diorex
sampiyon

Beyaz Zambaklar Ülkesi - Grigory Petrov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beyaz Zambaklar Ülkesi kimin eseri? Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabının yazarı kimdir? Beyaz Zambaklar Ülkesi konusu ve anafikri nedir? Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabı ne anlatıyor? Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabının yazarı Grigory Petrov kimdir? İşte Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 07.02.2022 02:08
Beyaz Zambaklar Ülkesi - Grigory Petrov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Grigory Petrov

Çevirmen: Sabri Gürses

Orijinal Adı: Финляндия, страна белых лилий

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9786053141952

Sayfa Sayısı: 208

Beyaz Zambaklar Ülkesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Halkın hafızası hâlâ bir muammadır: Yüz yıl önce bütün Rusya’da yankılanan, ülkenin dört bir yanından hayran kalabalıkları kendine toplayan, ateşli gazete tartışmalarına yol açan Grigoriy Spiridonoviç Petrov isminin yüz yıl sonra artık sadece uzman tarihçilerin bildiği bir isim olacağı kimin aklına gelirdi...

Grigoriy Petrov bir rahip olarak ünlendi. Parlak vaazları ve konuşmaları bütün Petersburg’da konuşuluyordu. Hatiplik yeteneği Petrov’da edebi yetenekle kaynaşmıştı. Filozof Rozanov şunları söyler onun için: “Kitap piyasasına hâkim olanın Tolstoy ve Maksim Gorki değil, rahip Petrov olduğu rahatça söylenebilir; Petersburg’da en sevilen, sıradan halk tarafından da sevilen bir vaiz o...”

Petrov 1920 yılının sonunda Kırım’dan göç etti. Öldükten sonra bile ismini yaşatacak olan kitabı 1923 yılında yazdı. Kitap hem yazarından daha uzun ömürlü oldu, hem de en az yazarınınki kadar şaşırtıcı olan maceralı bir hayat sürdü. Beyaz Zambaklar Ülkesi, Finlandiya’dır. Ama Petrov’un çok iyi bildiği ve uzun süre yaşadığı Finlandiya değil, ideal bir devlet, “vaat edilmiş ülke” ne olursa olsun gidilmesi gereken mükemmel bir ütopyadır. Çünkü Finlandiya, Petrov’a göre, yoksulluktan ve olanaksızlıktan çıkmış, ekonomi, politika ve kültür alanlarında ideal bir toplumu yurttaşları, “hayat mimarları” yorulmak bilmeden çalışan insanlar sayesinde inşa etmiştir.

Bu çarpıcı roman “hayatın yenilenmesi” için bir rehber niteliğindedir...

Beyaz Zambaklar Ülkesi Alıntıları - Sözleri

  • "Sev, sev, sev! İnsanları sev! Her çeşit insanı sev! Yaşayan her varlığı sev! Tüm dünyayı sev. Ağacı da taşı da tarladaki kum tanesini de gökteki yıldızı da sev. Her şeyi sev! Her şeye hayat vereni sev!"
  • Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir.
  • Herkes hayattan sadece bir şeyler almaya bakıyor. Fakat kimse hayata bir şeyler katmayı düşünmüyor.
  • Can sıkıntısı ve bir daralma vardı içimde.
  • İmkânım olsaydı yalanı dünya üzerinden kaldırmak için bütün insanları yok ederdim.
  • “Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir. Devletin kendi kendini yok edişi, intihar etmesi demektir.”
  • Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar. Gençlere terbiye verdiğinizi söyleyebilir miyiz? Hayır!
  • "Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar."
  • "İnsanlar tatlı yalanlardan hoşlanır."
  • Kaba küfürlerle konuşmak, köpek ulumasından daha kö​tüdür.
  • "Sev, sev, sev! İnsanları sev! Her çeşit insanı sev! Yaşayan her varlığı sev! Tüm dünyayı sev. Ağacı da taşı da tarladaki kum tanesini de gökteki yıldızı da sev. Her şeyi sev! Her şeye hayat vereni sev!"
  • Herkes yaşam şartlarının zorluklarından, çekilen acılardan şikayetçi ama kimse yaşamı düzeltmek için bir şeyler yapmak istemiyor.
  • “Şükürler olsun ki, gençler her şeye yeniden başlıyor: Yaşamı daha iyi, daha akıllı, daha güzel bir düzene sokacaklar.„

Beyaz Zambaklar Ülkesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Aydınlanma: Herkese Merhabalar! Beyaz Zambaklar ülkesinde kitabını henüz bitirdim ve bilgiler tazeyken söze hemen başlamak istedim zira kitabı okurken inceleme yapacağım anı sabırsızlıkla bekliyordum. Kitap Grigoriy Petrov'un 1920'li yıllarda yazmış olduğu bir kitap ve kitapta Findanliya'nın kuruluşunu bataklıklar ülkesi bir ülkenin Beyaz zambaklar ülkesine dönüşümünü anlatıyor. Sadece bu konu bile ilgi çekiciyken Mustafa Kemal Atatürk'ün şiddetle önermesi ve okulların müfredatına konulmasını, özellikle istemesi beni daha da ilgisi altına aldı. Kitabın ilk 51 sayfasında yazar ile ilgili kısımlara değiniliyor . Beyaz Zambaklar ülkesi bu sayfalardan sonra başlıyor eser olarak didaktik bir tarzda yazılmış sade bir eser. Anlatımı sade ve anlaşılır ben koridor yayınlarından okudum ve çeviri olarak beğendim, öneriler üzerine bu yayını tercih etmiştim zaten. Kitabı okuyup bitirdikten sonra idealist bir ruha bürünüyor ve daha önce neden okumadığınızı sorguluyorsunuz. Finlandiya'nın eğitim olarak ne kadar ileride olduğunu bilmeyeniniz yoktur peki yıllarca baskı altında kalmış ve herhangi bir gücü olmayan bir ülke şu an ki konumuna nasıl geldi dersiniz? Bir avuç aydının isteyip ,çabalamalarıyla ve halkın bu direnişe ayak uydurulması ile hakedilmiş bir zafer bu. İlk öncelik eğitime önem vermişler ama öyle genel geçer değil gerçekten 7sinden 70ine. Kitabı okurken şu kısım çok hoşuma gitmişti yaşlı insanlar bir ayağım çukurda ben öğrensem ne öğrenmesem ne demeden her gün sayısızca kitap gazete okumuşlar, okuma yazma bilmeyenler de torunlarına veya komşu çocuklarına okutmuşlar. Böylelikle çift taraflı bir gelişim sağlanmış hem yaşlılar, hem çocuklar açısından. Finlandiya ile ilgili diğer bir dikkatimi çeken konu ise "Bizi bitirmek istiyorsanız okullarımızı elimizden alın" demeleri. Eğitime ne denli önem verildiği bu cümlelerden kolayca anlaşılmakta. Eğitimsiz bir toplum yokolmaya mahkumdur ne yazık ki. Bu bilinçlerine hayran olmamak elde değil. Uzun zamandır gündemimde olan bir konu vardı: Ülkemiz.. Sanırım herkesin de gündeminde. Bir şeylerin yanlış olduğunun farkındayız ama sanki çıkamıyoruz bu durumun içinden yada nasıl çıkabileceğimizi bilemiyoruz. Sorsan herkes mutsuz, umutsuz en çok da şikayetçi... Haksızlar mı peki ? Hayır değiller. Peki ne yapmalı ? Bu konuyla ilgili çevremdeki insanlarla sürekli bir görüş halindeyim. Ben bir öğretmenim yıllardır bu işin içerisindeyim ve her zaman şiddetle önerdiğim ve kendi nacizane çabalarımla yapmak için didindiğim belli uğraşlar vardı. Bunlara birazdan değineceğim ama öncesinde şunu sormak istiyorum. Her birimiz bir yerlere gelebilmek için sayısız eğitim ve öğretimden sayısız sınavdan geçiyoruz değil mi ? Lakin şunu hiç sorguladınız mı anne baba olmak için neden herhangi bir şart aranmıyor ? Ya da hadi aranmadı diyelim ki neden bir eğitime tabi tutulmuyorlar. Onlar ki geleceğimizin ilk eğitimini veriyorlar ama nasıl bir eğitim vereceklerinden bi haberler. Böylelikle ne mi oluyor: Ben her bir sorunlu öğrencimi araştırdığımda altında sorunlu bir aile yatıyor. Kitapta çok beğendiğim ve severek alıntıladığım bir söz vardı:" Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar." Ne kadar da haklı bir laf... Çocuklarını dinlemeyen, onları önemsemeyen, bireyselleştiğini fark etmeyen bir aileden gelen ilgisiz bir çocuğa eğitim ve öğretim o kadar zor ki.. Öncelik aile eğitimi diyorum her zaman dediğim gibi. Ruhlarında aydınlık olmayan insanlar nasıl bir yola ışık tutabilirler ? ya da o yolda yürüyenler yolun sonuna nasıl ulaşabilir sormak istiyorum? Bunlar benim nacizane görüşlerim. Okuyan herkese minnettarım. Görüşleriniz ve fikirleriniz benim için çok önemli bu konularda ne yapılabilir aydınlanma için napabiliriz benimle paylaşırsanız memnun kalırım. Herkese iyi okumalar diliyorum. (Merve Bulut)

Hayatın Mimarları: yazar/grigory-petrov , herkesi çeken bir anlatım biçimi olan usta bir papaz iken, dönemin en çok okunan yazarlarından birine dönüşmüştür.Büyüklüğünü mukayese etmek amacı ile kıyaslandığı kişilerden birinin yazar/lev-tolstoy olduğunu söylemek sanırım yeterli olacaktır.Kiliseyi eleştiren bi mektuptan dolayı papazlıktan yani kiliseden kovulması olayı onun ünlenmesini sağlamıştır.Rusya dan kitapları ile alakalı olarak yasaklar yemiştir.Birçok ülke gezmiş, konferanslar vermiş ama en çok Finlandiya ya aşık olmuştur.Kısa süre ülkemizde Gelibolu da yaşamıştır. kitap/beyaz-zambaklar-ulkesi--187, Türkiye de ve Bulgaristan da en çok okunan kitaplardandır.Kitap ülkemize de Bulgaristanda yaşayan Türkler vasıtası ile girmiş ve ilgi çekmiştir.Çağdaş Türkçe ile yayınlanan kitaplar içinde en cok satan kitaptır.1928 de ilk çevirisi yapılmış kitap, Atatürk ün gençlere önerdiği 5 kitaptan da biridir.İlk çeviri yazar/ali-haydar-1 yapmış ve bu çeviri çok beğenilmiştir.Koridor yayıncılık iyi çıkarmış ben beğendim arkadaşlar.Tam metin ve resimli.Çeviri iyi. Kitap, Zidari Jivota ismi ile 1923 de Sırpça yazılmıştır.1925 de ise Bulgarca V stranata na belite lilii adıyla yazılmıştır.Yani Beyaz Zambaklar Ülkesinde.Yazar Petrov, kitabın basımını görmeden vefat etmiştir. Kısaca kitap Finlandiya halkının cehaletle savaşını ve geldiği son noktayı anlatarak bizlere ders çıkarmamızı amaçlayan bir etki ile anlatımını sürdürüyor.Snellman ve diğer önemli Fin aydınlarının mücadelesi anlatılıyor. Kitapta gerçek ve hayali kişiler.Gercek ve hayali olay ve hikayeler vardır.Yazar, Finlandiya yi baştan sona gezmiştir ve bu ulkeyi cok iyi bilmektedir. Kitabın başında Finlandiya nın kısa bi tarihi yer alır.Rusya dan umudunu kesen Petrov, diğer vatanı bildiği Bulgaristan ve Yugoslavya dan da böyle faydalı vatan aşığı kişilerin çıkmasını istediğinden bu kitabı yazmıştır. Kitap, Mene,Tekel,Peres diyerek başlar.Yani eski devletin kaçınılmaz sonunun habercisi bir yazı ile. Ülkenin güçlü veya zayıf olması sadece yöneticilerin değil herkesin sorunudur.Tolstoy a göre hayatı yönlendiren ve akışını belirleyen halktır.Ama Petrov a göre ise o ülkeden çıkan kahramanlardır.Anladığım kadarı ile Atatürk ü etkileyen kısımda bu bakış açısı olabilir. Petrov, Habil ve Kabil olayının Finlandiya da bir tiyatrosuna katılır ve bu gösteri onu çok etkiler. Kitapta genel olarak peki neler der bizlere:Halk nasılsa onu yönetenlerde öyledir.Eğitmen ve din sınıfı çalışanlarına Snelman önem vermiştir.Dinsizlik, manevli fakirlik ve hastalıklı ruhtur demiştir.Memuriyetle alakalı işinizi kazandığınız parayı hak ederek yapın der.Askeriye ile ilgili disiplin ve insanlara birşeyler katabilecek ortam olarak bahseder.Subaylara özel bi parantez açar.Önce kendinizi geliştirin der.Futbol İngiliz kültürüdür ve vatana bi faydası yoktur der.Anne babalar önce gençleri eleştirmeden kendilerini eleştirsinler der. Hangi işi yapıyorsan yap o işte en iyisi olmaya çalış der. Halka verdiğin hizmet küçük olsun, büyük olsun önemli değil sadece vermeye devam et diyor.Halk anlamaz, yapamaz, beceremez diye düşünme çabala ve vermeye devam et diyor. Kitap, genel anlamda ülken için yap, ülken için çabala, bizden bir yol olmaz deme, bak yapamıyorlar deme, ağlama, şikayetlenme, hırslan ve geliştirmek için işin ne olursa olsun bir adım at diyor. Kitabın niyeti iyi, amacı iyi.Güzel anlatılmış. Puanım 8. (Emre Bulut)

Çocuklukta kalan kitap okuma heyecanımı geri getiren mükemmel kitaptır. Her bireyin kendini ve dolayısıyla ülkesini ileri seviyeye taşımada ilham vericek bir kitap. Özellikle Reçel Kralı Jarvinen bölümü muhteşem. (Şafak KARAGÖZ)

Kitabın Yazarı Grigory Petrov Kimdir?

Grigory Spiridonoviç Petrov, 20. yüzyıl başında Rusya’nın en tanınmış papazlarından, en çok okunan halk yazarlarından birisi idi. Görüşleri nedeniyle kiliseden kovulduktan sonra kendisini tamamen yazarlığa verdi; gazeteci ve hatip olarak kitleleri etkilemeyi sürdürdü. Bolşevik Devrimi gerçekleştiğinde ülkeden kaçmak zorunda kaldı, Yugoslavya Krallığı’nda geçirdiği son yıllarında pek çok eser kaleme aldı, konferanslar verdi. Eserleri, Sovyet döneminde ülkesi Rusya’da yasaklanmıştır ancak Bulgaristan’da ve o yıllarda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde etkili olmuş, devrin aydınlarını etkilemiştir. Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı, Türkçe’de en çok okunan yabancı eserler arasına girmiştir.

1869 yılında Peterburg’a bağlı Yamburg kasabasında dünyaya geldi. Babası bir meyhane garsonuydu. 1886’de din okulundan, 1891’de Peterburg İlahiyat Akademisi’nden mezun oldu ve din görevlisi olarak tayin edildi. Kilisedeki görevinin yanı sıra Mihaylov Harp Okulu, Aleksandrov Lisesi, Teknik Okulu ile Peterburg’un farklı liselerinde ders verdi. Bir hatip, gazeteci ve hoca olarak ünü yayılınca Çarlık ailesi tarafından prensleri eğitmesi için saraya davet edildi. Ancak fikirleri Kilise yöneticilerini rahatsız etmeye başlayınca 1903 yılında okullarda verdiği dersler kendisinden alındı ve kilisedeki görevinden çıkarıldı; saraydaki işinden de ayrılmak zorunda kaldı. 1907 yılında “zararlı gazetecilik faaliyetlerinden ötürü” Petersburg yakınında bir manastıra sürgün edilen yazar, manastırda bulunduğu sırada, adaylığını koymadığı halde Rusya’nın ikinci Duma’sına milletvekili seçildi. 1908 yılında Kilise yönetimine hitaben yazdığı mektupta yer verdiği eleştirilerine bağlı olarak Kiliseden aforoz edildi. Kendisine karşı açılan dava sonucunda din görevliliği mesleğinden ihraç edildi, 7 yıl Peterburg ve Moskova’da yaşaması yasaklandı ve 20 yıl bir süreyle devlet işlerinde çalışmaktan men edildi. Papazlık rütbesi alındıktan sonra ünü daha da artan yazar, 1908 yılından itibaren Kırım’da ikamet etti. Rusya’da ve yurtdışı ülkelerde gezerek çok sayıda konferans verdi. Yurtdışında gezdiği yerler arasında en çok Finlandiya’dan etkilendi. Yazıları, “Russkoye slovo” adlı gazetede her gün yayımlandı. Kitapları Balkan ve Avrupa ülkelerinde çevrilip yayınladığından yurtdışında tanındı. Petrov, Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevikleri rahatsız eden görüşleri nedeniyle çeşitli baskılar görüyordu; ihtilal kaosunda yakınlarını ve oğlunu kaybetmişti. 1920’de Kırım’dan kalkan ve içinde ülkeden kaçan Denikin Ordusu mensuplarının bulunduğu son gemiye yalınayak ve üzerindeki pijamayla binerek hayatını kurtarmayı başardı. İstanbul’dan geçtikten sonra kısa bir süre Gelibolu’da kaldı ve daha sonra bir grup Rus göçmeniyle birlikte Yugoslavya Krallığı’na geçti. Sanatçı, Yugoslavya Krallığı’nda yöneticiler tarafından büyük ilgi gördü ve Belgrad Üniversitesi’ne profesör olarak tayin edildi. Son yıllarında üniversitedeki derslerinin yanı sıra, tüm ülkeyi gezerek konferanslar verdi; hatip ve gazeteci-yazar olarak büyük bir üne kavuştu.

1925 yılında sağlık durumu kötüleşen Petrov, mide kanseri nedeniyle ameliyat için devlet imkânlarıyla Paris’e gönderildi; ancak iyileşemeyerek 18 Haziran 1925’te hayatını kaybetti. Yakılan naaşının külleri eşi ve kızının yaşadığı Novi Sad kasabasında defnedildi. Mezarı daha sonra kızı tarafından Münih şehrinin Ostfriedhof Mezarlığına nakledildi.

Bulgaristan’da yaşayan arkadaşı Bojkov’un bu ülkede kurduğu “Petrov Kültür ve Eğitim Cemiyeti” sayesinde kitapları Bulgarca’ya çevrilip yayımlanan yazar, bu ülkede büyük ilgi gördü. Özellikle 1925 yılında Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Finlandiya) adlı eseri Bulgaristan’da yayımlandığında Bulgar Eğitim Bakanlığı tarafından kitlelere önerildi ve Bulgaristan’da tüm eserlerine karşı büyük ilgi doğdu.

Petrov’un kitaplarının başarısı Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türkleri yoluyla Türkiye’ye ulaştı. 1928 yılında 3 ayrı kitabı Bulgarca’dan Türkçe’ye çevrilip basıldı. Özellikle Ali Haydar Taner’in çevirisi ile yayımlanan Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı yapıt, Türkiye’deki aydınların dikkatini çekti. Kitabın içindeki fikirler ülkede uygulanması gereken bir eğitim ve kalkınma modeli olarak görüldü. Eser, 2008’e kadar dört defa Türkçe’ye çevrildi ve en az 41 kez baskı yaptı.

Grigory Petrov Kitapları - Eserleri

  • Beyaz Zambaklar Ülkesi
  • İdealist Öğretmen
  • Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen
  • Deli Profesör
  • Sokrat ve İnsanlar
  • Büyük Adamlar

Grigory Petrov Alıntıları - Sözleri

  • Kendi halkının yetiştirilmesiyle ilgilenmek istemiyor aydınlar. Sonuç olarak sarhoş, hasta , ezilen ve eğitimsiz kitlelerle karşı karşıya kalıyorlar. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)
  • Dünyada pek çok sihirbaz var. Ve her insan, eğer isterse, kendi yaptığı işte sihirbaz olabilir. (İdealist Öğretmen)
  • "Sizler küçük, zavallı toprak solucanlarısınız. Sadece sürünüp titremeyi bilirsiniz. Korkunun çocuklarısınız siz. Dininizi bile yanlış anlıyor, sürekli korkarak, titreyerek ve inleyerek inanmayı tercih ediyorsunuz. Eğer hakikaten de ruhen yaratıcının çocukları olsaydınız, alnınızı toprağa değdirmez, yüzüstü yere yatmazdınız. Sizler de hayat dağıtır, büyür, zirvelere ulaşmaya çalışırsınız." (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)
  • "Zaten doğru düşünen herkes, 'krallık da cumhuriyet de, krallar ve cumhurbaşkanları da, kanunlar da memurlar da,' hep halk için ve halkın emrinde olmalıdır." (Sokrat ve İnsanlar)
  • Ve her insan, eğer isterse, kendi yaptığı işte sihirbaz olabilir. (İdealist Öğretmen)
  • Tanrı halkın ruhunda ölüyor! Bu ölümden daha feci ne olabilir? (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)

  • Her birinizin işlenmemiş, ancak değerli bir insan cevheri olduğunu unutmayın. (İdealist Öğretmen)
  • Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)
  • İşte, ben, bugün, milletin ruhunun derinliklerinde binlerce yıldan beri gizli kalmış büyük yetenekleri ortaya çıkarmak için köylere gidiyorum (Deli Profesör)
  • Işte bütün insanlığın dahi ressamı, Hollanda'nın büyük sanatçısı, Amsterdam gibi büyük ve zengin bir ticaret şehrinde ömrünün son günlerini böyle bir yoksulluk içinde geçirmiştir. Bugün Rembrandt Amsterdam şehrinin ve Amsterdam'daki Güzel Sanatlar Müzesi'nin övünç kaynağıdır. Şehrin tek meydanı'nın adı Rembrandt Meydanı'dır. (Büyük Adamlar)
  • Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir. (Beyaz Zambaklar Ülkesi)
  • "Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar." (Beyaz Zambaklar Ülkesi)
  • Kilise büyükleri, sizlere olan konuşmamı bir yardım çağrısıyla bitiriyorum: Halkımızı kurtarın! Ona Tanrı'yı verin. Ölü inanç formüllerini değil, ruhlarında Tanrı'yı duyacakları canlı bir his verin. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)

  • Dünyadaki hiçbir hükümetin gücü, şişedeki şeytanın gücü kadar büyük değildir. Şişedeki şeytanın ordusu dünyanın en kalabalık ordusudur. Bu ordu, boyuna seferberliğe devam eder ve hiçbir nefer bu oryddan kaçmak istemez. (Deli Profesör)
  • İlk zaferiniz, öncelikle kendiniz olmalıdır. Kendinizi zehirlemeyin. Sağlığınızı koruyun. Kanınızı, beyninizi ve kalbinizi temiz tutun. (İdealist Öğretmen)
  • Büyük adamları aramıyorlar ortaya çıkarmak için uğraşmıyorlar. Bunların ortaya çıkışını hala rastlantıya ve şansı bırakıyorlar. Örneğin inci avcıları denizin dibine inip de inci aramak yerine deniz kenarına oturup dalgaların incileri karaya atmasını bekleselerdi acaba ellerine bir şey geçer miydi? (Büyük Adamlar)
  • Halk, devletin temelini oluşturur. Zayıflarsa, bütün ülke zayıflar. (İdealist Öğretmen)
  • Okullarda çocuklara doğru dürüst bir eğitim vermiyorlar. Hayatı anlamanın metodunu öğretmiyorlar; insanların ruhlarında gizlenmiş olan duyguları uyandırmıyorlar. Milyonlarca insanımızın beyinleri, işlenmemiş çorak topraklar gibi duruyor, hiçbir meyve vermiyor. (İdealist Öğretmen)
  • “Şükürler olsun ki, gençler her şeye yeniden başlıyor: Yaşamı daha iyi, daha akıllı, daha güzel bir düzene sokacaklar.„ (Beyaz Zambaklar Ülkesi)
  • Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalim de olsalar kendi halklarının birer parçasıdırlar. Milletlerinin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdürler. Halk nasılsa onlarda öyledir. HER HALK HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE YÖNETİLİR. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)

Yorum Yaz