Büyük Fetih - Nurettin Topçu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Büyük Fetih kimin eseri? Büyük Fetih kitabının yazarı kimdir? Büyük Fetih konusu ve anafikri nedir? Büyük Fetih kitabı ne anlatıyor? Büyük Fetih kitabının yazarı Nurettin Topçu kimdir? İşte Büyük Fetih kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Nurettin Topçu

Yayın Evi: Dergah Yayınları

İSBN: 9789759952785

Sayfa Sayısı: 112

Büyük Fetih Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Büyük Fetih, iki fethin, maddenin ve ruhun fethinin birleşmesiyle gerçekleşen bir fetih anlayışının ürünü bir eser. Saltanattan, sıradan milliyetçilikten çok uzakta bir fetih anlayışı Topçu'nun siyaset görüşü ve tarih yorumu açısından önemli.

Temelinde Mekke yatan bir fetih. Osmanoğullarının ele aldığı, Fatih'le, Yavuz gibi dâhi devlet adamlarının siyasî tarihe insan zekâsının hârikalarından biri halinde tevdi ettikleri devlet anlayışı, merkeziyetçi ve otoriteli devletti. Aynı zamanda hukuk-i ibaddan hükümdarı şiddetle mesul edici totaliter esasa dayanıyordu. Önce merkeziyeçti idi. Üç kıtaya yakın devlet ülkesini bir merkeze sımsıkı bağlıyordu.

Eski Roma İmparatorluğu'nun koyu merkeziyetçiliği bizde adalet ve mesuliyet prensiplerine bağlı olarak akla hayret veren bir hukuk ve ahlâk nizâmı içinde yaşatılmakta idi. Bu devletin diğer karakteri otoriteli oluşudur. Lâkin onda otorite yâni tam iktidar, ortaçağın İngiltere Krallığı'yla, Papalık devletinde olduğu gibi hükümdarın keyf ve iradesinden doğma değildir.

Halkın dimağını teşkil eden ilmiye sınıfına yâni münevverlere dayanır ve her hareketinden Allah'a hesap vermeğe mecburdur. Ancak bu hesap verme mecburiyeti, bu sorumluluk sadece âhirete bırakılmak suretiyle hükümdarın ferdî iradesine terk edilmemiştir. Bu devletin üçüncü karakteri hür bir totalitarizme dayanmış olmasıdır. Yâni bu devlet, halkın bütün ihtiyaçlarına uzanır ve onları karşılamaya çalışır. Hukuk-u ibaddan şiddetle mesuldür. Halk hizmetlerinde hürriyet prensibine halel vermeyerek bunların bir kısmını vakıf teşkilâtına bırakmıştır. Bunda teşkilâtın temeli halkın, idare devletindir. Sosyal teşkilâta devlet bünyesinde yer verilmiştir.

Devlet kavramının değer ve gerçeğini hakkıyla ifade eden bu otorite rejiminde demokrasiye yâni halkın iradesiyle idare rejimine aykırılık, halkı inkâr ve millet iradesine karşı gelme değildir.

Tanıtım Yazısı'ndan

Büyük Fetih Alıntıları - Sözleri

  • ⟨‹Aşkın dünyamızda nice fetihler yaptığına şahidiz.›⟩
  • Hayatımıza düzen ve disiplin, ruhumuza hayat, kalbimize aşk ve ateş koyacak bir el bekliyoruz. Kalabalığımız yapayalnızdır. Dualarımız göklere yükselmiyor. Gerçek sahibimizle aramızdaki bağlar her nasılsa büsbütün koptu…
  • Alim ve âdil insan, hükümdar oldu. Bu üçüzlü birlik Fatih’in dünya mucizesidir.
  • [••Siz hak ile konuşmayan dilden, kendini görmeyen cesetten korkar mısınız? Siz korkudan korkar mısınız? ••]
  • ⟨‹Fatih'in çocukları, siz güneşin batmasından korkar mısınız? O bir vehimdir ve muvakkattir. Yarın sabah güneş mutlaka doğacaktır. O halde güneşi batırdık, batıracağız diyenlerden de korkmayın.›⟩
  • Bir şehrin alınmasıyla tarihte yeni bir devir açılmaz. Gerçekte yapılan, bir şehrin fethiyle beraber ruhların fethi, kalplerin fethidir.
  • Bir uçurumun kenarındayız. Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
  • ⟨‹Eskiyi isteyenler, her yeniliğe karşı tiksinme duyuyorlar. Oluşlardan korkuyor, her an bir yeni yaratılış olan hilkate hayran olmasını bilmiyorlar. Mâzi ağacının baharını çekemiyorlar, çiçeklenmesine tahammülleri yok. Bunlar, bir secdede bin doğuşun farkında olamayan, katılaşmış ruhlardır. Bunlar, her dinin bir rönesans, bir yeni doğuş müjdesi olduğunu anlamayanlardır. Tekâmülü öğretmek için bunlara durmadan değişen, ilerleyen hayat faydasızdır. Birbirini hiç yorulmadan kovalayan gece ile gündüz azdır.›⟩
  • İnsanın iki dünyası var: Hırs için sürünen vücuduyla aşk için yaratılan ruhu.
  • "İnsan... İnsan nerede? Bir dünya düşününüz ki toprak sevgisi ölmüş, gömecek toprak da kalmamış; din bir kısım insanın hurafe kaynağı, birçoklarında haset, kin ve alay mevzuu olmuş; devlet anarşilere feda edilmek isteniyor. Bu dünyada insanı nasıl bulursunuz?"
  • Dışımızda iken onu görüyor, ona karşı cihat açıyorduk. Şimdi benliğimize girdi. Kültür halinde, sanat halinde, ahlak ve aile hayatı halinde, servet ve mülkiyet halinde, hatta din halinde bize nüfuz etti. Asıl benliğimiz olduğuna bizi, içimizdeki safdilleri ve masum bir gençliğe inandırmak istiyor. Muaffak olduğu yerde kanlı ellerini gösteriyor.
  • ⟨‹Vatandan uzaklarda vatan aramak, vücuttan uzaklarda ruh aramak gibi bir vehimdi.›⟩
  • Yıldırım'ın trajedisi ile Cem Sultan'ın romantizmini Hamlet'le Faust'ta mı arıyalım?
  • Nerede ilme, inkılâplara susamış nesiller?
  • Bize bir fetih lazım... Bu fetih ebedî olacak... Ruhlarımızda yapılacak. Bu fetih, kılıçlarınki kadar kolay değil, sahte şereflerinki gibi hayâli değil. İhtiraslarınki gibi süfli değil.

Büyük Fetih İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Gönüllerin Fethi: “Fatih’in ruhu ölmez, ebedî kalacaktır!” Fatih’in ruhu, Fatihler'de ebedî kalacaktır! Sen merak etme Üstad… Bir fetih yapıldı seneler evvel. Katman katman, ilmek ilmek bir fetih yapıldı. Kılıçla, kalkanla yapıldı fetih; kalemle, kitapla yapıldı fetih; dille, davetle yapıldı fetih; kanla, yaşla yapıldı fetih… Öyle bir fetih yapıldı ki, adı Büyük Fetih konuldu. Fethi yapan torunlarına miras bıraktı, fetihten feyiz almayı. Fethin sebebi iki dudak arasından çıkan sözlerdi. Efendimizin Hadislerinden cümlelerdi. Senelerce süren hazırlığın ardından, bir Büyük Fetih yapıldı. Fethi yapan atamız Fatih Sultan Mehmet, fetholunan İstanbul… Fetihten önce, Konstantiniye; fetihten sonra İslambul… Fatih, fethi ilk kendinden yaptı. İnsan, insana hükmedecekse; önce kendini kontrol etmesini bilmeli. Bu kontrol öyle yapılmalı ki, eksik kalan zaaflı tarafı bulunmamalı. Altı dil bilecek, şiirden anlayacak, durmayıp yazacak, sanat bilecek, sanat yaptıracak; ilme, bilme önayak olacak, tek hamlesiyle bir insanı ortadan ikiye bölebilecek kadar kuvvetlenecek, hepsinden önemlisi devriyle sınırlı kalmayıp devrinden öte bir devirde yaşayacak kadar insan kendini bilmeli, geliştirmeli. Fatih böyle bir adamdı. Kendi devrinde resim haram olarak sayılırken İtalya’dan ressam getirtip kendi portresini çizdirebilecek kadar dini bilgiye sahip, Avrupalı tarihçilerin tanımıyla: Baştan aşağı zırhlı bir askeri tek kılıç darbesiyle ortadan ikiye bölebilecek kadar kuvvetli, hiç kimse tarafından bileği yere getirilemeyecek kadar çevik, şairlere şiir öğretecek kadar şiir bilen bir adam fatih. Bildiği dillere gelirsek, adam Türkçe dışında bildiği başka dillerde düşünüp felsefe yapabiliyor. Fethettiği topraklardaki yerli halkla konuşup onları ikna edebilecek kadar dile hâkim. Dil ve felsefe üzerinde durmak istiyorum. Burada felsefeden kasıt bir dilde sadece günlük konuşmaları yapıp geçmek değil aynı zamanda o dilde düşünebilmek. Bunun ne kadar muhteşem bir şey olduğunu kavramamız zor çünkü çoğumuz Türkçe dışında başka bir dilde düşünemiyoruz. Bu bizim suçumuz değil bence çünkü gerçekten büyük çalışmalar, okumalar, araştırmalar sonucu kazanılabilecek bir meziyet. İnanıyorum ki Büyük Fethi yapan kişiyi biraz tanıdık. Elbet bizim yazdıklarım eksik. Okuduğumuz kadarını özetledik burada. Şimdi Büyük Fethe geçelim: Büyük Fetih, gönüllerin fethidir. Malazgirt’ten Viyana kapılarına kadar yapılan tüm fetihlerde büyük fetih vardır. İstanbul’un fethi de elbet bu yüzdendir. Allah davasını farklı coğrafyalarda hâkim kılmak için yapılan her şey fetihtir elbet. Bu bir cami açmakta olabilir, bir kitap yazmakta olabilir, İstanbul gibi toprak fethetmekte olabilir. “Büyük atamız Fatih’in bize bıraktığı mirası Konstantiniye’nin fethinden ibaret görmek onu anlamamaktır.” Bu cümle bize her şeyi anlatıyor. Bir fetih var ama onu sadece kandan, kılıçtan ibaret saymak büyük saygısızlıktır. Allah davasıdır bu. Bu dava için her şeyden önce gönülleri kazanmak şarttır. Eğer öyle olmasaydı İstanbul’u fetheden Fatih, yerlilerinden arındırmaz mıydı? Tabi her fetihte olduğu gibi İstanbul’un fethinden de bize miras kalan yapılar oldu. “Milliyetçiliğimizin bayrağı Fatih tarafından Ayasofya’ya çekildi.” Mirasımız Ayasofya’dır elbet… Hakkın, hak olmayana karşı zaferini temsil eder Ayasofya! Sahip çıkmamanın hak olmayandan yana durmaktan ne farkı var? “Nerede ilme, inkılâplara susamış nesiller?” Hak için çalışacaksak önce ilim lazım, irfan lazım, din lazım, akıl lazım, aşk lazım, meşk lazım. Onlar bizi inkılâplara götürecektir elbet! Haktan olan, Fatih olmaya aday olandır. Devrin ihtiyaçlarını ancak devrin ilerisinden bakarak görebiliriz. İlerleme ancak okuyarak olur, sanatla olur, edebiyatla olur, şiirle olur. İnsan, önce Fatih olacak kendini fethedecek; sonra âleme nizam verecek, Büyük Fethi gerçekleştirecek. Büyük Fetih… Gönüllerin Fethi… (Oğuzhan Güneş)

Nihayet sona erdi dediğim bi kitap. Daha çok tarihe değil de Fatih'in şahsiyeti, ruhu, devlet millet anlayışı, gönüller fethetmeyi ve birçok meseleden bahsediyor. Kitap beni hiç içine çekmedi. Okumak için okuduğum bi kitap oldu maalesef (Alp Giray Bahar)

Kitabı almadan önce içeriğini inceledim Fatih Sultan Mehmed'in şahsiyetini fetih politikasını ilgili ve başarılı olduğu alanları en çok değer verdiği ve üzerinde durduğu konuları görünce hemen aldım. Okunması gereken kitaplardan bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Hemen hemen her sayfada yazar bize şuur vermeye çalısıyor ve geçmişimize bakıp göğüs kabartarak benim atalarımın medeniyeti deyip ozlem duymamız icin bizi harkete geçiriyor. Şuan batı medeniyetinin içinde yaşıyoruz kıyasladığımız zaman uçururumu gözle ve kalple görebiliriz. Göz zahiri olayları görmemizi sağlarken kalple batını olanları anlarız ,hissederiz. Yaşananların çirkefliğini görebildiğimiz kadar kalplere hissettirmeliyiz bak bu nizam şöyle şöyle deyip geçmeyeceğiz yanlış ile doğruyu hak ile batılı kıyas edeceğiz hayattan örnekler vereceğiz en katı olan kalplerde bile kıpırdanmalar başlayacak ama samimiyse tabi. Milliyetçiliğe çokça değinen yazar zannımca yalnızca türkçü bir milliyyetçilikten bahsetmiyor evet bazı satırlarda işte türk şöyle .. diye kelimler var ama bunu salt bir türkçülük olarak algılamamız yanlış olur. Yazar Islam ve türk ırkı kiminle nasıl tanıştı ve islam' a türk milletinin katkıları neler olmuştur bunlardan bahsetmektedir. Türk ırkının en dahisi Fatih Sultan Mehmed der ve onun bir takım özelliklerini ele alır onun bu dehası salt ırkından değil Hz. Muhammed'e dayanmakta olduğunu ve böylelikle anlatmak istediği şeyin bir ırk ve milliyyetçilikten ibaret olmadığını çok daha iyi anlıyoruz. Küfür tek millettir hadisini bilirsiniz tıpkı onun gibi Islam'ın çatısı altında birleşenler de tek millettir, bu millet ruhunu yaklamamız gerkemektedir.Her nerede olursak her kim olursak olalım biz Islam milliyetçiliği yapacağız inşallah Unutmadan söyleyeyim kitabın dili ağır osmanlıca ve arapça kökenli çok fazla kelime var kitabı paragrafı hatta bir satır daha iyi anlayabilmek için tüm dikkatinizi o noktaya vermeniz gerekiyor. (Zeynep Özdemir)

Kitabın Yazarı Nurettin Topçu Kimdir?

Nurettin Topçu, 1909 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Osman Nuri Topçu’dur. Nurettin Topçu’nun babası Topçuzâde Ahmet Efendi Erzurumlu, annesi Fatma hanım ise Eğinlilidir. (Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin eski adı) Topçu ailesi Topçuzâdeler diye tanınmaktadır. Dedesi Osman Efendi, Erzurum’un Ruslar tarafından işgali sırasında Türk ordusunda topçuluk yapmıştır, bu lâkap da oradan gelmektedir.

Eğitimi

Nurettin Topçu, öğrenim hayatına altı yaşında Bezmiâlem Velide Sultan Mektebi’nin ana kısmında başladı. İlkokulu Büyük Reşid Paşa Numûne Mektebi’nde okudu.İlkokuldan sonra Vefa İdadisi’nde öğrenimini sürdüren Nurettin Topçu, birinci sınıfta iken babasını kaybetmiştir. Lise tahsilini İstanbul Lisesi’nin Edebiyat Bölümü’nde pekiyi derece ile tamamlamıştır. (1927-28) Mehmet Akif’in medeniyet telakkisini kavramış ve ilmini almak için Akif’in oğlu Asım’ı niçin Batı’ya göndermiş olduğunu idrak etmiş olan Nurettin Topçu, daha iyi bir eğitim alabilmek için Avrupa’da tahsil görmek gerektiğinin farkında olarak liseyi bitirdikten sonra kendi imkanlarıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın açmış olduğu Avrupa imtihanlarına girmiş ve kazanmıştır. Fransa’nın Türkiye’deki liselerin denkliğini kabul etmemesinden dolayı Topçu buradaki eğitimine Paris’teki Bordeaux Lisesi’nde başlamıştır. İki sene sonra Strazbourg’a giden (1930) Topçu, burada üniversite tahsiline başlamış; psikoloji ve güzel sanatlar, genel felsefe ve mantık, çağdaş sanat tarihi, sosyoloji ve ahlak, ilk zaman sanat ve arkeolojisi dersleri almıştır. Strazbourg’da tamamladığı doktorasını 1934 yılında Sorbonne Ünivesitesi’nde vermiştir. Sorbonne Üniversitesi’nde okuyan ilk Türk öğrenci olmuştur. Çalışması Sorbone Üniversitesi Felsefe Jürisi tarafından yılın en başarılı doktora tezi seçilir. Üniversitenin geleneklerine göre birinci olan öğrenciler mutlaka ödüllendirilir. Bunun üzerine yetkili Profesör, Nurettin Topçu’nun yanına gelerek durumu anlatır ve ödül olarak neyi istediğini sorar:

- Efendim, bir altın saat mi? Amerika veya Kuzey Avrupa’ya bir mavi yolculuk mu?

Hangisini tercih edecekseniz onu alacaksınız veya o ülkeye ziyarete gideceksiniz!

Nurettin Topçu, kararlı ve gayet kendinden emin bir şekilde bu soruya şöyle cevap verir:

- Hiçbiri değil!

- O zaman ne istiyorsunuz?

- Sorbonne Üniversitesi’nin giriş ve çıkış kulelerinde yirmi dört saat ay-yıldızlı Türk bayrağının dalgalanmasını istiyorum!

- Derhal bu isteğiniz yerine getirilecektir!

Nurettin Topçu kendine yapılan teklife verdiği cevabı duyan herkes hayret ve hayranlık içinde kalmıştır. Vatan ve bayrak sevgisinin gurbet illerde okuyan bir öğrencinin yüreğinde böylesine yüceldiği az görülmüştür. Ayrıca bu olay, onun düşünce yapısını, vatan ve millet sevgisi ile hayat felsefesini yansıtan önemli bir ayrıntıdır.

Öğretmenliği

Avrupa’dan döndükten sonra 1935 yılında Galatasaray Lisesi’nde felsefe öğretmenliğine başladı. Topçu İzmir’de öğretmenliğinin henüz daha dördüncü yılında, Türk düşünce tarihinde önemli bir yeri olan “Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi”ni yayınlamaya başlar. (1939)

Denizli’den sonra İstanbul’a tayin edilen Topçu, Haydarpaşa Lisesi, Vefa Lisesi, Robert Koleji, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve İstanbul Lisesi’nde öğretmen iken yaş haddinden emekli olmuştur. Nurettin Topçu, Bergson’dan hareketle hazırlamış olduğu Sezgiciliğin Değeri isimli çalışmasıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde doçent ünvanı almıştır.

Milletimizin son dönemde yetiştirmiş olduğu önemli fikir ve aksiyon adamlarından biri olan Nurettin Topçu’nun hayatını, sık sık idealize ettiği mesuliyet duygusunun yoğun baskısı altında Anadolu’da Türk Milletinin yeniden dirilişinin ilham kaynaklarını arayacak, münevver bir zümre meydana getirmeye çalışmıştır. Bu münevver kadroyla aklın saltanatını yönetimde, eğitimde, sanatta ve bilimde hâkim kılacak bir “Türk Rönesansı”nı gerçekleştirme çabası içerisinde olmuştur. Hayatı, bunun mücadelesi ile geçmiştir. Ahlâk alanında doktora yapmış olan Topçu, imanlı, ahlâklı debdebeden ve gösterişten uzak hayatı, doğru bildiğini söylemekten ve yaşamaktan çekinmeyen tavizsiz karakteri ile örnek bir şahsiyettir. Ömrünü her an büyük mahkemenin huzurundaymış gibi hesap vermeye hazır, hiçbir otoritenin etkisinde kalmaksızın milletinin meseleleriyle ve ahlâk dersi vermekle geçmiştir. Sınıfta, öğretmenler odasında, sokakta, camide, evde, konferans salonunda, kısacası hayatın her alanında ve her aşamasında… Kendisine maddenin ve servetin fethini değil, ruhların fethini gaye ettiği gibi, insanlara da onu hedef olarak göstermiştir. Felsefeden sanata, dinden ekonomiye ve eğitime kadar pek çok sahada kendine has tahlilleri, bakış açıları ve önerileri olan Topçu, hem Batı’yı çok iyi tahlil eden, gözlemleyen ve Batı düşüncesini bilen hem de ailesi ve muhiti dolayısıyla geleneksel yapı ve değerleri tanıyan, bilen ender düşünürlerden biridir. Birçok kaynaktan etkilenmiş olan Topçu’nun eserlerinde bu etkilerin izlerini görmek mümkündür.

Başlıca Eserleri

Yarınki Türkiye, İslam ve İnsan, Ahlak Nizamı, İradenin Davası, Mehmet Akif, Felsefe, Büyük Fetih, Devlet ve Demokrasi, Sosyoloji

Nurettin Topçu Kitapları - Eserleri

  • Var Olmak
  • Ahlak Nizamı
  • İslam ve İnsan - Mevlana ve Tasavvuf
  • İsyan Ahlakı
  • Taşralı
  • Ahlak

  • Amerikan Mektupları / Düşünen Adam Aranızda
  • Bergson
  • Türkiye'nin Maarif Davası
  • Büyük Fetih
  • Mehmet Akif
  • Yarınki Türkiye
  • Kültür ve Medeniyet

  • Millet Mistikleri
  • Felsefe
  • Mantık
  • Psikoloji
  • Sosyoloji
  • Reha
  • İradenin Davası / Devlet ve Demokrasi

  • Varoluş Felsefesi - Hareket Felsefesi
  • Milliyetçiliğimizin Esasları
  • Garbın İlim Zihniyeti ve Ahlak Görüşü
  • Mevlana Ve Tasavvuf
  • Devlet ve Demokrasi

Nurettin Topçu Alıntıları - Sözleri

  • "Kötülük bir bilgisizliktir, hiç kimse bilerek kötülük etmez." (İsyan Ahlakı)
  • Yorgundum; varlıktan sıyrılan bir sonsuzlukta sanki binlerce yıl dinlenmeye muhtacım. (Taşralı)
  • İnsanlık kadar eski olduğu halde, insanların pek azına nasip olan bu nesne aşktır... (Mehmet Akif)
  • Kendi tarihlerini tanımayan ve inkâr eden milletler için, yıkılıp yok olma tehlikesi vardır. (Ahlak)
  • Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum? (Mehmet Akif)
  • Herkes bir medenî yaşayışa sahip olduğu halde, herkes kültürlü değildir. (Sosyoloji)

  • kendimden başkasına bağlanmak istemiyorum (Varoluş Felsefesi - Hareket Felsefesi)
  • Tarih kronolojiden ibaret değildir; olayları zaman sırasına koyarak nakletmekle yetinmez. Onları doğurmuş olan sebepleri araştırır; tenkit süzgecinden geçirilen olaylar arasında sebep-sonuç bağıntılarını meydana çıkarır. (Mantık)
  • Hamal eşyanızı eve getirdikten sonra çok yorulduğunu söyleyerek pazarlıktan fazlasını koparmak için kapınızda bağırıp çağırmaya koyulur. Ev sahibi hava parası dilenir, kiracı, kirayı ödememek için kırk dereden su getirir. Ve her yerde, her adım başında, meyhanede veya mabed kapısında o klâsik tavırlı, mel’un endamlı profesyonel dilenciler el açıp yalvarırlar: “Allah rizası için!” Allah'ın dilenciliği en çok levm ettiği bir dinin halkı ne kadar da dilencilere düşkün, bunlar ne kadar da hürmetsizce dileniyorlar! (Amerikan Mektupları / Düşünen Adam Aranızda)
  • Milliyet, en kısa ifadesiyle tarih ve toprak şuûrudur. (Mehmet Akif)
  • … Allah bir fikir değildir ki, ispat edilsin.” O kendisine bağlanılarak yaşanan bir varlıktır.” (Varoluş Felsefesi - Hareket Felsefesi)
  • “İnsan için bütün bir ömür kendini aramaktan başka bir şey değilse, acaba sonunda aradığımızı buluyor muyuz? (Millet Mistikleri)
  • Anadolu'nun kapısını Malazgirt'te açarak bu ülkeyi altıyüz sene bahtiyar Islâm beldesi yapan kuvvet, Alparslan'ın ruhundaki merhametten taşan âlicenâplik hamlesi idi. Asıl fetih bu kalp ve ruh hamlesinindir. Kılıç onda, şâirin elindeki kalemin yaptığından fazlasını yapmış değildir. Haçlı seferlerinde Kudüs'ü elde eden barbar Ingiliz kralı Arslan Yürekli Rişar'ın bu şehirde yediden yetmişe kadar bütün müslümanları kılıçtan geçirmesine karşılık, büyük İslâm mücahidi Selahaddin-i Eyyübi'nin ertesi sene şehri tekrar aldıktan sonra bir tek hıristiyanın burnunu kanatmayışı, bu olayın insanlık âlemine örnek verdiği merhametten fışkırarak haçlılan bu topraklarda perişan eden kuvvet olmuştur. Onlar yine bu kuvvetlerle perişan edileceklerdir. Büyük fethi ebedi yapan kuvvet kılıçla tankın değil, atomdan daha kuvvetli olan ulu ecdadın ruhundaki adalet kuvveti idi. (İslam ve İnsan - Mevlana ve Tasavvuf)

  • Izdırap dostluğu ne teselli verici şeydir! (Reha)
  • Hocalık mesleği, şüphesiz ki kitap sayfalarındaki bilgileri gençlerin dimağına aktarmaktan ibaret değildir; hocanın şahsiyetinden körpe ruhlara aşı vermesini bilmektir. (Millet Mistikleri)
  • Ruh için en yüksek iyilik ve en büyük erdemlilik, Allah'ın bilinmesidir. (Ahlak)
  • Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim... (Mehmet Akif)
  • “Ben bir insanım “ dediğim zaman bu ifadeye girmiş olan “ben…im” kelimesi varlığı ifade ettiği halde “insan” kelimesi öz ifade etmektedir. Yalnız Allah’ta varlıkla öz birleşmiş bulunur, birbirinden ayrılamaz. (Varoluş Felsefesi - Hareket Felsefesi)
  • Bu insanlar arasında kalbim, sık bir ormanda dolaşan kelebek gibi, ne tarafa uçsa ağaçlara çarpıyor. (Var Olmak)
  • İnsanın affedilmez şaşkınlığı, düşmanı kendi dışında aramasıdır. (Var Olmak)