Atlas Silkindi - Ayn Rand Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Atlas Silkindi kimin eseri? Atlas Silkindi kitabının yazarı kimdir? Atlas Silkindi konusu ve anafikri nedir? Atlas Silkindi kitabı ne anlatıyor? Atlas Silkindi kitabının yazarı Ayn Rand kimdir? İşte Atlas Silkindi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ayn Rand
Çevirmen: Belkıs Çorakçı Dişbudak
Orijinal Adı: Atlas Shrugged
Yayın Evi: Plato Film Yayınevi
İSBN: 9789756381106
Sayfa Sayısı: 1200
Atlas Silkindi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Karşımda iki arkadaş grubu var. Bir derenin kıyısında oturuyorlar. Şimdi birbirlerine düşmanlar Ellerindeki taşları öfke ve nefretle sıkarak birbirleriyle konuşuyorlar. Ben iki grubun tam ortasında oturuyorum. Havadaki gerilimin fotoğrafını çekiyorum. Derenin sesine biraz uzakta. Fabrikanın grev davulu karışıyor. İki grup da sendikanın yönetimini ele geçirmek istiyorum Konuşmalardaki sessiz gerilim solcu bir sokak tiyatrosundan gelen tiradla kesiliyor. Tiyatrocun sözlerine iki grup da hak verip, kaldıkları yerden düşmanlığa devam ediyorlar. Bir polis helikopteri fabrikanın üstünden dereye doğru daireler çizerek üzerimizde dolanıyor. B sendikanın gazetesini çıkarıyorum, grevin fotoğraflarını çekiyorum.
Eski arkadaşlar şimdi birbirlerine nefretle bakıyor. 5-6 kişilik gruplarıyla ellerinin içine aldık' taşları birazdan çıkacak kavga için hazırlıyorlar. Ceketlerini açıp silahlarını gösteriyor Konuşma devam ediyor ve birbirlerine aynı şeyi söylüyorlar: "Burdan Gidin, Bu Fabr Bizim." Bir halk ozanı lafı alıp "bu fabrika bizim" diye kötü bir mikrofona bağırıyor. İşçiler türküye katılıyorlar. Bir jandarma aracı gelip duruyor. Komutan etrafa bakıp, "Bu Fabr Esas Bizim" diyor. Bir emekçi ressam "Benim İşçilerim" adlı sergisini açıyor. Sokak tiyatrosunun oyuncuları resimleri çok beğeniyor. Havadaki gerilim devam ediyor. Maliye Bakanlığı'ndan grup bu fabrikadan daha fazla vergi almak için minibüsten iniyor. Onlar da bu fabrika kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Aynı anda derenin kenarında kavga çıkıyor. Eski arkadaşlar Fabrika Bizim diye kavga ediyor, birbirlerini dövüyor. Kanları derenin suyuna karışıyor...
4 gün sonra fotoğraf makinemin kapağını grev çadırında bulma umuduyla fabrikaya gidiyor Fabrikanın sahibi olduğunu iddia eden grevciler, sendikacılar, maliyeciler, jandarma tiyatrocular, ressamlar, türkücüler, polisler, solcu üniversiteliler, gazeteciler... Hiçbiri ortada yoktu. Derenin sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Rüzgarın sesi yerdeki gazete parçalarının üzerinden geçip derenin sesine karışıyordu. Dört gün önceki grevin di zurnasından, polisin helikopterinden, maliyenin minibüsünden, sokak tiyatrocular haykırışlarından, işçilerin heyecanlı sloganlarından, sendika için kavga eden arkadaşlar çığlıklarından geriye kocaman, ağır ve derin bir sessizlik kalmıştı. Kafamı kaldırıp sessiz nedenini anlamaya çalışıyorum. Bana herkesin nereye gittiğini, bütün bu insanların nasıl olduğunu, bu ölüm sessizliğinin nedenini söyleyecek birini arıyorum, kimseyi göremiyor Fabrikanın kapısında asılı duran bir küçük levhadan başka. Yorgun, sessiz bir küçük levha küçük yazı, bir küçük kelime. Hayatımın bütün sorularının cevabı. Fabrikanın Esas S/* Girişteki Büyük Kapıya bir Tek Söz Yazıp Çekip Gitmişti...Kapalı
Atlas Silkindi bütün yaratıcıların Kapalı levhasını asıp gittikleri günü anlatıyor. Bütün yapan edenlerin, kendisi için çalışıp farkında olmadan bizlere hizmet eden bütün benlerin ç gittikleri gün bizlerin, yani şikayet edenlerin şikayet edecek kimseyi bulamadığı o kor günü gösteriyor. Bizlerin beni nasıl sömürdüğünü resmediyor. Kitabı okurken karar verecek Yapan edenlerden misiniz, yoksa şikayet edenlerden mi? Eğer şikayet edenlerdensen kitabı okumayın, utanırsınız!
Atlas Silkindi Alıntıları - Sözleri
- HAYATIM VE HAYATIMA OLAN SEVGİM ADINA YEMİN EDERİM Kİ, HİÇBİR ZAMAN BİR BAŞKA İNSAN İÇİN YAŞAMAYACAĞIM VE BAŞKA BİR İNSANDAN BENİM İÇİN YAŞAMASINI İSTEMEYECEĞİM.
- Güç ve akıl birbirinin tersi olan kavramlardır; silahın girdiği kapıdan ahlâk çıkar.
- Ben kendi değerimden ve yaşamak isteyişimden gurur duyuyorum.
- Bilincinizden vazgeçtiğiniz anda hayvanlaşırsınız, bedeninizden vazgeçtiğiniz anda sahteleşirsiniz.
- Ulaşabileceğiniz başarılar arasında bir tanesi, diğerlerinin tümünü mümküm kılacak şeydir; o da, kendi karakterinizi yaratmaktı. Karakteriniz, eylemleriniz, arzularınız, duygularınız hep aklınızın alanı içindedir.
- Aranızda insanlık sevincinden nefret edenler varsa, insan hayatını kronik bu acı ve başarısızlık olarak görmek isteyen, insanların mutlu oldukları için özür dilemesi gerektiğine inaanan, ya da başarıları, yetenekleri, servetleri için özür dilemeleri gerektiğine inananlar varsa, onlara şunu söylemek istiyorum: Onu istedim, elde ettim, mutlu oldum, neşeyi, katıksız ve suçsuz sevinci tanım...Sizin itiraf edildiğini duymaktan korktuğunuz sevinci, ancak elde edenlerden nefret etmekle tanıdığınız sevinci yaşadım. Evet. benden nefret edin, çünkü ben vardım o noktaya.
- Mantığın yerine silahı, kanıtın yerine terörü, son iddia olarak da ölümü koyarak bir insanı kendi aklından vazgeçip sizin iradenizi kabullenmeye zorlamak, gerçekliğe meydan okuyarak var olmaya çalışmaktır.
- Gerçekliğin ve hayatın yapısı gereği, her insan kendi başına bir amaçtır, kendi hatırı için vardır, en yüksek ahlâkı amacı da kendi mutluluğudur.
- Üretkenlik sizin ahlâkı kabullenişinizdir, yaşamayı seçmiş olduğunuzun bilincine varışınızdır. Verimli çalışma, insan bilincinin, varoluşunu kontrol etmesi sürecidir. Sürekli bilgi edinme, maddeyi amaca göre biçimlendirme, bir fikri bir fiziksel biçime çevirme, dünyayı kişinin kendi değerlerine göre yeniden yapılandırması demektir. Her tür çalışma, düşünen bir zihinle yapılıyorsa, yaratıcı çalışmadır; kişinin başkalarından öğrendiği bir süreci hiç düşünmeden, eleştirmeden, stüpör hâlinde tekrar tekrar yapması ise, asla yaratıcı olamaz. İşinizi seçmek size aittir, seçenekler de sizin aklınız kadar engindir. Sizin için bundan fazlası mümkün değildir, bundan azı da insanî değildir. Aklınızın başa çıkabileceğinden ileri bir işe hileyle kapağı atmak sizi ödünç alınmış zaman içinde çırpınan ve ödünç alınmış hareketleri tekrarlayan, korkudan paslanmış bir maymun durumuna düşürür, aklınızın tam kapasitesinin altındaki bir işe razı olmak da motorunuzu yavaşlatmak, kendinizi çürümeye mahkum etmektir. İşiniz sizi değerlerinize ulaştıracak süreçtir, değerlerinize yönelik ihtirasınızı kaybetmek, yaşama isteğinizi kaybetmektir. Vücudunuz bir makinedir, ama aklınız onun sürücüsüdür. Onu, aklınızın sizi götürebileceği yere kadar sürmelisiniz, yolunuzun amacı da başarı olmalıdır.
- İnsanların anlaşması zordur der dururlar. Ne kadar kolay olduğuna şaşarsın...yeter ki tarafların ikisi de, kimsenin başkası için yaşamayacağını, tüm alışverişin mantık çerçevesinde yapılacağını kabul etmiş olsun.
- beyaz yalan diye bir şey yoktur, yalnızca yıkımın karanlığı vardır, beyaz yalan da hepsinin en siyahıdır.
- Nice kişi acıları çekiyor, kendilerini öldürenin ne olduğunu da bilmiyor.
- Ruhunuzu kalıcı bir suçluluk duygusuyla dolduran şey, sizin işlediğiniz herhangi bir suç değildir. Başarısızlıklarınız, hatâlarınız ya da kusurlarınız değildir. Onlardan kaçmak için kullandığınız görmezden gelmedir.
- Biri çıkıp devlet politikasına karşı gelmeye kalkışsa, sesini nasıl duyurur?
- Eğer bir insanı, kendinin tek kaygı merkezi, tüm hayatının tek odak noktası olarak kabullenmek aşksa, o zaman bu kadının beni sevdiği doğru, diye düşünmekteydi. Ama eğer aşk, kişinin kendini ve varoluşunu kutlamasıysa, o zaman kendinden nefret edenler, hayattan nefret edenler için aşkın tek muadili, yok etmeye çalışmaktı.
Atlas Silkindi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Spoiler: Atlas Silkindi’ den önce Hayatın Kaynağı’ nı okumuştum bu yüzden mi bilmiyorum Hayatın Kaynağı’ nı çok daha fazla beğendim. İkisinden birini okumayı düşünüyorsanız Hayatın Kaynağı’ nı tavsiye ederim. -spoiler- Kitabın sonunda Eddie Wilers’ ın kaybedenlerden olmasına çok üzüldüm. Diğer asalaklar ile karşılaştırıldığında yanlış yaptığı hiçbir şey yoktu. Bu sonla Ayn Rand bize sadece çalışmanın yeterli olmadığını mı anlatmak istiyor, Ayn Rand’ ın anlattığı o ahlaklı insanlardan olabilmek için çok bariz bir yeteneğe ve zekaya mı sahip olunmalı? (Nazlı)
Kitabını uzun yıllar önce okuduğum, yine uzun yıllar önce filmini izlediğim ve kısa zaman önce de bu eserden esinlenilen bir bilgisayar oyunu (Bioshock Saga) oynadığım düşünülürse hakkında biraz gevezelik yapmak gerekir diye düşünüyorum. John Galt Kimdir? Eserin tamamına hakim olan düşünce, Ayn Rand'ın kendi ağzından ifade ettiği gibi, dünya savaşları sonrasında toplumda yok olan bireyselcilik felsefesinin yeniden inşasıdır. “Biz” diyenlerin sömürmeye meyilli doğaları ve “ben” demenin utanç kaynağı olmasını sağlayan ideolojinin yıkımıdır. Çok uzatmadan şöyle diyelim; avrupa ve ABD, dünya savaşları ve diğer savaşlar sonrasında hem ekonomik hem de fiziksel olarak yerle bir olduğu için devlet politikaları da bu harabeyi ayağa kaldırmak üzere yeniden planlandı. İlkokullardan itibaren insanlara halkçı, devletçi düşünceler empoze edildi ve bireyin devleti ve milleti adına fedakarlık yapması gerektiği aşılandı. Her ne kadar ABD sosyalizm düşmanı olsa da sosyalizmden bazı düşünceleri araklayarak vatandaşlarının devletin bekası için daha fedakar olmaları adına kullandı. Avrupa'da doğan ama safkan bireyci düşünceleri yüzünden kendisini bulunduğu coğrafyaya tamamen yabancı hisseden Ayn Rand ise düşünce yapısını birebir yansıttığını düşündüğü ABD'ye göç ederek hayatının geri kalanını da orada sürdürmüştür. Serbest piyasaya, vahşi kapitalizme ve görünmez el teorisine yürekten inanan bir insan olarak tüm ömrü boyunca bu fikirlerinin üzerine eserler yazmıştır. Magnum opusu ise Atlas Shrugged’dır. Esere hakim görüş dünyanın gidişatına yön veren, onu sırtında taşıyanların üretken ve yaratıcı kesim olduğu, diğerlerinin ise bu üretken ve yaratıcı kesime bağımlı olarak yaşadığıdır. Yani Yunan mitolojisinde dünyayı sırtlamakla yükümlü olan Atlas’ın Ayn Rand felsefesindeki karşılığı mühendis, mimar, işçi gibi kesimlerin içerisinde yenilikçi, mucit kimliklere sahip olabilen zeki ve güçlü insanlardır. Bu insanlar “biz” demeyen, “ben” diyen kişilerdir. Ayn Rand’a göre güçlü karakterler toplumsalcı bir fikre sahip olduklarında yaratıcılıklarını tümüyle kaybederler. Peki Atlas silkinirse ne olur? Sırtındaki dünyayı şöyle bir sallayıp silkerse başımıza neler gelir? “Biz” diyenler “ben” demeye başlarsa ne olur? Bu dünyayı icatlarıyla, çalışmalarıyla, vizyonlarıyla yönlendiren, bir nevi zamanın ruhunu sırtında taşıyanlar işini gücünü bırakıp bir köşeye çekilirse, greve giderse halimiz nice olur? Kitap size bu sorunun cevabını, anlattığı hikayeden çıkaracağınız sonuca göre değişse de, veriyor. Ayn Rand’ın kendi ideasında ayna görevi gördüğünü düşündüğüm Dagny Taggart, bir romanda karşılaşabileceğiniz en kudretli ve etkileyici kadınlardan birisi. Çok üstün zekaya sahip bir mühendis. Bir demiryolu şirketini tek başına yönetebilecek kadar iyi bir yönetici. Fizikten de çok iyi anlıyor. Vizyonu sayesinde dünyayı çözümlemiş, insanları parmağında oynatabilecek kadar güçlü bir kadın. Zamanının evinde oturan ve çocuk bakan kadın imajının aksine, erkeklerin üzerine kule gibi uzanan bir kudrette. Cidden muhteşem bir kadın. John Galt Kimdir? Eseri 3 bölüme ayırmak mümkün. İlk bölümde bir uyanış, ikinci bölümde greve giden meslek sahipleri ve üçüncü bölümde ise felsefenin manifestosu var. Her bir bölüm kalınca bir roman uzunluğunda. Zaten eserin 1200 sayfa olduğunu düşünürseniz özellikle son bölümün tam bir ideoloji manifestosuna dönüşmesini ve kitabın ciddi ciddi zor bitirilebileceğini de tahmin edebilirsiniz. Ama yine de John Galt kimdir sorusunun cevabını alabilmek için bile okunuyor. John Galt Kimdir? Eğer Ayn Rand’ın bu vahşi kapitalizm taraftarı sözlerini biraz manipüle eder de bireycilik anlayışını bizim toplumsalcılığımızın eleştirisi gibi düşünürseniz aklınıza kim gelir? Bireyin yok oluşu desem? Belki benim aklımdaki cevabı siz de vermişsinizdir. Kitaptan oldukça ünlü bir alıntı ile bitireyim bu incelemeyi; “HAYATIM VE HAYATIMA OLAN SEVGİM ADINA YEMİN EDERİM Kİ, HİÇBİR ZAMAN BİR BAŞKA İNSAN İÇİN YAŞAMAYACAĞIM VE HİÇ KİMSEDEN BENİM İÇİN YAŞAMASINI İSTEMEYECEĞİM.” John Galt budur. (Selim)
Atlas Silkindi PDF indirme linki var mı?
Ayn Rand - Atlas Silkindi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atlas Silkindi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ayn Rand Kimdir?
Ayn Rand (2 Şubat 1905 – 6 Mart 1982, ilk adı Alisa Zinovyevna Rosenbaum), kurduğu objektivizm felsefesi ve yazdığı Yaşamak İstiyorum (We the Living), Ben (Anthem), Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) ve Atlas Silkindi (Atlas Shrugged) kitapları ve objektivizm felsefesiyle tanınan düşünür-yazar.
Felsefesi ve kitapları kendi bireycilik, rasyonel bencillik ve kapitalizm mefhumlarını vurgular. Devletin özgür bir toplumda yasal ama minimal bir role sahip olduğuna inanan Rand, sıkı bir minarşisttir. Liberteryenler ve Amerikalı muhafazakarlar arasında önemli bir etkisi olmuştur.
Romanları kendisine özgü oluşturduğu bir kahramanın tanıtımını merkez alır, Kahraman kendi yeteneği özgünlüğü ve bağımsızlığı yüzünden toplumla çatışır, ama bu çatışmalar onun hataları yüzünden değil, rasyonel davrandığı ve yürekten gelen bir şekilde kendi çıkarı için çalıştığı için olur. Rand'a göre rasyonel düşünen akıllar için çatışma söz konusu değildir. Kahraman yine de idealleri doğrultusunda devam eder. Rand bu kahramanı ideal insan olarak görür ve literatürünün bu tip insanlar için bir tanıtım yeri olmasını amaç edinir.
O'na göre,
İnsan değerlerini ve hareketlerini mantık kullanarak seçmelidir,
Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır,
Kimsenin bir başkasının haklarına güç kullanarak tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.
Biyografisi
Gençlik yılları
Ayn Rand Rusya'da Saint Petersburg'da doğdu. Yahudi bir ailenin üç kızının en büyüğü idi. Ailesi agnostik ve dine karşı ilgisizdi. Küçük yaşlarından itibaren edebiyat ve sinemaya ilgi duydu. Yedi yaşındayken hikâyeler ve oyunlar yazmaya başladı. Annesi ona Fransızca öğretme görevini üstlendi ve çocuklar için hikâyelerin bulunduğu bir dergiye abone oldu. Bu dergilerde Rand ilk çocukluk kahramanını buldu: Rudyard Kipling tarzı bir hikâye olan Gizemli Vadi'de yerli bir subay, Cyrus Paltons.
Gençlik yılları boyunca Sir Walter Scott, Alexandre Dumas ve diğer romantik yazarların kitaplarını okudu ve genel olarak romantizm akımına karşı tutkulu bir sevgi besledi. 13 yaşında Victor Hugo'yu keşfetti ve romanlarına aşık oldu. Sonraki yıllarda Rand onu en sevdiği, dünya edebiyatının en büyük roman yazarı olarak adlandırmıştır.
Petrograt Üniversitesi'nde felsefe ve tarih okudu. Üniversite yıllarında yaptığı en büyük keşifler Edmond Rostand, Friedrich Schiller ve Fyodor Dostoyevski oldu. Rostand'a zengin, romantik hayal gücü, Schiller'e de büyük, kahramansı etkisi yüzünden hayranlık besledi. Dostoevsky'e kurduğu drama ve yaptığı derin ahlaki analizler yüzünden hayrandı, ama felsefesine ve hayat anlayışına derinden karşıydı.
Kısa öyküler ve oyunlar yazmaya devam etti, ve yoğun bir şekilde anti-sovyet fikirler içeren düzensiz bir günlük tuttu. Nietzsche ile de tanıştı, Zerdüşt Böyle Diyordu'daki kahramanca ve özgür adamı yüceltişini beğendi, ama aynı zamanda felsefesine romanlarının önsöz kısmında haşince eleştirecek kadar karşı oldu.
Rand'ı açık ara en çok etkileyen isim özellike Mantık adlı eseriyle Aristoteles'tir, onu gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak gördü ve sonradan etkilendiği tek filozof olduğunu söyledi.
Sonradan 1924'te devlet sinema sanatları enstitüsüne girdi ama 1925'te kendisine Amerika'daki akrabalarını ziyaret etmek için bir vize verildi. Şubat 1926'da 21 yaşında ABD'ye geldi ve akrabalarıyla Chicago'da geçirdiği kısa bir süreden sonra bir daha hiçbir zaman Sovyetler Birliği'ne geri dönmemeye karar verdi. Senarist olma hayali ile Hollywoodyollarına düştü.
Sonradan ismini Ayn Rand olarak değiştirdi. İsmini Remington Rand daktilosundan aldığına dair bir rivayet vardır ama o Ayn Rand ismini daktilo piyasaya çıkmadan önce kullanmaya başlamıştır. Ayn adını Finlandiyalı bir yazardan etkilenip aldığını söylemiştir. Bu Finlandiya-Estonyalı bir yazar olan Aino Kallas olabilir, ama Fince konuşulan ülkelerde bu isme ve varyasyonlarına sıklıkla rastlandığı için kesin olarak bilinmiyor.
Önemli eserleri
Başlangıçta Hollywood'da bocaladı ve basit ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tuhaf işlere girdi. Ek olarak Cecil B. DeMille'in King of Kings'inde çalışırken gözüne çarpan hırslı, genç bir aktörle tanıştı, Frank O'Connor. İkisi 1929 yılında evlendiler. 1931 yılında Rand Amerikan vatandaşlığına kabul edildi.
Edebi ilk başarısını 1932 yılında Red Pawn adlı senaryosunu Universal stüdyolarına satarak yakaladı. Ardından 1934'te 16 Ocak Gecesi (Night of January 16th) adlı eserini yayımladı ve bu eser büyük ölçüde başarılı oldu. Sonra 1936'da Yaşamak İstiyorum (We the Living), 1938'de de Ben (Anthem) adlı romanlarını yazdı.
Yaşamak İstiyorum Amerikalı eleştirmenlerden orta, İngiltere'de ise iyi bir tepki aldı, ama Anthem tuhaf yayımlanma hikâyesi yüzünden sadece İngilterede ama önemli bir beğeni kazandı. Rand Amerikayı o yıllarda etkisine alan kızıl dönem'e (the red decade) son derece karşıydı ve aslında Anthem Amerikada yayıncı bile bulamadı, ilk baskısı İngiltere'de yapılmıştır. Bunun yanında, Rand hala edebi üslunu tam olarak geliştirememişti ve romanları hala gelişmesini tamamlamamıştı.
Roma'daki Scalara film şirketi tarafından 1942'de Ayn Rand'ın haberi olmadan Yaşamak İstiyorum kitabı üzerine 2 film yapıldı: Noi vivi veAddio, Kira. Benito Mussolini yönetimindeki İtalyan hükümeti ikisini de sansürledi fakat anti-sovyet içeriği yüzünden yayınlanmasına izin verdi. Filmler başarı kazandı ve halk çabucak filmlerin komünizm'e olduğu kadar faşizm'e de karşı olduğunu anladı, kısa süre sonra da hükümet yasaklamaya karar verdi. Sonradan filmler elden geçirildi ve Rand'ın onayı ile We the Living adı ile 1986 yılında yayınlandı.
Rand'ın profesyonel anlamda ilk büyük başarısı yazımı 7 sene süren ve 1943 yılında yayınlanan Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) romanı oldu. Roman 12 yayıncı firma tarafından "fazla entelektüel ve Amerikan düşünce tarzına karşı" olması gerekçesiyle geri çevrildi, "bu kitabı okuyacak bir kitle yok" 'tu. Sonunda kitap Archibald Ogden'in kitabı beğenmesi ve editörlük kurulunda kabul ettirmesi sayesindeBobbs-Merrill Company yayınevi tarafından basıldı. İlk zorluklara rağmen Hayatın Kaynağı dünya çapında bir başarıya kavuşarak Ayn Rand'a ün ve ekonomik rahatlama getirdi.
Hayatın Kaynağı'nın teması "insanın ruhundaki bireycilik ve kollektivistlik"tir. Beş ana karakteri konu alır. Başkahraman Howard Roark, Rand'ın idealidir, yüce ruhlu, kendi fikirlerine ve ideallerine güçlü biçimde bağlı, hiçkimsenin bir başkasının tarzını herhangi bir alanda, özellikte mimaride kopya etmemesi gerektiğini düşünen bir mimar. Romandaki diğer tüm karakterler yoğunluğu değişmekle birlikte ondan değerlerinden feragat etmesini talep ederler ama o kararlılığını muhafaza eder. Roark'ın ilginç bir başka yönü de, bu savaşını alışılagelmiş diğer kahramanlar gibi özgünlüğü ve dünyanın adaletsizliği ile ilgili uzun ve tutkulu monologlara girerek değil, aksine kibirli, neredeyse küçümseyici bir suskunluk ve birkaç küçük söz ile yapar.
Rand'ın "magnum opus"u, en büyük eseri Atlas Vazgeçti'dir. (Atlas Shrugged) 1957 yılında yayımlanmış ve dünya çapında bir bestseller olmuştur. (Kitabın adının Türkçe karşılığı "Atlas Silkindi"'dir. Dünyayı sırtında taşıyan Atlas'ın artık vazgeçtiğine yapılan bir göndermedir. Türkçe çevirisinde "Atlas Vazgeçti" ismi kullanılmıştır.) Atlas Vazgeçti, Ayn Rand'ın objektivist felsefesini en iyi ve bütün şekilde anlattığı romanıdır. Kitapta yer alan şu sözleri düşüncesini özetler:
"Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğu olan, varlığının yegane amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir."
Atlas Vazgeçti'nin ana teması "insan aklının toplumdaki rolü" dür. Rand sanayiciyi tüm toplumlardaki en değerli organ olarak görür ve sanayicilere karşı duyulan genel kızgınlığı son derece sert bir biçimde eleştirir. Bu duyguları onu Amerikalı sanayicilerin greve gittiği ve dağlık bir alanda saklanmayı seçtiği bir roman yazmaya iter. Toplumun sömürücü olarak gördüğü, aşağıladığı ve suçladığı bu idealist, yaratıcı insanların kaçmasıyla Amerikan toplumu ve ekonomisi genel anlamda çöküşe girer. Hükümet sanayi üzerindeki zaten boğucu olan kontrollerini artırarak tepki gösterir. Roman her ne kadar politik bir temayı merkez almışsa da seks, müzik, tıp ve insan yetenekleri gibi birçok farklı ve kompleks meseleyi irdeler.
Nathaniel Branden, karısı Barbara, Alan Greenspan ve Leonard Peikoff gibi başkaları ile birlikte Ayn Rand, Felsefesini tanıtmak ve yaymak üzere objektivist hareketi başlatır.
Objektivist Hareket
1950'de Rand New York'a taşındı ve 1951'de 19 yaşında genç bir psikoloji öğrencisi olan Nathaniel Branden ile tanıştı. 14 yaşındayken Hayatın Kaynağı'nı okuyan Branden Rand'ın açığa çıkan objektivist felsefesini kendisiyle tartışmaktan zevk alıyordu. Branden ve bazı arkadaşları ile birlikte bir grup oluşturdular ve ileride Birleşik Devletler Merkez Bankası başkanı olacak Alan Greenspan'ın da katılımından faydalandılar. Yıllar sonra her ikisi de evli olmasına rağmen Rand ve Branden'ın arkadaşlıkları romantik bir ilişkiye dönüştü. Eşleri tarafından kabullenilmesine rağmen bu ilişki Branden'ın önce eşinden ayrılmasına sonra da boşanmalarına sebep oldu. 60 ve 70'li yıllarda Rand objektivist felsefeyi kitaplarıyla ve çeşitli üniversitelerde yaptığı konuşmalarla geliştirip yaydı. Konuşmalarının çoğunu Nathaniel Branden'ın felsefeyi yaymak için kurduğu Nathaniel Branden Estitüsü'nde (NBI) yaptı.
1968'de Karmaşık bir dizi ayrılma-birleşmeden ve Nathaniel Branden'ın Patrecia Scott ile olan ilişkisini öğrendikten sonra hem kendisi, hem de karısı Barbara Branden ile olan münasebetini kesin bir şekilde bitirdi. (Bu ilişki Rand-Branden ilişkisiyle çakışmamıştır.) Rand NBI ile ilişkisini bitirdi ve "The Objektivist" dergisinde yayınladığı bir mektupla Branden ile olan ayrılıklarını duyurdu. Birdaha biraraya gelmediler ve Branden objektivist harekette bir "persona non grata" oldu.
Sonradan başka ayrılıkların ve kocasının 1979'daki ölümünün de etkisiyle objektivist harekete yönelik aktiviteleri azaldı. Son projelerinden biri Atlas Vazgeçti'nin bir televizyon uyarlamasıydı.
Rand yakalandığı kanser hastalığını yendikten sonra 6 Mart 1982'de kalp krizinden öldü. Mezarı Valhalla, New York'takiKensico mezarlığı'ndadır.
Ayn Rand Kitapları - Eserleri
- Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti
- Atlas Vazgeçti 1. Bölüm: İtirazsız
- Hayatın Kaynağı
- 16 Ocak Gecesi
- Yeni Entelektüel İçin
- İşadamı İçin Felsefe
- Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal
- Bencilliğin Erdemi
- İhtiyacımız Olan Felsefe
- Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle
- Atlas Vazgeçti 3. Bölüm: Gerçek Gerçektir
- Yaşamak İstiyorum
- Atlas Silkindi
- Yaratılan Dünya
- Himn
- The Romantic Manifesto
- The New Left: The Anti-Industrial Revolution
- The Art of Fiction: A Guide for Writers and Readers
- İdeal
Ayn Rand Alıntıları - Sözleri
- Kelimelerin bir de gerçek anlamları olduğunu günün birinde öğrenmek zorundasın. (Atlas Vazgeçti 1. Bölüm: İtirazsız)
- İnsan hürriyeti, insan haklan, insan hayatı, insan haysiyeti için çarpışacağız. (Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti)
- "Robin Hood’un doğru diye ölümsüzleştirdiği ideal bu işte. Onun hırsız yöneticilerden çaldığı paraları, asıl sahipleri olan halka geri verdiği söylenmiştir. Ama o hikâyenin anlamı bu değildir. O mülkiyetin şampiyonu olarak değil, ihtiyacın şampiyonu olarak hatırlanmaktadır. Soyulanların savunucusu olarak değil, yoksulların besleyicisi olarak bilinmektedir. Kendi kazanmadığı servetlerle iyilik yaptığı, kendi üretmediği malları dağıttığı, içindeki acıma lüksünün bedelini başkalarına ödettiği için melekleştirilen ilk insan odur. Başarının değil, ihtiyacın bir hak olduğu inancının simgesidir o adam. Çalışıp üretmemizin gerekli olmadığı, önemli olanın istemek olduğu, hak edilen şeyin bize ait olmadığı, hak edilmeyenin bize ait olduğu fikrini o yaratmıştır. Hayatını kazanma becerisine sahip olmayan her yeteneksizin, kendini daha altta olanlara adadığını, bu yüzden üsttekilerden çalmaya hazır olduğunu söylemekle, eline güç geçirip kendinden üstün olanlara ait olan her şeyi yağmalamasının bir hak olduğu fikrini yaymıştır. İşte bu en aşağılık yaratığı, yoksulların yaraları ve zenginlerin paraları sayesinde yaşayan bu çifte paraziti, insanlar bir manevi ideal düzeyine yükseltmişlerdir. Bu da bizi öyle bir dünyaya getirmiştir ki, bir insan ne kadar üretirse, tüm haklarını kaybetmeye o kadar yaklaşacak, sonunda da, eğer yeteneği yetiyorsa, ilk elini uzatan kimseye av olarak sunulacak, hiçbir hakkı olmayan bir yaratık hâline gelecektir. Beri yandan her türlü hakkın, ilkenin, ahlâkın üzerinde sayılmak, her şeyi yapabilmek, çalıp yağmalayabilmek için de tek gereken, ihtiyaç içinde olmaktır. Dünya neden çöküyor, merak etmiyor musunuz? İşte ben bununla savaşıyorum, Bay Rearden. Ta ki insanlar, tüm insanlık sembolleri arasında en ahlâksızının, en nefrete layık olanının Robin Hood olduğunu öğrenene kadar. O zamana kadar dünyada adalet olamayacağı gibi, insan neslinin sağ kalması da mümkün olamaz.” (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- Duygulara sahip olabilecek kadar özgür olsaydık merhamet ve minnet duyardım ama değiliz... (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- " Anlayanlar için, hiçbir açıklama gerekli değir, anlamayanlar içinse hiçbir açıklama mümkün değildir. " (Bencilliğin Erdemi)
- İnsanların anlaşması zordur der dururlar. Ne kadar kolay olduğuna şaşarsın...yeter ki tarafların ikisi de, kimsenin başkası için yaşamayacağını, tüm alışverişin mantık çerçevesinde yapılacağını kabul etmiş olsun. (Atlas Silkindi)
- Insanların kendilerini korumak için bir silahı var: Mantık. (Yeni Entelektüel İçin)
- Binanın kapısı dümdüz bir tabaka paslanmaz çelikti. Güneş altında mavimsi bir ışıkla parlıyordu. Üzerindeki granite, binanın dikdörtgen ciddiyetinin tek süsü olarak, bir yazı yazılmıştı: HAYATIM VE HAYATIMA OLAN SEVGİM ADINA YEMİN EDERİM Kİ, HİÇBİR ZAMAN BİR BAŞKA İNSAN İÇİN YAŞAMAYACAĞIM VE BAŞKA BİR İNSANDAN BENİM İÇİN YAŞAMASINI İSTEMEYECEĞİM. (Atlas Vazgeçti 3. Bölüm: Gerçek Gerçektir)
- "Dünün fildişi kulesi bugün fare deliği olmuştur." (Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal)
- insan sonunda istediği yere vardığında, yolda başına gelenleri unuturmuş." (The Art of Fiction: A Guide for Writers and Readers)
- İrade bir illüzyondur, çünkü kişi, davranışları için sebeplere sahipse özgür değildir. (İhtiyacımız Olan Felsefe)
- "Biz" kelimesi, insanın her bir yanının alçı ile kaplanması gibidir. Onu önce bir taş gibi sertleştirir ve altındaki her şeyi kısa zamanda tahrip eder. Beyaz beyazlığını, siyah siyahlığını kaybeder ve her renk alçının kirli griliği içinde boğulur. (Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti)
- Ne kadar öğrenirsek,hiçbir şey bilmediğimizi o kadar anlıyoruz (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- "...bir insanın gelişmesi kendi zekâ derecesi ne olursa olsun iradîdir. Onu kendisi geliştirmek zorundadır, nasıl kullanacağını kendisi öğrenmek zorundadır ve kendisinin tercih etmesiyle bir insan olması gerekmektedir. Fakat kendisi bunu tercih etmezse ne olur? Bu durumda kendine has bir ara form, yani kendi tabiatına karşı çılgınca mücadele veren, bir hayvan bilincine ait olan ve elde edemeyeceği çabasız bir "emniyetini" isteyen ve başarmaktan korktuğu insan bilincine isyan eden çaresiz bir yaratık olur." (İhtiyacımız Olan Felsefe)
- “Sanki dünyada hiç acı yokmuş gibi bakıyordu gözleri. “ (Atlas Vazgeçti 3. Bölüm: Gerçek Gerçektir)
- Tevazu ve küstahlık aynı psikolojik elmanın iki yarısıdır. (Bencilliğin Erdemi)
- Hiçbir zaman arkana bakma. Geçmiş ölmüştür. Fakat daima gelecek var. Daima bir gelecek var.. (Yaşamak İstiyorum)
- Björn hiçbir şeyi doğru veya yanlış diye ayırt etmezdi. Onun için sadece yapabilecekleri ve yapamayacakları diye bir ayrım vardı. Hep de yaptı. (16 Ocak Gecesi)
- Doğa her zaman armağanlarını dengeler,bazı telafiler sunar. (Atlas Vazgeçti 2. Bölüm: Ya Öyle Ya Böyle)
- "Biz tamın içində hissə, hissənin içində tamıq. Əbədi, bölünməz və tək olan BİZdən başqa heç kəs yoxdur" (Himn)