Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle - Ayn Rand Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle kimin eseri? Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle kitabının yazarı kimdir? Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle konusu ve anafikri nedir? Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle kitabı ne anlatıyor? Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle kitabının yazarı Ayn Rand kimdir? İşte Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ayn Rand
Çevirmen: Belkıs Çorakçı Dişbudak
Orijinal Adı: Atlas Shrugged
Yayın Evi: Plato Film Yayınları
İSBN: 9789759677275
Sayfa Sayısı: 494
Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1905'te St. Petersburg'da doğdu. Asıl adı Alişya Rosenbaum. Çocuk yaşta kendini Büyük Savaş'ın içinde buldu. Yaşadığı savaşların biri düşmana karşıydı. Diğeri de bireye karşı. Çocukluğu kolektivizmin doğuşuna tanıklıkla geçti. Devrimi, kırmızı renkli bayrakları, Lenin'i, Stalin'i gazetelerden okudu. Etrafında olup bitenleri hiç sevmedi. Leningrad Üniversitesi'nde tarih okudu. Aristo'yu, Eflatun'u Rusya'nın en değerli hocalarından öğrendi. 1925'te mezun oldu. Annesinin Amerika'da akrabaları vardı. Onların yanına gitmek istedi. Annesi seyahat masrafları için mücevherlerini sattı. Babası yolcu ederken şöyle dedi: "Sana orda Rusya'yı sorarlarsa hepimizin yavaşça öldüğü büyük bir mezarlık olduğunu söyle". 1926 Şubatı'nda sisli bir günde New York limanında gemiden indi. Özgürlük Anıtı'nı ve hep hayalinde canlandırdığı, çok sevdiği gökdelenleri ilk defa o gün gördü. 1982'de ölene kadar Amerika'da esen "diğerkamlık" (altuism) rüzgarına şiddetle karşı çıktı. Ona göre "diğerkamlık" başkalarına iyilik yapmak değil, kendini feda etmekti. Her diktatörlük "diğerkamlık" üzerine kuruluydu ve bireyin kendini feda etmesi asla kabul edilemezdi. Her zaman kapitalizm idealini savundu. Amerika'nın bu sistemden hiçbir zaman vazgeçmemesi gerektiğini üşenmeden tekrarladı. Ona göre "insan önce Tanrı'nın tutsağıydı. Zincirlerini kırdı. Sonra kralların tutsağı oldu. Yine zincirlerini kırdı. Artık hiçkimsenin tutsağı olmamalı". Bütün zamanlamaların en çok okunan felsefi romanı "Atlas Vazgeçti"yi (Atlas Shrugged) 1957'de çıkardı. Roman o günden beri her yıl ortalama 200.000 sattı. Amerika'yı İncil'den sonra en çok etkileyenkitap oldu. Ayn Rand -asıl adıyla Alişya Rosenbaum- 1500 sayfalık bu dev romanı için "Bu bir felsefe tarihi kitabıdır. Düşüncemin vardığı son nokta da şudur: İnsanın kendi yaratıcılığını ortaya koyma hakkı hiçbir zaman engellenemeyecek". Ayn Rand'ın eserlerini Türkçeye kazandıran Sinan Çetin bu kitap için şöyle diyor: "Bukitap iş yapan, yaratan, yapan eden insanın toplum tarafından nasıl sömürüldüğünü, üstelik zalimce suçlandığını açıkça gözler önüne seriyor... eğer aklınıza, yeteneğinize, kendinize inanıyorsanız bu kitabı çok büyük bir aşkla okuyacaksınız."
(Arka Kapak)
Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle Alıntıları - Sözleri
- “Unut onu. Asla dönmeyecek...”
- "Robin Hood’un doğru diye ölümsüzleştirdiği ideal bu işte. Onun hırsız yöneticilerden çaldığı paraları, asıl sahipleri olan halka geri verdiği söylenmiştir. Ama o hikâyenin anlamı bu değildir. O mülkiyetin şampiyonu olarak değil, ihtiyacın şampiyonu olarak hatırlanmaktadır. Soyulanların savunucusu olarak değil, yoksulların besleyicisi olarak bilinmektedir. Kendi kazanmadığı servetlerle iyilik yaptığı, kendi üretmediği malları dağıttığı, içindeki acıma lüksünün bedelini başkalarına ödettiği için melekleştirilen ilk insan odur. Başarının değil, ihtiyacın bir hak olduğu inancının simgesidir o adam. Çalışıp üretmemizin gerekli olmadığı, önemli olanın istemek olduğu, hak edilen şeyin bize ait olmadığı, hak edilmeyenin bize ait olduğu fikrini o yaratmıştır. Hayatını kazanma becerisine sahip olmayan her yeteneksizin, kendini daha altta olanlara adadığını, bu yüzden üsttekilerden çalmaya hazır olduğunu söylemekle, eline güç geçirip kendinden üstün olanlara ait olan her şeyi yağmalamasının bir hak olduğu fikrini yaymıştır. İşte bu en aşağılık yaratığı, yoksulların yaraları ve zenginlerin paraları sayesinde yaşayan bu çifte paraziti, insanlar bir manevi ideal düzeyine yükseltmişlerdir. Bu da bizi öyle bir dünyaya getirmiştir ki, bir insan ne kadar üretirse, tüm haklarını kaybetmeye o kadar yaklaşacak, sonunda da, eğer yeteneği yetiyorsa, ilk elini uzatan kimseye av olarak sunulacak, hiçbir hakkı olmayan bir yaratık hâline gelecektir. Beri yandan her türlü hakkın, ilkenin, ahlâkın üzerinde sayılmak, her şeyi yapabilmek, çalıp yağmalayabilmek için de tek gereken, ihtiyaç içinde olmaktır. Dünya neden çöküyor, merak etmiyor musunuz? İşte ben bununla savaşıyorum, Bay Rearden. Ta ki insanlar, tüm insanlık sembolleri arasında en ahlâksızının, en nefrete layık olanının Robin Hood olduğunu öğrenene kadar. O zamana kadar dünyada adalet olamayacağı gibi, insan neslinin sağ kalması da mümkün olamaz.”
- Parayı laneleyen insan,onu şerefsizce elde etmiştir;ona saygı duyan insan,hak ederek kazanmıştır.
- > Haksızlığa ne kadar dayanabilirsin? < Mücadele edebildiğim yere kadar.
- “Yıllar boyu bir enkaz manzarasının içinde dolaşmış, büyük fabrikaların harabelerini, güçlü makinelerin kalıntılarını, yenilmez insanların cesetlerini görmüş de, bunların sebebi olarak bir devle karşılaşmayı beklerken, ayak seslerini duyar duymaz saklanmaya çalışan bir fare görmüş gibi. Eğer bizi yenen buysa, o zaman suçlu biziz, diye düşünüyordu.”
- Doğa her zaman armağanlarını dengeler,bazı telafiler sunar.
- Para yalnızca bir alettir.Sizi istediğiniz yere götürür,ama sürücülüğü sizden devralamaz.Size arzularınızı tatmin etme olanagı verir,ama size yeni arzular kazandıramaz.
- Son kararı kazananın değil, kaybedenin vereceği bir savaş...
- Tek hissedebildiği, nefretin, öfkenin ve öldüresiye savaşmanın yangınından arta kalan boşluktu.
- “İnsanın vahşi toplumlarda her an düşmanları gelip onu öldürebilir diye korktuğu, kendini elinden geldiğince savunmaya çalıştığı koşulları haklı gösterecek bir tür neden belki bulunabilir. Ama insanın kendi katillerine silah üretmek zorunda bırakıldığı bir toplum asla haklı gösterilemez.”
- Duygulara sahip olabilecek kadar özgür olsaydık merhamet ve minnet duyardım ama değiliz...
- Ne kadar öğrenirsek,hiçbir şey bilmediğimizi o kadar anlıyoruz
- O an için, geçmişinin tüm günlerini ve dogmalarını kaybetti. Kavramlarının, sorunlarının, acılarının silindiğini gördü. Bir tek şey biliyordu, o da insanın kendi arzularını elde etmek için var olduğuydu.
- “Siz de onlardan birisiniz, Bay Rearden. Sizden yolunup koparılan tüm paraları tamı tamına hesaplayamam...gizli vergilerle, yasalarla, gecikmelerle, kayıp çabalarla, yapay engelleri aşmak için harcanan enerjiyle koparılan paralar. Toplamı bilemem, ama ne kadar büyük bir meblâğ tuttuğunu görmek isterseniz, çevrenize bakın. Bir zamanlar refah içinde yaşayan bu ülkede yayılıp genişleyen sefalet, size yapılan haksızlığın ölçüsüdür. Eğer insanlar size olan borçlarını ödemiyorlarsa, bu şekilde ödeyecekler. Ama borcun bir bölümü var ki, hesaplanmış ve kayda geçmiş. İşte o bölüm, benim toplayıp size iade etmekte kararlı olduğum bölüm.” “Nedir o?” “Gelir verginiz, Bay Rearden.” “Ne?!” “Son oniki yıl içinde ödediğiniz gelir vergisi.”
- “Ancak öyle biri hayatını kadınların peşinde koşmakla geçirir.” “Nasıl yani?” “Para konusunda ve sebep-sonuç kanununu ters yüz etmeye çalışan adamlar hakkında söylediklerimi hatırlıyor musunuz? Aklın yerine, akıl ürünlerini çalıp onları koymak isteyen adamlar? Kendinden tiksinen adam da, özsaygısını cinsel serüvenlerden kazanmaya çalışır. Bu da yapılamaz, çünkü seks bir sebep değildir, insanın kendi değeriyle ilgili kanaatinin bir sonucu ve ifadesidir.” “Bunu açıklaşan fena olmaz.” “İkisinin de aynı konu olduğu hiç aklınıza geldi mi? Paranın maddesel kaynaklardan geldiğini, zihinsel bir kökü ve anlamı olmadığını düşünen insanlar, aynı zamanda ve yine aynı sebeple, seksin de fiziksel bir kapasite olduğunu, zihinle, seçenekle ve değer sistemleriyle ilgili olmadığını düşünürler. Bedeninizin bir arzu yarattığına ve seçimi sizin yerinize yaptığına inanırlar. Demir cevheri kendiliğinden tren rayı hâline geliyormuş gibi. Aşkın gözü kördür, derler. Seks mantığa bağışıktır ve tüm filozoflarla alay eder, derler. Oysa aslında bir erkeğin cinsel seçimi, kendi temel inançlarının sonucu ve toplamıdır. Bana bir erkeğin neyi çekici bulduğunu söyleyin, ben de size o adamın hayat felsefesini anlatayım. Bana onun hangi kadınla yattığını gösterin, size o kişinin kendini nasıl değerlendirdiğini bir bir sayayım. Ona kendi benliğini silmenin bir sevap olduğuna dair ne saçmalıklar öğretilmiş olursa olsun, seks tüm eylemler içinde en derin bencillik içerenidir. O eylemi ancak ve yalnızca kendi zevki için yapacaktır. Bunu kendini silerek, bir iyilik, bir ihsan olarak yapmayı düşünebiliyor musunuz? Kendini alçaltarak yapılamaz, ancak kendi zevkiyle, arzulandığını ve arzulanmaya lâyık olduğunu bilerek yapılabilir. Ruhu çırılçıplaktır o anda. Tıpkı vücudu gibi. Kendi gerçek egosunu, değer standardı olarak kabul etmektedir. Ona çekici gelecek kadın, kendi en derin arzusunu yansıtan kadın olacaktır. O kadının teslim olması, ona bir kendine saygı duygusu yaşatacaktır ya da böyle olduğuna inanacaktır. Kendi değerinden emin olan ve bundan gurur duyan adam, bulabildiği en yüksek tip kadını isteyecektir. Beğeneceği kadın güçlü olacak, fethetmesi zor bir kadın olacaktır, çünkü ancak bir roman kahramanını fethettiği zaman bunu bir başarı sayabilecektir, beyinsiz bir sürtüğü fethetmeyi başarı saymayacaktır. Onun aradığı...Ne oldu?” Rearden’ın yüzündeki ifadeyi görmüştü. O ifadenin yoğunluğu, soyut bir tartışmanın hak edebileceğinden çok fazlaydı. “Devam et,” dedi Rearden. Sesi gergindi. “Onun aradığı, kendi değerini bulmak değil, kendi değerini ifade etmektir. Zihninin standartlarıyla bedeninin arzuları arasında hiçbir çelişki yoktur. Ama kendi değersizliğine inanan adam da en nefret ettiği kadın tipini cazip bulur, çünkü o kadın onun gizli benliğinin yansımasıdır. Kendisinin sahtekâr olduğu yolundaki objektif gerçekten o kadın sayesinde kurtulur. Kadın ona bir aylığına hayali bir değer kazandırır, o da kendi benliğini lanetleyen ahlâk sisteminden bir süre için kurtulmuş olur. Çoğu erkeğin kendi hayatını nasıl çirkin biçimde mahvettiğine bakın. Manevi felsefemiz dedikleri çelişkiler karmaşasına bakın. Biri diğerini getiriyor. Aşk bizim en yüce değerlerimize cevaptır...başka bir şey de olamaz. Bir erkek kendi değerlerini ve varoluş görüşünü yozlaştırırsa, aşkın zevk değil, kendini reddetme olduğunu savunmaya başlarsa, iyilik ve sevap denilen şeyin gurur değil, acıma, acı, zaaf ve fedakarlık olduğunu söyler, en soylu sevginin beğenmekle değil, sadakayla başladığını, değerlere cevap olarak değil, kusurlara cevap olarak doğduğunu söylerse, kendini ikiye bölmüş sayılır. Bedenine söz dinletemez. Seviyorum dediği kadının karşısında iktidarsızlığa düşer, bulabildiği en bayağı orospuya doğru kayar. Bedeni her zaman en derindeki inançlarının nihaî mantığını izleyecektir. Kusurların sevap olduğuna inanırsa, varoluşu kötü diye damgalamış sayılır, kendisinin ancak yozlaşmışlıklardan zevk almaya lâyık olduğuna inanır. Sevabı acıyla bağlamıştır, zevkin ancak günahlarda bulunabileceğini sanır. Bu sefer, bedeninin kötü arzuları olduğunu, zihninin bunları etkileyemediğini, seksin bir günah olduğunu, gerçek aşkın katıksız bir ruhsal duygu olduğunu haykırmaya başlar. Ondan sonra da, aşk neden bana yalnızca can sıkıntısı getiriyor, seks de yalnızca utanç getiriyor diye merak eder.”
Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Herkese merhaba,iyi akşamlar dilerim.Bu akşam sizlere Ayn Rand’ın Atlas Vazgeçti serisinin ikinci kitabı Ya öyle Ya böyleden bahsetmek istiyorum. Bu seride ahlakın arkasına sığınarak üretenlerin nasıl sömürüldüğü ve üretenlerin olmaması durumunda dünyanın nasıl bir yer olacağı çok açık bir şekilde anlatılmış. Robin Hood düşüncesi neden kötüdür bu kitapta anlıyorsunuz. Hayatımda okuduğum en iyi serilerden biri olan Atlas Vazgeçti’nin ikinci kitabı. Bu kitapta prime movers denilen insanlar (yani aslında dünyada asıl üretimi yapıp dünyayı çekip çevirenler) birer birer ortadan kayboluyorlar ve yine ilk kitap gibi sürükleyici bir kitap. Bazı tespitler o kadar iyi anlatılmış, öyle iyi işlenmiş ki emek ve zeka hakkındaki düşüncelerim çok daha sağlam oldu. Şimdilik burada son veriyorum.Üçüncü cildi bitirdiğim zaman genel bir inceleme yazacağım.Kitapla kalın.. (Dark Reader)
bitirince boşlukta kaldığım bir kitap...güzeldi en dikkat çekici cümle; 'neden bunca şeyi bu budalalara bıraktık.' (Dünde yarını...)
Tren raylarını tüm karşısına çıkan engellere karşı Rearden metalden yaptırıp hizmete sunan Dagny, şimdide ilk kitapta izbe bir fabrikada buldukları statik enerjiyi kinetik enerjiye çeviren makine motorunu yaptırmak için koşturmaya başlar. Bu sisteme tıpkı farklı bir metale alışamadıkları gibi hazır değildir insanoğlu ve buna da hazır olmadıkları için yine türlü engellerle karşılaşacaktır. Bu arada devletin koyduğu yeni kanunla, büyük üreticiler devletin izin verdiği kadar üretim yapacak buna uymayanlarda hapis ile cezalandırılacaktır. Bu kanuna karşı çıkan bazı üreticiler kendilerini batırmaya başlarlar bu devlete karşı bir başkaldırıdır. Artık Atlas Silkeleniyor ve Ya öyle Ya böyle demeye başlıyordur. Devletinde bu başkaldırılara karşı bir oyunu başlar anti sanayi devrimi. Her üretici,fabrika artık devletin tekelindedir ve onlar ne kadar üret derse o kadar üreteceklerdir. İşçiler asla iş bırakamayacak bunları yapanda devlet düşmanı ilan edilecektir. Bunları belirleyen devlet ise sadece 3-5 kodamandan oluşmaktadır. Bu süreçte Readen ve Dagny'nin durumu (ki Dagny favori karakterim oldu kitapta) nasıl davranacaktır otoriteye nasıl cevap verecektir ve John Galt kimdir yavaş yavaş ortaya çıkıyor. (Taner Şen)
Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle PDF indirme linki var mı?
Ayn Rand - Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ayn Rand Kimdir?
Ayn Rand (2 Şubat 1905 – 6 Mart 1982, ilk adı Alisa Zinovyevna Rosenbaum), kurduğu objektivizm felsefesi ve yazdığı Yaşamak İstiyorum (We the Living), Ben (Anthem), Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) ve Atlas Silkindi (Atlas Shrugged) kitapları ve objektivizm felsefesiyle tanınan düşünür-yazar.
Felsefesi ve kitapları kendi bireycilik, rasyonel bencillik ve kapitalizm mefhumlarını vurgular. Devletin özgür bir toplumda yasal ama minimal bir role sahip olduğuna inanan Rand, sıkı bir minarşisttir. Liberteryenler ve Amerikalı muhafazakarlar arasında önemli bir etkisi olmuştur.
Romanları kendisine özgü oluşturduğu bir kahramanın tanıtımını merkez alır, Kahraman kendi yeteneği özgünlüğü ve bağımsızlığı yüzünden toplumla çatışır, ama bu çatışmalar onun hataları yüzünden değil, rasyonel davrandığı ve yürekten gelen bir şekilde kendi çıkarı için çalıştığı için olur. Rand'a göre rasyonel düşünen akıllar için çatışma söz konusu değildir. Kahraman yine de idealleri doğrultusunda devam eder. Rand bu kahramanı ideal insan olarak görür ve literatürünün bu tip insanlar için bir tanıtım yeri olmasını amaç edinir.
O'na göre,
İnsan değerlerini ve hareketlerini mantık kullanarak seçmelidir,
Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır,
Kimsenin bir başkasının haklarına güç kullanarak tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.
Biyografisi
Gençlik yılları
Ayn Rand Rusya'da Saint Petersburg'da doğdu. Yahudi bir ailenin üç kızının en büyüğü idi. Ailesi agnostik ve dine karşı ilgisizdi. Küçük yaşlarından itibaren edebiyat ve sinemaya ilgi duydu. Yedi yaşındayken hikâyeler ve oyunlar yazmaya başladı. Annesi ona Fransızca öğretme görevini üstlendi ve çocuklar için hikâyelerin bulunduğu bir dergiye abone oldu. Bu dergilerde Rand ilk çocukluk kahramanını buldu: Rudyard Kipling tarzı bir hikâye olan Gizemli Vadi'de yerli bir subay, Cyrus Paltons.
Gençlik yılları boyunca Sir Walter Scott, Alexandre Dumas ve diğer romantik yazarların kitaplarını okudu ve genel olarak romantizm akımına karşı tutkulu bir sevgi besledi. 13 yaşında Victor Hugo'yu keşfetti ve romanlarına aşık oldu. Sonraki yıllarda Rand onu en sevdiği, dünya edebiyatının en büyük roman yazarı olarak adlandırmıştır.
Petrograt Üniversitesi'nde felsefe ve tarih okudu. Üniversite yıllarında yaptığı en büyük keşifler Edmond Rostand, Friedrich Schiller ve Fyodor Dostoyevski oldu. Rostand'a zengin, romantik hayal gücü, Schiller'e de büyük, kahramansı etkisi yüzünden hayranlık besledi. Dostoevsky'e kurduğu drama ve yaptığı derin ahlaki analizler yüzünden hayrandı, ama felsefesine ve hayat anlayışına derinden karşıydı.
Kısa öyküler ve oyunlar yazmaya devam etti, ve yoğun bir şekilde anti-sovyet fikirler içeren düzensiz bir günlük tuttu. Nietzsche ile de tanıştı, Zerdüşt Böyle Diyordu'daki kahramanca ve özgür adamı yüceltişini beğendi, ama aynı zamanda felsefesine romanlarının önsöz kısmında haşince eleştirecek kadar karşı oldu.
Rand'ı açık ara en çok etkileyen isim özellike Mantık adlı eseriyle Aristoteles'tir, onu gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak gördü ve sonradan etkilendiği tek filozof olduğunu söyledi.
Sonradan 1924'te devlet sinema sanatları enstitüsüne girdi ama 1925'te kendisine Amerika'daki akrabalarını ziyaret etmek için bir vize verildi. Şubat 1926'da 21 yaşında ABD'ye geldi ve akrabalarıyla Chicago'da geçirdiği kısa bir süreden sonra bir daha hiçbir zaman Sovyetler Birliği'ne geri dönmemeye karar verdi. Senarist olma hayali ile Hollywoodyollarına düştü.
Sonradan ismini Ayn Rand olarak değiştirdi. İsmini Remington Rand daktilosundan aldığına dair bir rivayet vardır ama o Ayn Rand ismini daktilo piyasaya çıkmadan önce kullanmaya başlamıştır. Ayn adını Finlandiyalı bir yazardan etkilenip aldığını söylemiştir. Bu Finlandiya-Estonyalı bir yazar olan Aino Kallas olabilir, ama Fince konuşulan ülkelerde bu isme ve varyasyonlarına sıklıkla rastlandığı için kesin olarak bilinmiyor.
Önemli eserleri
Başlangıçta Hollywood'da bocaladı ve basit ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tuhaf işlere girdi. Ek olarak Cecil B. DeMille'in King of Kings'inde çalışırken gözüne çarpan hırslı, genç bir aktörle tanıştı, Frank O'Connor. İkisi 1929 yılında evlendiler. 1931 yılında Rand Amerikan vatandaşlığına kabul edildi.
Edebi ilk başarısını 1932 yılında Red Pawn adlı senaryosunu Universal stüdyolarına satarak yakaladı. Ardından 1934'te 16 Ocak Gecesi (Night of January 16th) adlı eserini yayımladı ve bu eser büyük ölçüde başarılı oldu. Sonra 1936'da Yaşamak İstiyorum (We the Living), 1938'de de Ben (Anthem) adlı romanlarını yazdı.
Yaşamak İstiyorum Amerikalı eleştirmenlerden orta, İngiltere'de ise iyi bir tepki aldı, ama Anthem tuhaf yayımlanma hikâyesi yüzünden sadece İngilterede ama önemli bir beğeni kazandı. Rand Amerikayı o yıllarda etkisine alan kızıl dönem'e (the red decade) son derece karşıydı ve aslında Anthem Amerikada yayıncı bile bulamadı, ilk baskısı İngiltere'de yapılmıştır. Bunun yanında, Rand hala edebi üslunu tam olarak geliştirememişti ve romanları hala gelişmesini tamamlamamıştı.
Roma'daki Scalara film şirketi tarafından 1942'de Ayn Rand'ın haberi olmadan Yaşamak İstiyorum kitabı üzerine 2 film yapıldı: Noi vivi veAddio, Kira. Benito Mussolini yönetimindeki İtalyan hükümeti ikisini de sansürledi fakat anti-sovyet içeriği yüzünden yayınlanmasına izin verdi. Filmler başarı kazandı ve halk çabucak filmlerin komünizm'e olduğu kadar faşizm'e de karşı olduğunu anladı, kısa süre sonra da hükümet yasaklamaya karar verdi. Sonradan filmler elden geçirildi ve Rand'ın onayı ile We the Living adı ile 1986 yılında yayınlandı.
Rand'ın profesyonel anlamda ilk büyük başarısı yazımı 7 sene süren ve 1943 yılında yayınlanan Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) romanı oldu. Roman 12 yayıncı firma tarafından "fazla entelektüel ve Amerikan düşünce tarzına karşı" olması gerekçesiyle geri çevrildi, "bu kitabı okuyacak bir kitle yok" 'tu. Sonunda kitap Archibald Ogden'in kitabı beğenmesi ve editörlük kurulunda kabul ettirmesi sayesindeBobbs-Merrill Company yayınevi tarafından basıldı. İlk zorluklara rağmen Hayatın Kaynağı dünya çapında bir başarıya kavuşarak Ayn Rand'a ün ve ekonomik rahatlama getirdi.
Hayatın Kaynağı'nın teması "insanın ruhundaki bireycilik ve kollektivistlik"tir. Beş ana karakteri konu alır. Başkahraman Howard Roark, Rand'ın idealidir, yüce ruhlu, kendi fikirlerine ve ideallerine güçlü biçimde bağlı, hiçkimsenin bir başkasının tarzını herhangi bir alanda, özellikte mimaride kopya etmemesi gerektiğini düşünen bir mimar. Romandaki diğer tüm karakterler yoğunluğu değişmekle birlikte ondan değerlerinden feragat etmesini talep ederler ama o kararlılığını muhafaza eder. Roark'ın ilginç bir başka yönü de, bu savaşını alışılagelmiş diğer kahramanlar gibi özgünlüğü ve dünyanın adaletsizliği ile ilgili uzun ve tutkulu monologlara girerek değil, aksine kibirli, neredeyse küçümseyici bir suskunluk ve birkaç küçük söz ile yapar.
Rand'ın "magnum opus"u, en büyük eseri Atlas Vazgeçti'dir. (Atlas Shrugged) 1957 yılında yayımlanmış ve dünya çapında bir bestseller olmuştur. (Kitabın adının Türkçe karşılığı "Atlas Silkindi"'dir. Dünyayı sırtında taşıyan Atlas'ın artık vazgeçtiğine yapılan bir göndermedir. Türkçe çevirisinde "Atlas Vazgeçti" ismi kullanılmıştır.) Atlas Vazgeçti, Ayn Rand'ın objektivist felsefesini en iyi ve bütün şekilde anlattığı romanıdır. Kitapta yer alan şu sözleri düşüncesini özetler:
"Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğu olan, varlığının yegane amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir."
Atlas Vazgeçti'nin ana teması "insan aklının toplumdaki rolü" dür. Rand sanayiciyi tüm toplumlardaki en değerli organ olarak görür ve sanayicilere karşı duyulan genel kızgınlığı son derece sert bir biçimde eleştirir. Bu duyguları onu Amerikalı sanayicilerin greve gittiği ve dağlık bir alanda saklanmayı seçtiği bir roman yazmaya iter. Toplumun sömürücü olarak gördüğü, aşağıladığı ve suçladığı bu idealist, yaratıcı insanların kaçmasıyla Amerikan toplumu ve ekonomisi genel anlamda çöküşe girer. Hükümet sanayi üzerindeki zaten boğucu olan kontrollerini artırarak tepki gösterir. Roman her ne kadar politik bir temayı merkez almışsa da seks, müzik, tıp ve insan yetenekleri gibi birçok farklı ve kompleks meseleyi irdeler.
Nathaniel Branden, karısı Barbara, Alan Greenspan ve Leonard Peikoff gibi başkaları ile birlikte Ayn Rand, Felsefesini tanıtmak ve yaymak üzere objektivist hareketi başlatır.
Objektivist Hareket
1950'de Rand New York'a taşındı ve 1951'de 19 yaşında genç bir psikoloji öğrencisi olan Nathaniel Branden ile tanıştı. 14 yaşındayken Hayatın Kaynağı'nı okuyan Branden Rand'ın açığa çıkan objektivist felsefesini kendisiyle tartışmaktan zevk alıyordu. Branden ve bazı arkadaşları ile birlikte bir grup oluşturdular ve ileride Birleşik Devletler Merkez Bankası başkanı olacak Alan Greenspan'ın da katılımından faydalandılar. Yıllar sonra her ikisi de evli olmasına rağmen Rand ve Branden'ın arkadaşlıkları romantik bir ilişkiye dönüştü. Eşleri tarafından kabullenilmesine rağmen bu ilişki Branden'ın önce eşinden ayrılmasına sonra da boşanmalarına sebep oldu. 60 ve 70'li yıllarda Rand objektivist felsefeyi kitaplarıyla ve çeşitli üniversitelerde yaptığı konuşmalarla geliştirip yaydı. Konuşmalarının çoğunu Nathaniel Branden'ın felsefeyi yaymak için kurduğu Nathaniel Branden Estitüsü'nde (NBI) yaptı.
1968'de Karmaşık bir dizi ayrılma-birleşmeden ve Nathaniel Branden'ın Patrecia Scott ile olan ilişkisini öğrendikten sonra hem kendisi, hem de karısı Barbara Branden ile olan münasebetini kesin bir şekilde bitirdi. (Bu ilişki Rand-Branden ilişkisiyle çakışmamıştır.) Rand NBI ile ilişkisini bitirdi ve "The Objektivist" dergisinde yayınladığı bir mektupla Branden ile olan ayrılıklarını duyurdu. Birdaha biraraya gelmediler ve Branden objektivist harekette bir "persona non grata" oldu.
Sonradan başka ayrılıkların ve kocasının 1979'daki ölümünün de etkisiyle objektivist harekete yönelik aktiviteleri azaldı. Son projelerinden biri Atlas Vazgeçti'nin bir televizyon uyarlamasıydı.
Rand yakalandığı kanser hastalığını yendikten sonra 6 Mart 1982'de kalp krizinden öldü. Mezarı Valhalla, New York'takiKensico mezarlığı'ndadır.
Ayn Rand Kitapları - Eserleri
- Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti
- Atlas Vazgeçti 1. Bölüm: İtirazsız
- Hayatın Kaynağı
- 16 Ocak Gecesi
- Yeni Entelektüel İçin
- İşadamı İçin Felsefe
- Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal
- Bencilliğin Erdemi
- İhtiyacımız Olan Felsefe
- Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle
- Atlas Vazgeçti 3. Bölüm: Gerçek Gerçektir
- Yaşamak İstiyorum
- Atlas Silkindi
- Yaratılan Dünya
- Himn
- The Romantic Manifesto
- The New Left: The Anti-Industrial Revolution
- The Art of Fiction: A Guide for Writers and Readers
- İdeal
Ayn Rand Alıntıları - Sözleri
- Kelimelerin bir de gerçek anlamları olduğunu günün birinde öğrenmek zorundasın. (Atlas Vazgeçti 1. Bölüm: İtirazsız)
- İnsan hürriyeti, insan haklan, insan hayatı, insan haysiyeti için çarpışacağız. (Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti)
- "Robin Hood’un doğru diye ölümsüzleştirdiği ideal bu işte. Onun hırsız yöneticilerden çaldığı paraları, asıl sahipleri olan halka geri verdiği söylenmiştir. Ama o hikâyenin anlamı bu değildir. O mülkiyetin şampiyonu olarak değil, ihtiyacın şampiyonu olarak hatırlanmaktadır. Soyulanların savunucusu olarak değil, yoksulların besleyicisi olarak bilinmektedir. Kendi kazanmadığı servetlerle iyilik yaptığı, kendi üretmediği malları dağıttığı, içindeki acıma lüksünün bedelini başkalarına ödettiği için melekleştirilen ilk insan odur. Başarının değil, ihtiyacın bir hak olduğu inancının simgesidir o adam. Çalışıp üretmemizin gerekli olmadığı, önemli olanın istemek olduğu, hak edilen şeyin bize ait olmadığı, hak edilmeyenin bize ait olduğu fikrini o yaratmıştır. Hayatını kazanma becerisine sahip olmayan her yeteneksizin, kendini daha altta olanlara adadığını, bu yüzden üsttekilerden çalmaya hazır olduğunu söylemekle, eline güç geçirip kendinden üstün olanlara ait olan her şeyi yağmalamasının bir hak olduğu fikrini yaymıştır. İşte bu en aşağılık yaratığı, yoksulların yaraları ve zenginlerin paraları sayesinde yaşayan bu çifte paraziti, insanlar bir manevi ideal düzeyine yükseltmişlerdir. Bu da bizi öyle bir dünyaya getirmiştir ki, bir insan ne kadar üretirse, tüm haklarını kaybetmeye o kadar yaklaşacak, sonunda da, eğer yeteneği yetiyorsa, ilk elini uzatan kimseye av olarak sunulacak, hiçbir hakkı olmayan bir yaratık hâline gelecektir. Beri yandan her türlü hakkın, ilkenin, ahlâkın üzerinde sayılmak, her şeyi yapabilmek, çalıp yağmalayabilmek için de tek gereken, ihtiyaç içinde olmaktır. Dünya neden çöküyor, merak etmiyor musunuz? İşte ben bununla savaşıyorum, Bay Rearden. Ta ki insanlar, tüm insanlık sembolleri arasında en ahlâksızının, en nefrete layık olanının Robin Hood olduğunu öğrenene kadar. O zamana kadar dünyada adalet olamayacağı gibi, insan neslinin sağ kalması da mümkün olamaz.” (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- Duygulara sahip olabilecek kadar özgür olsaydık merhamet ve minnet duyardım ama değiliz... (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- " Anlayanlar için, hiçbir açıklama gerekli değir, anlamayanlar içinse hiçbir açıklama mümkün değildir. " (Bencilliğin Erdemi)
- İnsanların anlaşması zordur der dururlar. Ne kadar kolay olduğuna şaşarsın...yeter ki tarafların ikisi de, kimsenin başkası için yaşamayacağını, tüm alışverişin mantık çerçevesinde yapılacağını kabul etmiş olsun. (Atlas Silkindi)
- Insanların kendilerini korumak için bir silahı var: Mantık. (Yeni Entelektüel İçin)
- Binanın kapısı dümdüz bir tabaka paslanmaz çelikti. Güneş altında mavimsi bir ışıkla parlıyordu. Üzerindeki granite, binanın dikdörtgen ciddiyetinin tek süsü olarak, bir yazı yazılmıştı: HAYATIM VE HAYATIMA OLAN SEVGİM ADINA YEMİN EDERİM Kİ, HİÇBİR ZAMAN BİR BAŞKA İNSAN İÇİN YAŞAMAYACAĞIM VE BAŞKA BİR İNSANDAN BENİM İÇİN YAŞAMASINI İSTEMEYECEĞİM. (Atlas Vazgeçti 3. Bölüm: Gerçek Gerçektir)
- "Dünün fildişi kulesi bugün fare deliği olmuştur." (Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal)
- insan sonunda istediği yere vardığında, yolda başına gelenleri unuturmuş." (The Art of Fiction: A Guide for Writers and Readers)
- İrade bir illüzyondur, çünkü kişi, davranışları için sebeplere sahipse özgür değildir. (İhtiyacımız Olan Felsefe)
- "Biz" kelimesi, insanın her bir yanının alçı ile kaplanması gibidir. Onu önce bir taş gibi sertleştirir ve altındaki her şeyi kısa zamanda tahrip eder. Beyaz beyazlığını, siyah siyahlığını kaybeder ve her renk alçının kirli griliği içinde boğulur. (Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti)
- Ne kadar öğrenirsek,hiçbir şey bilmediğimizi o kadar anlıyoruz (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- "...bir insanın gelişmesi kendi zekâ derecesi ne olursa olsun iradîdir. Onu kendisi geliştirmek zorundadır, nasıl kullanacağını kendisi öğrenmek zorundadır ve kendisinin tercih etmesiyle bir insan olması gerekmektedir. Fakat kendisi bunu tercih etmezse ne olur? Bu durumda kendine has bir ara form, yani kendi tabiatına karşı çılgınca mücadele veren, bir hayvan bilincine ait olan ve elde edemeyeceği çabasız bir "emniyetini" isteyen ve başarmaktan korktuğu insan bilincine isyan eden çaresiz bir yaratık olur." (İhtiyacımız Olan Felsefe)
- “Sanki dünyada hiç acı yokmuş gibi bakıyordu gözleri. “ (Atlas Vazgeçti 3. Bölüm: Gerçek Gerçektir)
- Tevazu ve küstahlık aynı psikolojik elmanın iki yarısıdır. (Bencilliğin Erdemi)
- Hiçbir zaman arkana bakma. Geçmiş ölmüştür. Fakat daima gelecek var. Daima bir gelecek var.. (Yaşamak İstiyorum)
- Björn hiçbir şeyi doğru veya yanlış diye ayırt etmezdi. Onun için sadece yapabilecekleri ve yapamayacakları diye bir ayrım vardı. Hep de yaptı. (16 Ocak Gecesi)
- Doğa her zaman armağanlarını dengeler,bazı telafiler sunar. (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- "Biz tamın içində hissə, hissənin içində tamıq. Əbədi, bölünməz və tək olan BİZdən başqa heç kəs yoxdur" (Himn)