Altıncı Koğuş - Anton Çehov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Altıncı Koğuş kimin eseri? Altıncı Koğuş kitabının yazarı kimdir? Altıncı Koğuş konusu ve anafikri nedir? Altıncı Koğuş kitabı ne anlatıyor? Altıncı Koğuş PDF indirme linki var mı? Altıncı Koğuş kitabının yazarı Anton Çehov kimdir? İşte Altıncı Koğuş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Anton Çehov
Çevirmen: Yulva Muhurçişi
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786052951569
Sayfa Sayısı: 68
Altıncı Koğuş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü “felsefi” yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir. Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının “deliliği”nin simgesidir adeta.
Altıncı Koğuş, Russkaya Mısl dergisinin 1892 kasım sayısında yayımlandığında büyük ilgi görmüştü. Hatta Lenin’in de yapıtı okuduktan sonra dehşete kapıldığı, “Kendimi Alıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim” dediği rivayet edilir.
ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV (1860-1904): Büyük Rus tiyatro yazarı ve modern öykünün en önemli ustalarından olan Çehov, Rus Gerçekçilik okulunun önde gelen temsilcisidir. Taganrog’da dünyaya geldi. Lisede Yunan ve Latin klasiklerini temel alan bir eğitim gördü. 1879’da Moskova’ya giderek tıp fakültesine yazıldı ve 1884’te doktor oldu.
Alacakaranlıkta adlı öykü kitabıyla 1887’de Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin Ödülü’nü kazandı. Yaklaşık bin sözcükten oluşan komik kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline getirdi. Ancak 1888’de yayımlanan Bozkır adlı yapıtıyla komik öykülere sırt çevirmiş oldu. Önemli oyunları arasında Ayı (1888), Evlenme Teklifi (1889), Martı (1896), Vanya Dayı (1899), Üç Kız Kardeş (1900) ve Vişne Bahçesi (1903) sayılabilir.
Altıncı Koğuş Alıntıları - Sözleri
- Maaşının yarısını kitaba harcardı.
- Acıyı küçümsersiniz ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz!
- ...başkaların acılarıyla beslenmişsiniz...
- Maaşının yarısını Kitaba harcardı...
- Ona göre insanlık namuslular ve namussuzlar olmak üzere ikiye ayrılıyordu, ikisinin arası yoktu
- Maaşının yarısını kitaba harcardı.
- Bu kara cahillik de neyin nesi ?
- Namuslular kıt kanaat geçinirken, namussuzların karnı tok sırtı pektir.
- Maaşının yarısını kitaba harcardı.
- -buna alışmak mümkündü-
- "Sevmeden evlenmek, inanmadan ibadet etmek gibi alçakça bir iştir." -
- Bence kitaplar notaya, sohbet ise şarkı söylemeye benziyor.
- Acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz!
- Kitaplar notaya, sohbet ise şarkı söylemeye benziyor.
Altıncı Koğuş İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İroni Ve Spoiler: Kitabın özeti son bölümlere doğru yer alan cümlede saklı: "Benim bütün hastalığım, yirmi yılda bütün kasabada sadece bir akıllı insan bulabilmem ve bulduğum bu bir kişinin de deli oluşudur." Toplum deliyse akıllı insan yoktur. Artık o bir deli, toplum ise normaldir. Kitapta pek kendimi ve yaşadığım coğrafyayı bulamadım(!) Nedenlerini yazayım. Bizi kuşatan kurumlar değil; o kurumların gönüllü kulluğunu yapan vasatlardır. Kitaptaki tımarhane nöbetçisi Nikita açıkça betimlenmemiş mi? "O, dar kafalı, dünyada her şeyden çok düzeni seven, bundan ötürü de düzeni bozanların dövülmeleri gerektiğine inanan insanlardandır." Çıkıp özgürce eleştiri yapıp, kurumlar ve makamları eleştirince asla sorun yaşamayacağınız bir ülkedesiniz (!) Asla böyle düzen yanlısı, kraldan çok kralcılar yok (!) O yüzden bu kitapta kendimizi bulmamız zor. Yine bu Nikita, hastalardan birinin parasını çalıp üstüne onu dövüyor. Kitaptaki ifadeyle: "İşin korkunç yanı onun dövülmesi değildi, bu aptallaşmış hayvanın bütün bu dayaklara ses çıkarmayışı, hiçbir harekette bulunmayışı, hatta gözünü bile kırpmayışı, sadece ağır bir fıçı gibi bir yandan öbür yana sallanışı idi." Sanki Nikita gibiler var, yardım paraları hiç ediliyor, ses edenin başına cop iniyor da biz tepkisiz kalıp ertesi gün maç izliyoruz. O yüzden bu kitapla özdeşleşmemiz zor. Hiç de bizi anlatmıyor. Tüm hastanede yolsuzluk, düzensizlik, pislik var. Herkes bunun farkında. "Bütün bu düzensizlikler kasabaca çok iyi biliniyor, hatta büyütülüyordu bile. Ama hepsi de sessizce karşılanıyordu. Kimisi, hiç olmayacağına kötü de olsa bir hastanenin bulunmasının iyi bir şey olduğunu söyleyerek bu yolsuzlukları küçültmeye çalışıyordu." Ne kadar da şükürcü, böyle gelmiş böyle giderci bir toplum. Ne kadar bize hitap etmiyor (!) Ama bir cümle var ki insanın içine oturuyor: "Siz, sağlık memuru, idare memuru ve bütün hergele personelimiz ahlak bakımından her birimizden aşağı olduğunuz halde niçin biz burada (koğuşta) bulunuyoruz da siz yoksunuz?" Hani gazeteci ve akademisyenler içeride iken siz kitap önerilerini mafya liderinden alıyorsanız veya kadın cinayeti işleyen arka kapıdan salınırken düşünce suçu (!) işleyen dışarıda fink atıyorsa kitap ürkütücü gelir ama bizi ilgilendiren durum yok (!) Baş karakterlerden Ivan Dmitriç tüm zekasına ve aydın karakterine rağmen hukuk olmayan bir ülkede, paranoyak bir yönetim altında sürekli kaygıyla yaşayarak deliriyor. Twit atınca tutuklanır mıyım korkusu yaşamıyorsunuz ki Dmitric'i nasıl anlayacaksınız? Andrey Yefimic de sorguladıkça hasta ve deli ilan ediliyor. Zorla istifa ettiriliyor. Yerine vasıfsız birisi getiriliyor. Bacanak ve baldızı özel kalem müdür yapılan ülkede olmadığınız için sizi ilgilendirmiyor (!) https://www.google.com/amp/s/amp.onedio.com/haber/patara-nin-calinan-kumlari-tutanak-tutan-memur-ikinci-kez-gorevden-alindi-992277 bakın mesela çalınan kumları tutanak tutan ve sırf bu yüzden görevden alınan memuru olan ülkeler var. Bu haberler sizi delirtir. Bizde yok, delirmemiz mümkün değil. O halde oturup şükredelim. İyi ki delirme ihtimalimiz yok(!) Altıncı Koğuş vatandaşlarına iyi okumalar dilerim :) (Yorgun demokrat)
"Eğer tanrı olmasaydı bile insanoğlu onu icat ederdi.": Anton Çehov'un 1892 tarihli kısa öyküsü olarak yayınlanan harika bir kitap 68 sayfanın her sayfasını okurken ayrı bir zevk alacaksınız.Özellikle İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki diyalogları okurken hayatı kimi zaman sorgulayıp insan ilişkilerindeki çıkarcılığı gözler önüne getiriyor.68 sayfanın her birinde insanın ruhuyla kendisi arasında çelişen bütün duyguları açıkça ifade ediyor.Okurken Anton Çehov'a hayran olmamak elde değil. Okurken sindire sindire okumanızı tavsiye ediyorum toplumunuzun kokuşmuş düşüncelerini yüzümüze acı gerçekleri bir bir vuruyor.Yaşamında tek bir acı ya da zorluk yaşamamış olan Doktor Andrey Yefimıç'in İvan Dmitriç ile diyaloglarından sonra girmiş olduğu düşünceli ruh halini harika bir şekilde yansıtmış olan eser.Kitabı okurken kendimi ve toplumu eleştirdiğim bir sürü konu oldu.Gerçekten acı çekmek nedir ? Acı çekmenin tam olarak ne olduğunu biliyor muyuz ? Karşımızdaki insanın acılarını kimi zaman önemsiz bulup,acıları hakkında fikrimizi kolayca ifade edebiliyoruz.Okurken bu konuyla ilgili harika bir sözle karşılaşmıştım. "Evet! acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz!" Toplumun beklentilerini karşılayamadığınız zaman sizler birer deli olursunuz düşüncesi yüzüme tokat gibi çarptı adeta.Toplumun oluşturduğu kalıba uymadığınız zaman insan olmaktan çıkıp ,düşünce özgürlüğünü engelleyip adeta bir koğuşta yatarken hissediyorsunuz.Bedeniniz bir koğuşta olmayabilir ama düşünceleriniz tamamen hapiste olduğunu görüyorsunuz. (Mert Özekçin)
Kitabın karakterlerine ve kurgusuna fazla değinmeden birkaç şey yazmak istiyorum. İlk Çehov okumamdı ve bundan sonra da devam ederim muhtemelen. Kitaplar üzerine kafa yormayı seviyorsanız felsefi yönü olan bu kitabı da seversiniz. Nuri Bilge Ceylan filmlerinde Çehov etkisinin olduğunu Sevgili enes_alper den duymuştum. Kitabı okurken o havayı sezdim ben de. Karakterler arasında geçen diyaloglar dolu doluydu. NBC filmlerinin aksine kitabın sonuna geldiğimde "ee ne oldu şimdi tam olarak" diye geçirmedim aklımdan. Tek fark buydu sanırım. Gelelim konuya: Konusu, bizler gibi, başını kuma gömmüş insanlar. Hani Lenin demiş ya "kitabı okurken kendimi altıncı koğuşa kapatılmış gibi hissettim" diye. İşte ben de öyle hissettim. Başını kumdan çıkaranları oraya alıyorlar, hem de ışık hızıyla. Ama söz konusu adaletsizlikleri ortadan kaldırmak olunca elleri ağırlaşıyor. Düşünmeyen, araştırmayan, okumayan, sorgulamayan insanlar çok sağlıklı(!) insanlar. Bunların tam tersi ise akıl sağlığını yitirmiş kabul ediliyor. Sokrates diyor ki; "Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez." Bırak hayatı sorgulamayı, insanlar kendi gözlerini bağlıyor yaşananları görmemek için. Gerçi onlar bağlamasalar da mil çekiyorlar o gözlere, orası da ayrı tabii. Kitabı kapattığımda "vay be o dönem de neler yaşanıyormuş da adam nasıl bir kurgu yapmış" demedim hiç. Yayın tarihi 1892 olan bir kitaptan bahsediyorum evet. Demedim, çünkü aynısını biz de yaşıyoruz, bir farkla. Kitaptaki altıncı koğuş bir kurgu ama bizdeki altıncı koğuş gerçek. ( Soğuk bir iklimdeymiş, üşürmüşüz ya hani.) Yazdığım en kısa inceleme oldu ama eğer biraz daha devam edersem sonum altıncı koğuş olacak. O yüzdeeen burada bitiriyorum. :) Çok beğenerek okudum ve tekrar okuyacağım kitaplar arasına aldım. Sizlere de tavsiye ederim. (Dilek)
Altıncı Koğuş PDF indirme linki var mı?
Anton Çehov - Altıncı Koğuş kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Altıncı Koğuş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Anton Çehov Kimdir?
Anton Pavloviç Çehov (29 Ocak 1860, Taganrog Rusya - 15 Temmuz 1904, Badenweiler, Almanya), Rus tiyatro yazarı ve modern kısa öykülerin kurucularındandır.
Rusya'nın güneyinde Azak Denizi kıyılarındaki Taganrog'da bakkal bir babanın oğlu olarak Dünya'ya geldi. Dört çocuklu bir ailenin ortanca çocuğudur. Babası, ticaretten çok dini konulara eğilimleri olan sert ve otoriter bir adamdı. Babasının baskısıyla kilise korosunda ilahi söyleyen Çehov, ticarette başarı sağlayamayan babasının yerine dükkân işleriyle de ilgilendiğinden lise eğitimi uzadıkça uzadı.
Çehov, bir süre Yunanlı çocukların devam ettiği yerel bir okulda okudu. Daha sonra on yıl boyunca lisede Yunan ve Latin klasikleriyle temel bir eğitim gördü. Düş gücüne fazlasıyla olanak tanıyan bu eğitim Çehov'un yaşamı boyunca klasiklerden hoşnut olamamasına yol açacaktı. "Edebiyat Öğretmeni" adlı hikâyesi üniversite yıllarına aittir.
1876'da babasının iflas etmesi üzerine ailesi Moskova'ya göçtüğünde, kendisi bir ağabeyi ile birlikte Tagangrog'da kalarak liseye devam etti. Üç yıl boyunca, henüz çok genç olmasına karşın kendi hayatını kendi kazandı. Zor koşullar altında geçen çocukluk yılları, hikâyelerinde çocuklara geniş yer vermesine ve hep hüzünlü, incinmiş çocukları anlatmasına neden oldu.
1879'da liseyi bitirdi ve Moskova'ya giderek tıp fakültesine girdi; 1884'te doktor oldu. Tıp öğrenimi sırasında ailenin geçimine katkıda bulunmak için çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Bu dönemde yazdığı yazılarını "Melbourne'ün Masalları" adlı kitapta toplayarak üniversiteyi bitirdiği yıl ilk kitabını yayınladı.
Çehov, üniversiteyi bitirir bitirmez hekimliğe başladı. "Cerrahlık", "Cansız Ceset", "Kaçak" adlı hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hekimlik çok vaktini aldığından yazmasına engel olmaya başlayınca hekimlikten vazgeçip yazarlığa yöneldi. Yazarlığına hekimliğinin izleri görülür. Pek çok kimse onun Çarlık Rusyası'nı anlatışını, bir doktorun hastalığı teşhis edişine benzetir.
1887'de "Alacakaranlıkta" adlı öykü kitabıyla Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin ödülü nü kazandı. Aynı yıl ilk büyük tiyatro oyunu "İvanov", Moskova'daki Korsch Tiyatrosunda sergilendi.
Ünlü öyküsü "6. Koğuş" 1892'da yayınlandı. Aynı yıl kolera salgını olan bölgelerde doktor olarak aktif rol oynadı. Merkez Rusya'da bir Melikhov adını verdiği bir malikane satın alarak taşındı ve yaşamında "Melihova dönemi" denilen yeni bir dönem başladı. Bu dönemde yaratıcılığının zirvesine ulaştı. Sürekli kendisini ziyaret gelen dostlarını malikanede ağırladı.
1894 yılının bir bölümünü yurtdışında geçirdi. Bu arada vereme yakalandı, tedavi için Kırım'a geçti.
1895'te "Martı" oyununun ilk versiyonunu yazdı. "Sakhalin Adası"nı yayınladı. Tolstoy ile tanıştı. Oyunun St. Petersburg'daki ilk gösterimi başarısızlıkla sonuçlandı.
1897'de Köylüler adlı uzun öyküsünü yayınlattı. 1898'de Sanat tiyatrosunu Stanslavski ile birlikte kuran Nemiroviç-Dantçenko Martı'yı sahnelemek için Çehov'dan izin istedi, bu arada Çehov, ilerde evleneceği aktris Olga Knipper'le tanıştı. Martı oyunu büyük başarı elde etti. Çehov'un babası öldü.
1899'da Vanya Dayı'nın ilk gösterimi yapıldı, Toplu Yapıtlarının ilk cildi yayımlandı.
1901'de Üç Kızkardeş sahnelendi; Çehov, Kafkasya seyahatinden sonra bir ev yaptırdığı Yalta'ya döndü ve Olga Knipper ile evlendi.
1904'te "Vişne Bahçesi" Moskova'da sahnelendi. Sağlığı bozulan Çehov, eşi ile birlikte Almanya'ya gitti ve Badenwiller'da öldü.
Çehov'un bütün yapıtları ölümünden 40 yıl sonra 20 cilt halinde yayımlandı. Bu yayının 8. cildinde Çehov'un sayısı birkaç bine ulaşan mektupları yer alır.
Çehov'un tiyatro sevgisi çocukluk yaşlarında izleyici olarak başladı. Vodvil olarak adlandırdığı birer perdelik oyunlarıyla, dörder perdelik oyunlarından ilk ikisi olan İvanov ve Orman Cini'ni 1887-1890 yıllarında yazdı. En ünlü eseri [Çalıkuşu] idi.
Vodvilleri taşra tiyatrosunda büyük başarı kazandı. Bir Moskova tiyatrosunda sahnelenen İvanov da çok büyük başarı sağladı. Orman Cini'nin aynı başarıyı sağlamaması üzerine Çehov oyun yazmaya uzun süre ara verdi. Martı'yla yeniden oyun yazmaya başlaması ikinci başarısızlığı beraberinde getirdi. Bunun üzerine Çehov tiyatroyla ilgisini kesmeye karar verdi. Bir mektubunda şöyle diyordu: "700 yıl yaşasam bir piyes yazmam. Nesine isterseniz bahse girerim." Bunları yazarken tiyatro sevgisini hesaba katmamıştır. Bu sırada Vanya Dayı büyük övgülere layık görülüyordu. Martı'nın ikinci sahnelenişinde kazandığı büyük başarı da Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesi'ni yazmasını sağladı
Anton Çehov Kitapları - Eserleri
- Korkunç Bir Gece
- Kime Anlatsam Kederimi
- Sayfiyede
- Doktor Çehov'dan Öyküler
- Kaştanka
- Düello
- Martı
- Kadın Öyküleri
- Köpeğiyle Dolaşan Kadın
- Büyük Oyunlar
- Kabuğuna Sinmiş Adam
- Altıncı Koğuş
- Vanya Dayı
- Üç Kız Kardeş
- Düşünür
- Seçme Hikayeler
- Sahalin Adası
- Üç Kedi Yavrusu
- Ateşler / Çukurda
- Memurun Ölümü - Bütün Öyküleri 1
- Entipüften Bir Adam - Bütün Öyküleri 2
- Eczacının Karısı - Bütün Öyküleri 3
- Kırlarda Bir Gün - Bütün Öyküleri 4
- Düello - Bütün Öyküler 6
- Kara Keşiş - Bütün Öyküleri 7
- Söğüt Ağacı
- Sevgili Doktor
- Ayı
- Besleme
- Vişne Bahçesi
- Asma Katlı Ev
- Parti
- Hikayelerden Bir Demet
- Yazışmalar
- Hayat Yoldaşı
- Toplu Eserleri - Hikayeler 1
- Yeni Bulunmuş Hikayeler
- Albion’un Kızı
- İvanov
- Bütün Oyunlar
- Teklif
- Önemli Bir Olay
- Kül Altında Kor
- Not Defteri
- Taşralı
- Üç Ürpertici Öykü
- Belalı Misafir
- Bukalemun Hikayeler
- Kadın Kalbi
- Kuşçu
- Kısa Oyunları
- Kısa Oyunları (9 Oyun)
- Köylüler
- Seçme Öyküler 1
- Seçme Öyküler 2
- Tek Perdelik 9 Oyun
- Kırlarda Bir Gün
- Üç Yıl
- Doxsanıncı İllərdə
- Bir Ressamın Hikayesi
- Briç Oyunu
- Bütün Öyküler 1 (1880-1884)
- Bütün Öyküler 2 (1885-1886)
- Bütün Öyküler 3 (1886)
- Bütün Öyküler 4 (1887)
- Bütün Öyküler 6 (1891-1893)
- Bütün Öyküler 7 (1893-1895)
- Bütün Öyküler 8 (1895-1900)
- Küçük Köpekli Kadın
- Martı ve Vişne Bahçesi
- Çehov'dan Seçme Öyküler
- Gooseberries
- Bir İhtiyarın Not Defterinden
- Çehov Toplu Eserler
- Sıra Dışı Bir Adam ve Diğer Öyküleri
- Yaşayan Tarihler
- Düğün Jübile
- Seçme Oyunlar: Üç Kızkardeş - Vişne Bahçesi
- Bozkır
- Öyküler 2
- İşler Tıkırında Gidiyor
- Seçme Öyküler 3 (Kısa Hikâyeler)
- Seçme Öyküler 4 (Uzun Hikâyeler)
- Hayatım
- Bütün Oyunları 1
- Bütün Oyunları 2
- Kunduracı ile İblis
- Bir Devlet Memurunun Ölümü
- Öylesine Bir Hikaye
- Hikayeler IV
- Hikayeler V
- Çukurda
- Toplu Eserleri: Hikayeler III
- Hikayeler 1
- Hikayeler 3
- Hikayeler II
- Bir Av Dramı
- Seçilmiş Əsərləri
- Kuğunun Şarkısı
- Anton Çehov'dan Hikayeler
- Bütün Eserleri 2
- Kara Keşiş
- Toplu Eserleri
- Toplu Eserleri
- Avda Trajedi
- Ayna
- Aşk Üzerine
- Ward No: 6 Stage 4
- Düşmanlar
- Step
- A Nightmare - Stage 5
- Bütün Eserleri 4
- Bütün eserleri 5
- Pahalı Dersler
- Maske
- Mujikler
- The Story of a Nobody
- Bütün Oyunları 3: Üç Kız Kardeş / Vişne Bahçesi
- Toplu Eserleri Oyunlar
- Süs Köpekli Leydi
- Yazlıkçılar
- Anton Çehov - Bütün Eserleri 6
- Şehir Dışında Bir Gün Öyküler
- A Nervous Breakdown
- Hayata ve Edebiyata Dair Notlar
- Tütünün Zararları
- Kimliğini Saklayan Adamın Öyküsü
- Seçilmiş əsərləri
- Anton Çehov - Bütün Eserleri 7
- Vişne Bahçesi
- Sakhalin Island
- The Woman in the Case
- The Death of a Civil Servant
- The Kiss
- In the Twilight
Anton Çehov Alıntıları - Sözleri
- Sevmek, sevilmek, ne büyük bir mutluluk; bu yüksek kuleden düşmeye başladığını anlamak, insan için ne kadar korkunç! (Hikayeler V)
- İçimi bilmiyorlar, benim de onlar gibi sevinçli, neşeli olduğumu sanıyorlardı. (Köpeğiyle Dolaşan Kadın)
- "Şu kocalar öyle can sıkıcı yaratıklar ki, durmadan uyusalar iyi ederlerdi." (Eczacının Karısı - Bütün Öyküleri 3)
- Her şeyi bilmek kabil değil elbet... Zihin ne kadar geniş olursa olsun, her şeyi alacak diye bir kaide yok. (Kara Keşiş)
- Yalnız insanlar çok okurlar, ama az konuşur, az duyarlar. Yaşam bir sırdır onlar için. (Köpeğiyle Dolaşan Kadın)
- Ahh! Hayatımı boşa harcamışım gibi geliyor.. (Hikayelerden Bir Demet)
- “Gerçek, niteliği ne olursa olsun, belirsizlik kadar korkunç değildir.” (Vanya Dayı)
- “…herkes kutsal kitapları severdi; şefkatle, derin bir saygıyla severdi, ama kitap yoktu, okuyacak, anlatacak kimse yoktu.” (Mujikler)
- Hepiniz domuz sürüsünden farksız bir yaşam sürüyorsunuz. Gece-gündüz burada toplanıp çene çalmaktan başka ne işiniz var? Topunuz cahilsiniz, uygarca yaşamakla bir ilişkinizi görmüyorum. Mişka hep dama oynuyor. Matriona fındık çıtırdatıyor. Nikifor gerekli-gereksiz yerde sırıtıp duruyor. Bunlar aklı başında insanların işi mi? Hayır, budalalığın daniskası! Hiçbirinizde düşünme yeteneği kalmamış.. (Bütün Öyküler 1 (1880-1884))
- bize 20 rubleye ekin biçmeye gelmezlerdi, ama yarım kova içkisine bu işe dünden razıydılar. oysa 20 rubleye tam 4 kova içki alınabilirlerdi.(rus köylüleri için) (Taşralı)
- Gözleriniz sürekli ateş ediyor, bam bum...tebrik ederim kazandınız,biz yenildik... (Toplu Eserleri)
- Herkese fazla güveniyorsun. Dünyayı anla artık. Bu gidişle harcanır gidersin. (Sevgili Doktor)
- Bırakın uygarlığı ve insanlığı doğru düzgün bir iklimimiz bile yok. Burası da memleket! Avrupa da! (Memurun Ölümü - Bütün Öyküleri 1)
- Şehirden, mücadeleden, hayatın günlük hırgüründen kaçmak ve çiftliğine sığınmak... Bu hayat değil bencillik, tembellik ve kendine özgü bir tür keşişliktir. Yararlıktan yoksun bir keşişlik! İnsana üç arşın toprak ya da bir çiftlik değil bütün bir yerküre, bütün doğa gereklidir; insana, sahip olduğu bütün yetenekleri, özgür ruhunda saklı özgünlüğü açığa çıkarabileceği kadar geniş bir dünya gereklidir. (Seçme Öyküler 3 (Kısa Hikâyeler))
- İstediğim: Hiçbir şey istememek. (Hayata ve Edebiyata Dair Notlar)
- Zapoykin, birçok okurumuzun da bildiği gibi, eşi bulunmaz bir söylevcidir. Uyku sersemiyken, karnı açken, fitil gibi sarhoşken, sıtma nöbetleri geçirirken; kısacası, aklınıza gelen her durumda; evlenme, doğum, cenaze gibi her türlü törende kusursuz söylevler verir. Söylevleri yağmur oluklarından güldür güldür akan sular gibi kesintisiz, coşkuludur; dağarcığındaki acıklı sözler kimi meyhanelerdeki hamamböceklerinden daha boldur. Esnaf düğünlerinde yaptığı, sonu gelmez, güzel konuşmalarda onu susturmak için hazan polise başvurmak gerekir. (Bütün Öyküler 3 (1886))
- "Bu dünyada pek çok görüş ileri sürülür, ancak bunların en az yarısından çoğu başı derde girmemişlerce söylenir." (Söğüt Ağacı)
- Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunla yaşadıklarını değil, onun sana yaşattıklarını hatırla... (Düello)
- "Siz şaşırdınız, doğru yoldan gitmiyorsunuz. Yalanları gerçek, çirkini güzel diye kabul ediyorsunuz." (Pahalı Dersler)
- Öyküler de sık sık rastlanır "derken, birdenbire" sözüne. Yazarların hakkı var, yaşam beklenmedik şeylerle öylesine dopdolu ki! (Albion’un Kızı)
Editör: Nasrettin Güneş