Bunlar da mı İnsan - Primo Levi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bunlar da mı İnsan kimin eseri? Bunlar da mı İnsan kitabının yazarı kimdir? Bunlar da mı İnsan konusu ve anafikri nedir? Bunlar da mı İnsan kitabı ne anlatıyor? Bunlar da mı İnsan PDF indirme linki var mı? Bunlar da mı İnsan kitabının yazarı Primo Levi kimdir? İşte Bunlar da mı İnsan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Primo Levi
Çevirmen: Zeyyat Selimoğlu
Orijinal Adı: Se questo è un uomo (Auschwitz Trilogy #1)
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755105253
Sayfa Sayısı: 248
Bunlar da mı İnsan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1919’da Torino’da doğan ve kimya öğrenimi gören Primo Levi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Kuzey İtalya’da faşizme karşı direnen arkadaşlarına katıldı. İtalyan yahudisi kimliğini saklamayınca önce Fissolo’daki toplama kampına, orada geçirdiği iki ayın ardından da, 1944’de, beraberindeki altı yüz elli kişiyle birlikte Auschwitz Toplama Kampı’na gönderildi. 24 yaşındaydı. O altı yüz elli kişi içinden hayatta kalmaya başaran yirmi kişiden biri oldu. Hayatının geri kalanında en büyük önceliği, insanüstü denilebilecek bir azimle, tüm gördüklerini, yaşadıklarını aktarmak, Nazilerin ölüm saçan deliliğinin, unutuşun karanlığında yok olmasına engel olmak oldu.
Bunlar da mı İnsan, Nazi zulmünün, toplama ve ölüm kampları cehenneminin, insanın insana uyguladığı akıl almaz fiziksel ve manevi şiddetin olağanüstü bir nesnellikle dile getirildiği bir metin ve yitip giden milyonlarca canın çığlığıdır. Ölüm saçan muktedirlere karşı inanılmaz bir yaşamı olumlama direnciyle dolu, eşi bulunmaz bir tanıklığın kitabıdır.
İnsana dair gerçekle yüzleşmek vicdanı sızlatır, can yakar, evet, ama unutmamak, unutturmamak da onuruyla yaşamak isteyen insanın önceliğidir.
Bunlar da mı İnsan Alıntıları - Sözleri
- BUNLAR DA MI İNSAN Siz ki güven içindesiniz Sıcak evlerinizde, Siz ki akşam eve döndüğünüzde Sıcak yemek ve dost çehreler buluyorsunuz: Düşünün bir, bir insan mıdır Çamurda çalışan Huzur bilmeyen Yarım ekmek için mücadele veren Bir evet ya da bir hayırla ölen kişi. Düşünün bir, bir kadın mıdır, Saçları, adı olmayan Artık anımsama gücü olmayan Gözleri boş ve bağrı soğuk Kışın bir kurbağa gibi. Bunların olduğunu düşünün: Sizlere yöneltiyorum bu sözleri. Onları yüreğinize kazıyın Evinizdeyken, yolda yürürken, Yatarken, kalkarken; Çocuklarınıza yineleyin bu sözleri. Yoksa, eviniz yıkılsın, Hastalık dert olsun başınıza, Çocuklarınız yüz çevirsin sizden.
- İnsan, güttüğü niyeti en uygun çareye başvurarak izlemek zorundaydı. Bunda bir yanıldın mı, pişmanlık geliyordu ardından, bedelini pahalıya ödüyordun.
- "Tam bir mutluluğu gerçekleştirmenin imkan dışı olduğunu er geç herkes öğrenir yaşadığı süre içinde; ne var ki madalyonun ters tarafını düşünen az insan vardır; tam bir mutsuzluğun da aynı kapıya dayandığını."
- Dibe ulaştık artık, derindeyiz. Bundan daha derini olamaz, insan varlığının daha acıklı bir hali olamaz, düşünülemez.
- Pikkolo denizlerde dolaşmış, ufkun kendi içine kapanması ne demektir bilir herhalde; tek bir çizgi halinde, özgür ve sade, ve sonra artık denizin kokusundan başka bir şey yok; tatlı, müthiş çarpıcı şeyler.
- Yoklamada bulunmayan her kişiye karşı on kişi kurşuna dizilecekti.
- Yüzlerimizi kim ayırabilir, yüzlerimizin birbirinden farklı olduğunu kim anlayabilir ki: Onlar için sadece "şey", çoğul değil, tekiliz.
- Tam bir mutluluğu gerçekleştirmenin imkân dışı ol duğunu ergeç herkes öğrenir yaşadığı süre içinde, ne var ki, madalyanın ters tarafını düşünen az insan vardır: tam bir mutsuzluğun da aynı kapıya dayandığını. Her iki ucun gerçekleşmesine karşıkoyan ânlar aynı hamurdandır, bizim insan olmamızla ilgilidir ikisi de. Böylece, bu gerçekleşme işlemine karşıkoyan şey, bizim gelecek için beslediğimiz ve kimine yarın için umut, kimi ne umutsuzluk veren ve hep yetersiz kalan sezgimizdir. Her sevince, ama aynı zamanda da her acıya bir sınır koyan ölüm kesinliğidir bu karşıkoyan şey.
- 13 Aralık 1943’te faşist milis güçleri tarafından tutuklandım. Yirmi dört yaşındaydım o sıralarda, görüşüm kıt, deneyimim yok denecek kadar azdı. Dört yıldan fazladır ırkçılık yasaları tarafından itham edildiğim için, sanki kendi kendimden uzağa düşmüş, saklı kalmış, gölgeleşmiş uygarlık fikirleri, candan gençlik arkadaşlıkları, soluklaşmış kız yüzleriyle dolu, gerçek dünyadan oldukça uzaklaşmış, kendi iç dünyama kapanmak eğilimi içinde kalmıştım. Soyut, ölçülü bir devrimci ruha sahip bir kişiliğim olduğuna inanıyordum.
- Ne var ki insan kendi yazgısı olunca mantıkla pek ilişki kuramıyor.
- Çalışmayla uykudan uyanma arasında on dakikalık bir vaktim varsa, ben o vakti başka bir yerde kullanırım; kendi içime kapanırım bir güzel, bilanço yaparım, belki son defa gördüğüm gökyüzüne çeviririm gözlerimi, göğü seyrederim; yaşadığımdan emin olmak ister, şu kısa ânın lüksünü tadarım kendimce.
- İnsanoğlunu mahvetmek, onu yaratmak kadar güç.
- Hiçbir şey düşünemiyor insan; hanidir ölmüşüz sanki.
- Tam bir mutluluğu gerçekleştirmenin imkan dışı olduğunu ergeç herkes öğrenir yaşadığı süre içinde.
- Ya ölüp gider, ya da hiçbir anı bırakmaksızın o yalnızlık içinde yiterler.
Bunlar da mı İnsan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
UYARI : İncelemelerimde spoiler yoktur .. Bu platformda okuduğunu anlamayan ve yazdıklarımı spoiler sanan bir takım "ÇOK AKILLI" insanlar vardır !!! Ben spoiler olduğunu düşünmüyorum ama sen olduğunu düşün ve ona göre oku .. "İŞSİZLİĞİN BANA VERDİĞİ YETKİYE DAYANARAK" Biraz uzun bir aradan sonra hepinize tekrar merhabalar MONÇİÇİLER ve iflah olmaz İŞSİZLER!!! Hemen kısa kesip doğrudan girizgah yapalım.. Evet yine sahaflardan alınan bir güzide kitapla daha karşınızdayız..İnsanlığı bitirmeye and içmiş bir nefret , yeryüzünde kurulan suni bir cehennem ve tesadüf eseri buraya savrulan bir adamdan bahsedeceğim sizlere.. Ama bunu yapabilmem , daha doğrusu sizin de okurken anlamlandırabilmeniz için bu akıl almaz nefreti, onu meşrulaştıran zihniyeti ve ona meşruiyet kazandıran halkı anlatmam lazım sizlere .. Olayların 2. dünya savaşı sırasında yaşandığı göz önüne alınırsa kısaca o günlere , o günün koşullarına uzanalım.. (bira - tuzlu fıstık , kah& - browni - çay - kurabiye losjistik desteğini alıp herkes elinin altına suni bir Batman ve Robin koalisyonu kursun .. hepinize afiyet olsun !! ) - 2. Dünya savaşının fitilini ateşleyen antlaşma : "Versay" - Alman hükümeti 1. Dünya savaşında bizim başımızı yaktığı gibi kendi başını da yakarak yenik çıkıp ağzının üzerine tokadı yiyip köşesine çekildiğinde, İtilaf devletleri hemen önüne Versay antlaşmasını dayadılar .. Şartlar çok ağırdı ..Daha önce elinde bulunan topraklar ve sömürgeleri elden gitmişti ..Antlaşmada tekrar savaşamaması ve etkisiz kalması adına sadece iç güvenlikten sorumlu olacak yüz bin askere izin verilmişti ordu hanesinin karşısında.O dönem için korkunç yüklü bir savaş tazminatı da dayatılan hükümler arasındaydı ..Bu tazminat ödenmez ise işgal devam edecekti..Kısacası ordusunu , ekonomisini ,kolunu bacağını budayıp biblo gibi müzelik etmişlerdi Almanya' yı (hemen ekleyelim : itilaf devletleri bu antlaşmayı Almanya' yı aşşağılamak adına eski bir tren vagonunda imzalatmışlardı .. Ama zamanı geldiğinde Hitler Fransa' ya Blitzkrieg'le (VER MEHTERİ!!) girecek, aynı vagonu hurdalıktan bulup çıkarttırıp Fransa' yı da içine sokmak suretiyle imzalatıp "HOROZU" döndürecek TAVUĞU ÖPTÜRECEKTİ) .. Yıllar yılları kovaladı ..Bozulan mali düzen , getirisi olan açlık ve sefalet yetmezmiş gibi 929- 939 arasında Büyük Buhran baş gösterdi ..Tabii Almanya kendi çapında önlemler almaya çalışmıştı..Bunlar arasında kısa vade ile akan kanı durduran ama sonrasında atardamara neşter vuran yanlışlar da yer almaktaydı.. Neydi bunlar ? Almanya yaşadığı buhranı aşmak için para basma yoluna gitmiş ama kısa süre sonra devasa boyutlara tırmanan HYPER ENFALSYONUN pençesine düşmüştü..Durum o kertede korkunç boyutlara vardı ki bir dönem fırına gidip bir (1) ekmek almak için 200 milyon mark ( HAYIR YANLIŞ OKUMADINIZ! ) ve BİR EL ARABASI gerekir oldu.. İtilaf devletleri ve kız evinde kına gecesinde (kına gecesi cidden cinnet bir olay yalnız YASAKLANSIN! =D ) çayda çıraya şahlanan Fransa herşeyi hesaba katmıştı ama Hitler' den ve önceleri sıkı bir marksist sonraları ise totoliter rejimin ağababası ve ilkin Hitlerin akıl hocası olacak Mussolini ' den haberleri yoktu o yıllarda .. Açlıkla cebelleşen Alman halkı çaresiz , DÜSELDORFLUYUZ KAZMA KÜREKTEN SORUMLUYUZ kıvamında dernekler kura dursun , yahudiler pek çok iş kolunda çeşme başını tutmuş atı almış Leipzig ' i geçmişlerdi..İşte bu ekonomik şartlar ve sosyolojik buhranlar ışığında Hitler galeyana gelmeye hazır halka kurtuluşu ve açlığın sebebi olarakta yahudileri gösterince küçük kıvılcım büyük orman yangınına dönüştü ve alevleri arkasına alan Hitler 64 milyon 999 bin 846 ( tam rakam vereyimde otoroite kabul edileyim =P ) kişinin öldüğü Dünya Turnesine start vermiş oldu ..Burda bir parantez açmak lazım .. Peki ama Yahudileri niçin özellikle seçmişlerdi ? Cevap gayet basit ; yahudiler yukarda belirttiğim gibi tüm iş kollarının başındalardı ve buna rağmen çalıştırdıkları ve sahip oldukları müesseselere yahudi harici yabancı unsurları almıyor , sermayenin de büyük yüzdesini ellerinde tutuyorlardı .. Velhasılkelam Çek Cumhuriyeti ve ardına Polonya işgalinden sonra , dev savaş sanayisinin çarklarını döndürmeye Alman halkının ekonomik gücü ve insan kaynakları yetmez oldu .. Almanya çok kısa sürede çok büyük savaş gücü elde etmek zorundaydı..Bunun sonucu olarak sıfır maliyetli bedava işgücü ile cehenneme tek yönlü bilet kesen toplama kampları devreye girdi .. Buraya kadar sanırım herşey alındı anlaşıldı TAMAM ?! Biramdan bir yudum alayım =)) Oh mis !! Kırt kurt iki de tuzlu fıstık ve devam .. - Buradan Ancak "BACADAN" Çıkabilirsin ... - "İŞTE TÜM DÜNYANIN GÖZLERİNİ DİKTİĞİ BU ÖLÜM GRUBU" olan (dünya kupası çekilişlerinde duyardım hep.. hususi bu tanımı kullanmak için günlerdir fırsat kolluyordum bugüne nasip oldu <3 ) - Dachau, Bergen-Belsen, Buchenwald, Sachsenhausen, Auschwitz ' den ayrı olarak 1944 senesinde Monowitz toplama kampına İtalya' da faşistlere karşı ayaklanarak dağa çıkan ve Hitlerin kankisi ex marksist yeni faşist Mussolini' nin direktifleri dogrultusunda yakalanarak gönderilen yahudi bir kimyacı misafir oldu ..Yazarımız Primo Levi .. Kitap yazarın Monowitz toplama kampı ve bünyesinde yeralan Buna sentetik plastik fabrikasında geçirdiği 1 yılı anlatıyor .. 1 yıl dediğimde kısa gelebilir kimine ama vücutları şişmesin ,daha fazla çalışabilsinler diye suyu dahi neredeyse kapakla verdikleri ,istihkaklarında yemek yerine bulamaç , yatak yerine saman yığını yeralan bu insanların başından geçenler kimi yerde yok artık daha neler dedirtti bana ..Bunun yanı sıra hayatta kalmak adına insanlıktan çıkan yahudilerin hem kendi aralarında teker teker, hem de milliyetlere göre bölünüp birbirlerinin kuyusunu kazmaları akıl alır gibi değil .. Önünüze gelen yemeği yemek için kasıtlı olarak kaşık verilmemesi ve karaborsada son derece kısıtlı 1 veya 2 öğününüze karşılık alabildiğiniz , hasta olduğunuzda hastaneye yatırılırken dahi yanınızda götüremediğiniz veya tuvalete giderken yatağınızın altına sakladığınız bu kaşığın (herhangi bir eşyanızın) kafanızı çevirdiğiniz anda çalındığı göz önüne alınırsa ve bu yokluğa ardı arkası gelmez Nazi zulmü eklenirse sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılır..Bu öyle bir zulüm ve kampta geçirdiği günler artık o denli sonsuz ve anlamsızlaşmış , umudunu o derece yitirmiş ki an gelmiş yazar şu satırları kaleme alma gereği duymuş.. "Bizim için kamp bir ceza değil; bizim için bir süre konmuş değil, kamp bizim için Alman sosyal dokusu içinde bizler için düşünülmüş SÜRESİZ BİR VAROLUŞ TÜRÜ." Bunun yanı sıra ,yazarın İtalya ' da yahudi kültüründen kopuk olarak yaşamasından , Yidiş denilen yahudi ortak dilini konuşamıyor olmasından dolayı da yahudiler arasında da bir ötekileştirilmesi ve yalnızlaştırılması söz konusu ..Kitabın adı bu bağlamda hem naziler hem de yahudiler düşünüldüğünde gayet manidar.. Spoiler vermiyorum bildiğiniz üzere ama olaylar , bu insanların başından geçenler cidden çok karanlık..Hele Rusların Polonya' ya kış vakti girişleri ve kaçan Almanların ardından kampta bir avuç insanın aman vermeyen soğukta verdikleri akıl almaz hayatta kalma mücadeleleri ... İşbu sebeplerleden ötürü İŞSİZLİĞİN BANA VERDİĞİ YETKİYE DAYANARAK 2. Dünya Savaşı seven herkese şiddetle öneriyorum ..Esen kalınız ey işsizler .. Bu da benden bonus olsun size : https://www.youtube.com/watch?v=CPhMx0xnrY8 Yararlandığım kaynaklar : 4 lü Kırmızı Tuborg 1 adet Peyman kavrulmuş FIRINLANMIŞ tuzlu fıstık 1 adet Peyman Badem Bol miktarda sigara Arkaya İbrahim Tatlıses - Mega Aşk albümü ... van tu tıri FORRROOOO!!! (Tuco Herrera)
Primo Levi/ Bunlar da mı İnsan Yargıçlık yerine tanıklığı yeğliyorum. Tanıklığı, uğradığım ve gördüğüm şeylerin tanıklığını üstlenmek durumundayım. Benim kitaplarım, birer öykü kitabı değildir. Onları yazarken yalnızca doğrudan deneyimim olan olayları aktarmaya, daha sonra kitaplardan ya da gazetelerden öğrendiklerimi dışta bırakmaya büyük bir özen gösterdim. Bunlar Da Mı İnsan, Primo Levi İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı anti-faşist mücadele içinde yeralan, 1944 yılında henüz 24 yaşında iken Nazi yönetimince Auschwitz Toplama Kampı’na gönderilen ve o kamptan sağ çıkan 24 kişiden biri olan Primo Levi, ‘Bunlar da mı adlı yapıtında Nazi toplama kamplarında yaşadıklarını, gördüklerini, olağanüstü bir nesnellikle anlatıyor. Primo Levi’nin yazdıklarının yanında kendi hayatı da oldukça dikkat çekici. Kitaptan çok Primo Levi’nin hayatından bahsetmek istiyorum sizlere. Bunlar da mı insan kitabında rastladığımız şaşırtıcı derecedeki nesnelliğiyle diğer kitaplarında da karşılaşıyoruz. Hatta kendi otobiyografisini yazdığı 'Periyodik Tablo' adlı kitabında bile en az kendisinden bahseder. Kendisini bir sır gibi saklayan Primo Levi uzun süre yanında yaşadığı annesinden de bahsetmez. Primo Levi yaşamı boyunca depresyondan şikayetçi olmuş ve baktığımız zaman bölünmüş bir hayat yaşamıştır. Onu sadece geride bıraktığı eserleriyle tanıyoruz. Primo Levi hakkında ilginç bir gerçekte kitaplarında, şiirlerinde, biyografisinde ve yazılarında ‘sevgi’ hakkında tek bir söz bile söylememiştir. Bunun nedeni sorulduğunda ise zaten pek çok kitabın sevgiyle ilgili olduğunu bir de onun kaleminden çıkacak olan yeni bir kitaba kimsenin ihtiyacının olmadığını söyler. Açıkçası ben her kitabında olağanüstü nesnelliğiyle bizi şaşırtan yazarın sevgi üzerine neler söyleyeceğini merak ediyorum. Primo Levi ve gizli kişiliği üzerine daha çok şey söyleyebilirim fakat benim söylediklerim çok yeterli olmayacaktır. Bence Primo Levi tüm gizliliğine rağmen tanınması gereken bir yazardır. Siz Primo Levi hakkında ne düşünüyorsunuz? (Duru)
Yenə Auschwitz, yenə təsirli bir əsər. Həyat hekayəsi olduqca maraqlı və gizəmli şəxs - Primo Levi. Gənclik illərində olarkən faşizmə qarşı mübarizə aparan və həbs olunaraq Auschwitz'ə göndərilən və oradan sağ çıxan tək-tük insandan biri olan Levi bu əsərdə öz hekayəsini təsirli bir dildə qələmə alıb. Nə Levi, nə də tutularaq Avropadakı müxtəlif düşərgələrə aparılan insanlar öz istəkləri ilə ora getməmişdilər. Hamısı zorla və vəhşicəsinə evlərindən və ailələrindən qoparılıb və sözün əsl mənasında yaşamaq üçün mübarizə aparmaq məcburiyyətində qaldıqları bir yerdə idilər. Aclıq, susuzluq, ayrıseçkilik, zülm, fiziki və psixoloji işgəncə, qeyri-insani və barbar davranışla keçmiş mənliklərinin kölgəsi olana qədər mübarizə apardılar. Əsərdə insanların qətlə yetirilməsindən daha çox, insanlığın məhv edilməsi ön plana çəkilir. Əslində Levi özünü bu kitabın baş qəhrəmanı hesab etmir və düşünür ki, ordan sağ çıxmaq heç də "uğur" sayılmamalıdı. Levi bunları yazarkən heç bir nifrət duymadan, ola bildiyincə ədalətli və dürüst olmağa, duyğusallıqdan uzaq qalmağa çalışır. (Agil)
Bunlar da mı İnsan PDF indirme linki var mı?
Primo Levi - Bunlar da mı İnsan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bunlar da mı İnsan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Primo Levi Kimdir?
Primo Levi, 31 Temmuz 1919 yılında laik ve liberal bir ailenin çocuğu olarak Torino'da dünyaya geldi. Torino Üniversitesi'nde kimya eğitimi gördü. 1943'te anti-faşist bir partizan gruba katıldı. Henüz 24 yaşındayken (1944) Kuzey İtalya'da faşist rejime karşı direnişe geçmesi yüzünden arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı ve bir milyondan fazla insanın katledildiği, Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük zorunlu çalışma ve imha kampı olarak bilinen Auschwitz toplama kampı'na gönderildi. Hayatının önemli bir kısmını bu kampta zorluklar içerisinde geçirdi. Savaşın ardından, kamp ve kamptan dönüş sırasında tanıştığı insanlar ile birlikte evine dönmek için yola çıktı. Primo Levi, yaşadığı olaylar karşısında bir neden arayışına girdi. Torino'daki evine dönüşü sırasında tanıklık ettiği olayları sık sık anımsayıp insan hayatı üzerine düşünmeye başladı. Eğer tüm bunlar yaşandıysa bir yaratıcı olamaz diyen Levi, Tanrıya karşı olan inancını kaybetti. Toplama kampında yaşadıkları ve insanların olanlar karşısında duyarsız kaldığını görmesi onu yazmayı itti. 1947 yılında ilk kitabı olan Bunlar Da Mı İnsan'ı yazmaya başladı. 1961 yılında yazmaya başladığı La tregua (Ateşkes) adlı kitabı 1997 yılında sinemaya uyarlandı. Kaleme aldığı kitapları nesnellikle yazmaya çalışan Levi, aynı zamanda 1977’ye kadar kimyager olarak çalıştı, 11 Nisan 1987'de altmış sekiz yaşında evinin merdiven boşluğuna kendini bırakarak intihar etti.
Primo Levi Kitapları - Eserleri
- Bunlar da mı İnsan
- Boğulanlar Kurtulanlar
- Şimdi Değilse Ne Zaman?
- Periyodik Tablo
- Ateşkes
Primo Levi Alıntıları - Sözleri
- "Belki de gerçekten böyle işte, belki her birimiz bir Habil'in Kabil'iyiz; yaptıklarımız, söylediklerimiz, söylememiz gerektiği hâlde söylemediklerimizle, bilmeden, onu kendi toprağının orta yerinde öldürüyoruz." (Şimdi Değilse Ne Zaman?)
- 13 Aralık 1943’te faşist milis güçleri tarafından tutuklandım. Yirmi dört yaşındaydım o sıralarda, görüşüm kıt, deneyimim yok denecek kadar azdı. Dört yıldan fazladır ırkçılık yasaları tarafından itham edildiğim için, sanki kendi kendimden uzağa düşmüş, saklı kalmış, gölgeleşmiş uygarlık fikirleri, candan gençlik arkadaşlıkları, soluklaşmış kız yüzleriyle dolu, gerçek dünyadan oldukça uzaklaşmış, kendi iç dünyama kapanmak eğilimi içinde kalmıştım. Soyut, ölçülü bir devrimci ruha sahip bir kişiliğim olduğuna inanıyordum. (Bunlar da mı İnsan)
- BUNLAR DA MI İNSAN Siz ki güven içindesiniz Sıcak evlerinizde, Siz ki akşam eve döndüğünüzde Sıcak yemek ve dost çehreler buluyorsunuz: Düşünün bir, bir insan mıdır Çamurda çalışan Huzur bilmeyen Yarım ekmek için mücadele veren Bir evet ya da bir hayırla ölen kişi. Düşünün bir, bir kadın mıdır, Saçları, adı olmayan Artık anımsama gücü olmayan Gözleri boş ve bağrı soğuk Kışın bir kurbağa gibi. Bunların olduğunu düşünün: Sizlere yöneltiyorum bu sözleri. Onları yüreğinize kazıyın Evinizdeyken, yolda yürürken, Yatarken, kalkarken; Çocuklarınıza yineleyin bu sözleri. Yoksa, eviniz yıkılsın, Hastalık dert olsun başınıza, Çocuklarınız yüz çevirsin sizden. (Bunlar da mı İnsan)
- "Hurbinek bir hiçti. . Bir ölüm çocuğu. .. Bir Auschwitz çocuğuydu. . Üç yaşlarında görünüyordu, kimsenin onun hakkında bir şey bildiği yoktu.. Ne konuşabiliyor, ne de bir adı vardı : O tuhaf "Hurbinek"adını ona biz takmıştık. (Ateşkes)
- Etrafımızdaki her şey çözülmeyi bekleyen birer gizemken varlık ve bilgi üzerine dersler dinlemek sinir bozucu ve mide bulandırıcıydı. Dünyadaki bütün filozoflar ya da ordular bir araya gelse bile şu küçük sineği üretebilirler miydi acaba? (Periyodik Tablo)
- " Yaralanan kişi acısını yenilememek için anıyı yok etmek ister; bir başkasını yaralamış olan ise, anıyı en derinlere iter, anıdan kurtulmak, suçluluk duygusunu hafifletmek için.” (Boğulanlar Kurtulanlar)
- Tam bir mutluluğu gerçekleştirmenin imkân dışı ol duğunu ergeç herkes öğrenir yaşadığı süre içinde, ne var ki, madalyanın ters tarafını düşünen az insan vardır: tam bir mutsuzluğun da aynı kapıya dayandığını. Her iki ucun gerçekleşmesine karşıkoyan ânlar aynı hamurdandır, bizim insan olmamızla ilgilidir ikisi de. Böylece, bu gerçekleşme işlemine karşıkoyan şey, bizim gelecek için beslediğimiz ve kimine yarın için umut, kimi ne umutsuzluk veren ve hep yetersiz kalan sezgimizdir. Her sevince, ama aynı zamanda da her acıya bir sınır koyan ölüm kesinliğidir bu karşıkoyan şey. (Bunlar da mı İnsan)
- Rengi solmuş paçavralara dönmüş olsalar da Wehrmacht'in (Alman ordusunun) gururla taşıdığı üniformalar kendini belli ediyordu. (Ateşkes)
- "Halbuki ben kimseye hiçbir şey, kendi adımı bile söyleyemezdim. Ama onlar gizli olması gereken hikayelerini özellikle bana anlatırlardı. Aslında ben, herkesin her şeyi anlatabildiği insanlardandım." (Periyodik Tablo)
- Dibe ulaştık artık, derindeyiz. Bundan daha derini olamaz, insan varlığının daha acıklı bir hali olamaz, düşünülemez. (Bunlar da mı İnsan)
- "... zamanın geriye dönmesi ve her şeyin eskisi gibi olması için bir elimi bile keserdim." (Şimdi Değilse Ne Zaman?)
- "Bir zamanlar, günahların bağışlandığı günde, Yahudiler bir keçi alırdı. Din adamı ellerini keçinin kafasına bastırır ve halk tarafından işlenmiş tüm suçları birer birer sayarak hepsini keçinin üstüne yıkardı : Artık suçlu o, yalnızca oydu. Sonra işlemediği suçlarla yüklü keçiyi çöle doğru kovalarlardı. " (Şimdi Değilse Ne Zaman?)
- Sanki birisi tahtaya bir şeyler çiziyor, sonra da yarısını siliyor ve eskilerin üzerine yeni çizimler yapıyor gibiydi… Belki bellek bir kova gibiydi, içine alabildiğinden çok meyve koymak istenince, meyveler birbirini eziyordu. (Şimdi Değilse Ne Zaman?)
- "... asıl olan insanın kendi değerini iyi ölçmesidir." (Periyodik Tablo)
- Yıllarca birlikte yaşamaniza rağmen kutsal kürklerinin içine nüfuz etmenize izin vermeyen kediler gibiydi. (Periyodik Tablo)
- "İçine fırlatıldığımızı hissettiğimiz dünya son derece korkunçtu ancak aynı zamanda da çözülmesi olanaksız bir dünyaydı: Hiçbir modele uymuyordu, düşman çevremizde ve içimizdeydi. " (Boğulanlar Kurtulanlar)
- Çalışmayla uykudan uyanma arasında on dakikalık bir vaktim varsa, ben o vakti başka bir yerde kullanırım; kendi içime kapanırım bir güzel, bilanço yaparım, belki son defa gördüğüm gökyüzüne çeviririm gözlerimi, göğü seyrederim; yaşadığımdan emin olmak ister, şu kısa ânın lüksünü tadarım kendimce. (Bunlar da mı İnsan)
- İnsanın hazırlanmadığı bir darbeye karşı kendini savunması güçtür. (Boğulanlar Kurtulanlar)
- “Bir insanın kendi öz nitelikleriyle değil, bir şekilde ait olduğu grup adına yargılanmasını kavrayamıyor, buna katlanamıyorum.” (Boğulanlar Kurtulanlar)
- "Başkalarının deneyimlerine burada yer yoktur, asıl olan insanın kendi değerini iyi ölçmesidir." (Periyodik Tablo)