Aslanlı Yol - Sevan Nişanyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Aslanlı Yol kimin eseri? Aslanlı Yol kitabının yazarı kimdir? Aslanlı Yol konusu ve anafikri nedir? Aslanlı Yol kitabı ne anlatıyor? Aslanlı Yol PDF indirme linki var mı? Aslanlı Yol kitabının yazarı Sevan Nişanyan kimdir? İşte Aslanlı Yol kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Sevan Nişanyan

Yayın Evi: Liberte

İSBN: 9789756201701

Sayfa Sayısı: 360

Aslanlı Yol Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Düşünce dünyamızın özgün ismi Sevan Nişanyan, okurlarının karşısına bu kez anılarından oluşan Aslanlı Yol ile çıkıyor.

Yanlış Cumhuriyet'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu mitlerini sorgulayan, Sözlerin Soyağacı'nda Türk dilinin tarihi köklerini titiz bir araştırmayla ortaya çıkaran, Küçük Oteller Kitabı'yla Türk turizmine yeni bir ufuk kazandıran Nişanyan, aynı zamanda Ege'nin Şirince köyünde kurduğu ütopya dünyası ile tanınıyor.

Nişanyan'ın anıları bizi Amerika'daki solculuk günlerinden Kafkasya'daki savaş meydanlarına, Etiyopya'da Nişanyan'ın bile tırmanmaya ürktüğü manastırlardan Isparta Askeri Mahkemesindeki duruşmalara, Amazon cangıllarında kaybolan arkadaşlardan Van'da kurulması hayal edilen köylere sürüklüyor. Yaşadığı hiçbir ortamda kendini "evinde" hissetmeyen, sınırları ölümcül risk pahasına zorlamayı tutku haline getiren bir insanla tanışıyoruz.

Bir macera romanı akıcılığıyla okunan hikâyelerin ardında ise, hayatı sürekli sorgulamanın manevi ağırlığına ve Nişanyan'ın kendi içinde bir bütünlük arayışındaki düşünce yapısına tanık oluyoruz.

Aslanlı Yol Alıntıları - Sözleri

  • “Ulusların dostluğundan bana ne! Ulusların dostluğuna inanmak için uluslara inanmak lazım.”
  • Ulusların dostluğundan bana ne! Ulusların dostluğuna inanmak için uluslara inanmak lazım.
  • Bu memlekette öyle güvercin tedirginliğiyle yaşamaya gelmez. Köpek gördün mü değnekle üstüne yürüyeceksin.
  • Bundan birkaç ay sonra aniden babası öldü. Osman apar topar Türkiye'ye döndü. Memleketin en büyük şirket gruplarından birinin başına geçti. New York'tayken bulaşmadığı devrimci hareket, katılmadığı anti-emperyalist eylem kalmamıştı. Dönmesinden aylar sonra söyle telefon görüşmeleri olmaya devam etti: "Alo, biz Güney Afrika Devrimci Halk Kurtuluş Kongresi." "Eee?" "Cumartesi günü protesto yürüyüşü var. Filistin Devrimci Sosyalist Grubu da katılıyor. Osman arkadaşı tertip komitesine alacağız." "Maalesef Osman Türkiye'de." "Amanın! Tutuklandı mı? İşkence görüyor mu?" "Yok. Türk Hava Kuvvetlerine F-5 uçağı satıyor galiba."¹⁷ "Öh."
  • Ben huysuzdum. Her bulunduğum ortamda yalnızdım. Kendimi oraya ait hissedememe illetiyle maluldüm. Yalnızlığım, kendini beğenmişlik olarak yorumlanmaya müsaitti.
  • Adada vapur iskelesinden eve giden bir kilometrelik yola lise yıllarımda Aslanlı Yol adını takmıştık. Yol boyu aslanlar sıralıydı ve onlara hesap vermeden eve ulaşmak imkansızdı. Aaa Sevan neden yüzün asık? Yüzün gülüyor Sevan, neden? Paçan yırtık kavga mı ettin? Temiz giyinmişin hayrola? Geçen gün konuştuğun o kız kimdi? Ama dün onunla konuşmadın, neden? Aferin akıllı oğlum sen büyük adam olacaksın! Bi de akıllı derler, senden beklemezdik! Filozof mu olacaksın, oo ben de çok severim filozofluk! Her birine ayrı hikaye anlatıp kendimi saklama sanatını Aslanlı Yol'da geliştirdim. Fırsatı bulunca da 17 yaşımda, dünyanın ta öbür ucuna kadar kaçtım. Kaçış o kaçış, hala kaçtığımı söyleyenler var.
  • Alt alta koyup toplandığımda, hayatım boyunca içinde bulunup da sevdiğim ilk –ve muhtemelen son– "kurum" orası oldu sanırım.
  • Akıl, acımasız bir sürücüdür. Aklın egemenliğini kabul eden kişi, onun kendini sürüklediği yerlere gitmemezlik edemez. Hakikatin tek ve alışıldık cephesiyle yetinemez. Tutarlılığın, ancak dürüstlükten taviz vererek kazanılan bir erdem olduğunu bilir. "Ben hakikati buldum, başka soru sormayacağım" diyen insan, aklıyla birlikte vicdanını uykuya yatırmış olandır.
  • Hiçbir aşk, benliğini tümüyle tüketmez. O ilişkinin sınırları içinde bir yere oturursun eninde sonunda.
  • “Ama uzun süre iyileşmeyen hastalıkların yüzde doksanı kalpten gelirmiş. ”

Aslanlı Yol İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ben ve Sevan: Eşi Aylin'den ayrıldığı , çok sevdiği çocuğu Anahit'ten, hiç görmediği 6 aylık bebeği Mihran'dan uzakta kaldığı dönemde onların özlemiyle kaleme alınmış bir kitap Aslanlı Yol. Nişanyan, "Bu kitabı o çaresizliğin verdiği can sıkıntısı günlerinde yazdım. Eskileri anıp biraz oyaladım" diyor. Benzer bir süreçte olan bana çok iyi geldi bu kitap. Ben de çaresizim, canım sıkkın ve eskileri anıp duruyorum. Belki incinmiş ruhuma anlık olarak iyi gelen bu huyum yaklaşık bir aydır üstümden atamadığım ve eminim bir ömür boyu atamayacağım bu ruh halimin failidir, kim bilir. Nişanyan çocukluğundan başlıyor o eşsiz hayatını anlatmaya, olacak oğlan bokundan belli olur sözünün geçerliliğini gözler önüne seriyor. Sıradışı çocukluğun ardından sıradışı bir gençlik ve sıradışı ilişkiler boy gösteriyor. Bu bölümde yine kendime çok yakın hissediyorum "Sevan amca" yı. İlk sevdiği ile aynı okula gidiyor, derslerde rekabet ediyor ve sonunda aynı üniversiteye gidiyorlar. Hikayenin sonu belli, kavga ediyorlar ayrılıyorlar. Sonra geziler başlıyor, seyahatname okumayı ve imkanım olursa gezmeyi çok seven beni mest ediyor bu bölüm. Çok zekice yazılmış, ince düşünülmüş okuması çok keyifli yazılar hepsi. Hele daha önce gittiği bir yere dair bir yazıyı okuyunca insan hem oraya tekrar gitmiş oluyor, hem de Nişanyan'ın keskin zekasında süzülen, belki yıllanan çarpıcı gözlemleri insanı fazlasıyla vuruyor. Hemen her yazıda yer alan siyasi tarizler yine bu keskin zekanın lezzetli bir ürünü oluyor. Bana çok ama çok iyi gelen bu harika kitap sanırsam yaşamı tekrar sevmeye giden - ya da öyle olduğunu umduğum- bir yola çıkardı beni. Uzaktan bakınca kısmen yekpare duran bu harika yaşam koleksiyonundan nadide parçalar sunan, bunu oldukça keyifle okunacak zekice bir dille yapan Sevan Nişanyan'ın bu kitabı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum, herkese tavsiye ediyorum. Bana geçmişte sosyal bilimler konusunda zihnen ışık oldun şimdi de ruhuma birkaç gün sıcak bir ışık tuttun, Teşekkürler Sevan amca. (Doğukan Tosun)

Sevan Nişanyan’ı Samos Sürgünü Podcast’lerinden biliyorum. Dünyası büyük olaylara dışarıdan ve tarihsel bütünlükte bakabilen biri. Entellektüel birikimini görünce şaşıyor insan. Düşüncelerinin büyük çoğunluğuna katılıyorum. :) (inceleme yazan arkadaşlar özellikle belirtmişler katılmıyorum diye). Güzel bir otobiyografi örneği. Sıkmadan akıcı bir şekilde devam ediyor. Keyifli okumalar. (Kader)

Hayat görüşünüz üzerine derin düşüncelere daldıracak, düşünceler sonucunda ömrü hayatı bir anüste yaşadığınızı ve dışarıyla tek bağlantınız olan deliğin size verdiği imkanlar dahilinde dünyayı görebildiğiniz sonucuna varacaksınız :)) Kendimi daha önce bu kadar küçük hissettiğimi hatırlamıyorum. Kitabı okurken bitlenmek, senelerce ceza alıp hapse düşmek, inşaatta amelelik yapmak, defalarca para batırıp akıllanmadan yine batırmak, iç savaşa dalmak gibi tuhaf isteklerde bulunabilirsiniz. (Murat Aldemir)

Aslanlı Yol PDF indirme linki var mı?

Sevan Nişanyan - Aslanlı Yol kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Aslanlı Yol PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sevan Nişanyan Kimdir?

İlköğrenimini Özel Pangaltı Ermeni İlkokulu'nda gördü; 1968'de, Milliyet gazetesi tarafından düzenlenen İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması'nda üçüncü oldu.[1] Orta öğrenimini Işık Lisesi ve Robert Lisesinde tamamladı. 1974'te ABD'ye giderek Yale Üniversitesi ve Columbia Üniversitesinde tarih, felsefe ve Güney Amerika Siyasi Sistemleri üzerine eğitim gördü.

1984-1985 yıllarında Commodore 64 adlı kişisel bilgisayarı (PC) Türkiye'ye getiren firmanın kurucusu ve yöneticisi oldu. Bilgisayar programcılığı ile ilgilendi, çeşitli konuşma ve konferanslara katıldı. Türkiye'nin ilk popüler bilgisayar dergisi olan Commodore'u kurup orada Baytan Bitirmez müstear ismiyle yazılar yazdı.

Sevan Nişanyan, çeşitli Britanya ve Uzakdoğu yayınevleri için seyahat kitapları kaleme aldı. 1998 yılında "Küçük Oteller Kitabı" adlı kitabı ilk kez yayımladı. Türk turizmine kitle turizmi dışında yeni bir yön kazandırma çabası olarak görülebilecek "Küçük Oteller Kitabı"'nı her sene yenileyerek bir referans kitabı haline geldi.

1995 yılında eşi Müjde Nişanyan ile birlikte İzmir'in Selçuk ilçesinin Şirince köyüne yerleşen Nişanyan, bu köyde geleneksel mimari dokuyu korumak ve canlandırmak için yaptığı çalışmalarla tanındı. Eski köy evlerini geleneksel tarzda onararak oluşturduğu Nişanyan Evleri adlı otel 1999'da işletmeye girdi. Şirince'de yıkılmakta olan evleri resmi izin olmadan restore ettiği gerekçesiyle 2001 yılında 2863 sayılı yasa kapsamında 10 ay hapis cezası aldı.

Bu dönemde Türkçenin etimolojisi üzerine ilk kapsamlı bilimsel çalışma olan "Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü" adlı çalışmasını tamamladı; aynı sözlüğün popüler bir özeti olan "Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı" adlı kitabı yayımlandı.

2004'te İnsan Hakları Derneği tarafından verilen Ayşenur Zarakolu Özgür Düşünce Ödülü'ne layık görüldü.[5] Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hakkında resmî görüşün verilerini sorgulayan "Ankara'nın Doğusundaki Türkiye" adlı gezi rehberi 2006'da yayımlandı.

Nişanyan'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemine ilişkin eleştirel görüşlere yer veren "Yanlış Cumhuriyet: Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru" adlı kitabı 2008'de basıldı. "Sözlerin Soyağacı"'nın geniş ölçüde gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni versiyonu da aynı tarihte piyasaya sunuldu.

Agos gazetesindeki köşe yazarlığının yanı sıra, 29 Ekim 2008 ve 14 Aralık 2009 tarihleri arasında Taraf gazetesinde "Kelimebaz" adıyla dile ilişkin köşe yazıları yazdı. Bu yazıları iki ayrı kitapta toplanarak "Kelimabaz - 1" ve "Kelimebaz - 2" isimleriyle yayımlandı.

2009'dan itibaren Anadolu yer adlarına ilişkin geniş kapsamlı bir çalışma başlattı. Çalışmanın ilk ürünleri 2010'da piyasaya çıkan "Adını Unutan Ülke: Türkiye'de Adı Değiştirilen Yerler Sözlüğü" adlı kitapta ve Index Anatolicus web sitesinde yayımlandı.

Likya hakkında kitap yazma çalışması sırasında aklına düşen kaya mezarı inşa etme fikrini, yirmi yıl sonra, 2012 yılında Şirince'de gerçekleştirdi.

Agos yazılarını da kapsayan otobiyografisi Aslanlı Yol, 2012 yılında yayımlandı.

Şirince'de inşa ettiği taş binalar mühürlendikten sonra mührü sökerek inşaata devam eden Nişanyan iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha önce onanan hapis cezaları da buna eklenince infaz süresi 11 yıl 5 aya çıktı. Söke Cezaevi'nde cezası infaz edilmeye başlandı. 2017'de daha sonra aktarılmış olduğu Foça Açık Cezaevi'nden firar ederek yurtdışına kaçtı. Sığındığı Yunanistan'dan iltica talebinde bulundu.

Sevan Nişanyan Kitapları - Eserleri

  • Aslanlı Yol
  • Yanlış Cumhuriyet
  • Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı
  • Kelime Baz 1
  • Halim İle Selim
  • Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?
  • Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi
  • Sözlerin Soyağacı
  • Kelime Baz 2
  • Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi
  • Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi
  • 100 Güzel Kelime
  • Ağır Kitap
  • Ankara'nın Doğusundaki Türkiye
  • Türkiye Yer Adları Sözlüğü
  • Yanlış Cumhuriyet
  • Hayali Coğrafyalar
  • Cezaevi Yazıları
  • Karadeniz Black Sea
  • Din Savaşları
  • Adını Unutan Ülke
  • İyimser Zamanlar
  • Türkiye Kişi Adları Sözlüğü
  • Sürgün Yazıları

Sevan Nişanyan Alıntıları - Sözleri

  • “ “Hoca kıyafetli sahte alimlerin [...] menfi istikamette atacakları bir hatve [...] milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir. Farzı muhal eğer bunu temin edecek kanunlar olmasa, bunu temin edecek Meclis olmasa, öyle menfi adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm.” (Yanlış Cumhuriyet)
  • Vefa mah. 1665 Vefa • Fatih devri âlimlerinden “Şeyh Muslihüddin Ebülvefa”nın inşa ettirdiği camii ve hayrat nedeniyle. (Türkiye Yer Adları Sözlüğü)
  • "Bu yobazlık müslümanların kendilerine olan güvensizliklerinden geliyor. Aykırı bir fikre tahammül edemiyorlar. Çünkü hakiki olarak ne dini biliyorlar, ne de uyguluyorlar." (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Bazı şeyler kutsaldır, aman dikkat kırılır, adlarını anacaksan salavatla anmalısın tezine katılmıyorum. Kutsal olduğunu söyleyen SENSİN. Sana saygı duyarız çünkü insana saygı duyarız. İnsanların kendilerince haklı veya güçlü gerekçelerle dine bağlanmış olabileceğini anlarız, bu işe akıl, zekâ, duygu ve sevgi yatırdıklarını biliriz. Bazılarını severiz de. Ama onların putlarına, diğer putlara gösterdiğimizden daha fazla neden saygı göstermemiz gerektiğini anlamakta zorluk çekeriz. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Çamur atmak istersen irtica, övmek istersen muhafazakarlık. Yoksa nesne üç aşağı beş yukarı aynı şey. (Kelime Baz 1)
  • Derin bir yaratıcılığın eseri olan -sel/-sal eki yanılmıyorsam ilk olarak 1932 veya 33'te Fransızca universel sıfatına karşılık Çankaya'da icat edilen evrensel sözcüğünde kullanılmış. ... Ondan sonra Öztürkçecilere gün doğmuş, tecimsel, kamusal, ulusal, arsıulusal, tinsel, cinsel, siyasal, yazınsal, dirimsel, özdeksel, artık Allah ne verdiyse dayamışlar. (Kelime Baz 1)
  • İslamiyet’ten sonra Horasan ve Maveraünnehir’de Farsça-Arapça kırması konuşan fakat Arap kökenli kabul edilen Müslüman ahaliye çevre halkları ‘Taçik’ demişler. Erken Türkçede ve Moğolcada bolca geçen, oldukça aşağılayıcı bir tabir. Modern Tacik halkının adı oradan geliyor. Ermenice taçik de oradan gelir, bizim Batı lehçesinde dacig olur, “Türk” demektir, iyi bir manada değil. Anlamı nasıl evrilmiş derseniz, al sana doktora tezi konusu derim. (Kelime Baz 1)
  • Bir gün rakı sofrasında dilimi tutamayıp Atatürk'ün Çanakkale Harbi'nde düşük rütbeli bir subay olduğunu, Türkiye'de asıl Batılılaşma hamlesinin Cumhuriyet değil Tanzimat döneminde yapıldığı gibi zındıkça görüşleri savunduğum için mi tehlikeli bir vatan haini olduğuma kanaat getirdi? Bilemiyorum. (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Ali [Nesin] ile aramızda biriken gerginlik açılış vesilesiyle kriz noktasına geldi. (...) Sert diyaloglar oldu. Tam o günlerde canım zaten başka bir şeyden ötürü sıkkın. Çektim Etiyopya'ya gittim, Allah'ın kaybettiği bir dağ başında bin yıllık bir manastır buldum, birkaç gün orada kalıp kendi kendimle hesaplaştım. Ali'yle üç dört ay küs kaldık. Ama geride tam 32 yıllık arkadaşlık var. Hem yetmiş milyon içinde o kadar kaliteli bir deliyi bir daha nereden bulacaksın? Barıştık tabii. (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Haşa, varlığın anlamı üzerine kafa yoranları sarakaya almak aklıma gelmez; onlara muhabbetim vardır. Belki tam tersine, yeterince kafa yormayıp hazır şablonlara kaldıkları için onlara çıkışıyorum. Hayatı, ölümü varlığı yokluğu anlamlandırma amacıyla yola çıkıp, insanlığın çocukluk çağından kalma birtakım hurafeleri cevap zannedenlerdir belki hedefim. Kıral çıplak demek 'herşey anlamsız demek değil ki? ' Anlamsız şeylerle vakit kaybetme, aklını başına al' çağrısıda alabilir pekala. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Soluk gül rengi olarak kullandığımız "pembe" kelimesi, dilimize Farçadan geçmiştir. Pambe "pamuk" demektir. (Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi)
  • "1924 muhalefeti, İttihatçı-Milliyetçi kadroların dışından bir muhalefet değil, o hareketin içinde, rejimin Tek Adam diktatörlüğüne dönüşmesi ekseninde oluşan bir fikir ayrılığının ürünüdür." (Yanlış Cumhuriyet)
  • Ahiboz mah. Gorbeus/Gorbaios? [ AnD ]; 1928 Axıboz • Mithridates Savaşları bağlamında Cicero, Appianus ve Dio Cassius’un andığı Gorbeus, 334 yılına ait Itinerarium Burdigalense’de “Ankara - Aksaray” yolunda üçüncü menzil olarak gösterilir. Türkçede anlamı olmayan “Ahiboz/Ahıboz” adı muhtemelen *Xırboz > *Axırboz yoluyla antik addan türemiştir. (Türkiye Yer Adları Sözlüğü)
  • Hocam çekil kenara... Bu denklem hakkında yıkım kararı var! (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Vatanımıza ne cüretle "hindi" derler diye hop oturup hop kalkanların esas dert etmesi gereken konu o değil. Vatanın adı İtalyanca, onu neydeceğiz? (Kelime Baz 1)
  • İman vicdanın zıddıdır. Vicdanın yükünü topyekün terketme denemesidir. Kime? Belki kitap adı verilen hazırlop öğretiler dizisine, ecdadın töresine, alip hazretlerinin çiğneyip tükürdüğü lokmaya, ''hoca efendi demiş ki'' nin kolaylığına, ümmetin icmaına, kalabalığın irfanına... Yeryüzünde kötülüğün ve ahlaki çürümenin ana kaynağı budur. (Halim İle Selim)
  • Bu ülkenin bir de kürt meselesi varmış efenim. Cumhuriyet Kürtlerin varlığını bile inkar peşindeymiş. Eh, ‘dindarlık’ ortak paydası, ‘ümmet’ bilincinin sağladığı kardeşlik imkanı da devletin ‘vicdanları laikleştirme’ faaliyetleri ile epey örselendiğinden, aynı dine mensup olmanın birleştirici işlevi yara aldığından, ciddi maraza çıkmış, pek fena olmuş, milliyetçilik karşı milliyetçiliği doğurmuş. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • İnsanoğlu sonuçta sosyal bir varlık; kendini grup aidiyetleriyle tanımlar. Etik davranışlarımızın tümü, aidiyetlerimizin ince ayarıyla ilgilidir. Siyasi tercihlerimizden saç modelimize, kıyafetten dil alışkanlıklarımıza, ev seçimimizden partner seçimimize kadar her an, her eylemimizde, beş dakika durup dinlenmeden, karmaşık bir aidiyetler ağı içinde kendimize pozisyon tanımlarız. "Modern olmak isterim ama nineyi üzmeyelim." "Bıyığım falancalara benzedi kenarını kırpayım." "O kelimeyi keşke kullanmasaydım, kıro diyecekler." Dini inancın da bunlardan farklı olması için bir neden göremiyorum. İnsanlar dine inanır veya inanmazken ya da şu ölçüde ve şu şerhlerle inanırken, aslında "Ben kimlerdenim?" sorusuna cevap verirler. Çeşitli kimlik ve aidiyet talepleri arasında son derece hassas ayarlı bir pozisyon tuttururlar. (Halim İle Selim)
  • Din konusu daha da hassastır. İnsanın ve toplumun omurgasını oluşturan bu konuda da eleştiri hakkınız olabilir ama insanların inançları ile alay edememeyi sansür ile açıklamak absürd bir mantıktır. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Harikulade: Dilimizde çok farklı anlamda kullanılan (Çok güzel) harikulade, aslında "rutin bozan" demek. hārik(yırtan bozan), āde(alışkanlık) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur. (Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi)