dedas
Turkcella

Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı - François-René de Chateaubriand Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı kimin eseri? Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı kitabının yazarı kimdir? Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı konusu ve anafikri nedir? Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı kitabı ne anlatıyor? Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı PDF indirme linki var mı? Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı kitabının yazarı François-René de Chateaubriand kimdir? İşte Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.07.2022 01:00
Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı - François-René de Chateaubriand Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: François-René de Chateaubriand

Çevirmen: Ragıp Rıfkı Özgürel

Yayın Evi: Ark Kitapları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 119

Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Atala-Rene ya da Çölde İki Vahşinin Aşkı romanında, romantik; romantik olduğu kadar "ilkel" bir sevda masalı; aynı zamanda zehre katılmış bir aşk öyküsü okuyacaksınız.

Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı Alıntıları - Sözleri

  • “İnsan kalbi yorulur ve hiçbir zaman, aynı şeyi aynı ateşle, aynı şiddetle sevmez.”
  • “Bir çiçek gibi soldum; tarlalardaki otlar gibi kurudum.”
  • “Seninle birlikte çöllere kaçmaktan korkuyor ve fakat ağaçların gölgelerine de can atıyordum...”
  • “Bir çiçek gibi soldum; tarlalardaki otlar gibi kurudum.”
  • “Eğer bende, hâlâ mutluluğa inanmak deliliğinden bir eser kalmış olaydı, o mutluluğu alışkanlıklarda arardım.”
  • "Hatırası böyle çabucak siliniveren insan nedir ki?"
  • "Varolduğumu ancak sıkıldığım zaman fark ediyorum."
  • Fakat, insan kalbi yorulur ve hiçbir zaman, aynı şeyi aynı ateşle, aynı şiddetle sevmez. Sürekli, iki kalbi birbirinden ayıran bazı noktalar vardır ve bu noktalar, zaman geçtikçe hayatı çekilmez bir hale getirmeye yeterli gelirler.
  • "Pekâlâ! Ben de sizin gibi zalim olacağım. Asla kaçmayacağım. Beni, alevlerin içinde göreceksiniz. Yanan etlerimin iniltilerini işiteceksiniz ve o vakit son derece sevineceksiniz."
  • "İnce bir ot sapı çoğunlukla, zamanlarında gayet kudretli olan bütün bu ölülerin asla kaldıramayacakları bu mezarların en sert mermerini deliyor!"
  • "Mazi ve hâl, yarım kalmış iki heykeldir."

Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Romantizm çok güzel anlatılmış.Romeo ve Juliett den daha güzel anlatılan bir aşk hikayesi olduğunu düşünüyorum.seven ve sevilen için neler yapılacağı tarih içinde farklı yaşamların nasıl bir yol izledikleri çok güzel anlatılmış .Elbetteki tanrı kül ilişkisi bugünkünden daha farklı bir yöntemle en azından duyumlarımızdan ve yasadiklarimizdan daha rasyonel olarak anlatılmış.Betimlemeler ve insanla doğanın ilişkisi birleştirilmesi muhteşem... (Zeynep güler)

Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı PDF indirme linki var mı?

François-René de Chateaubriand - Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı François-René de Chateaubriand Kimdir?

François-René de Chateaubriand (d. 4 Eylül 1768 – ö. 4 Temmuz 1848), Fransız yazar, politikacı ve diplomat. Fransız edebiyatı'nda Romantizm'in kurucusu kabul edilir.

Saint-Malo'da, on çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelen Chateaubriand ailesinin Combourg, Brittany'deki şatosunda büyüdü. Babası René de Chateaubriand (1718-86), eski bir gemi kaptanı, gemi sahibi ve esir taciriydi. Annesinin kızlık soyadı Apolline de Bedée idi. Chateaubriand'ın babası asık suratlı, ketum bir adamdı. Chateaubriand kasvetli bir atmosferde büyüdü. Tek arkadaşı kız kardeşi Lucile idi ve yaptığı tek etkinlik Breton'a uzun yürüyüşlerdi.

Chateaubriand, Dol, Rennes and Dinan'da eğitimine devam etti. Bir süre deniz subayı mı yoksa bir papaz mı olacağına karar veremedi. Fakat on yedi yaşına geldiğinde askeri kariyeri tercih etti v Fransız ordusuna teğmen olarak girdi. İki sene sonra yüzbaşılığa kadar yükseldi. 1788'de Paris'i ziyaret etti ve Jean-François de La Harpe, André Chénier, Louis-Marcelin de Fontanes ve dönemin diğer önemli yazarlarıyla tanıştı. Fransız Devrimi gerçekleştiğinde Chateaubriand olaya sempatik yaklaştı. Fakat Paris'teki olaylar vahşileşince 1791 yılında Kuzey Amerika'ya seyahat etmeye karar verdi.

Bu deneyimi onun romanları Les Natchez (1793 ile 1799 arasında yazılmış olmasına rağmen ancak 1826'da yayınlanabildi), Atala (1801) ve René (1802) yazmasına sebep oldu. Amerika'nın güneylerinde, seyrek yerleşimin olduğu doğayı canlı ve büyüleyici anlatımının ve yazış stilinin Fransa'daki romantizm hareketinin ilerlemesine büyük katkıları oldu.

Chateaubriand, 1792 yılında Fransa'ya döndü ve Louis Joseph de Bourbon komutasındaki Bourbon Hanedanlığı'nın kraliyet ordusuna girdi. Ailesinin baskısıyla, daha önce tanışmadığı, Saint Malo'dan genç bir aristokrat olan Céleste Buisson de la Vigne ile evlendi. İlerleyen yaşamlarında, Chateaubriand eşine sadık kalmayacak ve pek çok ilişki yaşayacaktı. Çift buna rağmen hiçbir zaman boşanmadılar. Askeri kariyeri, kraliyet orduları ile Fransız Devrimi ordusunun Thionville'deki çatışmasında yaralanınca son buldu. Ağır yaralı bir şekilde Jersey'e taşındı ve karısını geride bırakarak İngiltere'ye sürgüne gitti.

Chateaubriand'ın Londra'daki sürgün hayatı sefalet içinde geçti. Yaşayabilmek için Fransızca dersleri verdi ve çeviri yaptı. Fakat, Suffolk'taki günleri daha sakin ve huzurluydu. Genç bir İngiliz kadını olan Charlotte Ives'e aşık oldu ama evli olduğu için ilişkisini bitirmeye zorlandı. Britanya'daki günleri sırasında İngiliz Edebiyatı ile de ilgilendi. Özellikle, John Milton'ın Kayıp Cennet'i üzerinde büyük etki bıraktı. Sürgünü sırasında, pek çok akrabası ve arkadaşının yaşamını kaybettiği Fransız Devrimi'nin sebeplerini sorgulamak için de fırsat buldu. Bu düşüncelerini Essai sur les Révolutions (1797) isimli çalışmasıyla yayınladı. Hayatındaki önemli bir dönüm noktası ise 1798 yılında, katolikliğe dönüşü oldu.

Chateaubriand, genel af ilan edilmesiyle birlikte Mayıs 1800 yılında Fransa'ya geri döndü. Mercure de France isimli gazetede editörlük yapmaya başladı. 1802'de yayınladığı Génie du christianisme isimli kitabıyla ün kazandı. Kitap Hıristiyanlık inancına özür niteliğinde yazılmıştı ve devrim sonrası dini duyguların yeniden canlandığı ortamda çok tutulmuştu. Chateaubriand, bu kitapla ayrıca, Katolik kilisesini kendi yanına çekmeye çalışan Napolyon Bonapart'ın da takdirini kazandı.

Napolyon'un papaya elçi olarak gönderdiği Kardinal Fesch'in Roma ziyaretinde kardinale eşlik etti. Fakat, Napolyon ve Chateaubriand'ın arası kısa bir süre sonra bozuldu. Yazar, Valais (İsviçre) vekili olarak seçildi. Napolyon, 1804 yılında Louis-Antoine-Henri de Bourbon-Condé'un idam edilmesini emredince görevlerinden istifa etti. Artık edebi dünyada para kazanmak zorundaydı. Epik bir eser olan ve Roma İmparatorluğu dönemindeki ilk hrıstiyanlara edilen eziyetleri anlatacağı Les Martyrs isimli bir düzyazı yazmayı planladı. Kitabı için araştırma yapmak üzere 1806 yılında Yunanistan, Mısır, İspanya, Filistin ve Anadolu'yu ziyaret etti. Notlarını Itinéraire de Paris à Jérusalem isimli kitabında 1811 yılında yayınladı. Gezinin İspanya ayağını ise 1826 yılında Les aventures du dernier Abencérage isimli kitabında anlattı. Fransa'ya döndükten sonra Napolyon'u eleştiren, onu Neron'la karşılaştıran ve yeni bir stratejinin acilen gerekli olduğunu anlatan pek çok yazı yayınladı. Bunun üzerine imparator Paris'ten sürülmesini emretti.

Chateaubriand, Paris'in merkezinden 11 km güneydeki La Vallée des Loups'a yerleşti. Burada Les Martyrs'ı bitirdi ve hatıralarını taslak halinde yazmaya başladı.Académie française'e 1811 yılında seçilmesine rağmen restorasyona kadar koltuğuna oturamadı. Bu dönemde edebi arenadak arkadaşları Madame de Staël, Joseph Joubert ve Pierre-Simon Ballanche idi.

Birinci İmparatorluk'un sona ermesi ile, Chateaubriand, Bourbon'ları harekete geçirdi. 30 Mart 1814'te Napolyon'a karşı yazdığı De Buonaparte et des Bourbons ismindeki el ilanının binlerce kopyası yayınlandı. Yüz Gün dönemi boyunca XVIII. Louis'le birlikte Gent'te sürgünde kaldı. Daha sonra ise İsveç elçisi olarak atandı.

1804 yılında Louis-Antoine-Henri de Bourbon-Condé'nin infazıyla şok olduğunu açıklayan Chateaubriand, 1815 yılında Michel Ney'in infazı için oy verdi. 1815 yılında devlet bakanı olarak atandı. Fakat, krala yaptığı eleştiriler sebebiyle XVIII. Louis'in güvenini ve pozisyonunu kaybetti. Bunun üzerine, X. Charles'ın saltanatını destekleyen gruba geçti.

Chateaubriand, Duc de Berry cinayetinden sonra (1820) tekrar saltanatın tarafını tutmaya başladı ve bu olayla ilgili Mémoires sur la vie et la mort du duc isimli bir yazı yazdı. 1821 yılında Prusya elçisi, 1822'de ise Büyük Britanya elçisi olarak görev yaptı. 1822 - 1824 yıllarında ise Fransa'nın Dış İşleri Bakanı'ydı. Verona Kongresi'nde ülkesi adına başarılı olmasına rağmen görevini aşırı kralcı grubun lideri olan Jean-Baptiste de Villèle'e devretmek zorunda kaldı.

Aynı günlerde, liberal kanada yakınlaştı. Villèle karşı gazetelerde yazdığı yazılarla basın özgürlüğünün popüler bir savunucusu oldu. Villèle'nin görevden alınmasıyla X. Charles, yazarı Vatikan elçisi olarak atadı (1828). 1829 yılında, Polignac Prensi'nin başbakanlığa yükselmesi sebebiyle görevinden istifa etti.

1830'daki Temmuz Devrimi'nin ardından Orléans Hanedanı'ndan gelen yeni kral Louis-Philippe'e bağlılık yemini etmemesi Chateaubriand'ın politik kariyerinin sonu oldu. Mémoires d'outre-tombe isimli bir kitap yazdı ve bu kitap ölümünün ardından yayınladı. Temmuz Monarşisi ve "burjuva kralı"nı sert şekilde eleştiren yazılar kaleme aldı.

Son yıllarında Paris'teki rue du Bac 120 numaralı binada oturdu. Evini sadece Juliette Récamier'i ziyaret etmek için terk etti. Son çalışması Vie de Rancé 1844 yılında yayınlandı. Bu kitap on yedinci yüzyılda tanınmış bir Fransız aristokrat olan Armand Jean le Bouthillier de Rancé'in biyografisiydi. Aristokratın yaşamıyla Chateaubriand'ınki arasında benzerlikler vardı. Yazar, 1848 Devrimleri sırasında Paris'te öldü ve isteği üzerine Saint-Malo yakınlarındaki bir adaya gömüldü.

Chateaubriand, Fransız romantizminin babası kabul edilir. Doğayı betimleme ve duyguları anlatma şekli hem Fransa'da hem de Fransa dışında neslinin romantik yazarlarına örnek olmasına sebep oldu. Örneğin, Lord Byron René'den çok etkilenmişti. Genç Victor Hugo ise bir deftere "Chateaubriand Olmak ve Olmamak" isimli bir yazı yazmıştı. Düşmanları dahi yazarın etkisini reddedemedi. Politik sebeplerden ötürü yazardan hoşlanmayan Stendhal bile De l'amour isimli kitabında Chateaubriand'ın psikolojik analizlerini kullandı.

Chateaubriand politik ve edebi kariyeri bir arada yürüten ilk Fransızdı ve kendisinden sonra gelen Lamartine, Victor Hugo, André Malraux gibi isimlere örnek oldu. Politik düşünceleri ve eylemleri pek çok çelişkiler içerir.

Eserleri

1797 Essai sur les révolutions

1801 Atala

1802 René

1802 Génie du christianisme

1809 Les Martyrs

1811 Itinéraire de Paris à Jérusalem (Paris İstanbul Kudüs Bir Seyyahın Günlüğü)

1814 On Buonaparte and the Bourbons

1820 Mémoires sur la vie et la mort du duc de Berry

1826 Les Natchez

1826 Les Aventures du dernier Abencérage (Sonuncu İbn-i Serac'ın Maceraları)

1827 Voyage en Amérique

1831 Études historiques

1844 La Vie de Rancé

1848 - 50 Mémoires d'Outre-Tombe (Napoleon Mezar Ötesinden Hatıralar)

François-René de Chateaubriand Kitapları - Eserleri

  • Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler
  • Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı
  • Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar
  • Paris İstanbul Kudüs: Bir Seyyahın Günlüğü

François-René de Chateaubriand Alıntıları - Sözleri

  • Temsilci vatandaşlar, hainlerin kanı içinde yürürken er meydanından size emirlerinizin yerine getirildiğini ve Fransa’nın öcü alındığını sevinçle bildiriyorum: ne çocuklar esirgendi ne de kadınlar. Cumhuriyetin toplariyle sadece yaralanmış olanlar hürriyetin kılıcı ile ve eşitliğin süngüsiyle yok edildiler. Selam ve hayranlık. (Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar)
  • Napoleon diyordu ki: “ Avrupa bir köstebek yuvasıdır; büyük imparatorluklar ve büyük ihtilaller ancak Doğuda olmuştur; şan ve şöhretim şimdiden sönüp gitti: bu küçük Avrupa adama ne kadar şan sağlayabilir ki!” (Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar)
  • Burada herkesin yüreği acıyor… (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • "Mazi ve hâl, yarım kalmış iki heykeldir." (Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı)
  • Bir kadının sesi ile yüz hatları ve bakışları arasında, aşkın pençesindeki bir erkeği hiçbir zaman yanıltmayan bağlar vardır. (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • “Seninle birlikte çöllere kaçmaktan korkuyor ve fakat ağaçların gölgelerine de can atıyordum...” (Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı)
  • Atalarının eserlerini tanımak için yabancılara muhtaç olmak, ailesinin ve yakınlarının hikayesini hiç alakası olmayan birinden duymaktan daha acı ne olabilir? (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • İçimdeki savaş ağır ağır hayatımı tüketiyor... (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • İnsan yoksulun sıkıntılarını paylaşırken toplumsal adaletsizliği iyice duyar ama bir kere arabaya atlamıyagörsün, hemen yaya yürüyenleri hor görmeye başlar. (Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar)
  • Kılıcını Osmanlı padişahının emrine vermeyi teklif etmek üzere bir muhtıra hazırlamakla meşguldür: hareketsizlik ve kenarda kalmak onun için ölüm demektir. “Türklerin kuvvetini Avrupa için daha korkunç hale getirirsem memleketime hizmet etmiş olurum” diyordu. Söylendiğine göre hükümet, bir delinin saçmaları gözüyle baktığı bu müracaata hiç cevap vermemiş. (Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar)
  • Savaşçılar, yendikleri düşmanın yaralarını yine kendileri sararlardı. (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • “Bir çiçek gibi soldum; tarlalardaki otlar gibi kurudum.” (Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı)
  • Hayal âlemine girdiğimiz zaman, hiç değilse, bu âlem, bizi gerçek hayatın bayağılıklarından kurtarmalıdır. (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • ...ünü uğrunda bir tarafı tutmaya, bir zümreye yaranmaya tenezzül etmemişti. (Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar)
  • Aşk yiğitliği sever. (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • Nice nice safdil delikanlılar, üstünlüklerinin delili sandıkları intiharın saplantısı altında kalmışlardır. (Napoleon: Mezar Ötesinden Hatıralar)
  • Son Granada hükümdarı Abdullah, atalarının ülkesinden ayrılırken, Padul dağının tepesinde durdu. Bu yüksek yerden deniz görünüyordu; bahtsız hükümdar Afrika’ya gitmek üzere oradan gemiye binecekti. Bulunduğu yerden Granada, Vega ve kenarında Ferdinand ile İsabella’nın çadırlarının yükseldiği Genil ırmağı da fark ediliyordu. Abdullah, bu güzel memleketi, sonra da Müslüman mezarlıklarını gösteren servilere bakıp ağlamaya başladı. Saray ileri gelenleri ile, bu sürgünde Abdullah’a eşlik eden annesi Ayşe Sultan oğluna şöyle dedi: “Erkek gibi savunmasını bilmediğin memleket için şimdi bir kadın gibi ağla!” Dağdan indiler; Granada gözlerinden ebediyen kayboldu. (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • "Benim öğretmenlerim bu dalgalar, bu rüzgarlar, bu yalnızlık olmuştur." (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)
  • "İnce bir ot sapı çoğunlukla, zamanlarında gayet kudretli olan bütün bu ölülerin asla kaldıramayacakları bu mezarların en sert mermerini deliyor!" (Atala-Rene: Çölde İki Vahşinin Aşkı)
  • Sen beni öldürebilirdin ama ben seni hiçbir şekilde yaralamayı bile kesinlikle düşünmedim. (Son İbn Sirac'ın Başından Geçenler)

Yorum Yaz