Bin Beyaz Turna - Yasunari Kawabata Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bin Beyaz Turna kimin eseri? Bin Beyaz Turna kitabının yazarı kimdir? Bin Beyaz Turna konusu ve anafikri nedir? Bin Beyaz Turna kitabı ne anlatıyor? Bin Beyaz Turna PDF indirme linki var mı? Bin Beyaz Turna kitabının yazarı Yasunari Kawabata kimdir? İşte Bin Beyaz Turna kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yasunari Kawabata
Çevirmen: Ahmet Arpad
Orijinal Adı: Senbazuru
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9789752933125
Sayfa Sayısı: 132
Bin Beyaz Turna Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Genç adam ölen babasının eski sevgililerinden birinin düzenlediği bir çay seremonisine katılmak zorunda kalır. Bu toplantıda babasının başka bir sevgilisi ve kızıyla tanışacaktır. Seremoni çıkışında kadın onun yolunu gözlemektedir. Bu buluşma beklenmedik bir yakınlığa yol açar. Genç adamın önce kadınla daha sonra da kızıyla arasında özel bir bağ kurulacaktır.
KAVABATA Yasunari, 1968 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan önemli bir yazar. Bu ödüle layık görülen ilk Japon yazarı… Eserlerinde otobiyografik izlere rastlanıyor, romanları ayrıntıların üzerine kurulu. Şiirsel bir dili var, Japon geleneklerini ve inceliğini tüm ruhuyla hissediyorsunuz onun cümlelerinde. "Bin Beyaz Turna"da fon olarak çay seremonilerini seçiyor. Kullanılan fincanlar, bu fincanlara verilen değer, onlar üzerinden kurulan ve bozulan ilişkiler… Fincanların üzerinden anlatılan duygular, fincanların içinde yaratılan bir iktidar… Ölüm, arzu, şehvet ve özlem… Duyguların akışında, duygular kadar zarif ve dokunaklı bir roman "Bin Beyaz Turna".
Bin Beyaz Turna Alıntıları - Sözleri
- "Unutulsa da hiç iz bırakmaz mı dersin?"
- "Yarın annem bana yeni bir tarak alacak. Ve daha neler, ne yenilikler bekliyor beni!"
- Ölüm her şeyden önce, öleni anlamamıza engel oluyor.
- İnsan bir kızı, onunla evlenmeyi düşünmeksizin de sevimli bulabilir.
- - Ölümünün hemen ertesi günüydü; annem için daha iyi, daha güzel fikirler beslemeye başlamıştım. Yahut daha doğrusu - öyle düşünmüyordum da o benim için kendiliğinden daha iyi, daha güzel bir hale girmişti. - Ölmüşler karşısında hep böyleyizdir.
- Geçmiş unutulsa da hiç iz bırakmaz mı dersin?
- Üstelik ölüm her şeyden önce ,öleni anlamamıza engel oluyor,onun içindir ki olup biten şeyler ,hiçbir zaman, hiç kimse tarafından anlaşılıp tasvip edilemeyecek.
- Kimi insanlara ne kadar yakınlık duyuluyor,ne kadar sevgi besleniyorsa,onları gözünde canlandırmak da o kadar zor oluyordu,ve herhangi bir şey ne kadar çirkinse,bellleğede o kadar pürüzsüz yerleşiyordu.
- İnsanın, cevherini tanımadığı bir vücuttan gelmiş olması ne garipti. Ne var ki, bu vücudun bütün çizgilerinin, ondan doğan kızda muhafaza edilmiş olması, daha az garip değildi.
- Kimi insanlara ne kadar yakınlık duyuluyor, ne kadar sevgi besleniyorsa, onları gözünde canlandırmak da o kadar zor oluyordu ve herhangi bir şey ne kadar çirkinse, belleğe de o kadar pürüzsüz yerleşiyordu.
Bin Beyaz Turna İncelemesi - Şahsi Yorumlar
“Bin Beyaz Turna” yazarın savaş sonrası kitaplarından olup, Japonya’daki kuşak farklılığını irdeleyen romanlarından sadece bir tanesidir. Roman, yeni nesilin savaş sonrası dünyada kendilerine bir yer bulmaya çalıştığı ve savaşın yol açtığı travma ile mücadele ettiği bir mikroalem gibidir. Romanda babasının ölümünden dört yıl sonra babasının eski hayatına, onun anılarına, sevgililerine dönüş yapan, dünyadaki yerinden emin olamayan, bundan dolayı da kendine bir yer arayan Kikuji’nin hikâyesidir. Kikuji roman boyunca babasının ilk sevgilisi Chikako ile diğer sevgilisi Bayan Ota arasında kalır ve bu iki kadının çekişmelerinden en çok zarar gören kişi olur. Kitaptaki olaylar da bu üçlü arasında gidip gelir. Kawabata, kitapta uzun uzadıya anlattığı çay merasimlerini savaşın birey üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak için bir metafor olarak kullanıyor. Çay merasimleri, kökleri antik çağa kadar uzanan Japon kültürünün en önemli unsurlarındandır. Ancak savaş sonrasında bu gelenek ayaklar altına alınacak bir seviyede değersizleşmiş, yozlaşmış ve ticari amaçlar için kullanılmaya başlanmıştır. Zaten yazar romandaki bu çay merasimlerinin eski gelenek ve göreneklerin sona erdiğini göstermek için de kullanıyor. Bir yandan da Kawabata burada geleneklere bağlı kalmadan savaşın getirdiği travmayı omuzlamanın mümkün olamayacağını dile getirmeye çalışıyor. İnsanın değişiklikler karşısında köklerinin sabit kalabilmesinin ancak geleneklere bağlı kalmakla mümkün olacağını vurguluyor da olabilir. Çünkü savaşın şoku gençlerde bir kültürel amneziye yol açmıştır. Kitaptaki karakterler aynı zamanda ölümü de kabullenmek ve bununla baş etmek zorundadırlar. Kikuji, hala babasının yasını tutar ve ölümünü kabullenememektedir. Bundan dolayı Kikuji insanlarla ve dış dünyayla olan duygusal bağlantılarını kaybeder ve empatiden yoksun, hareketlerinin sonuçlarını düşünmeden davranır. Gerçeklikten kaçışın bir başka yansıması da Bayan Ota karakterinde ortaya çıkıyor. Kendisi hep geçmişte yaşamaya çalışır, çünkü o da geleceğin bilinmezliğine ve acısına katlanamaz. Özetle yazarın “Go Ustası” ve “Dağın Sesi” romanları gibi bu romanı da savaş sonrası Japon toplumunu irdeliyor. Hepsi hep birlikte belki uzaktan görünmeyen ama yakından bakılınca da inkâr edilemeyecek toplumdaki somut değişiklikleri gösteriyorlar. Savaşın yol açtığı psikolojik tahribat, çevrelerine her durumda zarar veren karakterleri geri dönülmez bir şekilde değiştirmiştir. Bu üç önemli eser modernitenin güçlerinden dolayı değişen zamanı ve toplum yapısını çok çarpıcı bir şekilde fincancı katırlarını da ürkütmekten gözler önüne seriyor. (N)
“Bin Beyaz Turna”nın en ilginç kısımları çay törenleri ile ilgili kısımlardır. Çay seromonileri Japon kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Kavabata romanında çay töreninin tüm ayrıntılıranı büyük bir incelikle anlatmıştır. Yazar nesnelere mesela bir şino vazosuna bile anlam yüklemiştir. Hatta romanın bir yerinde Kikiji fincanların ölmüş anne ve babanın ruhlarını taşıdığını söylüyor. Yazar romanda oldukça yalın, basit bir dil kullamıştır.Dilinde süslü cümlelere pek rastlanmayan Kavabata eserlerinde Japon kültürünü, doğanın güzelliğini, saflığını incelikli bir şekilde yansıtmıştır. Özellikle Japon kültürü ile ilgilenenler için Yasunari Kavabata`nın eserleri sağlam bir kaynak olabilir. Japon kültürünü ve edebiyatını sevenlerin keyifle okuyacağı bir roman “Bin Beyaz Turna”. Mutlaka okuyun ve Kavabata`nın melankolik dünyası ile siz de tanışın derim. (Aybeniz Hasanova)
Bakarsan binalar bile konuşur.: Her objenin bir anlamı bir değeri vardır. İnsanın değer yargıları Al gülüm Ver gülüm olmamalı. Bazen değerlerimizi karşılık beklemeden göstermeliyiz. Bir kağıt parçası kimine göre değerliyken kiminede altın bir saat değerlidir. Sen nasıl bakarsan öyledir. (Kübra ZABUN)
Bin Beyaz Turna PDF indirme linki var mı?
Yasunari Kawabata - Bin Beyaz Turna kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bin Beyaz Turna PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yasunari Kawabata Kimdir?
Yasunari Kavabata (Japonca: 川端 康成; d. 14 Haziran 1899 - ö. 16 Nisan 1972) önemli Japon romancılarından. Onun duygu yüklü düz yazı tarzı Japonya'ya ilk Nobel Edebiyat ödülünü getirmişti. Önemli eserlerinden bazıları İzu Dansözü (1926) ve Kardan Ülke (1934)'dir.
Kavabata Osaka'da doğdu ve iki yaşında yetim kaldığından büyükbaba ve büyükannesi yanında yaşadı. Teyzesi tarafından büyütülen bir kızkardeşi vardı. Kavabata'nın büyükannesi, o yedi yaşındayken öldü ve büyükbabası da, o on beş yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Ebeveynlerinin ölümünden beri sadece bir kez kızkardeşini gördü. Tüm akrabalarını yitirdikten sonra annesinin ailesi yanına taşındı. On sekiz yaşından önce Tokyo'ya gitti ve Tokyo İmparatorluk Üniversitesi yönetimi altındaki liseye kaydını yaptırdı. 1920'de liseyi bitirip Tokyo İmparatorluk Üniversitesinde okumaya başladı.
Gazeteci olarak çalışmaya başladığında yazmaya da devam ediyordu. II. Dünya Savaşı'nın ateşli askeri ortamına katılmayı reddetti. Savaş ortamının etkileri yazılarında görülmektedir.
Kavabata 1972'de gazla intihar etti. İntiharıyla ilgili pek çok gerekçe öne sürülmüştür. Bunlar arasında zayıf sağlığı, gayri meşru bir aşk hikayesi veya arkadaşı Yukio Mişima'nın intiharının üzerindeki etkisi gibi pek çok teori bulunmaktadır. Mişima'dan farklı olarak Kavabata ardında not bırakmadığı için intiharının tam nedeni gizli kalmaya devam etti.
Karlar Ülkesi adlı kitabını 12 senede tamamladı.
Eserleri
The Dancing Girl of Izu (Izu no Odoriko 1926, İngilizce tercümeler 1997)
Snow Country (Yukiguni, 1935-1937, 1947)
The Master of Go (Meijin, 1951-4; İngilizce tercümesi 1972)
Thousand Cranes (Senbazuru, 1949-52)
The Sound of the Mountain ( Yama no Oto, 1949-54)
The Lake Mizuumi, 1954)
The House of Sleeping Beauties (1961)
The Old Capital (Koto, 1962; English translation 1987, 2006)
Palm-of-the-Hand Stories
Beauty and Sadness (Utsukushisa to Kanashimi to, 1964)
Türkçede Yasunari Kavabata
Bin Beyaz Turna
Go Ustası
Kiyoto
Kiraz Çiçekleri
Karlar Ülkesi
Uykuda Sevilen Kızlar
Yasunari Kawabata Kitapları - Eserleri
- Kiraz Çiçekleri
- Kyoto
- Karlar Ülkesi
- Bin Beyaz Turna
- Uykuda Sevilen Kızlar
- Dağın Sesi
- Göl
- Go Ustası
- The Old Capital
- First Snow on Fuji
- Seçilmiş Əsərləri
- The Dancing Girl of Izu and Other Stories
- Beauty and Sadness
- Kiraz Çiçekleri
Yasunari Kawabata Alıntıları - Sözleri
- Haylaz yaradılışlı kimseler rahatları bozulmasın diye, girdikleri çevrenin rengini almaya alışırlar. (Karlar Ülkesi)
- Ruhumun fırtınaları seni de almasın diye gülümsedim sevgilim sana.O kadar gülümsedim ki beni palyaço sandın.Sonra ne ciddiyetimiz kaldı ne de aşkımız. Gülümsemelerim içinde boğuldum ve sonra seni de bulamadım.Neredesin kiraz çiceğim, sevgilim ?Yeter ki sen iste palyaço da olurum. (Kiraz Çiçekleri)
- Kikukonun burnundan qan fəvvarə vurdu,yox,fəvvarə vuran Kikukonun əzablarıydı. (Dağın Sesi)
- Servilerin hepsi eğilip bükülmeden dimdik yükseliyor. İnsanların karakteri de keşke öyle olsa diyorum kendi kendime. (Kiraz Çiçekleri)
- [...] kalbini başkalarına açmayan, içini özgelerine dökmeyen birinin hiç değilse, kendi kendine konuşmaya, dertleşmeye ihtiyacı vardır. [...] (Karlar Ülkesi)
- [...] dalga dalga pişmanlıklar içinde güçsüz, çaresiz - elinden gelen tek şey kendini akıntıya kaptırmaktı; [...] (Karlar Ülkesi)
- Fırtınalar ağaçların iyice kök salmalarını sağlar. (Dağın Sesi)
- Sesini duyduğum zaman sesinden başka her şeyi unutuyorum. (Göl)
- Erkeği «şeytanlar âlemi»ne sürükleyen, görünüşe göre, kadın vücududur kesinlikle. (Uykuda Sevilen Kızlar)
- Servilerin hepsi eğilip bükülmeden dimdik yükseliyor. İnsanların karakteri de keşke öyle olsa diyorum kendi kendime. (Kiraz Çiçekleri)
- «Fakat hayır.. Mutlu bir genç bayanın yanında.. sizin mutluluğunuz bir gençlik ve sıcaklık rüzgârıymış gibi üzerime doğru esiyor.» «Mutlu muyum ki ben?» diye Çieko bir kez daha sordu. Ansızın gözlerinden tasa dolu bir gölge kaymıştı. Bakışlarını yere indirdi. Ve gölün suları gözlerinin içinde yansıdı. (Kyoto)
- Kimi insanlara ne kadar yakınlık duyuluyor,ne kadar sevgi besleniyorsa,onları gözünde canlandırmak da o kadar zor oluyordu,ve herhangi bir şey ne kadar çirkinse,bellleğede o kadar pürüzsüz yerleşiyordu. (Bin Beyaz Turna)
- "Peki, cehennem nedir? Sevgili kızımız olmazsa, burası zaten bizim için cehennem demektir." (Kyoto)
- Zaman Geçti. Ancak zaman birçok akışta akar. Bir nehir gibi, içsel bir zaman akışı bazı yerlerde hızlı, diğerlerinde yavaş akacak, hatta belki de umutsuzca duracaktır. Kozmik zaman herkes için aynıdır, ancak insan zamanı her insanda farklılık gösterir. Zaman tüm insanlar için aynı şekilde işler; ama her insan zaman içinde farklı şekilde yüzer. (Beauty and Sadness)
- Güzel bir hayalden insan asla bıkmaz. (Kiraz Çiçekleri)
- Belki de tüm insanlar terkedilmiş çocuklardır. Doğmak, Tanrı'nın bizleri bu dünyaya salıvermesi gibi bir şey. (Kiraz Çiçekleri)
- Kimi insanlara ne kadar yakınlık duyuluyor, ne kadar sevgi besleniyorsa, onları gözünde canlandırmak da o kadar zor oluyordu ve herhangi bir şey ne kadar çirkinse, belleğe de o kadar pürüzsüz yerleşiyordu. (Bin Beyaz Turna)
- Ağustos henüz yeni başlasa da sonbahar böcekleri şimdiden ötüyordu. Yapraklardan çiy damladığını duyar gibi oldu. Sonra dağın sesini işitti. (Dağın Sesi)
- "İnsanın hiçbir şey düşünmeden de kendini mutlu hissettiği anlar olur.“ (Kiraz Çiçekleri)
- Bir kişiye anlatmak herkese anlatmak demektir. (Göl)