Allah'ı İnkar Mümkün müdür? - Filibeli Ahmed Hilmi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Allah'ı İnkar Mümkün müdür? kimin eseri? Allah'ı İnkar Mümkün müdür? kitabının yazarı kimdir? Allah'ı İnkar Mümkün müdür? konusu ve anafikri nedir? Allah'ı İnkar Mümkün müdür? kitabı ne anlatıyor? Allah'ı İnkar Mümkün müdür? PDF indirme linki var mı? Allah'ı İnkar Mümkün müdür? kitabının yazarı Filibeli Ahmed Hilmi kimdir? İşte Allah'ı İnkar Mümkün müdür? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Filibeli Ahmed Hilmi
Yayın Evi: Yakamoz Yayınları
İSBN: 9786053840046
Sayfa Sayısı: 232
Allah'ı İnkar Mümkün müdür? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Atatürk'ün üç günde okuduğu ve geleceğin Türkiye'sini inşa ederken görüşlerinden yararlandığı önemli eser...
Atatürk'ün 3 Günde Okuduğu Kitap!
Atatürk'ün okumaya düşkünlüğü ve kitaplara verdiği önem herkes tarafından bilinir. Daha Selanik'te bulunduğu gençliğin ilk dönemlerinden itibaren zamanın büyük kısmını okumakla geçiren Atatürk, okumakta olduğu kitaplardan edindiği fikirlerle de ufkunu genişletilmiş, bu şekilde sadece kendi geleceğini değil, bir ulusun geleceğini çizmiştir.
2. Meşrutiyet döneminin ünlü düşünürlerinden Şehbenderzade Ahmed Hilmi tarafından kaleme alınan "Allah'ı İnkar Mümkün müdür?" de Atatürk'ün üç günde okuduğu ve geleceğin Türkiye'sini inşa ederken görüşlerinden fazlasıyla yararlandığı önemli eserlerden biridir.
Şehbenderzâde Ahmed Hilmi bu eseri aslında Allah'ın varlığını kanıtlamak ve felsefede küfrün niteliğini belirtmek amacıyla yazmıştır.
Ancak eserin "Okuyuculara Birkaç Söz" başlıklı giriş bölümünde yaptığı değerlendirmelerde Osmanlı İmparatorluğu'nun bulunduğu siyasi sıkıntılara değinerek bu konunun çözümü için önemli fikirler de ileri sürülmüştür.
Atatürk, düşünce yapısını büyük oranda etkileyen bu eser aracılığıyla Auguste Comte ve Pozitivizmle tanışmış... Dini ideolojiye karşı fen bilimlerinin yükselişinin farkında varmış ve "Hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğu" inancının temellerini atmıştır.
Allah'ı İnkar Mümkün müdür? Alıntıları - Sözleri
- Biz ne garip adamlarız! Ahlaki çöküntümüzü ve manevi düşüşümüzü görebildiğimiz zaman, kendimizi düşüşten kurtarmak için azim ve gayret gösterecek yerde, miskinler gibi boynumuzu bükerek işi Mehdi’nin gelmesine bırakırız. Galiba ufacık bir genelleme ile Mehdi fikrini manevi alandan sosyal alana da taşıyarak bir “Siyasi Mehdi”, bir “İktisadi Mehdi”, bir “Sosyal Mehdi” bekliyoruz. Çoğumuzun millî ve vatani görevleri hakkıyla kendine mal etmediğine bakılırsa başka türlü bir sonuca varmak imkânı kalmıyor. Evet... bekliyoruz ki; bir siyasi Mehdi gelerek, bir üfürükle iç ve dış siyasetimizi düzenlesin, memurları meleklere gıpta ettirecek derecede ve Eflatun’lara taş çıkartacak şekilde bir çalışmaya sevk etsin. Bir iktisadi Mehdi gelsin de bize gizli hazinelerden milyarlar getirsin. Bir sosyal Mehdi çıksın da bizi şu hâlimizden daha mükemmel bir hâle soksun. Kısacası; öyle istiyoruz ki bizce hiçbir emek ve zahmet çekilmeksizin her şey kendi kendine yapılsın,olsun bitsin. Bu kafada gidersek yazık bize!
- Eleştiri, fikrin gelişme şartlarından biridir.
- Hürriyetin iyiye kullanılması ne derece ilerleme ve feyiz kaynağı ise, keyfilikle karıştırılarak kötüye kullanılması da o derece sefaletin ve felaketin başlangıcıdır.
- Her memleketin avâmı, bizzat kendisi düşünmek istemez, bekler ki kendisi için başkaları düşünsün.
- En iyi bildiğim bir şey bilmediğimdir.
- Tanrı bir tesadüf eserinden ibaret sayılırsa, ahlakın, görevin, fedakarlığın ve ümidin bir anlamı kalır mı?
- Var olmak, idrak edilmiş olmaktır.
Allah'ı İnkar Mümkün müdür? İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Allah'ı İnkar Mümkün müdür? PDF indirme linki var mı?
Filibeli Ahmed Hilmi - Allah'ı İnkar Mümkün müdür? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Allah'ı İnkar Mümkün müdür? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Filibeli Ahmed Hilmi Kimdir?
Materyalizme karşı spiritüalizmi (tinselcilik) savunarak gelenekteki kelami düşünceden felsefeye geçişi temsil eden II. Meşrutiyet dönemi Osmanlı felsefecisi Filibeli Ahmet Hilmi, 1865'de Filibe'de doğdu, 1914'de İstanbul'da öldü.
İlköğrenimini Filibe'de yaptıktan sonra, bir süre Filibe Müftüsü'nden Arapça ve temel İslâm bilimleri eğitimi aldı. Daha sonra İstanbul'a gelerek Galatasaray Mektebi'ni bitirdi. 1890 yılında Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi'nde çalışmaya başladı. Bu idare tarafından memur olarak Beyrut'a gönderildi ancak siyasi nedenlerden Mısır'a geçti. Burada Terakki-i Osmani Cemiyeti'ne girmiş; bir de "Çaylak" adlı bir mizah gazetesi çıkarmıştır. 1901'de İstanbul'a dönse de bir jurnal üzerine Fizan'a sürüldü. Orada da araştırmalarını sürdürmüş, tasavvufla ilgilenmiştir.
Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a dönerek Darülfünun'da felsefe dersleri verdi. Aynı zamanda 1908'de "İttihâd-ı İslâm" adlı haftalık bir gazete çıkarmaya başladı ve buna 1910'da haftalık "Hikmet" gazetesi dergisini çıkarmayı da ekledi. Bir yıl sonra günlük olarak yayımlamaya başladığı Hikmet gazetesi İttihat ve Terakki hükümetini eleştiren yazıları üzerine defalarca kapatılsa da Mübahese, Coşkun Kalender, Münakaşa, Kanat ve Nimet adlarında kısa süreli gazete / dergiler çıkararak yayıncılığa devam etti. Ayrıca İkdam ve Yeni Tasvir-i Efkâr gazetelerinde, Sırât-ı Müstakim ve Şehbâl dergilerinde yazılar yayımladı.
Ahmet Hilmi; Baha Tevfik, Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri'nin hemen hiçbir eleştirel süzgeçten geçirmeden Batı'dan Osmanlı toplumuna aktardıkları materyalist görüşlere ortaçağ mantığıyla ve geleneksel bilgilerle cevap verilemeyeceğini, bu görüşlerin ancak Batı'da yeni ortaya çıkan bilimsel bilgilere dayanan bir felsefe ile çürütülebileceğini ileri sürer. Bu bakımdan Ahmet Hilmi'de gelenekteki felsefeye karşı tutumun değişerek, felsefi düşüncenin kültürel değerlere uygun hale getirilmesiyle haklılaştırılması gibi oldukça önemli bir gelişme görülür. Bu gelişmede artık felsefe, "niçin" sorusunu sorarak varlığın temel sebeplerini anlamaya yönelen insanlığın zorunlu bir düşünce faaliyeti, bir ihtiyaç olarak algılanmaktadır.
Ahmet Hilmi'nin felsefeye karşı tutumu, bir yandan geleneksel felsefe karşıtı düşünceden ayrılırken, öte yandan bu tutum Tanrı'nın varlığı, ruhun maddeden ayrılığı gibi materyalist felsefenin karşı çıktığı İslam'ın temel inançlarının savunulmasında haklılaştırma aracı olarak kullanıldığı için gelenekteki "ilim" ve "hikmet" anlayışına dönülmüş olmaktadır.
Gerçekten de onun amacı doğrudan doğruya felsefe yapmak değildir. O tipik bir İslamcı düşünür olarak, II. Meşrutiyet'te Baha Tevfik ve Celal Nuri gibi materyalistlerin İslam'ın temel inançlarıyla çatıştığını ileri sürdüğü görüşlerinin toplumda yaratacağı manevi çöküntüye karşı, onları Batı'daki bilimsel gelişmelere ve yeni felsefi yaklaşımlara dayanarak çürütüp bu tehlikeyi savuşturmak amacındadır. Bu amacını Allah'ı İnkar Mümkün mü? Yahut Huzur-ı Fende Mesâik-i Küfür / Bilim Karşısında İnkarcı Doktrinler adlı eserinin önsözünde açıkça belirtir. Kaldı ki yayınladığı haftalık Hikmet ve aynı adı taşıyan günlük gazetede, misyonu açısından, doğrudan felsefeye değil, İslâmcı akımın eğildiği sosyal-politik konulara ağırlık verilmiştir.
Ayrıca bu ve diğer neşrettiği yayınların adlarındaki vurgunun da felsefeye değil "hikmet"e olması anlamlıdır. Bununla birlikte onun özellikle Celal Nuri'nin Tarih-i İstikbâl I / Mesâil-i Fikrîye (Geleceğin Tarihi I - Fikri Problemler, 1913) adlı eserinde Büchner'den aktarılan materyalist görüşleri eleştiren Huzur-t Akl ü Fende Maddfîyyûn Meslek-i Dalâleti / Akıl ve Bilim Karşısında Sapkınlık Doktrini Olarak Materyalizm adlı eseri, felsefi tartışmanın güzel bir örneğidir. Bu eserinde bilimsel olduğunu iddia eden Büchner'in biyolojik materyalizminin dayandığı "madde" ve "kuvvet" kavramları etrafındaki temel görüşlerin, Batı'da yeni gelişen fizik, kimya gibi pozitif bilimlerdeki yeni bilgilere aykırı olduğunu; materyalizmin, metafizik düşünceye tamamen karşı olduğu halde, bilimin sahasından çıkıp metafizik ve spekülasyon yaptığını ileri sürer.
Ahmet Hilmi, batılılaşma süreciyle birlikte Osmanlı aydınında gittikçe daha baskın olarak ortaya çıkan bilimin kesinliğine ve değerine olan metafizik ve hatta bir tür dinsel inanma ve kabullenme olgusundan oldukça farklı yeni bir bilim anlayışını Türk düşüncesine ilk kez getirenlerden biri olmasıyla Türkiye'de "bilim felsefesinin öncüsü" durumundadır. Hatta Türk düşüncesinde bilim felsefesinin önemli bir boş saha olduğunu belirterek bundan yakınır. Celal Nuri'nin "Hakikate ulaşmak için bir tek aracımız vardır: Bilim" görüşünü, "Acaba hakikat nedir?", "Hakikatin ölçüsü nedir?" ve "Bilim ne demektir ve değeri nedir?" sorularıyla epistemolojik (bilgi kuramsal) planda sorgulayan Ahmet Hilmi; Henri Poincare ve Emile Boutroux'un eserlerine dayanarak bilimin aslında varsayımlara dayandığını, bu yüzden de değerinin göreli olduğunu, araştırma ve inceleme sonsuz olduğundan bilimin hiçbir zaman son sözü söylememiş bulunduğunu, o günlerde değişmez prensip olarak kabul edilen bazı fizik kanunlarının bile temellerinin sarsıldığını vurgular.
Ahmet Hilmi, materyalizmin ruhu beynin fonksiyonları olarak ele alan görüşünü reddeder. Ona göre bedenden bağımsız ve mahiyetçe ondan ayrı bir ruh vardır, ayrıca ruhun bedenin ölümünden sonra dağılmayarak hayatına devam etmesi fikri akla aykırı ve çelişik değildir. Yine ona göre ebedilik, ezelilik, sonsuz alemler ve Tanrı hakkında, deneyin alanına girmedikleri için, bilimle değil, ancak metafizik yaparak hükümler verilebilir. Bu gibi deney dışı fikirlerin değeri, akıl kuralları ve ortak duyu ile ölçülebilir. Bu görüşleriyle spiritüalizmin temel görüşlerinin materyalizme karşı ancak metafizik yoluyla ortaya konulabileceğini ileri sürmektedir.
O kendi felsefi mesleğini "Vahdet-i Vücûd" (A'mak-ı Hayâl -Hayalin Derinlikleri- adlı eseri, İslâm panteizmi olan bu tasavvuf felsefesini dile getiren bir romandır) olarak açıklamışsa da Darülfünun'da verdiği "Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz?" adlı konferansında öğrencilere, mevcut felsefi doktrinlerin hepsinin bazı yanlış varsayımlara dayandığından ve hiçbirisi mutlak olarak bütün hakikatleri tek başına bünyesinde toplayamadığından felsefe ve ahlâkta, her doktrinin taşıdığı doğru fikirleri seçici bir anlayışla alarak oluşturulacak eklektik bir yaklaşımı önerir.
Özellikle bilimsel, teknolojik ve ekonomik alanlarda İslâm dünyasının Batı'ya karşı gerilemesiyle XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren İslam'ın temel görüşlerini yeni bir sosyal-politik pratiğin oluşturulmasında referans kaynağı olarak yeniden yorumlayan İslâmcı aydınlardan biri olan Ahmet Hilmi, geleneği sorgulayan modernist bir düşünürdür. Bu açıdan İslâm medeniyetindeki kültür ve düşünce hareketleri ile sorunlarını ele aldığı Tarih-i İslâm (İslam Tarihi) adlı eseri dikkat çekicidir.
Filibeli Ahmed Hilmi Kitapları - Eserleri
- A'mak-ı Hayal
- Öksüz Turgut
- Gençlere
- Türk Ruhu Nasıl Yapılıyor?
- Batıniler: İblis Behmen
- İslam Tarihi
- Allah'ı İnkar Mümkün müdür?
- Yıldırım Bayezid - Niğbolu Kalesi
- Bütün Hikayeleri
- Beşeriyetin Fahr-i Ebedisi Nebimizi Bilelim ve Cihad-ı Ekber’e
- Yirminci Asırda Alem-i İslam ve Avrupa Siyaseti
- Ruh Hallerinin İlmi
- Yunus Emre
- İki Gavs-ı Enam Abdülkadir Geylani ve Abdüsselam El-Esmer
- Huzur-ı Akl ü Fende Maddiyyun Meslek-i Dalaleti
- İslam İnanç Esasları
- Senûsîler ve Sultan Abdülhamid
- Taklitle Medeniyet Olmaz
- Üss-i İslam
- Türklük Yazıları
- Gençlerle
- Senusiler
- Hikmet Yazıları
Filibeli Ahmed Hilmi Alıntıları - Sözleri
- Türkler ayrık otuna benzer bir yere temel attılar mı oradan ne yapılırsa atılamaz... (Öksüz Turgut)
- Açlığa, fakirliğe, cahilliğe, huysuzluğa ve tembelliğe karşı da kavga etmeliyiz. Bunlar da bizim en büyük düşmanlarımızdır. (Türk Ruhu Nasıl Yapılıyor?)
- Ehl-i hakikat "ben" demez, dese de onların "ben"i "O" demektir. Bu manayı idrak etmeden "ben" diyen karşısında hemen bir "sen" göreceğinden niza' ve cidâle hazır olmalıdır. (Yunus Emre)
- Hürriyetin iyiye kullanılması ne derece ilerleme ve feyiz kaynağı ise, keyfilikle karıştırılarak kötüye kullanılması da o derece sefaletin ve felaketin başlangıcıdır. (Allah'ı İnkar Mümkün müdür?)
- “Dünyada en latif koku, yeni pişmiş ekmeğin kokusudur. (...) bu hakikati ancak ekmeğin hasretini çekenler, ekmeğin kıymetini bilenler bilir.” (Bütün Hikayeleri)
- Her memleketin avâmı, bizzat kendisi düşünmek istemez, bekler ki kendisi için başkaları düşünsün. (Allah'ı İnkar Mümkün müdür?)
- “Dünyada en latif koku, yeni pişmiş ekmeğin kokusudur. (...) bu hakikati ancak ekmeğin hasretini çekenler, ekmeğin kıymetini bilenler bilir.” (Bütün Hikayeleri)
- Hakk'a âşık olanlar pek çoksa da, Hakk'ın kendilerine âşık olduğu güzîdegân ümmet pek o kadar çok değildir. Âşık ile maşukun farkı şudur: "Âşık, dâimî bir sûz ü güdâz ve niyazda; maşûk ise, hakikî bir istignâ ve nâzdadır." (Yunus Emre)
- İnsan için sadece çalıştığı vardır! (Senûsîler ve Sultan Abdülhamid)
- . Bereket versin ki, elde mevcut bir Divan'ı var. Fakat bu Divan muntazam ve musahhih bir şey zannedilmemelidir. O fenâ ve kaba bir sûrette harekeli olarak basılmış bir divandır. İçinde yabancı sözleri de vardır. Mâmâfîh, pek âlî ve zengin parçaları da muhtevîdir. (Yunus Emre)
- Tanrı bir tesadüf eserinden ibaret sayılırsa, ahlakın, görevin, fedakarlığın ve ümidin bir anlamı kalır mı? (Allah'ı İnkar Mümkün müdür?)
- Bir toplumu harekete geçirecek medeni ve bilimsel manivela muhabbettir; kahır ve baskı değildir. (Gençlere)
- İnsanın hakikat dediği şey , kendi sûret-i fehm ve fikrinden ibarettir. Demek ki hakîkat-i mahza yoktur. Yâhut da olsa bile bize meçhuldür! (Batıniler: İblis Behmen)
- Ey Türk gençleri, ey vatan yavruları, ey millet kulları! Haydi koşunuz, Anadolu'yu baştan başa velvele-i ikaz ve irşadınızla doldurunuz. Avam sınıfını uykudan uyandırınız, orta sınıfı entrika ve siyasetten kurtarınız, cümlesine doğru yolu gösteriniz (Türk Ruhu Nasıl Yapılıyor?)
- Eğer Türkler, Allah tarafından İslam'ın imdadına yetişmeye idiler, Din-i Mübin-i İslam yalnız Hicaz'a münhasır ve mahalli bir din hükmünde kalacak idi. (Senûsîler ve Sultan Abdülhamid)
- Biz ne garip adamlarız! Ahlaki çöküntümüzü ve manevi düşüşümüzü görebildiğimiz zaman, kendimizi düşüşten kurtarmak için azim ve gayret gösterecek yerde, miskinler gibi boynumuzu bükerek işi Mehdi’nin gelmesine bırakırız. Galiba ufacık bir genelleme ile Mehdi fikrini manevi alandan sosyal alana da taşıyarak bir “Siyasi Mehdi”, bir “İktisadi Mehdi”, bir “Sosyal Mehdi” bekliyoruz. Çoğumuzun millî ve vatani görevleri hakkıyla kendine mal etmediğine bakılırsa başka türlü bir sonuca varmak imkânı kalmıyor. Evet... bekliyoruz ki; bir siyasi Mehdi gelerek, bir üfürükle iç ve dış siyasetimizi düzenlesin, memurları meleklere gıpta ettirecek derecede ve Eflatun’lara taş çıkartacak şekilde bir çalışmaya sevk etsin. Bir iktisadi Mehdi gelsin de bize gizli hazinelerden milyarlar getirsin. Bir sosyal Mehdi çıksın da bizi şu hâlimizden daha mükemmel bir hâle soksun. Kısacası; öyle istiyoruz ki bizce hiçbir emek ve zahmet çekilmeksizin her şey kendi kendine yapılsın,olsun bitsin. Bu kafada gidersek yazık bize! (Allah'ı İnkar Mümkün müdür?)
- “Sabah kadar insanın fikrine hoşluk, tazelik ve bünyesine kuvvet ve safvet veren bir şey yoktur.” (Bütün Hikayeleri)
- Bana bir allâme-i mantık, ademinle vücûdunu isbâta kalkıştı, bir mütekellim teşbihlerle ifhâma uğraştı, bir fakîh tenzîhlerle telkîne çalıştı... Nesin sen, neredesin? (Beşeriyetin Fahr-i Ebedisi Nebimizi Bilelim ve Cihad-ı Ekber’e)
- Efkar ile kelimat arasındaki fark-ı azimi takdir edemeyenler, fikri en güzel bir suretle ifade edebilen bir kelimenin kıymetini bilemezler. (Beşeriyetin Fahr-i Ebedisi Nebimizi Bilelim ve Cihad-ı Ekber’e)
- Din tamamen akıldır, aklı olmayanın dini de olmaz. (İslam İnanç Esasları)
ZiyaretçiRamazan akbudak
12.02.2024 / 09:09Allahı inkar mümkünmü?Malesef toplum bunu anlayacak olgunlukta değil.Helede toplumu islamdan ayrı bir islamla yönetirler olduğu sürece.Anında Linç ettidirler.