Başkan Babamızın Sonbaharı - Gabriel Garcia Marquez Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Başkan Babamızın Sonbaharı kimin eseri? Başkan Babamızın Sonbaharı kitabının yazarı kimdir? Başkan Babamızın Sonbaharı konusu ve anafikri nedir? Başkan Babamızın Sonbaharı kitabı ne anlatıyor? Başkan Babamızın Sonbaharı kitabının yazarı Gabriel Garcia Marquez kimdir? İşte Başkan Babamızın Sonbaharı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Çevirmen: Tomris Uyar
Orijinal Adı: El Otono Del Patriarca
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750736841
Sayfa Sayısı: 256
Başkan Babamızın Sonbaharı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Başkan Babamızın Sonbaharı", ölmek üzere olan, ama bir türlü ölmek bilmeyen, yaşama tutunmak adına ne cinayetler işleyip ne kanlar döken bir diktatörün öyküsüdür. Romanın karmaşık öyküsü, sözü edilen ülkedeki yaşamın karmaşıklığı ile atbaşı gider. Öyle ki, Başkan'la ilgili anılarını anlatanları, yalnızca bir noktalı virgül ayırır. Romanın sonunda yinelenen belli sahneleri birleştirerek, konuşanların yaşam öykülerini bütünleyebiliriz. "Başkan Babamızın Sonbaharı"nı okurken, çağımızda sürüp gelen umutsuzlukla, sürüp gidecek olan umudun öyküsünü de izlemiş oluyoruz. Bu arada yazarın, yine Latin Amerika edebiyatı geleneğine bağlı kaldığını, birtakım 'tip'ler aracılığıyla, yalnızca sevgisiz, zavallı, bunak bir başkan'ı değil, onu yaratan gerçekdışı düzeni yargılama amacı da güttüğünü görüyoruz. Kolombiyalı bu ünlü yazar, çoksatar yazarların deneyimlerinden de yararlanıyor; böylece günümüzde şiddet ve cinsellikle uyarılan okurun da ilgisini çekmeyi başarıyor.
(Arka Kapak)
Ödüller: Nobel Edebiyat Ödülü, 1982
Başkan Babamızın Sonbaharı Alıntıları - Sözleri
- söyle asıl, para umrunda değilken neye katırlar gibi çalıştığını
- ... yazgısı hiç ölmemekmiş gibi sürdürüyordu egemenliğini...
- dünyaya artık katlanamıyorum, bir bilsen, nereye gitsem bilmem ki anacığım, bunca haksızlıktan başımı alıp nerelere gitsem
- ... kalabalık içindeyken hayat gibi kocaman gösteriyordu kendini...
- ... Allah kahretsin, en büyük yaygarayı koparanların, yaşa, aslan diye haykıranların en tehlikeli hainler olduğunu o zaman nereden bilebilirdik...
- ... işleyen bir yarası var diyorlar...
- Hayır diyecek gücü kendinde bulamadığı bir yazgının tutsağıydı.
- Bilmiyorlar ki bu cehennemin bucağında olduğu gibi gecenin saat sekizi değil şimdi, şu anda saat üç, söyle senin hayatında saat kaç?
- Giydiğimiz dona kadar yabancılara borçluyuz
- Bu ülkenin asıl derdi, insanların fazla düşünecek boş vakitleri olmasıydı.
- evet en istemediği anda gelip çatmıştı ölüm, bunca yıllık kısır düşlerden sonra tam insanoğlunun aslında yaşamadığını kavramaya başladığı anda, insanoğlu yaşamıyor Allah kahretsin, atlatıyor, geçiriyor; en geniş, en yararlı hayatların bile yalnızca yaşamayı öğrenme sınırına kadar dayandığını çok geç öğreniyoruz, kendisinde sevme yetisinin olmadığını suskun avuçlarının gizeminden öğrenmişti, iskambillerin çözülmeyen şifrelerinden ve bu rezilce yazgıyı, korkunç yönetme tutkusunu durmaksızın besleyerek dengelemeye çalışmıştı..
- "Kimsenin sana gerçek düşüncelerini söylemediğini, herkesin yalnızca duymak istediğin şeyleri söylediğini, bir yandan önünde eğilirken, arkanı dönünce dilini çıkardığını öğren artık.."
- "siz bir tren penceresinden bakan hüzünlü, silik bir görüntüydünüz yalnızca, suskun dudakların titreyişi gibi bir şeydiniz, kim olduğu, ne olduğu bilinmedik, yazgıdan yoksun bir ihtiyarın, kadife eldiveninin sallanışıydınız, kim bilir belki de bizim düşlerimizin ürünü bir görüntüydünüz, hayatın asıl yüzünü bilmeyen gülünç bir zorba, bizse sizin kanlı canlı ve geçici olduğunu aklınıza bile getirmekten ürktüğünüz hayatı doyumsuz bir tutkuyla seviyorduk, öyle olduğunu bilerek generalim, başkası yoktu ki, çünkü bizler kim olduğumuzu biliyorduk; oysa o hiç bilemedi, ölümün kamçısıyla köklerinden biçilmiş ihtiyar bir ölü olarak kaldı usulca."
- ölüm korkusu mutluluğun ateşidir
- Çünkü o çılgın gecelerde peder, elçilik sarayında geçirdiği bezdirici günlerden daha çok yaklaşıyordu gerçeğe.
Başkan Babamızın Sonbaharı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Latin Amerika edebiyatının tipik boyun eğmez, isyankar ve güçlü özeliklerinin tümünün vücut bulmuş olduğu Nobel edebiyat ödüllü dünya çapında yazarı Gabriel Garcia Marquez'in Başkan Babamızın Sonbaharı isimli kitabını okudum. Büyülü gerçeklik akımının dünyaya yayılmasındaki en büyük payeye sahip yazarın Yüzyıllık Yalnızlık, Kolera günlerinde aşk, benim hüzünlü orospularım , kırmızı pazartesi gibi neredeyse tüm kitaplarını okuduktan sonra bu kitabını da okuma listeme aldım ve okudum Latin Amerika'nın küçük bir ülkesinde işgalciler ülkeyi terk ettikten sonra yönetimi ele geçiren bir generalin öyküsü anlatılıyor kitapta. Yasama, yürütme, yargı, askeriye, sosyal idare gibi bir ülke demokrasinin tümünü kendi elinde barındıran, insan haklarına saygı duymayan, onlarca kadından oluşan bir hareme sahip etrafında sadece korkudan bir kale yaratan ve ülkeyi yalandan ördüğü duvarların ardından yönetemeyen yönettiğini sanan bir diktatör profilini anlatıyor yazarımız. Bu kadar gücün, lüksün, şatafatın ortasında ölüm korkusuyla yalanlarla, dalkavukların tezgahlarıyla yaşamını sürdüren bir egemenliğin tasviri aslında. Kitapta dikkat çeken şeylerden bir tanesi de belirli bir anlatıcı olmaması. başkanın zulmüne uğrayanların, kendinden olma adsız çocukların, cinsel istismarına maruz kalmış kadınların anlatıcı olduğu bir senaryo okuyoruz.. Gabriel Garcia Marquez aslında bir demokrasi manifestosu yazmış diktatörlüğe soyunan dikta rejimiyle bir ülke yönetmeye çalışan ve gücün zehriyle başı dönen liderlere bir el kitabı yazmış. Bu tarz yönetimlerde ilk önce diktatörün nasıl bir boğulmayla karşı karşıya kalacağını betimlemiş. (Caner)
#1001kitap~~~: Marquez kulliyatinda sonlara bırak uyarılarını dikkate alıp kulliyatin sondan 3.ü kitabı olarak seçtim Başkan Babamızı... İnsan bu kitap için ne yazacağını bilemiyor, o kadar evrensel 1kitap ki yaşamın her döneminde karşına çıkacak 1 başkan Babamız var ki herkes ölüyor ama o her ölüyor dediğimizde tekrardan ortaya çıkıyor, yine Latin Amerika edebiyatı geleneğine bağlı kaldığını, birtakım 'tip'ler aracılığıyla, yalnızca sevgisiz, zavallı, bunak bir başkan'ı değil, onu yaratan gerçekdışı düzeni yargılama amacı da güttüğünü görüyoruz, efsane tespitleriyle... Soluksuz yazılmış ki burda Gabo biz bu dönemleri soluksuz ne sıkıntılarla ve sonu ne olacak ki merakıyla yaşadık ey okur sende okurken bu sıkıntılara ortak ol okurken zorlan ama her yeni bölümde ne olacak ki de her defasında demek mi istedi acaba diye deli düşünceler kafamda zira hiç tarzı omayan 1 yazma biçimiyle karşıma çıktı bu kitapta, en zor olaniyla resmen... Ölmeden önce okunması gereken #1001kitap arasındadır... Kesinlikle tavsiyemdir ama Gabo ' ya bu kitapla başlamayınız... (Ayşe...)
Marquez bir daha okumam deyip yine de okumuş olma suçluluğu mu desem bilmiyorum ama, yazarların kişiliğinden çok artık bazı kült eserlerinden kaçamadığım ve merak ettiğim için okudum diyeyim, mesela görüşlerine çok değer verdiğim bir psikoterapistin Yüzyıllık Yalnızlık mutlaka okunmalı dediği için, o eserini de okuyacağım muhtemelen... Başkan Babamızın Sonbaharı’na gelecek olursam, işte yine hep kandırılmış, yapılan kötülük ve yolsuzluklardan haberi olmayan, mağdur, gözü yaşlı, hani nerdeyse ona üzüleceğimiz, “halkını çok seven” bir başkan... tarih tekerrür ediyor evet ve bazı coğrafyalar da birbirine çok benziyor. Latin Amerika edebiyatı bu yüzden de ilgimi çekiyor diyeyim, yazarın kurgusuna diyecek yok elbette... (Derya bakırcı)
Kitabın Yazarı Gabriel Garcia Marquez Kimdir?
Gabriel García Márquez veya tam adıyla Gabriel José de la Conciliación García Márquez (6 Mart 1927 – 17 Nisan 2014), tüm Latin Amerika'da Gabo lakabıyla bilinen Nobel Edebiyat Ödüllü Kolombiyalı yazar, romancı, hikâyeci ve oyun yazarıdır.
20. yüzyılın en önemli yazarlarından birisi olarak nitelendirilen Márquez, 1972 yılında Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü'nü ve 1982 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır.
Hayatı
Montessori eğitim modelini benimsemiş bir anaokulunda eğitim gördü. Sucre'ye geldikten sonra, Gabriel'in resmi eğitimine başlamasına karar verildi ve Río Magdalena'nın ağzındaki bir liman kenti olan Barranquilla'da bir staja gönderildi. Orada, mizahi şiirler yazan ve mizahi çizgi romanlar çeken ürkek bir çocuk olma konusunda bir üne kavuştu. Atletik faaliyetlerde ciddi ve az ilgi duyduğu için sınıf arkadaşları tarafından "El Viejo" olarak anılmıştır.
García Márquez, 1940'tan itibaren Colegio jesuita San José'de (bugün Instituto San José'de) lise yıllarını tamamladı ve ilk şiirlerini Juventud'daki okul dergisinde yayınladı. Daha sonra, Hükûmet tarafından verilen bir burs sayesinde Gabriel, Bogotá'ya okumaya gönderildi. Başkentten bir saat uzaklıktaki Liceo Nacional de Zipaquirá'ya taşınarak, orta öğrenimini burada tamamladı. Kendi imkanlarıyla okumaya çalıştığı Hukuk Fakültesindeki eğitimini yazar kariyeri için yarıda bıraktı.
Genç yaşından itibaren, hiç çekinmeden dış politika ve Kolombiya'yı eleştirdi. 1958 senesinde Mercedes Barcha ile evlendi ve Rodrigo García ve Gonzalo isimli iki çocuğu oldu.
García Márquez, yazar olarak başladı ve beğeni toplamış kurgusal olmayan çalışmalar ve kısa hikâyeler yazdı. En iyi bilinen romanları Yüzyıllık Yalnızlık (1967), Başkan Babamızın Sonbaharı (1975), Kırmızı Pazartesi (1981) ve Kolera Günlerinde Aşk (1985) olmuştur. En önemlisi sıradan ve gerçekçi durumların aksine sihirli öğeleri ve olayları kullanan Büyülü Gerçekçilik olarak adlandırılmış bir edebiyat tarzı yaygınlaşırken, eserleri önemli eleştirel beğenileri ve geniş bir ticari başarı elde etti. Bazı eserlerinde Macondo (doğduğu şehir olan Aracataca'dan esinlenerek) ismi verilen kurgusal bir köyü anlatır ve çoğunda yalnızlık teması işlendiği gözlemlenir.
17 Nisan 2014 tarihinde Meksika'daki evinde 87 yaşında hayatını kaybetti. Ölümünden sonra, Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos, onu "bugüne kadar yaşamış en büyük Kolombiyalı" olarak lanse etmiştir.
Yazarın kişisel arşivi ölümünün ardından ailesi tarafından Amerika'nın Austin kentinde bulunan Teksas Üniversitesi'ne satıldı. Arşivde, Marquez'in kitaplarından onun el yazısı ile orijinal kopyaları ve Graham Greene, Gunter Grass ve Carlos Fuentes gibi yazarlarla yaptığı yazışmalara ait mektuplar da bulunmaktadır. Teksas Üniversitesinden yapılan açıklamada arşiv için 2,2 milyon dolar ödendiği belirtilmiştir. Marquez’in külleri, 2015 yılının Aralık ayında Meksika'dan Karayipler’deki Cartagena kentine getirileceği bildirilmiştir. Nitekim açıklandığı gibi yazarın küllerinin bir kısmı Cartagena'ya taşınmış; kalan kısmı ise Meksiko şehrinde bırakılmıştır.
2015 yılında The Washington Post'un bulduğu arşivlere göre; FBI'ın 24 yıl boyunca (1961'den 1985'e kadar) Marquez'i takip ettiği ortaya çıktı. Takibin sebebinin Marquez'in Kübalı haber ajansı Prensa Latina'nın kuruluşuna yardımcı olması, olduğu söyleniyor. Marquez'in 1982'de Nobel Edebiyat Ödülü almasına rağmen, 3 yıl daha takip edildiği bildirildi.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Gabriel_García_Márquez
Gabriel Garcia Marquez Kitapları - Eserleri
- Yüzyıllık Yalnızlık
- Aşk ve Öbür Cinler
- Benim Hüzünlü Orospularım
- Şili'de Gizlice
- Anlatmak İçin Yaşamak
- Başkan Babamızın Sonbaharı
- Kolera Günlerinde Aşk
- Şer Saati
- Kırmızı Pazartesi
- On İki Gezici Öykü
- Mavi Köpeğin Gözleri
- Yaprak Fırtınası
- Bir Kaçırılma Öyküsü
- Bir Kayıp Denizci
- Albaya Mektup Yok
- İyi Kalpli Erendira
- Hanım Ana'nın Cenaze Töreni
- Labirentindeki General
- Sevgiden Öte Sürekli Ölüm
- Doğu Avrupa'da Yolculuk
- Saat Altıda Gələn Qadın
- A Very Old Man with Enormous Wings
- Kötü Saatte - Yaprak Fırtınası - Bir Kayıp Denizci
- Balthazar'ın Olağandışı Öyküsü
- Bildiğimi Düşündüğüm Fidel - Çocukluktan Devrime
- Sənin Qar Üzərindəki İzinlə
- Öyküler
- Seçilmiş Əsərləri
- Yüzyılın Skandalı
- Küba' yı Savunmak
Gabriel Garcia Marquez Alıntıları - Sözleri
- ...böylece kendim olduğum zaman bile kendim olamamak konusunda sessiz bir dramı daha geçiştirmiş oldum." (Şili'de Gizlice)
- “Generaller: Aşk asla ölmez. Bir dakikalık karanlık bizi kör etmez.” (Şili'de Gizlice)
- Ama o sabah, bir gece önceki anıları baş ağrısının batağında dalgalanıp dururken, yaşamaya nereden başlayacağını bilemiyordu. (Hanım Ana'nın Cenaze Töreni)
- Benden nefret edenlerden nefret edecek vaktim yok. Çünkü ben, bana değer verenleri sevmekle meşgulüm... (Anlatmak İçin Yaşamak)
- “Öyle sanıyorum ki bir daha asla eskisi gibi olamayacağım.” (On İki Gezici Öykü)
- "Sen hayatta ne yaparsın diye sordu, ben de hayatta olmaktan başka bir şey yapamam, çünkü başka hiçbir şey emeğe, eziyete değmez karşılığını verdim." (Sevgiden Öte Sürekli Ölüm)
- Bu dünyada hiçbir şey bir insan enkazı kadar korkunç olamaz. (Yaprak Fırtınası)
- ... işleyen bir yarası var diyorlar... (Başkan Babamızın Sonbaharı)
- Her şey mümkündür hayallerde. (Anlatmak İçin Yaşamak)
- Vatandaşları tarafından ön adıyla çağırılan başka bir devlet başkanı bulmak pek kolay olmasa gerek... (Bildiğimi Düşündüğüm Fidel - Çocukluktan Devrime)
- Oralarda insanların yaşadığını gösteren tek şey, yolun sağında alabildiğine uzayıp giden dikenli teldi, telin gerisindeyse hiçbir şey yoktu, ne insanlar, ne çiçekler, ne hayvanlar... ne de başka bir şey. Pablo Neruda'yı düşündüm: "Her yerde ekmek, pirinç, elma; Şili'deyse tel, tel, tel." (Şili'de Gizlice)
- Castro'ya defalarca suikast girişiminde bulunuldu ama hiçbir zaman başarılamadı. (Bildiğimi Düşündüğüm Fidel - Çocukluktan Devrime)
- Bize her zaman, iki çocuk bir arada oldu mu, birinin tek başına yaptığı şeyden her ikisinin de kabahatli olduğunu söylerdi. (Öyküler)
- "Sizi uyarıyorum, henüz işin başındayım. Eğer kalbinizde bir damla memleket sevgisi, insanlık sevgisi, adalet sevgisi varsa iyi dinleyin. Rejimin gerçeği örtbas etmek için her şeyi yapacağının farkındayım. Bana kara çalmak için ne tezgâhlar kurulduğunun farkındayım. Ancak sesim kısılmayacak. Suçlayın beni, önemli değil. Tarih beni haklı çıkartacaktır." (Bildiğimi Düşündüğüm Fidel - Çocukluktan Devrime)
- Tanrı bilir ya, vicdanım rahat. (Hanım Ana'nın Cenaze Töreni)
- ...günümüzün en iyi yazarları Latin Amerika'da, örneğin Jorge Luis Borges. 1kaç yıl önce, laf lafı açarken, Graham Greene'e kendisi gibi geniş yelpazede özgün eserler karmış 1yazara Nobel Ödülü verilmemesi karşısında duyduğum hüsran ve öfkeyi dile getirdim... (Yüzyılın Skandalı)
- "Aşk da öğrenilir." (Kırmızı Pazartesi)
- Hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile. Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin. (Anlatmak İçin Yaşamak)
- "Umut karın doyurmaz," dedi kadın. "Karın doyurmaz ama insanı ayakta tutar," diye yanıtladı albay. (Albaya Mektup Yok)
- Bakılıp durmaktan başka işe yaramayan ağaçları sevmiyorum. Başka bir işe yaramaları gerekli. (Mavi Köpeğin Gözleri)