dedas
Turkcella

Büyük Umutlar - Charles Dickens Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Büyük Umutlar kimin eseri? Büyük Umutlar kitabının yazarı kimdir? Büyük Umutlar konusu ve anafikri nedir? Büyük Umutlar kitabı ne anlatıyor? Büyük Umutlar kitabının yazarı Charles Dickens kimdir? İşte Büyük Umutlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.02.2022 04:00
Büyük Umutlar - Charles Dickens Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Charles Dickens

Çevirmen: Nihal Yeğinobalı

Orijinal Adı: Great Expectations

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750700576

Sayfa Sayısı: 656

Büyük Umutlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Büyük Umutlar, XIX. yüzyıl İngiltere’sinde taşra ortamından büyük kente uzanan tam bir Victoria dönemi romanıdır. Charles Dick­ens, bu olgunluk dönemi eserinde köyünde acılı bir çocukluk yaşadıktan sonra esrarengiz bir mirasa konan Pip’in maceralarını anlatır. Gönlü karasevdayla, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş genç Pip’in serüvenleri, sanayileşen toplumdaki sevgisizliği, ikiyüzlülüğü ve para hırsını gözler önüne serer. Büyük Umutlar, Londra’da beyefendi konumuna yükselen Pip’in başından geçenleri anlatmakla kalmaz, birbirinden ilginç karakterlerle tanıştırır okuru.

Dick­ens, romanın kahramanı Pip’in düşünce yapısını büyük bir incelikle ele alır. Gerek bireylerin düşkünlük ve başarısızlıkları, gerek çağın değerleri üstünde durur ve “büyük umutlar”ın bo­şa çıkışını gösterir.

Büyük Umutlar Alıntıları - Sözleri

  • "Başka bir şey söyleme artık. Birbirimizi hiçbir zaman anlayamayacağız nasılsa."
  • "Bir yanlışlık yapıp onu inciteceğime, başka yanlışlık yapıp kendim incineyim bin kat iyidir."
  • Şükretmen gereken şeyleri bir düşünsene.
  • Kızcağız acıklı bir sesle, "Yok, incinme sen," diye yalvardı. "Seni yanlış anlamışsam bırak, incinen ben olayım."
  • "Sev onu, sev onu! Yüzüne gülüyorsa sev onu. Yüreğinden yaralıyorsa gene sev. Ciğerini paramparça etse bile... insan büyüyüp geliştikçe aldığı yaralar daha derinleşir çünkü... aldırma, sen gene sev onu, sev!"
  • "Deli gönlümün gerçekten zır deli olduğunu, kendini yanlış yere adadığını öyle iyi biliyordum ki..."
  • " Her zaman olmasa da çoğu zaman acı çekerek ayırdına varıyordum ki onu sevmem akla , umuda , iç huzuruna , mutluluğa aykırı bir şeydi; böyle bir şeyin kesinlikle mümkünü yoktu ; bu sevgide umudumu , şevkimi kıracak , hevesimi kursağımda bırakacak her türlü zorluk mevcuttu . "
  • "Şu suyun akışını durdurmak nasıl elimizde değilse (...) bu saatlerin akışını durdurmakta elimizde değil."
  • "Kendi kendini dolandıranların yanında dünyanın başkaca tüm dolandırıcıları hiç kalır. Ben de bu tür yutturmacalarla kendi kendimi aldattım."
  • "Bize öğrettikleri şeylerin hepsi yalanmış çünkü. Bir tek acı çekmekmiş doğru olan."

Büyük Umutlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Pip' in Umutları, Büyük Umutları: Hani bitmesini istemediğiniz güzel şeyler vardır. Doya doya vakit geçirmek istersiniz ya. Hani bitmesin diye çabalarsınız... Bu eseri ben de bu hislerle bitirdim. Tabi bir yandan büyük merak içerisinde, diğer yandan da keşke bitmese diye diye okudum. Bu ikilemi yaşarken bir de baktım ki kitap bitivermiş., Bu kısımdan sonrası spoiler içerebilir, zaten uzun yazılar okumayı da pek sevmiyoruz. Artık ayrıntı tıklamaları görülebiliyor değil mi? Her klasik esere harika diyenlerden değilim. Herkes beğendi diye kendimi beğenmek zorunda da hissetmem, tam tersi de geçerlidir. Ancak bu eser övgüyü hak ediyor. Eserin ilk baskısının yayımlanma tarihi Ağustos 1861. İşte hayrete düştüğüm nokta burası. 1861 yılında yazılıp tamamlanmış bir eser. Bugün belki bu eserden esinlenen veya özgün olsa da benzer konular işleyen bir çok öykü bulunabilir belki ama 1861 yılı için mükemmel bir eser çıkmış ortaya. Eserin dili sade, akıcı ve kendince samimi bir üsluba sahip. Bazen alaycı, şakacı dili, bazen hüznün aktarım dili tam anlamıyla mükemmel. Bu konuda Didar Zeynep Batumlu' nun hakkını da yememek lazım. Gerçekten çevirmenin etkisi çok büyük. Özellikle dipnotları tam yerinde kullanarak, gerekli bilgilendirmeleri de zamanında yapmış. Teşekkürler. Bir de kurguya gelelim. Yazıldığı dönemi bırakıp bugünle karşılaştırma yapsak bile oldukça etkili. Bu kadar karakter, olay, duygu, coşku, sevgi, özlem bir kitaba nasıl sığdırılabilirin cevabı olsa gerek. Kitabin tamamı kahramanımız Philip yada küçükken kendisine taktığı ismi ile Pip' in gözünden aktarılıyor. Yazar dönemin İngiltere' sinde sosyo - ekonomik etkinin sınıflaşma üzerine etkisini, bunun en uç noktalarda olduğunu, fakirin çok fakir, zenginin ise çok zengin olduğunu, buna doğrudan etki eden eğitim seviyesi farkını mükemmel anlatmış. Bir de beyefendi ve hanımefendilerin nasıl kibir ve kaprislere sahip olduğunu harika betimlemiş. Sevgili küçük dostumuz Pip, annesi ve babası vefat etmiş, ablasının onu elleriyle büyüttüğü bir çocuktur. Yine ablası, ablasının eşi -bizde eniştesi- demirci Joe ile birlikte bir köyde maddi imkansızlıklar içinde yaşamaktadır. Bir gün Pip, köyün ilerisinde bulunan kilisenin mezarlığında, ailesinin mezarlarını incelerken -çoğunlukla olduğu gibi- kaçak bir mahkumla karşılaşır. Bu kötü ruhlu mahkum onu tehdit ederek kendisinden azık ve eğe ister. Küçücük bir çocuk olan Pip bu tehtitten çok korkar ve istenenleri -gıdıklama sopasına rağmen- kilerden 'ç'alıp getirir. Bu olay, Pip' in hayatında çok uzun yıllar etkisini göreceği yaşantısının ilk kıvılcımıdır. Tabi yörenin kendi halinde öksüz bir çocuğu olan Pip' in ilk başta eniştesi Joe' nun yanında demirci çırağı olma hayali vardır. Çünkü Pip' e gercek manada sevgi ve şefkati -sadece- Joe göstermektedir. Ablasının en önemli ilgisi ise zaman zaman -çoğu zaman- gıdıklama sopasıdır. Burada hikayemize Mr. Pumblechook dahil olur. O, Pip' in gözünde düzenbaz, sinsi ve işe yaramaz bir adamdır. Pip, Bay Pumblechook' un vasıtası ile Mis Havisham ile tanışır. Olayın aslı ise Mis Havisham yanında oyun oynayan bir çocuk ister, bunu işiten Mr. Pumblechook ise şamar oğlanı Pip' i Mis Havisham' ın yanına götürür. Tabi aslında beklentisi kendi adınadır. İşte bu ana kadar demirci çıraklığı hayali olan Pip, bu ziyaretten sonra, özellikle Estella' yı gördükten, onun kötü muamelesine rağmen ona hayran kaldıktan sonra bu hayalini büyük umutlara bırakır. Oysa Estalla, hamisi Mis Havisham tarafından hassas kalpler için bir tetikçi niyetiyle yetiştirilmektedir. Bu ziyaret'ler'den sonra çırak olamaz artık. Bu hayalin bir cazibesi kalmamıştır çünkü. Zamanında Martin Eden' da bir ziyaretinin ardından bu büyülü beyefendiler, hanımefendiler dünyasına kapılmıştı. Ama Pip onunkine nazaran çok daha kolay yollardan beyefendi olmayı başarır. Nasıl mı? Geleceğini imkansız görünen Büyük Umutlarına bağlayan Pip, istemeyerek de olsa Joe' nun yanında görevini sürdürmektedir. Bir gün Mr. Jaggers' in -Mis Havisham' ın avukatı da aynı zamanda- büyük bir haber getirmesiyle bu imkansızlığın ortadan kalktığını görür. Pip' e iletilene göre kendisinin asla bilinmesinin istemeyen, kimliğini araştırmasını dahi yasaklayan bir hamisi çıkmış, Pip' in iyi bir gelirle, hatta büyük bir servetle mükemmel bir beyefendi olarak yetiştirilmesini ve bu servetin vakti geldiğinde sahibi olmasını ister. Kim acaba? Bunun için bir hafta sonra Londra' ya gidilecek ve vasi olarak avukat Mr. Jaggers, Pip' e göz kulak olacaktır. Tabi Büyük Umutları için yanıp tutuşan Pip bu teklifi hemen kabul eder. Vakti geldiğinde bir sabah vakti sisin içinde yürüyerek evinden ayrılır. Londra' da hayatına daha önce bambaşka ortamda, bambaşka olayla karşılaştığı Herbert dahil olur. Onların dostlukları, beraber beyefendi olmaları, başlarından geçenler bu şekilde anlatılıp devam etmektedir. Ancak ben hep Pip desem de bu hikayenin gerçek kahramanı bana göre Demirci Ustası Joe' dan başkası değildir. Çoğu zaman Mrs. Joe' nun davranışlarına katlanan -gıdıklama sopası da dahil-, Pip' i koşulsuz şartsız seven, doğasında zarar verme niyeti olmayan Joe gerçekten bu hikayenin en önemli kahramanı. Aptal duruşunun ardında aslında gururu, onuru ve bilgeliği okuyucunun kalbini fethediyor. Gerçekten. Ah Pip, onu ne kadar da ihmal ettin, büyük umutların akımına neden bu kadar kapıldın ki? Gerçi haklısın, küçücüktün. Eserimiz bu olayların sarmalında şaşırtıcı vurgularla devam edip gidiyor. Yazar orijinal olarak hüzünlü bir son yazsa da gelen eleştiriler nedeniyle bir de umut vaat eden, mutlu bir son yazmayı da başarmış. Tabi hakkını vererek bir özet yapmak istesem çok uzun zaman ayırmam gerek. Malesef böyle bir özet için zaman tek ihtiyaç değil. İste hayranlığım en çok buraya, bu kurgu bu kadar karakter bu esere dahice yerleştirilmiş. Yazar dahasını ispatlamış. Kesinlikle tavsiye ederim. Keyifli okumalar. (Mehmet Çelik)

Bir anda soylu ve zengin olsanız ne yapardınız?: Film uyarlamasını izlediğim ancak okumadığım klasiklerden biri idi “Büyük Umutlar”. Tesadüfen elime geçince bu çok bilinen romanı okumak ve Dickens’ı daha iyi tanımak fırsatını değerlendirmek istedim. İyi ki de öyle yapmışım; zira bir kez daha kimi film uyarlamalarının bizi klasiklerin o özgün ruhundan nasıl uzaklaştırdığını, hikayeyi nasıl da kısırlaştırdığını hissettim. Dickens’ın ustalık dönemi romanlarından “Büyük Umutlar”. Yazarın on üçüncü romanı. İlk kez 1860 yılında, yine Dickens’ın sahip olduğu “Tüm Yıl Boyunca -All the Year Round” adlı dergide tefrika edilmiş. Bir İngiliz masalı şeklinde ilerliyor hikaye, çağının temsili bir masalı. Mekan 1850lerin İngiliz kırsalı ve Londra’sı. Henüz ulaşımın at arabaları ile sağlandığı; şık hanımların kabarık etekleri, eldivenleri ve şemsiyeleri; şık erkeklerin frak kesimli ceketleri, kalkık yakaları ve şapkaları ile Londra caddelerinde salındığı dönemdeyiz -kimi erkekler saçlarını kıvırıp pudralıyorlar hatta-. Kırsalda ise yoksulluk ve cehalet içinde süregiden ama mutlu bir hayat var. Sınıflar arası sınırlar çok belirgin ve çok olağanüstü bir durum yaşanmadığı müddetçe alt sınıftan birinin seçkin hanımefendiler / beyefendiler sınıfına atlayabilmesi mümkün değil. Dickens’ın bu romandaki kahramanı Pip, olağanüstü gelişmeler sonucu hiç beklemediği bir anda işte bu seçkin sınıfa dahil olma şansını elde ediyor ve Dickens tüm romanı boyunca bu gelişmeleri Pip’in ağzından okuyucuları ile paylaşıyor. Anne-babasını hiç tanımamış, ablası ve eniştesi Demirci Joe’nun yanında büyüyen Pip, kırsalda yaşayan İngiliz halkının bir prototipi; eğitim almamıştır zira eğitim şansı son derece kısıtlıdır; parası olmadığından bir yere çırak olarak girme şansı yoktur. Hayal edebildiği tek gelecek eniştesinin yanında demirci olarak yetişmektir. Tüm bu yoksunluklarına ve ablasının hiddetine rağmen başıboş, beklentisi az, mutlu bir çocukluktur yaşadığı. Tesadüfen yemek verdiği bir hapishane kaçkını ile gençliğindeki hayal kırıklıklarını aşamayıp inzivaya kapanmış soylu, zengin ve çatlak bir yaşlı kadın, Pip’in bu sıradan hayatının akışını değiştirirler. Biraz daha detay verirsem hikayenin tüm keyfini kaçırmış olurum, o yüzden incelemede bu aşamada durmakta fayda var; Dickens bu uzun romanında Pin’in bu peri masalını, çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinin içine sarmalayıp anlatır. “Büyük Umutlar” tam bir masal gibi, olağanüstü ve aşırı görüntülerle doludur; çarpıcı yoksulluk, şiddet, aşağılama, kürek mahkumları, prangalar, göz kamaştırıcı zenginlikler, onlarca yıl önce aynı anda durdurulmuş saatler, hiç açılmayan pencereler, çevresindeki eşyalarla birlikte çürüyen bir kadın, burnu havalarda bir genç kız, çok başarısız bir tiyatro oyuncusu, her yaştan yalakalar, inanılmaz tesadüfler, vs… Kahramanımız Pip'in zengin olduktan sonra kendini züppelikle değil, Viktorya döneminin eğitim, sosyal incelik ve materyalizm inancıyla geliştirmeyi arzulaması, yazarımıza göre asil ve değerli bir duruştur. Buna rağmen parayı bulunca köklerine uzaklaşan ve Joe’yu ihmal eden -hatta ondan utanan- Pip, dönemin seçkin sınıfı ile sıradan halk arasındaki çelişkiyi yansıtır. Bir küçük noktayı belirtmeden geçmeyeyim, eleştirilerde okudum ve romanı derinlemesine anlayabilmek için önemli olduğunu düşünüyorum. Romanda çizilen son derece sevimsiz karakter, demirci Joe’nun kalfası Orlick bir nevi Pip’in yansımasıdır, ama onun kötü yüzüdür. Pip Ms. Havisham’ın evinde iş bulurken Orlick kapı dışarı edilir, Pip eski mahkum kader kurbanı Magwick’e bağlı iken Orlick Magwick’in düşmanı Compeyson ile işbirliği içindedir, Pip’in kızkardeş olarak gördüğü Biddy sürekli Orlick’in tacizlerinden kaçar, onca eziyete rağmen Pip ablasına el kaldırmazken Orlick şiddete dünden meyillidir. Kahramanımız şu hayatta doğruluktan uzaklaşıp yanlış bir adım atsa neye dönüşürdü; belki de Orlick ile göstermek ister bize Dickens. Dickens eserini dergide tefrika ettiğinden romanın akışı da buna uygun tutulmuş; her biri 8-10 sayfalık kısa bölümlerle, her seferinde Pip’in hayatında bir başka sahneyi görürüz. İyi yönleri ve kusurları ile birlikte önümüzdedir Pip; Dickens kahramanını mükemmellikten uzak tutmaya çalışır. Yine de romanın akışı, o inanılmaz tesadüflerle ilerleyen kurgusu nedeniyle akıcı, ancak pembe dizi tadındadır. Nitekim bu “pembe” beklentiler nedeniyledir ki, Dickens’ın hüzünlü sonu tefrika edildikten sonra okuyuculardan çok tepki aldığından kitap baskılarında değiştirilmiş ve hikayenin sonu okuyucunun hayal gücüne bırakılmış. Bir dönem romanı olduğunu unutmamak gerek okurken. Dönem için önemli bir çok kavramı; zenginlik, sosyal sınıflar arası eşitsizlik, kibarlık, emperyalizm, dönemin adalet anlayışı, hapishanelerin ve kürek mahkumluğunun neye hizmet ettiği gibi; tartışır Dickens romanında. Bu kavramların çoğu günümüzde önemini yitirdiğinden artık naif kaçsa da, Dickens’ın etkileyici ve sürükleyici kaleminden, sıkılmadan okuyacağınız bir roman olduğunu düşünüyorum. (AkilliBidik)

İnceleme: Dickens bu kez okurlarına üç ciltten oluşan uzun soluklu bir hikâye sunuyor. Detaylı bir anlatım hakimdi. Ufacık bir olayın ilerleyen sayfalarda büyük olaylara patlak verdiğini görüyoruz. Okurları dikkat etmeye ve hiçbir yeri kaçırmadan okumaya sevk ediyor. Yazar ince, önemsiz gibi duran ayrıntıları ilerleyen olay örgüsünde sıkça kullanmış. Bu bazen karakterine yüklediği isim oluyor, bazen karakterin fiziksel özelliği, tarihi geçmişinde yaşadığı olay ya da bulunduğu mekânla ilişkili oluyor. Kitap ilerledikçe hayretiniz artıyor. Yazar kurgu mühendisi gibi tek bir olaydan binlerce bağlantı ortaya koyuyor. Bu yöntemine diğer kitaplarında da rastlıyoruz. Dickens okuyanların aşina olduğu bilmece gibi kalemi, romanlarında tesir ediyor. Bazen okuru tahmin etmede başarılı kılıyor, bazen de şaşkınlığa çevirerek ustaca bir son yazıp okurun tahminini geride bırakıyor. Büyük Umutlar, varlığın ve paranın gücünün insanı ne denli değiştirdiğini; bu süreçte değer verilen şeylerin nasıl kenara itildiğini, acımasızca unutulduğunu gözler önüne seriyor. İnsanı bir zaman kıymetli olan şeylere geri döndüren gücün sevgi, bağlılık, birlik ve beraberlik, aidiyet duygusu olduğunu okumuş olduk. Akıcılığı, konusu, anlatımı ile bir bütün oluşmuş bu eseri okumak güzeldi. Tavsiye ediyorum. (Rabia)

Kitabın Yazarı Charles Dickens Kimdir?

Charles Dickens (7 Şubat 1812 – 9 Haziran 1870), İngiliz yazar.

Memur bir babanın oğlu olarak 1812 yılında doğan Dickens'ın ilk yılları refah içinde geçse de babasının borçları yüzünden hapse girmesiyle sefaletle tanıştı. Henüz 11 yaşında iken bir boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. 15 yaşında bir avukatın yanına giren genç Dickens, öğrenmeye meraklı olduğu için boş zamanlarında stenografi öğrendi. 1835 yılında Morning Chronicle gazetesine stenograf olarak girdi ve 1835'te 'Boz' takma adıylaBoz'un Karalamaları başlığında notlar yayımlamaya başladı.

1837'de ise esas onu ünlendirecek olan Bay Pikvik'in Serüvenleri adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl içinde Catherine Hogarth ile evlendi. 1840 yılında ölen baldızı Mary'e ithaf ettiği Antikacı Dükkanı romanını yayımladı.

1840'ta Amerika'ya gitti ve burada büyük bir coşkuyla karşılandı, ama Genel Okur İçin Amerika Notları kendisini o kadar içtenlikle ağırlamış olanlarda şiddetli tepkilere yol açtı. 1843 ile 1846 arasında bol bol seyahat eden Dickens, bu seyahatlerde dönemin ünlü yazarlarıyla tanışma fırsatı buldu. Bu dönemde yine Daily News gazetesini ve Household Words dergisini çıkardı.

1858 yılında karısından ayrılan Dickens, bu dönemden itibaren yine sık sık seyahate çıktı, konferanslar verdi. Ama sonunda çok yoruldu ve Gadshill'deki evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı. 1870'te de şöhretinin zirvesindeyken öldü. Mezarı Londra'daki Westminster Kilisesi'nde bulunmaktadır.

Charles Dickens Kitapları - Eserleri

  • İki Şehrin Hikâyesi
  • Antikacı Dükkanı
  • Oliver Twist
  • Yedi Yoksul Gezgin
  • Perili Ev
  • Gelin Odasındaki Hayalet

  • Zor Zamanlar
  • Mister Pickwick'in Serüvenleri
  • Bir Noel Şarkısı
  • Büyük Umutlar
  • David Copperfield
  • Edwin Drood'un Gizemi
  • Martin Chuzzlewit

  • Gizemli Öyküler
  • Kasvetli Ev (2 cilt)
  • Müşterek Dostumuz
  • Büyük Macera
  • Gece Yürüyüşü
  • Doktor Marigold
  • Oliver Twist - Define Adası

  • Denizden Gelen Haber
  • Dedektifler
  • Barnaby Rudge
  • Nicholas Nickleby
  • Küçük Dorrit 
  • Antikacı Dükkanı - 2. Cilt
  • The Haunted Man and the Ghost's Bargain

  • İşaret Memuru
  • Dickens at Christmas
  • Gulyabani
  • Çaydanlık ile Cırcır Böceği
  • Classic Detective Stories
  • The Trial of William Tinkling
  • Çanlar

  • Christmas Books
  • Dombey and Son
  • Pictures from Italy
  • Mugby Junction
  • The Life of Our Lord
  • The Mudfog Papers
  • Supernatural Short Stories

  • Sketches of Young Ladies, Young Gentlemen and Young Couples
  • Poems

Charles Dickens Alıntıları - Sözleri

  • "Her şey uçup gitti, bir hüzün baki." (Müşterek Dostumuz)
  • Bütün suskun adamların bir ağırlığı olur. Bütün suskun, ağzı bağlanmış adamlara inanılır. Bağları çözmenin saklanmış ve asla kullanılmamış gücü mü insanlığı büyüler, yoksa bilginin eli kolu bağlandığı zaman yoğunlaşıp artar mı ya da çözüldüğü zaman buharlaşır mı bilinmez: Ama şurası kesindir ki önem, ağzı bağlı kişiye atfedilir. (Küçük Dorrit )
  • Aklı başında insanlar yaşadıkları sıradan olayları değerlendirirken tesadüfleri yeterince hesaba katmıyorlar.. (İşaret Memuru)
  • Ve ne büyük mutluluktu uyanıp bunların kaybolan gölgeler olduğunu görmek. (Martin Chuzzlewit)
  • ..."Onun yaşamı 1ölünün arkasından sonsuza dek yas tutanların yaşamı gibiydi. Ölen kendisiydi."... (Gizemli Öyküler)
  • Fielding der ki, erkek ateş, kadın kavdır; Şeytan onları tutuşturur. (Mister Pickwick'in Serüvenleri)

  • Ben münzevi hayatı yaşayan bir adamım. Kendimden başka güvenebileceğim kimse yok. (Müşterek Dostumuz)
  • Eğer hırsızlık sanatsa, hırsız yakalama bir bilimdir. (Dedektifler)
  • Biz yoksullar neden dünyaya gelmişiz; bilmiyorum. (Çanlar)
  • "Özel bağlar olmadan toplum hayatının ne anlamı var?" (Kasvetli Ev (2 cilt))
  • "Birçok fiziksel hastalık gibi insanların kötülüğünde yetişen, sonra da cehaletleriyle yayılan bu salgınlar bir zaman sonra ne cahil ne de kötü olan birçok mağdura bulaşır. " (Küçük Dorrit )
  • "Şu suyun akışını durdurmak nasıl elimizde değilse (...) bu saatlerin akışını durdurmakta elimizde değil." (Büyük Umutlar)
  • Bize biner, arabaya koşarlar. Döver, söver, kendi zevkleri için sakatlarlar bizi, ama ölüyorlar, yaşasın ölüyorlar! (Martin Chuzzlewit)

  • "Ama insan yemek yemeden önce parasını kazanmak zorundadır!" (Dedektifler)
  • Ahlaksal bir hastalığın fiziksel olan kadar engellemesi zor bir şey olduğu; böyle bir hastalığın veba kadar habis ve hızlı bir şekilde yayılacağı, bir kere ilerlemiş olan salgının sınır tanımadan, en sağlıklı insanları bile ele geçirebileceği ve en olmadık bünyelerde gelişeceği insan denen mahlukun bir atmosferde nefes alması kadar tecrübeyle sabittir. Bu ölümcül bozuklukların zayıflık ya da kötülükleriyle beslendiği lekeliler, zehrin bulaşmasına fırsat vermeden anında yakalanıp tecrit edilebilse ( hatta fazla uzatmadan boğazlansa), insanlık takdir ötesi bir hayır duası alırdı. (Küçük Dorrit )
  • Sahnede ışık ve müzik neyse, hayatta şiir odur. (Mister Pickwick'in Serüvenleri)
  • "Talihsiz bir kadını dünyaya getirmekten tek çıkarlarının bunu onun burnundan getirme özgürlüğü olduğunu sanıyorlar." (David Copperfield)
  • Zararsız bir neşe ve iyi huyun cennette gömlek yakasından daha büyük bir günah olduğuna inanmıyorum. Takan da bir, takmıyan da... (Antikacı Dükkanı - 2. Cilt)
  • Hiçbir sözcük duygularımı tam anlatamaz. (Gizemli Öyküler)
  • Fakat her saadetin bir sonu vardır, ikinci bir saadetin zevki da burada değil midir? (Antikacı Dükkanı - 2. Cilt)

Yorum Yaz