Aynalar Ve İnsanlar - Mehmed Alagaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aynalar Ve İnsanlar kimin eseri? Aynalar Ve İnsanlar kitabının yazarı kimdir? Aynalar Ve İnsanlar konusu ve anafikri nedir? Aynalar Ve İnsanlar kitabı ne anlatıyor? Aynalar Ve İnsanlar kitabının yazarı Mehmed Alagaş kimdir? İşte Aynalar Ve İnsanlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmed Alagaş
Yayın Evi: İnsan Dergisi Yayınları
İSBN: 2880000103011
Sayfa Sayısı: 95
Aynalar Ve İnsanlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Büyük, pek büyük bir yemek salonuna giriyorum. Önce etrafıma bakınıyorum. Masanın üzeri, beyaz, bembeyaz emek üzerine, kırmızı ve kara, kapkara zulüm kakmalarla bezenmiş. Masanın etrafı ise, kimilerinin "Sevgili büyüklerimiz", kimilerinin "Sayın efendilerimiz", kimilerinin "Filanca işadamımız" dedikler, seçkin ve seçilmiş namussuzlar oturmakta!. Ellerindeki çatal ve bıçaklarla, yemek servisini bekliyorla. Bunların karşısında süklüm - püklüm durmayı bir sanat olarak algılayan garsonlar ise, papyonu andıran tasmalarıyla masaya yaklaşarak çeşitli dillerdeki aynı ifadeyi tekrarlayarak, masadaki efendilerine soruyorlar,- Sayın efendimiz, ne yersiniz?Masadaki namussuzlar için, ne güzel bir sorudur bu! Ağızları bir anda sulanmış ve salyaları akmaya başlamıştır. Ne yediklerinin ve ne yiyeceklerinin bilincinde oldukları için, hiç düşünmeden ve hiç düşünmeye gerek duyamadan herbir ağızdan cevap verirler;- Önce vatan!.- Önce vatan!.- Sonra vatandaş!.
Aynalar Ve İnsanlar Alıntıları - Sözleri
- Lunaparka hiç gittiniz mi? Bu gibi yerlerde kahkaha aynaları vardır. Değişik eğilimlerdeki bu aynalar, insanları okduklarından çok farklı gösterirler. Fiziki durumlarının ne olduğunu, ne olmadığını bilen insanlar, bu aynalara baktıkları zaman ister istemez gülerler. Çünkü her bir aynanın karşısına geçtikleri zaman, kendilerini olduklarından uzun, olduklarından kısa, olduklarından şişman veya olduklarından zayıf görmektedirler. Kendini bilen insanların bu farklı görüntüler karşısında gülmeleri veya gülümsemeleri tabi ki doğaldır. Kahkaha aynaları arasında insanları güldürmeyen sadece bir ayna vardır. Dümdüz olan bu ayna, insanları olduğu gibi göstermektedir. İnsanlar bu aynanın karşısında genellikle gülmezler. Hem neden gülsünler ki? Bu aynanın karşısında güldükleri zaman kendi hallerine gülmüş olacaklardı! Nitekim bu aynın karşısında gülmek bir yana, aynanın ciddiyetini ve doğruluğunu bilerek kendilerine çeki düzen verirler. Doğru bir ayna karşısında, doğru bir tavırdır bu.. Günümüz toplumunda eli kalem tutan veya eline kalem tutuşturulan yazarlar da, insanlar ve olaylar karşısında birer ayna olmaktadır. Yazarların dünya görüşlerine ve gözettikleri menfaatlere göre değişebilen bu aynalar çok çeşitlidir. Egemen güçlerin basın yayın sultasından kurtulamayan insanlar, kendilerini ve kendileriyle ilgili olayları söz konusu egemen güçlere uşaklık eden yazarların aynalarında görürler. Ne olduklarını ve ne olmadıklarını bilmedikleri için aynadaki görüntüleri gerçek sanırlar!. Aynı şeytana uşaklık eden değişik yazarların aynalarında kendileri gibi makamsızları bir karış, makama oturanları ise iki arşın görmeye alıştıklarından, bu gerçekleri de (!) kabullenmişlerdir artık!.. Bundan böyle hadlerini bilmeleri ve egemen güçlere karşı kulluklarını ifa etmeleri gerekmektedir. Çünkü aynalardan yansıyan görüntü, barış ve huzur içinde kölelik yapmayı, kölelik yapmalarını gerekli kılmaktadır. Tabi ki yaptıkları bu kölelik, dünya selameti içindir. Ahiret selameti için, Allah’a inanan insanlar olarak Müslümanlığı kabul etmeleri yani Müslüman olmaları gerekmektedir. Çünkü Müslüman olarak ebedi cennet hayatını garantiye aldıkları (!) zaman, hem gönülleri rahatlayacak ve hem de adi dünya hayatında çektikleri kölelik sıkıntılarını göğüslemeleri kolay olacaktır!.. Egemen güçler onların bu durumunu gördükleri için, onların bu ihtiyacını da karşılamakta gecikmezler. Sarık ve cübbe giyerek kürsülere oturan bel’amlar, firavunların menfaatlerine zarar vermeyecek bir dini anlatmaya başlamışlardır artık!.. Çağdaş Müslümanlığın nasıl ve nice olması gerektiği, büyük bir cür’etle ve büyük bir yaygarayla her tarafta yankılanmaktadır. Bunların anlattıkları dine göre, bir insan sadece Allah’a inanmakla mü’min, Cum’a namazına gitmekle muttaki, Beş vakit namaz kılmakla evliya olmaktadır!. Nasıl Müslüman olduklarını görebilmek için, bel’amların tuttuğu bu aynalara bakan insanlar, tabi ki uhrevi endişelerden kurtularak rahatlamaktadırlar. Bu aynalara baktıkları zaman, ne güzel Müslüman olduklarını görmekteler ve bu Müslümanlıkları ile kıvanç duymaktadırlar!. Kendilerini ve kendilerini ilgilendiren olayları böylesi aynalarda görmeye alışık olan ve aynalarda gördüklerini gerçek zanneden bu insanlar –nadir de olsa dümdüz bir ayna ile karşılaştıkları zaman tabi ki şaşırmaktadırlar!. Hem neden şaşırmasınlar ki!. Dümdüz olan bu aynada, Koskocaman firavunlar ile kendileri aynı boyda gözükmektedir!. Büyük büyük adamları sıradan bir insan gibi gösteren bu ayna ürkütmüştür onları. Ayrıca bu aynadaki kendi görüntüleri, diğer aynalarda gördükleri gibi müslümanca bir görüntü de değildir. Fakat bu şaşkınlıkları uzun sürmez. Kendilerini diğer aynalarda görüp, diğer aynalarda tanıdıkları için, bu aynadaki görüntülerin gerçekleri yansıtmadığını (!) anlayıverirler!.. Rahatlamışlardır artık.. Aynadaki görüntü kendileri olmadığını, kendilerini yansıtmadığına göre endişelenmelerine hiç gerek yoktur. Bu aynadaki görüntüler, başkalarına aittir nasıl olsa!.. Birbirlerini dürterek ve aynadaki görüntüleri göstererek gülmeye başlarlar. Olayları ve insanları hiç alışık olmadıkları bir biçimde gösteren bu ayna, hoşlarına gitmiştir onların. Gülmeye, tekrar tekrar gülmeye devam ederler. Tabi ki kendi hallerine değil, başka hallere, Tabi ki kendilerine değil, başkalarına güldüklerini zannetmektedirler!.. Sanki Lunapark’taki kahkaha aynalarına gelmişlerdir.. Fakat ne var ki kendilerini güldüren ayna, Kendilerini olduğu gibi gösteren dümdüz bir aynadır!..
- Geniş ve galilesiz insanlar, yarından hiç bir endişe duymadan bugünü yaşayan insanlardır.. Günümüze nazaran çok daha itidalli çok daha temkinli olduklarını söyleyebiliriz. "Bugün buldum, bugün yerim, Hak Kerim'dir yarına" ifadesi, böylesi rahat insanlara atfedilen bir ifadedir. ... Tüketime dayalı ekonomik sistemler, insanların bugünkü emekleriyle yetinmemekte, onların yarınki emeklerini, yarınki gelirlerini de bugünden tüketmektedirler. Nitekim çek, senet ve vadeli anlaşmalarla yapılan böylesi satışlar, yarınki emeğin bugünden pazarlanması ve bugünden satılmasıdır. ... Yarınki emeklerinin karşılığını bugünden yiyen insanlar, hiç şüphesiz ki "Bugün bulup , bugün yiyen" insanlar değildir. Çünkü bunlar; bugünlerini değil, yarınlarını yiyen insanlardır.
- Bundan böyle bizlere "Neden yazıyorsunuz?" diyenlere, göğsümüzü gere gere "Kurtulmak ve kurtarmak için" diyebiliriz. "Hiç olur mu?" demeyin, umud dünyası bu neden olmasın ki!.. Yazdığımız ve yazmaya çalıştığımız, genelde İslam'ın gerçekleri olduğuna göre.. bu yazdıklarımız belki okunacak, yazdıklarımızı belki okuyanlar arasında, belki anlayanlar olacak, yazdıklarımızı belki okuyup, belki anlayanlar arasında, belki yaşayanlar olacak
- Hakim ideolojilere bağlı bir yazar değilseniz ve bunun da ötesinde kaleminizle hakim ideolojilerin çürük tahtalan na dokunuyorsanız, mutlaka ve mutlaka dayanıklı bir yazar olmanız gerekmektedir. Çünkü ne zaman, neyle karşılacağınız pek belli olmaz. Dokunduğunuz çürük tahtalardan ortaya çıkan tahta kurulan "Sen bizim düzenimizi mi yıkmak istiyorsun?" diyerek size hücum edebilirler!.
- Çağdaş müslümanlığın nasıl ve nice olması gerektiği, büyük bir cür'etle ve büyük bir yaygarayla her tarafta yankılanmaktadır. Bunların anlattıkları dine göre.. bir insan sadece Allah'a inanmakla mü'min, cum'a namazına gitmekle muttaki, beş vakit namaz kılmakla evliya olmaktadır!.
- Sarık ve cübbe giyerek kürsülere oturan bel'amlar, firavunların menfaatlerine zarar vermeyecek bir dini anlatmaya başlamışlardır artık!.
- Lunaparka hiç gittiniz mi? Bu gibi yerlerde kahkaha aynaları vardır. Değişik eğilimlerdeki bu aynalar, insanları olduklarından çok farklı gösterirler. Fiziki durumlarının ne olduğunu, ne olmadığını bilen insanlar, bu aynalara baktıkları zaman ister istemez gülerler. Çünkü herbir aynanın karşısına geçtikleri zaman, kendilerini olduklanından uzun, olduklarından kısa, olduklarından şişman veya olduklarından zayıf görmektedirler. Kendini bilen insanların bu farklı görüntüler karşısın da gülmeleri veya gülümsemeleri tabi ki doğaldır. Kahkaha aynaları arasında insanlan güldürmeyen sadece bir ayna vardır. Dümdüz olan bu ayna, insanları olduğu gibi göstermektedir. İnsanlar bu aynanın karşısında genellikle gülmezler. Hem neden gülsünler ki? Bu aynanın karşısında güldükleri zaman kendi hallerine gülmüş olacaklardır!. Nitekim bu aynanın karşısında gülmek bir yana, aynanın ciddiyetini ve doğruluğunu bilerek kendilerine çeki düzen verirler. Doğru bir ayna karşısında, doğru bir tavırdır bu...
- İstisnaların çoğunluk, çoğunlukların ise istisna olması dileğiyle..
- Herhangi bir toplumda yaşayan düşünürler bu toplumu gerçeklere göre değiştirmeyip, bu topluma göre değişebiliyorlarsa, bu toplumun gelişmesi, bilinçlenmesi ve kurtulması mümkün değildir.
- Hakim ideolojilere bağlı bir yazar değilseniz ve bunun da ötesinde kaleminizle hakim ideolojilerin çürük tahtalan na dokunuyorsanız, mutlaka ve mutlaka dayanıklı bir yazar olmanız gerekmektedir. Çünkü ne zaman, neyle karşılacağınız pek belli olmaz. Dokunduğunuz çürük tahtalardan ortaya çıkan tahta kurulan "Sen bizim düzenimizi mi yıkmak istiyorsun?" diyerek size hücum edebilirler!.
Aynalar Ve İnsanlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sayın efendilerimiz,ne yersiniz? Ağızları bir anda sulanmış ve salyaları akmaya başlamıştır! Herbir ağızdan cevap verirler. Önce vatan! Önce vatan !(Sonra vatandaş!) (Clfkfljfjfjk)
Aynalar ve insanlar kitabı, bu asırda insanların kendilerini çok daha iyi tanıyabilmeleri için, aslında tanımadıklarını anlayabilmeleri için, kalıcı bir dille yazılmış bir kitap (Sema Nur)
Mehmet alagaş hocamızın bütün eserlerini okudum kendisini çok iyi yetiştirmiş kalemi sağlam Kur'an ve sünnetten faydalanan gerçekten samimi bir Müslüman Allah ebeden razı olsun bu kitabı da özellikle insanların yüzlerinden taşımış olduğu kimlikten benliklerin den bahseden kur'an'dan ayrıldığı zaman bir insanın nasıl bir karaktere bürünecek ini ve Kur'an ve sünnete yaklaştığı zaman da Müslüman kimliğine kavuşacağını ve sağlam bir karaktere sahip olacağını anlatan bir kitap bütün kitapları gibi bu kitabı da çok güzel tavsiye ediyorum (Hüseyin)
Kitabın Yazarı Mehmed Alagaş Kimdir?
Mehmet Alagaş,güzel bir müslüman olmak için nasıl düşünülmesi ve nasıl yaşanılması gerektiği sorusunu Kuran-ı Kerimde arayan ve bulduğu Kurani gerçekleri insanlarla paylaşmaya çalışan Allahın bir kuludur.
Mehmed Alagaş Kitapları - Eserleri
- Taş
- Alnımdaki Işık
- Tapusuz Süleyman
- Cumali
- Divane
- Tevhid ve Şirk
- Kimlik Tercihi
- Dünden Bugüne Şeytan ve Dostları
- Yaşama Fırsatı
- Tutsak
- Kadının Onuru
- Cumaya 5 Kala
- Aynalar Ve İnsanlar
- Yoldaki Musibetler
- Din Gerçeği ve İslam
- Şafak Mektupları
- Kişiye Özel
- İşaret Yazıları
- Kur'an'a Yönelirken
- İki Fecr Arasında
- Şeytanizme Rağmen İslami Uyanış
- Tartışılan Sorular
- Beklenen Müslümanlara Yaratılış ve İnsanlık Tarihi 1
- Rahmete Yolculuk
- Yaşama Fırsatı
- Beklenen Müslümanlara Yaratılış ve İnsanlık Tarihi 2
- Vahdete 7 Adım
- Beklenen Müslümanlara Yaratılış ve İnsanlık Tarihi 3
- Beklenen Müslümanlara Yaratılış ve İnsanlık 4
- Sona Son Kala
- 2012 ve İki Deniz Arası
- Müteşabih Müslümanlar
- 23 Mesele
Mehmed Alagaş Alıntıları - Sözleri
- Fakat ne gariptir ki, insanlara rızık verici yani Rezzak olan Allah, insanları açlık ile korkutmazken; kendi rızıkları için dahi Allah'a muhtaç olan yaratıklar, insanları açlık ile korkutabilmektedirler! (Kur'an'a Yönelirken)
- Size güzel gelen bir kadının , Bacaklarına veya göğüslerine hangi duygularla bakıyorsanız, hiç şüpheniz olmasın ki, Karınızı güzel kabul eden bir erkek de, Karınızın bacaklarına ve göğüslerine aynı duygularla bakacaktır. (Kadının Onuru)
- Hakim ideolojilere bağlı bir yazar değilseniz ve bunun da ötesinde kaleminizle hakim ideolojilerin çürük tahtalan na dokunuyorsanız, mutlaka ve mutlaka dayanıklı bir yazar olmanız gerekmektedir. Çünkü ne zaman, neyle karşılacağınız pek belli olmaz. Dokunduğunuz çürük tahtalardan ortaya çıkan tahta kurulan "Sen bizim düzenimizi mi yıkmak istiyorsun?" diyerek size hücum edebilirler!. (Aynalar Ve İnsanlar)
- Şeytan bir tağuttur, meydanlara dikilen ve kendisine saygı gösterilmesi istenen putlar ve putperest davetçiler bir tağuttur,İnsanları, Allah'ın hükümlerini inkara dayanan kanunlara çağıran kişi ve kuruluşlar bir tağuttur,İnsanları Allah'a isyana ve kendilerine kulluğa davet eden bütün kişiler, bütün kuruluşlar, bütün devletler birer tağuttur. İşte tevhid gerçeği, hakkı kabulle birlikte legal veya illegal olan bütün bu tağutları inkar etmekte ve insanları bu inkara davet etmektedir. (Tevhid ve Şirk)
- Bizler dünyaya 'sahip' olmak için değil, 'şahit' olmak için geldik. (Divane)
- Netice olarak Allah ile kul arasına giren şeytandan değil de, insanları hakka davet eden salih müslümanlardan rahatsız olan bu çığırtkanlar, böylesi yaklaşımlar ile Allah'ı değil şeytanı memnun etmekte ve şeytanın dostu olmaktadır... (Kimlik Tercihi)
- Brüt olarak dağlarca ağırlığı olan nice insanın mal, makam ve şöhrete dayalı darasını çıkarırsanız, ne yazık ki geriye net olarak önemli bir şeyin kalmayacağını göreceksiniz! (Cumali)
- Kur'an'ı Kerim'in hayır olduğuna iman eden bütün Müslümanlara şunu sormak istiyoruz: Başlı başına hayır olan Kur'an'ı Kerim'in, size, sizin yaşantınıza, sizin düşüncelerinize, sizin eylemlerinize şimdiye kadar ne hayrı oldu? İşte bu soruya yeterli ve olumlu cevap veremeyen kimseler, başlı başına hayır olan Kur'an'ı Kerim'in hayrına ulaşamayan, bu hayırdan nasiplenemeyen kimselerdir. (Kur'an'a Yönelirken)
- Yarınlar uzak gerçekten uzak mıdır ? Oysa uzak olan, yarın değil dündür. Yirmi yıl sonramız değil, yirmi saniye öncemiz uzaktır, uzaklaşmıştır bizden. Yirmi yıl yol gitsek, yirmi saniye öncemize varabilmemiz mümkün değildir. Fakat yarınlar, yarınlar durmak bilmeyen adımlarla üzerimize doğru gelmektedir.Yarınlardan kaçmak, yarınlardan uzaklaşabilmek, durmayan zamandan korkanlar için dermansız bir derttir. (Tevhid ve Şirk)
- Geçmişteki hıristiyanlar, rahiplerine birkaç kuruş vererek cennet tapusu alıyorlardı. Herkesin yadırgadığı bu durumu, ben pek yadırgamıyorum. Hem neden yadırgayım ki! Birkaç kuruş menfaat için gerçek cennetlerini satan milyonlarca insanla bir arada yaşarken, onları nasıl yadırgayabilirim? Birkaç kuruş karşılığında cennet umudu alanlar mı yadırganmalı, yoksa birkaç kuruş karşılığında gerçek cennetlerini satanlar mı? (Tevhid ve Şirk)
- Allah için ölmek ne kadar güzel ise Allah için yaşamak da o kadar güzeldir. (Cumali)
- Camideki cemaatın durumunu tekrar gözden geçirdi. Kelime-i tevhidi açıklarsa, cemaatten itiraz edenler olacaktı. Çünkü kelime-i tevhidin gereği olarak, insanlara ilahlık taslayan bütün politikacıların, insanlara ilahlık taslayan bütün İdeolojilerin, bütün sistemlerin, bütün devletlerin reddedilmesi gerekecekti. Tevhid, sadece ve sadece Allah'a kulluk etmekti. Hakim olarak, hüküm koyucu olarak sadece Allah'ı kabul etmekti. Allah'ın hükmüne rağmen hüküm koyan kişiler, hüküm koyan merciler varsa, Allah'ın hukukuna tecavüz ederek insanlara ilahlık taslayan bu kişilerin, bu mercilerin reddedilmesi gerekirdi. (Cumaya 5 Kala)
- Gözyaşı, yaraları yıkar, mikrop kapmasını engeller, gönül yangınını söndürür. (Kimlik Tercihi)
- Dünyanın artık bekleyen değil, beklenen müslümanlara ihtiyacı var (Beklenen Müslümanlara Yaratılış ve İnsanlık Tarihi 1)
- "İnsan ölümle karşılaştığı zama geçmişinin bir film şeridi gibi gözünün önünden geçtiği söylenirdi. " (Yaşama Fırsatı)
- Müslüman bir erkeğin karısının haklarına riayet etmesi ve onun ihtiyaçlarını gidermesi, Müslüman bir kadının kocasının haklarına riayet etmesi ve onun hizmetini görmesi , Allah'ın rızası gözetilerek yapıldığı sürece , Allah'a kulluk içine girmekte ve karşılığı ecir olmaktadır . (Kadının Onuru)
- “Mü’minin her yaşı güzeldir” buyuruyor. (Cumali)
- "Sınırlı bir menzili ve keyfiyeti olan gôrme duyumuzdan hareket ederek herşeyi hakkıyla gören "Basir'ı" tanımlayacağımız gibi, şimdiki zamana bağlı sabrımız dan hareketle zamandan ve mekandan münezzeh olan Rabbimizin sabrını tanımlayamayız. Rabbîmizi kendimize göre "tanımlamaktan" sakınmamız ise elbetteki bizleri Rahmân olan Allah'ı âyetlerden hareketle tanımaya- anlamaya çalışmaktan alıkoymamalıdır." 23 MESELE // Mehmed ALAGAŞ, sh,74 - Insan Dergisi Yayınları (23 Mesele)
- Mesela duyduğu bir rahatsızlıktan dolayı doktora giden ve muayenesi sonucu öleceğini öğrenen insanın durumu ne olur hiç düşündünüz mü? Bu insanın dünyası ve dünyaya bakışı bir anda değişir! Sevdiği bir çok şeye karşı, sevgisini yitiriverir. Anlamlı gördüğü birçok şey anlamsızlaşıverir. Şu an dert edindiği birçok şey, dert olmaktan çıkar. Korktuğu birçok şeyden korkmaz olur. Elli yıl çalışarak biriktirdiği milyarları, elli gün daha fazla yaşamak için vermek ister. Bu insan müslümansa, ne yazık ki bu müslümanda da değişiklikler olur. Ölüm haberine her an hazır olan, bu haberi her an bekleyebilen bir müslümanda olmayacak, olmaması gereken değişiklikler, zamanımızdaki birçok müslümanda oluverir. Ölüm haberini alan bu müslüman bir anda kendisine geliverir. Öldükten sonra hesaba çekileceğini bildiği için, başını arkaya çevirerek hesap vereceği yaşantısına bakar. Sevdiği Rabbi için yapmadığı, ertelediği, geciktirdiği bütün güzel eylemler bir dağ gibi yığılır gözlerinin önüne! Ağlamaya, hüngür hüngür ağlamaya başlar.. Öleceği için değil, amel heybesini, güzel amellerle dolduramadığı için, göğsünü ve gönlünü gere gere "Ey güzel Allah'ım, ey güzel Rabbim, bana lûtfettiğin ömrümle sana bu amellerimi getirdim" diyemeyeceği için ağlar ve ağlar ve ağlar... Tabi ki gecikmiş bir idrak, gecikmiş bir gözyaşlarıdır bunlar. O halde sizler, sizler geç kalmayın canlar, geç kalmayın arkadaşlar! Şimdi gülüp, ölürken ağlayanlardan değil, şimdi ağlayıp,ölürken gülenlerden olun... Vakit öldüren ölülerden değil, dipdiri eylemlerle vakitlerini dirilten, dirilerden olun.. Çünkü sizlere bir doktor, bir profosör, bir kahin değil, sizleri yaratan Allah ve O'nun Rasulü bildiriyor. ÖLECEKSİNİZ...! (Kişiye Özel)
- Gündüzleri genellikle başkaları için çalışan geceleri televizyon karşısında başkalarının hayatını izleyip başkalarını dinleyen bu insanlar, yaşayamadıkları kendi hayatlarını başkalarına veren kendilerine başkalaşan insanlardı!. (Yaşama Fırsatı)