş samandır...Bana yüzüme karşı bir şeyler söyleme, bana ruhundan gelen şeyler söyle, bunun dışındakilere artık tahammül edemiyorum. (Yusuf ve Kardeşleri 2. Cilt)
  • Tanrı şimdiye kadar asla kol kanat germedi üzerime, beni tanıyıp ettiği yok. Sağa sola avuç açtırmayan dost bir felaket iyi bir şey olur; insan kendine şöyle diyebilir o zaman: Tanrı'ya hiç borcum yok... (Seçme Öyküler)
  • Gerçeği söylemek de bir cezadır. (Seçilen)

  • “Gurur nedeniyle şeytanın ocağına düşme pahasına, eğitim görmüş bir insanın inancı ile cahillerin inancı arasında Tanrı açısından bir ayrım olmalı gibime geliyor.” (Seçilen)
  • Güney Babil diyarında cenneti aramak gerek ve Adem'in vücudu Babil toprağından yapılmıştır, bunlar uzun zamandan beri ilahiyat biliminin tercih ederek öğrettiği bilgiler olarak kalmıştır. (Yusuf ve Kardeşleri 1. Cilt)
  • " İyi kalpli insanlar, birisinin kahkahasının diğerinin gözyaşı olmayacağı bir dünyayı boş yere özlerler. " (Değişen Kafalar)
  • İyilikle zeki oluş birbiriyle yakın ilişki içindedir; birisinin içinde diğeri kendisini gösterir. (Yusuf ve Kardeşleri 4. Cilt)
  • Piyanoda yeni ve güzel bir motif çalmayı başardım mı, bir hikaye okurken veya bir resme bakarken duyarlı ve kalıcı bir ruh hali yakaladım mı, O gün güzel geçmiş ve mutlu edici bir içeriğe sahip olmuş sayılıyordu... (Zor Saat)
  • Acı çekerek eğitim görmeyen insan, her zaman çocuk olarak kalır. (Buddenbrooklar)
  • Her ne kadar şeytanımsı güzellikten hoşlandığı belli olsada… (Dolandırıcı Felix Krull'un İtirafları)

  • Sen ve ben, boşu boşuna ve belirsiz bir şey için beklemiyoruz, aksine biz bi­ze ait olan saatleri biliyoruz ve bizim saatlerimiz de bizi tanıyor ve onlar bize doğru geliyor. (Yusuf ve Kardeşleri 1. Cilt)
  • Münferit durumlar hiçbir zaman sıradan değildir: Düşünmek ve ifade etmek için en sıradan şey, doğum ve ölümdür. Ama bir doğum ya da ölüm olayını yaşayan biri olarak kendinize, doğum sancısı çekene ya da ölene bunun sıradan bir şey olup olmadığını bir sorun bakalım! (Değişen Kafalar)
  • Eğitimin keyiflenmenin bir parçası olduğunu, evet eğitimin keyif çıkarabilmek ile aynı anlama geldiğini, bunu da anlıyordu :ve kendine eğitiyordu. (Zor Saat)
  • "İlk horoz ötüşüyle yataktan fırlamak zorunda olmayış, aslında imtiyazlı toplum mevki olan hür bir adamın işaretidir." (Lotte Weimar'da)
  • Aşk güçlüdür, bir mucizedir, böyle gelir ve büyük mucizeler gerçekleştirir. Aldanan Kadın, Thomas Mann (Aldanan Kadın)
  • Hayvanlar daha kontrolsüz ve ilkel, yani aslında durumlarını bedenleriyle ifade etme konusunda bizden daha insanidirler; bizim aramızda artık yalnızca ahlaki bir gönderme, bir metafor olarak varlığını sürdüren tabirler onlar için hala kelime anlamıyla, mecaza kaymaksızın geçerlidir. (Efendi ile Köpeği)
  • Ben her tecrübenin yaşanması gerektiğine inanıyorum, ister iyi olsun ister kötü. (Majesteleri Kral)

Yorum Yaz