Bozkurt - H. C. Armstrong Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Bozkurt kimin eseri? Bozkurt kitabının yazarı kimdir? Bozkurt konusu ve anafikri nedir? Bozkurt kitabı ne anlatıyor? Bozkurt PDF indirme linki var mı? Bozkurt kitabının yazarı H. C. Armstrong kimdir? İşte Bozkurt kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: H. C. Armstrong

Çevirmen: Ahmet Çuhadır

Yayın Evi: Kamer Yayınları

İSBN: 9789758035625

Sayfa Sayısı: 260

Bozkurt Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitabın yanında Türkiye ile ilgili üç kitabın daha yazarı olan Yüzbaşı H.C. Armstrong daha önce İngiltere'nin Türkiye nezdinde askeri ateşesi olarak görev yapmıştır. Diğer üç kitabının adları Çalışan Türkiye Türkiye ve Suriye yeniden Doğuyor ve Bitmeyen savaştır. Yazar hayatının büyük bir kısmını Doğu da geçirmiştir İlk önce Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Hindistan Ordusunda Ateşe olarak görev yaptı ve o zamanlar Afganlıların sık sık saldırılarına maruz kalan Hindistan Afganistan sınırının kontrolü görevini üstlendi.

Yüzbaşı H.C. Armstrong Arap yarımadasında bulunan İngiliz Altıncı Orduda görevdeyken Türklere esir düştü ve Türkiye'ye getirildi.

Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden kısa bir süre önce Yüzbaşı Armstrong görevlilere rüşvet vermek suretiyleTürkiye'den kaçmayı başardı.

İngiltereye dönen Armstrong hükümetinin çeşitli resmi görevlerinde bulundu. Resmi görevle geldiği Türkiye'de uzun yıllar kaldı ve Kemal Paşa'yla uzun süre yakın dialoglarda bulundu. Armstrongun yayınladığı Bozkurf isimli bu kitabı o zamanki hükümet yetkililerimizce yurda sokulması yasaklandı. Bunu öğrenen Mustafa Kemal Paşa bu kitabı merak ederek getirtti tercüme ettirerek kitabı okudu Bu konuda Kılıç Ali ise Atatürk ün Hususiyetleri adlı kitabında bu bahsi anarak Atatürk'ün şöyle dediğini yazar

Bunun ithalini menetmekle hükümet hataya düşmüş. Adamcağız yaptığımız sefahati eksik yazmış bu eksiklerini ben ikmal edeyim de kitaba müsaade edilsin ve memlekette okunsun diye latife

Bozkurt Alıntıları - Sözleri

  • " Atatürk de çok iyi biliyordu ki, hiçbir kitap onun yaptığı eserlerin azametini ve Türk milletinin ona duyduğu sevgiyi asla azaltamazdı "!
  • O, Türkiye’de bir daha kesinlikle bir diktatör ortaya çıkmasın diye dikta​tör olmuştur.
  • ''Hükümranlığını desteklemek üzere dine gereksinim duyan biri, zayıf bir adamdır,”
  • Yürekten bir devrimciydi. Kendini bir devrime önderlik eder, despotun egemenliğine son verir, ülkeyi kurtarır ve temizlerken hayal ediyordu. Bu hayallerin hepsinde, kendisini daima herkesin baş eğdiği ve saygı duyduğu bir lider olarak, daima merkezde görüyordu.
  • “Devrimler dökülen kanlar üzerinde yükselmelidir,” dedi. “Dökülen kanlar üzerinde temellenmeyen bir devrim, kalıcı olmayacaktır.”
  • Karısı peçesiz dolaşıyor, erkek gibi giyiniyor ve Ankara’daki kadınları erkeklerle eşit haklar talep etmeleri için kışkırtıyordu.
  • “Zeki fakat asabi ve samimi olunması imkânsız bir genç'' şeklinde bir not düşülmüştü.
  • Ben sizler gibi olmak niyetinde değilim, ben önemli biri olacağım” diyor ve kendi yoluna gidiyordu.
  • Mustafa Kemal köşeye sıkıştırılmış soylu bir kurt gibi dövüşüyordu.
  • Şeyh Sait’ti. Kendisini ölüme mahkûm eden mahkemenin başkanına döndü: “İçimde size karşı bir kin yok” dedi. “Siz ve efendinizi Allah lanetledi. Sizinle olan hesabımızı Kıyamet Günü’nde göreceğiz.”
  • “Millet bağımsızlığını kazanmadığı sürece Anadolu’da kalaca​ğım”
  • “Ancak kılıçlı el, hükümdar asasını tutabilir,”
  • Onları peçelerini çıkarmaları ve ortalığa çıkmaları için teşvik etti. Yerel seçimlerde oy kullanma hakkını verdi ve genel seçimler için de bu hakkı vereceğini vaat etti. Halk Fırkası’nda üye olarak, erkeklerle aynı düzeyde yer almalarını sağladı. Hukukçu ve doktor olarak yetişmelerine yardım etti. Ankara’da iki kadın, hâkim olarak atandılar. Dört kadın, İstanbul Belediye Meclisi üyesi olarak seçildiler
  • “Düşmanı yendim; ülkeyi fethettim; fakat halkı fethedebildim mi? Bu, en güç olanı”
  • Mustafa Kemal köşeye sıkıştırılmış soylu bir kurt gibi dövüşüyordu, Ne soru sordu ne de merhamet gösterdi. Padişahın adamlarından her eline geçeni idama mahkum etti. Milliciler başarısız olursa ne yapacağını soran Amerikalı General'e sert bir tavırla şu cevabı vermişti ; - Yaşamı ve bağımsızlığı için en büyük fedakarlığı yapan bir millet başarısız olmaz. Yenilgi demek milletin ölümü demektir.

Bozkurt İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kin Abidesi: Atamıza hakaret edenleri, hakaret edenlerin karşısında dilsiz şeytan kesilenleri hayretle izlediğimiz şu günlerde ne tesadüftür ki ben de bu kitabı okumaktaydım. Yazarı, Anadolu’da başlayan dirilişe karşı bir dönem İstanbul’da görevli bulunan İngiliz yüzbaşı Armstrong. 1932’de Mustafa Kemal hayattayken yayınlanmış ve bizzat Mustafa Kemal tarafından yanıtlanmış bir kitap. Yazar sapkın hayal gücüyle Atamızın en mahrem anlarını sanki onu gizli bir kamera ile izlemişçesine kağıda dökmeye çalışmış. Ona ‘Beton Kemal’ cilerin çok seveceği yakıştırmaları uydurmaktan hiç çekinmemiş. E tabi Osmanoğullarının 5 asırda yapamadığını 5 yılda yapan Mustafa Kemal’in dehasını kabul etmek bir emperyalist için o kadar da kolay olmayacaktı. Kitabın yüce Türk milletinin yazdığı destanı aktarmaktan çok bir kin abidesi olduğu ikinci resimdeki orjinal kapağına bakınca anlaşılıyor aslında. İçeriğindeki Türk insanı ve Mustafa Kemal hakkında sayısız hakaret ve aşağılamaya rağmen sabırla okumanızı tavsiye ediyorum. Zira geçmişte ve günümüzde Mustafa Kemal’in karşısında hangi zihniyetin olduğunu anlamak adına bu çok önemli. Yenilen ve yaramazlık yapan bir çocuğun psikolojisini sezdiğim her satırında gülücükler eşliğinde yağlarım eridi. Bu topraklarda doğmuş olmaktan, böyle bir Ata’nın evladı olmaktan bir kez daha gurur duydum. Anafartalar ve İskenderun’dan selam olsun. Artık başka bahara yüzbaşı… (Sadettin Yağız Osma)

Bildiğimiz şeylerin ötesinde hiçbir şey yok... Yani eğer bir okulda okuduysanız, bu kitap size hiçbir şey katmıyor. Hatta üzerinde o kadar düzenleme yapıldığı belli ki, sıradan bir okul kitabı hissi veriyor. (Selman Sendrom)

Kitap Atatürk döneminde yazılmış ilk biyografik eser. Atatürkün hayatını kendi çerçevesinde esere yansıtıyor. Kitap içerisindeki bilgiler kişisel yorumlar gibi ön plana çıkıyor. Üzerinde araştırılması gereken çok fazla bilgi var. Atatürk üzerinde olumsuz etkilere düşüncelere neden olacak bilgilerden dolayı kitabı okurken veya bitirdikten sonra kitapta yazılanlar ile ilgili araştırmalar yapılmalı. Zaten Atatürk kitabı kendisi de inceleyip yanlış bulduğu bilgilerin düzeltilmesi için görev veriyor. Beğendiğim bir kitap oldu okurken sıkılmadım Atatürke eleştirel gözle tanımak isterseniz tavsiye ederim. (Sefa Tanış)

Bozkurt PDF indirme linki var mı?

H. C. Armstrong - Bozkurt kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bozkurt PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı H. C. Armstrong Kimdir?

I. Dünya Savaşı'ndan önce Hindistan ordusunda Askeri Ataşe olarak görev yapmış olan Harold Courtenay Armstrong (1892-1943), savaş sırasında istihbarat subayı olarak Arap yarımadasına gönderildi. Birleşik Krallık ordusunda Yüzbaşı rütbesiyle Osmanlı İmparatorluğu'na karşı çarpışıyordu. 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonunda Tümgeneral Townshend komutasındaki İngiliz "6. Poona Tümeni" (Hint Tümeni)'yle birlikte Türklere esir düştü. Bağdat, Musul, Halep, Mersin, Ankara üzerinden Kastamonu'ya, oradan da İstanbul'a getirildi. Nihai olarak da merkezi esir kampı olan Afyonkarahisar'a nakledildi. Savaş esiriyken kaçma teşebbüsü ve yakalandıktan sonra Enver Paşa'ya hakaret etmesi nedeniyle hücreye atıldı. Hücreden çıktıktan sonra esir kampında ayrıcalıklı muamele gördü ve kendisine tüm esir subayların ve erlerin sorumluluğu verilerek onların genel komutanı yapıldı. Esir İngiliz askerler kampta işledikleri suçlardan Türk askeri mahkemelerinde yargılandıklarında hem onların tercümanlığını yaptı hem de dava vekilliklerini üstlendi. Savaş sona ermeden önce Türkiye'den kaçmayı başardı. Türkler hakkında pek de olumlu düşünceler beslemeyen Armstrong bu kaçışını bile rüşvet vererek gerçekleştirdiğini söylemiştir.

Mütareke yıllarında ise İngiliz Yüksek Komiserliği’nde Askeri Ateşe Yardımcısı olarak bu kez işgal altındaki İstanbul'a gönderildi. Müttefikler adına çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1923 yılında İstanbul'dan ayrıldı. Türkiye'de kaldığı bu birkaç yıllık dönemdeki gözlemlerde bulundu. Aralarında Mustafa Kemal'in de olduğu birçok şahsiyetle temaslarını sürdüren Armstrong bu süre zarfında küllerinden yeniden yükselen bu ülkenin gelişimini gözlemledi, Türkiye ve yakın çevresiyle ilgili aralarında "Bozkurt"un da olduğu beş kitap yazdı. Bu kitaplar: Turkey in Travail (Türkiye Nasıl Doğdu), Turkey and Syria Reborn (Türkiye ve Suriye Yeniden Doğuyor), Unending Battle (Bitmeyen Savaş), Grey Wolf (Bozkurt) ve Lord of Arabia (Abdülaziz bin Suud).

H. C. Armstrong Kitapları - Eserleri

  • Bozkurt
  • Abdülaziz bin Suud
  • Türkiye Nasıl Doğdu
  • Bozkurt

H. C. Armstrong Alıntıları - Sözleri

  • Bedeviler ezelden beri yağmayı doğal bir hak olarak görürlerdi. Kadınlardan sonra onlar için en büyük eğlencelerden biriydi bu. (Abdülaziz bin Suud)
  • Ibn Suud yirmi yedi yaşında, muazzam cüsseli, dayanıklı ve kuvvetli bir adamdı. Sahip olduğu büyük güçle Türkler’i yenmiş, Reşid’i devirmiş ve Necd’i fethetmişti. Savaşçı kimliği ve ardında bıraktığı bu zaferlerle nam salmış ve kabul görmüş bir liderdi. (Abdülaziz bin Suud)
  • “Devrimler dökülen kanlar üzerinde yükselmelidir,” dedi. “Dökülen kanlar üzerinde temellenmeyen bir devrim, kalıcı olmayacaktır.” (Bozkurt)
  • Türkler, bölgede egemenliklerinin devamı ve Ineyza ile Bürey-de’de asker bulundurmak şartıyla, lbn Suud’u Kasim dahil Necd topraklarının hükümdarı olarak tanıdı. (Abdülaziz bin Suud)
  • O hem yürütme hem de yargıydı. Tereddüt eder, cehalet gösterir, karar vermekte yetersiz kalırsa etrafındaki kalabalık bunu unutmaz, iyi bir idareci olmadığına dair haberler yayarlardı. Hemen uzak köylerde sorunlar çıkar, halk vergi ve savaşçı vermeyi reddederdi. (Abdülaziz bin Suud)
  • Lawrence, Arap Konfederasyonu fikrini saplantı haline getirmişti, bunun işlemeyeceğini göremiyordu. Hüseyin’in değersizliğini görmüyor ya da umursamıyordu. Bir bütün olarak çölden, Vehhabilerden, İhvan’dan ve hepsinden önce İbn Suud’dan bihaberdi. (Abdülaziz bin Suud)
  • Şeyh Sait’ti. Kendisini ölüme mahkûm eden mahkemenin başkanına döndü: “İçimde size karşı bir kin yok” dedi. “Siz ve efendinizi Allah lanetledi. Sizinle olan hesabımızı Kıyamet Günü’nde göreceğiz.” (Bozkurt)
  • Mustafa Kemal köşeye sıkıştırılmış soylu bir kurt gibi dövüşüyordu, Ne soru sordu ne de merhamet gösterdi. Padişahın adamlarından her eline geçeni idama mahkum etti. Milliciler başarısız olursa ne yapacağını soran Amerikalı General'e sert bir tavırla şu cevabı vermişti ; - Yaşamı ve bağımsızlığı için en büyük fedakarlığı yapan bir millet başarısız olmaz. Yenilgi demek milletin ölümü demektir. (Bozkurt)
  • Ibn Suud'un bu hızlı başarısı, Türklerin işine gelmiyordu. Eskiden olduğu gibi hâlâ Arabistan'ın tamamı kâğıt üzerinde onların hakimiyetindeydi fakat gerçekte sadece çölün etrafındaki Yemen, Hicaz, Suriye, Fırat Nehri'nden Bağdat'a kadar olan bölüm ile Ahsâ'ya kadar uzanan Basra Körfezi kıyıları gibi zengin bölgeleri ellerinde bulunduruyorlardı. Her zamanki gibi şimdi de kabileleri birbirlerine karşı kullanıyorlardı, kuvvetli olana karşı zayıf olanı destekliyorlardı. Güçlü olduğu dönemde Reşid'e karşıydılar. Şimdi ise İbn Suud'a karşıydılar. O günlerde Türk padişahı Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden canlandırmak, kendinden önceki ataları gibi büyük bir padişah ve halife olmak, Orta Arabistan'da da hâkimiyet kurmak arzusundaydı. Almanlar onu teşvik ediyordu. Doğuya uzanan Bağdat demiryolunun inşasına başlamışlardı, Basra Körfezi'ne tüccarlar ve ajanlar gönderiyorlardı, İngilizleri körfezden atıp Kuveyt'i alabilmek için fırsat kolluyorlardı. (Abdülaziz bin Suud)
  • Fısıltı gazetesi gibiydi çöl, hiçbir şey gizli kalmazdı. (Abdülaziz bin Suud)
  • İşte tam böyle bir zamanda, 1877 yılının bir kasım sabahı, müezzinler sabah ezanını okurken, Riyad’daki bir sarayda, Büyük Suud’un soyundan gelen Abdurrahman ve eşi Sâre’nin Abdülaziz adını verdikleri, ancak daha sonra büyük dedesinin ismiyle İbn Suud olarak anılan bir erkek çocukları dünyaya geldi. (Abdülaziz bin Suud)
  • ''Hükümranlığını desteklemek üzere dine gereksinim duyan biri, zayıf bir adamdır,” (Bozkurt)
  • Vali, Abdurrahman'a büyük saygı gösterdi. Ona Türk hakimiyetini kabul etmek, bir Türk garnizonu bulundurmak ve vergi vermek şartıyla, düzenli Türk birlikleri eşliğinde Necd’e geri dönüp yönetimi yeniden ele almasını teklif etti. Abdurrahman bunu açıkça reddetti. O öncelikle bir Arap ve Vehhabiydi. Ona göre Türkler işgalciydi, hatta kâfirlerden daha kötüydü. (Abdülaziz bin Suud)
  • Mustafa Kemal köşeye sıkıştırılmış soylu bir kurt gibi dövüşüyordu. (Bozkurt)
  • İbn Suud’un bu hızlı başarısı, Türklerin işine gelmiyordu. Eskiden olduğu gibi hâlâ Arabistan’ın tamamı kâğıt üzerinde onların hakimiyetindeydi fakat gerçekte sadece çölün etrafındaki Yemen, Hicaz, Suriye, Fırat Nehri’nden Bağdat’a kadar olan bölüm ile Ahsâ’ya kadar uzanan Basra Körfezi kıyıları gibi zengin bölgeleri ellerinde bulunduruyorlardı. Her zamanki gibi şimdi de kabileleri birbirlerine karşı kullanıyorlardı, kuvvetli olana karşı zayıf olanı destekliyorlardı. Güçlü olduğu dönemde Reşid’e karşıydılar. Şimdi ise İbn Suud’a karşıydılar. (Abdülaziz bin Suud)
  • Bedeviler de köylüler de sert ve tehlikeliydi. Kirli, yoksul, putperest ve vahşiydiler; kaba ve acımasız alışkanlıklarına âdeta tapıyorlardı. Hayvanlar gibi çiftleşen, mağrur, bağımsız, özgürlükleri için canlarını feda etmeye hazır insanlardı. Ehlileşmemiş ve ehlileştirilemezlerdi, sürekli birbirleriyle savaşan ve yabancılara karşı hiçbir şekilde hoşgörü göstermeyen küçük kabilelere bölünmüşlerdi. (Abdülaziz bin Suud)
  • Yürekten bir devrimciydi. Kendini bir devrime önderlik eder, despotun egemenliğine son verir, ülkeyi kurtarır ve temizlerken hayal ediyordu. Bu hayallerin hepsinde, kendisini daima herkesin baş eğdiği ve saygı duyduğu bir lider olarak, daima merkezde görüyordu. (Bozkurt)
  • O, Türkiye’de bir daha kesinlikle bir diktatör ortaya çıkmasın diye dikta​tör olmuştur. (Bozkurt)
  • “Millet bağımsızlığını kazanmadığı sürece Anadolu’da kalaca​ğım” (Bozkurt)
  • Onları peçelerini çıkarmaları ve ortalığa çıkmaları için teşvik etti. Yerel seçimlerde oy kullanma hakkını verdi ve genel seçimler için de bu hakkı vereceğini vaat etti. Halk Fırkası’nda üye olarak, erkeklerle aynı düzeyde yer almalarını sağladı. Hukukçu ve doktor olarak yetişmelerine yardım etti. Ankara’da iki kadın, hâkim olarak atandılar. Dört kadın, İstanbul Belediye Meclisi üyesi olarak seçildiler (Bozkurt)