Avare Düşünceler - Emil Michel Cioran Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Avare Düşünceler kimin eseri? Avare Düşünceler kitabının yazarı kimdir? Avare Düşünceler konusu ve anafikri nedir? Avare Düşünceler kitabı ne anlatıyor? Avare Düşünceler kitabının yazarı Emil Michel Cioran kimdir? İşte Avare Düşünceler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Emil Michel Cioran
Çevirmen: Işık Ergüden
Orijinal Adı: Divagations
Yayın Evi: sel yayınları
İSBN: 9786257370431
Sayfa Sayısı: 98
Avare Düşünceler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Paris'teki dilsel "ikinci doğuş"una tarihlenen ve aynı dönemeçte aldığı düşünsel viraja dair temel bir edebi belge niteliği taşıyan Avare Düşünceler'de kalemini Baudelairevari bir koyuluğa doğru akıtarak nihayet intihar motifini öne çıkaran Cioran, insanlığı katiller ile intihar edenler olmak üzere ikiye ayırıyor: İntiharın varoluşun işkencesinde değerli bir kurtuluş kaynağına dönüştüğü satırlar ise, kendini Hiçliğe daha iyi teslim etmek için her türlü inançtan kurtulan "şeylerin dışındaki insan" olarak yazarın istisnai bir otoportresiyle tamamlanıyor.
Avare Düşünceler Alıntıları - Sözleri
- Kesin bir şey var: Hayatın hiç anlamı yok; ama başka bir şey daha da kesin: Sanki bir anlamı varmış gibi yaşıyoruz.
- 'Halimizdeki rahatsızlıklara bakıp kaydederiz her şeyi. Sağlığın zayıf noktaları olmasa bilir miyiz ki nedir bir beden? Uykunun boşlukları olmasa nasıl biliriz nedir gece? Sıkıntı bıktırırcasına uzamasa ne biliriz zaman nedir? Tiksinti anları olmasa bilir miyiz aşk nedir? İntihar teşebbüsü olmasa, yaşamak, tüm dehşeti içinde, görünür mü gözümüze? Varoluş bilincimiz bize mal olduğu yorgunluğun sonucudur; varolma güçlüklerimizdir bizi 'biz' yapan. Istırap çekmeden geçirdiğimiz an, varolmamanın, bilinçsizliğin anonim atmosferinde buhar olup gider. Zihne aşkedilmiş birer tokattır uygun anlar. İçimizde çürüyen ne varsa, bizi tehdit eden şeyle, bedenimizin müstakbel çürümüş leşiyle, zihnin dirimselliğini canlandıran bozulmanın soluklarıyla 'varoluruz'. "Derinliğimiz" peşimizi kollayan yok olma eğilimlerinin toplamıdır; bilince gelince, olduğumuz şey olmama ihtimallerimiz bahçıvanlığımızın sonucu değilse nedir ki? Olmuş göründüğümüz şeyin dışında her an kaldığımızda, açıklanamaz olsalar da 'bildik' sırların içinde değişim geçiririz; bilincin zalim ısrarının bizi yönelttiği 'saçma şeffaflık' budur; halimizdeki rahatsızlıkların sona erdiği bilinç berraklığının özü budur. O zaman her şey bizim için 'mevcut' olur, zira bunların her biri zihnin soyut değirmeninde öğütülmüş olup maddesini toz haline getiren de kibirdir. Bu toz haline getirmedir bilmenin gösterisi."
- "Varolma rahatsızlığına tutulan kimsenin bulacağı her derman, hepsi de aynı ölçüde bu dünyanın ifadesi ve aleti olan zehirlerden daha az zararlı olamaz. Bunlar başka bir dünyanın ifade ve aletleri olsalar bile hiçbir tedavi yatıştıramaz bilincini. Varolduğu andan itibaren çekmeye başladığı bu rahatsızlık ancak varolmak son bulduğunda biter. Bu rahatsızlığı unutabilmemiz için küllerimizin huzur bulması gerekir. Melankolinin tek eczası mezardır."
- "Kesin bir şey var. Hayatın hiç anlamı yok; ama başka bir şey daha da kesin: Sanki bir anlamı varmış gibi yaşıyoruz."
- Sorun bir şey için nasıl ölüneceğini bilmek değil, hiç için nasıl yaşanacağını açıklamaktır.
- Kimi öğleden sonralarda başarısız kalmış bir cinayet hüznü vardır, kan düşlerini lekelemesin diye âdeta girişlerini kilitlemiştir kalp.
- "Kesin bir şey var: Hayatın hiç anlamı yok; ama başka bir şey daha da kesin: Sanki bir anlamı varmış gibi yaşıyoruz."
- Aslında hiçbir şey olmaz, bugün ya da bambaşka bir anda yaşamak hiçbir şeyi değiştirmez...
- İnsan faaliyet denen şeyi yaratıcılıktan ziyade yıkıcılık ilkesi haline getirdi.
- "...Tanrı dahil her şey hakkında avare düşünceler ileri sürmekten daha iyi ne yapabiliriz? Ne biliyoruz ki?" Nicolas Cavaillès
- Umutlar şekillenir sonra çekip gider; sadece umutsuzluk aynı kalır.
- İnsan, intihar imkânlarına sahip olup da bunlara değer vermediğinden bir tutunamayandır. İntihar, üzerinde susuzluğumuzun inlediği kilit vurulmuş bir çeşmedir.
- "Geçicilik duygusu her şey geçip gidiyor diye fısıldar hiç durmadan - her şeyin geçip gittiğini belirtmek için."
- "Dünyanın tüm zaafları tembellikten ya da ilgisizlikten değil, aşırı gayretkeşlikten kaynaklanır. Normal hayat koşullarına ağır bir ritim, yumuşak bir ahenk gerekir. Ama insan zamanı hızlandırdı ve anların birbirini takip etmesinden yola çıkarak soluksuz kalacağı ve terleyeceği bir uzam yarattı. Ne olduğu bilinmeyen bir şeyin ardından açgözlülükle koşa koşa artık duramaz haldedir; yazgıya susamış bu kanlı canlı hayvan kendi acelesinden kör kütük sarhoştur. Elinden gelen devasa çalışma, neden buna boyun eğdiğini kimse bilmediğinden mümkündür sadece."
- Cesaret bir şey yapmaktan değil artık bunu yapmamaktan; hizmet etmeyi reddetmekten, hizmet etmek istememekten ibarettir. Veyahut mücadeleyi kahraman bilinciyle değil intiharcınınkiyle kabullenmektir.
Avare Düşünceler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
#avaredüşünceler Cioran’ın Romence yazdığı son metin, elyazması halinde bırakılmış. Daha sonra Fransızca yazıyor kitaplarını ve bu kitaptaki aforizmalar diğer kitaplarına kaynaklık etmiş. Varoluşun irdelendiği, int*harla şekillenen düşüncelerini gözlemlemek için güzel bir kitap. Pesimist bir nihilist olan Cioran int*har düşüncesini yaşam için gerekli görüyor. Ve ne kadar karamsar olsa da görüşleri yaşama uyum sağlayamayan bir mizantropun istediği an gelecek olan ölüm olasılığını benimsemesi ile bir uyumlanma da var. Değişik bir yaşam enerjisi:) Felsefe okumayı sevenlerin zaten radarında olacak bir kitap, felsefe okumalarına yönelmek isteyenlere tavsiye bırakayım. “Bir şeye kesinlikle inanan her insan ‘hakikatin’ ve ‘gerçekliğin’ ölümcül düşmanıdır.” “Cesaret bir şeyi yapmaktan değil artık bunu yapmamaktan; hizmet etmeyi reddetmekten, hizmet etmek istememekten ibarettir. Veyahut mücadeleyi kahraman bilinciyle değil intiharıcınınkiyle kabullenmektir.” (Vox Nihili)
avare düşüncelere avare inceleme: Cioran ile tanışmak için 1 tık ağır oldu ama yine de yıkılmadım. Özellikle kitabın başlarında fazla felsefe okumamış biri olarak takılı kaldığım noktalar yoğundu. 10 dakikaya yakın sadece 1 sayfayı okuduğum oldu, düşünün yani. Bazen tekrar tekrar okutan bazen dinlenmemiz için basit cümlelere yer veren 1 kitaptı. Sanırım vur kaç taktiği uyguluyor Cioran :) Bu yüzden hiç Cioran okumamış olanlara başlangıç için uygun olmadığını söyleyebilirim. Kitap isminin hakkını veriyor, avare avare dolandığımız, gezdiğimiz zamanlarda zihnimize üşüşen düşüncelerin toparlanmış hâli gibiydi. Tek tek baktığınızda bir bütünlük göremeseniz de genel bakışta kitabın bölümlere ayrıldığını görebilirsiniz. Umutsuzluk, benlik, intihar gibi genel konular üzerinde geziniyor. Umutsuzluk, intihar deriz de Nietzsche'yi unutur muyuz hiç? Aslaa. Kitabın önsözünde de belirtmiş zaten. Cioran; Kant, Schopenhauer, Nietzsche gibi filozofların izinde yürüyor. Alıntılarda görmek de mümkün, birçok defa Nietzsche kokusu aldığımı belirttim. Diğer yazarları da okumuş olsaydım onları da yakalardım şüphesiz. Bunun gibi baba isimleri temele koyduktan sonra kitabın kafanızı duman attırmaması mümkün değil. Hatta diyebilirim ki, okuduğum en yorucu kitaptı. Duvarlara çarpa çarpa okuyorsunuz kitabı. (Mecaz :D) Anlayacağınız o ki Cioran acımamış yazmış. Burada gerek açıklamaya, gerek yazmaya, gerek paylaşmaya üşendiğim alıntılar oldu. Onları da paylaşsam alıntı rekoru kırardım sanırım. Mantık 1 yana, düşüncelerinde özün özünü çıkartarak yazmıştı bu yüzden fazla alıntı paylaşmak kaçınılmaz 1 sondu. Keyifli olduğu kadar kafa yoran 1 kitaptı. İlk olmadığı sürece okumanızı tavsiye ederim. İyi günler ve esenlikler dilerim (ebrar)
“Kesin bir şey var. Hayatın hiç anlamı yok; ama başka bir şey daha da kesin: Sanki bir anlamı varmış gibi yaşıyoruz.” 20. yüzyılın en büyük filozoflarından kabul edilen Cioran hiçbir kriterin olmadığı bir dünyada yaşamak isterdi. Yaşama dair her şeyi irdeleyen; hayatın anlamsızlığı, umutsuzluk, çaresizlik, ölüm, intihar, başarısızlık, dinsel ve politik konularda kendine has üslubuyla eserler yazan filozof Avare Düşünceler’de kalemini Baudelairevari bir koyuluğa daldırmıştı. “Doymak bilmezlik- bu toprağın ve kalbin son sözü. Bu dünyada ve ötede, yükseklerde, arzumuzu hiçbir şey yatıştıramaz, yaşamanın suyu sıkılmış ortamını çevreleyen muğlak bölgeyi de hiçbir şey dolduramaz.” “Başkalarıyla birlikte geçen bir saatin ruhta bıraktığı lekeyi silmeye bir yıllık yalnızlık yetmez; ortak soluk alarak geçmiş bütün bir ömrün bıraktığı lekeye gelince, bunu unutmaya ne cennette ne de cehennemde yeterli zaman olur.” Her bir aforizması için saatlerce konuşulabilir. Kitap 94 sayfa ama üzerinde düşünmeye sevk ettiği konuların kritiğini yapmak bir ömür sürebilir. (kitabimkahvem)
Kitabın Yazarı Emil Michel Cioran Kimdir?
Emil Michel Cioran (Emile Michel Cioran), Rumen yazar. (8 Nisan 1911 Răşinari, Romanya - 20 Haziran 1995 Paris) filozof, deneme yazarı ve tanınmış 20. yy. retorik sentezcisidir. Eserlerinin bir bölümünü Fransızca bir bölümünü ise Rumence kaleme almıştır.
Ortodoks bir papazın oğlu olarak dünyaya gelen Cioran, Sibiu şehrinde Colegiul National Gheorghe Lazăr Lisesi'nde okumuş ve on yedi yaşından itibaren Bükreş'de felsefe ve estetik öğrenimi görmüştür. 1928 yılında burada iken Eugéne Ionesco ve Mircea Eliade ile tanışmış ve onlarla sıkı bir dostluk kurmuştur. 1932'den itibaren düzenli olarak bazı dergilerde yazmaya başlamıştı. Bükreşli entellektüeller Eiserne Garde adlı radikal, faşist, anarşist partinin kabartması gibiydiler. Cioran, diğer bazı entellektüeller gibi bu gerçeği inkâr etmiyordu. Ve bolşevizmin boğdurucu şiddet ruhuna doğru yanılsamayla çekildiklerini görüyordu. Daha sonra bu düşüncelerindeki samimiyetin sıkıntılarını kendi öz eleştirisinde verirken etki altında kalmasından ve buna olan şaşkınlığından dolayı özür dileyecekti.
2. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar Eiserne Garde'nin sempatizanı, Hitler'in ve antisemitizmin takipçisiydi. 1933'de Hitler hakkında yazdığı şey çarpıcıdır: "Hitler kadar bugün bizi etkileyen, sempati uyandıran ve hayranlık bırakan başka bir politikacı lider göremiyorum!" Daha sonra bu açıklamasını şu şekilde soruyla karşılamıştır: "Öyleyse hümanizm nedir, neyini kaybetmiştir eğer Röhm-Putsch katliamında o denli moral ve ruhen zaten her şeyini kaybedenler öldürülüyorsa?!" 1933'den 1935'ye kadar Cioran, Berlin'de kalır. 1937'den sonra ömrünün geri kalan kısmını çatı katında bir evde yaşadığı Paris'de geçirir.
Önceleri Rumence yazan Cioran, 1945'den itibaren de Fransızca yazmaya başladı. Bir filozof olarak Fransızca dilinde isminin ilk duyulduğu, ya da okunduğunda etkileyici ve sürükleyici bir yumuşaklığı olamadığını düşünerek ismine M. kısaltmasını yani Michel eklemesini koydu. Bu isim değişikliği böylece tarihe E. M. Cioran olarak kaydoldu ve yazılarındaki etnik muhalifliğinin belirgin karakteri oldu. Cioran, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki tarihteki deneme yazarları ve radikal kültür eleştirmenleri içerisinde önemli bir yere sahiptir. Gerek denemelerinde, gerekse eleştirilerinde öncesinde pesimistçe yola çıkarken şaşkınlık yaratan yanılgılarının ve özdeyişlerinin vardığı zirve çaresizliktir. Bu tespite istinaden şunu söylemiştir: "Hiç bir kriterin olmadığı bir dünyada yaşamak isterdim" Hiç bir prensibin ve formun olmadığı bir dünya! Bir dünya ki, belirsizlikler diyarı; çünkü bizim şu ana dek yaşadıklarımız tamamen formlara, kriterlere bağlı o kadar yavan.
Lisansını Bergson üzerine hazırladığı bir tezle aldı. 1934'te Bükreş'te yayımlanan ilk kitabı Sur les cimes du d'sespoir Ümitsizliğin Doruklarında, kendisinin de kabul ettiği gibi, sonradan Rumence ve Fransızca yazdığı her şeyin özünü barındırır. Hayatın trajik boyutundan habersiz olmakla suçladığı Bergsonculuk'tan o dönemde koptu. 1937'de, dini bir krizin ürünü olan ve tartışmalar yaratan kitabı Gözyaşları Ve Azizler Üzerine yayınlandı. Aynı yıl, Bükreş Fransız Ensititüsü'den bir burs alarak Paris'e gitti ve oraya yerleşti.
1995 yılında Alzheimer hastalığından öldü. Cioran konservatif felsefeye olan ilgisini ilk gençlik yıllarında kaybetmiş, kişisel düşünce ve lirizm adına sistematik düşünce ve soyut spekülasyonlarda bulunmayı reddetmişti; "Hiçbir şeyi keşfetmedim. Ben sadece kendi hislerimin sekreteri olmaya devam ettim" Son dönem eserlerinde kötümser hava çoğu eleştirmen tarafından çocukluğundaki olaylarla ilişkilendirilmiştir. Ancak ondaki septiklik, nihilizme yakın duruşun tek bir sebebe irca edilemeyeceği de söylenebilir. Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi tanınmış varoluşçu yazarların eserlerindeki beşeri yabancılaşma teması henüz 1932'lerde genç Cioran'ın eserlerinde görülmektedir. "Varoluşun kendi evimizin hiçliği kendi sürgünlüğümüz olması mümkün mü?" diye sormaktaydı Cioran o yıllarda. Cioran insanlığın trajedisini değil fakat kendisi gibi hem düşünen hem hisseden bir ontolojik vatanından sürgüne gönderilmişliğin kolay kolay kimsenin hesabını yapmadığı iç çekişleriyle , bir yurtsuz kimliğiyle yaşamış ve yazmıştır. Dünyanın her günkü işleyişini, acılarını, sevinçlerini genelden ayrı düşen yönüyle kimi zaman buruklukla kiminde de kahırla yorulmuş bir farkındalıkla ilmek ilmek kitaplarına işlemiştir. Koyunun derdinden geçenlerin, hatta koyunun derdinde bile olmayanların hayatı muştulamalarının, rezilliklerinin ve kaybolmuş bir vicdanla bu hayatı olurlamalarıyla bir kez daha bu temele harç atanların asla anlayamayacakları bir yanlış yerde aranan 'cephane' olarak bilinmektedir. Öteden beri aynı döngünün aynı kıvrak zekayla birer parçası olmuş adam gibi adamların adam olmayan adamlıklarının ipliğini pazara çıkarmış ve aynı kahpeliği masallardan oluşmuş fazilet, uluhiyet ve vicdan tarzı tanımı kendi ellerinde oyuncak olmuş kutsal yaftalı aşağılık kavramları zihinlerin harcı yapan devridaim işbirlikçilerinin uyuttuğu bir insanlığı sersemliklerinden silkinmeye ömrünü adanmış eşsiz bir bilge.
Emil Michel Cioran Kitapları - Eserleri
- Tarih ve Ütopya
- Çürümenin Kitabı
- Burukluk
- Ezeli Mağlup
- Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne
- Gözyaşları ve Azizler
- Var Olma Eğilimi
- Yeni Tanrılar
- Umutsuzluğun Doruklarında
- Parçalanma
- Zamana Düşüş
- Aveux et Anathèmes
- Avare Düşünceler
Emil Michel Cioran Alıntıları - Sözleri
- Siyasî mücadelelere zarara uğramadan karışılamaz; çağımız, kanlı görüntüsünü o ilkelerin tabulaştırılmasına borçludur: Yakın geçmişteki sarsıntılar o ilkelerden, onların bir yanılgıyla çiftleşmesi ve bu yanılgıyı kolayca fiiliyata dökmesinden doğmuştur. (Tarih ve Ütopya)
- L’homme est libre, sauf en ce qu’il a de profond. À la surface, il fait ce qu’il veut; dans ses couches obscures, «volonté» est vocable dépourvu de sens. İnsan derin alanlar dışında özgürdür. Yüzeyde istediğini yapar; karanlığın katmanlarında "irade" anlamsız bir kelimedir. (Aveux et Anathèmes)
- "Keşfedilmemiş bir gezegen kadar uzaksın kendinden." (Çürümenin Kitabı)
- "Zaman, ancak kalabalığı ayaklar altına alarak, ezerek ilerler." (Tarih ve Ütopya)
- Istırap nedir? - Silinmek istemeyen bir his, hırslı bir his. (Parçalanma)
- «Tu n’as pas besoin de finir sur la croix, car tu es né crucifié» Çarmıha gerilmene gerek yok çünkü çarmıha gerilmiş olarak doğdun. (Aveux et Anathèmes)
- "Geçicilik duygusu her şey geçip gidiyor diye fısıldar hiç durmadan - her şeyin geçip gittiğini belirtmek için." (Avare Düşünceler)
- Je ne peux parler que de ce que jéprouve; or, je néprouve rien en ce moment. Sadece hissettiklerimden bahsedebilirim; Ancak şu anda hiçbir şey yaşamıyorum. (Aveux et Anathèmes)
- Sağlıklı olma hali duyum-dışı, hatta gerçeklik dışı. Acı bittiği anda varlığın da bitiyor. (Parçalanma)
- “Biraz olsun kasvet barındırmayan her şey, mutlaka bayağıdır.” (Parçalanma)
- Ben şahsen, düşüncelerini yaşayanlara değil de, yaşama doğrudan karışmış kimselere saygı duyuyorum. (Ezeli Mağlup)
- On ne peut consoler quelqu’un qu’en allant dans le sens de son affliction. Birini ancak ıstırabına eşlik ederek teselli edebilirsiniz. (Aveux et Anathèmes)
- “Dünya’da insan diye bir şey yok”dedim.”Hayatım boyunca Fransızlar, İtalyanlar, Ruslar gördüm. Birinin İranlı olabileceğini dahi biliyorum, fakat insana gelince, hayatım boyunca hiç onunla karşılaşmadım. Şayet insan varsa benim haberim yok.” (Ezeli Mağlup)
- Sorun bir şey için nasıl ölüneceğini bilmek değil, hiç için nasıl yaşanacağını açıklamaktır. (Avare Düşünceler)
- Bitip giden bir aşk öylesine zengin bir felsefi sınavdır ki, Bir berberi Sokrates’in dengi yapar. (Burukluk)
- “Put gibi yarına taparak yaşayanların hiç geleceği yoktur.” (Zamana Düşüş)
- İnsan, köklerine ihanet etmiş bir hayvandır. (Umutsuzluğun Doruklarında)
- Çünkü çok fazla bilgelik öfkemizi artırır ve çok fazla bilgi acımızı artırır. (Gözyaşları ve Azizler)
- İnsanı yıldıran süreç mi? (Umutsuzluğun Doruklarında)
- "Hayat Yasalarının başında çürüme gelir! (Çürümenin Kitabı)