Ateş ve Buz - Ray Bradbury Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ateş ve Buz kimin eseri? Ateş ve Buz kitabının yazarı kimdir? Ateş ve Buz konusu ve anafikri nedir? Ateş ve Buz kitabı ne anlatıyor? Ateş ve Buz kitabının yazarı Ray Bradbury kimdir? İşte Ateş ve Buz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ray Bradbury
Çevirmen: İrma Dolanoğlu
Tasarımcı: Nilgün Öneş
Orijinal Adı: Frost And Fire
Yayın Evi: Nisan Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı: 80
Ateş ve Buz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İçindekiler:
Göl
... Kum, perde perde kaldırımlara esiyordu, atlı-karınca çadır beziyle örtülmüş, bütün atlar pirinçten eksenlerinin üzerinde havada donmuş kalmıştı, dişleri beyaz beyaz, dörtnala koşar gibi...
Cenazeci
... Bereketli bir hafta olmuştu; çarşafların
altında sayısız aile kalıntıları yatıyordu ve Bay Benedict onların önünde dururken giderek büyüdüğü, büyüdüğü, yükseldiği, üzerlerine yayıldığı duygusuna kapıldı...
Ateş ve Buz
... Mağaranın köşesindeki adam babasıydı! Yüzünde yaşayan tek şey gözleriydi. Buruşuk ellerinde yontulmamış taştan bir bıçak tutuyordu, duyusuz çenesi aşağı sarkmıştı.
Ateş ve Buz Alıntıları - Sözleri
- "Seni gidi soğuk herif seni," dedi
- Ama şimdi gerçekten yalnızdım.
- "Seni gidi soğuk herif seni" dedi
- Üşüyorum! diye düşündü, ölüm bu mu? Kanımın, yüreğimin yavaşlaması, bedenimin soğuması, düşüncelerimin uyuklaması.
- şimdi bu yalnız sonbahar, gök kocaman, su kocaman ve kumsal uzun, upuzunken, son bir kez buraya gelmiştim, yalnız.
- Ve tamı tamına sekiz gün yaşayacaktı. Bu düşüncenin şiddeti! Sekiz gün. Sekiz kısa gün. Yanlıştı, olanaksızdı, ama gerçekti.
- Kemiklerimi uzattım, üzerlerine kas koydum, genç aklımı daha yetişkin bir akılla değiştirdim
- Birinden anlayış beklemek artık olanaksız gibi.
- Sonsuza dek genç kalacak ve ben onu sonsuza dek seveceğim, tanrım, onu sonsuza dek seveceğim.
- "İnsanlar hep yarın yaşamaktan söz ediyordu, yarın ölmekten değil."
- İnsanlar hep yarın yaşamaktan söz ediyordu, yarın ölmekten değil.
- o harika, eşsiz beyninizi köpüklü içkiler, limonatalar, gazozlar içinde o kadar yüzdürdünüz, ve bana o kadar üstünlük tasladınız ki.....
- hele sesi, öylesine tatlı, öylesine inandırıcıydı ki...
- ayağa kalktı, kaskatı ağarmış saçlarından bir bulutu geri atarken ağlıyordu.
Ateş ve Buz İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Öykülerin ustasından kalemini incelikle kullandığı, içe dokunan, şok eden, merak ettiren üç ustaca öykü. Bradbury'nin öykücülüğü edebi hazları garanti eden türden. (Gökhan Karagül)
Ray Bradbury'nin okuduğum ikinci eseri. Kitapta 3 öykü bulunuyor; 1. Göl 2.Cenazeci 3. Ateş ve Buz En çok Ateş ve Buz adlı hikayeyi beğendim. Ben size Distopya türünde yazılmış Ateş ve Buz adlı hikayeyi anlatmak istiyorum: İnsanlar mağarada yaşamaya başlamışlardır çünkü gündüz sıcak güneş insanları yok etmektedir. İnsanlar sadece geceleri yemek aramak için dışarı çıkıp güneş doğmadan tekrar mağaraya girmektedir. İnsanların ömrü sadece sekiz gündür. Bir gün Sim adında bir bebek doğar. Babası ilk başta Sim'i öldürmek ister ama ömrünü doldurmuş olan baba kısa bir zaman sonra ölür. Sim'in Dark adında bir kız kardeşi vardır. Sim Chion adında bir çocukla karşılaşır Chion Sim'e düşmanlık beslemektedir. Sim aynı zamanda Lyte adında bir kıza da aşık olur. Chion Sim'e başka bir mağara olduğunu ve ordaki insanları eğer öldürürlerse fazladan üç gün daha yaşayabileceklerini söyler. Sim, Lyte ve Chionla birlikte daha fazla yaşayabilmek için beraber bir mücadeleye girişirler. Karşı mağaradaki Nhoj adındaki bir insanla savaşmaya başlar. Savaş uzar Chion savaş sırasında güneşin doğup kendisini yok edeceğinden korkup tekrar mağarasına kaçar. Sim Nhoj'u öldürmeyi başarır ama savaşırken ciddi bir yara almıştır. Mağaranın tepesinde bir gemi vardır. Sim Lyte ile birlikte ömrünü daha da uzatmak için o gemiye gitmek ister... Kitabı çok beğendim herkese tavsiye ederim. (Yalnız Adam)
Faranheit 451 kitabı ilə qələmi ilə tanış olduğum yazıçıdan daha bir möhtəşəm kitab! Kitab 3 hekayədən ibarətdir və ən uzunu “ ateş ve buz “ hekayəsidir . Bu hekayədə günəş şüasının təsiri nəticəsində cəmi 8 günlük ömrü olan insan toplumundan danışılır. Elm adamları uzun tədqiqatlardan sonra kosmik gəmilər vasitəsilə yer planetindən uzaqlaşaraq insanlığın inkişafını başqa bir planetdə davam etdirmək istəyirlər . Amma hesaba qatılmayan tərsliklər var. Bu planetdə gündüzlər həddən artıq isti və gecələr həddən artıq soyuqlaşma , günəş şüasının orqanizmə təsiri fərqli fiziologiyaya səbəb olur insanlarda. Cəmi 8 günə doğulur , yetkinləşir , qocalır və ölürlər. Kitabdan hissələr ,“ Bu gezegen güneşten bir sonraydı. Geceler soğukla yanıyor, günler ateşten meşalelere benziyordu. Bu, şiddet dolu, olanaksız bir dünyaydı. İnsanlar, inanılmaz buzdan ve ateşli günden kaçmak için kayalıklarda yaşıyorlardı.” • “Acıları mağarayı doldurdu. Balmumundan heykelcikler gibi eriyorlardı, yüzleri sivri kemiklerine doğru içeri göçüyor, dişleri fırlıyordu. Bir dakika önce erişkin, pürüzsüz, canlı, parlak olan yüzlerindeki deri, bir dakika sonra kuruyor, yanıp yok oluyordu.” • “Doğum bir bıçak darbesi kadar çabuktu. Çocukluk bir şimşek gibi çakıp bitiyordu. Yeniyetmelik düşen bir yıldırımdı. Erişkinlik bir düş, olgunluk bir efsane, yaşlılık kaçılmaz derecede hızlı bir gerçeklik, ölüm çevik bir kesinlikti.” • “Güneş ışınları kurutmuştu onları. Kalp atışları hızlanmış, dakikada iki yüz, beş yüz, bin atışa çıkmıştı. Derileri kalınlaşmış, kanları değişmişti. Yaşlılık koşarak gelmişti. Çocuklar mağaralarda doğuyordu. Doğum giderek, giderek çabuklaşıyordu. Bu dünyadaki tüm yaban hayatı gibi, kazadan kurtulan kadın ve erkekler de bir haftada ölüyordu, arkalarında aynısını yineleyecek çocuklar” •Min illərdir də heç kəs buna çarə tapa bilmir . Çünki həllə yaxın belə gəlməmiş tədqiqatı aparanlar ölür . Hər kəs 8 günlük ömrünü eqoistcəsinə , öz istəklərinə uyğun yaşayır . Əlbəttəki müharibə də aparırlar. •toplumun bir nümayəndəsi də Sim’dir . Sim digərlərindən fərqli olaraq çarə tapacağına inanır. Elm adamlarının vaxtilə gəldiyi gəmi ilə başqa planetə getməyin mümkünlüyünə inanaraq , 8 günlük ömürünü neçə əsrlik problemin həllinə həsr edir . •çox maraqlı və fərqli hekayə idi . (Baho)
Kitabın Yazarı Ray Bradbury Kimdir?
Raymond Douglas Bradbury, 22 Ağustos 1920 tarihinde, Waukegan, Illinois, ABD.’de dünyaya geldi. İsveç göçmeni bir anne ve telefon hatları çekerek geçimini sağlayan bir babanın oğlu olan Bradbury, gençlik yıllarının çoğunu Waukegan’da bulunan Carnegie Kütüphanesi’nde geçirdi.
Kütüphaneleri çok seven yazar, her gün saatlerini orada geçirirken, bir yandan da ileriki yıllarda yazacağı romanların temellerini atıyordu. 1934 yılında, henüz 13 yaşındayken, ailesinin Los Angeles’a taşınması nedeniyle Waukegan’dan kopan Bradbury, Los Angeles Lisesi’ne kayıt oldu ve 1938 yılında bu okulu başarıyla bitirdi. Çok iyi bir öğrenci olmasına rağmen üniversiteye kayıt olmayan Bradbury, bunun yerine gazete satmayı tercih etti.
..."Beni kütüphane yetiştirdi. Kolej ya da üniversite gibi kavramlara inanmıyorum. Kütüphaneleri seviyorum çünkü çoğu öğrenci üniversiteleri karşılayacak maddi olanaklara sahip değil. Liseden mezun olduğumda depresyonun kenarındaydım ve hiç param yoktu; ben de 10 yıl boyunca haftanın 3 günü kütüphaneye giderek kendimi geliştirdim."...
Flash Gordon ve Buck Rogers gibi erken dönem bilimkurgu kahramanlarından büyük oranda etkilenen Bradbury, 1938 yılından itibaren yazdığı öyküleri fanzinlere satarak para kazanmaya başlamıştı. Los Angeles Bilimkurgu Cemiyeti’ne katılan yazar, Robert A. Heinlein, Fredric Brown ve Jack Williamson gibi ustalarda orada tanıştı.
1938 yılında Imagination! Adlı fan dergisinde Hollerbochen’s Dilemma adını taşıyan ilk öyküsünü yayınlamayı başaran Bradbury, 1939 yılında ise Futuria Fantasia adını taşına bir dergiyi yayınlamaya başladı. Sadece 4 sayı çıkan ve her biri 100’er kopya olarak hazırlanan Futuria Fantasia kısa ömürlü olduysa da, yazarın önünü açması açısından faydası tartışılmazdı.
Bradbury 1941 yılında Pendulum adlı kısa hikayesini Super Science Stories dergisine 15 dolar karşılığında satmayı başardı; bu yazarın edebi yeteneği sayesinde kazandığı ilk paraydı. İki yıl içerisinde tam zamanlı bir yazarak olarak çalışmaya başlayıp bütün diğer işlerini bırakan Bradbury, 1947 yılında ise kısa hikayelerin toplamından oluşan ilk romanı olan Dark Carnival’ı piyacasa çıkarttı.
400’ün üzerinde kısa hikaye ve novella yazan, 50’nin üzerinde antoloji kitabında öyküleri yayınlanan, 20’den fazla tiyatro oyunu, onlarca çocuk edebiyatı, kurgu-dışı hikaye ve t.v. senaryosu kaleme almış olan Bradbury, çağımızın en üretken yazarlarından birisidir. Hayranları tarafından bir bilimkurgu yazarı olarak tanımlansa da bu tanımlamaya katılmayan Bradbury, bu konuda şu açıklamayı yapmıştır;
..."Öncelikle, ben bilimkurgu yazmıyorum. Yazdığım tek bilimkurgu kitabı var; o da Fahrenheit 451. Çünkü o kitap gerçeğe dayanılarak yazıldı. Bilimkurgu gerçeğin tasviridir, fantazi ise değildir. Fahrenheit 451 dışında bilimkurgu alanında verdiğim eser yoktur."...
1947 yılında Marguerite McClure ile evlenen Bradbury, bu evlilikten 4 kız çocuğu sahibi oldu. Los Angelas’da yaşayan yazar, hikayelerini kaleme almaya devam etti. Onlarca eseri çizgiroman, tv dizisi ve sinema filmi olarak uyarlanmış olan yazarın üzerine bir de belgesel çalışması yapılmıştır; Ray Bradbury; Story of a Writer.
Ray Bradbury, 5 Haziran 2012 tarihinde 92 yaşında Los Angeles, Kaliforniya, ABD'de ölmüştür.
Ray Bradbury Kitapları - Eserleri
- Fahrenheit 451
- Eve Dönüş
- Şimdi ve Daima
- Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana
- Deliler Mezarlığı
- Sonbahar Ülkesi
- Yakma Zevki
- Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık
- Karahindiba Şarabı
- Ateş ve Buz
- Fahrenheit 451
- Güneşin Altın Elmaları
- Son Yaya
- Cadılar Bayramı Ağacı
- Ertelenen Aşk
- Resimli Adam
- Mars Yıllıkları
- Dünyalıların Gelişi
- The Velt
- A Medicine for Melancholy and Other Stories
- Gök Gürültüsünün Sesi
- Papa ile Papağan
- Death Is a Lonely Business
- Topraktan Dönenler
Ray Bradbury Alıntıları - Sözleri
- "Sıkıntı şu ki, insanların bize sadece bir noktaya kadar inanmasını sağlamalıyız! Eğer bize haddinden fazla inanırlarsa; çekiçlerini dövmeye, kazıklarını bilemeye, çarmıhlarını kurmaya ve aynalarını asmaya başlarlar. İki ucu boklu değnek. Savaştığımızı belli etmeden nasıl savaşacağız? Fazla net olmadan nasıl aşikâr olacağız? Gereğince gömüldüğümüzü fakat ölü olmadığımızı mı söyleyeceğiz?" (Topraktan Dönenler)
- ”Neşelen, yeğenim. Aslında senin için her şey çok daha renkli. Bizim dünyamız ölü bir dünya. Her yer mezar taşı grisi. Hayat yaşayanlara güzeldir, her bir anı altın kadar değerli!” (Eve Dönüş)
- İnce buzda paten yapmak en iyisidir, hafifçe. Durursaniz, dikkatinizin ağırlığı kabuğu kirabilir. Kabuğun içine batarsiniz, öylesine derin, öylesine uzak derinliklerde bogulursunuz ki, bütün geçmiş orada mezar taşı mermerlerine kazılı durmaktadır. Buzlu su damarlarınıza şırınga edilecektir. Aynanın kenarında mıhlanmışsanız, orada, bakışlarınızı Zaman'ın duzeltmelerinden ayıramadan, sonsuza dek orada kalırsınız. (Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana)
- Bu gece neredesin? Tuzlu bir denizin kenarında, çamur çukurlarının,buharın ve sessizliğin yanında. Güneş batıyor burada. (Eve Dönüş)
- Gün batımı kaybolduğu için sevilir. Çiçekler solduğu için sevilir. Bahçedeki köpekler ve mutfaktaki kediler, yakında gitmeleri gerektiği için sevilir. Başka sebepler de vardır tabii, ama sabah sefalarının ve öğleden sonra gülücüklerinin kalbinde bir veda vaadi yatar. Yaşlı bir köpeğin gri burnunda hoşça kal yazar. Eski dostların yorgun yüzlerinden, dönüşü olmayan uzun yolculuklar okunur. (Topraktan Dönenler)
- Kurtları kovabilirlerdi ama anıları hayır, hayaletleri hayır. (Cadılar Bayramı Ağacı)
- "Hayvan koleksiyonu ile hayvanat bahçesi arasındaki fark ne?" (Deliler Mezarlığı)
- "Güneşin doğmasına çok uzun bir yol vardır, şafak da epey uzaktır, o yüzden hayatının bütün aptalca şeylerini toplarsın, o denli iyi tanıdığın ve şimdi o denli ölü olan kişilerle yapılmış olan aptal hoş şeyleri." (Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana)
- Onlar sadece kendilerine göre alışıldık olan bir akıl hastalığına tahammül gösteriyorlardı... (Mars Yıllıkları)
- "Bir ses bir defa çıkarıldı mı bir daha asla kaybolmaz," diye açıkladı Small. "Hepsi elektrik bulutları halinde saklanmıştır, yerlerini tespit edebilirsek, unutulup gitmiş savaşların gürültüsüne, uzun yaz mevsimlerinin insana miskinlik veren tınısına, tabiatın sonbaharın geldiğini haber veren o hüzünlü sesine bir dokunuşla yeniden erişebiliriz." (Şimdi ve Daima)
- “Çünkü sen onları gerçekten bir kez bile okumadan, Bay Poe'nun bütün kitaplarını yaktın. Onları yakmak ihtiyacında olan insanların sözü üzerine tümünü yaktın. Eğer onları okumuş olsaydın, biraz önce bu kata indiğimizde ne yapmayı planladığımı hemen anlardın. Cahillik öldürücüdür Bay Garrett.” (Mars Yıllıkları)
- Ve bu şekilde koştular. Yıldız ışığında üç hayvan gibi. Siyah bir su samuru. Bir kedi. Bir tavşan. Ben, diye düşündü Will, ben tavşanım. Ve rengi beyazdı ve çok korkuyordu. (Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana)
- "Büyüyünce ne olacaksın Bob?" "Yazar..." "Kararlısın demek... Ama, unutma ki yazar olmak kolay iş değil... Çok uğraşmak gerek..." "Biliyorum. Ama şansımı deneyeceğim. Çok okuyorum." (Ertelenen Aşk)
- "Ne yapabilirim? Berbat ve boş bir hayatı telafi etmek için yapabileceğim bir şey var mı şimdi?" (Resimli Adam)
- Temmuz sıcağına yürek ferahlatan bir serinlik, kış soğuna insanların iliklerini ısıtan bir sıcaklı veriyordu sanki... (Ertelenen Aşk)
- "Şunu açıkca söyleyeyim. İnsanlar her gün psikolojik açıdan ölüyor. Bazı parçaları yoruluyor. Ve bu yorgun parça tüm kişiyi öldürmeye çalışıyor". (Sonbahar Ülkesi)
- Bütün bunlar kocaman bir yanlışlık (Ertelenen Aşk)
- "İnsanlar hep yarın yaşamaktan söz ediyordu, yarın ölmekten değil." (Ateş ve Buz)
- En azından maskeyi görmen gerekir ki darben ardındaki yüze ulaşsın. (Topraktan Dönenler)
- Eğer şevk, zevk, sevgi, eğlence olmadan yazıyorsan yarım bir yazarsındır. Yani bir gözün piyasada, bir kulağın avangart zümrelerdeyken kendin olamıyorsun demektir. Hatta kendini bile tanımıyorsun. Çünkü bir yazarın hissetmesi gereken en önemli şey heyecandır. Duygu ve heves dolu olmalıdır. Böyle bir enerjisi yoksa gitsin şeftali toplasın ya da çukur kazsın daha iyi. Allah bilir sağlığı için daha iyi olacaktır. (Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık)