Beyaz Diş - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beyaz Diş kimin eseri? Beyaz Diş kitabının yazarı kimdir? Beyaz Diş konusu ve anafikri nedir? Beyaz Diş kitabı ne anlatıyor? Beyaz Diş kitabının yazarı Jack London kimdir? İşte Beyaz Diş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.02.2022 14:00
Beyaz Diş - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jack London

Çevirmen: Levent Cinemre

Editör: Müge Karalom

Editör: Ruken Kızıler

Orijinal Adı: White Fang

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053600138

Sayfa Sayısı: 258

Beyaz Diş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Jack London’ın Issız Diyarı, yabanı, buz kalpli Kuzey Toprakları’ndaki hayatı konu edindiği ikinci romanı Beyaz Diş’tir. Vahşetin Çağrısı’na kendini bırakmış bir annenin yavrusu Beyaz Diş’in diyarıdır anlatılan. Onun hayranlık uyandırıcı zekası ve içgüdüleriyle kendini var edişinin ve "insan tanrılar"ın yaşamına geri dönüşünün enfes hikayesi...

Beyaz Diş Alıntıları - Sözleri

  • Zaten sevgi nedir doğru düzgün bilmiyordu
  • ...ne yaptığını bilen haklı bir insanın öfkesiydi bu...
  • .... ama kimi zaman her şeye bu kadar kolayca katlanamıyordu ...
  • Yenilgiyi peşinen kabul etmek demek yarı yarıya yenilmek demektir.
  • Garip alışılmadık duygular uç veriyordu içinde
  • Çaresizliğiyle birlikte umutsuzluğu da artıyor, daha yüksek sesle çığlık çığlığa ağlamaya devam ediyordu
  • Kaderini başkasının ellerine bırakmak, varoluşun sorumluluğunu devretmek demekti bu.
  • "İhtiyacı olan tek şey insanca muamele,"
  • Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi.
  • Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur.
  • Hayatı yuvanın duvarlarıyla sınırlıydı. Henüz dışarıdaki koca dünya hakkında hiçbir şey bilmediği için varoluşunun dar sınırlarından asla bunalmıyordu.
  • Bu dünya bomboş ve maddî çıkarların olduğu bir dünyaydı
  • Asıl yaralanan şey duygularıydı

Beyaz Diş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Beyaz Diş. Çoğu insanın çocukken okuduğu, bir kurdun hayatını anlatan kitaptır Beyaz Diş. Peki sadece bir kurdun hayatı mı bu kitap? Eğer öyle olduğunu düşünüyorsanız buyurun bir de benim gözümden ne anlatıldığını okuyun. (Spoiler olabileceğini göz ardı etmemenizi tavsiye ederim.) Beyaz Diş, kurt ve köpeğin birleşiminden meydana gelen bir melez. Bence yazar/Jack-London'ın böyle bir karakter oluşturmasının sebebi var. Kurt, insanın içindeki özgür olma isteğini, vahşiliğini ve “kötü”yü temsil ederken; köpek, insanın evcil, uysal yanını ve “iyi”yi simgeliyor. Aslında hepimiz bu iki tarafı da benliğimizde taşıyoruz. Ancak yetiştirilme şeklimizden tutun da yaşadığımız her şey hangi tarafın baskın olduğunu etkiliyor. Bir insan hem iyi hem de kötü olma potansiyeliyle doğar, aynı Beyaz Diş’te de olduğu gibi. Nasıl ki yaşadığı ortam onu kötü olmaya ittiyse de sevgiyi bulduğunda aynı şekilde iyi yanını açığa çıkarmayı başardı. (Bknz 1: Sayfa 155. “Beyaz Diş’in hamuru, olduğu şey haline gelene kadar böyle biçimlendi; aksi ve yalnız, sevgisiz ve acımasız, bütün türünün düşmanı bir köpek.” Bknz 2: Sayfa 169. “Onun hamurunu yoğurup doğanın düşündüğünden çok daha acımasız bir şey haline gelmesini sağlayan, bu ortamdı, bu adamlardı.”) Beni bıraksanız üstüne daha saatlerce konuşabilirim ama bu kadarı yeter sanki. Eğer bu kitabı okumuş ama henüz “Vahşetin Çağrısı” kitabını okumadıysanız, şiddetle okumanızı öneririm. Birbirini tamamlayacak benzer hikayeler olduğu kanısındayım. Eğer ki iki kitabı da okumadıysanız, önce “Vahşetin Çağrısı” kitabını okuyup daha sonra da “Beyaz Dişi” okumanız sizin daha keyifli bir okuma yapmanıza yardımcı olacaktır. Teşekkür ederim. .-. (Okuma Meraklısı)

BİR KURDUN DEĞİL, TÜM İNSANLIĞIN ÖYKÜSÜ: "Beyaz diş" Jack London'un macera türünde yazdığı bir romanıdır. Araştırdığım kadarı ile ilk kez 1906 Mayıs-Ekim arası "The Outing Magazine" adlı bir dergide yayınlanmaya başlamış ve daha sonraları birçok dile çevrilmiş ve birçok yayinevi tarafından yayımlanmıştır. Ben Türkiye iş bankası kültür yayınlarının modern klasikler dizisine ait, Levent Çinemre'nin çevirmenliğini yaptığı basımı okudum. Bu vesile ile emekleri için kendisine teşekkür ederim. Roman, bir kurdun destansı yaşamöyküsü. Yeri geldiğinde agresif, yeri geldiğinde dost, yeri geldiğinde sevecen olan bir kurdun hikâyesi. Bazı zaman neden agresif? Bazı zaman neden dost? Ve bazı zaman neden sevecen? İşte bunun hikayesi. Bu kurdun adı Beyaz diş. Beyaz diş yuvası olan mağaranın zifiri karanlık bir köşesinde açar dünyaya gözlerini. Tıpkı içinde bulunduğu karanlık ortam gibi, Beyaz Diş'te aydınlanmayı, şekil almayı bekleyen bir hiçtir daha. Daha tahlil içeren bir tabir söylemek gerekir ise, dünya ile içgüdüleri hariç bir bilgi, her hangi bir yönelimi olmayan günahsız bir canlıdır daha. Bu canlının serüveni anlatılır. Vahşi hayatın kucağında bazen bir sincabı avlarken, zamanı gelip te annesi onu terk ederken, kendisi gibi yırtıcı başka bir hayvan ile karşı karşıya kalıp hayatta kalmak için dövüşürken yoğurulur Beyaz Diş'in hamuru. İNSANLIĞIN SERÜVENİ Mİ? BEYAZ DİŞ'İN SERÜVENİ Mİ BU? Aslında Beyaz Diş üzerinden bize insanoğlunun serüvenini anlatmış Jack London. Vahşi hayatın bağrından kopup, bugün kurulu olan düzene hakim insanoğlunun serüvenini. Beyaz diş iç güdülerini yasaları olarak görüyordu, iç güdülerinin onu yönlendirdiği her seyi değiştirilemez yasalar olarak görüyor ve aklının köşesine o şekilde yazıyordu. Bir keresinde gezerken çalılıkların arasında bir ses duymuştu. Girip baktığında bu sesin 5-6 tane kar tavuğu yavrularına ait olduğunu gördü. İç güdüleri, onları yemesi gerektiği duygusunu bırakmıştı benliğinin her tarafına. Bu onun ilk avı idi. Ve o zaman bir yasayı daha öğrenmişti; ⤵️ "Hayatın amacı et yemekti. Et, hayatın kendisiydi. Hayat, başka hayatlarla yaşamını sürdürüyordu. Yiyenler ve yem olanlar vardı. Yasa şöyleydi: YA YERSİN YA DA YEM OLURSUN." S/83 İlkel zamanların insanoğlu üzerinde bıraktığı en güçlü izlerden biri de bu değil mi? Güçlünün güçsüzü ezdiği, güçsüz birine el uzatmak isteyen herkesi zorlamıyor mu bu vahşi içgüdü. Hayır ezmelisin yoksa ezilirsin diye. Jack London Beyaz diş üzerinden, günümüz insanlığının nasıl da vahşi içgüdülerinin esiri altında haraket ettiğini çok iyi aktarıyor. Beyaz dişin vahşi yaşamdaki serüveni bir insansın onu esir alması ile son buluyor. Ve artık evcilleştirilmeye çalışılan bir kurt-köpek serüveni başlıyor. Buradan sonra, Beyaz dişi Beyaz diş yapan her şeyi, sahibinin ona davranışı belirliyor. Romanın en can alıcı noktaları da buralar. Günümüzün hırsızları, katilleri, faşistleri'de bir zamanlar çocuktu sözlerini çok duymuşuzdur. ⤵️ "Boz Kunduz'da biraz sevgi ve şefkat olsaydı Beyaz Diş'in doğasının derinliklerindeki çeşitli iyi ve hoş özellikleri ortaya çıkarabilirdi. Ama öyle olmadı. Beyaz Diş'in hamuru, olduğu şey haline gelene kadar böyle biçimlendi; aksi ve yalnız, sevgisiz ve acımasız, bütün türünün düşmanı bir köpek."S/155 Canavar mı yaratıcaz? İnsan mı? Elbette insanın iç güdüleri var ve hiç bir insan tam manası ile mutlak doğru olamaz. Ama en azından canavar da olmaz doğru bir eğitim ve gelişim ile. Tarımın ilerlemesi ile avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçilen bir dönem var. Yerleşik hayat düzeni ile asırlar geçirip, artık yerleşik hayatin sefiri olan kabileler var. Bu dönemde hala avcı toplayıcı olarak hayatına devam eden insanlar yerleşik hayata geçmiş kabileler için artık birer vahşi. Tıpkı insanın eline esir düşüp evcilleştirilmeye çalışılan Beyaz diş gibi. Günümüzün modern köleliğinin temellerinin atıldığı dönemler bunlar. Beyaz diş sensin, benim. Beyaz dişin sahipleri ise Vahşi kapitalizm. ⤵️ "Aylar geçtikçe insanla köpek arasındaki antlaşma giderek güçleniyor, güçleniyordu. Vahşi Doğadan gelip insanla anlaşan ilk kurdun yaptığı o kadim antlaşmaydı bu. Ve onu izleyen bütün kurtlar ve yabani köpeklerin yaptığı gibi, Beyaz Diş de kendi antlaşmasının koşullarını kendi oluşturmuştu. Koşullar çok basitti . Etten ve kandan meydana gelmiş bir tanrıya sahip olmak için özgürlüğünü veriyordu. Yemek ve ateş, tanrısının koruması ve yoldaşlığı, ondan aldığı şeylerin bazılarıydı. Bunların karşılığında tanrının sahip olduğu şeyleri koruyor, onun bedenini savunuyor, onun için çalışıyor ve ona itaat ediyordu."S/131 Ayrıca söylemek istediğim, Fernando Pessoa'nın Anarşist Banker isimli kısa öyküsünü okuyan arkadaşların Beyaz Dişi, Beyaz Dişi okuyan arkadaşların Anarşist Bankeri okumasını tavsiye ediyorum. Beyaz Dişi tam manası ile okuyan bir kişi, Fernando Pessoa'nın Anarşist Bankerinin ne anlatmak istediğini çok daha iyi anlar. Anarşist Banker de insanlığın anlatılan iki hali var. Bunlardan bir tanesi, en ilkel zamanlarda iç güdülerinin yönlendirmesi ile yaşayıp, temeli sadece çoğalmak ve hayatta kalmak üzere kurulu olan insanlık. Birde şimdi ki, tamamen kurgu üzerine kurulu düzeni var. Mesela gerçekten var olan, içinde hiç bir kurgu barındırmayan iç güdülerimiz var. Mesela acıkmak tabirini kullanmamıza sebeb olan, aslında organlarımızın çalışabilmek ve bizi hayatta tutmak için ihtiyaç duyduğu maddeyi almamız gerektiğini bize o açlık hissi ile anlatan hayatta kalma içgüdüsü. Birde iç güdüymüş gibi davranan, ama aslında tamamen alışkanlık olan durum var. Mesela sigara içmek gibi. Vücudumuzun ara ara bizi belirgin bir hissiyat ile uyardığı ve sonradan kazanılmış aslında içgüdü değil tamamen alışkanlık olan durum. İşte anarşist bankerde bu anlatılır. İnsan doğal olani ister ama doğala dönemez, çünkü şimdi tıpkı içgüdü gibi davranan alışkanlıklarımız var. Kurgudan ibaret olan toplumsal düzeni yıkmak ister insan. Tıpkı Beyaz Diş'in vahşi hayattan koparılıp insanın emri altında yaşamak zorunda kaldığı dönem gibi. Oda vahşi ve özgür hayattan koparılıp, tamamı ile insanın kendisine dayattığı, insanın onun için hazırladığı kurgusal hayatı yaşamak zorunda kalmıştı. O dönemlerde hep vahşi hayatı özledi Beyaz diş. Hep o tadı aradı, hep ona ulaşmak istedi, ve kurulu düzeni yıkmak istedi. Ta ki bunun tamamen bir hayalden ibaret olduğunu anlayana kadar. Geçmişinin geri dönülemez bir biçimde değiştiğini anlayana kadar. Bizde aramıyor muyuz ilkel atalarımızın bizlere iç güdülerimiz vasıtası ile bıraktığı o tadı, o hissi, o duyguyu. Hep bir tarafımız yarım değil mi? Hep bir boşluk yok mu içimizde? Hep bir arayış içinde değil miyiz? Ve hep haksızlığa uğramış, hep bir şeyler yanlış gidiyormuş gibi değil mi? Tüm düzenin al aşağı edilip, eskiye, doğal olana dönülmesi ni isteyen bilinçsiz Anarşistler değil miyiz bir çoğumuz? Beyaz diş aradığı mutluluğu tamamı ile özgür olabileceği vahşi hayata dönme arzusunda olduğunu biliyor du, ama dönülemez olduğunu da öğrenmiş ti. Ve o mutluluğu artık kendisi için kurgulanmış mevcut hayatında aramak zorunda kaldı. Ve sonunda buldu o mutluluğu. Fernando Pessoa Anarşist Bankerinde, o kurulu kurgu üzerinde yaşamayı mümkün kılmamız gerekir diye uzun uzun anlatır. Fernando Pessoa'nın yarattığı karakter, tam bu sebepten dolayı hem Anarşisttir, hem de Banker. Tabi ki bizim Beyaz diş ne Anarşisttir ne de Banker. Beyaz diş vahşi hayattan koparılıp evcilleşen bir kurdun, ama aslında avcı toplayıcılıktan kopup modernleşen insanoğlunun öyküsüdür. Ve bu eserin içeriğin de, bireyin üzerinde eğitimin önemi, kapitalizmin doğuşu, sevginin gücü, ahlâk denilen kavrami ne belirledi? (Şu ahlâk dışı, bu ahlâka uygun gibi) ve Politika, yönetim, kanun, kural vs. vs aklınıza ne geliyorsa var. Jack London'un bu muazzam eser ile bir taş ile düzinelerce kuş vurmuş desem daha doğru tabir olur. Herkese iyi okumalar... (Adem Yavuz)

Beyaz Diş Jack London’dan Vahşetin Çağrısı’ndan sonra okuduğum 2. kitap… Beyaz Diş; 25 bölümden ve toplamda 249 sayfadan oluşuyor. Vahşetin Çağrısı’nda; Buck adlı evcil ve uysal bir köpeğin, baskı ve zorbalıkla nasıl vahşileşebileceği temele alınarak bir dizi olay anlatılıyordu. Beyaz Diş’te ise annesi köpek, babası kurt olan Beyaz Diş’in vahşilikten uysallığa evrilişi anlatılıyor. Beyaz Diş’in, konu itibarıyla Vahşetin Çağrısı ile ters bir anlatıyı oluşturduğunu söylemek mümkündür. Can Yayınlarından çıkan Beyaz Diş’in çevirisi Omca A. Korugan tarafından yapılmış. 249 sayfada bir yazım yanlışı var. Genel olarak çok iyi bir çeviri okudum. Kitaptan bazı alıntılar: “Çünkü yaşam harekettir” (10). “Yenildiğini söyleyen kişi yarı yarıya yeniktir” (29). “... çünkü yaşam ancak yapmak için donatılmış olduğu şeyi sonuna dek yaptığında zirveye ulaşır” (75). “Ama bu sevgi bir günde ortaya çıkmadı. Hoşlanma ile başlayıp oradan yavaş yavaş gelişti” (195). “... sevgisini ayağa düşürmeye niyeti yoktu” (235). Okumalısınız. (Mahir)

Kitabın Yazarı Jack London Kimdir?

12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Jack London, soyadını, henüz sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London adlı savaş gazisinden aldı. Maddi sıkıntılar nedeniyle küçük yaşta okulu bırakıp gazete satıcılığı, tayfalık, balıkçılık, istiridye korsanlığı, gazetecilik, sahil koruma devriyeliği gibi çeşitli işlerde çalıştı ve Amerikan işçi sınıfını tanıdı. 1894’te serserilik suçlamasıyla otuz gün hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını değiştirmek arzusuyla liseye kayıt yaptırdı. Lise öğrenimini bir senede tamamlayarak 1896 yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi. Bir dönem okuyabildiği üniversiteden maddi zorluklar sebebiyle ayrıldı. 1897’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı ama bir yıl sonra yine yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Yoğun bir çalışma programı hazırlayarak şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Soneler, baladlar, nükteli fıkralar, anekdotlar, korku ve serüven öyküleri yazmaya başladı. 1909’da yazdığı Martin Eden bu dönemi yansıtması bakımından otobiyografik izler taşır. İlk kitabı Kurt Dölü (1900) büyük ilgiyle karşılandı. Aynı yıl Elisabeth Maddern ile evlendi ve bu evlilikten iki kızı oldu. Ancak bu beraberlik uzun ömürlü olmadı ve 1904’te sona erdi. Charmian Kittredge ile ikinci evliliğin ardından 1916’da Kaliforniaya’daki çiftliğinde hayatını kaybetti. London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Başlıca eserleri arasında Beyaz Diş, Martin Eden, Uçurum İnsanları, Vahşetin Çağrısı yer alır.

Jack London Kitapları - Eserleri

  • Beyaz Diş
  • John Barleycorn
  • Martin Eden
  • Demir Ökçe
  • Ay Vadisi
  • Demiryolu Serserileri

  • Vahşetin Çağrısı
  • Deniz Kurdu
  • Uçurum İnsanları
  • Alın Teri
  • Şampiyon
  • Dehşet Ülkesi
  • Güneşin Oğlu

  • Yanan Günışığı
  • Kız, Kar ve Kan
  • Düş Ülkelerine Yolculuk
  • Sevginin Katıksızı
  • Tanrılar ve Köpekler
  • Suikast Bürosu
  • Kurt Dölü

  • Denizin Çağrısı
  • Midas'ın Müritleri
  • Yıldız Gezgini
  • Ölüme Boyun Eğmeyen Adam
  • Ataların Tanrısı
  • Beyaz Sessizlik
  • Can Yoldaşı

  • Devrim
  • Dönek
  • Gece Doğan
  • Halk Avcısı
  • İnsanın Sadakati
  • Meksikalı
  • San Fransisco'nun Güneyi

  • Sınıf Farkı
  • Makaloa Hasırı Üzerinde
  • Bana Göre Hayatın Anlamı
  • Hawaii Öyküleri
  • Büyük Serüven
  • Kurt Kanı
  • Yakalanış

  • Öyküler
  • Uzak Diyarlarda
  • Bir Kuzey Macerası
  • Gece Geçen Serseriler
  • Gemide İsyan
  • Geleceğin Hikayeleri
  • Beyaz Cehennem

  • Büyük Evin Küçük Hanımefendisi
  • Beyaz Diş - Madam Bovary
  • Şafak Kızı
  • Beyaz Diş - Esrarlı Ada
  • Yumruk
  • Buzun Çocukları
  • Bin Düzine Yumurta

  • Adem'den Önce
  • Oyun
  • Ateş Yakmak
  • Acemi Gece
  • Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman)
  • Kumarbazlar Cenneti
  • Vahşetin Çağrısı - Beyaz Diş

  • Ateş Yakmak
  • Hayatın Kanunu
  • Demir Yolu Çocukları
  • Kızıl Veba
  • Büyük Sorgu
  • Mapuhi’nin Evi
  • Ölümcül Dalgalar

  • Kadın Denen Mucize
  • İlk Savaş, İlk Zafer
  • İnsanlığın Sürüklenişi
  • Kepaze
  • Çinago
  • Bütün Dünyanın Düşmanı
  • Alice Ruhunu Açınca

  • Kahekili’nin Kemikleri
  • Dağ Adamı
  • Bir Dilim Biftek
  • Kırmızı
  • Tek Özgürlüğüm
  • Güneşe Doğru
  • Lost Face And Other Stories

  • Theft
  • Tom Pomplun
  • Kaval Kemikleri

Jack London Alıntıları - Sözleri

  • “Sanki kendimin dışında durmuş da kuşkuyla kendime bakıyor gibiydim.” (Deniz Kurdu)
  • Henüz çıldırmadım ama çıldırmaya başladığım zaman beni görün;))) (Büyük Evin Küçük Hanımefendisi)
  • Yaşlılık zamanlarımızda dine ihtiyaç duyarız Alice. Din bizi yumuşatır, diğer insanların zayıflıklarına, özellikle de nerede sabah orada akşam hovardalık ettikleri ve ne yaptıklarını bilmedikleri gençlik zamanlarında gösterdikleri zayıflıklara karşı daha hoşgörülü ve affedici olmamızı sağlar. (Alice Ruhunu Açınca)
  • Ömrüm boyunca gövdemle hayvan gibi çalıştım ve ne kadar çok çalıştıysam çukurun dibine o kadar fazla yaklaştım. (Tom Pomplun)
  • °• İnsan her zaman hayattan talep ettiğinin daha azını alır . (Uçurum İnsanları)
  • Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi. (Beyaz Diş)

  • “Bana o gözleriyle bir dakika içinde, bin yılda kitaplarda okuyabileceğimden daha çok şey söylüyordu.” (Büyük Sorgu)
  • Bundan şu çıkıyordu ki bir kişi dostluğun d'sini bile bilmez ama soylu biri olabilir! (Uzak Diyarlarda)
  • İnsanlar neden şarap içer, at biner, aktristleri tutar, papaz ya da kitap kurdu olur? Öyle isterler de ondan. İşte sana cevap. Hepimiz, elimizdeyse, hoşlandığımız şeyleri yapmak isteriz, elde edelim etmeyelim, istediğimiz şeylerin peşinden koşarız. (Sevginin Katıksızı)
  • Güneş her sabah doğar. (Makaloa Hasırı Üzerinde)
  • Korkak olduğu için, zorbalığı da korkaklığıyla uyumluydu. (Can Yoldaşı)
  • Derler ki, bu aşk hayattan bile daha kıymetliymiş, aşık olanlar böyle söyler. Bir kadın ya da erkek, birini dünyadaki herkesten daha fazla severse, o zaman aşık olduğunu anlar. Böyle denir ama kelimelerle açıklamak fazlasıyla zor. Sadece bilirsin işte, o kadar. (Kadın Denen Mucize)
  • “Kalbimde sana duyduğum hisler yıldızlar kadar parlak ve çok, bunu ifade edebilecek bir dil yok. Sana nasıl anlatabilirim ki? Oradalar... Görüyor musun?" (Kadın Denen Mucize)

  • Tekdüzelikten uzak olması belki de serseri yaşantısının en güzel yanıdır. Topluluklar hâlinde yaşayan serserilerin ülkesinde, yaşamın yüzü sık sık biçim değistirir. (Demir Yolu Çocukları)
  • Yaşamaktan mutluyum, kendi akıl ve gücümden mutluyum, işleri yapmaktan mutluyum, kendim için yapmaktan. Bundan başka yaşamak için bir neden olabilir mi? Kendimden ve yaptığım işlerden keyif almayacaksam, neden yaşayayım? (Buzun Çocukları)
  • “Aramızda küçük bir tartışma yaşadık ve yapabileceğimiz en iyi şey, bunun bu kadarla kalmasını sağlamak.” (Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman))
  • Kötü olan iyi olanı bozar, her şey birlikte iltihaplanır. (Uçurum İnsanları)
  • Bugün n'oluyor, ilkokuldan sonra ortaokul, lise, sonra üniversite, sonra ya memur oluyoruz ya doktor moktor, bildiğimiz serüvenleri de sadece kitaplardan öğreniyoruz. (İlk Savaş, İlk Zafer)
  • Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu ve öyle olmalı zaten. En tatlı et kıtlıktan sonra gelen ve en yumuşak yatak da zor bir avdan sonra yatılandır. (İnsanın Sadakati)
  • Kazanılacak bir oyun gibi gördükleri şeyi yıllarca oynayan insanları izledim. Sonunda kaybettiler... (Dönek)

Yorum Yaz