Bu muydu? - Halid Ziya Uşaklıgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bu muydu? kimin eseri? Bu muydu? kitabının yazarı kimdir? Bu muydu? konusu ve anafikri nedir? Bu muydu? kitabı ne anlatıyor? Bu muydu? kitabının yazarı Halid Ziya Uşaklıgil kimdir? İşte Bu muydu? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Halid Ziya Uşaklıgil
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750730191
Sayfa Sayısı: 200
Bu muydu? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Halid Ziya’ya kadar, romancı muhayyilesiyle doğmuş tek muharririmiz yoktur. Hepsi roman veya hikâye yazmaya hevesli insanlardır.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Halid Ziya’nın “Küçük Kitaplar” alt başlığıyla yayımladığı üç öyküsü –“Bir Muhtıranın Son Yaprakları” (1888), “Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası” (1888) ve “Bu muydu?” (1896)– ilk defa bu kitapta yeni harflerle okura sunuluyor. Yüz yılı aşkın bir süredir unutulmaya terk edilmiş bu metinlerde Aşk-ı Memnu’nun Bihter ve Nihal’ini, Mai ve Siyah’ın Ahmed Cemil’ini müjdeleyen karakterlerle karşılaşıyoruz. Yazarın ilk verimlerinden olan bu öyküler, büyük yazarın edebiyat dünyasının daha yolun başındayken bile ne kadar zengin olduğunu göstermesi bakımından son derece önemli.
Bu kitapta, çevrimyazılarını yapıp yayına hazırladığımız öykülerin hem orijinal metinlerini hem de günümüz Türkçesine uyarlanmış hallerini bulabileceksiniz.
Bu muydu? Alıntıları - Sözleri
- Bir şey iki türlü sevilir: Son derece şiddet-i hissiyatla yahut metin ve kuvvetli bir muhakemeyle..!
- Belki o benim gibi düşünmek istemiyor! Ama ben bu dünyadan bir kayıtsızlık örneği gibi geçmek istemem. Başkalarının kederlerine, acılarına ortak olmak, onların yoksulluklarına göz yaşı saçmak isterim.
- "İnsanın hayatında mutlu geçen dakikaları ne kadar azdır. O dakikalar da mahiyeti anlaşılmayarak bir sarhoşluk hali içinde geçer. Mutluluk bir hayal gibi gözlerimizi bulandırarak uçuyor, her zaman var olan, aşikâr kalan bir şey var: hayatın boşluğu!"
- "İnsanın hayatında mutlu geçen dakikaları ne kadar azdır. O dakikalar da mahiyeti anlaşılmayarak bir sarhoşluk hali içinde geçer. Mutluluk bir hayal gibi gözlerimizi bulandırarak uçuyor, her zaman var olan, aşikâr kalan bir şey var: hayatın boşluğu!"
- Kendinizi dalgaların çarpışmasına bırakırsanız gideceğiniz yer korkunç bir girdaptır.
- Şaşıyorum. İnsanlar mı hayallerine aldanmışlar yok sa ben mi çıldırıyorum?
- Bu yalnızlık, bu sessizlik, bu uğraşsızlık beni berbat ediyor. Ama şimdi hayatı değiştirmek mümkün mü? Ben hayattan o kadar uzağa kaçmışım ki dönüşü imkânsız görüyorum.
- "Ama ben bu dünyadan bir kayıtsızlık örneği gibi geçmek istemem. Başkalarının kederlerine, acılarına ortak olmak, onların yoksulluklarına gözyaşları saçmak isterim."
- Gökyüzü yine bu geceki gibi yıldızlı, hava yine böyle temiz, yine ben düşünceliydim.
- Fikrimce insanlar hayattan tiyatro sahnesinden geçen insanlar gibi geçmelidirler. Tragedyaların, dramların o tiyatro sahnesinden çıktıktan sonra birer hayal gibi yok olacağı unutulmamalıdır.
- Genç kızların duyguları kelebeklerin kanatlarına benzer. En hafif bir dokunuş onları yaralamaya yeterlidir.
- “Hayatın dağdağasını geçici olarak bırakıp da odama çekildiğim zamanlar yalnızlığım içinde sizi buluyorum.”
Bu muydu? İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Halid Ziya Uşaklıgil'in unutulmaya yüz tutmuş metinleri" diye tanıtılıyor kitabın arka kapağında "Bu muydu?" Bunu bilmiyorum. Benim okul görevimin son günlerinde işime yaradı diyebilirim. Koca okulda dört beş kişi öğrencileri bekliyoruz. Liseye geçiş sürecinin terini beraber atıyoruz. Okulun korusunda soluklanıyorum. Bir de şımarık kedi musallat oldu, tırmalamadan rahat etmiyor. Arada onunla oynuyorum. Çoğunu benim geçen seneki kütüphane tasfiyemden getirdiğim kitaplarla oluşturduğumuz okul kütüphanesinde kendime kitap arıyorum. Bir sürü güzel Çehov var burada. Yasin'in incelemesinden sonra birden Vişne Bahçesi'ni de okuyasım geldi, ama sonra yine o aynı yorgunluk hissi. İşte o ara buldum Bu muydu?'yu. Hikâyeler 1880'lerin sonunda yazılmış. Üç hikâye var. İlk ikisini okudum ve üçüncüyü okumadım. Fazla sıcak var. Öğretmenler odasındaki pervane kesinlikle işe yaramıyor. Aslında yarıyor da ancak o kanepeye uzanarak okuyabilirsem kitabı o zaman bu dediğim oluyor. Arada Elif hanım çay getiriyor. Kitabı bu şekilde, iki güne yayarak ve kanepeye yayılarak okudum. Okuduğum hikâyelerin ilki yaşayamamanın bedelini ağır ödeyen bir adamın günlüğüydü; ikinci ise sempatik bir evlilik hikâyesiydi. Yazarın ilk eserlerinden olduğuna göre eserde acemi bir yazar hissi olmaması güzel bir şey. Bu hikâyeler tanıdık bir his veriyor, benzerlerini defalarca okuduğumuz hikâyeleri anımsatıyor. Daha önce hiç Uşaklıgil okumamıştım, ancak Mai ve Siyah ve elbette Aşk-ı Memnu'yu bir gün okuyabilirim diye düşünüyordum. Bu muydu? bir başlangıç olsun... üçüncü hikâyesini okumadım ama en azından Aşk-ı Memnu'yu okumam lâzım, şart, kesin! herkese iyi okumalar! (CemCBG)
Serveti Fünun edebiyatının en yetkin ve üretken kalemlerinden Halid Ziya. Çeviri eserler, hikayeler, romanlar derken birçok kitapta imzası var onun. • Burada 1888 ve 1896 tarihli üç hikayesini bulacaksınız. Erken dönem eserlerinden diyebiliriz. • Can Yayınları bizlere bir güzellik yapıp metinlerin hem günümüz Türkçesine uyarlanmış hallerini hem de orijinal hallerini bir kitapta toplamış. • - Bir Muhtıranın Son Yaprakları - Bir Evliliğin Aşk Tarihi - Bu muydu? adını verdiği üç hikayesinde de insan, aşk, evlilik ve ilişkilere dair göndermeler yapıyor. • kitap/ask-i-memnu-gunumuz-turkcesiyle--106281 ve kitap/mai-ve-siyah--131970 öncesi bu şekilde başlamanızı önerebilirim. (Adem Kara)
Bu muydu? PDF indirme linki var mı?
Halid Ziya Uşaklıgil - Bu muydu? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bu muydu? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Halid Ziya Uşaklıgil Kimdir?
Bazı edebi yazılarını Hazine-i Evrak dergisinde Mehmet Halit Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır. Servet-i Fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir. İlk büyük Türk romanı olarak kabul görmüş Aşk-ı Memnu'nun yazarıdır.
Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun Sultan Reşat devri Mabeyn Başkatibi (1909-1912), ve Ayan Meclisi üyesidir.
İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu. Babası halı tüccarı Halil Efendi, Uşak'tan İzmir'e göçmüş varlıklı bir ailedendi. Halit Ziya, o sırada İstanbul'a yerleşmiş olan Halil Efendi ile Behiye Hanım'ın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi'ne devam etti. 93 Harbi'nin başlaması ile Halil Efendi'nin işleri bozulunca aile, İzmir'e yerleşti ve Halit Ziya öğrenimini İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Ardından İzmir'de Ermeni Katolik rahiplerinin çocukları için kurulmuş yatılı bir okula devam ederek Fransızcasını geliştirdi; Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bazı edebi yazılarını İstanbul'da Hazine-i Evrak adlı önemli bir dergide "Mehmet Halid" adıyla yayımladı. Son sınıfta iken okuldan ayrıldı, babasının kâtibi olarak iş yaşamına başladı. Aynı yıl, Bıçakçızade Hakkı ve Tevfik Nevzat adlı arkadaşlarıyla Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. 10 sayı kadar yayın hayatında bulunan ve İzmir'in ilk edebiyat dergisi olan bu dergide çeviri şiir ve hikâyeler, mensur şiirler, bilimsel yazılar yayımladı. Babasının yanındaki işi edebiyat merakı ile bağdaştıramadığından farklı bir iş aradı. İstanbul'a giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmir'e döndü. İstanbul'da bulunduğu süre içinde Fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransa Edebiyatının Numune ve Tarihi adlı kitabı 1885'te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve Türkçede basılmış ilk Fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır. İzmir'e döndükten sonra İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı, öğretmenliğe devam ederken Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başladı. İzmir İdadisi'nin açılmasından sonra öğretmenliğe bu okulda devam etti; Fransızcanın yanısıra Türk edebiyatı dersleri verdi.
Halid Ziya Uşaklıgil Kitapları - Eserleri
- Mai ve Siyah
- Aşk-ı Memnu
- Bir Ölünün Defteri
- Kırık Hayatlar
- Ferdi ve Şürekası
- Nemide
- Bu muydu?
- Ferhunde Kalfa
- Sefile
- Fena Bir Gece
- Hikaye
- Bir Acı Hikaye
- Sade Bir Şey
- Aşka Dair
- Kırk Yıl
- Mai Yalı
- Bir Yazın Tarihi
- İzmir Hikayeleri
- Ruhun Lisanı
- Bitmemiş Defter
- Saray ve Ötesi
- Kadın Pençesi
- Kar Yağarken
- Solgun Demet
- Onu Beklerken
- Bir Hikaye-i Sevda
- İhtiyar Dost
- Bir Şi'r-i Hayal
- Mensur Şiirler - Mezardan Sesler
- Saklanan Düşman
- Füruzan
- Kâbus
- Nesl-i Ahir
- Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı
- Hepsinden Acı
- Bir Başlangıcın Sonu
- Kırık Hayatlar 1. Cilt
- Sanata Dair
- Kırık Hayatlar 2. Cilt
- Küçük Fıkralar
- Bir Muhtıranın Son Yaprakları
- Valide Mektupları
- ذكريات راحل
- Papağan Halit
- Yarın Kardeşler
- Sanata Dair Cilt 2
- Sanata Dair Cilt 1
- Saray ve Ötesi
- Garp'tan Şark'a Seyyale-yi Edebiyye
- Almanya Mektupları
Halid Ziya Uşaklıgil Alıntıları - Sözleri
- Ben mutsuz, kendi kendimden, hayatımdan, geleceğimden kuşku duyan bir gencim. (İzmir Hikayeleri)
- "Zengin olmamakla beraber eline geçen bütün parayı elbiseme, harçlığımı harcar, üç gün sonra para istesem hiç itiraz etmez.." (Aşka Dair)
- "Lakin asıl şiir kadınlardır, bu çiçeklerden teşkil edilerek odanızın yaldızlı hücrelerinde narin çiçekliklerde güzel kokulu anılarıyla size gülümseyen demetlerdir. " (Aşk-ı Memnu)
- "Zaten hiçbir zaman kendisi için alelade bir hayattan fazlasını tasavvur etmemişti. Ta çocukluğundan beri zevkleri sade, emelleri ufaktı." (Mai Yalı)
- mazi ve istikbal aynı ömür kitabının iki sahifesidir, birini yırtmak diğerini natamam [noksan] bırakmak demektir; hele ikincisini yazmak isteyenler birincisini okumamış, görmemiş bulunurlarsa yazacakları bî-asıl bir hurafeden [temelsiz bir saçmalıktan] ibaret kalır. (İhtiyar Dost)
- Sen yalnız benimsin, başka hiç kimsenin olamazsın. Ben bütün içim kaynayarak, bedenimin en küçük parçasına kadar titreyerek senin isteğinle doluyum. Gece gündüz, uyurken uyanıkken gözlerimde kafamda yalnız sen varsın. Anlıyor musun? ... Hep senin için yaşıyorum; ama senin için ölmesini de bilirim. (İzmir Hikayeleri)
- Hâlâ yaşamaktadır lâkin bir yarısını mezara gömmüş bir vücut nasıl hayatta bulunursa öyle... (Hikaye)
- Bir muaşakadan [aşktan] alınan lezzet mahvolur, lâkin bir validenin badi-i felâketi [felâket sebebi] olmaktan mütevellit [ileri gelen] azab-ı vicdanî ebediyyen müteezzi eder [acı verir]. (Sefile)
- O kalp sevmiş, fakat sevdikten sonra kırılmıştı. (Bir Ölünün Defteri)
- Fakat bilinemez nasıl bir ihmalle bir aile kurma tasavvur ve ihtiyacını daima ertesi güne erteleye erteleye bir gün fark etmişti ki saçları ağarmış... (Mai Yalı)
- Aşk, geçtiği yerlerde hazzın öyle izlerini bırakır ki bu görülmese bile duyulur, sezilir. (Sade Bir Şey)
- ...ona en düşman olduğu zamanlar en ziyade sevdiği zamanlardı ve pek emindi ki o da ağır hakaretleriyle, hırçınlıklarıyla beraber onu seviyordu. (Bitmemiş Defter)
- Ne kadar çirkin ve kötü hisler varsa, haset, kıskançlık, çekememezlik, gayz ve kin, her şeyin üstünde tutulmak gerekirken, çıkarlara göre kullanılmak istenen din örtüsünün altında saklanırdı. (Papağan Halit)
- Unutmak istediğim bütün anılar onun içinde idi . (Bir Ölünün Defteri)
- Aralarinda hallolunacak meseleler, paylasilacak seyler, birisine yahut digerine uyarak kabul olunacak fikirler ortaya cikti. Isin baslangicinda her ikisi de digerine karsi, karsilikli yardimlarda bulunuyorlardi. Oyle ki sonunda yaklasa yaklasa ya opusmek ya bogusmak lazim geldi. Opusmediler, bogusmak da istemediler, yalniz ayrilmakla yetindiler. (Saklanan Düşman)
- "Gel. dama çıkalım, sen uçurtmanı uçur, bende çoraplarını öreyim." (Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı)
- Sultan Reşat'ın cülusunun hemen akabinde bir gün Emrullah Efendi (İttihatçı) bana geldi ve oturmaya bile kuvvet bulmayarak yarı ayakta yarı sandalyede söyledi: “Sana mühim bir iş için geliyorum. Biliyorsun ki hünkâr için hükümet yirmi beş bin lira tahsisat teklif ediyor. Biz bunu fazla bulmuyoruz ama…” “Ama hünkâr kendiliğinden bunun beş bin lirasını terk edecek olursa efkâr-ı umumiye üzerinde pek iyi bir tesir hâsıl edecek.” (Saray ve Ötesi)
- "Evet. beni en çok mutlu edecek şey, annesi ve kızını öldürmek olacak!.." (Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı)
- Kaderin akışına engel olacak bir tedbir alınabilir miydi? (Bir Acı Hikaye)
- "Bu evlilik seni mesut etmek değil, aksine, öldürüyor..." (Ferdi ve Şürekası)