Ateş Yakmak - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ateş Yakmak kimin eseri? Ateş Yakmak kitabının yazarı kimdir? Ateş Yakmak konusu ve anafikri nedir? Ateş Yakmak kitabı ne anlatıyor? Ateş Yakmak kitabının yazarı Jack London kimdir? İşte Ateş Yakmak kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Jack London

Çevirmen: Levent Cinemre

Orijinal Adı: To Build a Fire

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786052957868

Sayfa Sayısı: 64

Ateş Yakmak Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Jack London, Kuzey topraklarını konu alan eserlerinde okurlarını buzla sarmalanmış bir diyarda adım adım gezdirir. Biri 1902’de, öbürü 1908’de yayımlanan ve “Ateş Yakmak” başlığını paylaşsalar da birbirlerinden olay örgüsü yönünden ayrılan iki hikâyeyle, “Yaşama Azmi” adlı üçüncü bir hikâyenin bir araya getirildiği bu derlemede de Jack London insanın buz kaplı doğayla ve kendi benliğiyle yüzleşmesini anlatır. Gençliğinde Klondike bölgesine altın aramaya giden ve soğuğun hüküm sürdüğü bu topraklarda bizzat yaşamış olan London, Alaska’dan Yukon’a, Kolondike’ten Kanada tundralarına kadar yörenin coğrafyasına ve sakinlerine oldukça hâkimdir. Jack London’ın karakterleri Kuzey’in dört bir yanda uzanan bembeyaz topraklarında vahşi doğanın gücüyle amansız bir mücadele halindedir. Doğanın, soğuğun ve pek iyi bilmedikleri bir coğrafyanın pençesinde, hayata tutunmaya çalışırlar. Ve ateş yakmak, bu varoluş mücadelesinin ilk adımıdır.

Jack London (1876-1916): Asıl adı John Griffith Chaney olan Jack London, San Francisco’da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçirdi. Babası tarafından terk edildikten sonra, California’daki Oakland’da, annesinin ve London soyadını aldığı üvey babasının yanında yetişti. On dört yaşında okulu bırakarak serüven dolu bir hayata başladı. On dokuz yaşına geldiğinde, dört yıllık ortaöğrenimini bir yılda tamamlayarak California Üniversitesi’ne girdi. Ancak öğrenimini yine yarım bıraktı. İlk kitabı Son of the Wolf (1900; Kurdun Oğlu) geniş bir okur kitlesine ulaştı. Ona kalıcı bir ün sağlayan yapıtı ise The Call of the Wild (1903; Vahşetin Çağrısı) oldu.

Diğer önemli yapıtları arasında White Fang (1906; Beyaz Diş) ve Iron Heel (1907; Demir Ökçe) sayılabilir. En kalıcı yapıtlarından biri olarak kabul edilen Martin Eden’ın (1909) yanı sıra iki otobiyografik romanı daha vardır: The Road (1907; Yol) ve John Barleycorn (1913). Kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş Amerikalı yazarlardan biri olan London, 1916’da ardında çok sayıda eser bırakarak hayata gözlerini yumdu.

Ateş Yakmak Alıntıları - Sözleri

  • Hayat böyleydi işte! Ne kadar boş, ne kadar kısaydı...
  • İnsan, her konuda kendinden fazla emin olmamalı.
  • Heyecan ve duygu denen şey çoktandır terk etmişti onu. Acı da hissetmiyordu artık.
  • İnsanın yapması gereken tek şey telaşa kapılmamak.
  • Uzun süredir çektikleri zorluklardan ötürü bezgin bir sabır ifadesi oturmuştu suratlarına.
  • Kendi kabahati, daha doğrusu yanılgısıydı.
  • Verilen tavsiyelerin değerini artık anlıyordu.
  • Onun sorunu, hayal gücünden yoksun oluşuydu.
  • Korkunun verdiği cesaretle dirilmişti.
  • Hepsinden geriye bir bu söz kalacak: Yaşadılar ve attılar zarlarını. Oyundan çok sey kazanılacak, Ama yitireceğiz zarların en hasını.
  • Hayat böyleydi işte! Ne kadar boş, ne kadar kısaydı...
  • Ve sonunda, hep aç olan ve en aç olan ölümü beklerdi.
  • Hayat bu muydu? Hiçbir anlamı olmayan kısacık bir şey. Sadece hayat can yakardı.
  • Ölümde acı yoktu. Ölüm uyumaktı. Ölüm huzurdu. O zaman niye ölümü kabullenmiyordu?
  • "Ben geçen yılın yaprağı gibiyim, dalın üzerinde yarım yamalak duruyorum. İlk rüzgar estiğinde ben düşerim."

Ateş Yakmak İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kuzeyin dört bir yanına uzanan bembeyaz topraklarında vahşi doğanın gücüyle amansız bir mücadelenin soğuğun bilinmez bir coğrafyanın pençesinde hayatta tutunma çabası anlatılır. (Ofelya)

Bir yaz gününde dondurdun beni!: Öyle şaşkınım ki.. Bir kitap bu kadar kısa olup da nasıl böyle etkileyici olur! Gerçi birçok bu tarife uyan kitap mevcut ama benim korkularımdan birini yüzüme yüzüme vuran ender kitaplardan olduğu için daha çok etkilendim. Ne mi korkum: Donmak! Donmayı bırakın üşümekten bile nefret eden biriyim. Aslında donarak ölmek birçok ölüm şeklinden daha iyidir ama o ölüm noktasına gelene kadar geçen uzun süreci sürdürmek aşırı zor bir iş. Buradan kitap karakterine seslenmek istiyorum: Senin oralarda tek başına ne işin var be kardeşim! Otur oturduğun yerde, ne bu macera tutkunluğunuz! Kitabı bitirdikten sonra bi üzüntü çöktü üzerime. "Into The Wild" filminin sonunda da böyle hissetmiştim. İnsanın macera ve merak duyguları hayatın pahasına mı olmalı diye sorgulamıştım. Neyse efendim gelelim insan türünün çok zeki, çok iyi donatılmış olduğu yalanına... İnsan en donanımsız, (belki) en akılsız canlılardan... Yaşadığımız alanın dışına çıkınca ölümle burun buruna gelmemiz de işte bu yüzden. Bu kadar teknolojiye, bu kadar IQ'ya rağmen insanoğlu pek de doğaya, çevreye... uyumlu değildir. Ve ben bir uyuzluk yapıp bu kitabı özellikle yaz mevsimini sevenlere tavsiye ediyorum. :)) Nihahahaha (Son Ay)

Okurken Donacaksınız...: Hâlâ Jack London okumadıysanız, çok şey kaybetmişsiniz demektir. Dehşet verici, sürükleyici bir hikaye. Okurken psikolojik olarak soğuğu iliklerinize kadar yaşayıp hissediyorsunuz. Ne demişti ihtiyar, bilgiç bilgiç : " Sen sen ol, sıfırın altında 50 derecelik soğukta sakın yola arkadaşsız çıkayım deme. " Harika bir eser... Müthiş detaylı anlatım... Keyifli okumalar... (Oblomov)

Kitabın Yazarı Jack London Kimdir?

12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Jack London, soyadını, henüz sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London adlı savaş gazisinden aldı. Maddi sıkıntılar nedeniyle küçük yaşta okulu bırakıp gazete satıcılığı, tayfalık, balıkçılık, istiridye korsanlığı, gazetecilik, sahil koruma devriyeliği gibi çeşitli işlerde çalıştı ve Amerikan işçi sınıfını tanıdı. 1894’te serserilik suçlamasıyla otuz gün hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını değiştirmek arzusuyla liseye kayıt yaptırdı. Lise öğrenimini bir senede tamamlayarak 1896 yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi. Bir dönem okuyabildiği üniversiteden maddi zorluklar sebebiyle ayrıldı. 1897’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı ama bir yıl sonra yine yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Yoğun bir çalışma programı hazırlayarak şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Soneler, baladlar, nükteli fıkralar, anekdotlar, korku ve serüven öyküleri yazmaya başladı. 1909’da yazdığı Martin Eden bu dönemi yansıtması bakımından otobiyografik izler taşır. İlk kitabı Kurt Dölü (1900) büyük ilgiyle karşılandı. Aynı yıl Elisabeth Maddern ile evlendi ve bu evlilikten iki kızı oldu. Ancak bu beraberlik uzun ömürlü olmadı ve 1904’te sona erdi. Charmian Kittredge ile ikinci evliliğin ardından 1916’da Kaliforniaya’daki çiftliğinde hayatını kaybetti. London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Başlıca eserleri arasında Beyaz Diş, Martin Eden, Uçurum İnsanları, Vahşetin Çağrısı yer alır.

Jack London Kitapları - Eserleri

  • Beyaz Diş
  • John Barleycorn
  • Martin Eden
  • Demir Ökçe
  • Ay Vadisi
  • Demiryolu Serserileri

  • Vahşetin Çağrısı
  • Deniz Kurdu
  • Uçurum İnsanları
  • Alın Teri
  • Şampiyon
  • Dehşet Ülkesi
  • Güneşin Oğlu

  • Yanan Günışığı
  • Kız, Kar ve Kan
  • Düş Ülkelerine Yolculuk
  • Sevginin Katıksızı
  • Tanrılar ve Köpekler
  • Suikast Bürosu
  • Kurt Dölü

  • Denizin Çağrısı
  • Midas'ın Müritleri
  • Yıldız Gezgini
  • Ölüme Boyun Eğmeyen Adam
  • Ataların Tanrısı
  • Beyaz Sessizlik
  • Can Yoldaşı

  • Devrim
  • Dönek
  • Gece Doğan
  • Halk Avcısı
  • İnsanın Sadakati
  • Meksikalı
  • San Fransisco'nun Güneyi

  • Sınıf Farkı
  • Makaloa Hasırı Üzerinde
  • Bana Göre Hayatın Anlamı
  • Hawaii Öyküleri
  • Büyük Serüven
  • Kurt Kanı
  • Yakalanış

  • Öyküler
  • Uzak Diyarlarda
  • Bir Kuzey Macerası
  • Gece Geçen Serseriler
  • Gemide İsyan
  • Geleceğin Hikayeleri
  • Beyaz Cehennem

  • Büyük Evin Küçük Hanımefendisi
  • Beyaz Diş - Madam Bovary
  • Şafak Kızı
  • Beyaz Diş - Esrarlı Ada
  • Yumruk
  • Buzun Çocukları
  • Bin Düzine Yumurta

  • Adem'den Önce
  • Oyun
  • Ateş Yakmak
  • Acemi Gece
  • Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman)
  • Kumarbazlar Cenneti
  • Vahşetin Çağrısı - Beyaz Diş

  • Ateş Yakmak
  • Hayatın Kanunu
  • Demir Yolu Çocukları
  • Kızıl Veba
  • Büyük Sorgu
  • Mapuhi’nin Evi
  • Ölümcül Dalgalar

  • Kadın Denen Mucize
  • İlk Savaş, İlk Zafer
  • İnsanlığın Sürüklenişi
  • Kepaze
  • Çinago
  • Bütün Dünyanın Düşmanı
  • Alice Ruhunu Açınca

  • Kahekili’nin Kemikleri
  • Dağ Adamı
  • Bir Dilim Biftek
  • Kırmızı
  • Tek Özgürlüğüm
  • Güneşe Doğru
  • Lost Face And Other Stories

  • Theft
  • Tom Pomplun
  • Kaval Kemikleri

Jack London Alıntıları - Sözleri

  • “Sanki kendimin dışında durmuş da kuşkuyla kendime bakıyor gibiydim.” (Deniz Kurdu)
  • Henüz çıldırmadım ama çıldırmaya başladığım zaman beni görün;))) (Büyük Evin Küçük Hanımefendisi)
  • Yaşlılık zamanlarımızda dine ihtiyaç duyarız Alice. Din bizi yumuşatır, diğer insanların zayıflıklarına, özellikle de nerede sabah orada akşam hovardalık ettikleri ve ne yaptıklarını bilmedikleri gençlik zamanlarında gösterdikleri zayıflıklara karşı daha hoşgörülü ve affedici olmamızı sağlar. (Alice Ruhunu Açınca)
  • Ömrüm boyunca gövdemle hayvan gibi çalıştım ve ne kadar çok çalıştıysam çukurun dibine o kadar fazla yaklaştım. (Tom Pomplun)
  • °• İnsan her zaman hayattan talep ettiğinin daha azını alır . (Uçurum İnsanları)
  • Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi. (Beyaz Diş)

  • “Bana o gözleriyle bir dakika içinde, bin yılda kitaplarda okuyabileceğimden daha çok şey söylüyordu.” (Büyük Sorgu)
  • Bundan şu çıkıyordu ki bir kişi dostluğun d'sini bile bilmez ama soylu biri olabilir! (Uzak Diyarlarda)
  • İnsanlar neden şarap içer, at biner, aktristleri tutar, papaz ya da kitap kurdu olur? Öyle isterler de ondan. İşte sana cevap. Hepimiz, elimizdeyse, hoşlandığımız şeyleri yapmak isteriz, elde edelim etmeyelim, istediğimiz şeylerin peşinden koşarız. (Sevginin Katıksızı)
  • Güneş her sabah doğar. (Makaloa Hasırı Üzerinde)
  • Korkak olduğu için, zorbalığı da korkaklığıyla uyumluydu. (Can Yoldaşı)
  • Derler ki, bu aşk hayattan bile daha kıymetliymiş, aşık olanlar böyle söyler. Bir kadın ya da erkek, birini dünyadaki herkesten daha fazla severse, o zaman aşık olduğunu anlar. Böyle denir ama kelimelerle açıklamak fazlasıyla zor. Sadece bilirsin işte, o kadar. (Kadın Denen Mucize)
  • “Kalbimde sana duyduğum hisler yıldızlar kadar parlak ve çok, bunu ifade edebilecek bir dil yok. Sana nasıl anlatabilirim ki? Oradalar... Görüyor musun?" (Kadın Denen Mucize)

  • Tekdüzelikten uzak olması belki de serseri yaşantısının en güzel yanıdır. Topluluklar hâlinde yaşayan serserilerin ülkesinde, yaşamın yüzü sık sık biçim değistirir. (Demir Yolu Çocukları)
  • Yaşamaktan mutluyum, kendi akıl ve gücümden mutluyum, işleri yapmaktan mutluyum, kendim için yapmaktan. Bundan başka yaşamak için bir neden olabilir mi? Kendimden ve yaptığım işlerden keyif almayacaksam, neden yaşayayım? (Buzun Çocukları)
  • “Aramızda küçük bir tartışma yaşadık ve yapabileceğimiz en iyi şey, bunun bu kadarla kalmasını sağlamak.” (Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman))
  • Kötü olan iyi olanı bozar, her şey birlikte iltihaplanır. (Uçurum İnsanları)
  • Bugün n'oluyor, ilkokuldan sonra ortaokul, lise, sonra üniversite, sonra ya memur oluyoruz ya doktor moktor, bildiğimiz serüvenleri de sadece kitaplardan öğreniyoruz. (İlk Savaş, İlk Zafer)
  • Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu ve öyle olmalı zaten. En tatlı et kıtlıktan sonra gelen ve en yumuşak yatak da zor bir avdan sonra yatılandır. (İnsanın Sadakati)
  • Kazanılacak bir oyun gibi gördükleri şeyi yıllarca oynayan insanları izledim. Sonunda kaybettiler... (Dönek)