Anima Mundi - Susanna Tamaro Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Anima Mundi kimin eseri? Anima Mundi kitabının yazarı kimdir? Anima Mundi konusu ve anafikri nedir? Anima Mundi kitabı ne anlatıyor? Anima Mundi kitabının yazarı Susanna Tamaro kimdir? İşte Anima Mundi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Susanna Tamaro
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Orijinal Adı: Anima Mundi
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755107486
Sayfa Sayısı: 256
Anima Mundi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" adlı romanıyla bütün dünyada milyonlarca okur bulan Susanna Tamaro, son romanı "Anima Mundi" ile bir kez daha karşınızda. Romanın kahramanı bu kez genç bir erkek: Walter. Ailesiyle birlikte küçük bir İtalyan kentinde yaşayan Walter'in tek tutkusu, edebiyat ve şiirdir. İçinde bulunduğu dar çevreden ve babasıyla olan anlaşmazlığından bunalarak Roma'ya kaçan genç adam, orada istediği şeyi yapmaya, roman yazmaya olanak bulur. Büyük güçlüklere katlanarak yazdığı romanı yayınlanır, ama istediği başarıyı getirmez. Romancılık serüveni sırasında girdiği çevrelerde kendinden yaşça büyük bir kadınla yaşadığı aşk da sonunda hayal kırıklıklarına bir yenisini ekler. Roma'da tanıştığı sıradışı bir gençle olan arkadaşlığı, Walter'in büyük kentteki günlerine yeni bir anlam katar. Bu arkadaşıyla yaşam ve ölüm hakkında uzun uzun tartışır. Günler geçtikçe sığındığı büyük kent bütün ikiyüzlülüğü, yalanları, çıkar ilişkileriyle çirkinliğini sergilemeye başlar. Susanna Tamaro bu romanında da günümüzde değişen değerleri, aşkı, arkadaşlığı, yaşamı ve ölümü, hayal kırıklıklarını şiir dolu yalın üslubuyla önümüze koyuyor.
Anima Mundi Alıntıları - Sözleri
- "Onu göremiyor, ama hissediyordum."
- "Bir adım atabilirdim, bunu yapmadım."
- "İnsanoğlu, şeytanın yarattığından daha mükemmel cehennemler yaratmak için nasıl böyle çabalar?"
- Yaşamları hakkında kesin bir düşüncesi olanları kıskanıyordum, onlar ellerinde kocaman bir şemsiyeyle doğmuşlardır. Yağmur, kar, dolu yağar, ama onlar hep korunaktadır, hatta güneş açınca bile kapatmazlar şemsiyelerini.
- "Aşırı baskı altında kalan sonunda patlar."
- "Gerçek yüzlerini en baştan gösterseler, büyük bir olasılıkla hiçbir zaman evlenemezler."
- "Bu ülke, erken yaşlanmış bir ülkeydi, bunu değiştirmek için bir şeyler yapmak gerekliydi. Onu çevik ve atak kılmak gerekliydi. Onu Avrupalı, parıltılı yapmak gerekliydi. Onu çağdaşlaştırmak gerekliydi."
- Onu göremiyor, ama hissediyorum...
- Bilgelik nedir ki? Doğa yasalarıyla uyum içinde yaşamak. Ne var ki, yasa yeniden yorumlanmıştır. Yaşa ve yok et, işte o zaman bilgesin.
- Sorular soran, içinde vicdanın tohumlarını barındıran insanın, çevremizi saran müthiş eşitsizliği fark etmemesi olanaksızdır. Deliliğin başladığı sağlıklı nokta budur.
- "Zihnimde korkunç düşünceler var!"
- Bir yonca tohumu, canlılığını seksen yıl boyunca koruyabilir. Olaylar için de böyle olur, onların üstünü bir kayıtsızlık örtüsüyle örtsek de, uzaklara savurmak için onlara doğru üflesek de onlar dinginlik içinde yerlerini korurlar. Bu olaylar, er ya da geç ortaya çıkacak birtakım şeylerin filizleridir.
- Sessiz ve uysal olmak benim huyumdu, yaşama biçimimdi, böylece daha az enerji harcıyordum. Zihnimde korkunç düşünceler vardı, gene de her zaman 'Evet, öğretmenim!' derdim.
- "Onlar için," diye sürdürüyordu Andrea, insan yoktur. Yalnızca meslekler ve partideki roller vardır, en gözde meslek de muhbirliktir. Kardeş, kardeşi ihbar eder, evlat babayı. Muhbirlik ve ihanet, sistemin belkemiğidir. Öyle bir beton sistemi ki, taş yerine, insanoğlunu kırıntı yapar.
- Bu ülke, erken yaşlanmış bir ülkeydi, bunu değiştirmek için bir şeyler yapmak gerekliydi. Onu çevik ve atak kılmak gerekliydi. Onu Avrupalı, parıltılı yapmak gerekliydi. Onu çağdaşlaştırmak gerekliydi.
Anima Mundi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Anima Mundi, şiirsel anlatımıyla günümüzün değişen değerlerini, geçmişin ve bugünün çakıştığı ve birleştiği yerleri genç kahramanların gözünden anlatıyor. Gençliğin melankoliye ve karamsarlığa yatkınlığını, iki ruhen kayıp ve çok zeki iki gencin perspektifinden anlatırken, hayat, ölüm, aile ve varoluş ile ilgili felsefi ve şiirsel diyaloglarla okuyucuyu etkiliyor. (Çağla Özden)
Kent soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen, güç bir çocukluk geçirdikten sonra 18 yaşındayken tanık olduğu deprem ve yirmili yaşlarda geçirdiği ölümcül hastalığın kendisinde bıraktığı derin izleri yazarak hayata tutunmaya çalışan Susanna Tamaro' nun etkileyici kaleminden roman türünde yazılmış bir eser Anima Mundi(Dünyanın Ruhu). Konusu:Romanın kahramanı genç bir erkek Walter.Ailesiyle birlikte küçük bir İtalyan kentinde yaşayan Walter'in tek tutkusu, edebiyat ve şiirdir.İçinde bulunduğu dar çevredenl ve babasıyla olan anlaşmazlığından bunalarak Roma'ya kaçan genç adam, orada istediği şeyi yapmaya , roman yazmaya olanak bulur.Büyük güçlüklere katlanarak yazdığı romanı yayımlanır, ama istediği başarıyı getirmez. Romancılık serüveni sırasında girdiği çevrelerde kendinden yaşça büyük bir kadınla yaşadığı aşk da sonunda hayal kırıklıklarına bir yenisini ekler. Roma' da tanıştığı sıradışı bir gençle olan-Andera- arkadaşlığı, Walter'in büyük kentteki günlerine yeni bir anlam katar. Bu arkadaşıyla yaşam ve ölüm hakkında uzun uzun tartışır. Günler geçtikçe sığındığı büyük kent bütün ikiyüzlülüğü, yalanları, çıkar ilişkileriyle çirkinliğini sergilemeye başlar. Yazar bu roman aracılıyla günümüzde değişen değerleri, aşkı, arkadaşlığı, yaşamı ve ölümü, hayal kırıklıklarını bir kez daha bize yalın üslubuyla aktarıyor.Sıkılmadan, büyük bir keyifle okudum. Okudukça yaşamı, ölümü, aşkı, dostluğu Walter'la birlikte sorguladım. Kitabın ön sözünden bir alıntı: "Sana: Yeniden doğmalısınız, dediğime şaşma.Yel istediği yerde eser, onun sesini işitirsin, fakat nereden gelip nereye gittiğini bilmezsin; Ruhtan doğan her adam böyledir. İncil, Yuhanna 3.1.9" (Gulê)
Çocukluğumun ender kahramanlarından biri olan yazarın, dünyaya açılan penceresinden yüzünü dünyaya dönmüşleri nasıl anlattığını/aktardığını izah etmek istiyorum. Kalbimden geçeni buraya çevirmeyi ne denli başarırım bilemiyorum fakat yine de son sözleri hep “kendimizi, kalbimizi, İnsan kalan yönlerimizi” görebilmemiz üzerine olan bir kadından sonunda “yalnızlığın erdemini, acıyla dolu bir yığın deneyimin getirilerini” görüyoruz. Bir annenin anne olma çabası, evladından torununa geçen bir nevi arka bahçelere açılan bir düş kırıklığının aynı zamanda bir umudun anlatısı Yüreğinin götürdüğü yere git. Bizlere ömür boyu refakat edecek olanın gözyaşlarımız olduğu gerçeği, geç kalınan mutluluğun mutluluk olmadığı, yaşamı yaşanılabilir kılanın düşler olmadığını anlatan anlatırken yüzünü dünyaya dönenlerin anlayacağı içinde kendinden bir parça taşıyan o insanüstü duyguların yazarıdır/mimarıdır Tamaro. “Dil dişin ağrıyan yerine değer” derdi. Bir cümlenin kıymetini yıllar Sonra anlayacağımızı bilmeden belki. Bu kitap sıyrılmışların, kendine yeni bir alan oluşturanların, kendini arayanların dünyasıdır bu Ve bundan Sonra ki kitapları. Bir kere içtenlikle kendinizi bulursanız bir daha mümkün değil bırakamazsın. Selam ve sevgiler kendini arayanlara, kendini adayanlara olsun. (Root)
Kitabın Yazarı Susanna Tamaro Kimdir?
Susanna Tamaro, İtalyan kent soylu bir ailenin kızı. Trieste'de 1957 yılında doğdu, Orvieto yakınlarında kedileri ve köpeğiyle birlikte yaşamaktadır. Zor bir çocukluk dönemi geçiren Tamaro, 18 yaşındayken, bir depreme tanık olur, 25 yaşındayken ölümcül bir hastalık geçirir ve 27 yaşında yazmaya başlar.
Her başarıya ulaşmış yazarın yaşamış olduklarını o da yaşar. İlk denemelerinde başarısız olur ama bunlara aldırmadan yoluna devam eden Tamaro “Tek Bir Ses İçin” adlı kitabıyla büyük ses getirir. ”Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı bu eser de ona daha büyük bir ün kazandırır. (Bu kitap aylarca İtalya'da liste başı olmuştur.) Genelde günlük ya da mektuplar şeklinde yazar. Olayları birinci ağızdan anlatır. Eserlerinde hep bir hüzün vardır. Kahramanları genellikle ölümün eşiğine gelmiş ama bu durumu kabullenmiş; hayatta aradığını bulamamış insanlardır.
Susanna Tamaro Kitapları - Eserleri
- Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
- Kitaplardan Korkan Çocuk
- Yüreğimin Sesini Dinle
- Kökler, Yollar ve Yitik Benler
- Anima Mundi
- Luisito: Bir Sevgi Öyküsü
- Sonsuza Kadar
- Sevgili Mathilda, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum
- Tek Ses İçin
- Kaplan ve Cambaz
- Her Melek Korkunçtur
- Aklı Bir Karış Havada
- Düşünen Bir Yürek
- Büyülü Çember
- Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar
- Yanıtla Beni
- Rüzgar Ne Diyor
- Tombul Yürek
- Ulu Ağaç
- Her Sözcük Bir Tohumdur
- Bakışınla Aydınlanır Dünya
- Büyük Bir Aşk Hikâyesi
- Sessizlik Bir Erdemdir
- Var Olan Ada
- Tobia ve Melek
- Atla, Bart!
- Eve Doğru
- Rüzgar Ne Diyor
Susanna Tamaro Alıntıları - Sözleri
- Benim için gerçekten her kitap son kitaptı. Sonuncuydu çünkü ufka baktığımda hiçbir şey göremiyordum, belki de yazmanın bıraktığı yorgunluk ve halsizlik içindeydim; öte yandan- belirişi ve işlenişiyle- her kitabın çevresinde bir mucize halesi oluyordu. Bilindiği üzere mucizenin, buyrukla yaratılması mümkün değildir. (Her Melek Korkunçtur)
- O ekim ayında, bir parçam- umut etmiş, hayal kurmuş olan parçam- bütünüyle ölmüştü. O günden sonra artık onunla birlikte yaşamayı öğrenmem gerektiğini biliyordum. Belki bir süreliğine gizli tutabilirdim ama sonra güçlü çürüme kokusu gerçek durumumu başkalarına da açık edecekti. (Her Melek Korkunçtur)
- "Uyku sırları ortaya çıkartıyor." (Rüzgar Ne Diyor)
- (...) "Eh, en azından senin bir sürü kardeşin var." "O kadar çok olunca yok sayılır. Zaten artık yoklar." "Nereye gittiler?" "Derin donduruculara herhalde." O anda yeniden utanç yüklü bir sessizlik oldu. Bart, Zoe'nin akrabasını yemiş olma olasılığını düşündü. (...) (Atla, Bart!)
- Sakin, korunaklı ve ufuksuz. Kesinlikle benden, senden daha iyi yaşayacaklardır ama hayat gerçekten o mudur? Bu, arzu duyulacak bir yaşam mıdır? Ölüm döşeğinde "Bu olağanüstü bir serüven miydi?" diye sordurabilecek bir yaşam mıdır? Yoksa bir yaşam putu mudur? Gizemi olmayan —ve bununla karşılaşma hevesi taşımayan— hayat bitmek bilmeyen esnemelerden başka nedir ki? (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Gerçekte insan hayatı nedir? İki karanlık arasındaki ışıklı bir yarılmadır... Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? (Var Olan Ada)
- Düzen ve saygı bizi hayvanlardan ayıran biricik değerlerdi. (Rüzgar Ne Diyor)
- Sözcüklerin arkasında sözcükler gizlidir, ama sessizliğin içinde "herhangi bir şey" yuvalanmış olabilir. (Rüzgar Ne Diyor)
- Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Ansızın kollarını göğe doğru kaldırdı, ellerini bir orkestra şefi gibi sallayarak şöyle dedi: " Ve sonra hayata şükrediyorum! Ağaçlara, çuha çiçeklerine, boraya, üveyiklere ve serçelere, çocuklara, otlara şükrediyorum ve tümünü kutsuyorum! Çünkü her şey kutsaldır ve bir lütuftur." (Her Melek Korkunçtur)
- ‘Eğer’ler dünyası bir girdap, bir hortum, bir kara deliktir. İnsan bir an dengesini yitirirse, içine yuvarlanmaması olanaksızdır. (Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar)
- Demekle yapmak arasında uçurumlar var. (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)
- Sonra, belki de ölmeden bir an önce, hayatımızı bir an için seyredeceğiz ve gerçekten bizim olan, gerçekten dolu geçen anların farkına varacağız;bunlar belki de bir çiçeğe bakarak,bir ağacın biçimini seyrederek,yanımızdan geçen bir çocuğun başını okşayarak zaman yitirdiğimiz anlar olacaklar. (Her Sözcük Bir Tohumdur)
- “ Bilgelik dolu yazılara bakarsanız işin hoş yanı da sürprizlerdir ama hele bunu gerçekte yaşayın da görün. “ (Tombul Yürek)
- Bir hayvan neydi gerçekten? Günlük konuşmanın küçümseyici tavrında bu sözcüğün kökeninde yatan öz kolayca unutuluyordu. Can. Evet, hayvan can sahibi olan biriydi. İnsanların büyük bölümü için aynı şeyin söylenebileceğinden ise emin değildi. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- "Gitmek ya da gitmemek, beslediğin ateşe bağlıdır." "Ateş beslenir mi?" "Yakıp yok eden buz gibi bir ateş vardır, bir de sıcak, yeniden yapan bir ateş. Her ikisi de bizim yüreğimizdedir. Hangisinin alevleneceğine biz karar veririz." (Kaplan ve Cambaz)
- "Gerçek yüzlerini en baştan gösterseler, büyük bir olasılıkla hiçbir zaman evlenemezler." (Anima Mundi)
- "Boşuna yaşadım, ölümümde boşuna olacak " (Tek Ses İçin)
- "Her şeye içine girmeden yukarıdan bakabilmenin ne güzel olacağını düşündü." (Rüzgar Ne Diyor)
- “Kovalayandan kaçarım, kaçanı kovalarım.” (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)