dedas
Turkcella

Babaya Mektup - Franz Kafka Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Babaya Mektup kimin eseri? Babaya Mektup kitabının yazarı kimdir? Babaya Mektup konusu ve anafikri nedir? Babaya Mektup kitabı ne anlatıyor? Babaya Mektup kitabının yazarı Franz Kafka kimdir? İşte Babaya Mektup kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.02.2022 02:11
Babaya Mektup - Franz Kafka Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Franz Kafka

Çevirmen: Regaip Minareci

Orijinal Adı: Brief an den Vater

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053328322

Sayfa Sayısı: 57

Babaya Mektup Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Senin etkinden tamamen bağımsız büyümüş olsaydım bile, senin gönlünde yatan insan gibi biri olamayacaktım büyük ihtimalle. Herhalde yine çelimsiz, ürkek, kararsız, huzursuz bir insan olurdum…"

Yaşarken bir avuç insan tarafından bilinen Kafka, ölümünden sonra dostu Max Brod'un vasiyetine ihanet edip (!) eserlerini yayınlamasıyla birlikte, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla dünya çapında tanınmaya başladı ve yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri haline geldi, haklı olarak.

Kafka, üzerine en çok yazı ve yorum yapılan yazarlar listesinin başında yer alır. Hakkında dev bir literatür oluşmuştur ve günbegün artmaktadır bu literatür. İçinde yaşadığımız gerçekliğin, şimdinin değil yalnızca, savrulup gittiğimiz geleceğin ve geçmişin de perspektifinden yazabilen ender yazarlardan biridir Kafka ve halen günceldir, güncel de kalacaktır yüzyıllarca.

Babaya Mektup, opus magnumlarından biridir Kafka'nın. Şayet içinizde bir hayaletle yaşamaktan yorulduysanız, Kafka'nın sesine kulak verin deriz!

Babaya Mektup Alıntıları - Sözleri

  • senden asla kaçamadım.
  • umutsuzluğa kapılmak benim uzmanlık alanım.
  • Herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır.
  • Çocukluğumun ilk yıllarından net bir şekilde hatırladığım sadece bir sahne var, belki sen de ha­tırlarsın. Bir gece hiç susmadan 'su istiyorum' diye ağlıyordum, susadığımdan değildir ya büyük ih­timalle biraz sinir bozucu olmak ve biraz da ken­dimce eğlenmek içindi. Çok sert birkaç tehdidin işe yaramaması üzerine beni yatağımdan almış, avluya bakan balkona taşımış ve kapıyı kilitleyip bir süre pijamalarımla orada yalnız bırakmıştın. Bunu yapa­rak hata ettiğini söylemeye çalışmıyorum, huzurlu bir gece için belki de tek çözüm buydu ama beni yetiştirme tarzının ve üzerimdeki etkinin nasıl bir özelliğe sahip olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu olay sonrasında bir süre için gerçekten de uyumlu bir çocuk oldum sayılır ama içten içe yaralanmış­tım. Yapım gereği, su istemek gibi basit bir harekete kapı dışarı edilecek kadar kor­kunç bir şekilde karşılık verilmesini birbiriyle bir türlü bağdaştıramadım. Yıllar sonra bu dev ada­mın, babamın, yani mutlak otoritenin her an odama öylece girip adeta sebepsiz yere beni yatağımdan alarak balkona çıkaracağını, onun için ne kadar da önemsiz göründüğümü düşünerek acı çektim.
  • Beni gerçek anlamda bir kez bile dövmediğin de doğrudur. Ancak bağırman, yüzünün kızarması, pantolon askılarını telaşla çözüp sandalye arkalığında hazırda bekletmen benim açımdan neredeyse berbattı. Sanki ortada asılacak biri var gibiydi. Gerçekten asılırsa ölürdü ve her şey biterdi. Ancak kişi asılma hazırlıklarına tanıklık etmek zorunda bırakılırsa ve ilmik gözünün önünde sallanırken bağışlandığını öğrenirse, yaşamı boyunca bunun acısını çekebilir.
  • Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir.
  • Mesele, çocuklarına vereceğin herhangi bir ders değil, örnek bir yaşamdı.
  • Evlilik korkusunun bazen, kişinin kendi ebeveynine karşı işlediği günahlarının acısını ileride kendi çocuklarının ondan çıkaracağı yolunda duyduğu endişeden kaynaklandığına dair bir görüş vardır.
  • hiç senin dengin değildim;
  • o gür sesin çocukluğumda tüylerimi ne kadar diken diken ettiyse de artık o kadar etkili olmuyor.
  • Zannımca evlenmek, aile kurmak, doğacak bütün çocukları sahiplenmek, bu güvensiz dünyada onları desteklemek ve hatta biraz olsun yol göstermek bir insanın yapabileceği en olağanüstü şeydir.

Babaya Mektup İncelemesi - Şahsi Yorumlar

KAFKA OKUMA REHBERİ: YouTube kitap kanalımda Kafka'nın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: https://youtu.be/VC6JxCLzwNI Aylardır hazırlamak istediğim ve yıllardır da düşünsel altyapısı için uğraştığım "Kafka kitapları okuma rehberi"me hoşgeldiniz. Bu inceleme yaklaşık olarak 20 kitabın, pek çok makalenin, binlerce sayfanın ve sayısız içselleştirmenin ekranlarınıza bir öz olarak yansımasıdır. Sadece 5-10 dakikanızı ayırıp bu incelemeyi sonuna kadar okuduğunuz takdirde belki de haftalarınızı alacak Kafka okumalarınızı daha bilinçli yapabilir ve onun anlaşılmazmış gibi gözüken detaylarını anlamlandırma konusunda iyi bir yol alabilirsiniz. Daha çok okurun bu rehberden faydalanabilmesi için de bu iletiyi paylaşabilirsiniz, emeğe saygı +rep. Öncelikle Kafka'nın çocukluk veya öğrenim yıllarını biyografi kitaplarında ya da internette zaten her türlü bulabilirsiniz. Benim bu incelemeyi/okuma rehberini oluşturma amacım, Kafka hakkında kitaplarda ya da başka incelemelerde göremeyeceğiniz çıkarımları benden duyabilmek olmalı diye düşünüyorum. Yani bu incelemeyi okumak için ayırdığınız zamana ve dikkate değmeli. Bunları dedikten sonra ilk olarak "Neden okuma rehberini Babaya Mektup kitabı incelemesi olarak yazıyorsun?" sorunuzu cevaplayayım. Çünkü arkadaşlar Babaya Mektup, Dava'dır. Babaya Mektup, Dönüşüm'dür, Şato'dur, Milena'dır. Babaya Mektup Kafka'nın her şeyidir. Eğer ki Kafka'ya sonsuz bir ayna tutmak isteseydik ve doğum anından ölümüne kadar ürettiği düşüncelerine bakmak isteseydik bence o aynanın adı kesinlikle Babaya Mektup olurdu. Bu incelemeyle birlikte size kitap okumalarınız sırasında işe yarayacak bazı püf noktaları da vereceğim aslında. Çünkü doğduğumuz andan itibaren çeşitli siyasi ideolojilere, şehir hayatına, bir aileye, arkadaş çevresine, düşüncelere ve kendimize maruz kalıyoruz. Biz nasıl bu tür şeylere maruz kalıyorsak, yazarlar da aynı şeylere maruz kalıyor. O yüzden kitap okumalarınız sürecinde kendinize "Kafka nasıl bir çağda yaşadı?", "Kafka nasıl bir şehirde doğdu?", "Kafka'nın ailesi onun kitaplarını nasıl etkiledi?" türünden sorular sorarsanız yazarların kitapları için pek çok bilgiye kendi sorgulama süreçlerinizle de ulaşabilirsiniz diye düşünüyorum. Peki biz de soralım madem öyle... Kafka nasıl bir çağda yaşadı? Faşizmin baba gibi olduğu, insanın özgürlüğünün hiçe sayıldığı, insanın kendi Dava'sını aramak zorunda bırakıldığı, Kafka'nın Dönüşüm'deki bir böcek gibi birileri tarafından ezilmiş hissettiği, hümanizmin azalıp ataerkilliğin ve güçlü olanın iktidarının arttığı bir çağda yaşadı. Yani Kafka'nın bütün kitapları dünya insanlarını ezen bir baba olarak kabul edebileceğimiz "Faşizm'e Mektup"tur aslında. Kafka nasıl bir şehirde doğdu? Gotik mimarisiyle, heybetiyle ve görkemiyle içinde gezerken Kafka'nın kendisini bir böcek gibi hissetmesine sebep olan, sivri kuleleriyle Tanrı'ya doğru ulaşmak isteyip de insanların kendi Tanrılarına bir türlü ulaşamadıkları, insanı ezen bir ölçekte olup da onu kendi Dava'sını aramak zorunda bırakan, bu ezilmişlikte kendi hedeflerinden oluşmuş ve Tanrı'nın oturduğu bir Şato'ya ulaşması söylenen, sevdiği kadınları barındıran bir Prag'da doğdu. Yani Kafka'nın bütün kitapları Prag insanlarını ezen bir baba olarak kabul edebileceğimiz "Prag'a Mektup"tur aslında. Kafka'nın ailesi onun kitaplarını nasıl etkiledi? Bir böcek gibi ezdi babası oğlunu. Bir nevi faşizmin ve doğduğu şehir olan Prag'ın ev versiyonuydu onun babası. Kafka'nın kendi Dava'sını aramasına babasının etkisi çok büyüktü. Bu yüzden Ceza Kolonisinde kaldı. Bu yüzden Bir Kavgayı Tasvir etti. Bu yüzden hayatında Amerika'ya hiç gitmeyip Amerika romanını yazdı ve yarımlıklarla, çağı gibi bulanıklıklara, bir sonuca varmayacak gidiş yollarıyla oluşan bir hayat kurdu kendine. Buydu onun ruh mutfağı. Yani Kafka'nın bütün kitapları onun evindeki insanları ezen bir baba olarak kabul edebileceğimiz "Babaya Mektup"tur aslında. Bütün bunlar arasında kadınları çok sevdi Kafka, öldükten sonra ruhuyla kardeşlerini Yahudi toplama kamplarına uğurladı, arkalarından bütün dünyayı kurak bırakacak kadar su dökse bile kardeşleri bir daha geri dönmemek üzere imha edilmişlerdi, hiç yaşamamışcasına... Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında yatağında kendisini bir böcek olarak bulmuşsa, Josef K. bir gün evinin kapısını açtığında karşısında ona "Tutuklandınız!" diyen iki adam görüp suçsuzluğuna suç kılıfı aramak zorunda bırakılmışsa, hiç ulaşılamayacak bir Şato'ya ulaşabilme ihtimallerini aramışsa, hedefler olmasına rağmen yol dediğimiz şeyin tereddütlerden ibaret olduğunu bize anlatmışsa, kafes bir kuş aramaya çıkmışsa, kadınları sevmişse ve onları mektuplarıyla darlamışsa bunun en büyük sebepleri Kafka'nın kendi babası olan babadır, kendi halkının babası olan Prag'dır, Avrupa'nın o zamanki babası olan faşizmdir. Yani her insan mutlaka bir "Babaya Mektup" yazar o çağda. İsterseniz bütün bu yazdıklarımı ve diğer detayları bir video olarak da izleyebilirsiniz: https://youtu.be/VC6JxCLzwNI “Aşırı tutkulu bir Kafka hayranı olmak istiyorum ve bütün kitaplarını okumak istiyorum” okuma sırası bence şöyle olmalı: - Babaya Mektup - Ceza Kolonisinde ve Diğer Öyküler (İş Bankası'ndan okudum) - Bir Kavganın Tasviri (Can'dan okudum farklı bir çeviri için) - Amerika - Dönüşüm - Dava - Şato - Aforizmalar - Günlükler (1909-1923) - Ottla'ya ve Aileye Mektuplar (1909-1923) - Felice'ye Mektuplar (1912-1917 verem) - Milena'ya Mektuplar (1920-1924 ölümüne kadar) “O kadar detaya gerek yok, Kafka'nın en önemli kitaplarını okusam da bana yeterli olur” okuma sırası ise bence şöyle olabilir: - Babaya Mektup - Ceza Kolonisinde ve Diğer Öyküler - Dönüşüm - Dava - Şato - Günlükler - Milena'ya Mektuplar Ek olarak okuyabileceğiniz bazı biyografi ve eleştiri kitapları: - Albert Camus, Sisifos Söyleni kitabındaki Kafka eki - Klaus Wagenbach, F. Kafka - Yaşamöyküsü (Bütün kitapları okumadan önce de okunabilir) - Ernst Fischer, Franz Kafka (Dönemin ve zamanın siyasi, sosyolojik ruhu, Habsburg Devleti ve Kafka kitaplarının genel perspektifi) - Max Brod, Kafka'da İnanç ve Umutsuzluk (Kafka'daki korku, inanç-inançsızlık ve çağa karşı duyulan umutsuzluk temaları ağırlıklı) - Marthe Robert, Franz Kafka Gibi Yalnız (Genel olarak Yahudilik ve Kafka'nın bu konuda yaşadığı çelişkiler üzerinden gidiyor) Daha çok okurun bu rehberden faydalanabilmesi için bu iletiyi paylaşabilirsiniz, emeğe saygı +rep. Keyifli ve Kafka'nın çıkmazlarının arasında çıkış yollarının ihtimallerini daha çok keşfetmeye yakınlaşabileceğiniz meraklı okumalar dilerim. (Oğuz Aktürk)

Kafka’nın babasına serzenişi...: yazar/franz-kafka ‘nın hiçbir kitabı kitap/babaya-mektup--4088 kadar içime dokunmadı.. Franz Kafka, bu kitapta çocukluğundan gençliğine kadarki yaşamında babasının onda bıraktığı derin yaralarını, babasının yüzüne söyleyemediklerini yazmış.. Kitap, babasına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Kafka’nın mektuplarını yok etmesi için verdiği arkadaşı Max Brad vasıtasıyla yayımlanıyor kitap olarak ileriki zamanlarda.. Sadece ‘mektup’ demek yeterli olmaz tabii. İçinde isyanlar, korkular, kabullenişler, düş kırıklıkları, öfke, küskünlük, acılar, pişmanlıklar barındırıyor. Bir ömürde yaşanmış ne kadar duygu varsa hepsinin kağıda dökmüş hali yazarın. Sayfalar babasını hedef gösteren yaralayıcı satırlarla dolu.. Babası Hermann Kafka’ya karşı her zaman ruhsal ve fiziksel bir çekingenlik yaşayan Franz Kafka, evlenmek istediği nişanlısı Julie Wohryzek’i babası istemeyince, Kasım 1919’da yani 36 yaşındayken, bu mektupları yazar. Babasının onu sevdiğini, ancak bunu göstermediğini, bu davranışın da onu içine kapanık, kendine güvensiz bir birey yaptığını anlatıyor mektuplarında babasına. Mektupların gerçek hali uzun ama kitaplaşınca kısaltılmış. Anlatım şekli de bir mektup gibi değil, sanki babasıyla sohbet eder gibi yazılmış, samimi ama üzücü. Okurken, karşımda 36 yaşında genç bir adamın sözlerini değil de, söylemek istediklerini hep içinde tutan ürkek bakışlı küçük bir çocuğun haykırışlarını duydum.. Kafka’yı okudukça, diğer kitaplarındaki baba vurgusunun sebebini de anlamış oldum. Eserlerindeki karamsarlığın nedeni babasına duyduğu nefretmiş demek ki. Kitabın adı neden ‘BABAMA Mektup’ değil de, ‘BABAYA Mektup’, bu resmiyet şimdi anlaşılıyor sanırım.. Daha önce hiç Kafka okumamış okurlar için, kesinlikle ilk bu kitap ile başlamalarını öneririm. Çünkü Kafka ancak o zaman aklınızda bir kalıba oturacaktır. Kafka’yı tanımak isteyenler onun bu otobiyografi kitabıyla en iyi şekilde tanıyabilirler.. Kafka’nın itiraf niteliğinde yazdığı bu mektuplar maalesef babasına hiç ulaşmıyor. Keşke ulaşsaydı da, belki bir babanın çocuğu üzerindeki etkilerini bir nebze anlardı. Diğer taraftan bakarsak, böyle bir babası olmasaydı, Kafka’nın eli de böyle kalem tutmayacaktı.. Çok etkileyici bir kitap. Tüm babalara ve evlatlarına okuma önerisi olsun... (Funda Usta)

Podcast: Babaya Mektup, Franz Kafka: Podcasti dinlemek için YouTube linki: https://youtu.be/OyaDuevnHxQ Merhaba kitapçokseverler. Bu bölümümüzde Kafka’nın babası Hermann Kafka’ya yazdığı ancak hiçbir zaman alıcısına ulaşmayan mektubunu konuşuyoruz. Babaya Mektup, tipik baba-oğul çatışmasının ötesinde Kafka'nın iç dünyasına, varoluşsal açmazlarına, otoriteyle karşı duruşuna dolayısıyla yapıtlarına dair pek çok itiraf barındırıyor. Keyifli dinlemeleriniz olması dileğiyle. (Okur Sohbetleri)

Kitabın Yazarı Franz Kafka Kimdir?

Yahudi bir tüccar aileden gelen, Almancaya da hâkim olan bir yazardı. Kafka'nın en önemli eserlerini, üç romanının (Dava, Şato ve Kayıp) yanı sıra; ortaya koyduğu birçok hikâyeleri oluşturuyor.

Kafka'nın eserlerinin büyük bölümü ancak Kafka'nın ölümünden sonra meslektaşı ve yakın arkadaşı Max Brod tarafından yayımlandı ve bu eserler 20. yüzyılda dünya edebiyatında kalıcı bir etki bıraktı.

1883 yılında Prag'da doğdu. Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudi'si annenin çocuğu olan Franz Kafka'nın, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçlu olduğu söylenir. Ailenin en büyük çocuğu olan Kafka'nın iki erkek kardeşi küçük yaşta hayatlarını kaybettiler. Kız kardeşleri Elli, Valli ve Ottla ise Nazi Almanyası'nın organize ettiği Yahudi katliamı Holocaust'da hayatlarını kaybettiler. Kafka, çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Prag'daki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu.

1893 yılında öğrenim görmeye başladığı Avusturya Lisesi, yalnızlığını ve kendi içine kapanmasında büyük etken oldu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Kafka'yı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler. Ufak yaşlarda da Çekçe konuşan Kafka gittiği Alman okullarının da etkisiyle Almancada ustalaştı.

1901 yılında Altstädter Gymnasium lisesini bitirdikten sonra Prag'daki Karl Ferdinand Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'ne girdi. Buradaki eğitimi sırasında Alman edebiyatı derslerini takip etmeye başladı. Öğrenciliği sırasında Yiddiş tiyatro çalışmalarında yer aldı ve bu çalışmalara destek verdi. Kafka ilk eseri olan 'Bir Savaşın Tasviri' adlı öyküsünü bu dönemde yazdı.

1902 yılında Max Brod'la tanıştı. Max Brod, Kafka'nın yaşamında önemli rol oynayan isimlerden biri olacaktı.

1906 yılında hukuk öğrenimini doktora ile tamamladı ve bir yıl süren avukatlık stajını yaptı.

1907'de Sigorta Şirketi'nde memur olarak çalışmaya başladı. Gündüzleri sigorta şirketinde sürdürdüğü çalışma hayatının yanı sıra geceleri ölümden bile daha derin bir uykuya benzettiği yazma işine yoğunlaşıyordu. Aynı yıl 'Taşrada Düğün Hazırlıkları' adlı öyküsünü kaleme aldı.

1912 yılında nişanlısı Felice Bauer'le tanıştı. Onunla ilişkisini, üç kez ayrılıp yeniden nişanlanarak,

1919'a kadar sürdürdü. Evlenmemesine neden olarak hastalığını gösteriyordu. Oysa güncesinde evliliği bir burjuva bağı olanak nitelendirmiş ve edebiyat hayatını sürdürebilmesi için yalnızlığa ihtiyacı olduğunu vurgulamıştır. Nişanlısıyla bu ilişkisinden geriye beş yüzün üzerinde mektup kalmıştır. Bunlar, Kafka'nın ölümünden çok sonra 1967'de 'Felice'ye Mektuplar' adıyla yayınlandı.

1917'de Kafka, verem olduğunu öğrendi.

1919 yılında geçirdiği ağır gripten dolayı hastaneye kaldırıldı.

1920 yılında Milena Jesenska ile tanıştı. Mektuplaştığı dört kadın arasında en ciddi ve önemli olan Milena Jesenska'ydi. Milena'yla mektuplaşmaları önce bir arkadaşlık gibi başladı, daha sonra tutkulu bir aşka dönüştü. Fakat Milena evli olduğundan bu mutsuz ve imkânsız ask Kafka'yı derin acılara sürükledi. Mektuplaştıkları üç yıl boyunca sadece iki üç kez görüşebildiler ve bu görüşmeler Kafka'yı üzmekten başka bir işe yaramadı, yine de onun yaratıcılığını olumlu yönde etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Daha sonraları edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan "Milena'ya Mektupları”nda Kafka şöyle dile getirir durumunu;

"En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki..."

Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.

1922'de emekli oldu, maddi durumu kötüydü ve sağlığı gittikçe bozuluyordu.

1923`de ailesinin etkisinden kaçmak ve yazmaya yoğunlaşmak için Berlin'e taşındı, orada da Dora Dymant adında bir sevgilisi oldu. Dora, Milena`dan daha şanslıydı Nazi Almanya'sına direndi ve 1952`de Londra'da öldü.

1924 yılı 3 Haziran gecesi, 1917 senesinde kaldırıldığı Viyana yakınlarındaki Keirling sanatoryumunda hayata gözlerini yumdu.

Kafka'nın eserlerinin hepsinde görülen yabancılaşma olgusu, onun kendi yaşamında da belirgin bir biçimde izlenir. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Nazilerin Çekoslovakya'yı işgali sırasında Kafka ile ilgili birçok belge yok edildi. 20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Brod'a vermişti. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla ayni fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı.

Yaşamının ve yapıtlarının ortak yani, Camus'nün dediği gibi, "Her şeyi göstermek ve hiçbir şeyi teyit etmemektir".

Çünkü yaşamayı bir savaş, ama önceden yitirilmiş bir savaş olarak görür. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen olanaksızdır.

Franz Kafka Kitapları - Eserleri

  • Dava
  • Şato
  • Dönüşüm
  • Milena'ya Mektuplar
  • Babaya Mektup
  • Mavi Oktav Defterleri

  • Ceza Sömürgesi
  • Açlık Sanatçısı
  • Aforizmalar
  • Çin Seddi'nin İnşası
  • Amerika
  • Akbaba
  • Bir Savaşın Tasviri

  • Bütün Öyküler
  • Günlükler
  • Hayvan Öyküleri
  • Kovalı Süvari
  • Ottla’ya ve Aileye Mektuplar
  • Özdeyişler
  • Bir Köy Hekimi

  • Dava (Çizgi Roman)
  • Felice'ye Mektuplar
  • Yeni Bulunmuş Mektuplar
  • Bir Köpeğin Araştırmaları
  • Bir Kardeş Cinayeti
  • Küçük Bir Kadın
  • Öyküler

  • Kafka Öyküler 1
  • Kafka Öyküler 2
  • Ofis Yazıları
  • Üç Uzun Hikaye
  • Şarkıcı Josefine ya da Fare Ulusu
  • Hayata Yön Veren Sözler
  • Ceza Sömürgesi (Çizgi Roman)

  • Mutsuzluk
  • Kafka
  • Yakılmamış Öyküler
  • Seçme Eserleri
  • Taşrada Düğün Hazırlıkları
  • Günlük'ten Seçmeler
  • Dönüşüm

  • Anlatılar
  • Köy Öğretmeni - Ateşçi
  • Seçme Yazılar
  • Kanun Önünde
  • The Sons
  • Ateşçi
  • İn

  • Grete Bloch'a Mektuplar
  • Dönüşüm ve Diğer Hikayeler
  • Dönüşüm (The Metamorphosis)
  • Bir Dostluk
  • Kafka'nın Kedisi
  • Contemplation
  • Günlükler 2

  • Gammaz Yürek - Dönüşüm (2 Kitap Birden)
  • Yargı
  • Vəsiyyət
  • Blumfeld: Geçkin Bir Bekar
  • Kafkadan Rilkeyə qədər 12 Hekayə
  • İmparatordan Bir Haber
  • On Bir Oğul

  • Kararlar
  • Milena'ya Mektuplar, Cilt 2
  • Erzählungen
  • Dönüşüm
  • The Metamorphosis

Franz Kafka Alıntıları - Sözleri

  • Hiç eksiğim yok. Kendime muhtacım yalnızca. (Hayata Yön Veren Sözler)
  • "Evet, dünyada hâlâ sadakat diye bir şey var." (Amerika)
  • Değer vaktinde bilinmeli. (Dönüşüm (The Metamorphosis))
  • "İyi kitap en iyi arkadaştır." (Taşrada Düğün Hazırlıkları)
  • Oysa biliyorum, uyuyamayacağım. Sana yazmaktan vazgeçtiğim için uyuyamayacağım. (Milena'ya Mektuplar)
  • "Yargılama adaletsizlik kokuyordu, infaz da insanlık dışıydı." (Ceza Sömürgesi)

  • hiç senin dengin değildim; (Babaya Mektup)
  • Adalet rahat olmalı, yoksa terazi sallanır ve adil bir hüküm verilemez. (Dava)
  • Keşke varlığımı unutsaydı.. (Açlık Sanatçısı)
  • Gittiğim her yerde benden önce bir şairin orada bulunduğunu görüyorum. (Hayata Yön Veren Sözler)
  • Kanepeye yatsın, ona kimse dokunmasın, yaşam boyu tavana bakıp dursun, daha ne ister? (Bir Köy Hekimi)
  • "Hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!” (Dönüşüm)
  • Bizde in­sanlar şimdiki zamanı yok etmeye bu kadar ha­zırdır işte. (Akbaba)

  • Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim. (Kafka)
  • Evlilik korkusunun bazen, kişinin kendi ebeveynine karşı işlediği günahlarının acısını ileride kendi çocuklarının ondan çıkaracağı yolunda duyduğu endişeden kaynaklandığına dair bir görüş vardır. (Babaya Mektup)
  • Dünyanın fakir insanlardan beklediği her şeyi yerine getiriyordu. (Dönüşüm ve Diğer Hikayeler)
  • Bırakın, boş sokaklar mutsuz kılacaktır onları, biliyorum. (Anlatılar)
  • "Ah" dedi fare, "Dünya daralıyor günden güne. Başlangıçta o kadar genişti ki, korkuyordum, koştukça koşuyor ve nihayet uzakta, sağlı sollu duvarlar görünce mutlu oluyordum; ama bu uzun duvarlar o kadar hızla birbirine yaklaşıyor ki, son odaya gelmişim bile, şu köşede de koşup gireceğim tuzak duruyor." (Kararlar)
  • Sizi çok iyi tanımak benim koruma altında olmam anlamına gelmez, sadece sizi önümde numara yapma zahmetinden kurtarır. (Ateşçi)
  • Pencereyi açıp kendimi dışarıya atmak çok yararlı bir şey gibi görünürdü bana. (Felice'ye Mektuplar)

Yorum Yaz