Bakanlar Ve Görenler - İsmet Özel Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bakanlar Ve Görenler kimin eseri? Bakanlar Ve Görenler kitabının yazarı kimdir? Bakanlar Ve Görenler konusu ve anafikri nedir? Bakanlar Ve Görenler kitabı ne anlatıyor? Bakanlar Ve Görenler PDF indirme linki var mı? Bakanlar Ve Görenler kitabının yazarı İsmet Özel kimdir? İşte Bakanlar Ve Görenler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İsmet Özel
Yayın Evi: Şule Yayınları
İSBN: 9789757796411
Sayfa Sayısı: 102
Bakanlar Ve Görenler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Dünyaya bakmayı aşıp, dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!
Bakanlar Ve Görenler Alıntıları - Sözleri
- Eğer gevşekliğimizi devam ettirirsek, bir zaman sonra ters etkiler hayatımızda öylesine baskın çıkar ki müslümanca idrak ve hayırlı amel bizler için "fevkalade" diye vasıflandıracağımız bir hal olur. Biz yaşadığımız hayat içinde an be an uyanık kalmak zorundayız.
- Müslüman için insan olmanın anlamı, Allah'ı tanıma imkânına bağımlıdır.
- Dünyaya bakmayı aşıp, dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!
- Hiç kimse yanlış bir çağda dünyaya gönderilmiş olduğunu düşünmüyordur, umarım.
- Benim kafamda insanca yaşamak başka bir şey, İslâmca yaşamak yine başka.
- Sözün doğruluğu, yanlışlığı sözün kendisinde değil, o sözün hangi ağızdan çıktığındadır.
- Dünyaya bakmayı aşıp, dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!
- Sibernetik, biyonik, nükleer fizik araştırmaları Kur'ân-ı Kerim'de yazılanları ne ölçüde doğrulamakta olduğu yıllardan beri söylenip duruyor. Bütün bu sergilemeler belki bizim günlük hayattaki bunaltımıza bir ferahlık getiriyor, bir avuntu olarak seviyoruz "bilim" kaynaklı dini desteklerini. Ve lâkin asıl desteğin doğrudan doğruya Kur'ân'dan gelebileceğini ve buradan kuvvet alınması gerektiğini anlamaktan henüz uzağız. Sanırım yamalı kafalarımıza en zor gelen de budur.
- Hiç kimse yanlış bir çağda dünyaya gönderilmiş olduğunu düşünmüyordur, umarım.
- Gerçekte dil özde bulunan bir çok şeye atıfta bulunur, yine de "öz"ü söyleyemez.
- Modern belaların etkilerine kapılmadan, İslâm'ın etkisine açılmak, yiğit kişinin başarabileceği bir iş bu.
- Bugün yaşama biçimi olarak dünya çapında yaygın bir batılılaşma var. Mutfaklar yemek hazırlama laboratuvarı, televizyonlu yaşama alanları bir kamu toplantısının dinlenme anı gibi, yatak odalarımıza değil koğuşlara gidiyoruz. Çalışma ve eğitim hayatımız mekanik ölçüleri hiçbir zaman aşamıyor.
- Çalışma şartları, dinlenme imkânları, sigorta esasları, ticaret yolları gibi hayat unsurları insanca yaşamanın içine girer. Günümüzde insanca yaşamak denilince ister istemez biz "refah seviye-si"ni anlıyoruz. İslâmca yaşamanın ise midesini doldurmak, sıcak odasında gerinmek, ameliyat salonlarında heyecan çekmekle tarif edilebileceğini sanmıyorum. Bu yüzden de insanca yaşamak karşısında büyük bir sıkıntı duyuyorum.
- Doğru söylemek diye bir meselemiz varsa, söylediğimiz bu sözlerin eri olmak diye bir meselemiz de vardır.
Bakanlar Ve Görenler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bakmak ve Görmek: Hayatın birbirinden farklı, ufka açılan rengarenk kapıları vardır.Beynin doğasına, aklın sınırlarına uygun olan bu kapılar olabildiğince çoktur. Basiret dediğimiz anahtar ile mağaramızdan dışarıya, yeni bir dünyaya açılır bu kapıların her biri... Bir kez açıldı mı, önüne yeni bir yol serildi mi, nesnelerin yeni anlamları karşılar insanı; dile gelir canlı cansız herşey. Bazen, kendine sorduğu sorulara cevap olur, bazen de verdiği cevaplara soru... İnsanın anlam arayışı olan bu süreçte, öğrendiği her birşey, insana "hayret" olarak geri döner. Tıpkı yazar/Rollo-May 'ın "Hayret, hayatın genişlemesidir." dediği gibi; ilerledikçe genişler o yollar. Ve yürüme şevki arttıkça artar. Mağaradaki dünyasının tam tersine, efor sarf ettikçe dinlendir,o kapıötesinde insan.. Rengarenk vadilerde inzivaya çekilmiş bir yazar/ayse-sasa ile şahit oluyoruz: kitap/delilik-ulkesinden-notlar--20060 kitabında bize şöyle sesleniyor: Kendi kendime, “Buraya nasıl geldim?" diyorum. Ve hatırlıyorum: “Gaflet çölü’nü geçtim, Hidayet Vadisi’ni yürüdüm. Tevhid Dağı'nı tırmandım ve bir dönemeçte buraya, Hayret Yaylası’na vasıl oldum" diyorum. Ardımda elli yıllık bir yürüyüş bırakıyorum... Kardelenlerden, yaseminlerden, masmavi göl sularından_ sularda yankılanan dağ görüntülerinden oluşan cenneti temaşa ederken mırıldanıyorum: “Gir ümmetime, gir cennetime...” Ve yine mırıldanıyorum: “Rabb'im hayretimi arttır!" İşte burada, Hayret Yaylası'nda bir meşverete hazırlananların arasındayım... Buzullar, yüzyıllık soğuk eriyor... Kardelen tomurcukları güneşe gülümsüyor... yaseminler fısıldaşıyor. “Rabb'im, hayretimi arttır!” Yaseminli adanın, kardelenli yaylanın muhteşem görüntüsünden, bir kez daha geriye, Gaflet Çölü'nün bedbaht hatıralarına dönüyorum ki, hayretim artsın. “Ben buraya nasıl geldim?” diyorum, hayretim artıyor. Arttıkça artıyor. Artıyor. daha artıyor, daha da artıyor... Vahşi çölün şiddet dolu kum fırtınaları, o süfî âlemin haşerelerinden, kan içicilerinden oluşan çöl sakinleri: Akrepler, çiyanlar, sırtlanlar, akbabalar, leş kargaları. Kuraklığın, susuzluğun, dehşet dolu anıları. Yoksunluğun binbir acısı ve acıların doruğunda, hayretsizlik... Duyguları küntleştiren, kalbi buzlaştıran, tahayyülatı öldüren hayretsizlik... “Ben bunu biliyordum", “Ben bunu tanıyordum”, “Bunda yeni bir şey yok" hayretsizliği. Hayretsizliğin uzun, sancılı, işkenceli öldürücülüğü. Sürünen ceset. hasta nef'ıs, yakıcı hiçlik. Hiç bitmeyecek sanılan kör yolculuk. beyindeki çılgın uğultu, kahredici hezeyanlar. yürekte eksilmeyen korku, yokedici keder, yıkıcı karamsarlık... İşte böyle bir vadide İsmet Özel, Dünya'ya 'Muslumanca' bakarak, Batı, teknoloji, medeniyet gibi bir çok konuya değinip rengarenk bir alemi görmemizi beraberinde etkilere acilmamizi sağlıyor. "Müslümanca tavrı bünyemize tamamen hakim olabilmesi için müslüman kafa yapısına herhangi bir müslümanın tek başına talip olması ve zihnini bu yönde biçimlendirmesi yetmez. Çünkü İslâmi tavrın içinde olmak bir zihin aydınlanmasının ve ferd plânında kalan bir kabuller silsilesinin içinde bulunmaktan ibaret değildir. O, aynı zamanda müslümana has fiillerin de ortaya konulmasıyla bütünleşen bir anlayış ve anlatış, bir biliş-yapış'tır. İslâmi tavrın içinde olmak için hem zihni sarahate, hem de davranış kesinliğine sahip olmak gereklidir. Bunlardan biri, diğeri lehine feda edilemez. Esasen müslümanın zihni berraklığı elde edebilmek için, davranışlarını müslümanca ayarlaması, müslümanca davranabilmek için de zihnine berraklık kazandırması zorunludur. Müslümanca yaşamanın gerçek tecrübesine yabancı olanlar için bu münasebet tuhaf görünebilir, hatta inanmak için yapmak, yapmak için inanmak gerekir diye ifade edebileceğimiz süreç bazılarına fasit daire izlenimi verebilir. Ama gerçek budur ve bunun dışında bir sahici yaşama biçimi yoktur. (Syf 71) Ve SAMİMİYET ile esas mümin olacağımızı şu dizeleri ile iletiyor bize tekrar: Müslümanca tavırlarını diğer mü'minlerin gözüne görünsün diye yürüten insanlar inancın ve İhlasın semeresini peşin peşin toplama hevesindedirler. Onlar için ihlâs meta haline gelmiş yani ihlâs olmaktan çıkmıştır.(syf 82) Samimi niyetini eserine nakış nakış işlemiş yazar yine. Mutlaka okunmalı, keyifli okumalar.. (GONCA)
Kısacık bir kitap ama dopdolu. Günümüz dünyasında insanın yaşayışına yön verebilecek güzel reçeteler sunuyor. “Görmek” için okumak gerekli. Müslümanlığın nasıl yaşanması, nasıl algılanmaması gerektiğini anlatıyor. (Hilal)
Dünyaya Müslümanca Bakmak: İsmet Özel, ‘Bakanlar Ve Görenler’ isimli bu yapıtında dünyaya, çağımıza egemen olan teklonojinin, Müslümanlar üzerinde ki etkilerine değiniyor. Müslümanların böyle bir çağ da yani Batının teklonojiyi ‘en büyük dinmiş’ gibi tanıttığı bir çağ da nasıl hareket etmesi gerektiğini, teklonojiyi nasıl kabul etmesi, nasıl ele almasını ve teklonojinin Müslümanların iman ve itikadı üzerinde bıraktığı etkilerinin ne derece büyüdüğünü kaleme alıyor. Bunu yaparken de Müslümanlığın geri de kalmışlığının ne yönden olduğunun farkına varıyor insan. Dünyaya müslümanca bakmak Bakmaktan kasıt, batının teklonojiye rağmen içinde bulunduğu bunalımları anlayabilmek, bunlardan ders çıkarmak ve müslümanlığın bütün teklonojik fakirliğine karşın yine de mutluluklarının,iç huzurunun farkına varmak. Görmek ise meseleyi anlamadan müslüman teb’anın, batının teklonojisine imrenmesi ve bu yüzden onu kendinden üstün görmesi. Dünyaya bakmayı aşıp dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. (Sümeyya)
Bakanlar Ve Görenler PDF indirme linki var mı?
İsmet Özel - Bakanlar Ve Görenler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bakanlar Ve Görenler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İsmet Özel Kimdir?
1944 yılında Söke 'li bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara'da yaptı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde bir süre okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi'ne geçerek Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1977). Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. Devlet Konservatuarı'nda Fransızca okutmanı olarak çalıştı. İstiklal Marşı Derneği kurucusudur. Evlidir. Dört çocuğu vardır.
İsmet Özel Kitapları - Eserleri
- Tavşanın Randevusu
- Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
- Bir Yusuf Masalı
- Henry Sen Neden Buradasın 1
- İrtica Elden Gidiyor
- Henry Sen Neden Buradasın 2
- Surat Asmak Hakkımız
- Tahrir Vazifeleri
- Toparlanın Gitmiyoruz 1
- Erbain
- Taşları Yemek Yasak
- Bakanlar Ve Görenler
- Üç Mesele
- Kırk Hadis
- Şiir Okuma Kılavuzu
- Zor Zamanda Konuşmak
- İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir
- Neyi Kaybettiğini Hatırla
- Kalın Türk
- Of Not Being A Jew
- Faydasız Randevu
- Çatlıycak Kadar Aşki
- Ve'l-Asr
- Sorulunca Söylenen
- Desem Öldürürler Demesem Öldüm
- Küfrün İhsanı Olmaz
- Cuma Mektupları 1
- Faydasız Yazılar
- Tehdit Değil Teklif
- Cuma Mektupları 2
- Cuma Mektupları 3
- Cuma Mektupları 4
- Cuma Mektupları 5
- Cuma Mektupları 6
- Cuma Mektupları 7
- Cuma Mektupları 8
- Cuma Mektupları 9
- Evet İsyan
- Cinayetler Kitabı
- Geceleyin Bir Koşu
- Şiir Resitali
- Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
- Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü 2
- Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü 1
- Bilinç Bile İlginç
- Allah'ın Emri Zaid / Plus Peygamberin Kavli
- Bileşenleriyle Basit
- Siper Beden
- Karz-ı Hasen
- Neredeyizim
- Başbaş Başbaşa Başabaş
- Evet Mi, Hayır Mı?
- Muvazzaf
- Toparlanın Gitmiyoruz 2
- Toparlanın Gitmiyoruz 3
- Ebruli Külah
- Evlenseydik Boşanacaktık
- Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı
- Hayatın Manası Versus Manalı Bir Hayat
- Çenebazlık
- Dil ile İkrar
- Tok Kurda Puslu Hava
- Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar
- Şiir Kitabı
- Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir
- Tahrir Vazifeleri 2
- Tahrir Vazifeleri 4
- Tahrir Vazifeleri 3
- Tahrir Vazifeleri 5
- Tahrir Vazifeleri 6
- Tahrir Vazifeleri 7
- Tahrir Vazifeleri 8
- Tahrir Vazifeleri 9
- Tahrir Vazifeleri 10
- Cuma mektupları 10
- Tahrir Vazifeleri 11
- Tahrir Vazifeleri 12
- Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir
- Bir Vefa Daha
- Pergelin Yazmaz Sivri Ucu
- İslamla Damgalanmış Varoluş
- Tekne Kazıntısı
İsmet Özel Alıntıları - Sözleri
- Biz Türkiye'de yaşayan insanlar olarak öyle yalan yanlış seylere inandırılmış, öyle kabul edilemez şeyleri kabul etmişiz ki, insanlara kendileri hakkında ya da birlikte yaşadıkları insanlar hakkında ne söylersen söyle söylediğin şeyler asla mantıklı gelmez. (Çenebazlık)
- Türkiye, bir imparatorluk ihdas etme üstünlüğü gösterdiğimiz için değil, dar-ül İslam olması, dar-ül İslam vasfı kazanması sebebiyle vatanımızdı. (Cuma Mektupları 6)
- ölümle ölüme yaraşan bağı nasıl kurabiliriz? (Tahrir Vazifeleri 3)
- Taarruz bombalarının tahrip gücü kadar gürültüsü de önemlidir. Çünkü düşman yalnızca öldürülerek veya mevzileri yıkılarak püskürtülmez, aynı zamanda düşmanı, başına büyük bir felâket geleceğine inandırmak da gereklidir. Bu yüzden toplumda hâkimiyet tesis etmeye yönelmiş her hareketin, yürürlüğe koyduğu işler kadar kopardığı gürültü de önemlidir. Nitekim son birkaç yılda Müslümanlara karşı haçlı ve Siyonist seferberlik düzenlemiş odakların kopardıkları gürültü bir hesap sonucudur. Diyelim ki, tesettüre uyan öğrencileri üniversiteye almayacaklar. Bunu idarî tedbirlerle sessiz sedasız uygulamaya koyabilecekleri halde, bu konuda bir kamuoyu husule getirmek üzere, basın organlarının büyük bir şamata çıkarması istenmiştir. Bir gürültü koparan siyasî hareket, taarruza geçmeye hazırlanmış ve belki de taarruzu fiilen başlatmış demektir. Taarruza geçen kuvvet, büyük ve geniş taleplerle insanların önüne çıkar. Onun düsturu şudur: Çok çok istemeliyim ki, az az versinler. Bu tutumun beynelmilel arenada en iyi uygulayıcısı İsrail olmuştur. İsrail, henüz üzerinde devlet olmaya çalıştığı toprakların kendi hakkı olup olmadığı tartışma konusu iken, daha geniş topraklara ihtiyacı olduğunu dile getirmiştir. Yani her zaman çok çok istemiş ve alabildiği az miktarı yanına kâr bilmiştir. Böylece ilk yerleştiği toprakları tartışma konusu olmaktan çıkarılmış ve işgal ettiği topraklar görüşmelere esas alınır olmuştur. Türkiye'deki İslâm düşmanları çok çok neyi istiyorlar ve az az neye razı olacaklar? Onların çok çok istedikleri, Müslümanların Türkiye'de hiçbir sosyal varlık gösterememeleridir. Yani tek parti, tek şef döneminde olduğu gibi, Müslümanlar kendi memleketlerinde sürgün muamelesi görmelidirler. Ticarî hayatta geri plana itilmeli, iyi eğitim veren mekteplere sokulmamalı ve bürokraside yükselme sınırları pek düşük tutulmalıdır. Bu en geniş taleplerin tam tamına gerçekleşmeyeceğini bildiklerinden, kopardıkları gürültüyle bir tek siyasî sonuca razıdırlar. O da, Müslümanların bağımsız bir siyasî alternatif olarak ortaya çıkmamaları ve gözleri yılarak kimliği Müslüman olmayan siyasî organizasyonların şemsiyesi altında olmayı nimet bilmeleridir. (İrtica Elden Gidiyor)
- İnsanın gereğinden çok şeyi fark ediyor olması, esas olan şeyi fark etmekten mahrum kalması anlamına da gelebilir. (Kırk Hadis)
- İnsanlar artık aya , güneşe Lât ve Menât putuna tapmıyorlar ama devlet adamlarına , piyasaya , makinalara, teşkilatlara, teorilere tapıyorlar. Yeni putları mukaddes kılabilmek için kitaplı dinleri terkediyorlar. Bu tarz putperestliğin Doğu'da ve Batı'da birbirinden farkı yok. (Üç Mesele)
- Bugün yaşama biçimi olarak dünya çapında yaygın bir batılılaşma var. Mutfaklar yemek hazırlama laboratuvarı, televizyonlu yaşama alanları bir kamu toplantısının dinlenme anı gibi, yatak odalarımıza değil koğuşlara gidiyoruz. Çalışma ve eğitim hayatımız mekanik ölçüleri hiçbir zaman aşamıyor. (Bakanlar Ve Görenler)
- Daha doğrusu bir ordu ilgili olduğu toplumun bir ürünü olduğu oranda gerçektir. Ordunun gerçekliğinin gösterilebilir iki dayanağı var: Bir toplum kendi savaş gücünü ne oranda yeniden üretebiliyor? Bir toplum kendi değerlerine ne oranda sahip çıkıyor? Savaş gücünü yeniden üretebilmenin toplumun sermaye gücüyle olduğu kadar nitelikli insan potansiyeliyle doğrudan ilgisi var. ABD Pearl Harbour baskınında bombalanan gemilerini bir yıl içinde yeniden inşa etti. Bunun için malî güce elbet sahipti, ama yeniden üretim için gerekli uzmanlığı da ithal etmek zorunda değildi. Bir toplumun kendi değerlerine sahip çıkmasının iki parlak örneği Almanya ve Japonya'dır. Her iki dünya savaşından yenik çıkmış Almanya'nın ve son savaştan sonra ordusuzluğa mahkûm edilmiş Japonya'nın bugün beymelmilel sahada hâlâ belli bir belirleyici güç sahibi olmalarının her iki toplumun da kendi değerlerinden vazgeçmeyişlerinden başka bir açıklaması yoktur. (Cuma Mektupları 3)
- Neyi öğrenmek istiyorsak zihnimizi onu öğrenmeye müsait duruma getirmek zorundayız. Bazı şeyleri bütün çabalarımıza rağmen bir türlü öğrenemiyorsak, bunun sebebini zihnimizin düştüğü elverişsiz durumdan başka bir şeye bağlamayalım. Âmiyâne bir ifadeye başvurarak şöyle diyebiliriz: Ancak işimize gelen şeyler aklımıza yatar veya aklımız ancak işimize gelen şeylere yatar. Dünyaya isteklerimiz doğrultusunda bakarız. Zihnimizin dış dünyayla ilişkisinde bütün mesele "irade" (istem) meselesinden ibaret değildir. Bir de zihin kilitleri meselesi var. Nelerin işimize geldiğini tanımamız açısından bazı bölgelerde zihnimiz kilitlenmiştir. Bazen menfaatimizi zihnimizin kilitleri sayesinde koruyabiliriz. Bazen de zihnimizdeki kilitleri kırmak menfaatimizi korumanın kaçınılmaz gerek-sartı olur. Zihnimizdeki kilitlerin hangilerinden güç almanın vakti ne zamandır? Hangi zihin kilitlerimizi ve ne vakit kırmalıyız? (Henry Sen Neden Buradasın 1)
- İslâm’a yerküre üzerinde hangi varoluş tarzı yakışıyorsa Türkler o tarzı tecessüm ettirmekle bir kavim karakteri edinmişlerdir. Türk’ü İslâm’dan, İslâm’ı Türk’ten ayırın geriye ne Türk kalır, ne İslâm. Amerikalıyı paradan, parayı Amerikalıdan ayırın geriye ne Amerikalı kalır, ne para. (Pergelin Yazmaz Sivri Ucu)
- gitti deriz ölenler için yalnız yaşayanların işidir yola çıkmak, yolu kat etmek. (Bir Yusuf Masalı)
- İnsanlar içlerinde yaşattıkları bir mükemmelliğin özlemini duyarak hep varolan şartları beğenmediler. (Bileşenleriyle Basit)
- tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rabb bellemeyeceğim razı değilim beni tanımayan tarihe beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim. (İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir)
- Çin, Mısır, Aztek, Yunan, Roma ve İslam medeniyetlerinin kendilerine özgü teknolojileri elbette vardı; ama insan hayatının devamını böylesine yaygın ve karmaşık mekanik süreçlerin işleyiş şartına bağlayan bir başka medeniyet bilmiyoruz. (Tahrir Vazifeleri 7)
- "Bana göre insanın tarifi: "Geç kalmış yaratıktır." Neye geç kalmıştır? Her şeye." (Tahrir Vazifeleri 12)
- kalbe gizlice batan kıymık geçecek. (Şiir Resitali)
- İnanıştaki doğruluk inanılan "şey"in doğruluğuna delil olur. Görürüz ki inancı arayan onu yalnızca inananda bulabilir, inandıranda değil. (Tahrir Vazifeleri 7)
- Canının kıymetini bilmek insanın kendi nefsini en rahat edeceği, azami derecede zevk alma ortamında bulunmak anlamına gelseydi batı medeniyetinin hakimiyet kurmasıyla biçimlenen dünya şartları haklılık kazanmış olurdu. (Tahrir Vazifeleri 9)
- Oysa salaklar hayati kalin cizgilerle cevrelemekten hoslanir (Henry Sen Neden Buradasın 2)
- "İslâmi hareket sözkonusu olduğunda Türkiye'ye dünyanın herhangi bir yerine verdiğimden daha çok önem veriyorum." (Cuma Mektupları 1)