Bir Dinozorun Gezileri - Mina Urgan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Dinozorun Gezileri kimin eseri? Bir Dinozorun Gezileri kitabının yazarı kimdir? Bir Dinozorun Gezileri konusu ve anafikri nedir? Bir Dinozorun Gezileri kitabı ne anlatıyor? Bir Dinozorun Gezileri kitabının yazarı Mina Urgan kimdir? İşte Bir Dinozorun Gezileri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mina Urgan
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750801385
Sayfa Sayısı: 285
Bir Dinozorun Gezileri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Mina Urgan Bir Dinozorun Anılarını yazarken kitabının bu kadar çok okunacağını hiç beklemiyor, Benim gibi bir kocakarının hayatını kim merak eder ki... diyordu.
Ama öyle olmadı. Yüzbinlerce kişi bu ufak tefek, beyaz saçlı, sigara içen, cesur, komünist ve ateist olduğunu televizyon ekranlarında söyleyen İngiliz Edebiyatı profesörünün anılarını okudu ve kendiyle alay etmeyi bilen bu zeki kadını çok sevdi.
Çünkü o, Türkiye aydınının sıcak ve zeki dilidir. Samimi bir düşünce sahibinin, aykırı da olsa, tüm kesimler tarafından kucaklanacağının kanıtıdır.
Türkiye şimdi de onun yeni kitabı Bir Dinozorun Gezileri ile yeryüzünde keyifli ve uygar bir yolculuk yapacak. Dinozorca yani az parayla, tadını çıkarmayı ve insanları tanımayı hedefleyerek yapılmış bu gezileri gülümseyerek okuyacak, okurken düşünecek, yeryüzünü ve kendini tanıyıp öğrenecek, sevecek.
rn
Bir Dinozorun Gezileri Alıntıları - Sözleri
- İstanbullular, kentlerinin dışına hiç mi hiç çıkmazlardı eskiden. Kendi ülkelerini, yani Anadolu’yu görmek akıllarının kenarından bile geçmezdi. Parası olanlar, İstanbul’un sayfiye yerlerine giderlerdi yaz aylarında. Yolculuk deyince de sâdece Avrupa gelirdi akıllarına.
- Bizlerin başlıca iki kusurundan biri yaşama sevincinden yoksun olmamızsa, ikincisi de doğa sevgisinden yoksun olmamızdır bence. Çoğumuz, küçük mutluluklara sıkı sıkı kapatırız benliğimizin kapılarını. Neşeli insanları sulu sayarız. Dertlenecek bir neden bulunmayınca bile, hep dertliyizdir genellikle. Doğanın güzelliğini görmeye de pek meraklı değilizdir.
- Kitaplara gelince, ömrümü okumakla geçirdiğim, büyüteçler yardımıyla hala hep okuduğum halde, değil bütün kitapları, istediklerimin yarısının yarısını bile hâlâ okuyamadım. Okuyamadıklarımın arasında öyle önemli kitaplar var ki, gözüm arkada kalacak o hiç inanmadığım öteki dünyaya gidince.
- Bir insanın sevmeye hakkı olduğu gibi nefret etmeye de hakkı vardır.
- günde mutlaka birkaç saat yalnız kalmak, sessizlik içinde kitap okumak istiyordum.
- Mutsuz olmak bir marifet değildir. Çektiğin acıları gözler önüne sermemek, büyük kişisel mutlulukların peşinden koşmak ayıbından vazgeçip, küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet.
- Küçük mutluluklarım dışında, iki büyük mutluluk kaynağım vardır. Biri kitap okumak, öteki de deniz.
- Yeryüzündeki bütün milletlerin, bütün soyların, bütün etnik grupların birleşip kaynaşmasını isteyen bir enternasyonalist olarak, şu "Türk Kimliği" , "Kürt Kimliği" laflarına da hiç aklım ermiyor. Herkes kendi anadilini konuşacak elbette. Ama benim tek amacım; dünyanın bütün insanlarının ancak ve ancak "insan kimliklerinin" bilincine varmaları.
- Bana kalırsa en keyifli okuma, güzel bir bahçede, iki ağaç arasına kurulmuş bir hamakta sallana sallana okumaktır.
- Bizler bir bakıma bir işgâl ordusu gibi değil miydik kendi ülkemizin doğusunda? Bizler İstanbul’larda, İzmir’lerde, öteki Batı illerinde az çok rahat yaşarken; millet Muş’ta, doğunun çoğu kasabalarıyla kentlerinde yoksulluktan kırılmıyor muydu? Köydekiler mağaramsı yerlerde barınmak zorunda değil miydiler? Devlet, doğunun biraz olsun kalkınması için en küçük bir çaba göstermiş miydi?
- Küçük mutluluklar denilen şeyleri doğru dürüst değerlendirmesini bilirseniz, bunların aslında büyük, hem de çok büyük mutluluklar olduğunu anlarsınız.
- Bana kalırsa en keyifli okuma güzel bahçede iki ağaç arasına kurulmuş hamakta sallana sallana okumaktır.
- Ocakta alev alev yanan ateşle, derede hızla akan su beni büyüler. Gözlerimi ayıramam onlardan; çünkü ateş de su da hem aynı görünür hem de her an değişir.
- Karpuzu kestin, baktın ki kabak.Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu? ..
- Cumhuriyet’in ilk yıllarını yaşadım. Erkekler başlarına kasket geçirince, kızlar çarşaftan çıkıp başlarını açınca; davranışlarının, psikolojik yapılarının, düşüncelerinin de yavaş yavaş nasıl değiştiğini kendi gözlerimle gördüm.
Bir Dinozorun Gezileri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Genelde kitaplara eleştiri yazmak huyum değildir fakat bu kitaba bir yorum yapmak geldi içimden. Kitabın ilk kısımlarında birçok kere bırakıp başka kitapları okudum. Bu kitabı yarıda bırakıp iki üç kalın kitap bitirdigim oldu :) Kitabi anlatmam gerekirse genel itibarı ile özgür fikirli Mina Urgan'ın küçük bir serçe misali ordan oraya uçuşunu konu aliyor. Adından da anlaşılacağı gibi gezilerini akıcı samimi bir üslupla anlatmış Mina Urgan. O kadar uçarı kaçarı ki ben 23 yaşında olmama rağmen onun dinozor dediği yaşında yaptıklarını yapamam. Zıpır bir kişiliğe sahip Mina hanım tam bir Cumhuriyet kadını olarak kendini anlatmis. Solcu bir kişilik ve gördüklerini de bu çerçeveden aktarıyor. Kitabı okurken bir elim sürekli telefondaydı. Anlattığı yerleri görmek arzusu çok ağır basıyordu. Bu sebepten çok yavaş ilerledim. Okurken bazı görgü kurallarından bahsetmesi beni de uyardı. Kendimi tarttım ve nasıl davranmam gerektiği hakkında bir rehber gibi hissettirdi. Bazı kısımlar vardı ki beni rahatsız etti. Misal yazarın içkiye ve sigaraya karşı aşırı isteği beni sarstı. Şu an yaşıyor olsaydı bu dediklerimin zerresi umrunda olmazdı fakat ben yine de rahatsız oldum. Hatta bir kısımda yine sigara yasağını çiğneyip amerikalıları bu yasaktan dolayı yobaz olmakla suçluyordu. Bu durumda benim aklıma gelen tek şey kapalı bir ortamda diğer insanları umursamadan sergilenen davranışların o insanları nasıl etkiledigidir. Astımı olan bir insan var ise eminim bu durum onu çok kötü etkileyecektir. Kafama takılan tek soru bir insan nasıl hem görgü kurallarından bahsedip hem de görgü kurallarını bu denli çiğneyebilir. Bu yazıyı okuyanlar yazarı sevmediğimi düşünebilir tam aksine bu davranışları 50-60 yaşlarındaki ak saçlı tatlı kadını daha sevimli hale getirmiş fakat yine de eleştirimi yaparım. Modern yaşamı sevip gericiliğe tahammül edemeyen Mina hanım aynı zamanda gökdelenlerden de hiç hoşlanmaz. Benim gibi doğallık peşindedir. Oldum olası insan icadı şeylerden bir yanımla hep uzak durmak istemişimdir. Ne var ki bu isteğim hicbir zaman olmadı. Ne kadar uzak durmak istediysem o kadar gömüldüm kaldım bu çirkin şeylere. Yazımı daha da uzatmak isterdim ama bundan sonrası kitabın büyüsünü bozacaktır. Şimdiden iyi okumalar. Özellikle gezi severlere. (Zelal LAFÇI)
Mine Urgan: Mina URGAN . Bir Dinazorun Gezileri. Yazarın daha önce "Bir Dinozorun Anıları" kitabını okumuş ve kalemini çok sevmiştim. Bu kitabı da çok eğlenceliydi. "Dinozorca" yani az parayla nasıl güzel geziler yapıldığı ve yeni insanlar tanıyarak hayatın zevkli hale dönüştürüldüğünü anlatan, kimi yerde güldüren kimi yerde düşündüren ve zevkle okunan bir kitap. Urgan'ın kalemiyle henüz tanışmamış olanlara gecikmeden okuyun derim. (Kaan)
Merhaba kitap dostları,iyi akşamlar dilerim.Bu akşam sizlere Mina Urgan’ın Bir Dinazorun Gezileri isimli kitabından bahsetmek istiyorum.Yazarın bir kaç çevirisini okuyup kendisine hayran kalmıştım.Ayrıca bir diğer kitabı olan Bir dinazorun anıları beni kendisine tamamen bağladı diyebilirim. Konu Mina Urgan olunca söyleyecek söz bulamıyorum. O kadar samimi ve o kadar güzel yazmış ki, sanki benim anılarım, sanki onca yeri ben gezmişim gibi hissettiriyor. Aslında çok düşündüm bunu hangi başlığa yazacağımı ama madem bu yazacaklarım bu kitabın önsözü ve sonsözü, o halde buraya yazmalıyım. Bir kitaba başlarken kitabın yazarına ait olan önsözü muhakkak okurum.Yazardan okuyucuya doğrudan mektuptur bu.Bana yazılmış gibi hissederim ve kitaba başlamadan önce yazarın beni yönlendirmesi hoşuma gider.Kitabı okurken yazarın önsözü aklıma gelir zaman zaman ve fikirlerimin yazardan farklılaştığı noktaları daha iyi tahlil edebilirim. Bir dinozorun anıları kitabının sonlarını yazarken kırdığı dört kaburgasının altı ay sonra bile bir türlü yapışmamasından bunalıp denize kavuşacağı günü hasretle beklerken kaleme aldığı bu kitabında, Mina Urgan'ın önsözü, önsöz adına yaraşır şekilde, kitap hakkında hiçbir spoiler vermeyen içten bir teşekkür mektubu; sonsözü ise, sonsöz adına yaraşır şekilde, herkese ve her şeye bir veda mektubu. Mina Urgan’ın monolog tarzı içten anlatımıyla su gibi akan bir kitap...Mavi yolculuklar,Bodrum’un eski ve yeni halleri,Avrupa’ya yaptığı yolculukları kendine has bakış açısıyla ele alıyor.Bir dinazorun anılarını da beğendiyseniz alırken düşünmemeniz gereken bir eser. Seyahat etmeyi çok seven biri olarak bana oldukça sürükleyici geldi.Çünkü yazdığı çoğu yerde ben de bulundum ama onun kadar detaylı yaşamadım sonuçta.İştahından bahsetmesi de bana keyifli geliyor sonuçta yemek de bir kültür ondan öğrendiğim çok şey oldu.Seviyorum bu dinozoru (Dark Reader)
Kitabın Yazarı Mina Urgan Kimdir?
İngiliz edebiyatının en önemli eserlerini Türk edebiyatına kazandırdı. Thomas Malory, Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley,Graham Greene, William Golding, John Galsworthy ve Shakespeare’in eserlerini çevirmenin yanı sıra yazdığı Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri isimlerindeki iki kitabıyla da okuyucudan büyük ilgi gördü. Urgan, “Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar” adlı çalışmasıyla doçent ve 1960'ta profesör oldu. Aynı yıl, Türkiye İşçi Partisi'ne girdi ve İngiliz edebiyatı profesörü olarak sürdürdüğü öğretim üyeliğinden 1977 yılında emekli oldu. Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin kurucu üyeliğini yaptı. 15 Haziran 2000 günü, 85 yaşında vefat etti. Çalıştığı İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü onun anısına her yıl bir öykü yarışması düzenlemektedir.
Mîna Urgan'ın tiyatrocu Cahit Irgat'la olan evliliğinden Mustafa Irgat ve Zeynep Irgat adında iki çocuğu oldu. Ancak Urgan daha sonra boşandı.
Hayatı
1 Mayıs 1915 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ndeki öğreniminden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi bölümünü bitirdi. Aynı fakültenin İngiliz filolojisi bölümünde doktorasını da yapan Urgan, "Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar" isimli çalışmasıyla 1949'da doçent ünvanını aldı. 1960 yılında ise profesör olarak öğretim üyeliği görevine devam eden yazar, 1977'de İstanbul Üniversitesi'nden emekli oldu.
Urgan, çevirmen ve yazar olarak vasıfları, geniş bakış açısı, Türkçe ve İngilizce'ye hakimiyeti, edebiyata kazandırdıkları ile duayen olarak görüldü. İlk cildi 1986'da 5. ve son cildi 1993'te kitap raflarındaki yerini alan İngiliz Edebiyatı Tarihi adlı çalışması başta olmak üzere, Thomas More, Shakespeare, Virginia Woolf üstüne yaptığı incelemelerle düşünce dünyasında çıtayı yükseltti. Türk edebiyatını birçok önemli başvuru kitabıyla tanıştıran yazar, özellikle "Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More" adlı çalışmasıyla hayatı özgürlük ve barış teması çerçevesinde yorumladı ve bu çalışma büyük ses getirdi.
Yazarın 1995'te Virginia Woolf, 1997'de D. H. Lawrence İncelemesi isimli kitapları yayınlandı. Ancak Urgan'ın, eserlerinin ve Türkiye için öneminin geniş bir okuyucu kitlesi tarafından keşfedilmesi ancak 1998 yılında anılarını yazdığı zaman gerçekleşti.
Bir Dinozor'un Anıları ve Gezileri
Urgan'ın seksen üç yıllık bir ömrün anı ve tanıklıklarını bir araya getirdiği ve yakın tarihi anlattığı Bir Dinozorun Anıları 74 baskı yaparak çok satan romanlar arasına girdi. Ardından Urgan yeni kitabı Bir Dinozorun Gezileri'ni kaleme aldı ve bu kitap da büyük ilgi gördü. Bir Dinozorun Anıları, anıların eksenine Mîna Urgan'ı oturmakla birlikte Atatürk'ten Halide Edip'e, Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik ve Yahya Kemal'den Ahmet Haşim'e sayısız tanıklık ve bu tanıklık aracılığıyla çizdiği panoramayla da çok önemli bir belge niteliği kazanmıştır. Bir Dinozorun Gezileri'nde ise, başta Mavi Yolculuk ve Bodrum olmak üzere, Anadolu, Paris, İngiltere, İtalya, Sovyet Rusya ve Amerika'ya "dinozorca" (az parayla) yaptığı yolculukları, eksilmeyen yaşama sevinci ve gülümseten izlenimlerle aktardı. İki kitabı da büyük satış rakamlarına ulaşmış olan yazar, bu durumu ironik biçimde şu şekilde açıklamıştı:
"Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hala da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma. Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazıyorum. Acaba yanlış bir şey mi yaptım?"
Mina Urgan Kitapları - Eserleri
- Bir Dinozorun Anıları
- Bir Dinozorun Gezileri
- Virginia Woolf
- Shakespeare ve Hamlet
- İngiliz Edebiyatı Tarihi
- D. H. Lawrence
- Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More
- İngiliz Edebiyatı Tarihi - I
- Macbeth
- İngiliz Edebiyatı Tarihi - III
- İngiliz Edebiyatı Tarihi - II
- İngiliz Edebiyatı Tarihi - V
- İngiliz Edebiyatı Tarihi - IV
- Bir Dinozorun Anıları
Mina Urgan Alıntıları - Sözleri
- Hiçbir Avrupalı yazarın, insan ruhunun karanlık derinliklerine Dostoyevski kadar inmediğini söyler. Dostoyevski’nin bizi çok derin uçurumların en dibine atıp atıp, sonra gün ışığına çıkarmasını, her şeyi gerçekten ve anlayışla görmemizi sağlamasını, belki Virginia Woolf’tan başka hiçbir eleştirmen bu kadar iyi kavrayamamıştır. (Virginia Woolf)
- Puta tapanların yarattıkları metinlerde Hristiyanlığın izleri görüldüğü gibi, insanlar eski inançlarından vazgeçemedikleri için,Hristiyanlık benimsendikten sonra yazılan metinlerde de putlara tapmanın izleri görülür. Hatta bu izlerin bugüne değin sürdüğünü söyleyebiliriz. Örneğin; Noel yortusunda Hristiyanların evini süsleyen Noel ağaçları, puta tapanlardan kalma eski bir gelenektir aslında. (İngiliz Edebiyatı Tarihi)
- "I am I, My soul is a dark forest. My known self will never be more than a little clearing in the forest. ( Ben, ben'im. Ruhum karanlık bir orman. Benim bilinen kimliğim, bu ormanda ancak küçük açık bir meydan kalacaktır her zaman.) (D. H. Lawrence)
- Yalnızlıkların en kötüsü, başkalarının arasında çekilen yalnızlıktır bence. (Bir Dinozorun Anıları)
- Yeryüzündeki bütün milletlerin, bütün soyların, bütün etnik grupların birleşip kaynaşmasını isteyen bir enternasyonalist olarak, şu "Türk Kimliği" , "Kürt Kimliği" laflarına da hiç aklım ermiyor. Herkes kendi anadilini konuşacak elbette. Ama benim tek amacım; dünyanın bütün insanlarının ancak ve ancak "insan kimliklerinin" bilincine varmaları. (Bir Dinozorun Gezileri)
- Akıllarıyla değil ki gözleriyle seviyorlar.... (Shakespeare ve Hamlet)
- Geleceğinizi berbat etmemesi için konuşmanızı bir parça düzeltin. (Shakespeare ve Hamlet)
- Bir insanın sevmeye hakkı olduğu gibi nefret etmeye de hakkı vardır. (Bir Dinozorun Gezileri)
- Dert sevince döner, sevinç dertlenir. Dünya hep dönecek değil ya, elbet bir gün duracak. Öyleyse sevginin bitmesine insan neden üzülsün? Kader mi kovalar sevgiyi, sevgi mi kaderi? Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi. Büyük adam öldüğünde, sevdikleri kaybolur gözden, unutur onu. Züğürt zengin olunca düşmanları dost olur. Ama başı derde düşmesin bir, dost bildikleri kesiliyor birer düşman... (Shakespeare ve Hamlet)
- “Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin..." (Shakespeare ve Hamlet)
- Okumak bir çeşit organik gereksinimdir bende. (Bir Dinozorun Anıları)
- Geleceğinizi berbat etmemesi için konuşmanızı bir parça düzeltin... (Shakespeare ve Hamlet)
- Platon'a göre, demokrasi, "Görünüşte düzenlerin en güzelidir. Türlü renklere boyanmış bir kaftan gibi.. Bu devlet de göze hoş gelebilir. . Birçok kimseler de, en güzel devlet budur diyebilirler. Ama bu devlette bir düzen arayıp bulabilirsen, ne mutlu sana." Platon'a bakılacak olursa, demokrasinin, er geç düzenlerin en kötüsü olan zorbalığa dönüşmesi de engellenemez: "Demokrasi, alabildiğine hürriyet içip sarhoş olur. . Bu doymak bilmeyen, başka değerleri küçümseyen hürriyet isteği, demokrasinin değişmesine ve zorbalık yolunu tutmasına sebep olur." Demokrasiye ınanmayan Platon, doğal olarak insanların eşitliğine de inanmaz. Utopya'nın sınıfsız bir toplum olmasına karşılık, Platon'un Devlet'inde üç sınıf vardır: "Yönetenler, savaşanlar ve para kazananlar". (Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More)
- İstanbullular, kentlerinin dışına hiç mi hiç çıkmazlardı eskiden. Kendi ülkelerini, yani Anadolu’yu görmek akıllarının kenarından bile geçmezdi. Parası olanlar, İstanbul’un sayfiye yerlerine giderlerdi yaz aylarında. Yolculuk deyince de sâdece Avrupa gelirdi akıllarına. (Bir Dinozorun Gezileri)
- Karpuzu kestin, baktın ki kabak.Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu? .. (Bir Dinozorun Gezileri)
- İnsan, ölümü bile göze alarak, her çeşit zorbalığa karşı vicdanının özgürlüğünü korumak zorundadır. (Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More)
- "Kaldı ki insanlardan uzaktan nefret etmek kolaydır da onları kendi gözümüzle yakından görünce nefret etmek pek o kadar kolay değildir." (Bir Dinozorun Anıları)
- Çünkü herkesin ara sıra yoğun mutluluk anları vardır ama, sürekli olarak kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felaket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar -yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar- kişisel açıdan mutlu olabilirler. "Bana ne dünyanın şurasında burasında, hattâ kendi ülkemde kanlı savaşlar varsa; benim evimde yok ya" derler böyleleri. "Bana ne Afrika'da çocuklar açlıktan ölüyorsa; benim çocuklarım açlıktan ölmüyor ya" derler böyleleri. "Bana ne ülkemin yoksulları oğullarını kızlarını okutamıyorsa; benim oğullarım, benim kızlarım en pahalı okullara gidiyorlar ya" der böyleleri. Ve dünyaya, hattâ en yakın çevrelerine kulaklarını tıkayarak , gözlerini kapatarak-o ne biçim bir mutluluksa- mutlu olurlar bõyleleri "Her koyun kendi bacağından asılır,", "gemisini kurtaran Kaptan",Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de", "bükemediğin eli öp" bana dokunmayan yılan bin yaşasın" gibl, İğrenç bulduğum bazı değişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmış bunlar. Başkalarına sokan yılanın günün birinde onları da sokabileceğiniz mi hiç düşünmezler bu geri zekalı "bana ne" ciler. (Bir Dinozorun Anıları)
- Beni mezarımdan çıkarmakla kötülük ediyorsun bana sen mutlu bir ruhsun. Ama ben, kendi gözyaşlarımın bir kurşun gibi yaktığı ateşten bir tekerleğe bağlıyım. (Shakespeare ve Hamlet)
- İnsan, ölümü bile göze alarak, her çeşit zorbalığa karşı vicdanının özgürlüğünü korumak zorundadır. (Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More)
Editör: Nasrettin Güneş