akademi
dedas

Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux - Victor Hugo Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux kimin eseri? Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux kitabının yazarı kimdir? Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux konusu ve anafikri nedir? Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux kitabı ne anlatıyor? Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux kitabının yazarı Victor Hugo kimdir? İşte Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.02.2022 22:41
Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux - Victor Hugo Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Victor Hugo

Çevirmen: Ayşe Meral

Orijinal Adı: Le Dernier Jour d’un Condamné - Claude Gueux

Yayın Evi: Alfa Yayıncılık

İSBN: 9786050381481

Sayfa Sayısı: 184

Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, Victor Hugo’nun o dönem Fransa’sında sıkça başvurulan bir uygulama olan idam cezasının haksızlığını tüm dünyaya haykırmak için yazdığı, zamanının çok ötesinde bir eser. Hugo, sıradan bir idam mahkûmu olan Claude Gueux’nün hikâyesini ele alarak ve bu mahkûmun infaz anına kadar deneyimlediği fiziksel ve zihinsel acıları muazzam bir incelikle betimliyor. Bunu yaparak mahkûm sıfatı ardında insanlığını yitirmiş bu kişilerin varlığına parmak basıyor ve eserinin, geçmiş ve gelecek tüm mahkûmların savunması olmasını diliyor. 1829’da yayımlanmış bu eser, Fransa ve insanlık tarihine dair içerdiği değerli bilgilerin yanı sıra zamanötesi yapısıyla bugünün okurunu toplumun ve adalet yapısının çarpıklığını sorgulamaya itiyor.

Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux Alıntıları - Sözleri

  • Duygulara kelimeler yetmiyor
  • “Konuşmaya ve cevap vermeye layık bir insanla karşılaşamamak...” 
  • Böylece, ölümden sonra, üç kadın, oğulsuz da, kocasız, babasız kalacak; farklı biçimde üç yetim kanunlar içinde üç dul.
  • Ne yazık! Dünyada sadece tek varlığı sevmek, onu bütün kalbiyle sevmek ve o konuşurken, sizi tanımadığını fark etmek! Sadece onun tesselisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak!
  • Manevi acıyla kıyaslandığında bedensel acı nedir ki
  • Deliliğin insanı yaşattığını söylerler; hiç olmazsa akıl acı çekmez; uyur ve bir ceset gibi yaşar.
  • "Etrafımdaki her şey hapishane; hapishaneyi hem insan hem de parmaklık ya da sürgü olarak görüyorum."
  • Zekasız inat, akılsızlığın ucuna lehimlenmiş, uzatma görevi gören aptallıktır ve ciddi sorunlar doğurabilir.
  • Gözler, insanın aklında dolaşan düşünceleri seyrettiğimiz pencerelerdir.
  • Hem sonra acı çekilmiyormuş, bundan eminler mi? Bunu şöyle kim söylemiş? Henüz kesilmiş, kan içinde bir kellenin sepetin kenarında dikilip halka "Can yakmıyor!" diye hiç bağırmadığı anlatılıyor mu? Bu şekilde idam edilip "Bu iyi bir icat. Bundan vazgeçmeyin. Mekanizma sağlam ..." diyerek Onlara Teşekkür etmiş ölüler var mı?
  • "... benden bir eşyadan bahseder gibi konuşuyorlar." (Belki de insanı insan yapan ne zaman öleceğini bilmemesiydi, son kullanma tarihi ancak eşyalarda olur...)
  • Oysa bedensel acı,ruhsal acının yanında hiç kalır !!!

Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap, bir insanın idam cezası almasından itibaren infazın gerçekleşeceği vakte kadar geçen zaman diliminde geçmekte, karakterin yaşadıkları, düşündükleri karakterin kendi ağzından aktarılmaktadır ve bunu da karakterin aldığı cezayı tam olarak niçin aldığını söylemeden, geçmişi hakkında pek bir bilgi vermeden, mümkün olduğu kadar az bilgi vererek, yapmaktadır. Bu sayede, bir mahkumun işlediği suça veya geçmişine bağlı olarak idam cezasının verilmemesi değil, herhangi bir mahkuma idam cezasının verilmemesi, yani tamamen kaldırılması gerektiği, savunulmakta ve bu cezanın bir insanlık suçu olduğu ifade edilmektedir. Eser, mahkum ile empati yaptırmakta, mahkumun ölümünün kısa bir sürede değil, cezasının verilmesinden infazın gerçekleştirildiği ana kadar olan her şeyin, ölüme dahil olduğunu savunmaktadır. Ayrıca, Hugo bu kitap ile sadece ölüm cezasının değil, kürek cezasının da kaldırılması gerektiği düşüncesini savunmaktadır. Yine, bunu da mahkumun ağzından anlatarak yapmaktadır. Bu kitapta aslında ikinci bir hikaye daha bulunmaktadır: Claude Gueux. Yazar, bu hikayeyi ilk kitap yayımlandıktan beş yıl sonra kitaba eklemiş olup idam cezasını alan gerçek bir kişiden esinlenerek bu hikayeyi yazmıştır. Yazar, suçların nedenin sadece suçu işleyende aranmaması gerektiğini savunmakta, toplumun da suçluyu bulunduğu noktaya ittiği fikrini savunmaktadır. (Bir İnsan)

Vücudum hücrede zincirlere bağlı, ruhum gerçeğe esir hâlde. Korkunç, merhametsiz, dinmez bir gerçek! Artık aklımda sadece tek düşünce, tek gerçek var. Onlar beni iki tekerlekle mezara gömmeden önce duvarları yıkabilecek kadar büyük umutsuzlukla avluya son kez baktım. Boynuma değen çeliğin soğukluğunu hissedince ürpererek sarsıldım ve boğazımdan boğuk bir feryat çıktı. Adamın eli titremeye başladı. “Affedersiniz bayım! Canınızı mı acıttım?” dedi. Doğrusu bu cellatlar da pek hoş adamlar. (Recep eser)

İdam Cezasının Konumu: -Spoiler içerebilir- İdam cezası tartışılagelmektedir uzun bir zamandır. İki taraf arasında cereyan etmektedir bu tartışma: idamın gerekliliğini savunanlar, idamın zararını vurgulayanlar. İlk olarak istemeyenleri ele alalım. Bu kişiler, insanların idam edilmesine insan haklarını referans alarak karşı çıkmaktadır. İdama mahkum edilmiş zanlıların da insan olduğunu söyleyerek zanlıların eğitilmesini isterler. Bu sebeple hapis cezasını yeterli ve gerekli görmektedirler . Ağır suç işlemişlere müebbet cezasını kafi görmektedirler. Bir de, o insanların topluma kazandırılma isteğiyle karşı çıkılmıştır idam cezasını. Genelde sebepleri bu şekilde özetleyebiliriz. Bunları savunanlar, uzun yıllardır iktidarı ellerinde tutmaktadırlar. Avrupa'da, Amerika'da vesaire çeşitli ülkelerde, kıtalarda böyle düşünen insanlar yönetimdedir yahut aydın insanlar mevkindedirler. Ama, biz hala Victor Hugo'nun devrinden kalan sorunlarla mücadele ediyoruz. Hala aç insanlar var, hala namus tehlikesi yaşayanlar var. Hala açlıktan ekmek çalıp hapse giren var. Ve ilginçtir, uzun yıllardır eğitimler devam ediyor, cezaevlerinde eğitimler devam ediyor ama değişen bir şey yok aksine tüm suçlarda artış çok fazla. Hala kadın cinayetleri var, hala tecavüz olayları var; bu suçları işleyenler sadece hapis cezasıyla muhatap olmaktadır ve ceza süresi bitince kaldığı yerden devam etmektedir. Hiçbir şey değişmedi eskiye nazaran dikkat edersiniz. Sadece o zaman süslü elbiseler giyiliyordu şimdi pahalı takım elbiseler giyiliyor. Maskeler değişti, öz yine aynı. Eğitimden bahsonuluyor. Ve sadece bunu öne atabiliyorlar. Onun da ne kadar sakat olduğunu gördük. İlginçtir, idama karşı çıkan Victor Hugo'da karşı tarafı da yetersizlikle suçlamaktadır. Şimdi karşı tarafı inceleyelim. İdamın gerekliliğini savunanlar, suçluları ibreti alem ile idam edilmesini savunurlar. Ayrıca, toplumun içindeki zararlı insanları ayrık otların temizlenmesi gibi temizlemek gerektiğini, bunun da idamla mümkün olduğunu düşünürler. Eğitimin de olması gerektiğini, tıpkı karşı taraf gibi, topyekun toplumun eğitilmesi gerektiğini söylerler. Elden geldiği kadar zararlı insanları eğitmeyi de unutmazlar. Bu tarafta bu şekilde. *** İdam cezası, bazen rahmet bazen zulüm olmaktadır. Rahmet, zira bazı insanlar kazanın içindeki bir baş soğan misali var oldukça toplumu yozlaştırmaktadır. Zulüm, zira çok mazlumun kanı aktı idamla. Şimdi kısavçca hülasa edelim iki tarafı: Bir taraf, idamın tamamen kaldırılmasını; suçluların eğitimle, iknayla doğru yola getirilmesini; ayrıca toplumunda eğitilerek suçların önüne geçilmesi gerektiğini savunmaktadır. Diğer tarafsa, toplumun içindeki zararlı insanların ortadan kaldırılmasını, bununla toplumun iyileşeceğini, bu cezanın ibreti alem şeklinde yapılmasını, ayrıca toplumun eğitilerek suç oranın düşmesini savunmaktadır. İnsanın önünde bir yol ayrımı var. Bu durumda zihnin şu soruyu cevaplanması gerekiyor: Hangisi haklı? *** Biz burada sizleri, böyle bir hassas konuda yönlendirmek istemeyiz. Tepeden inme bir inançla sağlam bir düşünce oluşturulamaz. Biz sadece, sizlere farklı bir bakış açısı kazandırmaya çalışıyoruz. Bu eseri okurken aklıma bir soru takıldı. Bu soru beni bir taraftan soğutuyor, diğer tarafa yaklaştırıyor. Soru şu: Eserin sonunda, Claude Gueux, atölye müdürünü kötü biri olduğuna kanaat getirerek (çok kötülük yapmış biri bu müdür, ama o ayrı bir mevzu) onu öldürüyor( bir bakıma idam ediyor). Karar vermeden evvel uzun bir süre müdüre telkinde bulunuyor( bir bakıma eğitiyor). Sonunda iyi biri olmayacağına kanaat getirerek onu baltayla öldürüyor( bir bakıma idam ediyor). Peki, idama karşı çıkanlar; bir adam kendi vicdanıyla muhakeme edip adam öldürebiliyorsa, bir idam karşıtı olan dünyaca ünlü bir yazar tarafından bu adam destekleniyorsa niye idama karşı çıkıyorlar? Sonuçta ikisi de aynı şekilde karar veriliyor. İkisinde de adam ölüyor. Karar doğrudur, yanlıştır; biz bunu tartışmıyoruz. Ama sorun şurada: Madem düzelmeyeceğine kesin bir şekilde belli olan birini bir adam baltayla öldürebiliyor, mahkeme kararıyla alınan idam kararına itiraz neden? (tekrar ediyorum, biz kararların doğruluğunu tartışmıyoruz, genel bir mülahaza yapıyoruz) Yorumlarınızı bekliyorum. Bu konuda kararı size bırakıyorum. İyi okumalar dilerim. Muhabbetle. (Ebubekir Marabaoğlu)

Kitabın Yazarı Victor Hugo Kimdir?

Victor Hugo 26 Şubat 1802'de Fransa'da doğdu. Liseyi bitirdikten sonra kendini tümüyle edebiyata adadı. 1824 yılında Fransız coşumcularının (romantikler) yayın organı olan La Muse Française dergisini kurdu. Cenacle adını taşıyan coşumcu sanatçılar çevresinin üyesi ve onun odak noktası oldu. 1830-1843 arasında en verimli dönemlerinden birini yaşadı. Romanları, tiyatro yapıtları ve şiirleriyle başarıdan başarıya koştu. 1831'de Notre Dame de Paris (Paris'in Notredame Kilisesi) adlı büyük romanını yayımladı. 1841 yılında Fransız Akademisi'ne üye seçildi. Çok sevdiği kızı Leopoldine'nin 1843'de kazayla boğularak ölmesi üzerine 1852'ye dek yeni yapıt vermedi. 1848 Devrimleri'nden sonra parlemento üyeliğine seçildi. 3. Napoleon'un hükümet darbesini engellemeye çalıştı, başaramayınca 1851 yılında Belçika'ya kaçmak zorunda kaldı.

Ateşli bir demokrasi ve cumhuriyet yanlısı olarak imparatorluk rejimini eleştiren yapıtlar yazdı. 1855-1870 arasını küçük bir İngiliz adası olan Guernsey'de geçirdi. O dönem yazarlığının en üretken yılları olmuştur. 1862 yılında başyapıtı olan Les Misérables (Sefiller) adlı romanını yayımladı. Bunu 1866'da Les Travailleurs de la Mer (Deniz İşçileri) ve aynı yıl L'Homme qui Rit (Gülen Adam) gibi önemli romanları izledi.

Fransa'da Cumhuriyet yeniden kurulunca Paris'e döndü. Ulusal Meclise seçildi. Artık Fransa'nın en gözde kişilerinden biriydi. Paris Komünü'nün ezilmesinden sonra komüncülerin bağışlanması için çok uğraştıysa da sonuç alamadı. Giderek siyasal ve toplumsal yaşamdan elini eteğini çekti.

1885 yılında ölüm döşeğinde iken; "Tanrı'ya inanıyorum, ahirete inanıyorum; fakat hiçbir kilise papazını başımda istemiyorum. Beni seven bütün dünya insanlarının gönülden dualarını bekliyorum. Bu benim için kafidir." diyerek 22 Mayıs 1885 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Victor Hugo Kitapları - Eserleri

  • Sefiller (2 Cilt Takım)
  • Notre Dame'ın Kamburu
  • Bir İdam Mahkumunun Son Günü
  • Nişanlıya Mektuplar 1820-1822
  • 1793 Devrimi
  • Hernani

  • Tapner Davası
  • Seçme Şiirler
  • Küçük Gavroş
  • Bug-Jargal
  • Gördüklerim İşittiklerim
  • Bir Nutuk Bir Mektup
  • Denizde Gece

  • Les Contemplations
  • Şairin Görevi
  • Şeytanın Kemanı
  • Sefiller - Goriot Baba
  • Notre Dame'ın Kamburu - Eugenie Grandet
  • Robin Hood - Sefiller
  • Ruy Blas

  • Deniz İşçileri
  • Marion de Lorme
  • Anılar
  • Kozet
  • Claude Gueux
  • Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux
  • 1871 Paris Komünü Günleri

  • Aforizmalar
  • Gülen Adam
  • Sefiller 2. Cilt
  • Mary Tudor
  • Sefiller 3. Cilt
  • Sefiller 4. Cilt
  • Sefiller 5. Cilt

  • Küçük Erkekler - Notre Dame 'in Kamburu
  • Claude Gueux

Victor Hugo Alıntıları - Sözleri

  • MEZAR VE GÜL “Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar Seher vakti yağdığında yağmurlar?” Diye sordu mezar güle "Ya senin o kuyu gibi ağzına Düşen insan ne yapar daha sonra?” Diye sordu ona gül de “Ey karanlık mezar, ambar ve bal Kokusuna döner o damlacıklar Anladın mı beni şimdi?” Mezar da dedi ki “ey dertli çiçek Melek olup göklerde süzülecek İçime düşen her kişi” (Denizde Gece)
  • Ne yana baksam, kendimi yapayalnız görüyorum. (Nişanlıya Mektuplar 1820-1822)
  • Bu hep böyle olmuştur. Ünlü olma, düşmanı ve sevmeyeni olmadan olmuyor. (Claude Gueux)
  • “…İndi mən doğrudan da, koram. Əvvəl mən gecənin nə olduğunu bilmirdim. Gecə ayrılıqdır”. (Gülen Adam)
  • Mutluluk, herkesi mutlu görmek ister. (Sefiller 5. Cilt)
  • "Ana baba sevgisi tatmadan, ot gibi yaşıyordu çocuk. Sevilmediğine üzülmüyordu. Zaten bir ana babanın nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu ki!" (Küçük Gavroş)

  • "İnsanların hayatını kurtarıp sonra unutuyorsunuz! Yazık, yazık! Oysa onlar sizi her zaman hatırlıyorlar." (Kozet)
  • "Tanrı aşkına acı bana! Bir kadını sevmek! Üstelik papaz olmak!..." (Notre Dame'ın Kamburu - Eugenie Grandet)
  • ''Böylece yiğit Türkler geleneksel giysilerini, insan giysilerinin bu en güzel ve en gösterişlisini bir kenara attılar , ve bizim giysilerimizi yalan yanlış benzetlemeye başladılar. Türklerin bizden fazla bir şeyleri, güzellikleri vardı; biz onlara kendi çirkinliğimizi vermeyi başardık. Bizim uygarlık taslayan bilgiçlerimiz ise buna ilerleme adını veriyorlar. '' (Anılar)
  • "Tıpkı bir sürgün gibiyim." (Nişanlıya Mektuplar 1820-1822)
  • "Bir günlük mutluluk, mutsuz bir yaşamdan çok daha değerlidir." (Nişanlıya Mektuplar 1820-1822)
  • "Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç..." . (Sefiller (2 Cilt Takım))
  • Mantıksız ceza, suçu suçun üstüne mühürlemek ve perçinlemektir... (Claude Gueux)

  • Duygulara kelimeler yetmiyor (Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Claude Gueux)
  • "Bu adam o kadının var olduğunun farkına vardığı ve o kadın bu adamın orada olduğunu görmediği andan itibaren, felaket artık kaçınılmazdır." (Gördüklerim İşittiklerim)
  • "Hayat böyledir işte. İnsana hep en iyi dostları çelme takar." (Notre Dame'ın Kamburu - Eugenie Grandet)
  • Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz. (Sefiller (2 Cilt Takım))
  • Sokak çocuğu demek Paris demektir, Paris demek dünya demektir. (Sefiller 3. Cilt)
  • Efendilerin nefreti kölelerin tutkusundan her zaman daha fazla olur... (Claude Gueux)
  • Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç. (Sefiller (2 Cilt Takım))

Yorum Yaz